Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/64 E. 2022/201 K. 06.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/64 Esas – 2022/201
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/64 Esas
KARAR NO : 2022/201

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 25/02/2022
KARAR TARİHİ : 06/07/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 15/08/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 25/02/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili bankanın, sektöründe öncü, sunduğu hizmetler ve hizmetlere bağlı markaları ile ulusal ve uluslararası düzeyde tanınmış olduğunu, “…” ve “…” tanınmış markası ile işbu tanınmış markaları taşıyan seri marka niteliğinde bir çok marka sahibi olduğunu, davaya konu marka başvurusunda yer alan … ibaresinde yer alan maxi önekinin müvekkili banka tanınmış markası … ibaresinden geldiğinin sabit olduğunu, müvekkili banka kredi kartı programlarından biri olan … …”ın lansmanının 28 Mayıs 2001 tarihinde gerçekleştirilmiş olduğunu, … Kredi Kartı Kartlı Ödeme Sistemleri Pazarı’nda ilk 3 banka arasında yer almakta olduğunu, 02294 sayılı “…” markasının ise tanınmış marka olduğunu, müvekkili banka ile … vakfı arasında akdedilen protokol gereğince 02294 sayılı “…” tanınmış markası ile vakıf adına tescilli tanınmış “…” markasının 22.07.2010 tarihi itibarıyla birlikte kullanılmaya başlanmış olduğunu, müvekkili bankanın “… …” ibaresini kullanımının davalı şirketin mesnet markasının koruma tarihi olan 12.08.2016 ve 24.05.2019 başvuru tarihlerinden çok daha öncesine dayanmakta olduğunu, dolayısıyla, Türk Patent tarafından işbu somut durum gözetilmeden verilen kararın iptali gerektiğini, davaya konu yidk kararının hukuka aykırı olduğunu, davalı şirket tarafından mesnet gösterilen “…”, “…” ve “şekil” markaları ile müvekkili şirket marka başvurusuna konu “… … …” markasının benzer olmadığını, halk tarafından karıştırılma ihtimali olmadığını, “… … …” markasının, müvekkili banka adına tescili ana unsuru “…” markaları serisi içerisinde yer almakta olduğunu, davalı şirket mesnet markalarında ve müvekkili banka markalarında yer alan “…” ibaresinin tescile konu 9. sınıf bakımından ayırt ediciliğinin olmadığını beyan ederek; davalı Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 31.12.2021 tarih ve … sayılı YİDK kararının iptaline, müvekkil banka adına yapılan 26.02.2020 tarih ve … sayılı başvurunun tüm sınıflar bakımından ilan ve tescili prosedürünün devamına karar verilmesini talep etmiştir.
C E V A P :
Davalı TÜRKPATENT vekili 03/03/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davaya konu edilen marka başvurusu ile davacıya ait
markalar arasında markanın kapsamında kalan mal ve hizmetler bakımından karıştırılma ihtimali
bulunmadığını, başvuruya konu olan “… … …” ibaresi itiraza mesnet
markalarla birlikte değerlendirildiğinde, ortak unsur niteliğinde olan “… …” ibaresi, anlamı,
kullanılış şekli ve tüketici üzerinde bırakacağı etki itibariyle bağımız ayırt edicilik işlevine sahip
olduğundan reddedilen mal ve hizmetler açısından markalar arasında iltibas ihtimali doğabileceğini,
tüketici açısından malın ticari kaynağında yanılma meydana gelebileceğinin açık olduğunu beyanla; öncelikle davanın süresi içinde açılıp
açılmadığının tespiti ile süre aşımı halinde usulden reddine, esasa ilişkin olarak ise davacı tarafın
tüm talepleri ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Barkodes Bilgisayar Sistemleri Bilgi İletişim Yazılım ve Ticaret Limited Şirketi, dava dilekçesinin kendisine tebliğine rağmen, yasal süre içinde cevap dilekçesi ibraz etmediğinden HMK m.128 hükmü gereği dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmıştır.

UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davacıya ait … sayılı “… … …” ibareli marka başvurusu ile davalı şirkete ait 2016/65390 sayılı “…” ve 2019/52118 sayılı “Şekil+…” ibareli markalar arasında davaya konu 9.sınıf emtialar bakımından SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacının önceki tarihli tescilli markalarından kaynaklı müktesep hakkının bulunup bulunmadığı, davacının gerçek hak sahipliği ve tanınmışlık iddiasının, nispi tescil engelini bertaraf etme kabiliyetinin bulunup bulunmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmuş, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İşlem dosyasının tetkikinde; Davacının 26.02.2020 tarihinde “… … …” ibareli … sayılı başvuru ile 09, 16, 35, 36, 38, 40, 41 ve 42.sınıflarda yer alan bir kısım mal ve hizmetlerin tescili amacıyla başvuruda bulunduğu, Markalar Dairesi Başkanlığı’nca başvurunun 27.03.2020 tarih ve 345 sayılı Resmi Marka Bülteni’nde yayımlandığı, davalı şirketin 20.05.2020 tarihinde SMK m.6/1, m.6/3, m.6/5 ve m.6/9 hükümleri uyarınca 2016/65390, 2019/52118 sayılı markaları mesnet göstererek yayına itiraz ettiği, davacının bu itiraza karşı 18.09.2020 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi sunduğu, yayına yapılan itiraz sonucu Markalar Dairesi Başkanlığı’nca marka tescil başvurusunun SMK m.6/1 hükmü uyarınca 9.sınıfta yer alan emtiaların marka başvurusundan çıkarılmasına karar verildiği, redde mesnet olarak 2016/65390 ve 2019/52118 sayılı markaların gösterildiği, tescil işlemlerinin kalan mal ve hizmetler için devam ettirilmesine karar verildiği, bu karara karşı davacı tarafından 15.03.2021 tarihinde itirazda bulunulduğu, davalı şirketin bu itiraza karşı 21.04.2021 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi sunduğu, itirazları değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile; itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 03.01.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar ve tüm dosya kapsamına göre;
İlk olarak belirtilmelidir ki; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin ve Hukuk Genel Kurulu’ nun yerleşmiş uygulamasına göre (HGK. 19.11.2003 T, E. 2003/11-578, K. 2003/703) YİDK kararının yerinde olup olmadığı, kararın alındığı tarihteki koşullara göre değerlendirilmelidir. (Y11HD, 21.01.2010 T, 2008/4266 E 2010/586 K) Eldeki talep de YİDK kararının iptali istemini barındırdığından YİDK karar tarihi olan 31.12.2021 tarihindeki marka işlem dosyasında mevcut maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak ve salt marka işlem dosyası ile sınırlı olarak YİDK kararının iptali istemi değerlendirilmiştir.
Dava konusu … sayılı marka başvurusundan çıkartılan ve eldeki davaya konu olan emtialar; “09.SINIF: Bilim, denizcilik, topoğrafya, meteoroloji, sanayide ve laboratuvarda kullanım amaçlı olanlar dahil ölçme aletleri, cihazları: tıbbi amaçlı olmayan termometreler, barometreler, ampermetreler, voltmetreler, nem ölçerler, test cihazları, teleskoplar, periskoplar, pusulalar; taşıt göstergeleri; laboratuvarlarda kullanılan malzemeler: mikroskoplar, büyüteçler, dürbünler, deney malzeme ve cihazları. Ses ve görüntünün kaydı, nakli veya yeniden meydana getirilmesi (reprodüksiyonu) için cihazlar: kameralar, fotoğraf makineleri, televizyonlar, videolar, cd-dvd kayıt ve oynatıcı cihazlar, mp3 çalar, bilgisayarlar, masa üstü-tablet bilgisayarlar, giyilebilir teknolojik cihazlar (akıllı saatler, bileklikler, başa takılan cihazlar), mikrofonlar, hoparlörler, kulaklıklar; haberleşme ve çoğaltma amaçlı cihazlar ve bilgisayar çevre donanımları: cep telefonları ve bunların kılıfları, sabit telefonlar, telefon santralleri, bilgisayar yazıcıları, tarayıcılar, fotokopi makineleri. Manyetik, optik kayıt taşıyıcılar ve bunlara kaydedilmiş bilgisayar programları ve yazılımları; bilgisayar ağları vasıtasıyla indirilebilen ve manyetik ve optik ortamlara kayıt edilebilen elektronik yayınlar; manyetik/optik okuyuculu kartlar, manyetik, optik ve elektronik ortamlara kaydedilmiş çekilmiş sinema filmleri, diziler ve video müzik klipleri. Antenler, uydu antenler, yükselticiler ve bunların parçaları. Bilet otomatları, nakit para çekme makineleri. Makine ve cihazların elektroniğinde kullanılan elemanlar: yarı iletkenler, elektronik devreler, entegreler, yongalar (çipler), diyotlar, transistörler, manyetik kafalar, saptırıcılar; elektronik kilitler, fotoseller, elektronik açma kapama mekanizmaları, algılayıcılar (sensörler). Birim zamandaki tüketim miktarını ölçen sayaçlar ve zaman ayarlayıcıları. Koruyucu giysiler, koruma ve can kurtarma amaçlı donanımlar. Gözlükler, güneş gözlükleri, lensler ve bunların kutuları, kılıfları, parçaları ve aksesuarları. Elektrik enerjisini iletim, dönüştürme, depolama kontrol cihazları ve Bilim, denizcilik, topoğrafya, meteoroloji, sanayide ve laboratuvarda kullanım amaçlı olanlar dahil ölçme aletleri, cihazları: tıbbi amaçlı olmayan termometreler, barometreler, ampermetreler, voltmetreler, nem ölçerler, test cihazları, teleskoplar, periskoplar, pusulalar; taşıt göstergeleri; laboratuvarlarda kullanılan malzemeler: mikroskoplar, büyüteçler, dürbünler, deney malzeme ve cihazları. Ses ve görüntünün kaydı, nakli veya yeniden meydana getirilmesi (reprodüksiyonu) için cihazlar: kameralar, fotoğraf makineleri, televizyonlar, videolar, cd-dvd kayıt ve oynatıcı cihazlar, mp3 çalar, bilgisayarlar, masa üstü-tablet bilgisayarlar, giyilebilir teknolojik cihazlar (akıllı saatler, bileklikler, başa takılan cihazlar), mikrofonlar, hoparlörler, kulaklıklar; haberleşme ve çoğaltma amaçlı cihazlar ve bilgisayar çevre donanımları: cep telefonları ve bunların kılıfları, sabit telefonlar, telefon santralleri, bilgisayar yazıcıları, tarayıcılar, fotokopi makineleri. Manyetik, optik kayıt taşıyıcılar ve bunlara kaydedilmiş bilgisayar programları ve yazılımları; bilgisayar ağları vasıtasıyla indirilebilen ve manyetik ve optik ortamlara kayıt edilebilen elektronik yayınlar; manyetik/optik okuyuculu kartlar, manyetik, optik ve elektronik ortamlara kaydedilmiş çekilmiş sinema filmleri, diziler ve video müzik klipleri. Antenler, uydu antenler, yükselticiler ve bunların parçaları. Bilet otomatları, nakit para çekme makineleri. Makine ve cihazların elektroniğinde kullanılan elemanlar: yarı iletkenler, elektronik devreler, entegreler, yongalar (çipler), diyotlar, transistörler, manyetik kafalar, saptırıcılar; elektronik kilitler, fotoseller, elektronik açma kapama mekanizmaları, algılayıcılar (sensörler). Birim zamandaki tüketim miktarını ölçen sayaçlar ve zaman ayarlayıcıları. Koruyucu giysiler, koruma ve can kurtarma amaçlı donanımlar. Gözlükler, güneş gözlükleri, lensler ve bunların kutuları, kılıfları, parçaları ve aksesuarları. Elektrik enerjisini iletim, dönüştürme, depolama kontrol cihazları ve araçları: fişler, buatlar, anahtarlar, şalterler, sigortalar, balastlar, starterler, elektrik panoları, rezistanslar, soketler, transformatörler, adaptörler, şarj cihazları, elektrik, elektronikte kullanılan kablolar, piller, aküler, elektrik enerjisi üretimi için güneş panelleri. Ana fonksiyonu uyarı ve alarm olan cihazlar (taşıt alarmları hariç), elektrikli ziller. Trafikte kullanım amaçlı sinyalizasyon, işaretle bildirme cihazları ve araçları. Yangın söndürme amaçlı taşıtlar dahil yangın söndürme aletleri ve cihazları (yangın söndürme hortumları ve yangın söndürme vanaları dahil). Radarlar, denizaltı radarları (sonarlar), gece görüşü sağlayıcı veya arttırıcı aletler ve cihazlar. Dekoratif mıknatıslar. Metronomlar.” şeklindedir.
Taraf markaları 09. Sınıfın tüm alt grup emtiaları bakımından aynı, aynı tür ya da benzer emtiaları kapsamakta olup taraf markalarının birbirleri ile doğrudan rekabet ilişkisi içerisinde oldukları, benzer tüketici kitlelerine hitap ettikleri, benzer ihtiyaçlara/faaliyetlere yönelik oldukları, satış, sunum, dağıtım kanallarının benzer oldukları değerlendirilmiştir.
Sonuç olarak; dava konusu marka başvurusundan çıkartılan emtialar ile redde mesnet 2016/65390 ve 2019/52118 sayılı markalar kapsamında yer alan emtialar AYNI/AYNI TÜR/BENZER olduğu tespit edilmiştir.
Dava konusu … sayılı “… … …” ibareli marka başvurusunun tamamı sözcüklerden oluşan bir sözcük grubu markası olduğu, “…” ve “… …” şeklinde iki bölümlü olarak incelenebileceği, “…” ibaresinin davacının beyanları değerlendirildiğinde, davacı yana ait bir diğer lider marka olan “…” markası temelinden türetilerek yaratılmış, ayırt ediciliği bulunan bir ibare olduğu, “…” kelimesinin ise Türkçe’de bilinen ve fakat uyuşmazlık konusu 09. Sınıf emtialar ile hiçbir kavramsal ilişkisi bulunmayan bir ibare olduğu, “…” sözcüğünün ise yine Türkçe’de bilinen ve 09. Sınıf malların bir bölümü açısından doğrudan tanımlayıcı niteliği bulunan ibare olduğu değerlendirilmektedir. Çatı/lider markaların işaretin kaynak bildirme fonksiyonuna katkı yapan unsurlar oldukları kabul edilmekle birlikte genelde çatı marka ile birlikte ek bir unsurdan oluşan markalarda koruma altına alınmak istenilen unsurun “çatı” marka değil bu markanın yanına eklenen sözcük/şekil unsuru olduğu, bu bakımdan çatı markanın ve bu marka yanında yer alan işaretin, bütün içerisindeki konumu, ek unsurun ayırt edici olup olmadığı gibi unsurların her somut olayda ayrı ayrı ele alınarak değerlendirmede bulunulması gerektiği, zira kimi zaman çatı markaların bütün içerisindeki konumları veya nitelikleri nedeniyle arka planda kalıp benzerlik değerlendirmesinde ikincil önem gösterdiği, kimi zaman ise diğer tüm unsurlarla aynı öneme sahip oldukları, çatı markanın haricinde kalan unsurların asgari ayırt edici niteliğinin bulunması durumunda markada aslen korunmak istenilen ibarelerin çatı marka değil bu ek unsurlar olacağı aşikardır. Bu ek unsurlar, daha önceki tarihli bir markanın asıl unsurunu oluşturuyor veyahut asıl unsuru ile benzerlik gösteriyorlarsa, çatı marka tanınmış dahi olsa, tüketicinin karşılaştırılan işaretler arasında iktisadi – idari anlamda bir ilişki kurmasının kaçınılmaz olacağı kabul edilmektedir.
Bu bağlamda somut uyuşmazlık açısından dava konusu marka içerisinde koruma altınan alınmak istenilen temel unsurlar “… … …” kavramlarının tamamıdır.
Redde mesnet 2016/65390 ve 2019/52118 sayılı markalar incelendiğinde; “… …” şeklindeki markanın hiçbir görsel unsur taşımayan bir kelime markası olduğu, “Şekil + …” şeklindeki markanın ise karakteristik bir logo ile birlikte yine    “…” ibaresinin kullanımından oluştuğu, dolayısıyla davalı yanın ret gerekçesi her iki markasının da esas unsurunun “…-…” ibareleri oldukları görülmüştür. Bu çerçevede davalı yanın ret gerekçesi markasının, davacı adına tescil başvurusuna konu edilen marka içerisinde doğrudan ve bir bütün olarak yer aldığı görülmektedir.
Dava konusu marka başvurusu ile redde mesnet markalar global olarak karşılaştırıldığında; dava konusu markada, davalı yanın ret gerekçesi markası bir bütün olarak, marka içerisinde belki son iki kelime olarak konumlandırılmış olmakla birlikte asli korunmak istenilen unsur olarak yer almıştır. Bu bütündeki ayırt edici unsur konumundaki “…” ibaresi uyuşmazlık konusu emtialar açısındıan kavramsal bir bağlantı taşımamaktadır. Tüketicinin  davacı markası ile karşı karşıya kaldığında, davacı yana ait olan ve yine bir diğer tanınmış marka konumundaki “…” markalarından ötürü “…” ibaresini de bu markanın bir versiyonu olarak yorumlayacağı ve bu nedenle “…” kavramından daha düşük bir önem atfedebileceği, dolayısıyla bu bütün içerisinde “…” ibaresinin bağımsız bir varlık olarak algılanarak tüketici zihninde doğrudan yer edineceği düşünülmektedir. Böyle bir durumda ise davalı yanın önceki tarihli “…” esas unsurlu markası varken, bu markayı bir bütün olarak başvuru konusu marka örneğinde içeren davacı markasının, davalı taraf ile iktisadi anlamda ilişkilendirilmesi mümkündür. Zira tüketicinin daha önceden bildiği, duyduğu, kullandığı bir markayı, daha sonra başka bir marka içerisinde aynı şekilde tecrübe etmesi halinde, sonraki karşılaştığı marka ile önceki marka arasında bir ticari bir ilişkinin mevcut olduğu yanılgısına düşebilecektir. Hatta öyle ki somut uyuşmazlıktaki gibi bir başvuruda tüketicide, davacı ile davalı firma arasında ticari bir ortaklık kurulduğu ve davacının “…” tanınmış markalarının yeni bir ürünü için “… …” ibarelerinin tercih edilmiş olduğu yönünde bir izlenim oluşabileceği gibi davalı yan ile davacı taraf arasında bir iktisadi birliktelik, anlaşma kurulduğu ya da davacı yanın dilekçesinde bahsettiği örnekte olduğu gibi “…” ibaresini kullanım hakkını dava dışı … Vakfından değil de davalı şirketten almış olduğu yönünde intiba ediniminin oluşması da mümkündür.Her iki taraf markasının da 09. Sınıfta birebir aynı, aynı tür ya da yüksek düzeyde benzerlik gösteren emtiaları kapsadıkları göz önüne alındığında işaretler arasındaki bu benzerlik düzeyinin karıştırılma ihtimalini daha da kuvvetlendireceği düşünülmektedir. Neticesinde açıklanan tüm bu hususlar çerçevesinde emtialar arasındaki yakınlık ve önceki markanın, sonraki başvuru içerisinde tümden yer alıyor oluşu göz önüne alındığında bu durumun taraf markaları arasında işletmesel bir bağlantı bulunduğu sonucunu doğurabileceği, karıştırılma ihtimalinin temelinde, makul oranda tüketicilerin, karşılaştırılan iki işaret arasında herhangi bir şekilde, herhangi bir sebeple bir bağlantı kurmasının yer aldığı, somut uyuşmazlıkta bu şartların sağlanmış olduğu, dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Davacı taraf önceki tarihli markalardan kaynaklı olarak müktesep hak iddiasında bulunduğundan bu husus aşağıdaki şekilde irdelenmiştir:
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19.09.2008 tarihli ve 2007/7547E. – 2008/10251K. Sayılı kararına göre; Bir işletme tarafından uzunca süredir kullanılan markanın asli unsuru muhafaza edilerek ve markanın bu işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle, önceki markanın kapsadığı ürünlerin veya bir ürün çeşidinin tüketiciye yenilenmiş bir marka imajı ile sunulması ve bu yolla marka sahibi işletmenin piyasaya arz ettiği ürünlerinin de işletmesel köken olarak öncekilerle bağlantılı olduğu mesajını veren yeni markalar yaratmak amacıyla önceki markada yer alan asıl unsurun yanına başkaca asli ve/veya tali unsurlar ekleyerek oluşturduğu markaların seri marka olarak kabulü olanaklıdır. Bu tür markalar niteliği itibariyle 556 sayılı KHK’nın 55. maddesinde tanımlanan ortak markalara benzemekle birlikte; seri markalar, ortak markalarda mevcut olan bir grupta yer alan işletmelerin mal veya hizmetlerini diğer işletmelerden ayırt edilmesi fonksiyonu, teknik yönetmelik gibi özelliklere sahip olması gerekmeyen ve esasen ortak asli unsuru taşımakla birlikte her biri diğerinden bağımsız nitelikteki ticaret ve hizmet markalarıdır.
Bu karar içeriğinden de anlaşılabileceği üzere müktesep hakkın kabulü üç koşula bağlanmıştır. Bunlar:
• müktesep hak iddia edilen marka ile davaya konu markadaki asli unsurların muhafaza edilmiş olması ve eski markaya karşı hükümsüzlük davası açılacak sürenin dolmuş olması ve bu markanın çekişmesiz şekilde kullanılması,
• markalar arasında işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yaratılan izlenimin korunması,
• dava konusu markada, müktesep hak iddia edilen markaya nazaran kapsamın genişletilmemiş olması.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder. Hemen belirtmek gerekir ki; yukarıdaki şartlar sağlansa bile, sonraki tarihli marka başvurusu, itiraza mesnet markaya yakınlaşma ve bu yolla haksız yararlanma tehlikesi oluşturmamalıdır. Burada irdelenmesi gereken husus; marka olarak seçilen işaretin önceki tarihli kök seri markaların yenilenmesi suretiyle mi oluşturulduğu, yoksa itiraza mesnet markalar ile yakınlaşarak onunla iltibas tehlikesi doğurma tehlikesi oluşturacak şekilde mi mizanpajının yapıldığıdır. Daha ilk bakışta başvurunun kök markanın değil de, itiraza mesnet markanın yeni düzenlenmiş bir versiyonu olduğu yönünde ortalama tüketici nezdinde izlenim doğuyorsa, önceki kök markalardan kaynaklı müktesep hak şartlarının doğduğundan söz edilemez. Bu itibarla seri marka olarak tescili talep edilen işaret, kök markadan esaslı farklılıklar göstermemeli ve seri marka seçilirken itiraza mesnet markaya yakınlaşacak font, renk, mizanpaj değişikliklerinden kaçınılmalıdır. (Burçak Yıldız, Mükerrer Markanın Seri Markasının Tescili -SMK m.5/1-ç ve m.6/1 Hükümlerine Yargıtay Kararları İle Getirilen İstisna, BATİDER 34(4), 2018, s.116)
Müktesep hak iddiası bakımından hemen belirtmek gerekir ki; önceki tarihli markanın çekişme konusu olmaktan çıkması hali tek başına müktesep hak şartlarının doğumunu sağlamaz. Önceki tarihli markanın başvuruya konu emtialar bakımından aynı zamanda fiili olarak kullanıldığının da ispatlanması gerekir. Zira, müktesep hak müessesesinin kabul edilmesinin amacı, önceki tarihli markanın uzunca süredir kullanımı nedeniyle ilgili tüketici kesiminde oluşan imajın, sonraki tarihli marka başvurusuna sirayet etmesini sağlamaktır. Bu nedenledir ki, fiilen kullanılmayan önceki tarihli markanın ilgili tüketici kesiminde bir imaj duygusu oluşturduğundan söz edilemez. Olmayan imajın yenilenen yeni bir marka başvurusuna aktarımı da dolayısıyla söz konusu olamaz. Müktesep hak şartları bakımından yukarıda ifade ettiğimiz görüşü destekler nitelikte, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 06/01/2020 tarih 2019/2269 E 2020/16 K sayılı kararında, önceki markanın fiilen kullanılmasını, müktesep hakkın doğumu bakımından gerekli görmüştür.

Somut olay bu kriterler çerçevesinde incelendiğinde; Davacı yanın uyuşmazlık konusu 09. Sınıf emtiaları kapsayan ve içerisinde “…” ibaresinin bağımsız ayırt edici unsur olarak kullanıldığı ilk markası 2018/11433 sayılı başvuru olup anılan başvuru kapsamında da 09. Sınıf emtiaların reddolunduğu görülmektedir. Davacı yanın 2007/38295, 2007/38294 ve 2007/38293 sayılı markalarının ise uyuşmazlık konusu olmayan 36. Sınıf hizmetlere ilişkin olduğu, dolayısıyla anılan markalardan kaynaklı davacı yanın müktesep hak karinesinden zaten yararlanamayacağı, davacıya ait sair markaların ise tescil tarihleri üzerinden 5 yıllık hak düşürücü sürenin dahi henüz geçmediği, hal böyleyken davacı yanın müktesep hak karinesinden yararlanabileceği herhangi bir önce tarihli markasının bulunmadığı, bu nedenle davaya konu marka başvurusu bakımından müktesep hak iddiasında bulunulamayacağı kanaatine varılmıştır.
Davacı vekili her ne kadar gerçek hak sahipliği ve tanınmış marka varlığından kaynaklı olarak nispi tescil engelinin bertaraf edildiğini iddia etse de, davalı TÜRKPATENT’in SMK m.6/1 hükmü kapsamında ve nisbi tescil engeli bağlamında yaptığı değerlendirmede marka başvuru sahibinin gerçek hak sahibi olup olmadığını veya tanınmış markasının bulunup bulunmadığını değerlendirme yükümlülüğü bulunmamaktadır. Davacının bu iddiaları, redde mesnet markaların hükümsüzlüğü istemi bakımından ileri sürülebilecek ve değerlendirilmesi gereken iddialardır. Bu nedenle, davacının gerçek hak sahibi olduğu veya tanınmış markası bulunduğundan bahisle dava konusu marka başvurusu bakımından, SMK m.6/1 hükmünde düzenlenen nisbi tescil engelinin aşılacağından söz edilemez.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcı peşin alındığından bu hususta ayrıca harç tahsiline yer olmadığına,
3-Davalı TÜRKPATENT kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı TÜRKPATENT’e verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL başvurma harcı, 80,70 TL peşin harç, 11,50 TL vekalet harcı, 71,50 TL tebligat masrafı olmak üzere toplam 244,40 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı kurum vekilinin ve davalı şirketin yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.06/07/2022