Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2023/32 E. 2023/345 K. 05.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2023/32 Esas – 2023/345
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2023/32 Esas
KARAR NO : 2023/345

DAVA : … (… İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 23/01/2023
KARAR TARİHİ : 05/07/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 28/07/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan … (… İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 23/01/2023 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacının … yılından beri yatırım bankacılığı sektöründe faaliyet gösteren öncü kuruluşlardan biri olduğunu, “…” markasını sektörde bilinir hale getirenin davacı olduğunu, 2017 yılında davacının bünyesine yeni iştirakler kattığını ve faaliyet alanını genişlettiğini, davacının “…”li markalarının halk tarafından bilinen ve tanınan markalar olduğunu, davacının “…”li seri markalar yarattığını, davacının sadece 2019 yılında …platformlardan toplamda 17 yeni ödül aldığını, Google’da “…” ibaresi aratıldığında çıkan 400 milyonun üzerinde sonuçtan birçoğunun davacıya ait olduğunu ve ilk çıkan arama sonucunun da yine davacının …. uzantılı web sitesi olduğunu, davacının “…” ibaresini ilk olarak 2003 yılında tescil ettirdiğini ve günümüze kadar kesintisiz olarak kullanageldiğini, hal bu iken davalı şahsın 35. Sınıfa giren hizmetlerde tescil ettirmek istediği “… …” markasına davacının tescilli ve tanınmış “…”li markalarına dayalı olarak dosyalamış olduğu itirazların diğer davalı … tarafından bütünüyle ve nihai olarak reddedilmesinin haksız ve hukuka aykırı bir işlem olduğunu, zira taraf markalarının görsel, işitsel ve kavramsal açılardan yakın benzer olduğunu, dava konusu edilen markada esas unsurun “…” ibaresi olduğunu, bu markada geçen “…” kelimesinin markasal hüviyette ayırt edici niteliğinin bulunmadığını, davalının seçebileceği sınırsız ibare mevcut iken davacının seri/tanınmış markalarının esas unsuru olan “…” ibaresini seçmiş olmasının davalının kötü niyetinin açık bir tezahürü olduğunu, davalı şahsın “… …” tanıtım işaretini kullanmak suretiyle davacının çok tanınmış “…” markasının ününden haksız yararlanarak markanın sulanmasına sebep olacağını, ayrıca da piyasadaki rakiplerinin önüne geçerek haksız rekabete sebep olacağını, dava konusu … tescil edildiği zaman ve takdirde davalının, davacının “…” markasına sağlamış olduğu itibardan hiçbir emek ve gayret sarf etmeden haksız olarak yararlanmış olacağını, davalı …’in davacının “…”li markalarına dayalı olarak dava dışı kişi ve kuruluşlara ait markalara karşı dosyaladığı itirazları kabul edegeldiğini, huzurdaki davaya konu … kararının bu kararlar ile dahi çeliştiğini iddia ederek, … …’nın 18.11.2022 tarihli ve … sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili 14/02/2023 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu edilen işlemde bahsi geçen markaların ortalama tüketici nezdinde karıştırılmaya sebebiyet verebilecek derecede benzemediğini, genel izlenim itibariyle taraf markalarının görsel, kavramsal ve fonetik olarak birbirlerinden farklı olduğunu, bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle karıştırılabilecek ölçüde benzer markalar olmadıklarını, taraf markalarının “…” ibaresi dışında başkaca unsurlar da ihtiva ettiğini, ayrıca …’de yerleşik anlamı olan “…” ibaresinin markasal hüviyette ayırt ediciliği zayıf bir ibare olduğunu ve başkaca unsurlarla birlikte ticaret alanında herkes tarafından markasal hüviyette kullanılabileceğini, markalar benzemediği için de davacının tanınmışlık iddialarının somut olaya bir etkisi olmadığını, davacının kötü niyete dayalı iddialarının da somut delillerle ispat edilemediğini, bu nedenlerle davadaki taleplerin reddinin gerektiğini savunmuştur.
Davalı …, dava dilekçesinin kendisine tebliğine rağmen yasal süre içinde cevap dilekçesi ibraz etmediğinden, 6100 sayılı HMK m.128 hükmü uyarınca dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmıştır.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı … Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … kararının iptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın;Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının davacının itirazlarının reddine ilişkin kısmının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … sayılı “….” ibareli … başvurusu ile davacıya ait itiraza …markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalı şahsın kötü niyetli olup olmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, … tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmuş, bilirkişi raporu aldırılmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı … Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren … İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şahsın 05.02.2021 tarihinde … sayılı “….” ibareli … tescil başvurusunda bulunduğu, …’nca 12.10.2021 tarihli ve 382 sayılı … … Bülteni’nde başvurunun ilan edildiği, davacının 15.11.2021 tarihinde SMK m.6/1, m.6/3, m.6/5, m.6/6 ve m.6/9 hükümleri kapsamında …. sayılı markaları …göstererek yayına itiraz dilekçesi ibraz ettiği, itirazların incelenmesi sonucunda …’nca haklı bulunmayarak reddine karar verildiği, bu karara karşı davacının 31.07.2022 tarihinde itirazda bulunduğu, itirazı değerlendiren … …’nun 18.11.2022 tarih … sayılı … kararı ile itirazın reddine karar verdiği, verilen kararın davacı … vekiline 21.11.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı tespit edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış … ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış … ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, …izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. …değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri … algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, … işlem dosyası, itiraza …markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; davacının itirazlarına …aldığı muhtelif markaları, dava konusu edilen markanın kapsamına alınmak istenilen 35. Sınıftaki hizmetlerin tamamı veya bir kısmı yönünden tescillidir. Dolayısıyla; davacının bu markaları özelinde, somut uyuşmazlıkta emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleşmiş olduğu, ilave bir inceleme yapılmasına gerek kalmaksızın söylenebilecektir.
Bilirkişi raporunun 15.sayfasında yer alan tablonun sol sütunundaki son beş satırdaki davacı markaları; renk, şekil ve kelime unsurlarını bir arada ihtiva eden karma markalardır. Davacının diğer markaları ise, renk ve şekil unsurlarından yoksun kelime markalarıdır; markalarda geçen kelimeler düz yazı karakterinde/özelliği olmayan siyah renkli harflerle büyük veya küçük olarak yazılmıştır. Bu markaların bir kısmında “…” ibaresi, “….” gibi, yerleşik/bilinen anlamı olan, tasviri/tanımlayıcı ibareler olduğu ve ayırt edici niteliği haiz olmadığı için bir markada ancak bir esas unsurun yanında yan/yardımcı unsur olarak yer alabilecek, … veya İngilizce ibarelerle birlikte kullanılmıştır. Bir kısmında ise “…” şeklinde, bir isim tamlaması veya bileşik kelime hüviyetinde ve yine tasviri/tanımlayıcı kelimelerle birlikte, bazen de slogan … şeklinde kullanılmaktadır.
Davacının “… … A.Ş.” ve “…. A.Ş” görselli markalarında “…” ibaresi bir ticaret unvanının ayırıcı unsuru olarak kullanılmıştır, “…” ve “…” görselli markalarda ise “…” ibaresi markanın tek unsurudur. Bütün bu kelime markalarında, işarette kullanılan ve işaretin ayırt ediciliğine bir katkısı olmayan, yerleşik/bilinen anlamlı tasviri/tanımlayıcı kelimelerden ziyade markayı ayırt etmeye yarayan/esas unsur olmaya en müsait/yatkın ibarenin, markalarda ortak olan “…” ibaresi olduğu değerlendirilmektedir. Davacının karma markalarında ise; “…” ibaresi, aynı derecede baskın ve ayırt edici niteliği haiz şekil kelime ve renk unsurlarıyla içiçe, bütünleşik bir karakterde kullanılmıştır ve bu markaların bir bütün olarak bıraktığı genel izlenimler, tümüne hakim olan görünüşler ve ayırıcılıklarını vurgulayan imajları, bu markalarda “…” ibaresinin, işaretlerin bütünleşik kompozisyonunu aşarak ve tek başına ön plana çıkarak esas unsur olarak ele alınmasını mümkün kılmamaktadır.
Diğer taraftan; davacının markalarına ve dava/… işlem dosyasına sunmuş olduğu beyanlarına bakıldığında, “…” ibaresinin davacının çatı markası olduğu anlaşılmaktadır. Zira; halk tarafından bilinen ve belirli bir firmanın ürünlerinin çoğunluğunda yer alan bir çatı markası veya bir firmanın ticaret unvanının ayırıcı unsuruyla birlikte kullanılan ikincil kelime unsurlarından oluşan markalara uygulamada sıklıkla rastlanmaktadır. Bu tip markalarda yer alan ikincil kelime unsurlarının aynısının veya benzerlerinin başka bir markada yer alması halinde, markaların benzerliği değerlendirmesinde çatı markası (veya ticaret unvanının ayırıcı unsuru) arka planda bırakılarak inceleme yapılması gerekir.
Dava konusu edilen … da; basit bir figürün büyük yer kapladığı, bu figürün altına “… …” kelime öbeğinin mor renkli büyük harflerle yazıldığı bir işarettir; işarette büyük yer kaplayan figür, “…” ibaresinin baş harfi olan büyük “A” harfini çağrıştırmaktadır ve her ne kadar işarette geniş bir yer kaplıyor ise de, işaretin markasal hüviyette ayırt ediciliğine katkısının “… …” kelime öbeğinden daha düşük seviyede kaldığı değerlendirilmektedir. Zira; böyle, basit şekil unsuru yanında büyük puntolarla/baskın özelliklerde yazılmış ve konuşlandırılmış kelime unsurlarını haiz markalarda, “söz görünümden daha yüksek sesle konuşur”. Ayrıca; potansiyel müşteriler somut olaydaki gibi kelime, renk ve şekil içeren karma markalarda kelime unsuruna diğer unsurlara göre daha fazla önem vereceklerdir. İşarette geçen kelime öbeğinde yer alan “…” ibaresinin de, yerleşik/bilinen anlamı nedeniyle markasal hüviyette ayırt ediciliğinin bulunmadığı hususunda herhangi bir tereddüt yoktur. Bu nedenlerle; dava konusu edilen markada da esas unsurun, “…” ibaresi olduğu değerlendirilmektedir.
Davacının .. sayılı, “…” ibaresiyle başlayan sıfat tamlamalarından müteşekkil veya bu ibareyi tek unsur olarak ihtiva eden kelime markaları özelinde, taraf markalarında birebir aynı kelimenin markasal hüviyette ayırt ediciliği haiz en baskın unsur/esas unsur olarak kullanılmış olmasının ve bu markaları oluşturan kelime öbeklerinin aynı şekilde oluşturulmuş/türetilmiş olmasının, işaretlerin görsel, işitsel ve kavramsal açılardan algılanışları itibariyle markaları birbirlerine yakınlaştırdığı değerlendirilmektedir. Ayrıca; davacının “…”li markalarıyla “seri …” yarattığı ve bunun sonucunda da dava konusu benzerliğin/ortaklığın dikkat çekici hale geldiği, davalının markasının, davacının “…”li kelime markalarının serisinin bir devamı olarak algılanabilecek nitelikte bir türemeye sahip olduğu ve alt … algısı yaratmaya uygun nitelikte olduğu değerlendirilmiştir. Bu benzerliğin; potansiyel müşterilerin daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak tekrar … tercihi yaptıkları ve bu nedenle de markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacakları gerçeği de gözetildiğinde, davacının “…”li kelime markalarını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davalının “… …” markasıyla karşılaştığında bu markaları benzer bulmasının ihtimal dahilinde olduğu değerlendirilmiştir. Ayrıca, davacının yukarıda sayılan muhtelif markalarının, davalının markasının kapsamına alınmak istenilen 35. Sınıftaki hizmetlerin tamamı/bir kısmı yönünden tescilli oldukları ve korundukları tespit edildiğinden, her ne kadar bu hizmetlerin hitap ettiği ortalama alıcı kitlesinin bilgi/bilinç/dikkat/özen/algı seviyeleri düşük değil ise de, bu hizmetlerde “…”li ibarelerin/sıfat tamlamalarının markasal hüviyette farklı kişi ve kuruluşlar tarafından kullanılması halinde alıcıların söz konusu hizmetlerin aynı şirketten veya ekonomik olarak bağlantılı şirketlerden geldiği düşüncesine kapılma tehlikesinin ve karıştırma ihtimalinin mevcut olduğu, alıcıların iki farklı … ile karşı karşıya olduklarını anlamaları halinde bile, her iki markanın sahibi arasında idari/işletmesel bir bağlantı bulunduğunu düşünebilecekleri, davalının markasının, davacının hedef pazarındaki tüketici/müşteri kitlesi nezdinde karışıklık yaratabileceği değerlendirilmiştir.
Sonuç olarak; yukarıda detaylı olarak incelendiği üzere; somut olayda davacının itirazlarına …aldığı muhtelif markaları yönünden, dava konusu edilen markanın tescili kapsamına alınmak istenilen tüm hizmetler açısından iltibas tehlikesinin/karıştırılma ihtimalinin bulunduğu kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli … sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir …, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli … başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış … niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli … başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış … hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli … başvuru sahibinin, … başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış … niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)… promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın … mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak …bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış … niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, …bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli … başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli … arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli … başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli … başvuru sahibi, tanınmış … sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında … olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli … başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli … nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış … sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacının “…” markasının bankacılık ve finans sektöründe belirli bir tanınmışlık düzeyine eriştiği düşünülmekte ve davacının kelime markaları özelinde, somut uyuşmazlıkta taraf markalarının benzediği değerlendiriliyor ise de; davacının “…” markasına dayalı olarak SMK m.6/5 hükmü gereğince tanınmış … korumasından yararlanılabilmesi için, davalının davaya konu markasının, davacının markasının bu tanınmışlığından haksız yarar sağlaması, tanınmış markanın itibarına zarar vermesi ve ayırt ediciliğini zedelemesi durumlarından birinin oluştuğunun ya da oluşma ihtimalinin bulunduğunun ispatlanmış olması gerekir. Davacının SMK 6/5 maddesi hükmünde sayılan şartların gerçekleştiğine/gerçekleşme ihtimaline dair … işlem dosyasına herhangi bir delil sunmamış olduğu görülmektedir. Davacının markasının bankacılık ve finans sektöründe belli bir seviyede bilinir hale gelmiş olması, SMK 6/5 maddesi hükmünde sayılan şartların “otomatikman” gerçekleştiği veya gerçekleşebileceği anlamına gelmez. Tanınmışlığın varlığı koşulu sağlanmışsa, inceleme, önceki/tanınmış markanın zarar görecek şekilde etkilenmesi koşulu ile devam etmelidir. Bu koşulun gerçekleşme ihtimali, haklı sebeplerle ve mantıklı argümanlarla ortaya konulmalıdır. Şöyle ki; davalının markasının tescil edilmesi halinde, hayatın olağan akışı içinde SMK 6/5 maddesinde sayılan durumların ortaya çıkmasının gerçekten olası olduğu yönünde bir kanaat hâsıl olmalıdır. Dava konusu edilen markanın, 35. Sınıfa giren, bankacılık sektöründen apayrı hizmetlerde kullanılması halinde bu koşulların gerçekleşme ihtimalinin bulunmadığı/ispatlanamadığı düşünüldüğünden, davacının “tanınmışlık” iddiasının dava konusu edilen markanın tesciline engelinin olamayacağı değerlendirilmiştir.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan … başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli … başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak … başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan … başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş … başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (…)
Somut olayda; davaya konu … ile itiraza …bir kısım markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmalarının haricinde davalı şahsın kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; SMK m.6/1 hükmü koşulu oluştuğundan, davanın kabulü ile; … sayılı … kararının davacının itirazlarının reddine ilişkin kısmının iptaline karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜ ile; … sayılı … kararının davacının itirazlarının reddine ilişkin kısmının İPTALİNE,

2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcı peşin alındığından ayrıca harç ikmaline yer olmadığına,
3-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 179,90 TL peşin harç, 179,90 TL başvurma harcı, 51,20 TL vekalet harcı, 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 3.500,00 TL bilirkişi ücreti, 395,00 TL posta-tebligat masrafı olmak üzere toplam 4.351,42 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa resen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı …’in yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde … Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.05/07/2023

Katip ….
E-imza

Hakim ….
E-imza