Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/99 E. 2023/280 K. 31.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/99 Esas – 2023/280
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/99 Esas
KARAR NO : 2023/280

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 23/03/2022
KARAR TARİHİ : 31/05/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 13/06/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 23/03/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalının 35.sınıfa ve 38.sınıflara dahil hizmetlerde “…” markasını adına tescil ettirmek üzere davalı idareye 28.06.2020 tarihinde başvuruda bulunduğunu ve başvurunun … kodla dosyalandığını, söz konusu markanın yayınlanması üzerine müvekkili bankanın itiraz ettiğini, bu itirazın … tarafından reddedilmesinden sonra bu kez yapılan itirazın … görüşüldüğünü ve itirazın reddine karar verildiğini, dava konusu … kararının marka hukukuna ve Tanınmış Marka kriterine ve dahi emsal kesinleşmiş yargı kararlarına aykırı olduğunu, davalı yanın 01.07.2020 tarihinde 35. ve 42.sınıflara dahil hizmetlerde “…” markasını adına tescil ettirmek üzere idareye başvurduğunu, başvurunun … kodla dosyalandığını ve bu başvurunun yayınına yapılan itirazın reddedildiğini ancak müvekkili bankanın yayına itirazın yeniden incelenmesi için itiraz etmediğinden söz konusu markanın tesciline karar verildiğini ve 07.07.2021 tarihinde tescil edildiğini, müvekkili bankanın … markasının … numara ile 35, 38, 42.sınıflara dahil hizmetlerde tescilli olduğunu, dava konusu markalardan … markasının 35. ve 38. Sınıfa dahil hizmetlerde tescil edilmek istendiğini, müvekkilinin … markasının 35, 38, 42 sınıf hizmetlerde tescilli olduğu gibi 9.sınıf mallarda da tescilli olduğunu ve 9.sınıf malların 42.sınıf hizmetler ile ilişkili olduğunu, markaların benzer olduğunu, davalı markasının kullanılması halinde iltibasa yol açacağını, … ibaresinin müvekkilinin tescilli tanınmış markası olduğunu, …’un markasal anlamda kullanıldığı her yerde herkesin aklına müvekkili bankanın geldiğini, … markasının müvekkili banka ile özdeşleştiğini, dava konusu markalarda yer alan … ve … ibarelerinin bu markaları müvekkili şirketin … markalarından ayırt etmediğini, …. alan adının …’de en çok tıklanan alan adlarından biri olduğunu, davalı kurum her ne kadar dava konusu markaların tesciline müvekkili bankanın dayanak markaları ile benzer görmeyerek tesciline karar vermiş ise de davalı tarafın … numara ile 35 ve 38.sınıfa dahil hizmetlerde tescil talebi ile vaki marka başvurusunun, müvekkili banka itirazı üzerine bu marka başvurusunun itiraza dayanak gösterilen … markaları ile benzer görülerek reddedildiğini, iş bu davaya konu markaların 2012 yılında itiraz üzerine reddedilen markadan tek farkının (….) C ve K harfleri olduğunu, iş bu davaya konu edilen markaların renklerinin koyu yeşil olduğunu, yeşil rengin müvekkili banka markasının ilk günden bu yana tek rengi olduğunu, itiraz edilen markanın ilk harfi olan H harfinin tepesine eklenen yeşil renkli şapkanın, müvekkilinin yine … kafa olarak herkesin bildiği kıvırcık saçlı kafa şekli ile de karıştırılacağını ve markaların ilişkilendirileceğini, davalı yanın … ibaresinden sonra … yazarak müvekkili bankanın çok tanınmış … markası ile benzerlik yaratacak şekilde dava konusu markaları tertip ettiğini, müvekkili bankanın … markasının tanınmış marka olduğunu, söz konusu ibarelerin müvekkili markalarının anmasına, itibarının zedelenmesine sebebiyet vereceğini, davalı yanın, müvekkili markasının tanınmışlığından haksız yarar elde edeceğini, müvekkili bankanın tescilli pek çok …’lu markalarının serisi içine sızarak … markasının yeni bir versiyonu veya daha çok işletmeler arasında idari-ekonomik bir işbirliği imajı vereceğini, davalı yanın iyi niyetli olmadığını, … markasını tercih etmesinin tesadüf olarak değerlendirilemeyeceğini iddia ederek; dava konusu … kodla işlem gören dava konusu marka başvurusunun/markanın ve yine dava konusu … numarı ile tescilli markanın 3.şahıslara devir ve temlikinin önlenmesini temin edecek ihtiyati tedbir kararı verilmesine, …’nın … sayılı kararının iptaline, … numaralı … markasının iptaline, hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine, davalı … adına tescilli … numaralı … markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili 07/04/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davaya konu edilen marka başvurusu ile davacıya ait markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığını, markaların anlam, şekil, fonetik ve bıraktıkları genel izlenim yönünde benzer olmadığını, başvuru konusu marka ile itiraz konusu markaların tertip tarzlarının, yazım stillerinin, ihtiva ettikleri farklı şekil, renk ve kelime unsurlarının markalar arasında karıştırılma ihtimalini ortadan kaldırdığını ve markaların bütünsel anlamda ortalama tüketici nezdinde görsel, işitsel ve kavramsal anlamda benzerlik taşımadığını, itiraza mesnet markalar ile başvuru konusu markada yer alan “…” ibaresinin ortak ibare olarak yer almakta ise de bahse konu bu ortak ibarenin varlığının markaları benzer olduğu ve iltibas ihtimaline yol açacağının kabulü için yeterli olmadığını, …’de “ikramiye, ödül” anlamına gelen “…” sözcüğünün özgün haliyle … yaygın olarak günlük ve ticari hayatta kullanılan bir sözcük olduğunu, ilave unsurlarla ayırt edicilik sağlanabileceğini, davalı markası ile davacı markaları arasında, davacı şirketin bilinirliğinin bankacılık sektörü olduğu hususu göz önüne alındığında ilgili tüketicilerin ilişki kurması, davalı markasının davacının seri markası olarak algılanması ve/veya aynı ticari işletmeye ait oldukları ya da aralarında iktisadi/idari bir bağ bulunduğunun sanılmasının söz konusu olamayacağını, davacı yanın kötü niyete ilişkin iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, … kararının usule ve hukuka uygun olduğunu ileri sürerek; davacının tüm talepleri ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili yasal cevap verme süresi geçtikten sonra ibraz ettiği 31/05/2022 tarihli beyan dilekçesinde özetle; Bütüncül şekilde yapılacak bir değerlendirmeyle müvekkili markalarıyla davacı markaları arasında karıştırılma tehlikesi oluşturmayı sağlayacak türde bir benzerlik bulunmadığının görüleceğini, müvekkili markalarının sihirbazlık terimi olarak kullanılan “… …” sözcüğünden türetilerek oluşturulduğunu, herhangi bir anlamı olmadığını ve özgün yapıda bir söz öbeği olduğunu, müvekkili markalarında şekil unsuru olarak kullanılan ibarenin de sihirbazların kullandığı şapka olduğunu, davacı markasının ise yeşil karakterde olduğunu ve tescil edildiği tarihten bu yana aynı yazım şekliyle kullanıldığını, “…” haresinin “ikramiye, ödül” anlamına geldiğini ve kullanıldığı şekliyle de düşük seviyeli bir ayırt ediciliğe sahip olduğunu, … ibaresine başka kelime ya da şekiller eklenerek ayırt edici kararktere çevirmenin mümkün olduğunu, müvekkili markalarının başına eklenen “…” kelimesinin markayı başka bir forma dönüştürdüğünü ve vurgunun da ilk kelimede olmasını sağladığını, müvekkilinin e-ticaret sektöründe faaliyet gösterdiğini, davacı yanın ise bankacılık sektöründe faaliyet gösterdiğini, tüketiciler nezdinde karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, davacı yanın sunduğu deliller arasında müvekkili markasının ilk harfinin üzerinde yer alan şapka resminin, davacı yanın reklam filminde oynayan oyuncunun başının eğik olmasına benzetilerek çağrışım uyandırdığı iddiasının yersiz ve zorlama bir ifade olduğunu, oyuncunun kıvırcık saçları ile müvekkili markasındaki şapkanın arasında hiçbir bağlantı bulunmadığını, davacının kötü niyet iddialarının dikkate alınmaması gerektiğini ileri sürerek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markaların Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … nolu “Şekil+…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalı şahsın kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı şahsa ait markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği, davalı şahsa ait … nolu “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalı şahsın kötü niyetli olup olmadığı, davalı şahsa ait markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği, hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin kök ve ek rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren … Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şahsın “…” ibareli, 35 ve 38.sınıftaki bir kısım hizmetlerin tescili amacıyla 28.06.2020 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.08.2020 tarih ve 355 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 09.10.2020 tarihinde … sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1, m.6/5 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, yayına yapılan itirazın …’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 14.04.2021 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davalı şahsın 12.05.2021 tarihli itiraza karşı görüş ibraz ettiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren … ‘nun … sayılı … kararı ile itirazın reddine karar verdiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 30.05.2022 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi kök ve ek raporu ile tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu … sayılı marka kapsamında yer alan hizmetler ile bilirkişi raporunda koyu ve altı çizili olarak gösterilen davacıya ait markaların kapsamlarında yer alan hizmetler aynı, aynı türdür.
… sayılı davalı marka başvuru; siyah renkte düz yazı karakteri ile yazılmış … ve … kelimeleri ile “…” şeklindeki alan adı uzantısından ve şapka figüründen oluşmaktadır. Markanın ayırt edici esaslı unsuru … ibaresidir.
Davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet gösterilen markaların “…” esas unsurlu markalardan oluştukları, “…” ibareli markalar dışındaki davacı markalarının ayırt edici esaslı unsurunun “…” sözcüğü olduğu tespit edilmiştir.
“…” ibaresi; “Ödül, ikramiye” anlamlarına gelmekte olup, çekişme konusu 35 ve 38.sınıftaki hizmetleri doğrudan tanımlamamaktadır.
Somut olayda, 35 ve 38. sınıflardaki çekişme konusu hizmetlerin tüketicisi olan kişilerin, “…” sözcüğünü marka olarak öğrendikten ve belleğine kaydettikten sonra, “seçici tutmayla” davalının aynı ibareli markasına kolaylıkla yönelebileceği açıktır. Davacıya ait “…” esas unsurlu markaların varlığı dikkate alındığında, tüketiciler dava konusu markayı oluşturan ibareyi, davacıya ait seri markalardan biri olarak algılayabilirler ya da iki işletme arasında idari, ekonomik anlamda bir bağlantı kurabilirler. Markalar arasındaki benzerliğin, alıcıları, satın almayı düşündükleri hizmet yerine başka hizmet almak durumunda bırakması kadar, alıcıların iki farklı marka karşısında bulunduklarını anlamalarına rağmen bu markaların aynı kişiye ait olduğunu sanmaları ya da bu malları üreten işletmeler arasında idarî-ekonomik anlamda bir bağlılığın bulunduğu düşüncesine kapılmaları da iltibas tehlikesi içinde ele alınmaktadır.
Açıklanan nedenlerle; dava konusu … sayılı “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…” esas unsurlu markalar arasında, davaya konu tüm hizmetler bakımından SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Davalı şahsa ait hükümsüzlüğü istenen … sayılı “…” ibareli markanın 35 ve 42.sınıfta yer alan bir kısım hizmetler bakımından 07.07.2021 tarihinde tescil edildiği tespit edilmiştir.
Dava konusu … sayılı marka kapsamında yer alan hizmetler ile bilirkişi raporunda koyu ve altı çizili olarak gösterilen davacıya ait markaların kapsamlarında yer alan hizmetler aynı, aynı türdür.
… sayılı davalı marka başvuru; siyah renkte düz yazı karakteri ile yazılmış … ve … kelimeleri ile şapka figüründen oluşmaktadır. Markanın ayırt edici esaslı unsuru … ibaresidir.
Davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet gösterilen markaların “…” esas unsurlu markalardan oluştukları, “…” ibareli markalar dışındaki davacı markalarının ayırt edici esaslı unsurunun “…” sözcüğü olduğu tespit edilmiştir.
“…” ibaresi; “Ödül, ikramiye” anlamlarına gelmekte olup, çekişme konusu 35 ve 42.sınıftaki hizmetleri doğrudan tanımlamamaktadır.
Somut olayda, 35 ve 42. sınıflardaki çekişme konusu hizmetlerin tüketicisi olan kişilerin, “…” sözcüğünü marka olarak öğrendikten ve belleğine kaydettikten sonra, “seçici tutmayla” davalının aynı ibareli markasına kolaylıkla yönelebileceği açıktır. Davacıya ait “…” esas unsurlu markaların varlığı dikkate alındığında, tüketiciler dava konusu markayı oluşturan ibareyi, davacıya ait seri markalardan biri olarak algılayabilirler ya da iki işletme arasında idari, ekonomik anlamda bir bağlantı kurabilirler. Markalar arasındaki benzerliğin, alıcıları, satın almayı düşündükleri hizmet yerine başka hizmet almak durumunda bırakması kadar, alıcıların iki farklı marka karşısında bulunduklarını anlamalarına rağmen bu markaların aynı kişiye ait olduğunu sanmaları ya da bu malları üreten işletmeler arasında idarî-ekonomik anlamda bir bağlılığın bulunduğu düşüncesine kapılmaları da iltibas tehlikesi içinde ele alınmaktadır.
Açıklanan nedenlerle; dava konusu … sayılı “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…” esas unsurlu markalar arasında, davaya konu tüm hizmetler bakımından SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; … markasının, tanınmışlık statüsünü haiz olduğunun 01.12.2011 tarihli … yazısı ile kabul edildiği ve … markasının … numara ile tanınmış marka olarak sicile kaydedildiği anlaşılmaktadır. Bunun yanı sıra dosya kapsamına muhtelif kararlar ibraz edilmiştir.
Bu kararların gerekçelerinde davacının … markasının tanınmış marka olduğu tespit ve değerlendirmesi yer almaktadır. Dolayısıyla hem … sicili hem de mahkeme ilamları, … markasının “bankacılık ve kredi kartı” sektöründe tanınmış olduğunu tevsik etmektedir. Geçmişten gelen tanınmışlığın halen sürdüğü güncel yargı kararları ile de sabittir. Tüm dosya kapsamı itibariyle, davacının … markasının hem başvuru hem de dava tarihi itibariyle “bankacılık ve kredi kartı” sektöründe tanımış marka olduğu anlaşılmaktadır. Mahkememizce oluşturulan bilirkişi heyetinin de görüşü bu yöndedir.
Somut olayda davalı … sayılı markasının kapsadığı 35 ve 38. sınıflardaki hizmetler, özellikle de “mağazacılık” ve “internet hizmetleri”, davacının … markasının tanınmış olduğu bankacılık ve kredi kartı sektörü ile dolaylı da olsa ilişkili hizmetlerdir. Örneğin; davalının … ibareli markası ile sunulacak olan internetten satış hizmetleri ile karşılaşacak ortalama bir tüketicinin, bu hizmetlerin davacının … ibareli kredi kartı ile ilişkili olduğunu ve bu kart sayesinde ilgili hizmetin tüketicilerine avantaj sağlandığını düşünerek yanılgıya kapılabilirler. Dolayısıyla davalının … markasını çekişme konusu olan 35 ve 38. Sınıflardaki hizmetlerde tescil ettirmesi durumunda, davacının tanınmış … markasının toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanması, markanın itibarına zarar verilmesi veya markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğması kuvvetle muhtemeldir.
Tüketiciler “bankacılık ve kredi kartı” sektöründen bilip tanıdıkları … markasının benzeri olan … markasını 35 ve 38. sınıflardaki çekişme konusu hizmetler üzerinde gördüklerinde, taraf markalarını büyük olasılıkla ilişkilendirecekler ve tanınmış … markasından edindikleri izlenimi davalı markasına nakledeceklerdir. Zira markalar arasında bu şekilde imaj transferine uygun düzeyde benzerlik vardır. Bu koşullarda, davalı markasının tanınmışlığının 35 ve 38. sınıflardaki çekişme konusu hizmetler bakımından SMK m.6/5 anlamında haksız yarar sağlanmasına, imaj zedelenmesine, itibar kaybına ve markanın ayırt ediciliğinin zayıflamasına yol açabileceği sonucuna varılmıştır.
Somut olayda davalı … sayılı markasının kapsadığı 35 ve 42. sınıflardaki hizmetler, özellikle de “mağazacılık” ve “bilgisayar hizmetleri”, davacının … markasının tanınmış olduğu bankacılık ve kredi kartı sektörü ile dolaylı da olsa ilişkili hizmetlerdir. Örneğin; davalının … ibareli markası ile sunulacak olan internetten satış hizmetleri ile karşılaşacak ortalama bir tüketicinin, bu hizmetlerin davacının … ibareli kredi kartı ile ilişkili olduğunu ve bu kart sayesinde ilgili hizmetin tüketicilerine avantaj sağlandığını düşünerek yanılgıya kapılabilirler. Dolayısıyla davalının … markasını çekişme konusu olan 35 ve 42. sınıflardaki hizmetlerde tescil ettirmesi durumunda, davacının tanınmış … markasının toplumca ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanması, markanın itibarına zarar verilmesi veya markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğması kuvvetle muhtemeldir.
Tüketiciler “bankacılık ve kredi kartı” sektöründen bilip tanıdıkları … markasının benzeri olan … markasını 35 ve 42. sınıflardaki çekişme konusu hizmetler üzerinde gördüklerinde, taraf markalarını büyük olasılıkla ilişkilendirecekler ve tanınmış … markasından edindikleri izlenimi davalı markasına nakledeceklerdir. Zira markalar arasında bu şekilde imaj transferine uygun düzeyde benzerlik vardır. Bu koşullarda, davalı markasının tanınmışlığının 35 ve 42. sınıflardaki çekişme konusu hizmetler bakımından SMK m.6/5 anlamında haksız yarar sağlanmasına, imaj zedelenmesine, itibar kaybına ve markanın ayırt ediciliğinin zayıflamasına yol açabileceği sonucuna varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (….)
… kararında; marka tescil başvuru sahibinin adil rekabete girme amacı taşımaksızın, dürüst ticari uygulamalarla aykırılık oluşturacak şekilde başkalarının menfaatlerini baltalama ya da belirli bir başkasını hedef almaksızın markanın köken göstermeye ilişkin temel fonksiyonundan ziyade başka amaçlar için marka tescilinin sağladığı tekelci yetkileri elde etme amacı taşımasının ilgili ve tutarlı göstergelerden bariz bir şekilde anlaşılması halinde, markanın kötü niyet gerekçesi ile hükümsüz kılınabileceğini belirtmiştir. Mahkeme, marka tescil başvurusu yapan kimsenin niyetinin sübjektif bir olgu olduğunu, ancak buna rağmen, bu olgunun yetkili idari makamlar veya yargı mercilerince nesnel bir şekilde belirlenmesi gerektiğini kabul etmektedir. Dolayısıyla, herhangi bir kötü niyet iddiası, somut olaydaki tüm ilgili nesnel olguların dikkate alınması suretiyle genel bir değerlendirme yapılmasını gerektirir.
…’nun 16.07.2008 tarih …. sayılı kararında; başvuru sahibinin, markanın aynısının veya benzerinin bir başkası tarafından kullanıldığını bilmesi veya bilmesi gerekmesi hali, kötü niyetin varlığı bakımından önemli bir kriter olarak görülmektedir. Karara konu olayda …; “…Davalının giysi üretiminde bulunan ve tekstil alanında faaliyet gösteren bir kişi olduğu, bu itibarlı müdebbir bir tacir gibi davranmasının gerektiği, kullanacağı işaretin her hangi bir kişiye ait olup, olmadığını araştırmasının gerektiği, ihtilaf konusu ibarenin her hangi bir anlamı olmayan harfler ve rakamlardan oluşması nedeniyle, davacı seçiminin tesadüften ibaret olamayacağı ve bu nedenle iyi niyetli sayılamayacağı, davalının fantezi bir ibare olan … ibaresini tescil ettirmesinin, faaliyet alanı nedeniyle varlığından haberdar olduğu davacı markasından faydalanma kastını gösterdiği, davacının bu işaret üzerinde öncelikli kullanım hakkına sahip olduğu, bu nedenle davalının kötü niyetli tescilinin hükümsüzlüğüne karar verilmesinin gerektiği…” şeklinde değerlendirmede bulunarak, tescile konu markanın orijinal ve anlamsız bir kelime olup olmaması, başvuru yapan kimsenin ticari hayatta etkinliğinin bulunup bulunmaması, marka olarak seçilen işaret dolayısıyla faydalanma kastı bulunup bulunmadığı gibi hususları da kötü niyetli marka başvuruları bakımından değerlendirme kriteri olarak kabul etmiştir.
Belirtilen açıklamalar ışığında somut olayda yapılan değerlendirmede; davalı şahsın … sayılı “…” ibareli 35 ve 38.sınıftaki hizmetleri kapsayan marka tescil başvurusunun, davacının … esas unsurlu markalarına dayalı itirazları nedeniyle mülga 556 sayılı KHK m.8/1 ve m.8/4 hükümleri uyarınca … tarafından reddedildiği, dolayısıyla; davalı şahsın, davacıya ait “…” esas unsurlu markalardan önceden haberdar olduğu, daha önce yapmış olduğu marka başvurusunun davacıya ait markalarla iltibas oluşturduğunu, davacı markalarının tanınmışlığından kaynaklı haklarına zarar verdiğini bildiği, daha önce tescil başvurusu reddedilmişken benzer işaretleri marka olarak tescil ettirmek üzere davalı kuruma müracaat ettiği, bu nedenle gerek … sayılı marka başvurusu, gerekse … sayılı marka başvurusu bakımından davalı şahsın kötü niyetli olduğu kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜ ile; … sayılı … kararının İPTALİNE,
2-Dava konusu … sayılı markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE,
3-Dava konusu … sayılı markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE,
4-6769 sayılı SMK m.27/6 hükmü uyarınca hükümsüzlük kararı kesinleştiğinde kararın bir örneğinin re’sen …’e gönderilmesine,
5-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 99,20 TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
6-… sayılı marka bakımından; davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-… sayılı markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından; davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 11,50 TL vekalet harcı, 45,42 dosya kapağı masrafı, 4.000,00 TL bilirkişi ücreti, 293,00 TL posta-tebligat masrafına esas olmak üzere toplam 4.511,32 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davalı … tarafından yapılan 37,10 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
10-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa resen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şahıs vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde …. Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.31/05/2023

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza