Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/462 E. 2023/312 K. 14.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/462 Esas – 2023/312
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/462 Esas
KARAR NO : 2023/312

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 12/12/2022
KARAR TARİHİ : 14/06/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 18/07/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 12/12/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacının “…” mağaza adı/markası ile “…” olarak tarif edilen konseptte 2008 yılından beri hızla büyüyerek, kendi adına tescilli yüzlerce markası ve yanında ulusal çapta bilinen 3. kişi firma ürün/markaları ile müşterilerine uygun fiyatlarla ve düşük maliyette kaliteli gıda ve tüketim malzemeleri sunma amacı güden sektörde tanınan ve saygın bir perakende satış firması olduğunu, alıcılarının ve tüketicilerinin her gelir düzeyinde müşteriler olduğunu, davacının … sayılı “… …” ibareli marka başvurusunun davalı firmanın … ve … sayılı markalarına dayalı olarak karıştırılma ihtimali gerekçesiyle dosyaladığı itirazları neticesinde diğer davalı … tarafından reddedildiğini, bu işlemin haksız ve hukuka aykırı bir işlem olduğunu, zira davacının dava konusu olan “…” ibaresini esas/tek unsur olarak ihtiva eden, önceki tarihlerde tescile bağlanmış …. sayılı markalarından gelen kazanılmış bir hakkının bulunduğunu, ayrıca taraf markalarının görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzemediğini, zira davalı firmanın redde mesnet alınan markalarında “…” ibaresinin ön planda olduğunu, dava konusu edilen markada ise “… …” kelime öbeğinin bütünsel olarak algılandığını, ayrıca taraf markalarının aynı/benzer emtialarda kullanılmayacağını, zaten de markalarda ortak olarak geçen “…” ibaresinin markasal hüviyette ayırt ediciliğinin düşük olduğunu ve herkes tarafından başka unsurlarla birlikte tescil edilebilecek bir ibare olduğunu, davacının “…” markasının tanınmışlığı ve önceki tarihlerde tescile bağlanmış olan markaları dikkate alındığında davacının dava konusu edilen marka ile seri markalar yaratma amacında olduğunun görülebileceğini ileri sürerek, … …’nın dava konusu edilen 07.10.2022 tarihli ve … sayılı kararının iptaline ve … başvuru sayılı markanın tescil prosedürünün başvuru yapılan tüm mal ve hizmetler yönünden devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili 28/12/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Taraf markalarının birbirleriyle karıştırılma ihtimali doğuracak derecede benzer olduğunu, bu nedenle davacının markasının reddedildiği emtiaların hitap ettiği ortalama tüketiciler açısından markaların aynı şirkete ait olduğu izleniminin uyanma ihtimalinin yüksek olduğunu, ayrıca redde mesnet alınan markalarda geçen “…” ibaresinin davalının çatı markası olması itibariyle markaların karşılaştırılması esnasında geri planda ele alınması gerektiğini, bu nedenlerle davadaki taleplerin reddinin gerektiğini savunmuştur.
Davalı … … Şirketi vekili 23/01/2023 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davalının 50 yıldan fazla süredir … sektöründe faaliyet gösteren, dünyaca tanınmış bir firma olduğunu, dava konusu edilen markanın davalının önceki tarihlerde tescile bağlanmış ve tanınmış olan markalarıyla görsel, işitsel ve kavramsal açılardan yakın benzer olduğunu, davalının ayırt ediciliği yüksek “…” markasının dava konusu edilen markada aynen geçtiğini, davacının markasında kullanılmış olan “…” ibaresinin işarete markasal hüviyette bir ayırt edicilik kattığının söylenmesinin mümkün olmadığını, davacının “…” ibaresini kendisine marka olarak tercih ederken davalının markasının haklı itibar ve ününden haksız kazanç elde etmeye çalıştığının açık olduğunu, davacının davalının ciddi yatırımlar sonucu ulaşmış olduğu tanınmışlığını ve saygınlığını kullanarak ortalama tüketici nezdinde iltibas yaratma ve davalının seri markalarını sulandırma gayesiyle hareket ediyor olduğunu, davalının “…” ibaresinin gerçek hak sahibi de olduğunu, zira bu markayı 2005 yılından beri yoğun ve ciddi bir biçimde kullandığını, davalının “…” markasının da … nezdinde … sayı tahtında tanınmış marka statüsüne alınmış olduğunu ileri sürerek, davadaki taleplerinin reddinin gerektiğini savunmuştır.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı … Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan …kararının iptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı …kararının hukuka uygun olup olmadığı, davacıya ait … sayılı “… …” ibareli marka başvurusu ile davalı şirkete ait redde mesnet … ve … sayılı markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, … sayılı marka bakımından ileri sürülen kullanmama def’inin yerinde olup olmadığı, davacının önceki tarihli markalarından kaynaklı müktesep hakkının bulunup bulunmadığı, hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi raporu aldırılmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren … İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davacının 28.01.2021 tarihinde … sayılı “… …” ibareli, 29.sınıfta bulunan emtialar için tescil başvurusunda bulunduğu, marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.04.2021tarih ve 370 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davalı yanın 11.06.2021 tarihinde … ve … sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1, m.6/3, m.6/5 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davacının 08.09.2021 tarihinde itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi sunduğu, dilekçesinde … sayılı markaya ilişkin olarak kullanmama def’i ileri sürdüğü, davalının 01.11.2021 tarihli kullanım ispat formu ibraz ettiği, yayına yapılan itirazın …’nca SMK m.6/1 hükmü uyarınca kabul edilerek marka tescil başvurusunun reddine karar verildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 30.03.2022 tarihinde itirazda bulunulduğu, davalı şirketin 20.04.2022 tarihli itiraza karşı görüş ibraz ettiği, yapılan itirazı değerlendiren …’nun … sayılı …kararı ile itirazın ve başvurunun reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 10.10.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, … izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. … değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, redde mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Davacının, … marka işlem dosyasında ileri sürdüğü kullanmama def’inin dinlenebilmesi için, SMK m.19/2 hükmüne göre, davalının itirazlarına mesnet aldığı markasının davacının dava konusu edilen markasının başvuru tarihinde en az 5 yıl süreyle tescilli olması gerekir. Kullanmama def’ine muhatap olan davalının … sayılı markasının tescile bağlandığı 08.12.2005 tarihi ile dava konusu edilen markanın başvuru tarihi olan 28.01.2021 tarihi arasında beş yıl geçmiş olduğundan, davalının bu markası özelinde somut uyuşmazlıkta ileri sürülen kullanım ispatı talebinin dinlenebilir olduğu değerlendirilmiştir. Bütün bunlara göre;
Somut olayda, incelenmesi gereken husus, davalının … sayılı markasının;
✓ Davalı tarafından,
✓ Tescilli olduğu emtialarda,
✓ … sınırları içerisinde,
✓ Ciddi bir şekilde,
✓ Markasal hüviyette,
✓ 28.01.2016–28.01.2021 tarihleri aralığında ve
✓ Tesciline uygun olarak, kullandığının ispat edilip edilemediği, noktalarında toplanmaktadır. Davalının … marka işlem dosyasına sunmuş olduğu belgeler incelendiğinde; davalının “…” ibareli markasının “…” emtialarında davalı firma tarafından 2016-2021 tarihleri aralığında yoğun ve ciddi bir biçimde kullanıldığının yeterli nitelikte, nicelikte ve içerikte delil ile ispatlanabildiği düşünülmektedir. Bu yüzden davalının huzurdaki davaya konu edilen …kararında redde mesnet alınan markalarından … sayılı markasına dayalı olarak SMK m.6/1 hükmü kapsamındaki korumadan sadece 29. Sınıfa giren “…” emtiası açısından yararlanabileceği kanaatine varılmıştır.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; davalının redde mesnet alınan … sayılı markası, davacının markasının reddedildiği 29. Sınıfa giren emtiaların tamamı yönünden tescillidir. Dolayısıyla davalının bu markası özelinde, somut uyuşmazlıkta emtia ayniyeti şartının gerçekleşmiş olduğu, ilave bir inceleme yapılmasına gerek kalmaksızın söylenebilecektir. Davalının redde mesnet alınan diğer markası olan … sayılı markasının da, “…” yönünden kullanıldığı/korunduğu, tespit edilmiş olmakla; bir gıda maddesi olan “…”in, davacının markasının kapsamına alınmak istenilen gıda maddelerinin tamamı ile, düşük seviyede de olsa ilintili bir emtia olduğu değerlendirilmektedir; zira bunlar benzer ihtiyaçları giderirler, benzer alıcı çevresine hitap ederler, son kullanıcıları ve hedeflenen tüketici profilleri aynıdır, dağıtım kanalları ve satış yerleri aynıdır ve bu emtialar üzerinde aynı/benzer markayı gören tüketicilerin markalar ve işletmeler arasında bağlantı kurması ihtimali doğar.
Dolayısıyla; somut uyuşmazlıkta, davacının markasının reddedildiği tüm emtialar yönünden ayniyet/benzerlik/türdeşlik şartının gerçekleşmiş olduğu kanaatine varılmıştır.
Taraf markaları … olarak karşılaştırıldığında; taraf markalarında, tarafların “…” ve “…” çatı markaları haricinde tek kelime unsuru hüviyetinde kullanılmış olan “…” ibaresinin ortaklığının, bu ibarenin yerleşik/bilinen anlamı itibariyle markasal hüviyette, dava konusu edilen emtialar açısından somut ayırt ediciliği yeterince haiz olmasının, işaretleri görsel, işitsel ve kavramsal açılardan yakınlaştırdığı değerlendirilmiştir. Bu ortaklık sebebiyle; potansiyel müşterilerin daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak tekrar marka tercihi yaptıkları ve bu nedenle de markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacakları gerçeği gözetildiğinde, davalının “…”lı markalarını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davacının “… …” ibaresinden oluşmuş markasıyla karşılaştığında bu markaları “benzer bulması” ihtimalinin doğduğu değerlendirilmiştir. Ayrıca; davacının markasının reddedildiği emtialar ile davalının markalarının tescilli olduğu/korunduğu emtiaların aynı/ benzer/türdeş emtialar olduğu ve işaretlerin bütünsel algı itibariyle birbirleriyle ilişkilendirilebilirliği karşısında üst düzey dikkate ve özene sahip tüketicilerin bile yanılgı yaşamalarının mümkün olacağı, zaten de taraf markalarının kapsamına giren emtiaların hitap ettiği tüketici kesiminin bu emtiaları satın aldığı anda dikkat/özen seviyelerinin yüksek olmadığı değerlendirilmiştir. Bu nedenlerle, “…” ibaresinin markasal hüviyette farklı firmalar/tacirler tarafından kullanılması halinde tüketicilerin söz konusu gıda ürünlerinin aynı şirketten veya ekonomik olarak bağlantılı şirketlerden/işletmelerden geldiği düşüncesine kapılma tehlikesinin karıştırma ihtimalini yarattığı, alıcıların iki farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlamaları halinde bile, her iki markanın sahibi arasında idari/işletmesel bir bağlantı bulunduğunu, ortak bir çalışma kapsamında iş yapıldığını düşünebilecekleri, davacının markasının, davalının markalarının tescilli olduğu/korunduğu gıda ürünleri açısından davalının hedef pazarındaki tüketici/müşteri kitlesi nezdinde karışıklık yaratabileceği değerlendirilmiştir.
Sonuç olarak; yukarıda detaylı olarak incelendiği üzere; davacının marka işlem dosyasına sunmuş olduğu kullanım ispatı talebi açısından somut uyuşmazlık ele alındığında dahi, taraf markaları arasında görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzerlik bulunduğundan ve davalının markalarının tescili kapsamına giren/korunduğu emtialar ile davacının markasının reddedildiği emtialar aynı/benzer/türdeş olduğundan, markaların karıştırılma ihtimalinin somut olayda bulunduğu, kanaatine varılmıştır.
Davacı yanın müktesep hak iddiası aşağıdaki şekilde değerlendirilmiştir:
…. . sayılı “…” kararında kazanılmış hak teşkil eden önceki markaların tespiti yönünden bazı kıstaslar getirmiştir.
…. . Sayılı kararına göre; Bir işletme tarafından uzunca süredir kullanılan markanın asli unsuru muhafaza edilerek ve markanın bu işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle, önceki markanın kapsadığı ürünlerin veya bir ürün çeşidinin tüketiciye yenilenmiş bir marka imajı ile sunulması ve bu yolla marka sahibi işletmenin piyasaya arz ettiği ürünlerinin de işletmesel köken olarak öncekilerle bağlantılı olduğu mesajını veren yeni markalar yaratmak amacıyla önceki markada yer alan asıl unsurun yanına başkaca asli ve/veya tali unsurlar ekleyerek oluşturduğu markaların seri marka olarak kabulü olanaklıdır. Bu tür markalar niteliği itibariyle 556 sayılı KHK’nın 55. maddesinde tanımlanan ortak markalara benzemekle birlikte; seri markalar, ortak markalarda mevcut olan bir grupta yer alan işletmelerin mal veya hizmetlerini diğer işletmelerden ayırt edilmesi fonksiyonu, teknik yönetmelik gibi özelliklere sahip olması gerekmeyen ve esasen ortak asli unsuru taşımakla birlikte her biri diğerinden bağımsız nitelikteki ticaret ve hizmet markalarıdır.
Bu karar içeriğinden de anlaşılabileceği üzere müktesep hakkın kabulü üç koşula bağlanmıştır. Bunlar:
• müktesep hak iddia edilen marka ile davaya konu markadaki asli unsurların muhafaza edilmiş olması ve eski markaya karşı hükümsüzlük davası açılacak sürenin dolmuş olması ve bu markanın çekişmesiz şekilde kullanılması,
• markalar arasında işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yaratılan izlenimin korunması,
• dava konusu markada, müktesep hak iddia edilen markaya nazaran kapsamın genişletilmemiş olması.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder. Hemen belirtmek gerekir ki; yukarıdaki şartlar sağlansa bile, sonraki tarihli marka başvurusu, itiraza mesnet markaya yakınlaşma ve bu yolla haksız yararlanma tehlikesi oluşturmamalıdır. Burada irdelenmesi gereken husus; marka olarak seçilen işaretin önceki tarihli kök seri markaların yenilenmesi suretiyle mi oluşturulduğu, yoksa itiraza mesnet markalar ile yakınlaşarak onunla iltibas tehlikesi doğurma tehlikesi oluşturacak şekilde mi mizanpajının yapıldığıdır. Daha ilk bakışta başvurunun kök markanın değil de, itiraza mesnet markanın yeni düzenlenmiş bir versiyonu olduğu yönünde ortalama tüketici nezdinde izlenim doğuyorsa, önceki kök markalardan kaynaklı müktesep hak şartlarının doğduğundan söz edilemez. Bu itibarla seri marka olarak tescili talep edilen işaret, kök markadan esaslı farklılıklar göstermemeli ve seri marka seçilirken itiraza mesnet markaya yakınlaşacak font, renk, mizanpaj değişikliklerinden kaçınılmalıdır. (….)
Müktesep hak iddiası bakımından hemen belirtmek gerekir ki; önceki tarihli markanın çekişme konusu olmaktan çıkması hali tek başına müktesep hak şartlarının doğumunu sağlamaz. Önceki tarihli markanın başvuruya konu emtialar bakımından aynı zamanda fiili olarak kullanıldığının da ispatlanması gerekir. Zira, müktesep hak müessesesinin kabul edilmesinin amacı, önceki tarihli markanın uzunca süredir kullanımı nedeniyle ilgili tüketici kesiminde oluşan imajın, sonraki tarihli marka başvurusuna sirayet etmesini sağlamaktır. Bu nedenledir ki, fiilen kullanılmayan önceki tarihli markanın ilgili tüketici kesiminde bir imaj duygusu oluşturduğundan söz edilemez. Olmayan imajın yenilenen yeni bir marka başvurusuna aktarımı da dolayısıyla söz konusu olamaz. Müktesep hak şartları bakımından yukarıda ifade ettiğimiz görüşü destekler nitelikte, …. sayılı kararında, önceki markanın fiilen kullanılmasını, müktesep hakkın doğumu bakımından gerekli görmüştür.

Somut olayda yapılan incelemede; Davacının müktesep hak iddialarına mesnet aldığı markalarının, bilirkişi raporunun 6-7. sayfalarında yer alan tablolarda belirtilen tescil tarihleri incelendiğinde; davacının sadece …. sayılı markalarının en az beş yıllık tescilli olma kriteri ile uyumlu olduğu görülmektedir. Bu markaların görsellerine bakıldığında; bu işaretlerin uyuşmazlık konusu markanın asli unsuru olan “…” ibaresini içermediği, “…” esas/tek unsurlu markalar oldukları görülmektedir. Halbuki; dava konusu edilen markada esas himaye altına alınması istenilen ve davalının markalarıyla benzerlik yaratan unsur, “…” ibaresidir. Davacının, “…” ibaresini içermeyen önceki tarihlerde tescile bağlanmış markalarına dayalı olarak “…”lı bir marka üzerinde “kazanılmış hak” iddia etmesi mümkün görülmemektedir.
Sonuçta; davacının, önceki tarihlerde tescilli markalarından gelen ve himaye görmesi gereken bir müktesep hakkının somut olayda bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL’nin mahsubu ile alınması gereken 99,20 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 37,10 TL vekalet harcı, 3.500,00 TL bilirkişi ücreti, 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 195,00 TL posta-tebligat ücreti olmak üzere toplam 3.938,92 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … … Şirketi tarafından yapılan 37,10 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … … Şirketi’ne verilmesine,
6- HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde … Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.14/06/2023

Katip ….
E-imza

Hakim ….
E-imza