Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/52 E. 2022/297 K. 16.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/52 Esas – 2022/297
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/52 Esas
KARAR NO : 2022/297
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali-Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 16/02/2022
KARAR TARİHİ : 16/11/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/12/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali-Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 16/02/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalı … Yatırım İnşaat Beton Otomobil Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin, “… … A.Ş. + Şekil” ibaresinin 19’uncu, 35’inci, 36’ncı ve 37’nci NİCE sınıflarında tescili amacı ile davalı Türk Patent ve Marka Kurumu’na 13.10.2020 tarihli ve … numaralı marka tescil başvurusunda bulunduğunu, müvekkili şirketin, söz konusu marka tescil başvurusuna itiraz ettiğini, Markalar Dairesi Başkanlığı’nın E-71248886-130-210265888 sayılı, 04.06.2021 tarihli ve “Karar Yazısı2020/124476” konulu kararı (Ek-2) ile, “(…) md 6/1 kapsamında yapılan inceleme sonucunda markaların görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzer oldukları, aynı/aynı tür/benzer malları/hizmetleri kapsadıkları ve bu nedenle markalar arasında ilişkilendirilme dahil karıştırılma ihtimalinin bulunduğu sonucuna ulaşıldığından itiraz gerekçesinin yerinde bulunduğu” tespitiyle başvurudan 35, 36 ve 37. sınıfların çıkartıldığını, yapılan YİDK başvurusu sonucunda, Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu, 16.12.2021 tarihli, E-29822383-000-210729475 sayılı ve “… sayılı YİDK Kararı” konulu kararında, “(…) başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markaların benzerlik düzeyinin ve markalar kapsamında yer alan mallar/hizmetlerin benzerlik durumu birlikte değerlendirildiğinde, başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markalar arasında 6769 s. SMK’nın 6/1 maddesi hükmü anlamında ilişkilendirilme/karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkmayacağı kanaatine varıldığı (…)” gerekçesiyle; “itirazın reddine” karar verildiğini, verilen kararlar sonucunda “Sınıf 19: Bu sınıfa dahil biçimlendirilmemiş halde malzemeler: kum, çakıl, mıcır, asfalt, zift, çimento, kireç, alçı, sıva, beton, blok mermer. Beton, alçı, toprak, kil, taş, mermer, ahşap, plastik veya sentetik malzemelerden imal edilmiş ve şekil almış yapı/inşaat/yol yapımı ve benzer amaçlı malzemeler: metalden olmayan binalar/yapılar, yapı elemanları, direkler, bariyerler, tabii veya sentetik ısı ile yapıştırılabilen kaplamalar, çatılar için ziftli kartonlar, ziftli kaplamalar, ahşap ve sentetik malzemeden kapı ve pencereler. Yollar için metal, mekanik ve aydınlatmalı olmayan trafik işaretleri. Beton, taş veya mermerden yapılmış anıtlar, heykeller. İnşaatlar için cam ürünleri. Metalden olmayan prefabrik yüzme havuzları. Akvaryum kumları.” mal ve hizmetleri açısından tescil işlemlerinin devam ettiğini, müvekkilinin, “…” ibaresinin geçtiği markaların sahibi olduğunu, 2010/82432, 2013/63966, 2012/84048, 2011/20664, 2006/10103 sayılı markaların müvekkili adına tescilli olduğunu, davaya konu markanın, müvekkiline ait markalarla benzer hatta aynı olduğunu, dava konusu ibarede yer alan “…” ibaresinin, “…” kelimesindeki sessiz harflerden oluşan bir kısaltma; dava konusu ibarede yer alan “A.Ş.” ibaresinin de, şirket türünü gösteren bir kısaltma olduğunu, dava konusu markada dikkat çeken unsurun “…” ibaresi olduğunu, markaların aynı seriden olduğunun düşünüleceğini, Türk Patent ve Marka Kurumu’nun, 2018/70862 numaralı “… …” başvurusunu, 2018/09483 numaralı “…” başvurusunu, 2015/24663 numaralı “… invest group” başvurusunu, 2013/34771 numaralı “büyük …” başvurusunu, 2012/52982 numaralı “toru un” başvurusunu, 2012/37759 numaralı “toru unun” başvurusunu, 2018/81899 numaralı “torungıda 1981 sepetinizi keyifle doldurun” başvurusunu, 2015/78734 numaralı “hacı …” başvurusunu, 2010/66691 numaralı “…” başvurusunu müvekkili tarafından yapılan itirazlar üzerine reddettiğini, davaya konu marka başvurusunda kalan 19. sınıftaki emtiaların, müvekkili şirketin markalarının tescilli olduğu mal ve hizmetlerle benzer olduğunu, markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunduğunu, müvekkili adına tescilli markaların, 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/4-5’inci maddesi kapsamında tanınmış markalar olduğunu, “…” ibaresinin aynı zamanda müvekkilinin ticaret unvanı olduğunu ve SMK 6/6. madde uyarınca da tescil engeli bulunduğunu, davalı şirketin iyi niyetli olmadığını ifade ederek “Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 16/12/2021 sayılı … sayılı kararının iptali ile, … sayılı markanın hükümsüzlüğüne” karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 08/03/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; İş bu davanın haksız, usule ve yasaya aykırı olduğunu, somut olayda başvuru markası ile davacının markaları yan yana incelendiğinde, taraf markaları arasında başvuru markasının esas unsuru olan “…” ibaresi ile davacı markalarının esas unsuru olan “…” ibaresinin benzerliğinden hareketle, düşük düzeyde işaret benzerliği bulunduğunu, somut olayda taraf markaları arasındaki benzer emtiaların, iltibas tehlikesinin önlenebilmesi açısından başvuru markası kapsamından çıkartıldığını, 19. sınıftaki mallar bakımından iltibas tehlikesi bulunmadığını, somut olayda davacının “…” esas unsurlu markalarının tanınmışlığını ispatlayamadığını, davalı markasının davacı markalarının çıkarlarına zarar vermesi ve itibarından haksız yararlanmasının da mümkün olmadığını, başvuru markası incelendiğinde, anılan markanın birebir davacıya ait ticaret unvanında kullanılmadığını, aksine başvuru markasının esas unsurunun marka sahibi olan diğer davalı şirketin ticaret unvanında kullanılmış olduğunu, davacının, kötü niyet iddiasını ispatlayamadığını, beyan ederek “davanın reddine” karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Yatırım İnşaat Beton Otomobil Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi vekili 29/05/2022 tarihli beyan dilekçesinde özetle; Davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu, müvekkili şirketin markasının esas unsuru olan “…” ibaresi ile davacı markalarının esas unsuru olan “…” ibaresi arasında düşük düzeyde bir benzerlik bulunduğunu, ancak markaların logolarının birbiriyle tamamı ile farklı olduğunu, herhangi bir çağrışım uyandırmadığını, markalar arasında iltibas bulunmadığını, uyuşmazlığa konu “…” kelimesinin kökeninin eski Türkçedeki torum “yeni doğmuş deve” kelimesinden geldiğini, söz konusu ibarenin genel kullanılan bir kelime olması ve tanımlayıcı doğası gereği tek başına tescilinin mümkün olmadığını, sadece esas unsurlarındaki benzerliğin ki aynı ibare değil benzer bir ibarenin olmasının sicilden terkinine karar verilmesi sonucunu doğurmayacağını, bu durumun hayatın olağan akışında beklenilmeyecek bir durum olduğunu, aksi halde ülkemizde neredeyse marka tescilinin imkansız olacağını, beyan ederek “davanın reddine” karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … nolu “Şekil+… … A.Ş” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davacıya ait ticaret unvanı ile davalı markası arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalı şirketin kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, davacıya ait ticari sicil kayıt bilgileri temin edilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin “Şekil+… … A.Ş” ibaresini 19, 35, 36 ve 37. sınıfta bulunan mal ve hizmetlerin tescili amacıyla 13.10.2020 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 28.12.2020 tarih ve 363 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 23.02.2021 tarihinde 2006/10103, 2010/82432, 2011/20664, 2012/84048, 2013/63966 sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1, m.6/5 ve m.6/6 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, yayına yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca incelenmesi sonucunda marka tescil başvurusundan bir kısım hizmetlerin çıkarılmasına karar verildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 29.07.2021 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 16.12.2021 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 04.04.2022 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere dava konusu marka kapsamında yer alıp eldeki davaya konu olan “19.SINIF: Bu sınıfa dahil biçimlendirilmemiş halde malzemeler: kum, çakıl, mıcır, asfalt, zift, çimento, kireç, alçı, sıva, beton, blok mermer. Beton, alçı, toprak, kil, taş, mermer, ahşap, plastik veya sentetik malzemelerden imal edilmiş ve şekil almış yapı/inşaat/yol yapımı ve benzer amaçlı malzemeler: metalden olmayan binalar/yapılar, yapı elemanları, direkler, bariyerler, tabii veya sentetik ısı ile yapıştırılabilen kaplamalar, çatılar için ziftli kartonlar, ziftli kaplamalar, ahşap ve sentetik malzemeden kapı ve pencereler. Yollar için metal, mekanik ve aydınlatmalı olmayan trafik işaretleri. Beton, taş veya mermerden yapılmış anıtlar, heykeller. İnşaatlar için cam ürünleri. Metalden olmayan prefabrik yüzme havuzları. Akvaryum kumları.” emtiaları, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet 2012/84048 sayılı marka kapsamında yer alan “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için İnşaat, yol yapımı, tamirat, kaplama amaçlarıyla kullanılan kum, çakıl, mıcır, asfalt, zift, çimento, alçı gibi malzemeler Beton, alçı, toprak, kıl, doğal ve yapay taş, ahşap, plastik veya sentetik malzemelerden imal edilmiş ve şekil almış yapı / inşaat / yol yapımı ve benzer amaçlı malzemeler, yapı elemanları, taşınabilir bu malzemelerden yapılar, direkler, bariyerler (ahşap ve sentetik malzemeden kapı ve pencereler dahil) Yollar için metal, mekanik ve aydınlatmalı olmayan trafik işaretleri Beton, taş veya mermerden yapılmış anıtlar, heykeller Tabaka veya şerit halinde tabu veya sentetik yüzey kaplamaları, ısı ile yapıştırılabılen sentetik kaplamalar, çatılar için ziftli kartonlar, ziftli kaplamalar İnşaatlar için cam ürünleri Metalden olmayan prefabrik yüzme havuzları Akvaryum kumları mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri.” hizmetleri ile benzerdir. Zira bir malın üretilmesinin doğal sonucu, o malın satışı/pazarlanmasıdır. Başka bir deyişle; 35.sınıfta yer alan pazarlama hizmetinden bahsedebilmek için ortada pazarlamaya konu imal edilmiş ürün bulunması gerekmektedir. Dolayısıyla bir mal ile o malın pazarlanması hizmeti arasında birbirini tamamlayıcı işlev bulunmaktadır.
Davaya konu markanın; beyaz zemin üzerine, üstte yan yana apartman görselleri ve içinde büyük harflerle yazılmış “…” ibaresi ve altında “… A.Ş.” ibaresinden oluşan kompozisyon marka olduğu görülmüştür. Markada yer alan “A.Ş” ibaresinin, 6102 sayılı TTK’da düzenlenen şirket türlerinden birisi olan “Anonim Şirket”in yasal kısaltması olması, markada yer alan görselin ise başvuru/tescil sınıfları bakımından ayırt edicilik katan bir ibare olmaması, bu ibarelerin markaya herhangi bir aidiyet katmaması ve “söz görünümden yüksek sesle konuşur” prensibi karşısında “… …” ibaresinin markanın esaslı unsuru olduğu kanaatine varılmıştır.
Davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet olup dava konusu marka kapsamındaki emtialar ile benzer hizmetleri içeren 2012/84048 sayılı marka incelendiğinde; kare bir zemin içinde mavi renkli bir zemin platformunun üstünde beyaz renklerle üç adet dikey çizgi unsuruna yer verildiği, bu çizgilerin tabanlarının aynı hizada olduğu, ancak tavanlarının farklı yüksekliklerde sonlandığı, bu çizgi unsurunun altında “…” ibaresine ve “CENTER” ibaresine yer verildiği, “CENTER” ibaresinin somut ayırt edici niteliğinin bulunmadığı, “söz görünümden yüksek sesle konuşur” prensibi karşısında çizgi unsurunun arka planda kaldığı ve söz konusu markanın esaslı unsurunun “…” ibaresi olduğu tespit edilmiştir.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; dava konusu marka kapsamındaki emtialar ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet 2012/84048 sayılı marka kapsamındaki bir kısım hizmetlerin benzer olduğu, dava konusu markanın esas unsurunun “… …” ibaresi, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markanın esaslı unsurunun “…” ibaresi olduğu, “…” kelimesinin “Bir kimseye göre çocuğunun çocuğu” anlamına geldiği ve bu nedenle davaya konu emtialar bakımından somut ayırt edici niteliği haiz olduğu, markalarda müşterek olarak bulunan “…” kelimesinden kaynaklı olarak görsem, işitsel ve kavramsal olarak benzer oldukları, başvuru markasında bulunan “…” kelimesinin “…” kelimesine atıfta bulunması nedeniyle yeterli derecede ayırt ediciliğinin bulunmadığı, “-OĞLU” ekinin markaları birbirinden uzaklaştırmaya yetmediği, buna göre, daha önce 2012/84048 sayılı “…” esas unsurlu markayı gören, işiten, bu markalı hizmetlerden yararlanan ilgili tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu “… …” esas unsurlu markayı davaya konu emtialar üzerinde gördüğünde veya işittiğinde, davaya konu emtialardan faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içerisinde, bu marka ile 2012/84048 sayılı marka arasında ilişki kurabileceği, bu marka ile 2012/84048 sayılı markanın aynı ticari kökenden geldiği hususunda yanılsamaya düşerek tüketim tercihinde bulunabileceği, bir kısım tüketici kesiminin markaların farklı ticari kökeni işaret ettiğini algılama ihtimalinde dahi bu kez marka sahipleri arasında idari ya da ekonomik bir bağlantı bulunduğu yönünde yanılsamaya düşebileceği, dolayısıyla karşılaştırılan bu markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/4 hükmüne göre; Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4.Baskı, İstanbul 2018, s.344-345) Bir markanın Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın Türkiye’de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.02.2019 tarih 2017/3943 Esas 2019/1154 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, Türkiye’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce Türkiye’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde Y11HD; 18.09.2019 tarih, 2018/790 E 2019/5512 K; Y11HD; 20.11.2018 tarih, 2017/1345 E 2018/7216 K)
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacı yan “…” markasının kendi adına tanınmış marka olduğunu iddia etmiştir. Bu doğrultuda Türk Patent Markalar Sicilinde yapılan araştırmada bu ibarenin davacı adına tanınmış marka olarak tescil edilmediği görülmüştür. Bununla birlikte davacı tarafından dosyaya sunulan katalog ve faturalar da incelenmiş olup sunulan bu belgelerin markanın tanınmışlığı konusunda ispata elverişli olmadığı kanaatine varılmıştır. Öte yandan mahkememizce oluşturulan ve içinde sektörden bilirkişinin de bulunduğu bilirkişi heyeti vasıtasıyla Google arama motoru üzerinden “…” anahtar kelimesi ile yapılan araştırmada davacı firmaya ait sonuçların çıktığı, mezkûr firmaya ait internet sitesinin incelemesinde sektörde belirli bir bilinirliğe ulaştığı görülmüştür. Bu doğrultuda somut olaya bakılacak olursa; yukarıda ifade edildiği üzere davacı her ne kadar sektörde belirli bir bilinirliğe ulaşmışsa da markaların tanınmış marka olarak kabulü, ve bu doğrultuda davalı başvurusunun daha kolay hatırlanır olması yahut markanın itibarına zarar verilmesi, ayırt ediciliğinin düşmesi sonuçlarına yol açılacağının somut ve inandırıcı delillerle ispatlanamadığı görülmekle SMK 6/5. maddesinin uygulama şartlarının oluşmadığı, davacının bilinirliğinin, SMK 6/1. madde anlamında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi riskini artıran bir sebep olarak değerlendirilebileceği kanaatine varılmıştır.
SMK’nın 6/6 maddesine göre; “tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.”
Bu hüküm kapsamına, kişilik haklarından isim hakkı ile fotoğraf üzerindeki hak, FSEK kapsamında telif hakları ve sınaî haklar olan marka, tasarım, patent, faydalı model, coğrafi işaret, ticaret unvanı, işletme adı ve alan adı girer. Bir alan adının SMK m. 6/6 hükmü uyarınca korunmasının istenebilmesi için, o alan adının fiilen kullanıldığı faaliyet konuları kapsamı ile aynı/benzer konularda bir marka kullanımının söz konusu olması gerekir.
Ticaret unvanı, bir tacirin ticari işletmesine ilişkin işlemlerinde kullandığı addır. Markalar, eşya ile işletme arasındaki ilişkiyi kurar ve farklı işletmelerin ürettiği benzer emtiayı birbirinden ayırt etmeye yarar. Buna karşılık, ticaret unvanları ise işletmenin kendisini tanımlar. Şirketlerin ticaret unvanları tescil edilirken, faaliyet alanına her türlü mal ve hizmetin yazılması mümkün olduğundan ve ticaret unvanının bu alanların hepsinde kullanma gibi bir yükümlülük bulunmadığından, ticaret unvanının fiilen kullanıldığı mal ve hizmetler bakımından, 6769 sayılı SMK’nin 6/6 maddesi anlamında sahibine öncelik hakkı sağladığının kabulü gerekmektedir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.03.2019 tarih 2017/5439 Esas 2019/2119 Karar sayılı kararında da, önceki tarihli ticaret unvanı nedeniyle sonraki tarihli aynı/benzer markanın başvurusunun engellenebilmesi için, salt ticaret unvanına ilişkin ticari sicil kayıtlarında yer alan iştigal alanlarına bakılmaması gerektiği, ticaret unvanının fiili olarak kullanıldığı mal ve hizmetler dikkate alınmak suretiyle iltibas değerlendirmesi yapılması gerektiği kabul edilmiştir.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacının ticaret unvanının çekirdek/esaslı unsuru “…” ibaresi iken davalının davaya konu başvurusu “… … A.Ş” biçimindedir. Davacının ticaret unvanını dava konusu marka tescil başvuru tarihinden önce fiili olarak kullandığı faturalara konu hizmetlerin dava konusu marka kapsamında yer alan emtialar ile aynı veya benzer olduğu hususu ispatlanamadığından davacı yanın ticaret unvanından kaynaklı üstün bir hakkının bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 12.06.2019, E:2018/2285 K:2019/4361)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet 2012/84048 sayılı markanın iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmalarının haricinde davalı şirketin kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; SMK m.6/1 hükmü koşulu somut olayda oluştuğundan davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜ ile; … sayılı YİDK kararının İPTALİNE,
2-Dava konusu … sayılı markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE,
3-6769 sayılı SMK m.27/6 hükmü gereği hükümsüzlük kararı kesinleştiğinde bir örneğinin re’sen TÜRKPATENT’e gönderilmesine,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcı peşin alındığından bu hususta ayrıca harç tahsiline yer olmadığına,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 23,00 TL vekalet harcı, 179,25 TL posta-tebligat, 2.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.363,65 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı … Yatırım İnşaat Beton Otomobil Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi tarafından yapılan 23,00 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
8-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa resen iadesine,
Dair, davacı vekili, davalı şirket vekili ve davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, HMK madde 341 ve madde 345 Hükümleri gereği; kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.16/11/2022