Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2023/213 E. 2023/500 K. 22.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2023/213 Esas
KARAR NO : 2023/500

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – … …
VEKİLİ : Av. … -…
DAVALI : 1- … – ….
VEKİLİ : Av. … – ….
DAVALI : 2- … – … ….
VEKİLLERİ : Av. … – ….
Av. … – ….
Av. … -…
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 02/05/2023
KARAR TARİHİ : 22/11/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 24/11/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 02/05/2023 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalı şahıs tarafından 19 ve 37. sınıflarda tescil amacıyla yapılan … sayılı “… …” ibareli marka başvurusuna müvekkili şirket tarafından itiraz edildiğini, itirazlarının hatalı ve haksız olarak reddedildiğini, müvekkili şirketin “…” ve “…” ibarelerini esas unsur olarak barındıran pek çok markanın sahibi olduğunu, dava konusu markanın müvekkili şirket markaları ile görsel, işitsel, bütünsel ve kavramsal açıdan ayırt edilemeyecek kadar benzer hatta aynı olduğunu, markalar arasındaki benzerliğin iltibasa yol açacak düzeyde olduğunu, dava konusu markada yer alan “…” ibaresinin tali unsur niteliğinde olduğunu ve tüketiciler nezdinde herhangi bir farklılık yaratmayacağını, markalar arasındaki değerlendirmenin “…” ibaresi yönünden yapılması gerektiğini, dava konusu markanın müvekkili şirket adına tescilli markaları akla getirdiğini ve seri marka izlenimi yarattığını, dava konusu marka başvurusu kapsamında kalan 19 ve 37. sınıflardaki mal ve hizmetlerin müvekkili şirkete ait markaların tescilli olduğu mal ve hizmetler ile benzer/yüksek düzeyde ilintili olduğunu, 19 ve 37. sınıflarda yer alan emtianın doğrudan inşaat hizmetleri ile bağlantılı, bu tür faaliyetlerde kullanılan malzemeleri ifade ettiğini, sınıf ve hizmetlerin birbirlerini tamamlayıcı nitelikte, aynı firmalar tarafından üretilebilen ve aynı tüketici çevresine hitap eden sınıflar olduğunu, müvekkili şirket ve adına tescilli markaların SMK’nın 6/5 maddesi kapsamında tanınmış nitelikte olduğunu, müvekkili şirkete ait “…” ibaresinin aynı zamanda …’nın en prestijli alışveriş merkezinin adı olduğunu, Google arama motorunda “…” ve “… enerji” kelimeleri yazılarak yapılan aramada çıkan sonuçların tüketiciyi müvekkili şirket markalarına yönlendirdiğini, … internet sitesinde … Alışveriş Merkezine ait reklamların yayımlandığını, müvekkili şirket markalarının birçok platformda reklamlarının yer aldığını, dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli olduğunu, dava konusu marka başvurusunun haksız rekabet hükümlerine aykırılık teşkil ettiğini, müvekkili şirketin tescilli markalarının kullanımına ilişkin olarak gerekli ve yeterli delil sunulduğunu beyanla; … …’nın … sayılı kararının iptaline, … sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili 09/05/2023 tarihli cevap dilekçesinde özetle; İtiraz aşamasında başvuru sahibinin itiraza mesnet markalar hakkında kullanım ispatı talebinde bulunduğunu, davacının sunduğu deliler kapsamında yapılan inceleme sonucunda itiraz gerekçesi markaların “alışveriş merkezi yönetim hizmetleri” hizmetlerinde kullanımının ispatlandığı kanaatine varıldığını, bunun dışında davacı tarafın markanın kapsamında kalan ve kullanımın ispatlanamadığı diğer mal ve hizmetler açısından ileri sürdüğü iddiaların bu dava kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, davaya konu marka başvurusu ile davacıya ait markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığını, somut olayda SMK 6/5 maddesi anlamında bir tescil engelinin mevcut olmadığını, davacı tarafından kötü niyet iddialarını ispatlayacak delil sunulamadığını, Kurum tarafından yapılan iş ve işlemlerin hukuka uygun olduğunu beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili 21/06/2023 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin dava dışı … … A.Ş.’nin yönetim kurulu başkanı olduğunu, söz konusu şirketin projesi için … sayılı “… …” ibareli markanın 19 ve 37. sınıflarda tescili için başvuruda bulunduğunu, marka başvurusuna karşı davacı şirketin itirazlarının davalı Kurum tarafından reddedildiğini, taraf markalarının benzer olmadığını, müvekkili markasında “…” ibaresinin önünde şirket isminin de kullanıldığını, davacı markalarının “alışveriş merkezi yönetim hizmetleri” alanında kullanıldığını, taraf markalarının kullanım alanlarının farklı olduğunu, gayrimenkul satın almayı planlayan kişilerin azami özen göstererek karar alacağını, hedef tüketici kitlesinin markaları karıştırma ihtimali bulunmadığını, davacının itiraza mesnet markalarını kullandığını ispat etmesi gerektiğini, davacı tarafından itiraz ve dava aşamasında kullanımın ispatlanamadığını, müvekkili markasında yer alan “…” ibaresinin tali unsur olduğuna yönelik davacı iddiasının gerçeği yansıtmadığını, “…” ibaresinin müvekkili markasının asli unsuru olduğunu, “…” ibaresinin ise tali unsur olduğunu, davacı markalarının tanınmış marka olmadığını, müvekkilinin marka başvurusunda kötü niyetli olmadığını, davacının kötü niyet iddiasını somut delillere dayandıramadığını, davacı şirket tarafından “…” ibareli markaların tescilinde kötü niyetle hareket edildiğini, davacının tescilli markalarından hemen hiçbirinin ciddi bir biçimde kullanılmadığını, davacının haksız rekabet iddialarının yersiz olduğunu beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı … Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … sayılı “…+…+…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, gerek marka işlem dosyasında, gerekse dava aşamasında ileri sürülen kullanmama def’inin yerinde olup olmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalı şahsın kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde dava konusu markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, özel veya teknik hususlara ilişkin bilirkişi raporu aldırılmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren …. Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şahsın 11.01.2021 tarihinde “…+…+…” ibareli … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.04.2021 tarih ve 370 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 07.06.2021 tarihinde … ve … sayılı markaları mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1, m.6/5 ve m.6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şahsın 01.07.2021 tarihli itiraza karşı görüş dilekçesi ibraz ettiği, dilekçesinde … ve … sayılı markalara ilişkin olarak kullanmama def’i ileri sürdüğü, davacının 15.10.2021 tarihli marka kullanım ispat formu ibraz ettiği, yayına yapılan itirazın …’nca reddine karar verildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 17.05.2022 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davalı şahsın 08.06.2022 tarihli itiraza karşı görüş dilekçesi ibraz ettiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren …’nun … sayılı … kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 07.03.2023 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 20.03.2023 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Davalı şahsa ait dava konusu … sayılı markanın başvuru tarihi 11.01.2021 olup, marka işlem dosyasında itiraza mesnet olarak gösterilen … ve … sayılı markalar, dava konusu markanın başvuru tarihinde 5 yıldır tescillidir. Dolayısıyla bu markalar hakkında kullanım ispatı talep edilebilir. Davacı taraf, … kararının iptali davası bakımından … ve … sayılı markalarını 11.01.2016-11.01.2021 tarih aralığında, ciddi surette kullandığını ispatlamalıdır. Davacı taraf, kullanımı ispatlamak amacıyla, yayıma itiraz dilekçesi içeriğinde aşağıdaki belgeleri işlem dosyasına ibraz etmiştir:
• 7 adet fatura (2016-2020 tarih aralığına ilişkin),
• Gazete ilan örneği (Belgede 30 Eylül 2017-15 Şubat 2018 tarih aralığı belirtilmiştir.),
• Avm içerisinden bir fotoğraf,
• Broşür,
• Totem fotoğrafı,
• Açık hava reklam fotoğrafı,
• Mağaza çalışan izin formu,
•…. adresinden alınan web banner örneği (Ekim 2017 tarihi yer almaktadır),
• …. adresinden alınan haber görüntüsü,
• İnternet haber sitelerinden görüntüler,
• …. adresinin arşiv kaydı,
• Google’da “…” anahtar kelimesi ile arama yapıldığında çıkan sonuçlara ilişkin ekran görüntüsü,
• Faturalar (80 sayfa olup 2016-2021 tarih aralığına ilişkin).
Sunulan belgeler incelendiğinde, davacının … sayılı “…” ibareli markasını, marka kapsamında yer alan “Alışveriş merkezi yönetim hizmetleri” bakımından ciddi surette kullandığı tespit edilmiştir. Davacının itiraz aşamasında gerekçe olarak gösterdiği … sayılı “… …” ibareli markasını kullandığını gösterir herhangi bir belge, dosya kapsamında bulunmamaktadır. Kullanımı ispatlanamayan markalar ve kullanımı ispatlanamayan mal ve hizmetler, bilirkişi raporunda yer verilen tabloda üstü çizili olarak gösterilmiştir.
Markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından, dava aşamasında, davalı şahıs vekili tarafından kullanmama def’i ileri sürüldüğü dikkate alındığında, dava tarihi 02.05.2023 olup, davacı tarafın hükümsüzlük davasına mesnet gösterdiği …. sayılı markaların tamamı, dava tarihinde en az 5 yıldır tescillidir. Dolayısıyla, davalı taraf, davacının gerekçe olarak gösterdiği markaların kullanımının ispatlanmasını talep edebilir.
Davacı taraf, dava tarihinden önceki 5 yıl içinde (02.05.2018-02.05.2023) markalarını ciddi surette kullandığını ispatlamalıdır. Hükümsüzlüğü istenen markanın başvuru tarihinde, davacının markaları en az beş yıldır tescilli ise davacı ayrıca, söz konusu başvuru tarihinde de markalarını kullandığını ispatlamalıdır.
Davacı taraf, kullanıma ilişkin olarak, dava aşamasında aşağıdaki belgeleri dosyaya ibraz etmiştir:
• Gazete ilan örneği (Belgede 30 Eylül 2017-15 Şubat 2018 tarih aralığı belirtilmiştir.),
• Avm içerisinden bir fotoğraf,
• 28.09.2021 tarihli fatura,
• Broşür,
•…. adresinden alınan web banner örneği (Ekim 2017 tarihi yer almaktadır),
• Totem fotoğrafı,
• Açık hava reklam fotoğrafı,
• Mağaza çalışan izin formu,
• …. websitesi görüntüsü,
• … web sitesi görüntüsü,
• …. adresinden alınan haber görüntüsü,
• 41 sayfa fatura (2016-2021 tarih aralığına ilişkin),
• 39 sayfa fatura (2016-2021 tarih aralığına ilişkin),
• Google’da “… avm” anahtar kelimeleri ile arama yapıldığında çıkan sonuçlara ilişkin ekran görüntüsü.
Sunulan belgeler incelendiğinde, davacının … sayılı “…” ibareli markasını, markası kapsamında yer alan “Alışveriş merkezi yönetim hizmetleri” bakımından ciddi surette kullandığı tespit edilmiştir. Davacının gerekçe olarak gösterdiği …. sayılı markalarını kullandığını gösterir herhangi bir belge, dosya kapsamında bulunmamaktadır. Kullanımı ispatlanamayan markalar ve kullanımı ispatlanamayan mal ve hizmetler, bilirkişi raporunda yer verilen tabloda üstü çizili olarak gösterilmiştir.
Sonuç olarak; hem … kararının iptali, hem de hükümsüzlük davası bakımından, davacıya ait … sayılı “…” ibareli marka, marka kapsamında yer alan “Alışveriş merkezi yönetim hizmetleri” bakımından baz alınarak, benzerlik/karıştırılma ihtimali incelemesi yapılacaktır.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu marka kapsamında, 19 ve 37. sınıfta yer alan mal ve hizmetler bulunmaktadır. Davacıya ait … sayılı markanın ise “Alışveriş merkezi yönetim hizmetleri” bakımından kullanımı mevcuttur. Dava konusu marka başvurusu ile davacı markası, aynı veya aynı tür mal veya hizmetleri kapsamamaktadır.
Ancak; davacının markayı kullandığı hizmet ile dava konusu marka kapsamında yer alan “Temizlik hizmetleri; dezenfeksiyon hizmetleri; haşere ilaçlama hizmetleri” ilişkili hizmetlerdir. Zira, özellikle yüksek katlı binaların yer aldığı, ofis ve evlerin bir arada bulunduğu, ortak alanlarının çok olduğu, temizlik, güvenlik hizmetlerinin site yönetimlerince organize edildiği yaşam komplekslerinde, davacının markayı kullandığını ispatladığı hizmetler ile dava konusu marka kapsamında yer alan “Temizlik hizmetleri; dezenfeksiyon hizmetleri; haşere ilaçlama hizmetleri”nin ilişkili olduğu, aynı şirketler tarafından tüketiciye sunulmasının olağan olduğu, bu hizmetlerin tüketicilerinin aynı kişiler olduğu, birbirini tamamlayan, aynı zaman diliminde satın alınması muhtemel hizmetlerden olduğu değerlendirilmiştir.
Dava konusu marka kapsamında yer alan diğer mal ve hizmetlerin ise, davacının markasını kullandığı “Alışveriş merkezi yönetim hizmetleri”nden farklı olduğu değerlendirilmiştir.
Sonuç olarak; “37. Sınıf: Temizlik hizmetleri; dezenfeksiyon hizmetleri; haşere ilaçlama hizmetleri”nin, davacı markasında yer alan ve kullanımı ispatlanan “Alışveriş merkezi yönetim hizmetleri” ile ilişkili olduğu değerlendirilmiştir.
Dava konusu marka başvurusu; “… …” ibaresinden oluşmaktadır. “…” ibaresi, üst satırda konumlandırılmış ve “…” ibaresine nazaran daha büyük punto ile yazılmıştır. “…” ibaresinin üstünde yaprak şekli yer almaktadır. “…” ibaresinin herhangi bir anlamı tespit edilememiştir. Dava konusu markanın esaslı unsuru hem “…” hem “…” ibaresidir. Zira bu kelimeler, tanımlayıcı ibareler olmadığı gibi, birlikte yazılması ile ortaya yeni bir anlam çıkmamış, her iki kelime de bağımsız olarak, markada varlığını sürdürmektedir. Dolayısıyla her iki ibarenin de markanın esaslı unsuru olduğu değerlendirilmiştir.
Davacıya ait marka ise, bir kelime markası olup, “…” ibaresinden oluşmaktadır. “…” ibaresi, “bakımlı küçük orman” anlamına gelmekte iken, “…” ibaresi genel olarak “Bir yerleşme merkezinde halkın gezip hava alması için düzenlenmiş ağaçlı ve çiçekli bahçe.” anlamında kullanılmaktadır. “…” ve “…” ibarelerinin, birleşik yazılması ile ortaya yeni bir anlam çıkmamıştır. “…” ibaresinin, markanın esaslı unsuru olduğu değerlendirilmiştir. “…” ibaresi, yazıldığı gibi okunmaktadır.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; dava konusu marka kapsamında yer alan “37. Sınıf: Temizlik hizmetleri; dezenfeksiyon hizmetleri; haşere ilaçlama hizmetleri”nin, davacının markasını kullandığı “Alışveriş merkezi yönetim hizmetleri” ile benzer hizmetler olduğu, aynı şirketler tarafından tüketiciye sunulmasının olağan olduğu, bu hizmetlerin tüketicilerinin aynı kişiler olduğu, birbirini tamamlayan, aynı zaman diliminde satın alınması muhtemel hizmetlerden olduğu ve taraf markaları arasında görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzerlik bulunduğu, “…” ibaresinin dava konusu markayı davacı markasından farklılaştırmaya yetmediği, davacı markasında başka bir unsur bulunmadığı, dolayısıyla “…” ibaresinin tek unsur olarak koruma altında olduğu gözetildiğinde, taraf markaları arasındaki benzerliğin iltibasa yol açacağı, ilaveten benzer olarak işaretlenen emtiaların alımında, tüketicinin ortalama ve ortalamanın üstünde dikkat düzeyine sahip olsa da, önceden bildiği/kullandığı/güvendiği markaya eğilim gösterebileceği hususları da gözetildiğinde, bu tüketicilerin taraf markalarını benzer/ilişkili ürünler üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, önceden bildiği/tanıdığı/satın almayı tercih ettiği bilinen işareti taşıyan farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlayabilmelerinin mümkün olmadığı, taraf markalarının birbiri ile ilişkilendirme ihtimalinin bulunması nedeniyle, somut olayda dava konusu “37. Sınıf: Temizlik hizmetleri; dezenfeksiyon hizmetleri; haşere ilaçlama hizmetleri” bakımından markaların ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesine dayalı olan nispi tescil engeline ilişkin şartların oluştuğu kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacı tarafın gerek itiraz aşamasında gerekse dava aşamasında dosyaya sunduğu belgeler, yukarıda kullanım ispatı bakımından inceleme yapılan bölümünde listelenmiştir. Sunulan belgeler incelendiğinde, davacı tarafça sunulan belgelerin markanın kullanımını gösterir belgeler olduğu değerlendirilmekle birlikte, sunulan belgelerin tanınmışlığın ispatı için yeterli olmadığı, tanınmışlığın değerlendirilebileceği yeterli belgenin dosya kapsamında bulunmadığı, bu nedenle iddia edilen tanınmışlığın ispatlanamadığı, SMK m.6/5 hükmü koşulunun somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (….)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalardan birinin, bir kısım hizmetler bakımından iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmalarının haricinde davalı şahsın kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davanın kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; “Temizlik hizmetleri; dezenfeksiyon hizmetleri; haşere ilaçlama hizmetleri.” bakımından … sayılı … kararının İPTALİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
2-Dava konusu … sayılı markanın “Temizlik hizmetleri; dezenfeksiyon hizmetleri; haşere ilaçlama hizmetleri.” bakımından HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
3-6769 sayılı SMK m.27/6 hükmü uyarınca hükümsüzlük kararı kesinleştiğinde bir örneğinin re’sen …’e gönderilmesine,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 179,90 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 89,95 TL’nin müteselsilen davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 25.500,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davanın kısmen reddolunması ve davalıların kendilerini vekil ile temsil ettirmeleri sebebiyle AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 25.500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
7-Davanın kabul ret oranının takdiren 1/2 olarak kabulüne,
8-Karar ve ilam harcının davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması sebebi ile davacının peşin yatırdığı 179,90 TL peşin karar ve ilam harcının davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davacı tarafından yapılan 179,90 TL başvurma harcı, 64,00 TL vekalet harcı, 4.500,00 TL bilirkişi ücreti, 359,00 TL posta ve tebligat masrafı olmak üzere toplam 5.102,90 TL yargılama giderinin 1/2’si olan 2.551,45 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, kalan 2.551,45 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
10-Davalı … tarafından yapılan 64,00 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin 1/2’si olan 32,00 TL’nin davacıdan alınarak davalı …’a verilmesine, kalan 32,00 TL’nin davalı … üzerinde bırakılmasına,
11-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iade edilmesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şahıs vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde …. Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.22/11/2023
Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza