Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2023/187 E. 2023/509 K. 24.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2023/187 Esas – 2023/509
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2023/187 Esas
KARAR NO : 2023/509

HAKİM : ….
KATİP : ….

DAVACI : ….
VEKİLİ : Av. ….
DAVALI : 1- ….
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 2- …
VEKİLİ : Av. …

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali-Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 13/04/2023
KARAR TARİHİ : 24/11/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 27/11/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali-Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 13/04/2023 tarihli dava dilekçesinde özetle; Tüketicinin “…” markasını butik mağaza zincirleri olarak tanımakta ve tercih etmekte olduğu, …’de toplam 80 adet … mağazası, 9 adet … mağazası ve 44 adet macrokiosk mağazası bulunduğu, hedef olarak gurme ve çok çeşitli ürün satmakta olan “…” mağazaları konsept mağazacılık anlayışıyla sektöründe bir ilk olduğu ve …,…. ve “….” mobil uygulaması üzerinden online satış mağazaları ile tüketicilere ürün satışı gerçekleştirmekte olduğu, müvekkili şirketin “…” markasının tanınmış marka statüsü kazanabilmesi amacıyla …’na 25/01/2021 tarih ve …. sayılı dilekçe ile başvuruda bulunmuş olduğu, …’nun 17.03.2022 tarih,…. sayılı kararı ile “…” markasının tanınmış marka olarak tespit edildiği, itiraza konu “+… …” ibareli marka başvurusunun tescili halinde, tüketiciler nezdinde bu markanın müvekkili firmanın “…/…” ibareli olan seri markaların devamı olduğu veya bir firmayla iş birliği yapıldığı yönünde intiba oluşacağı, söz konusu marka başvurusu sahibinin bu tanınmışlıktan haksız olarak yararlanacağı, ayrıca müvekkili firmaya ait markaların ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğuracağı ve bu markaların itibarına zarar vereceği,itiraz konusu ibare ile karşılaşan ortalama dikkat ve algılama düzeyine sahip tüketicilerin zihinlerinde, müvekkili firmaya ait “…” ve “…” ibareleri olan markaların bırakmakta olduğu izin canlanması ve müvekkili şirketin seri markalarından biri olarak algılaacağı, itiraz konusu “+… …” ibareli markanın başvurusu içerisinde müvekkili şirkete ait markaların esas unsurunu teşkil eden “…” ibaresinin birebir aynısını barındırmakta olduğu, işitsel anlamda da yoğun derecede benzerlik yaratıldığı, tescili talep edilen “+… …” ibareli marka ile müvekkili firmaya ait esas unsuru “…” ve “…” ibareleri olan markaların görsel ve işitsel açılardan benzer olduğu somut olayda, SMK m.6/1 ile getirilmiş olan “Tescil için başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer olması” koşulunun gerçekleştiği, itiraz konusu marka başvurusunun tescilinin talep edildiği 16. ve 35. Sınıfta müvekkili şirkete ait itiraza mesnet markaların da hali hazırda tescilli olarak koruma altında olduğu, taraf markaları arasında var olan görsel ve işitsel benzerliğe ek olarak sınıfsal benzerliğin de mevcut olduğu, marka başvurusunun kötü niyetle yapıldığı, sonuç olarak, dava konusu marka başvurusunun, … nezdinde gerçekleştirilen itirazda gerekçe gösterilen müvekkili şirkete ait markalar ile aynı/benzeri olduğu, gerekçe gösterilen markaların ayırt edici gücü yüksek ve tanınmış marka statüsünde olduğu ve uyuşmazlık konusu markanın tescil edildiği sınıflara konu mal türleri ile müvekkil şirkete ait markaların tescil edildiği sınıflara konu mal türleri yönünden de benzerliğin mevcut olduğu, hususlarını beyan etmekte, markalarına ilişkin yargı kararlarını emsal göstermekte ve …, ’nun 14.02.2023 tarihli, … sayılı kararının iptalini ve … sayılı marka başvurusunun reddini, tescil işlemlerinin durdurulmasını, markanın tescil edilmesi halinde hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini ve mal ve hizmet üretimi, pazarlaması, satış ve dağıtımı, tanıtımı, reklamı yapılmaması ve dava konusu markanın yargılama süresince 3. Kişilere devrinin önlenmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmektedir.
CEVAP:
Davalı … vekili 25/04/2023 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davaya konu olan diğer davalının başvuru markası ile davacı tarafın iltibas tehlikesi bulunduğunu ileri sürdüğü itiraz markalarını karşılaştırdığımızda; başvuruya konu marka ile iddialara mesnet markalar arasında ayniyet veya ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunmadığı gibi diğer davalının başvuru markası ile davacı markalarının görsel bakımdan birbiriyle kıyaslanamayacak kadar farklı olduğu, diğer davalının başvuru markasının “+… …” ibaresinden oluşturulmuş kelime, şekil unsurlarını içeren karma nitelikte bir marka olduğu, dava konusu marka ile itiraza gerekçe olarak gösterilen davacı markaları bütüncül algı çerçevesinde farklı ticari kaynaklardan gelen birbirinden farklı markalar olarak algılanacağı ve davalı ile itiraza gerekçe olarak gösterilen davacı markalarının bütünüyle bıraktıkları izlenim itibarıyla ilişkilendirilme ihtimali dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer olmadığı, farklılıkların karıştırma hususunun belirlenmesinde daha etkili olacağı; bu kapsamda markaların kavramsal, işitsel ve görsel olarak ihtiva ettikleri unsurların tamamı ile birlikte bir bütün olarak değerlendirildiğinde dava konusu markalar arasında 6769 s. SMK’nın 6(1) maddesi anlamında karıştırılma ihtimali bulunmadığını beyanla; davanın reddini talep etmektedir.
Davalı …, davaya cevap dilekçesi ibraz etmediğinden 6100 sayılı HMK m.128 hükmü gereği, dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmıştır.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı …. Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … sayılı “+… …” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacının gerçek hak sahipliğinin bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davacıya ait alan adı ile dava konusu marka arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalı şahsın kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde dava konusu markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, özel veya teknik hususlara ilişkin bilirkişi raporu aldırılmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren …. Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şahsın 13.10.2021 tarihinde “+… …” ibareli … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.01.2022 tarih ve 389 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 28.03.2022 tarihinde “…/…” ibareli markaları mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1, m.6/3, m.6/5, m.6/6 ve m.6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, yayına yapılan itirazın …’nca reddine karar verildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 21.10.2022 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren …. sayılı … kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 15.02.2023 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 02.11.2023 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
İlk olarak belirtilmesi gerekir ki; davacı şirketin hükümsüzlük istemi bakımından; davaya konu “+… …” ibareli marka ile davaya gerekçe olan … sayılı “…”, … sayılı “…”, ….. sayılı “….”, …. sayılı “….” ibareli markalar ile bir kısım aynı/aynı tür ve benzer mal ve hizmetleri içerdiği tespit edilmiş olmasına rağmen markalar ortak herhangi bir kelime veya şekil unsuru içermediğinden söz konusu markalar nedeniyle ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı peşinen söylenebilecektir.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere;
Dava konusu marka kapsamında 16. sınıfta yer alan malların, davacı şirkete ait …. sayılı markaların tescili kapsamındaki 16. sınıftaki mallar ile AYNI/AYNI TÜR olduğu,
Dava konusu marka kapsamında 35. sınıfta son alt grupta yer alan hizmetlerin, davacı şirkete ait …. sayılı markaların tescili kapsamındaki 35. sınıftaki hizmetler ile AYNI/AYNI TÜR olduğu,
Dava konusu marka kapsamında 16. sınıfta yer alan malların, davacı şirkete ait …. sayılı marka tescilleri kapsamındaki 16. sınıftaki mallar ile AYNI/AYNI TÜR olduğu,
Dava konusu marka kapsamında 35. sınıfta 16. alt grupta yer alan malların perakendecilik hizmetlerinin, davacı şirkete ait …. sayılı marka tescilleri kapsamındaki 35. sınıftaki hizmetler ile AYNI/AYNI TÜR olduğu, tespit edilmiştir.
Davaya konu markanın başvuru kapsamında 16. sınıfta yer alan mallar, ayrıca davacı şirkete ait bilirkişi raporunda yer verilen Tablo.5’te yer alan markaların tescil kapsamında 35. sınıfta 05. alt grupta yer alan “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için… 16. Sınıfta yer alan mallar… mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” hizmetleri ile İLİŞKİLİ MAL ve HİZMETLERDİR. Şöyle ki, bu malların ve hizmetlerin niteliği, amacı ve yöntemi aynı olmamasına rağmen, birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olduklarından, hizmetlerin sunulduğu yer genellikle malların satışa sunulduğu yerle aynı olduğundan ve hedeflenen halk kesimi aynı olduğundan benzerlik söz konusudur.
Davaya gerekçe markalardan …. sayılı markalar ile sadece hükümsüzlük talebine gerekçe … sayılı markanın tescil kapsamında 35. Sınıfta “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri.” nin bulunduğu tespit edilmiştir. 35. sınıfta son alt grupta yer alan bu hizmetler genel ifadeye sahip, belirli bir mal grubuyla sınırlandırılmamış hizmetlerdir.
…. sayılı müstekar içtihatlarında da belirtildiği üzere; mal ya da hizmetlerin, daha önceki tarihte 35.sınıf için bir belirleme yapılmaksızın genel olarak tescil edilmiş bir marka ile aynı ya da benzer tür olduklarının kabulü için, tescilli marka sahibinin itiraz ettiği başvuru kapsamında sayılan malların da kendisi tarafından bu hizmet altında satışa sunulmasının kanıtlanması gerektiği, genel perakende satış hizmetleri için tescilli bir markanın koruma kapsamının “Çoğun içinde az da vardır.” görüşüyle ticari alandaki tüm sektörler tarafından satışa arz edilen malları kapsayacak şekilde geniş belirlenmesinin markanın tescilli olduğu mal ve hizmetler bakımından korunması ilkesine uygun düşmeyeceği gibi benzer işaretler altında ancak farklı sektörlerde satışa arz edilecek mallar bakımından karıştırılma ihtimaline yol açacağı düşüncesinin de kabul edilemeyeceği, ilkeleri benimsenmiştir. Buna göre; dava dosyası kapsamında davacıya ait olup 35.sınıfta genel olarak düzenlenmiş markaların, başvuru markası kapsamında yer alan; 16 ve 35/5.sınıfta sayma suretiyle sayılan 16.sınıf malların perakendecilik hizmetleri bakımından kullanımını kanıtlar herhangi bir delil bulunmadığından mevcut bilgi ve belgeler ışığında, davacıya ait söz konusu markalar bakımından, taraf markalarının kapsadığı mal/hizmetlerin farklı olduğu tespit edilmiştir.
Dava konusu “+… …” ibareli marka, beyaz zemin üzerine iki farklı yazı tipi ile siyah renkte harflerle yazılmış “+”, “…” ve “…” ibarelerinden oluşmaktadır. Söz konusu markadaki İngilizce “…” ibaresinin Türkçe karşılığı “artı” olmakla birlikte marka görselinde yer alan “+” ibaresi de bu ibareyi işaret etmektedir. Yine markada yer alan “…” kelime unsurunun ise markada daha koyu renkte ve ön planda konumlandırılmış “…” ve “sil” kelimelerinin birleştirilmesi sonucu oluşturulduğu görülmekte, markaların esas unsurunun “…” ibaresi olduğu düşünülmektedir. Markanın esas unsuru bir bütün olarak “…” ibaresiyken, söz konusu markayı parçalara bölmek suretiyle inceleme yapmak mevzuata ve mevcut uygulamalara aykırılık teşkil edecektir.
Davacı şirkete ait davaya gerekçe markalar ise “… supermarket” ibareli markaların yanı sıra çeşitli ibareler ve figürler ile birlikte tescil edilmiş “…/…” ibareli markalardan ve “…” ibareli markalardan oluşmaktadır. Davacı şirketin ayrıca Kurum nezdinde … sayı ile tescilli “…” ibareli tanınmış markası bulunmaktadır.
“…/…” ibaresi Türkçe’de büyük, geniş anlamlarına geldiğinden ayırt ediciliği oldukça düşük olup, her ne kadar tescilli olduğu sürece markanın korunması esas ise de bu ibareyi içeren markaların koruma kapsamları dar değerlendirilmelidir. Diğer bir deyişle, anılan ibarenin ortak olarak yer aldığı markalarda yapılacak küçük değişikliklerin dahi iltibas tehlikesini ortadan kaldıracağının kabulü gerekmektedir.(…) Nitekim bu husus, …. sayılı ilamında da kabul edilmiştir. Yine … sayılı kararında da “…/…” ibareli davacı markalarının yüksek ayırt ediciliğinin bulunmadığı benimsenmiştir.
….’nin 03.02.2021 tarih …. sayılı kararına konu bir uyuşmazlıkta da; “…/…” ibarelerinin ayırt ediciliğinin düşük olduğu, davacıya ait bu ibareleri içerir markalar ile “…” markası arasında iltibas tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; markalar arasında davaya konu mal ve hizmetlerin hitap ettiği ilgili tüketici kitlesi nezdinde markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi oluşturacak derecede benzerlik bulunmadığı, davacı markalarında yer alan “…/…” ibarelerinin tek başlarına ayırt edicilikleri düşük zayıf ibareler oldukları, …. sayılı kararında belirtildiği üzere; zayıf markaların koruma kapsamı değerlendirilirken iltibas tehlikesinin yapılacak küçük bir değişiklik ile dahi bertaraf edilebileceğinin göz önüne alınması gerektiği, somut olayda dava konusu markanın bir bütün halinde esas unsurunun “…” ibaresi olduğu, markanın genel görünümü içinde “…” sözcüğünün ayrı ve bağımsız ayırt ediciliğinin bulunmadığı, “…” kelimesi içinde söz konusu sözcüğün kaynaştığı, davacı yan her ne kadar ibraz ettiği kararlarda; başka uyuşmazlıklara ilişkin olarak müvekkiline ait markalar ile dava dışı markalar arasında iltibas tehlikesi bulunduğu yönünde kararlar bulunduğunu ileri sürse de, söz konusu kararlar tetkik edildiğinde, “…” ibaresinin ayrı ve bağımsız olarak markanın genel görünümü içinde algılanabilen markalar ile davacı markaları arasında iltibas tehlikesi bulunduğu yönünde yaklaşım sergilendiğinin müşahede edildiği, somut olayda “…” ibaresi, dava konusu markanın genel görünümü içinde ayrı ve bağımsız olarak algılanmadığından, davacı yanın ibraz ettiği yargı kararlarının iş bu dava bakımından emsal teşkil etmeyeceği, sonuç olarak; dava konusu markayı oluşturan tüm unsurların bir bütün halinde davacıya ait markalardan iltibas tehlikesini bertaraf edecek derecede farklılaştığı, zira ortalama tüketici kesiminin markaların ayırt edici unsurlarını bölüp, parçalamadan bir bütün halinde algılayacağı, bir bütün halinde “…” işaretinin davacıya ait markalarla görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik ihtiva etmediği, bu hale göre davacıya ait önceki tarihli markaları gören, işiten, bu markalı mal ve hizmetlerden yararlanan gerek dikkatli ve bilinçli tüketici kesiminin, gerekse makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu “+… …” markasını gördüğünde, ya da işittiğinde, davaya konu mal ve hizmetlerden faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içerisinde, bu markayı davacı markalarından farklı bir marka olarak algılayacağı, marka sahipleri arasında idari ya da ekonomik bir bağlantı kurmayacağı, bu nedenle karşılaştırılan markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/3 hükmüne göre; Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
Marka başvurusunun bu sebeple reddi için marka başvurusundan önce ve markaya konu işaretin aynısı veya benzerinin yoğun ve sıkı kullanımı sonucu işarete belirli bir düzeyde ayırt edicilik kazandırılması gerekir. (….)
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacı şirket tarafından dosya kapsamına sunulan deliller incelenmiş, davacı şirkete ait davaya gerekçe “…”/”…” ibareli markaların kullanımlarının tescile dayalı gerçekleştiği, yukarıda 6769 Sayılı SMK’nın 6/1 maddesi kapsamında yapılan incelemede detaylı olarak açıklandığı üzere davaya konu markanın davacı şirketin “…”/”…” esas unsurlu markalarına görsel, işitsel ve kavramsal bakımdan benzer olmadığı, bunun haricinde, dava konusu marka ile aynı veya benzer tescilsiz bir işaretin, dava konusu marka tescil başvuru tarihinden önce, davacı tarafından yoğun ve sıkı bir şekilde kullanıldığı ispatlanamadığından SMK m.6/3 hükmü koşulunun somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı şirkete ait “…” / “…” ibareli markanın tanınmış olduğu iddiasına ilişkin sunmuş olduğu deliller incelenmiştir. Davacı şirket tarafından sunulan dokümanlardan “…” ibareli markanın davaya konu markanın başvuru tarihi itibariyle özellikle “süpermarket” sektöründe tanınmışlığı bulunduğu kanaatine varılmıştır. Söz konusu marka ayrıca … tarafından … sayı ile tanınmış marka olarak korunmaktadır. Ancak “…” ibaresi olmaksızın tek başına “…” ibaresinin veya bu ibarenin Türkçe karşılığı olan “…” ibaresinin davacı şirket ile sıkı sıkıya bağlı, toplumun büyük bir kesimi tarafından herhangi bir mal veya hizmet üzerinde farklı kelime veya şekil unsurları ile birlikte görüldüğünde refleks halinde ilişkilendirebilecek düzeyde bir tanınmışlığı bulunmadığı anlaşılmaktadır. Diğer taraftan, “…” / “…” ibareli markalar ile dava konusu marka başvurusunun benzer olmadığı kanaatine varıldığından, davalının başvuruya konu markasının davacının tescilli markalarından haksız yararlanma sağlaması, davacı markalarının itibarına zarar vermesi, ayırt ediciliğini zedelemesi gibi durumların ortaya çıkacağına ilişkin kanaat oluşmamıştır.
SMK’nın 6/6 maddesine göre; “tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.”
Bu hüküm kapsamına, kişilik haklarından isim hakkı ile fotoğraf üzerindeki hak, FSEK kapsamında telif hakları ve sınaî haklar olan marka, tasarım, patent, faydalı model, coğrafi işaret, ticaret unvanı, işletme adı ve alan adı girer. Bir alan adının SMK m. 6/6 hükmü uyarınca korunmasının istenebilmesi için, o alan adının fiilen kullanıldığı faaliyet konuları kapsamı ile aynı/benzer konularda bir marka kullanımının söz konusu olması gerekir.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacı şirket, dava konusu markanın ayrıca … alan adı ile de iltibas oluşturduğunu iddia etmektedir. Söz konusu alan adının bağlı olduğu ve 2009 yılından bu yana aktif olarak kullanıldığı tespit edilen internet sitesi incelenmiş, alan adının “Meyve & Sebze, Et & Tavuk & Balık, Süt Ürünleri & Kahvaltılık, Temel Gıda, Atıştırmalık, Sağlıklı Yaşam Ürünleri, İçecek, Unlu Mamül & Tatlı, Meze, Ev Yapımı Gıdalar (Sandviç, Tatlı, Turşu vb.), Temizlik, Kozmetik, Bebek Ürünleri, Ev & Yaşam & Evcil Hayvan (Aydınlatma Malzemeleri, Banyo & Çamaşır Ürünleri, Dekorasyon, Ev Tekstili, Evcil Hayvan, Giyim & Aksesuar, Kamp & Piknik, Kırtasiye, Kişisel İlgi & Eğlence, Kitap & Dergi & Gazete, Kullan – At Ürünler, Mutfak Eşya & Gereçleri, Sofra Ürünleri, Pil), Çiçek & Bahçe, Elektronik (Elektrikli Ev Aletleri, Telefon & Aksesuarlar)” ürünlerinin online satış hizmetleri kapsamında kullanıldığı tespit edilmiştir.
Davacı şirketin “…” internet sitesi kapsamında kullanılan hizmetler ve satışı yapılan ürünler incelendiğinde, davaya konu marka başvurusu kapsamında 16. sınıfta yer alan bir kısım malların 35. sınıfta ilgili alt gruptaki perakendecilik hizmetleri bakımından … markasının kullanılmakta olduğu görülmekte ise de dava konusu markanın, davacı şirkete ait … ibareli marka da dahil olmak üzere davaya gerekçe markalar ile karıştırılma ihtimaline sebebiyet verecek bir benzerliğinin bulunmadığı kanaatine varıldığından, dava konusu markanın davacı şirkete ait alan adı ile de iltibas oluşturmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (….)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şahsın kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 179,90 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 89,95 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 25.500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 179,90 TL peşin harç, 179,90 TL başvurma harcı, 25,60 TL vekalet harcı, 3.500,00 TL bilirkişi ücreti, 415,00 TL posta-tebligat masrafı olmak üzere toplam 4.300,40 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … tarafından yapılan 38,40 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı …’ye verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şahıs vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde …. Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.24/11/2023

Katip …
E-imza

Hakim ….
E-imza