Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2023/36 E. 2023/467 K. 08.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2023/36 Esas – 2023/467
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2023/36 Esas
KARAR NO : 2023/467

HAKİM : ….
KATİP : …..

DAVACI :….
VEKİLLERİ : Av. ….
Av. …..
DAVALI : 1- ….
VEKİLİ : Av. ….
DAVALI : 2- ….
VEKİLİ : Av. …

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 25/…/2023
KARAR TARİHİ : 08/11/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 10/11/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 25/…/2023 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirkete ait ”…” ibareli markalar ile itiraza konu ”…” ibareli markada müvekkilin markasında yer alan tüm unsurlar muhafaza edilerek ve Türkçedeki okunuşları aynı olmak üzere, itiraza konu markanın oluşturulmuş olduğu, davalı markasının ana hatları itibari ile müvekkili markalarında yer alan işaretlerin tamamının davalı markası içerisinde yer almakta olduğu, bu açıdan görsel olarak ilgili markanın yeterli derecede ayırt ediciliği sağlamadığı, itiraza konu markanın, müvekkiline ait marka ile ayırt edilemeyecek derecede ve hatta ayniyet derecesinde benzerliğine neden olduğu, tüketicinin, itirazda bulunulan marka ibaresini gördüğünde, davalı markasının, bildiği tanıdığı müvekkiline ait marka ya da müvekkilinin seri markası olduğunu zannedeceği, davaya konu iki markanın da benzer sınıflar bakımından tescilli olduğu/tescil edilmek istendiği, müvekkili ürünlerinin oldukça yaygın satış, dağıtım ağı bulunduğu, davalı taraf ürünlerinin piyasalarda tanınan, bilinen, tanınmış müvekkili ürünleri zannı ile tüketiciler tarafından tercih edilebileceği ve karıştırılma dahil iltibas ve tescil başvurusu için yeterli görüldüğü dikkate alındığında birinci şart olan taklidin gerçekleştiği, ikinci şart açısından ise her iki ibare arasında ayırt edilemeyecek kadar benzerlik bulunduğu, davalı tarafından tescil için başvurusu yapılan ”…” markasının müvekkili şirketin ”…” markaları karşısında yenilik ve ayırt edicilik vasfı bulunmadığı, bu açıdan ayırt edilmeyecek derecede müvekkili markası ile benzer olduğu, taraf markalarının aynı harf düzeninden oluştuğu, dolayısı ile telaffuz ve kulakta bıraktıkları izlenim ile müvekkilinin ”…” markaları ile davaya konu ”…” markasının görsel şekilde verdikleri izlenim yanında kulak ve hafızada yer alış şekillerinin, orta derecede tüketiciler ve hatta orta derece üzerinde bilinçli tüketiciler nezdinde dahi karıştırılmaya müsait olduğu, bu şekilde tüketiciler tarafından davalı ve müvekkili şirketin aynı ya da ortaklık ya da iş ilişkisi içerisinde olabileceği izleniminin ortaya çıkacağı, bu şekilde marka ve işletmeler arasında kurulacak zımni bağ ile ”…” markasının da müvekkili ile bağlantılı marka olduğu sonucuna ulaşılabileceği, müvekkili markalarının tanınmış olduğu, davalı şirketin kötü niyetli olduğu, beyan etmekte, …. ’nun … sayılı kararının iptaline ve … sayılı marka başvurusunun tescili halinde sicilden terkinine, kararı verilmesini talep etmektedir.
CEVAP:
Davalı … vekili 08/02/2023 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Başvuru konusu markanın, kırmızı-büyük harflerle yazılmış “…” ibaresi ile onun sağında yer alan siyah renkteki “1” rakamından oluşmakta olduğu, itiraza mesnet markaların bitişik şekilde yazılmış beyaz renkli “…” ibaresi ile bunun yanı sıra “…”, “…” yan unsurlardan oluşmakta olduğu, dava konusu markanın, bütün itibarıyla bırakılan izlenim açısından dikkate alındığında, davacı markaları ile benzerlik teşkil etmediği, ibarelerin bütünü itibarıyla bıraktığı izlenimin, tümüne hakim olan görünüş ve ayırt ediciliği vurgulayan imajın; ibarelerin ayırıcı bir çok unsuru içeren bütününde odaklanmakta olduğu, davalı başvurusunun konusu olan işaretin, davacıya ait tescilli markalara ilk bakışta kolayca tefrik edilemeyecek şekilde benzediğinden ve bu suretle iltibasa sebebiyet vereceğinden söz edilebilmesinin olanaksız olduğu, davacı ve davalı markalarının her ikisinde de “…” harfi ve “1” rakamı yer almakla birlikte davacının, “…” harfini hem farklı renkte tertip etmek hem de araya nokta koymak ve devamında “…” rakamını getirmek suretiyle, bambaşka bir kompozisyon ve içerikte kullanmış olduğu, davacı markalarında yer alan dikkat çekici mavi-beyaz renk unsuru ve … ibaresinin, önünde mutlak şekilde “…” ve tire/nokta işaretiyle birlikte kullanılması, davalı markasıyla benzerlik teşkil etmesini engellemekte, tüketicilerin her iki markayı karıştırılma ihtimali bulunmamakta olduğu, davalı markasını okuyan veya gören ortalama dikkate sahip ve her iki işareti yan yana karşılaştırma imkanı olmayan kişinin zihnindeki intiba, davacıya ait markaların bıraktığı intiba ile aynı olmadığı, söz konusu iki marka örneğinin, aynı firmanın markası gibi algılanabilecek nitelikte olmadığı gibi, markaların karıştırılma olasılıklarının da olmadığı, başvurunun kötü niyetle yapıldığını gösterir kanıtların itiraz ekinde sunulmamış olduğundan ve Kurul’da başvurunun kötü niyetle yapıldığı yönünde kanaat oluşmadığından kötü niyet iddiasının yerinde görülmediği, dava konusu marka başvuru kötü niyet açısından irdelendiğinde, markanın yasada öngörülen amacına ve kendisinden beklenen iktisadi işlevlerine aykırı amaçlarla yapılmış bir tescil başvurusu olduğu yönünde yeterli kanaate ulaşılmamış olduğu, davacının sunmuş olduğu delillerin; davalının marka ticareti yapmak, yedekleme veya şantaj yahut davacıyı engelleme, pazara girişini güçleştirmek veya davacıya zarar verme kastıyla hareket ettiğini kabule yeterli bulunmamış olup, davacının, davalının başvurusunun 6769 sayılı SMK’nın 6/9 maddesi anlamında kötü niyetli bir başvuru olduğunu ispat edememiş olduğu hususlarını beyan etmekte ve davanın reddini talep etmektedir.
Davalı … … ….. vekili 05/03/2023 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirkete ait “…” markasının, kırmızı renkle yazılmış büyük … harfi ve siyah renkle yazılmış 1 rakamından oluştuğu, oysa davacı tarafa ait dava konusu markaların ise mavi zemin üzerine beyaz renkle … harfi ve araya nokta konulduktan sonra gelen … rakamlarından oluştuğu, her ne kadar her iki marka da … harfi ve 1 rakamıyla başlıyor olsa da hem markaların renkleri ve oluşturulma biçimleri hem de bütünlükleri düşünüldüğünde, bıraktıkları etki itibariyle benzerlik teşkil etmediği, müvekkili şirkete ait marka ile davacı taraf ait markaların renk kullanımının birbirinden oldukça farklı olduğu gibi markaların oluşturuluş biçiminin de hiçbir benzerlik göstermediği, dava konusu markalara ilk bakışta dahi her iki markanın renk kullanımı ve genel kompozisyon itibariyle birbirinden oldukça farklı markalar olduğunun göze çarpmakta olduğu, davacı tarafın iddia ettiği gibi sırf iki markanın da aynı harf ve rakamla başladığından bahisle benzerlik iddiasında bulunulamayacağı, davacı tarafın, müvekkili şirkete ait marka ile davacı tarafa ait markanın ortalama tüketici yönünden iltibas yaratacağı yönündeki iddiasının da bir dayanağının bulunmadığı, ortalama tüketicinin, müvekkili şirkete ait markanın, davacı tarafa ait markanın devamı niteliğinde bir marka olduğunu düşüneceğini, bu durumun da davacı taraf yönünden haksız bir durum yaratacağını öne süren davacı tarafın bu iddiasının somut gerçeklikle uyuşmadığı, davacı tarafa ait marka ile müvekkili şirkete ait marka arasında, renk kullanımı ve genel kompozisyon itibariyle yukarıda açıklandığı üzere hiçbir benzerlik bulunmadığı gibi tarafların tüketicilere sunduğu mal ve hizmet bakımından da hiçbir benzerlik olmadığı, müvekkili şirketin enerji, finansal yapay zeka robotu olarak tanımlanan algoritmik işlemler, e-ticaret, bireysel ve kurumsal araç kiralama, dijital işlerin internet üzerinden alım satım işlemi olarak bilinen … ve …’nın bayiliği gibi alanlarda ticari faaliyetini sürdürmekte olup ortalama bir tüketici yönünden adı geçen hizmetlerle davacı taraf markasının ilişkilendirilmesinin mümkün olmadığı, müvekkiline ait markayı gören ortalama yetenekteki alıcıların dikkat ve özenine göre müvekkili şirkete ait marka ile davacı taraf markası yönünden aynı intibanın oluşmayacağı, iki marka aynı şirketin markasıymış gibi bir fikre kapılmayacağı, müvekkili şirketin markası ile davacı taraf markasını hiçbir biçimde zihninde ilişkilendirmeyeceği, müvekkili şirkete ait marka ile davacı tarafa ait dava konusu marka arasında iddia edildiği gibi bir benzerlik veya ortalama yetenekteki alıcılar yönünden iltibas oluşması olasılığı bulunmadığından müvekkili şirket başvurusunda da kötü niyet olduğunun kabul edilemeyeceği, müvekkil şirketin davacı markasının tanınmışlığından faydalanmak istediğini öne sürmenin de mümkün olmadığı, müvekkili şirkete ait dava konusu marka ile davacı tarafa ait markalar arasında renk, kompozisyon, sunuş yönünden hiçbir benzerlik bulunmadığı, sırf markaların aynı harf ve rakamla başlamasının da bu durumu değiştirmeyeceği, zira bu hususta temel kriterin markaların bir bütün olarak ortalama yetenekteki alıcı üzerinde bıraktığı genel izlenim olacağı, oysa ne markaların görünüşü, ne de tarafların tüketicilere sunmakta olduğu mal veya hizmetler yönünden böyle bir etkinin de oluşmasının mümkün olmadığı hususlarını beyan etmekte ve davanın reddini talep etmektedir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı … Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … sayılı “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalı şirketin kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde dava konusu markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, özel veya teknik hususlara ilişkin bilirkişi raporu aldırılmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren …. Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin 03.05.2021 tarihinde “…” ibareli … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.05.2021 tarih ve 373 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 14.07.2021 tarihinde … sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1, m.6/3, m.6/5, m.6/6 ve m.6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, yayına yapılan itirazın …’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 14…..2022 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren … sayılı … kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 28.11.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 02.06.2023 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu marka kapsamında yer alan “Enerji üretimi hizmetleri, jeneratörlerin kiralanması hizmetleri.” ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet …. sayılı markaların kapsamlarında yer alan “Enerji üretimi hizmetleri, jeneratörlerin kiralanması hizmetleri.” aynıdır.
Davaya konu “…” ibareli marka daha ön planda ve daha büyük punto ile kalın olarak yazılmış kırmızı renkte “…” harfinin yanında siyah renkte “1” rakamından meydana gelmekte, herhangi bir şekil unsuru içermemektedir.
Davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet olup, dava konusu marka kapsamında yer alan hizmetler ile aynı hizmetleri içerdiği tespit edilen markaların; “…”, “… …” ve “… …” şeklinde oldukları, söz konusu markaların esas unsurunun “…” ibaresi olduğu tespit edilmiştir.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; dava konusu marka kapsamında yer alan hizmetler ile aynı veya benzer mal ya da hizmet içermediği tespit edilen ve bilirkişi raporunda yapılan tablolaştırmada Tablo-4’te belirtilen markalar ile dava konusu marka arasında emtia benzerliği bulunmadığından, ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesinin bulunmadığı peşinen söylenebilecektir.
Davacıya ait …. sayılı markalar ile dava konusu marka arasında emtia ayniyeti bulunsa da, markaları oluşturan işaretlerin, ilgili tüketici kesimi nezdinde ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi oluşturacak derecede benzer olduğu söylenememektedir. Şöyle ki; davaya konu “Enerji üretimi hizmetleri, jeneratörlerin kiralanması hizmetleri.” tüketici tarafından alım kararı verilmeden önce araştırma ve karşılaştırma yapılan türden, daha çok ihale yolu ile satışı gerçekleştirilen, parasal değeri yüksek, alıcı çevresi işin uzmanı profesyonel kişilerden oluşan hizmetlerdir. Dolayısıyla çekişmeli hizmetler bakımından tüketici kitlesinin bilinç ve dikkat düzeyinin yüksek olduğu tespit edilmiştir.
Dava konusu marka 1 harf ve 1 rakamdan oluşan “…” ibaresinden meydana gelmekte iken, davacı markalarının esas unsuru 1 harf ve 3 rakamdan oluşan ve aralarında “-“ işareti yerine kullanılmış nokta ile “…” ve “…” olarak ayrılan “…” ibaresinden meydana gelmektedir. Davaya konu markanın davacı markalarında yer alan “…” harfi ve “1” rakamını aynen içerdiği görülmekte ise de arada yer alan nokta işareti ve son kısmındaki “…” rakamları dikkate alındığında, davaya konu markanın “…” ibareli markalar ile görsel olarak ilişki kuracak bir benzerliği bulunmadığı, ilgili tüketici nezdinde bu ibarenin kısaltması veya devamı niteliğinde oluşturulmuş bir ibare olarak algılanmayacağı, davaya konu marka “…-bir” şeklinde telaffuz edilmekte iken, davacı markalarının esas unsuru “…-…” şeklinde telaffuz edilmekte, her ne kadar ilk hece aynı olsa da davacı markalarında yer alan “…” rakamlarının markaları telaffuz, hece sayısı ve vurgu bakımından farklılaştırdığı, harf ve rakamlardan oluşan taraf markalarının karşılık geldiği rakam/sayı (…-…) dikkate alındığında markalar arasında kavramsal bakımdan da benzerlik bulunmadığı, sonuç olarak; davaya konu marka ile davacı şirkete ait …. sayılı markalar aynı/aynı tür hizmetleri içermesine rağmen, marka işaretleri arasındaki görsel, işitsel ve kavramsal farklılık ve tüketici kitlesinin bilinç ve dikkat düzeyinin yüksek olduğu hususları dikkate alındığında ilgili tüketici nezdinde bir bütün olarak yaratacağı algı ve izlenim itibariyle taraf markaları arasında 6769 Sayılı Kanun m.6/1 anlamında ilişkilendirme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
…) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; …)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacı şirketin, iş bu dava dosyasına “…” ibareli markalarının tanınmışlığını destekler veya 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde aranan şartların sağlandığını kanıtlar yeterli delil sunmadığı, marka işlem dosyasına sunulan delillerin güncel tarihli olmadığı, ancak “…” ibareli markanın … nezdinde … sayı ile tanınmış marka olarak korunmakta olduğu anlaşılmıştır. Davacının “…” ibareli markasının tanınmış olduğunun kabulü varsayımında, “…” ibareli marka ile dava konusu “…” ibareli marka arasında işaret benzerliği bulunmadığı yukarıda belirtildiğinden, tanınmışlık iddiasından kaynaklı nispi tescil engeli koşulunun somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (….)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şirketin kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 179,90 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 89,95 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 25.500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 179,90 TL peşin harç, 179,90 TL başvurma harcı, 25,60 TL vekalet harcı, 3.500,00 TL bilirkişi ücreti, 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 255,00 TL posta-tebligat masrafı olmak üzere toplam 4.185,82 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … … ….Ş. tarafından sarf edilen 25,60 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … … ….Ş.’ye verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı şirket vekilinin yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde …. Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.08/11/2023

Katip ….
E-imza

Hakim …
E-imza