Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2023/160 E. 2023/417 K. 06.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2023/160 Esas – 2023/417
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2023/160 Esas
KARAR NO : 2023/417

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 31/03/2023
KARAR TARİHİ : 06/10/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 06/10/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 31/03/2023 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacının ülkemizde yıllardır medya alanında faaliyet gösteren köklü firmalardan biri olduğunu, bünyesinde görsel, işitsel ve yazılı medya alanlarında pek çok saygın medya kuruluşunu bulundurduğunu, uyuşmazlık konusu olan “…” markasını da tanınmış bir dergisinin adı olarak kullandığını, hal bu iken davalı şahsın … başvuru sayılı “…” ibareli markasının tesciline davacının önceki tarihlerde tescil edilmiş olan …. sayılı “…”lı markalarına dosyaladığı itirazların diğer davalı … tarafından kısmen dahi olsa nihai olarak reddedilmesinin haksız ve hukuka aykırı bir işlem olduğunu, zira taraf markalarının görsel, işitsel ve umumi intiba açısından yakın benzer olduğunu, taraf markalarında birebir aynı “…” ibaresinin esas unsur hüviyetinde kullanılmış olduğunu, nitekim dava konusu edilen markada geçen “…” ibaresinin … bir tanımlama kelimesi olup …’de anlamsal bir karşılığı bulunmadığını ve işarete markasal hüviyette bir ayırt edicilik katmadığını, ayrıca dava konusu edilen markanın 20 ve 35. sınıflarda bulunan emtia ve hizmetler yönünden tescil edilmek istendiğini, davacının markalarının da bu sınıflar ile bağlantılı emtialar yönünden tescilli olduğunu, zaten de taraf markalarının esas unsurları birebir aynı olduğundan aralarında karıştırılma ihtimalinin bulunduğunun kabulünün gerektiğini, davacıya ait “…” esas unsurlu markaların reklamcılık faaliyetlerinin yanı sıra her ay düzenli olarak basılan, yayınlanan ve dağıtılan bir dergide kullanılması nedeniyle geniş bir kitleye ulaştığını ve halk düzeyinde belli bir tanınmışlığa kavuşmuş olduğunu, davacının “…” markalı dergisinin yüzde yüz yerli bir dekorasyon dergisi olup en başta bu özelliği itibariyle rakiplerinden ayrıldığını ve öne çıktığını, bu sebeple “…” esas unsurlu herhangi bir markanın özellikle dekorasyon ve tasarım gibi sanatsal ve yaşam alanlarına ilişkin konular yönünden tescil edilmesi halinde davacının markalarıyla karıştırılma ihtimalinin yüksek olduğunu, ayrıca davacının tanınmış markalarının sahip olduğu ayırt edici karakterin zedeleneceğini ve bundan haksız kazanç elde edileceğini, davalı şahsın davacının tanınmış markasına bu derecede benzeyen bir ibareyi kendisine marka olarak seçmesinin davalının kötü niyetinin ve davacı ile haksız rekabet yapma saikinin açık bir tezahürü olduğunu iddia ederek, … …’nın dava konusu edilen 30.01.2023 tarihli ve … sayılı kararının iptaline ve … başvuru sayılı markanın tescil edilmesi durumunda hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili 05/04/2023 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu edilen markanın kapsamından SMK’nın m. 6/1 hükmü gereğince çıkartılmamış olan emtialar yönünden somut uyuşmazlıkta taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, ayrıca somut olayda davacının SMK m. 6/3, m. 6/5, m. 6/6 ve m. 6/9 hükümlerinin uygulanması koşullarının oluştuğunu da ispat edemediğini, bu nedenlerle davadaki taleplerin reddinin gerektiğini savunmuştur.
Davalı …, dava dilekçesinin kendisine tebliğine rağmen yasal süre içinde cevap dilekçesi ibraz etmediğinden, 6100 sayılı HMK m.128 hükmü uyarınca dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmıştır.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … sayılı “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalı şahsın kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde dava konusu markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, özel veya teknik hususlara ilişkin bilirkişi raporu aldırılmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren …. Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şahsın 30.03.2021 tarihinde “…” ibareli … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.05.2021 tarih ve 373 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 14.07.2021 tarihinde …. sayılı markaları mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1, m.6/3, m.6/5, m.6/6 ve m.6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, yayına yapılan itirazın kısmen kabul edildiği, …’nca SMK m.6/1 hükmü kapsamında bir kısım hizmetlerin başvurudan çıkarıldığı, bu karara karşı davacı şirket tarafından 23.06.2022 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davalı şahsın 06.08.2022 tarihli itiraza karşı görüş dilekçesi ibraz ettiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren …’nun … sayılı … kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 01.02.2023 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu yargılama safahati içinde tescil edilmemiştir.
İlk olarak belirtilmesi gerekir ki; dava konusu marka başvurusu tescil edilmediğinden markanın hükümsüzlüğü istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
… kararının iptali istemi bakımından ise marka işlem dosyası ile sınırlı olarak ve iş bu davada iptal sebebi yapılan argümanlar bağlamında aşağıdaki şekilde değerlendirme yapılmıştır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere;
Dava konusu marka kapsamında yer alan “Kutular.” emtiaları ile itiraza mesnet …. sayılı markaların kapsamlarında yer alan “Karton kutular.” emtiaları, aynıdır.
Dava konusu marka kapsamında yer alan “Ahşap veya sentetik malzemeden mamul ambalaj, nakliye ve depolama amaçlı variller, fıçılar, bidonlar, hazneler.” emtiaları ile itiraza mesnet …. sayılı markaların kapsamlarında yer alan “Kağıt, karton (mukavva); kağıt veya karton malzemeden mamul ambalajlama ve sarma malzemeleri. Plastik malzemeden mamul ambalajlama ve sarma malzemeleri.” emtiaları, benzerdir. Zira bunlar; benzer alıcı çevresine hitap eder, son kullanıcıları ve hedeflenen tüketici profilleri aynıdır, birbirlerini tamamlayıcı özellikleri bulunur.
Dava konusu marka kapsamında yer alan “Tahta, mantar, kamış, bambu, hasır, boynuz, kemik, fildişi, balina kemiği, istiridye kabuğu, kehribar, sedef, lületaşı, balmumu, plastik veya alçıdan mamul bu sınıfa dahil süs ve dekorasyon eşyaları: biblolar, duvara asılan süsler, heykeller. Kutular.” emtiaları ile itiraza mesnet … sayılı marka kapsamında yer alan “Kağıttan mamül süs ve dekorasyon ürünleri. Kutular.” emtiaları, aynı türdür.
Dava konusu marka kapsamında yer alan “Ahşap veya sentetik malzemeden mamul ambalaj, nakliye ve depolama amaçlı variller, fıçılar, bidonlar, hazneler.” emtiaları ile itiraza mesnet … sayılı marka kapsamında yer alan “Kağıt, karton veya plastik malzemeden mamül ambalajlama ve sarma malzemeleri.” emtiaları, benzerdir. Zira bunlar; benzer alıcı çevresine hitap eder, son kullanıcıları ve hedeflenen tüketici profilleri aynıdır, birbirlerini tamamlayıcı özellikleri bulunur.
Dava konusu marka kapsamında yer alan “Ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri.” ile itiraza mesnet … sayılı marka kapsamında yer alan “Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri.” benzerdir. Zira; söz konusu hizmetler, benzer alıcı çevresine hitap etmektedir, son kullanıcıları ve hedeflenen tüketici profilleri aynıdır. Örneğin; Tıp ve Diş hekimliği kongrelerinde aynı mekan içerisinde tıbbi aletler de sergilenmektedir.
Sonuç olarak; dava konusu marka kapsamında yer alan “20.SINIF: Ahşap veya sentetik malzemeden mamul ambalaj, nakliye ve depolama amaçlı variller, fıçılar, bidonlar, hazneler, kutular. Tahta, mantar, kamış, bambu, hasır, boynuz, kemik, fildişi, balina kemiği, istiridye kabuğu, kehribar, sedef, lületaşı, balmumu, plastik veya alçıdan mamul bu sınıfa dahil süs ve dekorasyon eşyaları: biblolar, duvara asılan süsler, heykeller. 35.SINIF: Ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri.” mal ve hizmetleri bakımından, karşılaştırılan markalar arasında mal-hizmet ayniyeti/benzerliği bulunduğu tespit edilmiştir.
Dava konusu edilen markanın; şekil ve kelime unsurlarını bir arada ihtiva eden karma bir marka olduğu, işarette kullanılmış olan siyah çerçeveli bir kare figürünün bir kenarı, düz yazım karakterindeki siyah renkli harflerle yazılmış “…” kelime öbeği ile bölündüğü müşahede edilmiştir. İşarette kare şekli ile tasarlanmış kompozisyonunun, işaretin markasal hüviyette ayırt ediciliğine katkısının, marka hukukunda yerleşik olan “sözün görünümden yüksek sesle konuştuğu” genel kaidesi de göz önüne alındığında, kelime öbeğinden daha düşük olduğu değerlendirilmektedir. Kelime öbeğine bakıldığında da; … olan bu kelime öbeğinin başlangıç kısmında yer alan “…” takısı, “zaten veya bahsedilmek üzere olan, tartışılan, zımni veya başka şekilde dinleyicilere, okuyuculara veya konuşmacılara aşina olduğu varsayılan kişi veya şeyleri ifade eden” bir hüviyeti haiz, markasal hüviyette ayırt ediciliğinden bahsedilemeyecek bir ibaredir. Dolayısıyla, dava konusu edilen markada, büyük puntolarla yazılmış olan “…” kelime öbeğinin, markanın esas unsuru olduğu söylenebilecektir.
Davacının itiraza mesnet markaları; şekil ihtiva etmeyen, kelime markası hüviyeti ağır basan markalardır. İşaretlerden “…” görselli olanda “…” ve “…” ibareleri, düz yazım karakterindeki siyah renkli harflerle, sadece baş harfleri büyük olacak şekilde ayrı olarak yazılmış ve işaretin tek unsuru olarak kullanılmıştır. Aynı yazım özelliklerinde ve aynı puntolarla yazılmış olan bu kelimelerin, bütünleşik olarak markanın esas unsuru olduğu hususunda herhangi bir tereddüt yoktur. Davacının diğer markalarında ise “…” ibaresi büyük puntolarla, sarı/bordo renkli büyük harflerle, işaretlerde geniş yer kaplayacak şekilde yazılmış, “O” harfinin içerisine küçük puntolarla yatık ve küçük harflerle “…” ibaresi konuşlandırılmış ve işaretlerin kenarlarına da, çok küçük puntolarla yazılmış olmaları itibariyle sadece birer ayrıntı hüviyetinde, zor algılanan “…” ibaresi ve “bu dergide gördüğünüz her şey …’de var!” sloganı yerleştirilmiştir. Öncelikle; çok küçük puntolarla yazılmış olan “…” ibaresinin ve “bu dergide gördüğünüz her şey …’de var!” sloganının görsel açıdan işaretlerde geri planda kaldığı değerlendirilmektedir. Aynı husus, “…” ibaresi yönünden de söylenebilecektir. Dolayısıyla davacının bu markaları özelinde de “…” ibaresinin esas unsur olduğu tespit edilmiştir.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; markalarda esas/ unsur olarak kullanılan “…” kelime öbeğinin ayniyetinden hareketle markaların görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzer olduğu değerlendirilmiştir. Bu kelime öbeğiyle birlikte kullanılmış olan diğer unsurlardaki farklılıkların ve davacının …. sayılı markalarında “…” ibaresinin tek başına ön plana çıkartılmış olmasının ve dahi “…” ibaresinin …’de “ev sanatı” şeklinde algılanan bir anlama sahip olması nedeniyle orijinalliğinden/markasal hüviyette ayırt ediciliğinin zayıflığından bahsedilebilecek olmasının, bu yakınlaşmayı ortadan kaldıracak, yani karşılaştırılan markaları görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzer olmaktan kurtaracak güçte ve nitelikte olmadığı değerlendirilmiştir. Ayrıca; davacının markalarının tescilli olduğu emtialar ile davalının markasının kapsamında kalmış olan 20 ila 35. Sınıflara giren mal ve hizmetlerden; 20. Sınıfa giren; “Ahşap veya sentetik malzemeden mamul ambalaj, nakliye ve depolama amaçlı variller, fıçılar, bidonlar, hazneler, kutular, Tahta, mantar, kamış, bambu, hasır, boynuz, kemik, fildişi, balina kemiği, istiridye kabuğu, kehribar, sedef, lületaşı, balmumu, plastik veya alçıdan mamul bu sınıfa dahil süs ve dekorasyon eşyaları: biblolar, duvara asılan süsler, heykeller” ve 35. Sınıfa giren; “Ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri”nin aynı/benzer/türdeş/ilintili olduğu da tespit edildiğinden, bu emtiaların hitap ettiği ilgili tüketici kitlesinin dikkat/özen/seçicilik seviyelerinin her düzeyden olduğu da gözetildiğinde, yüksek dikkate sahip olan tüketicilerin bile, söz konusu emtialarda “…”lı işaretlerin markasal hüviyette farklı firmalar/aktörler tarafından kullanılması halinde alıcıların/tüketicilerin söz konusu mal ve hizmetlerin aynı şirketten veya ekonomik olarak bağlantılı şirketlerden/işletmelerden geldiği düşüncesine kapılma tehlikesini ve karıştırma ihtimalini yarattığı, alıcıların iki farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlamaları halinde bile, her iki markanın sahibi arasında idari/işletmesel bir bağlantı bulunduğunu, ortak bir çalışma kapsamında iş yapıldığını düşünebilecekleri, davalının markasının, bu emtialar özelinde davacının hedef pazarındaki tüketici/müşteri kitlesi nezdinde karışıklık yaratabileceği ve bunun da iltibas ihtimalinin kabulü için yeterli olarak görüleceği sonucuna varılmıştır. Ancak davalının markasının kapsamında kalan diğer emtialar açısından ilgili tüketici kitlesinin herhangi bir yanılma/karıştırma yaşamayacağı değerlendirilmiştir.
Sonuç olarak; dava konusu marka kapsamında yer alan “20.SINIF: Ahşap veya sentetik malzemeden mamul ambalaj, nakliye ve depolama amaçlı variller, fıçılar, bidonlar, hazneler, kutular. Tahta, mantar, kamış, bambu, hasır, boynuz, kemik, fildişi, balina kemiği, istiridye kabuğu, kehribar, sedef, lületaşı, balmumu, plastik veya alçıdan mamul bu sınıfa dahil süs ve dekorasyon eşyaları: biblolar, duvara asılan süsler, heykeller. 35.SINIF: Ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri.” mal ve hizmetleri bakımından, karşılaştırılan markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacının marka işlem dosyasına sunduğu delillerden, davacının “…” markasının, dava konusu edilen markanın kapsamına alınmak istenilen 20 ve 35. Sınıflara giren mal ve hizmetlerin hitap ettiği sektörlerdeki bilinirliği, bu markaya ve markanın tanıtımına yapılan yatırımlar, bu markanın piyasa payına ilişkin yeterli nitelik ve nicelikte delil bulanmadığından, bu markanın bu sektörlerde “tanınmış” olduğunun söylenmesi mümkün görülmemiştir. Bu nedenle davacı yanın tanınmışlık iddiasından kaynaklı istemleri yerinde bulunmamıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (…)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların, bir kısım mal ve hizmetler bakımından iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmalarının haricinde davalı şahsın kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; SMK m.6/1 hükmü uyarınca, davaya konu marka kapsamında yer alan bir kısım mal ve hizmetler bakımından, … kararının iptali isteminin kısmen kabulüne karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; “20.SINIF: Ahşap veya sentetik malzemeden mamul ambalaj, nakliye ve depolama amaçlı variller, fıçılar, bidonlar, hazneler, kutular. Tahta, mantar, kamış, bambu, hasır, boynuz, kemik, fildişi, balina kemiği, istiridye kabuğu, kehribar, sedef, lületaşı, balmumu, plastik veya alçıdan mamul bu sınıfa dahil süs ve dekorasyon eşyaları: biblolar, duvara asılan süsler, heykeller. 35.SINIF: Ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri.” mal ve hizmetleri bakımından … sayılı … kararının İPTALİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
2-Dava konusu marka başvurusu tescil edilmediğinden hükümsüzlük istemi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 179,90 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 89,95 TL’nin müteselsilen davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 25.500,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davanın kısmen reddolunması ve davalı …’in kendisini vekil ile temsil ettirmesi sebebiyle AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 25.500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine,
6-Davanın kabul ret oranının takdiren 1/2 olarak kabulüne,
7-Karar ve ilam harcının davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması sebebi ile davacının peşin yatırdığı 179,90 TL peşin karar ve ilam harcının davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafından yapılan 179,90 TL başvurma harcı, 51,20 TL vekalet harcı, 3.500,00 TL bilirkişi ücreti, 651,00 TL posta ve tebligat masrafı olmak üzere toplam 4,382,10 TL yargılama giderinin 1/2’si olan 2.191,05 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, kalan 2.191,05 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
9-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iade edilmesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı …’in yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde …. Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.06/10/2023

Katip …
E-imza

Hakim ….
E-imza