Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/487 E. 2023/298 K. 07.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/487 Esas – 2023/298
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/487 Esas
KARAR NO : 2023/298

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 27/12/2022
KARAR TARİHİ : 07/06/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 10/07/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 27/12/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalı şahsın … sayılı “…” ibareli marka başvurusunun yayınına müvekkili şirkete ait “…” esas unsurlu markalar dayanak alınarak itiraz edildiğini, itirazın … sayılı … kararı ile reddedildiğini, kararın hatalı olduğunu, müvekkili …’nın 1961 yılından bu yana özellikle bisküviler, krakerler, gofretler, pastalar, tartlar, kekler ve sair ürünlerin imali, ithali, ihracı ve ticareti alanında faaliyet gösterdiğini, müvekkili şirketin “…” ibareli markalarını ilk kez 2007 yılında ürettiğini ve piyasaya sunduğunu, 2007 yılından bu yana markalarını büyüterek seri marka haline getirdiğini, müvekkili şirketin “…” esas unsurlu markalarının tüketici nezdinde bilinir, tanınır markalar haline geldiğini, müvekkili şirketin “…” ibareli … sayılı tescilli ve tescil işlemleri devam eden … başvuru numaralı markaları bulunduğunu, dava konusu marka başvurusunun müvekkili şirket markaları ile görsel, işitsel ve kavramsal olarak ayniyet derecesinde benzer olduğunu, markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunduğunu, davalı şahıs marka başvurusunun müvekkili şirket markasını doğrudan içerdiğini, dava konusu markada “…” ibaresinin baskın olduğunu, markaya eklenen ayırt ediciliği düşük “…” ibaresinin markada farklılık yaratmadığını, dava konusu markanın 30. Sınıf malları kapsadığını, “…” ibaresinin gıda ürünleri için ayırt ediciliği düşük, tüketici kitlesince dikkate alınmayan, zihninde yer edinmesi mümkün olmayan bir ibare olduğunu, benzerlik karşılaştırmasının “…” ve “…” ibareleri arasında yapılması gerektiğini, davalı markasının sonuna eklenen “O” harfinin iltibas tehlikesini ortadan kaldırmadığını, dava konusu markanın müvekkili şirkete ait markalar ile birebir aynı mallar üzerinde tescil edilmek istendiğini, markaların hedef kitlesinin aynı olduğunu, ürünlerin satışının, pazarlamasının, kullanımının aynı veya benzer olacağını, aynı market raflarında yan yana satılacağını, her iki markanın kullanıldığı söz konusu ürünlerin gıda sektörüne ait ve günlük kullanıma yönelik hemen her marketten kolaylıkla kolay elde edilebilen ve çabuk tüketilebilen ürünler olduğunu, bu ürünlerin alımında tüketicilerin göstereceği dikkat derecesi ile harcayacağı zamanın normalden daha az olduğunu, tüketici grubunun önemli bir kısmını, ayırt etme ve dikkat kabiliyeti ortalama bir erişkine nazaran daha az olan çocukların oluşturduğunu, bu durumların markaların karıştırılması ve iltibas riskini arttıracağını, iltibas nedeniyle davalı şahıs markasının müvekkili şirket markaları arasına sızacağını, ortalama tüketicilerin davalı şahıs ile müvekkili şirketin idari/ekonomik bir bağlantı içerisinde olduğu yanılgısına düşebileceğini, müvekkili şirketin “…” ibareli markalarının tanınmış markalar olduğunu, dava konusu markanın tescili halinde müvekkili markasının ayırt edici karakterinin zedelenmesi ve davalı şahsın haksız kazanç sağlamasının söz konusu olacağını, davalı şahsın marka başvurusunun kötü niyetli olduğunu, müvekkili şirkete ait “…” ibareli markaların zayıf markalar olmadığını, aksine tescil edildiği emtia bakımından son derece ayırt edici olduğunu, müvekkili markalarının ayırt edicilik vasfını haiz olduğunun kesinleşmiş mahkeme kararlarıyla da sabit olduğunu beyanla; … …’nın … sayılı kararının iptaline, … sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili 04/01/2023 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Tüketicilerin taraf markalarının kaynaklarının farklı olduğunu anlayabileceklerini ve birbiriyle ilişkilendirmeyeceklerini, markaların kapsadığı hizmetler açısından benzer olarak algılanmalarının ya da karıştırılma ihtimalinin doğmasının mümkün olmadığını, davalı markasının “…”, davacı markalarının salt sözcük markası şeklinde oluşturulduğunu, davalı başvurusunda şekil unsurunun ortasında yer alan şerit üzerine “…” sözcük unsurunun yazıldığını, markada yer alan “…” ibaresinin tek başına anlamı bulunmayan fantezi ibare olduğunu, “…” sözcüğü ile birleştirilerek orijinal bir unsur oluşturulduğunu, davalı markasında kullanılan şekil, renk gibi unsurların oluşturduğu bütünselliğin davacı markalarında bulunmadığını, davalı markasında “…” ibaresinin geçmediğini, başvuru markasının dört hece on harften oluştuğunu, davacı markasının üç harf tek heceden oluştuğunu, “…” ibaresinin ayırt ediciliği düşük, sıradan, herkesçe bilinen bir sözcük olduğunu, davacının SMK 6/5 maddesi kapsamında sunduğu bilgi ve belgelerin tanınmışlık iddiasını ispatlamakta yetersiz olduğunu, davacının kötü niyete ilişkin iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili 23/01/2023 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkiline ait “…” markasının … anlamı bitkisel olan “…” ve “…” ibarelerinin birleşimi sonucu oluşturulduğunu, müvekkilinin marka adı altında bitkisel ve sağlıklı beslenme üzerine çalışmalar yaptığını, müvekkili markası ile davacı markaları arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerliğin söz konusu olmadığını, markalar arasında iltibas tehlikesinin bulunmadığını, davacı tarafın markalarının tanınmışlığını ve müvekkilinin kötü niyetli olduğunu ispatlayamadığını, müvekkili markasının bir bütün olarak incelenmesi gerektiğini, müvekkilinin dava konusu marka altında hazır gıda ürünleri satmadığını, bilinçli tüketim algısı yüksek olan ve sağlıklı beslenmek isteyen kitleye bitkisel ve sağlıklı beslenme üzerine çalışma yapan ürünleri satmayı amaçladığını, markaların hitap ettiği tüketici kitlesinin birbirinden tamamen farklı olduğunu beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı … Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … sayılı “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, marka işlem dosyasında ileri sürülen kullanmama def’inin yerinde olup olmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalı şahsın kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde dava konusu markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren … İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şahsın “…” ibaresini 30.sınıfta bulunan emtiaların tescili amacıyla 13.08.2021 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.10.2021 tarih ve 382 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın … sayılı markalarını mesnet göstererek itirazda bulunduğu, başvuru sahibinin bu itiraza karşı karşı görüş dilekçesi sunduğu, dilekçesinde … sayılı markaya ilişkin olarak kullanmama def’i ileri sürdüğü, yayına yapılan itirazın …’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından yeniden itirazda bulunulduğu, davalı şahsın itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren …’nun … sayılı … kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 31.10.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 06.03.2023 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, … izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. … değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Taraf markaları arasında karıştırılma ihtimaline yol açabilecek mahiyette bir benzerliğin bulunup bulunmadığı değerlendirmesine geçmeden önce, “kullanmama def’i” yönünden inceleme yapılacaktır.
Davacı yana ait … sayılı markanın kullanılıp kullanılmadığı incelenmiştir.
Somut olayda davalıya ait dava konusu markanın başvuru tarihi 13.08.2021’dir. Kullanım ispatı talep edilen markanın, dava konusu markanın başvuru tarihinde 5 yılı aşkın süredir tescilli olduğu, bu gerekçe ile davalının ilgili marka yönünden “kullanmama def’i” ileri sürebileceği tespit edilmiştir.
Davacı taraf, kullanımı ispat bakımından dosyaya herhangi bir belge sunmamıştır. Bu nedenle … sayılı marka, … kararının iptali davası bakımından dikkate alınmayacaktır.
Davacı şirketin hükümsüzlük davası bakımından mesnet gösterdiği … başvuru numaralı markalar, dava konusu markadan sonraki tarihli olduğundan incelemede dikkate alınmamıştır.
Bilirkişi raporunda yer verilen tabloda kırmızı renk ile işaretli mal ve hizmetler, taraf markalarında aynı/aynı tür emtiayı göstermektedir. Ayrıntılı olarak ifade etmek gerekirse; dava konusu marka kapsamında yer alan 30. Sınıf emtialar, davacının gerekçe olarak gösterdiği tüm markaların tamamında aynen yer almaktadır.
Sonuç olarak, dava konusu marka kapsamında yer alan tüm emtialar bakımından taraf markaları arasında “emtiaların aynı veya benzer olması” şartının sağlandığı kanaatine varılmıştır.
Davaya konu marka; “…” ibaresinden oluşan, arka planda bir daire şeklinin yer aldığı karma nitelikte bir markadır. Kelimeler standart bir yazı karakteri ile yazılmış, aynı satırda konumlandırılmış ve kelimelerin yazımında kırmızı renk kullanılmıştır. “…” ibaresinin herhangi bir anlamı tespit edilememiştir. Dava konusu marka kapsamında herhangi bir kelime ön plana çıkarılmamış, her iki kelime aynı satırda aynı punto ile yazılmıştır. Fakat, “…” kelimesi, “Yemek pişirilen yer, aş damı.” ve “Yiyecek kültürünün tamamı.” anlamlarına sahip bir kelime olarak, gıda grubu emtia bakımından ayırt ediciliği bulunmamaktadır. Bu nedenle, dava konusu markada, esas unsur niteliği taşıyan kelime “…” ibaresidir.
Davacıya ait gerekçe markalar ise; “…” ibaresini ortak olarak içermekte, “…” kelimesinin sonuna gelecek şekilde “…”,…”, “…” ibarelerini bulundurmaktadır. Gerekçe markalardan ikisi ise; sadece “…” ibaresinden oluşmaktadır. Davacıya ait markaların bir kısmı siyah renk ile oluşmuş kelime markası iken, diğer dört adet marka sarı ve pembe renklerden oluşmaktadır. Markalar herhangi bir şekil unsuru içermemektedir. “…” ibaresi …’de “uymak, uygun, zinde” anlamına gelmektedir. Davacı markalarında yer alan “…” ibaresi ise, …’de de kullanılan “…” kelimesinin …’deki karşılığıdır. “dizin, fihrist” anlamında kullanılmaktadır.
Taraf markaları … olarak karşılaştırıldığında; dava konusu marka kapsamında yer alan tüm emtialar davacı markalarında yer alan emtialar ile aynı/aynı tür olmakla birlikte, taraf markaları arasında benzerlik bulunmadığı, markaların görsel, işitsel ve kavramsal olarak farklı olduğu, dava konusu markanın kompozisyonun davacı markaları ile ilişkilendirilebilir olmadığı, davacı markalarında esas unsur “…” kelimesi olmasına karşın, dava konusu markanın esas unsurunun “…” ibaresi olduğu, taraf markalarında esas unsurun hece yapısı ve sayısı farklı olduğu gibi, taraf markaları farklı ses ile bittiği, sonuç olarak “…” ve “…” ibarelerinin görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzer olmadığı, bütün olarak bakıldığında dava konusu markanın davacı markalarının imajından uzaklaştığı, tüketicinin taraf markalarını aynı/aynı tür ya da benzer ürünler üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlayabilmelerinin mümkün olduğu, taraf markalarının birbiri ile ilişkilendirme ihtimalinin bulunmadığı, somut olayda markaların karıştırılması/ilişkilendirilmesi ihtimaline dayalı olan nispi tescil engeline ilişkin şartların oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Nitekim … sayılı kararına konu iş bu davaya emsal teşkil edebilecek başka bir uyuşmazlıkta; “…” ibaresi ile “…” ibareli markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi doğuracak derecede benzerlik bulunmadığı hususu benimsenmiştir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak … bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, … bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacı tarafça dava aşamasında, dosyaya bir kısım mahkeme kararları, ambalaj örnekleri, gıda üretim izni belgeleri, (2018-2022 tarih aralığına ilişkin) faturalar sunulmuştur. Mahkeme kararlarının çoğunda, tanınmışlık ile ilgili bir değerlendirme yer almamakta, bir kısmında ise tanınmışlığın ispatlanamadığı şeklinde değerlendirme bulunmaktadır.
Somut uyuşmazlık bakımından incelendiğinde davacı tarafça dava dosyasına sunulan bilgi ve belgeler kapsamında davacı yana ait “…” ibareli markanın tanınmış olduğuna dair bir kanaat oluşmadığı, davacı markasının tanınmış olduğu kabul edilse dahi, taraf markalarının benzer olmadığı gözetildiğinde, davalıya ait markanın, davacıya ait markaların ayırt edicilik karakterine ve itibarına zarar vermesi ve tanınmışlığından haksız yarar sağlanması ihtimallerinin somut olay bakımından mevcut olmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (…)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şahsın kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 99,20 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 37,10 TL vekalet harcı, 3.500,00 TL bilirkişi ücreti, 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 206,00 TL tebligat ücreti olmak üzere toplam 3.949,92 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … tarafından yapılan 51,20 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı …’a verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı … vekilinin yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde … Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.07/06/2023

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza