Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/6 E. 2022/204 K. 07.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/6 Esas – 2022/204
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/6 Esas
KARAR NO : 2022/204

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 06/01/2022
KARAR TARİHİ : 07/07/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 04/08/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 06/01/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin, 1944 yılında başlayan yolculuğundan bugüne, Türkiye’nin en önde gelen gıda şirketlerini bünyesinde barındıran bir şirketler grubu olduğunu, yaklaşık 10.000 tescilli markanın sahibi olduğunu, müvekkili şirket tarafından 20/02/2020 tarihinde TÜRKPATENT nezdinde … başvuru numarası ile “…” biçiminde “şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler, sakızlar” emtiaları için başvuruda bulunduğunu, başvuruya gelen itirazların reddedildiğini, davalı şirket tarafından yapılan YİDK başvurusu sonucunda verilen karar ile müvekkiline ait başvurudan “şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler” emtialarının çıkartılmasına karar verildiğini, markaların SMK’nın 6/1. maddesi anlamında benzer olduğunun kabulünün mümkün olmadığını, davalıya ait “…” ibareli bir markanın bulunmadığını, markanın mutlaka “…” markası ile birlikte kullanıldığını, müvekkiline ait markanın bir bütün olarak “…” olduğunu, “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin son derece düşük ve herkesin kullanımına açık bir ibare olduğunu, TÜRPATENT kayıtlarında, “…” ibaresini içeren 30. sınıfta 1582 markanın bulunduğunu ifade ederek; TPMK YİDK’nın … sayılı kararının iptali ve … sayılı markanın tescil işlemlerinin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 12/01/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu, 2014 33177, 2015 83414, 2015 83419, 2018 104310, 2018 104358, 2018 11253, 2018 11257, 2018 32795, 2018 40997, 2018 82594, 2018 82600, 2015 51456 ve 2017 97347 sayılı davalı markalarının, baskın olarak “…” ibaresini içerdiğini, “…” ibaresinin, özellikle “hazır kek” ürünü üzerinde davalı şirket tarafından yaygın olarak kullanıldığını, davaya konu markanın, aynı seriden algılanacağını, davaya konu markada, ayırt ediciliğe katkı sağlayacak derecede farklı ve güçlü unsurlar bulunmadığını, reddine karar verilen emtiaların, redde mesnet markaların emtiaları ile aynı/benzer olduğunu, SMK 6/1. maddedeki karıştırılma ihtimaline ilişkin koşulların gerçekleştiğini, SMK’nın 6/5. Maddesi anlamında markaların ün ve itibarından haksız kazanç elde etme ihtimali söz konusu olduğunu beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Gıda Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi vekili 31/01/2022 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu, müvekkilinin 1961 yılından bu yana faaliyet gösterdiği alanda kalite sembolü olduğunu, “…” markasının TPMK nezdinde tanınmış marka olduğunu, yine “…” markasının WIPO nezdinde 23/02/2000 tarih ve 783 993 no ile tescil edildiğini, davacı şirketin, müvekkiline ait “…” markasının tanınmışlığından haksız bir şekilde menfaat elde edeceğini, müvekkilinin, “…” ibaresini ilk defa 1989 yılında tescil ettirdiğini ve marka üzerinde yatırımlar yaparak marka sayısını artırdığını, “…” ve “… …” ibareli markaların, 26/05/2006 tarihinde T/00228 ve T/00229 no ile tanınmış marka olarak tescil edildiğini, yine endüstriyel tasarımların bulunduğunu, “…” ibareli WIPO nezdinde tescilli markaların da bulunduğunu, “…” markasının yedi kıtaya ihraç edildiğini, “…” markaları için yapılmış olan reklam projelerinin milyonlar tarafından izlendiğini, “…” ve “…” ibarelerinin hangi ticari işletmeyi çağrıştırdığına ilişkin yapılan kamuoyu araştırmalarında müvekkili şirketi işaret ettiğinin ortaya koyulduğunu, müvekkiline ait markaların tanınmış marka olduğuna ilişkin verilen yerel mahkeme kararlarının Yargıtay tarafından da onandığını, markanın tanınmış olması sebebiyle iltibas ihtimalinin arttığını, davaya konu markaların sınıfsal benzerliğinin ayniyet derecesinde olduğunu, ortalama gıda tüketicisinin, “…” ve “…” markalarını gördüğünde markaları benzer olarak algılayacağını, tüketicilerin, benzerliklere odaklanacağını, ortalama gıda tüketicisinin, çok kısa sürede tercih hakkını kullandığını ve bu durumun iltibas ihtimalini güçlendirdiğini, ortalama gıda tüketicilerinin büyük çoğunluğunu çocukların oluşturduğunu, davaya konu markanın, müvekkiline ait “…” ibareli markaların arasına sızabileceğini, markaların iltibasa sebebiyet verebilecek ölçüde benzer olduğunu, davacının kötü niyetli olduğunu, davacıya ait markanın tesciline cevaz verilmesi halinde, müvekkiline ait “…” ibareli tanınmış markaların ayırt edici karakterine zarar verileceğini, müvekkilinin “…” ibareli markasının bulunduğunu, ayrıca “…” markasının da çatı marka olduğunu, “…” ibaresinin zayıf marka niteliğinde olduğunu iddia etmenin Anayasa ve Marka Hukuku’na aykırı olduğunu beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının davalı şirketin itirazlarının kabulüne ilişkin kısmının hukuka uygun olup olmadığı, davacıya ait … sayılı “…” ibareli marka başvurusu ile redde mesnet alınan markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalı şirket markalarının tanınmış markalar olup olmadıkları, davacıya ait marka başvurusunun davalı şirkete ait markaların ün ve itibarından haksız avantaj elde etme riskinin mevcut olup olmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İşlem dosyasının tetkikinde; Davacı şirketin 20.02.2020 tarihinde … sayılı “…” ibareli, 30.sınıfta bulunan “Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler ve sakızlar ” emtiaları için tescil başvurusunda bulunduğu, başvurunun 27.02.2020 tarih ve 343 sayılı Resmi Marka Bülteninde yayımlandığı, davalı şirketin 09.04.2020 tarihinde 2013 20318, 2013 20331, 2013 20343, 2013 20348, 2013 30596, 2014 33177, 2015 83414, 2015 83419, 2018 104310, 2018 104358, 2018 11253, 2018 11257, 2018 32795, 2018 40997, 2018 82594, 2018 82600, T/02289 ve T/02288 sayılı markaları mesnet göstererek 6769 sayılı SMK m.6/1, m.6/4, m.6/5 ve m.6/9 hükümleri kapsamında yayına itiraz dilekçesi sunduğu, davacı şirket tarafından 09.09.2020 tarihli karşı görüş dilekçesi ibraz edildiği, Markalar Dairesi Başkanlığı’nca ileri sürülen itirazların haklı bulunmayarak reddine karar verildiği, davalı şirket tarafından 18.03.2021 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davacı şirket tarafından 22.04.2021 tarihli itiraza karşı görüş bildirildiği, itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın kısmen kabulüne ve başvurunun “Sınıf 30: Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler.” emtiaları bakımından kısmen reddine karar verildiği, redde mesnet olarak; 2014 33177, 2015 83414, 2015 83419, 2018 104310, 2018 104358, 2018 11253, 2018 11257, 2018 32795, 2018 40997, 2018 82594, 2018 82600, 2015 51456 ve 2017 97347 sayılı markaların gösterildiği, SMK m.6/1 ve m.6/5 hükmü uyarınca başvurunun kısmen reddedildiği, bu kararın davacı marka vekiline 11.11.2021 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, redde mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin ve Hukuk Genel Kurulu’ nun yerleşmiş uygulamasına göre (HGK. 19.11.2003 T, E. 2003/11-578, K. 2003/703) YİDK kararının yerinde olup olmadığı, kararın alındığı tarihteki koşullara göre değerlendirilmelidir. (Y11HD, 21.01.2010 T, 2008/4266 E 2010/586 K) Eldeki dava da salt YİDK kararının iptali istemini barındırdığından YİDK karar tarihi olan 02.11.2021 tarihindeki marka işlem dosyasında mevcut maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak ve salt marka işlem dosyası ile sınırlı olarak değerlendirme yapılmıştır. Bu nedenle marka işlem dosyasına sunulmayan, ancak dava aşamasında ibraz edilen bilgi ve belgeler değerlendirme dışı bırakılmıştır.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; davacı marka başvurusundan çıkartılan ve eldeki davaya konu edilen “Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler.” emtiaları ile davalı şirkete ait redde mesnet markalar kapsamında yer alan ve bilirkişi raporunda kırmızı ile renklendirilen emtiaların aynı, aynı tür veya benzer olduğu tespit edilmiştir. Zira karşılaştırılan bu emtialar; benzer tüketici kesimine hitap ederler, benzer ihtiyaçları giderirler, aralarında rekabet veya birbiri yerine ikame imkânı bulunur, benzer yerlerde satılırlar, dağıtım kanalları ortaktır.
Dava konusu … sayılı marka başvurusu incelendiğinde; düz beyaz zemin üzerine büyük harflerle yazılmış “…” ibaresinden oluştuğu görülmektedir. Markada başkaca bir unsurun bulunmaması karşısında markanın esaslı unsurunun “…” olduğu kanaatine varılmıştır.
Redde mesnet markalar incelendiğinde; 2018 104310 tescil numaralı “…” markası hariç markaların tamamının “…” ibaresini içerdiği, markaların, ürün aroması ile paralel renklerle kompoze edildiği, markalardan 2018 104358 tescil numaralı ve “… ….” markası hariç markaların “…” markasını da içerdiği görülmüştür. Bu noktada, davacı tarafın beyanları kapsamında “çatı marka” kavramına da kısaca değinilecektir. Bilindiği üzere, halk tarafından bilinen ve belirli bir firmanın ürünlerinin çoğunluğunda yer alan bir çatı markası veya bir firmanın ticaret unvanının kılavuz unsuruyla birlikte kullanılan ikincil kelime unsurlarından oluşan markalara uygulamada sıklıkla rastlanmaktadır. Bu tip markalarda yer alan ikincil kelime unsurlarının aynısının veya benzerlerinin başka bir markada yer alması halinde, markaların benzerliği değerlendirmesinde çatı markası (veya ticaret unvanı kılavuz unsuru) arka planda bırakılarak inceleme yapılacaktır. Nitekim bu tip markalarda esas olarak korunmak istenen ve markasal ayırt ediciliğe katkı sağlayan unsur, çatı marka haricinde kalan ve ayırt ediciliği bulunan sair ögelerdir.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; “…” ibaresinin belirli bir ayırt ediciliğe ulaşmış olması, çekişme konusu ürünlerin üreticileri tarafından aynı marka altında sıklıkla farklı atıştırmalık ürünlerin de üretilmesi, “…” ibaresi tek başına her ne kadar yüksek derecede ayırt edici olmasa da, davalının “…/…” markalarına aşina olan aralarında çocukların da bulunduğu tüketicilerin bir kısmı dahi olsa, aynı raflarda ve üzerinde etraflıca düşünmeksizin karar verdiği ürünler üzerinde “…” ibaresini görmesi halinde, davalı markalarını anımsayabileceği, aynı seriden olduğunu düşünülebileceği, Yargıtay’ın yerleşik kararlarına belirtildiği üzere, ilgili tüketicinin bir kısmı bakımından dahi karıştırma tehlikesinden bahsedilmesinin, iltibas değerlendirmesi bakımından yeterli olması, “MIX” ibaresinin, özellikle çekişme konusu emtialar bakımından markaya radikal bir farklılık katmaması karşısında taraf markaları arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Nitekim; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin başka uyuşmazlıklara ilişkin olarak vermiş olduğu; 02.12.2019 tarih 2018/4010 E 2019/7708 K sayılı …” kararlarında da; bu markaların, “…” markaları ile iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olduğu kabul edilmiştir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan incelemede; davalı yanın, “…” ibaresini, NICE Sınıflandırma Sistemi’nin 30. sınıfında yer alan “kek” emtiasında uzun yıllardır yoğun şekilde kullandığı, bu marka altında üretilen ürünlerin yurtiçi ve yurtdışına pazarlandığı, markanın tanıtılması için çok sayıda firma ile reklam anlaşmaları yapıldığı ve nihayeten davalı tarafından sunulan evvelce görülmüş yargılamalarda, anılan ibarenin tanınmış marka olarak tespit edildiği görülmüştür. Bununla birlikte; davaya konu ürünler arasında “kek” emtiasının bulunmaması, davalının tek başına “…” ibaresine tanınmışlık kattığı yönünde delil bulunmaması, anılan ibarenin yaratım bir ibare de olmaması karşısında davalıya ait tanınmış markaların ayırt ediciliğinin düşebileceği yahut marka itibarından haksız şekilde yararlanılabileceğine ilişkin olarak mahkememizde kanaat oluşmamış olup SMK 6/5. madde bağlamında tescil engelinden bahsedilemeyeceği, bu konunun, SMK 6/1. madde anlamında iltibası artıran bir hal olarak değerlendirilebileceği kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcı peşin alındığından bu hususta ayrıca harç tahsiline yer olmadığına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 11,50 TL vekalet harcı, 155,50 TL posta, 2.100,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.428,40 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … Gıda Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin yapmış olduğu 34,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … Gıda Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’ne verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, davacı vekili, davalı şirket vekili ve davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.07/07/2022