Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/7 E. 2022/277 K. 02.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/7 Esas – 2022/277
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/7 Esas
KARAR NO : 2022/277

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 07/01/2022
KARAR TARİHİ : 02/11/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 02/12/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 07/01/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin 1992 yılından bu yana süpermarket ve hipermarketlerde yapılan perakende ticaret faaliyeti ile iştigal ettiğini, müvekkiline ait “…” markasının 1999 öncesinde tescilsiz kullanıldığını, 01.07.1999 tarihinde TÜRKPATENT nezdinde 35. sınıfta kullanılmak üzere tescil edildiğini, müvekkili şirketin 2006 yılından bu yana şube tabelalarında 2006 41398 tescil numaralı “… Center” ibareli markayı kullandığını, müvekkili şirketin perakende sektöründe Türkiye’de ilk 10 zincir içerisinde olduğunu, şubelerinde aylık ortalama 4.500.000 ziyaretçi sayısı ile bilinen bir hizmet markası olduğunu, müvekkili şirketin ayırt edici ve esas unsuru olan “…” ibaresini aktif ve yoğun bir biçimde kullanarak ve bu unsuru değiştirmeksizin seri markalar yarattığını, müvekkili şirketin “….com.tr” ve “….com.tr” adresleri üzerinden sipariş alarak Türkiye’nin her yerine ulaştığını, ayrıca önde gelen online alışveriş sitelerinden de satış yaptığını, başta Ortadoğu olmak üzere pek çok ülkeye de ürünlerini ihraç ettiğini, müvekkili şirketin sosyal medya platformlarında da aktif olduğunu, davalı şirketin 03. sınıfta tescil edilmek üzere yapılan … sayılı “… …” ibareli marka başvurusuna müvekkili şirket tarafından itiraz edildiğini, itirazın TÜRKPATENT YİDK’nın … sayılı kararı ile reddedildiğini, davalı marka başvurusunun müvekkili şirkete ait “… Snack”, “… Clean”, “… Sweet” markaları ile 03. sınıfta aynı olduğunu, müvekkili şirketin 03. sınıfta “… Snack”, “… Clean”, “… Sweet”, “… Center”, “… Teeth” ve “… Premium” gibi birden çok markası bulunduğunu, aynı emtiada kullanılan ve “…” ibaresini içeren davalı ürününün tüketici nezdinde müvekkili şirkete ait “… snack”, “… clean” ve “… sweet” ürünlerinden biri olduğu algısı oluşacağını, davalı markası ile müvekkili şirket markalarının karıştırılma ihtimalinin yüksek ve yoğun olduğunu, müvekkili şirket markalarının bir kısmının kelime, bir kısmının şekil, bir kısmının da karma marka olduğunu, tüm markalarının ortak unsurunun “…” ibaresi olduğunu, davalı markasında “…” ibaresinin müvekkili markaları gibi aynı karakterde ve harflerle yazıldığını, davalı markasında “…” ibaresinin etkisini azaltacak güçlü bir ibare ya da görsel de bulunmadığını, müvekkili markaları ile dava konusu markanın görsel, işitsel ve anlamsal olarak benzer olduğunu, markaların altındaki mal ve hizmetlerin benzer kanallardan dağıtıldığını ve benzer tüketici kesimini hedeflediklerini, davalı markasının müvekkili şirket seri markalarından biri izlenimi uyandıracağını ve davalının haksız rekabetine sebebiyet vereceğini, “…” ibaresinin mağazacılık hizmetleri açısından ayırt edici nitelikte bir ibare olduğunu, müvekkili şirket faaliyetleri sonucu ibareye markasal ayırt edicilik kazandırıldığını, davalının müvekkili şirketin toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyinden ve müvekkili şirketin iktisadi kaynaklarından haksız yarar sağlayacağını, bir çok dosyada yapılan bilirkişi incelemelerinde müvekkili şirket markasının sektörel tanınmışlığının tespit edildiğini, “…” ibaresinin müvekkili şirket için bütünleyici marka olduğunu, değerlendirmenin öncelikle mutlak ret sebepleri olarak düzenlenen 6769 sayılı yasanın 5/1-ç maddesi kapsamında yapılması gerektiğini, müvekkili şirketin “…” esas unsurunu barındıran toplam 19 markası bulunduğunu, davalının marka başvurusunun profesyonelce tasarlanmış bir şekilde müvekkili şirketin seri marka ailesine sızma niteliğinde bir girişim olduğunu, davalı markasında “…” kelimesinin tek başına anlam ifade etmediğini, “…” kelimesi ile anlamlı bir bütün oluşturmadığını, davalı markasında “…” ibaresinin yer almasının kötü niyet taşıdığını, yabancı kökenli bir kelime olan “…” ibaresinin Türkiye’de ayırt edici niteliğe sahip olduğunu, davalı markasında ön planda olan ve vurgu yapılan ibarenin “…” ibaresi olduğunu, davalı markasının ayırt edici niteliği haiz olmadığını, taraf markalarının benzer alıcı kesimine hitap eden emtia ve ürünlerde kullanılacağını, benzer ihtiyaçları gidereceğini, tüketici profilinin aynı/benzer olduğunu, markaların kullanılacağı ürünlerin dağıtım kanallarının ortak olduğunu beyanla; Türk Patent ve Marka Kurumu YİDK’nın … sayılı kararının iptaline, davalı şirkete ait … sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 12/01/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Taraf markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığını, markalar ile karşı karşıya kalan ortalama dikkat ve özen seviyesine sahip tüketici kitlesi açısından markaların aynı ticari kaynaktan geldiği yönünde bir algı oluşmasının mümkün olmadığını, davalı markasının “… …” şeklinde olduğunu, “mutlu cuma” anlamına geldiğini ve günlük hayatta sıkça kullanılan bir tamlama olduğunu, davalı markasındaki her iki kelimenin bir bütün olarak algılandığını, taraf markalarında ortak ibare konumunda bulunan “…” ibaresinin ayırt ediciliği düşük bir ibare olduğunu, bu ibare üzerinde davacının münhasır bir kullanım hakkı bulunmadığını, “…” ibaresinin ayırt edicilik vasfının düşük, orijinal olmayan, zayıf bir ibare olduğu hususunun kesinleşmiş mahkeme kararları ile de kabul edildiğini, davalının markada ayırt edici değişiklikler yaptığını, davacının tanınmışlık iddiasını ispatlar nitelikte delil sunamadığını, davacının kötü niyet iddialarını ispatlayacak somut delil sunulamadığını, Kurum tarafından yapılan iş ve işlemlerin hukuka uygun olduğunu beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Kozmetik Bujiteri Tekstil San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili 11/02/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacı şirket tarafından hükümsüzlüğe mesnet gösterilen 2010/46486 ve 2011/93850 sayılı markaların müvekkili şirket markası kapsamında yer alan tüm mal/hizmetler yönünden kullanımının kanıtlanmasını talep ettiklerini, taraf markalarında ortak olarak yer aldığı iddia edilen “…” sözcüğünün herkesin anlamını bildiği, piyasada yaygın kullanıma konu, doğrudan kimsenin tekeline bırakılmaması gereken bir ibare olduğunu, “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin son derece zayıf olduğunu, davalı Kurum nezdinde içerisinde “…” ibaresi geçen yüzlerce marka kaydı bulunduğunu, müvekkili markasında yer alan tek unsurun “…” ibaresi olmadığını, müvekkili markasının bir bütün olarak “… … + şekil” şeklinde olduğunu, sadece “…” ibaresinin markalarda ortak olmasının dayanak gösterilerek ileri sürülen benzerlik iddialarına itibar edilmemesi gerektiğini, müvekkili markasında yer alan “…” ibaresinin davacı şirket markalarında yer alan “premium, clean, sweet” sözcükleri arasında son derece farklı sesçil özellikler bulunduğunu, sesçil farklılıkların ortalama tüketici tarafından kolaylıkla algılanabileceğini, müvekkili şirkete ait “… …” markasındaki sözcüklerin “mutlu cumalar, hayırlı cumalar” şeklinde anlamlara geldiğini, davacı şirket markaları ile tamamen farklı anlamlar içeren markalar arasında kavramsal benzerlik bulunmadığını, markalar arasında ilişkilendirme ihtimali de dahil olmak üzere iltibas tehlikesinin bulunmadığını, 03. sınıf emtianın tüketici kitlesinin bilinçli tüketicilerden oluştuğunu, davacı şirket ile müvekkili şirketin faaliyet gösterdiği sektörlerin farklı olduğunu, davacının esas faaliyet alanının süpermarket ve benzeri toptan satış mağazalarının işletilmesi olduğunu, müvekkili şirketin ise kozmetik ürünlerinin üretimi ve pazarlanması alanında faaliyet gösterdiğini, davacı markalarının tanınmış olmadığını, davacı şirketin T/03313 sayılı tanınmış marka başvurusunun reddedildiğini, davacı yanın “…” ibareli tüm markaları bakımından hem YİDK kararının iptali hem de hükümsüzlük istemi bakımından kullanmama def’inde bulunduklarını beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … nolu “… …” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında SMK m.5/1-ç gereğince iltibas ve SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, gerek marka işlem dosyasında gerekse dava aşamasında ileri sürülen kullanmama def’inin yerinde olup olmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalı şirketin kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin “… …” ibareli, 03.sınıf emtiaların tescili amacıyla 12.05.2020 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.05.2020 tarih ve 349 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 28.07.2020 tarihinde 2010/46486, 2011/93850, 2018/56986, 2019/113713 sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1 hükmü kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şirketin 22.09.2020 tarihinde itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi sunduğu, dilekçesinde 2010/46486, 2011/93850, 2018/56986, 2019/113713, … sayılı markalara ilişkin olarak kullanmama def’i ileri sürdüğü, davacının 22.01.2021 tarihli kullanım ispat formu ibraz ettiği, yayına yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 04.05.2021 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davalı şirketin 15.06.2021 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 15.11.2021 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 06.01.2022 tarihinde tescil edilmiştir.
Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler marka olarak tescil edilmezler. (6769 sayılı SMK m.5/1-ç)
Mutlak red nedenleri, marka olarak seçilmiş bulunan işaretin niteliğinden kaynaklı, yetkili mercilerce re’sen incelenmesi gereken tescil engelleridir. Söz konusu engellerin dayanağı kamu menfaati ve kamu düzenidir. Bu kategori içerisine giren işaretlerin, başka bir kişiye ait oldukları veya üzerlerinde üçüncü kişilerin hakları bulunduğu için değil, aksine herkesin kullanımına açık tutulmaları gerektiğinden üzerlerinde hiç kimsenin hak iddia edemeyeceği mülahazasıyla marka olarak tescilleri reddedilmektedir. Bunun tek istisnasını, daha önce, aynı türdeki mal ya da hizmetler için tescil olunmuş veya tescili için müracaat edilmiş bulunan bir markanın aynısı ya da ayırt edilemeyecek derecede benzeyen marka başvuruları oluşturmaktadır. Bu olasılık, üçüncü bir kişinin marka hakkı temeline dayanmakla birlikte mutlak red nedenleri arasında sayılmıştır. (Ünal Tekinalp;Fikri Mülkiyet Hukuku; Dördüncü Bası; İstanbul 2005; sh.376) Marka hukukunda öncelik ilkesi hakimdir. Bu ilkeye göre, marka olarak tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir işaret, aynı mal ya da hizmetler için başkası tarafından tescil ettirilemez. Bu ilkenin görünümlerinden birini 6769 sayılı SMK m.5/1-ç bendinde düzenlenen mutlak red nedeni oluşturur.
SMK’nin 5.maddesi mutlak red nedenlerini düzenlemiş olup, bu maddede sayılan hususlar gerek TÜRKPATENT, gerekse mahkemelerce resen gözetilmesi gerekir. SMK’nin 6.maddesi ise, nisbi red sebeplerini düzenlemiş olup, bu maddede düzenlenen hususlar resen gözetilemez, ancak ilgili kişiler tarafından ileri sürülebilir.
SMK’nin 5/1-ç bendinde belirtilen “aynı” olma; karşılaştırılan işaretlerin özdeş, birbirinden farksız, birebir aynı, taklit v.b. olmalarını ifade eder. Bunun yanında, işaretlerin örneğin farklı renk veya büyüklükte olması, yazı karakteri ya da tipinin farklılaştırılması gibi değişiklikler de “aynı” olma durumunu etkilemez. “Ayırt edilemeyecek kadar benzerlik” ise, karşılaştırılan işaretler arasındaki farklılıkların markanın kapsadığı mal ve hizmetin orta düzeydeki alıcı kitlesi üzerinde bıraktığı genel izlenim itibariyle önemsenmeyecek derecede düşük olması nedeniyle aynı işaret gibi algılanmasıdır. Bu durumda, karşılaştırılan işaretlerin “aynı” ya da “ayırtedilemeyecek kadar benzer” olması halinde, markayı oluşturan işaretler arasında iltibasın varlığı ayrıca bir inceleme yapılmasını gereksiz kılacak derecede güçlü ve açık olduğu peşinen kabul edileceğinden; anılan Kanunun 5/1-ç bendinde ayrıca iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı hususlarının da araştırılması gibi bir koşul yer almamıştır. Bu bakımdan, yukarıda da ifade edildiği gibi bir ayniyet veya ayırt edilemeyecek derecede benzerlik mevcut ise TÜRKPATENT tarafından re’sen başvurunun 6769 sayılı SMK 5/1-ç bendi uyarınca reddine karar verilebilecektir. Ancak, marka tescilinde nispi ret nedeninin düzenlendiği 6769 sayılı SMK 6/1 fıkrasına göre başvurunun reddedilebilmesi için, başvurunun bültende ilanı üzerine yasal sürede ilgililerin itirazı halinde Kurumca işaretler arasında bağlantı olduğu ihtimali de dahil halk tarafından karıştırılma ihtimaline neden olacak derecede benzerlik bulunup bulunmadığı hususu incelenecektir. Bir başka deyişle, anılan madde hükmüne göre yapılacak benzerlik incelenmesinde asıl olan karıştırılma ihtimalidir. Bu nedenle, 6769 sayılı SMK m.18. maddesi uyarınca Kurum tarafından 6. madde yönünden inceleme yapılırken, başvuru konusu işaretin üzerinde kullanılacağı mal veya hizmetlerin ortalama tüketicileri nezdinde sicilde daha önce tescilli bir marka veya marka başvurusu ile karıştırılma ihtimaline yol açılıp açılmayacağının da değerlendirilmesini gerektiren derecede, yani Kurumca takdir yetkisinin kullanılacağı bir benzerlik mevcut ise, bu takdirde işaretler arasında güçlü ve açık bir iltibasın varlığı peşinen kabul edilmiş sayılamayacağından “ayırt edilemeyecek kadar benzerlik” bulunduğundan bahisle re’sen, başvurunun reddine karar verilemez. Çünkü, böyle bir durumda işaretlerin 6769 sayılı SMK m.6/1 fıkrası anlamında bir “benzer”liği söz konusu olacağından, artık bu husus nispi ret nedeni olarak ve ancak başvuruya itiraz halinde Kurumca değerlendirilebilecektir. Zira, nispi red sebepleri kamu menfaati ile ilgili olmadığından, mahkeme veya TÜRKPATENT tarafından re’sen dikkate alınması mümkün değildir. Bunların mutlaka 6769 sayılı SMK’nin düzenlediği prosedür çerçevesinde ilgili kişiler tarafından itiraz olarak ileri sürülmesi gerekir. SMK’nin 6/1 fıkrası kapsamında karıştırılma tehlikesine yol açıp açmadığının değerlendirilebilmesi ise ancak ilgililer tarafından anılan Kanun çerçevesinde itirazda bulunulmasına bağlıdır. Böyle bir değerlendirme yapılırken her tescil başvurusunun somut koşullarının gözetilmesi gerekliliği de göz ardı edilmemelidir. (Mülga KHK dönemine ilişkin değerlendirme; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 05/10/2012 tarih 2012/11-154 E 2012/659 K)
Ayırt edilemeyecek kadar benzerlik incelemesinde, markaların kapsadıkları mal veya hizmet gruplarına göre belirlenecek olan ortalama tüketiciler esas alınacak ve yapılacak karşılaştırma sırasında markalardaki ayırt edici özellik taşımayan tali ve jenerik unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Ortalama tüketicinin dikkat ve algı düzeyi, mal veya hizmetin niteliğine, türüne ve fiyatına göre değişebilmektedir. Markaların ortalama tüketici tarafından ne şekilde algılandıkları, ayırt edilemeyecek kadar benzerlik incelemesinde yapılacak global değerlendirme bakımından belirleyici role sahiptir. Ortalama tüketici; “İyi bilgilenmiş, makul derecede gözlem yapan, makul derecede dikkatli, makul derecede tecrübeli ve makul derecede ihtiyatlı kimse”dir. Bu farazi kişi, markayı bir bütün olarak algılar, değişik markalar arasında karşılaştırma imkanını nadiren bulabilir. Daha çok, markaları, hafızasında tutabildiği kadar görüntüsüne göre değerlendirme yapar, detayların analizine girmez. (Uğur Çolak;Türk Marka Hukuku;4.Baskı;İstanbul; sh.134 vd)
Belirtilen açıklamalar ışığında tarafların iddia ve savunmaları, celp edilen marka işlem dosyası, itiraza mesnet marka tescil belgeleri ve tüm dosya kapsamına göre;
Davacıya ait markalar “…, … CENTER, … SWEET, HAPPYUS, … CLEAN, … PREMIUM, … TOYS, HPYCARD, … TEKNOLOJİ, … GROSS, … CAN” ibarelerinden oluşur iken, dava konusu marka “… …” ibaresinden oluşmaktadır. Bu haliyle gerek dava konusu markada “…” ibaresinin yer alması, gerekse davacı markalarında yer alan … kelimesi haricindeki kelime ve şekil öğeleri, taraf markalarının aynı olarak değerlendirilmesine engeldir. Ayırt edilemeyecek derecede benzerlik incelemesinde ise, ortalama tüketiciler esas alınmalı ve incelenen başvuru ile önceki tarihli markalar arasında, genel izlenim itibariyle önemsenmeyecek derecede düşük seviyede benzerlik olup olmadığı araştırılmalıdır. Somut uyuşmazlık bakımından incelendiğinde; dava konusu markada yer alan “…” kelimesi, orta düzeyde dikkat seviyesine sahip tüketiciler tarafından önemsenmeyecek derecede farklılığı aşmaktadır. Ayrıca davacıya ait markalar karma nitelikte olup, kelime ve şekil unsurlarından oluşmaktadır. Bu yönüyle, davacı markasında yer alan unsurlar da, taraf markalarını ayırt edilemeyecek derecede benzer olarak değerlendirmeye engeldir.
Yukarıda ayrıntılı olarak belirtilen gerekçelerle, 6769 sayılı SMK’nın 5/1-ç maddesi şartlarının somut olayda bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Davacıya ait 2010 68694, 2013/98024, 2010/70138 sayılı markalar çeşitli sebeplerle geçerliliğini kaybeden markalar olduğundan, değerlendirme dışı bırakılmıştır.
Davalı yanın Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde yapılan işlemler sırasında sunduğu karşı görüş dilekçesi incelendiğinde, dilekçe kapsamında “kullanmama def’i”nde bulunduğu, davacıya ait markaların, kapsamında yer alan 03. Sınıf emtialar bakımından kullanımının ispatlanmasının talep ettiği tespit edilmiştir.
Somut olayda davalıya ait dava konusu … sayılı markanın başvuru tarihi 12.05.2020’dir. Davacının gerekçe olarak sunduğu 2010/46486, 2011/93850, 2018/56986, 2019/113713 sayılı markalardan 2010/46486, 2011/93850 sayılı markaların, dava konusu markanın başvuru tarihinde 5 yıldır tescilli olduğu gözetildiğinde, davalının bu markalar hakkında “kullanmama def’i” ileri sürebileceği tespit edilmiştir. Fakat davacının 2011/93850 sayılı markası kapsamında 03. sınıf bulunmamaktadır. Dolayısıyla, davacının kullanımı ispatlamak amacıyla sunduğu belgeler, sadece 2010/46486 sayılı marka yönünden değerlendirilecektir.
Davacı taraf, kullanımı ispatlamak için aşağıda belgeleri, marka işlem dosyasına ibraz etmiştir:
• Davacı şirketin www…..com.tr adresli internet sitesinden alınan görüntüler: Görüntülerde, şube açılışı ile ilgili bilgiler, haberler, şubelerden fotoğraflar, kumanya paketleri ile ilgili bilgiler, katalog, broşür ve indirimlere ilişkin bilgiler, şube adresleri gibi bilgiler yer almaktadır.
• Davacının … isimli Instagram adresinden görüntüler
• Davacının “… can” isimli Youtube ve Facebook adreslerinden görüntüler
• Davacının “…” isimli Facebook adresinden görüntüler
• Davacının “… center” markasını taşıyan araç görüntüleri
• “… clean” ibareli ürünlere ilişkin ürün broşürü
• Haberler
• Ödüller
• Sertifikalar
• Ciroya ilişkin listeler
• Reklam, ilan, tanıtım faturaları
• Davacı şirket adına düzenlenen ürün faturaları
• “… life” ibareli dergi kapakları
Sunulan deliller incelendiğinde; kullanımının ispatlanması talep edilen 2010/46486 sayılı “… sweet” ibareli markanın 3. sınıfta gösterir herhangi bir belgenin bulunmadığı tespit edilmiştir. Sunulan bu delillerin, “… sweet” ibareli markanın 03. Sınıf bakımından ciddi ticari etki doğurur nitelikte kullanıldığını kabule yeterli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Sonuç olarak; davacının 2018/56986, 2019/113713 sayılı markaları, tescil tarihi itibariyle kullanım ispatına tabi olmadığından, 2011/93850 sayılı markası kapsamında ise 03. Sınıf bulunmadığından, 2018/56986, 2019/113713, 2011/93850 sayılı markalar benzerlik incelemesinde değerlendirmeye alınacaktır. Davacıya ait 2010/46486 sayılı marka ise 03. Sınıf bakımından kullanımı ispatlanamadığından, sadece 03. Sınıf bakımından benzerlik incelemesinde dikkate alınmayacaktır. Buna karşın, 2010/46486 sayılı marka, kapsamında yer alan diğer mal ve hizmetler bakımından değerlendirmeye alınacaktır.
Markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından ise; davalı yanın, dava aşamasında dosyaya sunduğu cevap dilekçeleri incelendiğinde, dilekçe kapsamında “kullanmama def’i”nde bulunduğu, davacıya ait markaların kullanımının ispatlanmasını talep ettiği tespit edilmiştir. Somut olayda, dava tarihi 07.01.2022 olup, bu tarih itibariyle 5 yıldır tescilli olan markaların kullanımını ispatlaması talep edilebilir.
Davacı tarafın, gerekçe olarak gösterdiği markalar, 2010/46486, 2011/93850, 2018/56986, 2019/113713 sayılı marka tescil belgeleri ile 2006/41398, 2011/57602, 2012/99242, 2009/30737, 2009/30731, 2009/26471, 2007/54015, 2007/54014, 2010/65436, 2010/70138, 2010/68694, 2013/98024, 2013/98005, 2014/75161, 2014/71536, 2012/05935, 2017/05183, 2018/99521 sayılı markalardır. Bu markalardan 2010 68694, 2013/98024, 2010/70138 sayılı markalar, çeşitli sebeplerle geçerliliğini yitirdiğinden, hali hazırda benzerlik değerlendirmesinde dikkate alınmayacaktır. Bu markalar, kullanım ispatı bakımından da incelenmemiştir. 2017/05183, 2018/99521, 2018/56986, 2019/113713 sayılı markalar ise, dava tarihinde henüz 5 yıldır tescilli değildir. Dolayısıyla bu markalar hakkında kullanım def’i ileri sürülemez. Diğer yandan, davacının 2010/46486, 2011/93850, 2006/41398, 2011/57602, 2012/99242, 2009/30737, 2009/30731, 2009/26471, 2007/54015, 2007/54014, 2010/65436, 2013/98005, 2014/75161, 2014/71536, 2012/05935 sayılı markaları ise, kullanım ispatına tabidir.
Davacı taraf, kullanımı ispatlamak için aşağıda belgeleri, dava dosyasına ibraz etmiştir:
• Marka tescil ve yenileme belgeleri
• Ticaret Sicil Gazetesi, Vergi levhası
• 2018 tarihli marka değerleme raporu
• Satış rakamlarını içerir excel listeleri
• 2021 tarihli kargo gönderim sayılarını ve gönderim yapılan illeri içerir liste
• Reklam ve tanıtım giderleri açıklamalı excel listeleri
• Tanıtımlara ilişkin faturalar
• Gümrük Beyannameleri ve faturalar
• 3. kişiler tarafından davacı adına düzenlenen faturalar
• Nielsen tarafından düzenlenen 2021 tarihli Aylık Toplam Ticaret Raporu
• Teşekkür belgeleri
• Sertifikalar
• Bilirkişi raporları
• YİDK kararları
• … LIFE isimli derginin ilk sayfaları
• Haberler
• Ürün katalogları
Davacının dosyaya sunduğu belgelere göre; davacının “… CENTER” isimli mağazalarının bulunduğu, bu mağazaların tanıtımında ve kataloglarında “…” markasını kullandığı, aynı zamanda “… CLEAN” markalı “Ağartma ve temizlik amaçlı maddeler. Sabunlar” emtiası satışında bulunduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla benzerlik değerlendirmesi, “… CENTER” ibareli marka “mağazacılık hizmeti”, “… CLEAN” ibareli marka ise “Ağartma ve temizlik amaçlı maddeler. Sabunlar” emtiası baz alınarak yapılacaktır.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; bilirkişi raporunda kırmızı renk ile işaretlenen mal ve hizmetler, taraf markalarında aynı/aynı tür emtiayı, sarı renk ile işaretlenen mal ve hizmetler ise, benzer/ilişkili mal ve hizmetleri göstermektedir. Ayrıntılı olarak ifade etmek gerekirse;
• Dava konusu marka kapsamında yer alan tüm emtialar, davacının gerekçe olarak gösterdiği 2019 113713, 2018 56986 sayılı markalar kapsamında aynen yer almaktadır.
• Bununla birlikte, dava konusu marka kapsamında yer alan 03. Sınıf emtialar, davacıya ait 2019 113713, 2013 98005, 2012 99242 sayılı markalar kapsamında yer alan 03. Sınıf emtianın satışına özgülenmiş 35. Sınıf hizmetler ile benzerdir. Nitekim dava konusu marka kapsamında 03. sınıf emtianın üretimi hizmetleri bulunmakta iken, davacıya ait 2011 93850, 2019 113713, 2013 98005, 2012 99242 sayılı markalar kapsamında bu emtiaların satışı hizmeti bulunmaktadır. Bir malın üretilmesinin doğal sonucu, o malın pazarlanmasıdır/satılmasıdır. Dolayısıyla bahsi geçen emtialar ile bunların perakendeciliği hizmetleri arasında tamamlayıcılık ilişkisi söz konusu olup, bu mal ve hizmetler tüketici nezdinde benzerdir.
Sonuç olarak; gerek YİDK karar iptali davası gerekse hükümsüzlük davası bakımından, dava konusu marka kapsamında yer alan tüm emtialar yönünden taraf markaları arasında “emtiaların aynı veya benzer olması” şartının sağlandığı kanaatine varılmıştır.
Davaya konu marka başvurusu, herhangi bir şekil unsuru içermeyen, aynı satırda aynı punto ile yazılmış “… …” ibaresinden oluşan kelime markasıdır. Dava konusu markada yer alan kelimeler beyaz zemin üzerine, siyah renk ile büyük harflerle yazılmıştır. Dava konusunu oluşturan kelimeler, İngilizce kelimeler olup, “…” ibaresi “mutlu”, “…” ibaresi ise “cuma” anlamına gelmektedir. Markanın bir bütün olarak “mutlu cuma” şeklinde çevirisi yapılabilir. Fakat, “… …” ibaresi, hali hazırda birlikte kullanılan bir kelime öbeğidir. Zira, “BLACK …” denilen, en kısa tanımla yılın bir günü yüksek indirimlerle düzenlenen bir alışveriş festivali olup, “… …” ise, “BLACK …” ifadesi yerine kullanılmaya başlanan ve yine “BLACK …”e atıf yapan bir ifadedir. Google arama motoruna “… …” yazılınca çıkan kullanımlar bilirkişi raporunda örneklendirilmiştir.
Davacı yanın markalarını incelediğimizde ise, “şekil+… center”, şekil+… clean” şekil+… preium” şeklinde kelime gruplarından ve ayrıca düz yazı ile yazılmış “…” markasından oluştuğu tespit edilmiştir. Davacı markalarında yer alan “center” ibaresi İngilizce’de “merkez”, “clean” ibaresi “temiz”, “premium” ibaresi ise “ikramiye, prim, değer” anlamını haizdir. Davacının “…” ibareli markası haricinde, diğer tüm markalarında, sarı renkli gülen yüz ifadesinden oluşan bir şekil unsuru da yer almaktadır.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; davalıya ait dava konusu “… …” ibareli marka ile davacıya ait mesnet markalardan, kullanıldığı kabul edilen ya da kullanım ispatına tabi olmayan “…”, “… CLEAN”, “… PREMIUM” ve “… CENTER” ibareli markaların karşılaştırılması neticesinde, markaların “…” ibaresini ortak olarak içermelerinden kaynaklı olarak aralarında düşük seviyede görsel ve işitsel benzerlik bulunduğu, fakat davanın konusunu oluşturan “… …” ibaresi ile davalıya ait markalar arasında kavramsal bir benzerlik bulunmadığı, “…” ibaresinin varlığı ile markanın “…” kelimesinin anlamından uzaklaştığı, dava konusu markada “…” ve “…” ibarelerinin bir araya getiriliş şeklinin orijinal olması, tüketicilerin hali hazırda bu kelime öbeğine aşina olması, dolayısıyla tüketici ilgi ve dikkatinin “…” kelimesinden ziyade markanın bütününde olacağı, taraf markalarının aynı/aynı tür/benzer mal ve hizmetleri içerdiği ve fakat bu mal ve hizmetlerin ilgili tüketicisinin en az ortalama düzeyde bilgi ve dikkate sahip olduğu, hizmeti alan tüketicinin üzerinde araştırma yaparak satın alma eyleminde bulunduğu, davacı markaları “…” kelimesini içermekte ise de, bu ibare haricinde davacı markalarında farklı kelime ve şekil unsurlarının bulunduğu, dava konusu markada “…” kelimesinin ön plana çıkarılmadığı, dolayısıyla dava konusu markanın bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiği, bütün olarak bakıldığında dava konusu markanın davacının markalarından uzaklaştığı, markaların bütünsel olarak ilişkilendirilebilir olmadığı, somut uyuşmazlık bakımından tüketicinin taraf markalarını benzer emtialar üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlayabilmelerinin mümkün olması, taraf markalarının birbiri ile ilişkilendirme ihtimalinin bulunmaması nedeniyle somut olay bakımından markaların ilişkilendirilmesi ihtimaline dayalı olan nispi tescil engeline ilişkin şartların oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; YİDK kararının iptali davası bakımından; davacı tarafça gerekçe gösterilen markalarının tanınmışlığın ispatına yönelik Türkiye’de gerçekleşen tanıtım faaliyetlerine ilişkin, itiraz aşamasında dosyaya herhangi bir belge, ilan, reklam harcaması, haber, dergi vb. tanıtım malzemesi sunulmadığı, sunulan belgelerin “kullanım def’i” aşamasında kullanımı ispatlamak amacı ile sunulduğu, tanınmışlığın değerlendirilebileceği herhangi bir belgenin marka işlem dosyası kapsamında bulunmadığı, bu nedenle iddia edilen tanınmışlığın ispatlanamadığı kanaatine varılmıştır. Hükümsüzlük davası bakımından; davacının, dava aşamasında tanınmışlık iddiasını ispatlamaya yönelik aşağıdaki belgeleri sunduğu tespit edilmiştir:
• Marka tescil ve yenileme belgeleri
• Ticaret Sicil Gazetesi, Vergi levhası
• 2018 tarihli marka değerleme raporu
• Satış rakamlarını içerir excel listeleri
• 2021 tarihli kargo gönderim sayılarını ve gönderim yapılan illeri içerir liste
• Reklam ve tanıtım giderleri açıklamalı excel listeleri
• Tanıtımlara ilişkin faturalar
• Gümrük Beyannameleri ve faturalar
• 3. kişiler tarafından davacı adına düzenlenen faturalar
• Teşekkür belgeleri
• Sertifikalar
• Bilirkişi raporları
• YİDK kararları
• … LIFE isimli derginin ilk sayfaları
• Haberler
• Ürün katalogları
Somut uyuşmazlık bakımından incelendiğinde; davacı tarafça dava dosyasına sunulan bilgi ve belgeler kapsamında davacı yana ait “… CENTER” ibareli markanın “mağazacılık sektörü” bakımından tanınmış marka olduğu yönünde kanaat oluşmakla birlikte, davacının tanınmış olduğu sektör ile davalının markası kapsamında yer alan ve genel olarak “kozmetik ve temizlik sektörü”ne ait emtiaların birbiri ile ilişkilendirilemeyecek derecede farklı olduğu, davacının “… CENTER” ibareli tanınmış markası ile dava konusu “… …” ibareli markanın benzer olmadığı, bu nedenle, davalıya ait markanın, davacıya ait “… CENTER” ibareli markanın ayırt edicilik karakterine ve itibarına zarar vermesi ve tanınmışlığından haksız yarar sağlanması ihtimalleri gözetildiğinde, davalıya ait markanın, davacıya ait “… CENTER” ibareli tanınmış markanın ayırt edicilik karakterine ve itibarına zarar vermesi ve tanınmışlığından haksız yarar sağlanması ihtimallerinin somut olay bakımından mevcut olmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 12.06.2019, E:2018/2285 K:2019/4361)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şirketin kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcı peşin alındığından bu hususta ayrıca harç tahsiline yer olmadığına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL başvurma harcı, 80,70 TL peşin harç, 23,00 TL vekalet harcı, 2.000,00 TL bilirkişi ücreti, 115,50 TL tebligat masrafı olmak üzere toplam 2.299,90 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … Kozmetik Bujiteri Tekstil San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından yapılan 23,00 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … Kozmetik Bujiteri Tekstil San. ve Tic. Ltd. Şti.’ne verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, davacı vekili, davalı kurum vekili, davalı şirket vekilinin yüzüne karşı HMK m. 341 hükmü gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk Dairesi nezdinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 02/11/2022