Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2023/105 E. 2023/415 K. 06.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2023/105 Esas
KARAR NO : 2023/415

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 01/03/2023
KARAR TARİHİ : 06/10/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 06/10/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava ve replik dilekçelerinde özetle; Müvekkili şirket ve bağlı bulunduğu şirketler grubunun kurulduğu … yılından bugüne kadar başta gıda, temizlik, kişisel bakım ve onlarca kategoride ürün ve hizmetin üretim, ticaret ve ihracı alanında faaliyet gösterdiğini, müvekkili şirketin “…” marka ve yapılanması adı altında faaliyetlerini sürdürdüğünü, müvekkilinin … yılından beri aralıksız olarak kullandığı ve tanınmış hale getirdiği “…” ibaresi ile özdeşleştiğini ve anılan ibarenin hak sahibi olduğunu, müvekkili şirket tarafından yapılan 03, 05, 29, 30, 32 ve 35. Sınıflarda tescil talepli … başvuru numaralı “ … …” ibareli marka başvurusunun yayınına davalı şirket tarafından itiraz edildiğini, itiraz üzerine başvuru kapsamından 35. Sınıfın çıkarılmasına karar verildiğini, karara müvekkili şirket tarafından itiraz edildiğini, itirazın … …’nın … sayılı kararı ile reddedildiğini, kararın hukuka aykırı olduğunu, müvekkili ve … adı altında birlikte faaliyet gösterdiği … şirketlerin “…” markası altında gerçekleştirdiği çok sayıda yatırımları olduğunu ve seri markaları olduğunu, redde konu 35. sınıfın niteliği gereği markaların sınıfsal benzerliği olduğu tespitinin hatalı olduğunu, davalı şirket markalarının 35 ve 39. sınıf bakımından tescilli olduğunu, davalı şirketin 39. sınıf bakımından markasal kullanım gerçekleştirdiğini, davalı şirketin markasını 35. sınıfta tescilli olduğu emtia bakımından kullanımını ispat etmesi gerektiğini, müvekkili şirketin “…” ibaresi üzerinde müktesep hakkı olduğunu, özellikle … sayılı “… …” ibareli markanın müvekkili şirkete müktesep hak yaratacağını, müvekkiline ait markalar tanınmış olduğundan iltibas tehlikesi bulunmadığını, müvekkiline ait markanın kompozit marka niteliğinde olduğunu, taraf markalarının görsel, işitsel ve kavramsal olarak iltibas tehlikesi taşımadığını, davalı şirket tarafından ikame edilen marka tecavüzü konulu …. E. sayılı dosyada düzenlenen bilirkişi raporunda iltibas tehlikesi bulunmadığı yönünde görüş bildirildiğini, davalı şirketin kötü niyete dayalı iddialarına itibar edilemeyeceğini beyanla; … …’nın … sayılı kararının iptali ile … sayılı marka başvurusunun reddedilen 35. sınıf hizmetler bakımından müvekkili adına tescilinin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Başvuru ile kısmi ret gerekçesi markaların “…” ibaresini ortak ayırt edici unsur olarak içerdiğini ve benzer olduğunu, başvuru kapsamından çıkartılan hizmetler ile aynı/aynı tür hizmetlerin kısmi ret gerekçesi markaların tescil kapsamında yer aldığını, markalar arasında karıştırılma ihtimali ortaya çıkabileceğini, … kararının usul ve yasaya uygun olduğunu beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … A.Ş. vekili cevap ve düplik dilekçelerinde özetle; Davacının marka başvurusu ile müvekkili şirket markalarının görsel, işitsel, okunuş, esas unsur, mal ve hizmet sınıfları bakımından benzer olduğunu, müvekkili şirkete ait …. sayılı markaların itiraza uğramadan kesinleştiğini, davacı şirketin müvekkili şirket markalarından yıllar sonra “…” ve “s …” unsurlu marka başvuruları yaptığını, ilk bakışta dahi hem ibarelerin hem logoların benzer olduğunun tespit edilebileceğini, müvekkili şirketin kurulduğundan beri başta antrepo, bağlı serbest depolama ve lojistik dağıtım sektöründe markalarını kullanarak tanınmış konuma getirdiğini, müvekkili şirketin 2007-2015 arasında davacı şirketin … şirketlerinden … … A.Ş.’nin kiracısı olarak faaliyet gösterdiğini, müvekkili markasını daha önceden bilen davacı şirketin kötü niyetli olarak marka başvurusu yaptığını, her iki markada da ortak unsurun “…” ibaresi olduğunu, markaların birebir aynı renkleri ve şekli içeren logoları taşıdığını, müvekkili şirketin eskiye dair kullanımı bulunduğunu, üstün ve öncelikli hak sahibi olduğunu, davacı şirket hissedarlarının bir dönem müvekkili şirketin sahibi olduklarını, şirketi tüm malvarlığı ile müvekkiline devrettiklerini, devrettikleri şirketin kullanımında olan markaları tescil ettirmeye çalışmalarının haksız ve kötü niyetli olduğunu, …. E. sayılı dosyasında düzenlenen rapora itiraz edildiğini, raporun hatalı ve hukuki mesnetten yoksun olduğunu, anılan dosyada yargılamanın devam ettiğini beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … Kararının İptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının hukuka uygun olup olmadığı, davacıya ait … sayılı “…+… …” sayılı marka başvurusu ile davalı şirkete ait redde mesnet …. sayılı markalar arasında 35.sınıfta yer alan hizmetler bakımından ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı yanın müktesep hakkının bulunup bulunmadığı, redde mesnet markaların kullanmama def’ine tabi markalardan olup olmadıkları, davacı yanın tanınmışlık iddialarının nispi tescil engelini bertaraf etme kabiliyetinin bulunup bulunmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka başvuru dosyası ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmuş, özel ve teknik hususlara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren …. Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İşlem dosyasının tetkikinde; Davacının 06.11.2020 tarihinde “…+… …” ibareli … sayısı ile tescil başvurusunda bulunduğu, …’nca 12.03.2021 tarih ve 368 sayılı …’nde başvurunun yayınlandığı, davalı şirketin 12.05.2021 tarihinde SMK m.6/1, m.6/3, m.6/4, m.6/5, m.6/6 ve m.6/9 hükümleri kapsamında …. sayılı markaları mesnet göstererek yayına itiraz dilekçesi sunduğu, …’nca SMK m.6/1 hükmü kapsamında itirazın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, marka başvurusu kapsamından 35.sınıfta yer alan hizmetlerin çıkartılmasına karar verildiği, redde mesnet olarak …. sayılı markaların gösterildiği, bu karara karşı davacı tarafından 14.03.2022 tarihinde itirazda bulunulduğu, itirazı değerlendiren …’nun … sayılı … kararı ile; itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 02.01.2023 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, redde mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Davacının dava konusu marka başvurusu, 03 / 05 / 29 / 30 / 32 / 35. Sınıf mal ve hizmetlerde tescil edilmek üzere başvuruya konu edilmiş olup, davalı şirketin itirazı üzerine 35. Sınıfta yer alan hizmetler, dava konusu marka kapsamından çıkarılmıştır. Dolayısıyla iş bu davanın konusu sadece 35. Sınıfta yer alan hizmetlerdir.
Davalının redde mesnet kabul edilen …. sayılı markaları hali hazırda 35. sınıfta yer alan hizmetlerde tescillidir. Dava konusu marka başvurusundan çıkartılan 35. Sınıf hizmetler ile davalının redde mesnet kabul edilen markaları arasında ayniyet oluşmuştur. Ayniyet taşıyan mal ve hizmetler, mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda yer verilen tabloda kırmızı renk ile gösterilmiştir.
Sonuç olarak; dava konusu marka kapsamından çıkartılan ve iş bu davanın konusunu oluşturan tüm hizmetler bakımından taraf markaları arasında “emtiaların aynı/aynı tür veya benzer olması” şartının sağlandığı tespit edilmiştir.
Dava konusu marka başvurusu; “ … …” ibaresinden oluşmakta olup, markada yer alan “S” harfi stilize bir şekilde yazılmış olup, markanın … unsurunu oluşturmaktadır. Dava konusu marka başvurusunda yer alan “…” ibaresi, “…” kelimesinin çoğul halidir. “…” kelimesi, … çevrimiçi sözlüğünde “Müslüman, özellikle Sünni hükümdarların kullandıkları unvan. Padişahların erkek ve kız çocukları ile anne ve eşlerine verilen unvan. Bazı din ve tasavvuf büyüklerine verilen unvan. Belli bir alanda en üst düzeyde olanlar için kullanılan bir söz.” olarak tanımlanmıştır. Dava konusu markada yer alan “…” ibaresi ise, … çevrimiçi sözlüğünde “ana ortaklık.” olarak tanımlanmıştır. “…” ibaresi, kuruluş tarihine atıf yapmaktadır. “…” ve “…” ibarelerinin ayırt edici niteliği bulunmamaktadır. Dava konusu markanın esas unsuru “…” ibaresidir.
Davalının redde mesnet kabul edilen markaları “…” ibarelerinden oluşmaktadır. Davalının markalarında bulunan “…” ibaresi, sektörü ifade eden kelimeler olup, tali unsur niteliğindedir. Nitekim “…” ibaresi, küçük punto ile yazılmış ve markada “…” ibaresi ön plana çıkarılmıştır. Davalı şirketin redde mesnet markalarının esas unsuru “…” ibaresidir.
Taraf markaları ortak olarak “…” ibaresini içermekte, uyuşmazlık bu ibarelerin ortaklığından kaynaklanmaktadır. “…” kelimesi, anlamı olan, orijinal olmayan, bir diğer deyişle davacı ya da davalı tarafça türetilmiş bir marka olmamakla birlikte, taraf markalarında ayniyet taşıyan 35. Sınıfta yer alan hizmetleri tanımlayan bir ibare değildir.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; dava konusu marka kapsamından çıkartılan ve iş bu davaya konu olan hizmetlerin tamamının, davalı şirketin redde mesnet markalarında aynen yer aldığı, dolayısıyla markalar arasında kapsam bakımından ayniyet bulunduğu, taraf markaları arasında görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzerlik bulunduğu, dava konusu markada yer alan “…” ve “…” ibarelerinin ayırt edici niteliğinin bulunmadığı ve dava konusu markayı davalı markalarından farklılaştırmaya yetmediği, taraf markaları “…” ibaresini ortak olarak içermelerinden kaynaklı olarak, aralarında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunduğu, davacıya ait dava konusu markaya eklenen “-lar” ekinin anlamsal bir farklılık yaratmadığı, sadece çoğul anlam yüklediği, taraf markalarının “…” ibaresini esas unsur olarak içerdikleri gözetildiğinde, bu durumun ilgili tüketici nezdinde ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesine yol açabileceği, zira “…” ibaresi anlamlı bir kelime olsa dahi dava konusu edilen 35. Sınıf hizmetler ile ilişkilendirilebilecek bir kelime olmadığı, bu nedenle ayırt edici niteliğinin bulunduğu, hem işaretsel hem sınıfsal bazda mevcut olan benzerlik nedeniyle, taraf markalarını gören ilgili tüketicilerin iki farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlamalarının mümkün olmadığı, taraf markalarında aynı/benzer olarak işaretlenen emtialar yönünden hitap edilen alıcı kesiminin dikkat/özen/algı seviyesinin her düzeyden olduğu da gözetildiğinde; işaretlerin bütünsel algı itibariyle birbirleriyle ilişkilendirilebilirliği karşısında sadece sıradan, makul düzeyde dikkate sahip olan alıcı kitlesinin değil dikkat/özen/bilgi/bilinç seviyesi yüksek olan alıcı grubunun bile yanılgı yaşaması, önceki ile sonraki markayı ilişkilendirme ve zihninde çağrıştırma ihtimalinin kuvvetle muhtemel olması, karşılaştığı markalardan hangisinin hangi tarafa ait marka olduğunu ilk bakışta anlayamaması ihtimali bulunduğu, kaldı ki, tüketicilerin iki farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlamaları halinde bile her iki markanın sahibi arasında idari/işletmesel bir bağlantı bulunduğunu düşünebileceği ve yanılgı yaşamasının mümkün olabileceği, dolayısıyla; davaya konu hizmetler bakımından, karşılaştırılan markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Davacı yanın önceki tarihli markalarından kaynaklı olarak müktesep hak iddiasında bulunduğu anlaşıldığından, bu hususta aşağıdaki şekilde değerlendirme yapılmıştır:
…. sayılı “…” kararında kazanılmış hak teşkil eden önceki markaların tespiti yönünden bazı kıstaslar getirmiştir.
… Sayılı kararına göre; Bir işletme tarafından uzunca süredir kullanılan markanın asli unsuru muhafaza edilerek ve markanın bu işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle, önceki markanın kapsadığı ürünlerin veya bir ürün çeşidinin tüketiciye yenilenmiş bir marka imajı ile sunulması ve bu yolla marka sahibi işletmenin piyasaya arz ettiği ürünlerinin de işletmesel köken olarak öncekilerle bağlantılı olduğu mesajını veren yeni markalar yaratmak amacıyla önceki markada yer alan asıl unsurun yanına başkaca asli ve/veya tali unsurlar ekleyerek oluşturduğu markaların seri marka olarak kabulü olanaklıdır. Bu tür markalar niteliği itibariyle 556 sayılı KHK’nın 55. maddesinde tanımlanan ortak markalara benzemekle birlikte; seri markalar, ortak markalarda mevcut olan bir grupta yer alan işletmelerin mal veya hizmetlerini diğer işletmelerden ayırt edilmesi fonksiyonu, teknik yönetmelik gibi özelliklere sahip olması gerekmeyen ve esasen ortak asli unsuru taşımakla birlikte her biri diğerinden bağımsız nitelikteki ticaret ve hizmet markalarıdır.
Bu karar içeriğinden de anlaşılabileceği üzere müktesep hakkın kabulü üç koşula bağlanmıştır. Bunlar:
• müktesep hak iddia edilen marka ile davaya konu markadaki asli unsurların muhafaza edilmiş olması ve eski markaya karşı hükümsüzlük davası açılacak sürenin dolmuş olması ve bu markanın çekişmesiz şekilde kullanılması,
• markalar arasında işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yaratılan izlenimin korunması,
• dava konusu markada, müktesep hak iddia edilen markaya nazaran kapsamın genişletilmemiş olması.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder. Hemen belirtmek gerekir ki; yukarıdaki şartlar sağlansa bile, sonraki tarihli marka başvurusu, itiraza mesnet markaya yakınlaşma ve bu yolla haksız yararlanma tehlikesi oluşturmamalıdır. Burada irdelenmesi gereken husus; marka olarak seçilen işaretin önceki tarihli kök seri markaların yenilenmesi suretiyle mi oluşturulduğu, yoksa itiraza mesnet markalar ile yakınlaşarak onunla iltibas tehlikesi doğurma tehlikesi oluşturacak şekilde mi mizanpajının yapıldığıdır. Daha ilk bakışta başvurunun kök markanın değil de, itiraza mesnet markanın yeni düzenlenmiş bir versiyonu olduğu yönünde ortalama tüketici nezdinde izlenim doğuyorsa, önceki kök markalardan kaynaklı müktesep hak şartlarının doğduğundan söz edilemez. Bu itibarla seri marka olarak tescili talep edilen işaret, kök markadan esaslı farklılıklar göstermemeli ve seri marka seçilirken itiraza mesnet markaya yakınlaşacak font, renk, mizanpaj değişikliklerinden kaçınılmalıdır. (….)
Müktesep hak iddiası bakımından hemen belirtmek gerekir ki; önceki tarihli markanın çekişme konusu olmaktan çıkması hali tek başına müktesep hak şartlarının doğumunu sağlamaz. Önceki tarihli markanın başvuruya konu emtialar bakımından aynı zamanda fiili olarak kullanıldığının da ispatlanması gerekir. Zira, müktesep hak müessesesinin kabul edilmesinin amacı, önceki tarihli markanın uzunca süredir kullanımı nedeniyle ilgili tüketici kesiminde oluşan imajın, sonraki tarihli marka başvurusuna sirayet etmesini sağlamaktır. Bu nedenledir ki, fiilen kullanılmayan önceki tarihli markanın ilgili tüketici kesiminde bir imaj duygusu oluşturduğundan söz edilemez. Olmayan imajın yenilenen yeni bir marka başvurusuna aktarımı da dolayısıyla söz konusu olamaz. Müktesep hak şartları bakımından yukarıda ifade ettiğimiz görüşü destekler nitelikte, …. sayılı kararında, önceki markanın fiilen kullanılmasını, müktesep hakkın doğumu bakımından gerekli görmüştür.

Somut olayda yapılan incelemede; davacı tarafa ait önceki tarihli marka incelendiğinde, … sayılı marka kapsamında yer alan “35. Sınıf: Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler (Ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri dahil). Büro hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri (ithalat-ihracat acente hizmetleri dahil). Ticari ve sınai ürünler için eksperlik hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri.”nin, sonraki tarihli iş bu markada da yer aldığı, buna karşın bu hizmetler bakımından … sayılı markanın kullanıldığını gösterir herhangi bir belgenin dosya kapsamında bulunmadığı tespit edilmiştir. Önceki tarihli markanın, sonraki tarihli marka bakımından kazanılmış hak oluşturabilmesi için gereken şartlardan biri de “eski markanın en azından hükümsüzlük davası açılabilecek kadar belli bir sürede çekişmesiz şekilde kullanılması” olup, bu şartın sağlanamadığı gözetildiğinde, kazanılmış hak için aranan şartların, somut olay bakımından gerçekleşmediği, davacı yanın önceki tarihli … sayılı markasına binaen müktesep hakkının bulunmadığı, davacıya ait sair markaların da yukarıda detaylı olarak açıklanan kriterlerin tamamını karşılamadıkları, bu nedenle davacı yanın müktesep hak iddiasının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
Redde mesnet markaların tescil tarihleri ile dava konusu marka tescil başvuru tarihi arasında en az 5 yıllık süre dolmadığından, redde mesnet markaların kullanmama def’ine tabi markalardan olamayacakları kanaatine varılmıştır.
Davacı vekili her ne kadar önceki markalarının tanınmış olduğunu ileri sürse de, bu husus somut olayda davalı kurumun SMK m.6/1 hükmü uyarınca tespit ettiği nispi tescil engelini bertaraf edecek kabiliyette değildir. Davacı yanın bu iddiası, redde mesnet markaların hükümsüzlüğü davasında veya redde mesnet marka başvurularının tescili aşamasında itiraz veya hükümsüzlük sebebi olarak ileri sürülebilirse de, somut olaydaki gibi dava konusu marka başvurusu bakımından davalı …’in SMK m.6/1 hükmü uyarınca redde mesnet markaları baz alarak yaptığı değerlendirmede bu hususları değerlendirme yükümlülüğü bulunmamaktadır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 179,90 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 89,95 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 25,500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 179,90 TL peşin harç, 179,90 TL başvurma harcı, 25,60 TL vekalet harcı, 231,00 TL posta-tebligat masrafı, 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 3.500,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 4.161,82 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … A.Ş. tarafından yapılan 25,60 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … A.Ş.’ye verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde …. Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.06/10/2023

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza