Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/84 E. 2023/229 K. 10.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/84 Esas – 2023/229
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/84 Esas
KARAR NO : 2023/229

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 10/03/2022
KARAR TARİHİ : 10/05/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/05/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 10/03/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacının, davalı … nezdinde 33. Sınıfa giren “‘… coğrafi işareti özelliklerine uygun rakılar”da tescil edilmek üzere dosyaladığı … görselli markanın, 6769 sayılı SMK’nın m.5/1(b)-(c) hükümleri yönünden reddedilmesinin haksız ve hukuka aykırı bir işlem olduğunu, zira davacının “…” çatı markasıyla alkollü içecekler sektöründe tanınmış, sektörün öncü kuruluşlarından biri olduğunu, yurt içinde ve yurt dışında ciddi bir tescilli marka portföyüne sahip olduğunu, bu marka tescilleri arasında … sayılı “… …”, … sayılı “… + …” ve … sayılı “… … … + …” markalarının da bulunduğunu, davacının “…” ibaresini de içeren diğer marka tescilleri ve davacının bu ibareye ayırt edicilik kattığı hususları gözetildiğinde dava konusu edilen marka başvurusunun reddinin açıkça hukuka aykırı olduğunu, davacının uyuşmazlık konusu olan “…” ibaresini “…” emtialarında, dava konusu edilen markada olduğu gibi mavi fon, altın sarısı alt ve üst şerit unsurlarıyla birlikte bir süredir fiilen kullanageldiğini, bu kompozisyon içerisinde kullanılmış olan “…” ibaresinin markasal hüviyette ayırt ediciliği haiz olduğunu, zaten … sözlüğünde “…” ibaresinin “demlemek işi”, “demlemek”in de “çayın renk ve koku vermesi için kaynar suda bekletilmesi” olarak tanımlandığını, yani “…” sözcüğünün “…” emtiası açısından tanımlayıcı veya vasıf bildirici nitelikte bir sözcük olmadığını, emsal yargı kararlarında “dolaylı olarak o mal ve hizmeti anımsatan işaretlerin tanımlayıcı olarak kabul edilemeyeceği”nin hükme bağlanmış olduğunu, “…” ibaresi ile alkollü içecek ve özellikle de “…” emtiası arasında özel ve direkt bir ilişki bulunmadığını, uyuşmazlık konusu ibarenin “…” emtiasında davacıdan önce markasal ya da sektörel bir kullanımının bulunmadığını, bu ibarenin “…” emtiasının kendisini veya karakteristik bir özelliğini de yansıtmadığını, bu ibarenin başka ürünler için tasvir edici olmasının “…” açısından da marka olarak tescil edilmesini engelleyemeyeceğini iddia ederek, … …’nın 19.01.2022 tarihli ve … sayılı ret kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
C E V A P :
Davalı vekili 01/04/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; 6769 sayılı Kanun’un 5/1-b maddesindeki tanımlamadan marka olarak tescil edilecek olan bir sözcüğün hem ayırt edici bir niteliği olmasının hem de ayırt ettiği mal ve hizmetler açısından ayırt edici niteliğe sahip olması gerektiğinin anlaşıldığını, buradaki ayırt edicilikten kastın markanın, ürünün kendisinden ve yine ürünün adından farklı bir işaret, sözcük veya isim olması ve kolayca tanınır nitelikte bulunması gerektiğini, markanın kullanılacağı emtianın özgün yapısına bağlı olmadan algılanabilmesinin, üzerinde kullanılacağı ürünlerden bağımsız olmasının gerektiğini, somut olaya konu markanın, redde konu emtialar bakımından ilgili tüketiciler tarafından belirli bir ticari kaynağa ait bir işaret olarak algılanmamakla birlikte, markanın asli işlevi olan belirli bir işletmeye ait mal ve hizmetleri, diğer işletmelere ait benzer mal ve hizmetlerden ayırt etmeyi sağlama işlevini yerine getiremediğini, bu ibarenin aynı zamanda reddedilen emtiaların cinsini, çeşidini, vasfını, amacını tanımladığını, bu nedenlerle davadaki taleplerin reddinin gerektiğini savunmuştur.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı … Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … Kararının İptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının hukuka uygun olup olmadığı, davacıya ait … sayılı “…” ibareli marka başvurusunun davaya konu mallar bakımından SMK m.5/1-b hükmü uyarınca somut ayırt edici niteliğinin bulunup bulunmadığı, SMK m.5/1-c hükmü uyarınca tanımlayıcı nitelikte olup olmadığı, davacının müktesep hak iddiasının mutlak tescil engelini bertaraf etme kabiliyetinin bulunup bulunmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka başvuru dosyası ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren … İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İşlem dosyasının tetkikinde; Davacı şirketin “…” ibaresinin 33.sınıfta bulunan emtiaların tescili amacıyla 18.06.2021 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında …’nca SMK m.5/1-b ve m.5/1-c hükümleri gereği reddine karar verildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 25.10.2021 tarihinde karara itirazda bulunulduğu, yapılan itirazı değerlendiren …’nun … sayılı … kararı ile itirazın ve başvurunun reddedilmesine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 21.01.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
6769 sayılı Kanun m.4 hükmüne göre; Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.
Markanın; ayırt etme, mal veya hizmetin işletmesel kökenini gösterme, mal veya hizmetin niteliklerini garanti etme, reklam, tekelleştirme ve koruma işlevleri bulunduğu kabul edilir. (…) Ayırt etme işlevi, marka kavramına dahil olan, piyasada bir mal ya da hizmeti diğerlerinden farklılaştırmaya hizmet eden, mal ya da hizmete adeta kişilik kazandıran, o mal ya da hizmete bir ad veren temel unsuru ifade eder. Köken işlevi, malın ya da hizmetin hangi işletmeye ait olduğunun marka ile gösterildiği anlamına gelip, bu işlevin bugün anlamını yitirdiği, globalleşen ekonomi ve piyasada bulunan aktörlerin ve ürünlerin çeşitliliği ile dinamizmi karşısında alıcılardan pek azının piyasadaki mal ya da hizmetlerin hangi işletmeye ait olduğunu markadan anladıkları söylenebilir. Garanti işlevi, bir marka altında pazarlanan mal ya hizmetin kalitesi ile ilgili olup, bu işlev sayesinde alıcı, piyasada bulunan ve deneyimlediği mal ya da hizmetleri nitelik olarak değerlendirme imkanına sahip olmakta, buna bağlı olarak bazı mal ya da hizmetlerin imajında değer artışı, bazılarında ise değer azalışı meydana gelebilmektedir. Reklam işlevi, markanın, ait olduğu mal ya da hizmetin ayırt ediciliğini sağlayan işaret olduğuna göre, bu işaretin mal ya da emek sarfedilerek geniş halk kitlesine ulaştırılmasını, böylece ilgili markaya konu mal ya da hizmetin pazar payının arttırılmasını ifade eder. Bununla bağlantılı olarak ilgili mal ya da hizmetin piyasada gördüğü rağbetin hakim duruma gelmesi söz konusu olabilecek, bu da markanın tekelleştirme işlevine hizmet edecektir.
Markanın en önemli fonksiyonu ayırt edici bir işaret olmasıdır. Markaya bu fonksiyonu kazandıran, soyut ayırt ediciliğidir. Soyut ayırt edicilik; bir işaretin, bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini, bir başka teşebbüsün mal ve hizmetlerinden ayırt etmeye elverişli olması halidir. Bir işaret soyut ayırt edici niteliğe sahip değilse, ayırt edicilik fonksiyonuna da sahip olmayacaktır. Marka, ayırt edicilik fonksiyonunun gereği olarak, mal ve hizmetleri ferdileştirmekte ve bunları tüketiciler için piyasada teşhis edilebilir hale getirmektedir. Bu yolla tüketiciler, almak istedikleri mal ve hizmetleri başka teşebbüslerin mal ve hizmetlerinden ayırt edebilmektedirler. Ayrıca, mal ve hizmetlerin piyasada teşhis edilebilir hale getirilmesi ile, farklı teşebbüslerin mal ve hizmetleri için piyasa şeffaflığı sağlanmaktadır. Piyasa şeffaflığının yerine getirilebilmesi, markanın iletişim fonksiyonu ile kolaylaşır. Markanın iletişim fonksiyonu, piyasada mal ve hizmet arz edenlerle talep edenlerin aralarında iletişim kurmalarını sağlamaktadır. Bu yolla marka, teşebbüslerin mal ve hizmetlerini kolayca pazarlamalarına, tüketicilerin malın imajı hakkında bilgilendirilmelerine hizmet etmektedir. Markanın çok fonksiyonluluğu, marka hukukuna ilişkin düzenlemelerin uygulama alanının tayininde ve problemlerin çözümünde büyük önem arz etmekte ve dikkate alınması gerekmektedir. Bu nedenle, bir işaretin soyut ayırt ediciliğe sahip olup olmadığının belirlenmesinde markanın belirtilen bu fonksiyonlarının göz önünde bulundurulması gerekir. (…)
Soyut ayırt ediciliğin bulunup bulunmadığının tespiti ile tescil kapsamında bulunan mal ve hizmetler bakımından ayırt ediciliğin bulunup bulunmadığının bir ilgisi yoktur; bu ayırt edicilik türünde marka olacak işaretin bütünlük arz etmesi, kolayca algılanabilir ve sınırlarının tespit edilebilir olması, ayırt edicilik fonksiyonunu haiz olması aranır.
6769 sayılı Kanun m.5/1-b bendinde belirtilen “Herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretler” somut ayırt edici güçten yoksun işaretlerdir. Bu işaretler, hiçbir ayırt ediciliğe sahip olmayan, dolayısıyla ilgili tüketici kesimi tarafından marka olarak algılanmayacak işaretler olarak madde gerekçesinde açıklanmıştır.
Somut ayırt edicilik, marka olarak tescili talep edilen işaretin, tescile konu mal veya hizmetleri diğer teşebbüslerin mal veya hizmetlerinden ayırt etmeye elverişli olması halidir. Soyut ayırt edici gücü haiz bir işaretin somut ayırt edici güce sahip olup olmadığının tespitinde, işaretin tescil başvurusuna konu olan mal veya hizmetler bakımından ayırt edicilik fonksiyonuna sahip olup olmadığının dikkate alınması gerekmektedir. İşaretin, somut ayırt edici güce sahip olup olmadığı, piyasada oluşan kanaate göre tespit edilmektedir. Bu kanaatin oluşmasında değişik faktörler etkili olmaktadır. İşaretin orijinalliği, tanınmışlığı, piyasada genel olarak kullanılırlığı, kullanımın süresi ve yoğunluğu gibi kıstaslar, bu ayırt ediciliğin bulunup bulunmadığının belirlenmesinde dikkate alınmalıdır. Eğer bir işaret, piyasada oluşan kanaate göre tescili talep edilen mal veya hizmetler bakımından ayırt edicilik fonksiyonuna sahipse, kullanım sonucu ayırt edici güç kazanmasına gerek kalmaksızın marka olarak tescil edilebilecektir. O an için işaretin ayırt ediciliğinin bulunmadığı kabul ediliyorsa, işaret ancak kullanım neticesi bu gücü kazanabilir veya zaman içerisinde piyasadaki kanaatin değişmesi neticesi bu güç kazanılabilir.
6769 sayılı SMK m.5/1-c bendinde; Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretlerin marka olarak tescil edilemeyeceği düzenlenmiştir.
Hüküm uyarınca, ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten, üretim hizmetlerinin yapıldığı zamanı gösteren, malların ve hizmetlerin diğer karakteristik özelliklerini ifade eden sözcükleri münhasıran veya esas unsur olarak içeren işaretler marka olarak alınamazlar. Bu mutlak red nedeninin kabulünün birinci sebebi; marka olarak tescili istenen işaretin, ilgili mal veya hizmetin kendisini veya onun bazı karakteristik özelliklerini belirten ad veya işaretlerden oluşması halinde, sözkonusu işaretin o mal ve hizmetin karşılığı olan kavram ile özdeşleşecek olması, bu sebeple mezkûr işaretin ayırt edici nitelik unsurundan yoksun bulunmasıdır. İkinci sebep ise; malın ve hizmetin kendisini veya onun bazı karakteristik özelliklerini ifade eden bir işaretin marka olarak tescili suretiyle, herkesin kullandığı bir işareti bir şahsın inhisarına vermemek düşüncesidir.(…)
Tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, mahkememizce aldırılan bilirkişi raporlarında tespit edilen maddi vakıalar ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan 12/08/2022 havale tarihli bilirkişi raporunda; davaya konu “…” ibareli marka başvurusunun, reddedildiği ” “…” coğrafi işareti özelliklerine uygun rakılar ” emtiaları bakımından somut ayırt edici niteliğinin bulunmadığı, yine bu emtialar bakımından doğrudan tanımlayıcı olduğu yönünde görüş bildirildiği tespit edilmiştir.
Davacı vekili 12/08/2022 havale tarihli bilirkişi raporuna itiraz etmiş, rapor tanzim eden bilirkişilerden … ile …’ın “…” ibaresine ilişkin …. Esas sayılı dava dosyasına 06/06/2022 tarihinde bilirkişi raporu ibraz ettiklerini, adı geçen bilirkişilerin, aynı taraflara ait ve uyuşmazlık konusu aynı olan dosyada bilirkişi olarak görev yapmalarının usule ve bilirkişiliğin gerektirdiği tarafsızlık ve bilirkişilik etik ilkelerine aykırılık teşkil ettiğini, adı geçen bilirkişilerin yer aldığı …. Esas sayılı dosyasına sunulan bilirkişi raporunda, iş bu dosyaya sunulan raporla çelişkili biçimde “…” ibareli markaların zayıf nitelikte de olsa markasal özelliğinin olduğunun belirttiklerini ve sair itiraz sebeplerini ileri sürerek yeni oluşturulacak heyet vasıtasıyla yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmasını talep etmiştir.
… Esas sayılı dava dosyası celp edilerek incelenmiş; söz konusu dava dosyasının konusu ile iş bu davanın konusunun birbirinden farklı olduğu, bu nedenle derdestlik durumunun söz konusu olmadığı tespit edilmişse de; mahkemesine ibraz edilen 06/06/2022 tarihli bilirkişi raporunu tanzim eden kimseler arasında, mahkememize ibraz edilen bilirkişi raporunu da tanzim eden … ve …’ın da bulunduğu, adı geçen bilirkişilerin de dahil olduğu heyetin hazırladığı 06/06/2022 tarihli bilirkişi raporunun dokuzuncu sayfasında “…” sözcüğünün “alkollü içecekler” bakımından zayıf karakterli olduğu yönünde görüş bildirildiği müşahede edilmiştir. Bir işaretin somut ayırt edici olup olmaması veya tanımlayıcı olup olmaması ile zayıf karakterli olması hukuken birbirinden farklı sonuçlar doğurmaktadır. Zira; zayıf karakterli bir işaret SMK m.5 hükmü uyarınca marka olabilme vasfını haiz olabilir. Nitekim; “Vasıf belirten ibare” ile “zayıf marka” olgusunun birbirinden farklı kavramlar olduğu, zayıf markaların vasıf belirtmediği, ancak koruma kapsamlarının sınırlı olduğu hususu öğretide de savunulmuştur (… ). Dolayısıyla; mahkememize ibraz edilen 12/08/2022 havale tarihli bilirkişi raporu ile … Esas sayılı dosyasına ibraz edilen 06/06/2022 tarihli bilirkişi raporunda “…” sözcüğünün, davaya konu emtialar bakımından “zayıf karakterli” veya “vasıf belirten” bir ibare olup olmadığı hususunda tenakuz bulunduğu tespit edilmiştir.
Bununla birlikte; davacı vekilince mahkememize ibraz edilen 26/01/2023 havale tarihli dilekçe ekinde yer alan hukuki ve teknik mütalaada; “…” ibaresinin davaya konu emtialar bakımından somut ayırt edici niteliği haiz olduğu, tanımlayıcı nitelikte olmadığı, hatta bu ibarenin zayıf bir ibare olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı yönünde görüş beyan edildiği müşahede edilmiştir.
Gerek mahkememize ibraz edilen 12/08/2022 tarihli bilirkişi raporu ile … Esas sayılı dosyasına ibraz edilen 06/06/2022 tarihli bilirkişi raporunda yer alan ve yukarıda izah edilen tenakuzun giderilmesi, gerekse davacı vekilinin mahkememize ibraz ettiği mütaalanın teknik açıdan değerlendirilmesi amacıyla mahkememizce yeni bir heyet oluşturularak yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Mahkememize ibraz edilen 12/04/2023 tanzim tarihli bilirkişi raporunda yer verilen teknik tespitlere göre;
Uyuşmazlık konusu markada geçen “…” ibaresi …sayısı ile 15.04.2009 tarihinde coğrafi işaret tescil başvurusuna konusu edilmiş olup 18.06.2010 tarihinde de … (…) adına coğrafi işaret olarak tescil edilmiş bir işarettir.
Genel özellikleri …sayılı coğrafi işarette bu şekilde tanımlanan “…” ürünü; … genelinde üretimi mümkün, daha ziyade kimyasal bileşenlerinin ürüne kattığı lezzet ile birbirinden farklılaşan bir alkollü içkidir.
…, …. Tebliği’ne göre; …’de üretilen sadece suma veya tarımsal kökenli etil alkol ile karıştırılan sumanın, geleneksel bakır imbiklerde, anason tohumu ile iki kez distile edilmesiyle üretilen bir distile alkollü içkidir.
… üretiminde kullanılan ham maddeler; anason, kuru üzüm, şeker, etil alkol ve sudur. Üretiminin ilk aşamasında parçalanması için kuru üzümler değirmenlere taşınır. … kazanlarına gönderilen parçalanmış üzümler su katılarak iyice karıştırılır. Parçalanma ile … anında, üzümdeki şıra kolaylıkla suya geçer. Bu karıştırma işleminde kullanılan suyun ortalama sıcaklığı 22-25°C’ye ayarlanır. Bu işlem sonucunda kuru üzümdeki şeker miktarı düşmüş olur. Sonrasında kuru üzüm mayşesi fermantasyona gönderilir.
… işleminde ilk olarak, uygun mayalar geliştirildikten sonra işletmelere getirilir. Hazırlanan mayşelerden 10000 L alınıp 45000 L’lik… kabına çoğaltılmış olan mayalara ilave edilir. Kuru madde oranı yarıya düştükçe, kap dolana kadar 10000 L … tekrar tekrar ilave edilerek devam eder. … bome derecesi sıfır olunca tamamlanır. Fermantasyondan sonra belli bir süre dinlendirilen … damıtmaya gönderilir. Bu işlem süresince sıcaklık 32°C üzerine çıkmamalıdır. … şeker yoğunluğu %13–17 şeklinde ayarlanmalı, asitlik durumu sürekli kontrol edilmelidir.
Damıtma işlemi bakır imbiklerde gerçekleşir. Kazanlara suma doldurulur, önceki damıtmadan kalan ürünler de eklenir ve alkol miktarı su ile %45’ e düşürülür. Daha sonra anason ilave edilir. Anason ilavesinden sonra kapak kapatılır ve buhar verilir. Damıtma yaklaşık 40–45 saat sürer.
Damıtma sonucu oluşan ürünler baş, orta ve son olarak üçe ayrılır. Baş ürün beyaz renkli, keskin kokulu; alkole göre daha düşük derecede kaynayan maddeleri içerir. Son ürün ise kaynama derece yüksek maddeleri içermektedir. Baş ürün alınıp ayrıldıktan sonra orta ürün alınmaya başlanır. Orta ürün rakıya işlenen kısım olup oldukça temizdir. Renk bulanıklaşıp koku ağırlaştıkça orta ürün alımı tamamlanır.
Damıtma işleminden sonra dinlendirmek için rakılar fıçılarına götürülür. Alkol derecesi ortalama %80 olan orta ürün, elde edilecek … çeşidine göre su ile alkol derecesi düşürülerek söndürme işlemi uygulanır. Söndürme işlemi sırasında rakıların derecelerine göre litrelerine belli miktar şeker ilave edilir. Karıştırıcı paletler ile iyice karışması beklenir.
Tüm bu önemli ve sistematik işlemlerden sonra rakının olgunlaşması, yumuşaması ve anason uyumunun sağlanması için 20-120 gün dinlendirilmesi gerekir. Şişelemeye geçmeden önce filtre edilir ve şişelenip, metal kapaklarla kapatılan rakılar satışa hazır hale getirilir.
Türk Rakısı, yalnızca suma veya tarımsal kökenli etil alkolle karıştırılmış sumanın 5.000 litre veya daha küçük hacimli geleneksel bakır imbiklerde anason tohumu (Pimpinella anisum) ile ikinci kez damıtılmasıyla …’de üretilen ve alkol oranı en az %40 olan distile alkollü bir içkidir. Üründeki toplam alkolün en az %65’i sumadır. Hazırlanmasında rafine beyaz şeker kullanılır ve şeker miktarı en fazla 10 g/L’dir.
Yukarıda detaylı olarak açıklanan klasik üretim yönteminin dışında, …; %100 yaş üzümden üretilir ve normal imbiklerin 10’da 1’i büyüklüğe sahip özel imbiklerde daha kontrollü hacimlerde damıtılarak yapılmaktadır. Standart 48 saat damıtma yerine 72 saatlik bir damıtma işleminde geçen “… …”, 1 kez suma eldesi üzerine 4 kez daha bakır imbik distilasyonu olmak üzere 5 kez damıtılarak elde edilir. İçimi alkolün saflığına bağlı olarak yumuşak, üzümün tadı ve hafif anason kokuları ile oldukça dengelidir. “…”nın özelliği 5 kez damıtılarak elde edilmesi ve içim tat kalitesinin yüksek oluşudur. Bu özelliği ile tüketenler arasında tercih edilebilmektedir.
Detaylıca verilen üretim basamaklarında da olan …; öğütülmüş kuru üzümün özel tanklarda su ile masere olarak içindeki şekerin suya geçmesini sağlayan işlemdir. … sırasında çözücü gücü yüksek olan su kuru üzümdeki şeker vb. bileşenleri çözerek bünyesine katar. İşte bu üzümlerin içinde beklediği suyun şekeri çözmesi olayına maserasyon denir. Aynı şekilde şarap teknolojisinde özellikle kırmızı ve roze şarapların üretiminde, şaraba tipik rengi ile gövde katmak ve denge sağlamak için üzümde bulunan renk pigmentleri ile aroma bileşenlerinin şıraya geçişi de cibre ve şıranın birlikte tankta maserasyonu ile sağlanmaktadır. Bir başka deyişle maserasyon, kimyada bir bileşiğin bir çözücü kullanılarak karışımdan seçici olarak çıkarılması işlemidir şeklinde tanımlanan “ekstraksiyon”a bir örnek teşkil etmektedir.
Yukarıda üretim prosesi detaylı şekilde anlatılan rakının davaya konu olan kısmı “…” ve “…” kısımlarıdır. Üretim prosesinin bu bölümlerinde … ve maserasyon işlemleri “…” olarak da tanımlanmaktadır. Çay örneğinden yola çıkarsak … işleminin de bir maserasyon yani daha geniş açıdan bakıldığında bir ekstraksiyon olduğu daha net anlaşılacaktır. Bilindiği üzere 80-100°C sıcak su çayın üzerine gezdirilerek dökülür ve bir süre demlenmeye bırakılır. Bu demlenme sürecinde su çayın yapısında bulunan renk, aroma, vb. bileşenleri çözerek bünyesine katar ve zamanla renk ve tat dengelenerek tüketilebilir hale gelir. Detayları sunulan … işlemi, şarap üretimindeki maserasyon ve … üretimindeki …-maserasyon süreci ile teknik olarak aynıdır.
Ayrıca yukarıda sunulan tespitlere ek olarak, üzüm tanelerinin veya anasonun … üretiminde şıra, … veya sumadan ayrılmadan birlikte bekletildiği üretim basamağı olan “dinlendirme”nin “…” olarak değerlendirilebileceği de açıktır. Çünkü; dinlendirmede, özütün halen üretim sıvısına geçişini mümkün kılan bir içeriğin (üzümün veya anasonun) bulunması, … işleminde olduğu gibi katı maddeden sıvı ortama istenilen özütün geçişini yani … işlemini mümkün kılmaktadır. Fermentasyondan sonra belirli bir süre dinlendirilen mayşelerin distilasyona gönderildiği, ayrıca damıtma işleminden sonra dinlendirmek için rakıların fıçılarına götürüldüğü ve bu dinlendirmenin … olarak yorumlanabileceği değerlendirilmiştir.
… coğrafi işaretinin üretimi ve yine literatürde geçen kavramlar açısından yukarıda yer verilen teknik değerlendirmeler sonucunda, “…” ibaresinin … alkollü içecekleri için gerçekleştirilmesi mümkün bir üretim yöntemi / tabi tutulması mümkün bir üretim işlemi olarak algılanması ve kabul edilmesi mümkün bir kavram olduğu, nitekim ilgili tüketicinin de böylesi bir ibareyi dava konusu emtialarda gördüğünde, anılan ibareyi, tüketime konu ettiği “…” içeceğinin meydana getirilmesi aşamasında uygulanan bir yöntemin adı ve bu yöntemle elde edilmiş bir versiyonu şeklinde algılayarak değerlendireceği, özellikle standart olarak tükettiği … ürünü varken, “…” şeklinde tanımlanan versiyonda tat duyusuna (sertlik yumuşaklık, aroma vs özellikle açısından) hitap eden bir farklılığı tespit ettiğinde / fark ettiğinde, kelimeye bu yönde yükleyeceği anlamın daha da somutlaşarak, bu tat farkının gerekçesini ilgili üretim yöntemine bağlayacağı, dolayısıyla nihai anlamda “…” ibaresinin yaratacağı algının, bu emtiaların ilgili tüketicileri olarak tespit edilmesi gereken “alkol tüketimi olan yetişkin bireyler” nezdindeki yansımasının da ibareye markasal bir vasıf yüklenmesini engelleyeceği, izah olunan teknik nedenlerle birlikte tüketicinin de bu ibareye markasal bir vasıf değil, ürünün üretim yöntemini işaret ettiğini düşüneceği bir algı atfedeceği hususu bir arada gözetildiğinde “…” şeklindeki bütünün, uyuşmazlık konusu emtialar bakımından 6769 sayılı Kanun 5/1-b maddesi kapsamında herhangi bir şekilde kaynak gösterme fonksiyonunun mevcut olmadığı kanaatine varılmıştır.
Dava konusu marka başvurusunun, tescili kapsamındaki “…” emtiaları bakımından üretim yöntemine işaret eden bir anlama sahip olduğu yukarıda izah edildiği üzere aşikardır. Bununla birlikte SMK 5/1-c maddesi kapsamındaki değerlendirmenin temel anlamda başvuru kapsamındaki mallar ile anılan ibare arasındaki kavramsal ilişki gözetilerek yapılması ve bu anlam itibariyle ilgili malların cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, malların sunulduğu zamanı gösteren veya malların diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmalardan biri olup olmadığının tespiti gerekir. Somut olayda “…” şeklindeki bütünün, yarattığı nihai algıda, SMK 5/1-c maddesi uyarınca malın özelliğine – çeşidine işaret eden (… yöntemiyle üretilmiş) bir anlamı tüketiciye vereceği değerlendirildiğinden SMK 5/1-c maddesinin de koşullarının somut olayda meydana geldiği kanaatine varılmıştır.
Sonuç olarak; mahkememize ibraz edilen 12.04.2023 tanzim tarihli bilirkişi raporunda teknik olarak tartışıldığı üzere; “…” ibaresinin, davaya konu emtialar bakımından, davaya konu emtiaların hitap ettiği ilgili tüketici kesimi nezdinde markasal fonksiyon icra etme kabiliyetinin bulunmadığı, başka bir deyişle somut ayırt edici niteliği haiz olmadığı, yine bu ibaresinin; davaya konu emtiaların … yöntemiyle üretilmiş bir türünü doğrudan tanımladığı, belirtilen nedenlerle; SMK m.5/1-b ve m.5/1-c hükmü uyarınca, davaya konu marka başvurusunun bir bütün olarak mutlak tescil engeli barındırdığı kanaatine varılmıştır.
Davacı yan her ne kadar önceki tarihli markaları bulunduğunu belirterek iş bu dava bakımından müktesep hakkının bulunduğunu ileri sürse de, müktesep hak müessesesi, mutlak tescil engelleri bakımından salt SMK m.5/1-ç hükmü bağlamında değerlendirilebilecek bir hukuki müessesidir. …. sayılı kararına konu emsal bir uyuşmazlıkta; seri markaların birbirinden bağımsız oldukları açıkça ifade edilerek, “…” ibareli kullanımların önceki tarihli seri markalara ilişkin olup, dava konusu yapılan marka başvurusu bakımından mutlak tescil engellerinin kamu düzeni uyarınca önceki tarihli seri markalar nazara alınmaksızın değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
Nitekim doktrinde de bu yönde bir görüş belirtilmiş olup, bir makalede …’a göre “seri markaların her birinin diğerinden bağımsız olduğuna ve her birinin
marka olabilmek için aranan şartları (olayda kullanım sonucu ayırt edicilik
kazanmış olma şartını) sağlaması gerektiğini” ifade eden yüksek yargı kararına
atıfta bulunulduğu görülmüştür (….).
Bu nedenle; davacının önceki tarihli seri markaları, SMK m.5/1-b ve m.5/1-c hükümleri bakımından, dava konusu marka başvurusuna ilişkin olarak herhangi bir müktesep hak sağlamayacaktır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davaya konu marka başvurusunun SMK m.5/1-b ve m.5/1-c hükümlerine göre reddedilmiş olmasında hukuka aykırı bir yön bulunmadığından açılan davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 99,20 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 23,00 TL vekalet harcı, 4.500,00 TL bilirkişi ücreti, 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 83,50 TL posta-tebligat ücreti olmak üzere toplam 4.813,32 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5- HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin ve Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde … Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.10/05/2023

Katip ….
E-imza

Hakim …
E-imza