Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2023/196 E. 2023/447 K. 25.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2023/196 Esas – 2023/447
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2023/196 Esas
KARAR NO : 2023/447

HAKİM : ….
KATİP :….
DAVACI : ….
VEKİLİ : Av. ….
DAVALI : ….
VEKİLİ : Av. …

DAVA : 5846 sayılı Kanundan Kaynaklı Revize Mimari Proje Bedeli Alacağı
DAVA TARİHİ : 01/02/2021
KARAR TARİHİ : 25/10/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 27/10/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan 5846 sayılı Kanundan Kaynaklı Revize Mimari Proje Bedeli Alacağı davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili …. Esas sayılı dosyasına tevzi edilen 01/02/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı arasında 23/12/2011 tarihinde “…” inşaatı için proje hizmetleri sözleşmesi imzalanmış olup …. parselde inşa edilecek …. kompleksi için müvekkili şirketten tasarım projesi çizilmesi istendiğini, müvekkili tarafından, akdedilen sözleşme hükmüne uygun olarak proje/tasarım hizmetleri yapılmış olup … tarafından yapı ruhsatına bağlanarak 26/08/2014 tarihinde onaylandığını, müvekkili projesinin güzel sanat eseri mahiyetinde olduğunu, …’nın 04/11/2015 tarihinde kademeli emsal nedeniyle söz konusu inşaata vermiş olduğu yapı ruhsatını iptal ettiğini, davalının müracaatı üzerine … tarafından 22/04/2016 tarihinde yeni emsal kararı verildiğini, yeni emsale göre tadilat projesi çizmesi gereken proje müellifinin müvekkili olduğu halde davalının, müvekkilinden hiçbir talepte bulunmaksızın 12/04/2016 tarihinde … isimli mimara vekaletname verdiğini ve ona çizdirilen projenin …’ye sunularak onaylatılmaya çalışıldığını, müvekkili tarafından davalıya, belediyeye ve adı geçen mimara ihtarnameler gönderildiğini, …’nin adı geçen mimara hazırlatılan projeyi kabul etmemesini müteakip davalı tarafından 19/08/2016 tarihinde tadilat projesinin çizimi için müvekkiline vekaletname verildiğini, mimari tadilat projesinin müvekkili tarafından çizilerek 25/08/2016 tarihinde …’na sunulduğunu, bir örneğinin davalı şirkete gönderildiğini, müvekkili tarafından hazırlanan tadilat projesi için müvekkiline bugüne kadar herhangi bir bedel ödenmediği gibi müvekkiline verilen vekaletin sonradan azledildiğini belirterek; müvekkili tarafından çizilen tadilat projesi, taraflar arasındaki sözleşmenin dışında kaldığından ve taraflar arasında tadilat proje bedeline ilişkin bir anlaşma bulunmadığından, uzman bilirkişiler tarafından dava konusu tadilat proje bedelinin tespit edilmesini, 6100 sayılı HMK m.107 hükmü uyarınca, belirli hale gelmesi halinde artırma haklı saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 10.000,00 TL tadilat proje bedelinin işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesini talep etmiştir.

CEVAP:
Davalı vekili …. Esas sayılı dava dosyasına ibraz ettiği 24/03/2021 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacı iddialarını kabul etmemek kaydıyla zamanaşımı def’inde bulunduklarını, eldeki davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasında hukuki yarar bulunmadığını, öncelikle derdestlik nedeniyle davanın usulden reddinin gerektiğini, aksi halde eldeki davanın …. Esas sayılı davası ile birleştirilmesi gerektiğini, taraflar arasında akdedilen 23/12/2011 tarihli “…” hükümlerine göre; davacının usul ve yasaya uygun biçimde mimari projeleri hazırlama ve bu bağlamda usul ve yasaya uygun proje için varsa gerekli değişiklikleri bilabedel yapmakla yükümlü olduğunu, davacı yanca ikrar edildiği üzere; müvekkili tarafından keyfi biçimde proje revizyonu yapılmadığını, proje revizyonunun, …’nin 10/11/2015 günlü yazısı ile emsal fazlalığı nedeniyle mimari proje ve ruhsatını iptal etmesi üzerine zorunluluk icabı doğduğunu, davacı yanca mevzuata uygun proje hazırlanmadığı için projenin Belediyece iptal edildiğini, davacının hatalı proje çizmesi ve sonrasında hatası nedeniyle revizyon/tadilat zorunluluğu doğunca kendi hatasının bedelini müvekkiline yansıtmak istemesinin hukuken ve vicdanen kabul edilebilir olmadığını, müvekkilinin keyfi talebinden doğmadığı sürece, ister davacının kusurundan kaynaklansın, isterse …’nin re’sen tesis ettiği bir işlemden neşet etsin, mimari proje mevzuata aykırılık nedeniyle iptal edildiğine göre aykırılıkların giderilmesi için yapılması gereken revizyon/tadilat işleminin ek bir bedel gerektirmeyeceğini, taraflar arasındaki sözleşmenin 3.maddesi başta olmak üzere birçok maddesi uyarınca bir projenin düzeltilmesinden önce müvekkilinin yazılı onayının alınması şart iken somut olayda müvekkilinin böyle bir onayının bulunmadığını, davacı yanca sunulan 25/08/2016 tarihli e-posta içeriğinde, hiçbir şekilde davacı yana revizyon yapması için talimat verilmediğinin sabit olduğunu, bir an için davacı yana böyle bir talimat verildiği varsayılsa bile davacı yanca yapıldığı iddia edilen sözde düzeltmelerin müvekkilinin onayına sunulmadığını, bu kapsamda davacının usulüne göre yaptığı bir revizyondan bahsetmenin mümkün olmadığını, … nezdinde yapılan yazışma cevabına göre; davacı yanca …’ye sunulan proje bulunmadığını, dava konusu projenin özgün fikir içerip içermediği ve başka bir mimarla çalışmaya cevaz verilmesine ilişkin …. kararlarının idari yargı yerlerinde dava konusu olduğunu, söz konusu davaların ilk derece mahkemelerinde müvekkili lehine sonuçlandığını belirterek; davanın reddine, mahkemenin aksi kanaatte olması halinde fahiş talebin tenkisine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
…. ‘nin 21/09/2021 tarih …. sayılı kararı ile görev yönünden davanın usulden reddine karar verdiği, davacı vekilinin istinaf başvurusunu…’nin 02/12/2021 tarih …. sayılı kararı ile esastan reddettiği, davacı vekilinin temyiz başvurusunun …. sayılı kararı ile reddedildiği, böylece … sayılı kararının 14/03/2022 tarihinde kesinleştiği, davacı vekilinin talebi üzerine dosyanın mahkememize tevzi edildiği ve yukarıda yazılı esasa kaydedildiği tespit edilmiştir.
Dava, 5846 sayılı Kanun’dan kaynaklı revize mimari proje bedeli alacağına ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Eldeki davanın derdest olup olmadığı, davacı yanın belirsiz alacak talebinde bulunmasında hukuki yararının bulunup bulunmadığı, davalı tarafından ileri sürülen zamanaşımı def’inin yerinde olup olmadığı, taraflar arasında akdedilen 23/12/2011 tarihli sözleşme sonrasında … tarafından ruhsat iptali kararı üzerine davacı yanca hazırlanıp davalıya ve …’ne teslim edildiği iddia olunan ancak davalı yanca bu yönde bir teslimin olmadığı, olduysa bile bu hususun kendisinin onayı ve izni olmadan yapıldığı, bir an için onayı ve izni varsa dahi davacının hazırlayıp teslim ettiğini ileri sürdüğü mimari tadilat projesinin zorunluluktan kaynaklanması nedeniyle davacının ek bedel talep etme hakkının bulunmadığı, varsa bile tenkis yapılmasının zaruri olduğu argümanlarından kaynaklı olarak, davacının, davalıdan belirsiz alacak olarak talep edebileceği revize mimari proje bedeli alacağı bulunup bulunmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
GEREKÇE:
Davalı yan her ne kadar derdestlik itirazında bulunmuşsa da; …. Esas sayılı dava dosyası ile birleştirildiği anlaşılan …. Esas sayılı dava dosyasında; dava konusu yapılan maddi vakıalar ile iş bu davada dava konusu yapılan maddi vakıaların farklı olduğu, zira; eldeki davada, davacının 25/08/2016 tarihinde …’ne ve davalıya sunduğu tadilat proje bedelinden kaynaklı alacak isteminde bulunduğu, yukarıda belirtilen dava dosyasında ise; söz konusu davanın 15/04/2016 tarihli olduğu da dikkate alındığında, 15/04/2016 tarihinden önceki vakıalara ilişkin olarak alacak isteminde bulunulduğu, bu nedenle davalı yanın ileri sürdüğü derdestlik itirazının yerinde olmadığı, bu bakımdan dava şartı noksanlığı bulunmadığı tespit edilmiştir.
Davacı yan 6100 sayılı HMK m.107 hükmüne göre eldeki davayı belirsiz alacak davası olarak açmıştır.
6100 sayılı HMK m.107 hükmüne göre; Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.
Yukarıda yer verilen hükme göre; talep sonucunun belirlenmesinin imkânsız olması, davacının talep sonucunu hiçbir şekilde belirleyemediği hâllerde söz konusu olabilecektir. Talep sonucunun davacıdan beklenemeyecek olması önermesinde ise; davacı kendisinde eksik olan uzmanlık nedeniyle talep sonucunu tam olarak belirleyemeyebilir. Hangi durumlarda alacağın miktarının belirlenmesinin imkânsız veya alacaklıdan beklenemeyeceğine ilişkin belirli bir kategori yapılması mümkün olmamakla birlikte, alacak miktarı hakkında taraflar arasında uyuşmazlık bulunması, talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olması anlamına gelmez. Objektif kıstaslara göre talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olması gerekir.
Belirsiz alacak davasının açılabilmesi için, davacının dava açarken alacağını belirlemesinin imkânsız veya kendisinden beklenemeyecek ölçüde zor olması gerekir. Bu koşullardan biri dava açarken varsa belirsiz alacak davası açılabilmelidir. Aksi halde; davacının belirsiz alacak davası açmış olmasında hukuki yarar bulunmamaktadır ve böyle bir durumda hakim hukuki yarar eksikliğinin tamamlanması için davacıya süre veremez. Bazı dava şartı eksiklikleri sonradan tamamlanabilirse de, hukuki yarar dava şartı eksikliği sonradan tamamlanamaz (….).
Belirtilen açıklamalar ışığında somut olayda yapılan değerlendirmede; Taraflar arasında 23/12/2011 tarihinde akdedilen sözleşme uyarınca davacının mimari proje hazırlayarak davalı namına …’ne teslim ettiği ve …’ce önce yapı ruhsatı verildiği, akabinde ise söz konusu ruhsatın sehven yapılan emsal alan hesabı nedeniyle iptal edildiği konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Davacı yan, söz konusu iptal kararı üzerine, mimari tadilat projesi hazırlama işinin müellif olarak kendisine ait olması gerektiğini ileri sürmüş ve bu kapsamda davalı şirketin emsallerin nereden azaltılacağını bildirmesi ve isteklerini belirtmesi üzerine mimari tadilat projesinin çizildiğini ve 25/08/2016 tarihinde …’na sunulduğunu belirtmiş ve söz konusu tadilat projesi bakımından belirsiz alacak talebinde bulunmuştur.
Davacı, limited şirketi niteliğini haiz tacir olup, mimarlık faaliyeti ile iştigal ettiğinden 6102 sayılı TTK m.18/2 hükmü uyarınca basiretli bir iş adamı gibi hareket etme külfeti altındadır. Taraflar arasında akdedilen 23/12/2011 tarihli sözleşme hükümleri incelendiğinde; 5.maddesinin “Revizyonlar” başlığı altında düzenlendiği, söz konusu maddenin 3.fıkrasında revizyon bedelinin ne şekilde hesaplanacağının belirli hale getirildiği, buna göre; değişiklik yapılan alanın toplam alanına göre bu sözleşme bedelindeki değere uygun olarak eşit birim m2 fiyatı üzerinden hesaplama yapılacağının kayıt altına alındığı, davacı yanın iddialarına göre; gerek iptal edilen mimari projeyi, gerekse tadilat projesini davacının hazırladığı, tüm gereklilikleri yerine getirdiği, davacı yanın iddialarına göre; davacı yanın gerek iptal edilen mimari proje üzerinde, gerekse tadilat projesi üzerinde tam hakimiyetinin bulunduğu ve bunlara ilişkin teknik bilgisinin bulunduğunun kabul edilmesi gerektiği, buna göre; daha önce davalı ile 23/12/2011 tarihli sözleşme akdeden, bu sözleşme uyarınca mimari proje tanzim eden, tanzim edilen mimari proje üzerinde revizyon yapılması gerektiği hallerde, hangi durumlarda ek ücret talep edilmeyeceği, hangi durumlarda ek ücret talep edileceği ve bu ek ücretin ne şekilde belirleneceğine dair sözleşmeye hükümler koyan ve basiretli tacir olarak davranma külfeti altında bulunan davacının, dava konusu mimari tadilat projesinden kaynaklı olarak, talep edebileceği alacak miktarını objektif kıstaslara göre belirleyebileceği halde, bu yola tevessül etmeyerek, eldeki davayı belirsiz alacak davası olarak açmasında hukuki yararı bulunmadığı kanaatine varıldığından, hukuki yarar yokluğu nedeniyle eldeki davanın usulden reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın USULDEN REDDİNE,

2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 170,78 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 99,07 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 ve m.7 hükümleri gereği hesaplanan 25.500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL başvurma harcı, 170,78 TL peşin harç, 8,50 TL vekalet harcı, 221,40 TL istinaf kanun yoluna başvurma ve karar harcı, 204,75 TL tebligat-posta-müzekkere masrafı olmak üzere toplam 664,73 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalının yapmış olduğu 17,00 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa resen iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, HMK m. 341 hükmü gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde …. Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk Dairesi nezdinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.25/10/2023

Katip ….
E-imza

Hakim …
E-imza