Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/457 E. 2023/305 K. 09.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/457 Esas
KARAR NO : 2023/305

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 07/12/2022
KARAR TARİHİ : 09/06/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 13/07/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 07/12/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin otuz yılı aşkın bir süredir porselenden mamul ürünlerin üretimi ve satışı alanında faaliyet göstermekte olduğu, hali hazırda 6 kıtaya temin ettiği premium porselen maddesi ile üst düzey ürünler üretmekte ve satmakta olduğu, ticari faaliyetlerinin “…” ibareli marka ile yerine getirilmekte olduğu, … ibareli markanın yurt içi ve yurt dışında birçok ülkede bilinen ve tanınan markalarından olduğu, müvekkili şirkete ait … ibareli markanın sektöründe bilinen ve ayırt edici hale gelmiş bir marka olduğu, bu sebeple, hitap edilen tüketici kitlesi nezdinde bir marka algısı oluşmuş durumda olduğu, müvekkilinin hitap ettiği tüketici kitlesinin öncelikle … ve … ürünleri pazarı olmak üzere tüm tüketici gruplarını ve hizmet gruplarını kapsamakta olduğu, bu sebeple, müvekkili markasına dair yapılacak iltibas incelemesinde müvekkili markasının sektör bilinirliğinin dikkate alınarak gerçekleştirilmesi ve iltibas riskinin yüksekliğinin diğer markalara göre daha yüksek olduğunun değerlendirilmesinin gerektiği, ancak, kararda, müvekkili markasının gerek otuz yıllık geçmişi, gerek yaygın ve yoğun üretimi ve satışı ve gerekse de bilinirliğinin değerlendirilmemiş, genel bir değerlendirme yapılmak suretiyle karar tesis edilmiş olduğu, dava konusu markanın … ibaresinden oluşmakta olduğu, markanın siyah-beyaz yazı ile oluşturulmuş, ayırt ediciliğe etki edecek başka hiçbir unsurun kullanılmamış olduğu, markada yer alan “…” ibaresinin … dilinde “…” anlamına gelmekte olduğu, ilgili sektöründe de yaygın ve yoğun olarak kullanılan, özellikle … ürünleri alanını betimlemek amacıyla kullanılan bir ibare olduğu, bu sebeple “…” ibaresinin tescili talep edilen emtia bakımından ayırt ediciliği düşük bir ibare olduğu, markanın asli unsurunun … ibaresi olduğu, 6/1. Madde hükmüne göre iltibas riskinin oluşması için en önemli unsurlardan bir tanesinin taraflara ait markaların aynı alanda ve aynı emtiaları kapsayacak şekilde tescilli olmaları olduğu, bu şart yerine getirilmiş olup markalara ait ortak emtia 11. Sınıfta yer alan; “…(11) Aydınlatma cihazları (taşıtlar, iç ve dış mekanlar için aydınlatma armatürleri).” olduğu, müvekkili markasının … ibaresinden oluştuğu, “…” kelimesi ile “…” kelimesinin … ortak kök ibaresiyle başladığı ve kelimelerin sadece son harfinin farklı olmasının yeterli ayırt edicilik katmadığı, davalı markasının müvekkili markası … ile ilişkilendirilecek-karıştırılacak derece benzer olmaya devam etmiş olduğu, markaların okunuşları ve genel görünümlerinin de karıştırılacak derecede benzer olduğu, e-ticaretin yaygınlaştığı günümüzde sadece son harfinin farklı olduğu bir ibarenin orta düzeyli tüketici tarafından tercih edilirken dahi karışıklığa sebep olunacağı, müvekkilinin otuz yıllık ticari faaliyetleri neticesinde alanında bilinen ibare olan “…” mevcut iken “…” asıl ibareli markanın müvekkilinin bir başka markası şeklinde algılanacağı, ibarelerin yabancı dilde olması sebebiyle, hitap edilen orta düzeyli tüketici kitlesi nezdinde aynı kökten gelen bu kelimelerin ortak bir işletmeye ait olduğu algısının da uyanacağı, ancak, belirtilen hususların hiçbirisinin değerlendirilmemiş olduğu, genel görünümlerin farklı olduğu kanaati ile iltibasın oluşmadığının belirtilmiş olduğu, sunulan deliller ve müvekkili şirketin sektöründeki bilinirliğinin yeterince incelenmediği, hatalı karar verilmiş olduğu, faaliyetlerine 1981 yılından beri aralıksız ve fasılasız devam eden müvekkili şirketin, “…” markası ile 75 ‘ten fazla ülkede otel, restoran ve kafe masa üzeri kategorisinde önemli bir marka haline gelmiş olduğu, %100 yerli sermaye ile sadece …’ndeki fabrikasında dahi yıllık 7,5 milyon parça üretim gerçekleştirilmekte olduğu, ayrıca, …’ndeki 2 tesisiyle yıllık toplam 30 milyon parça ürünü başta ülkemiz olmak üzere uluslararası sahada sektör profesyonelleriyle buluşturmaya devam etmekte olduğu, müvekkiline ait … ibareli markanın yurt dışında 50’ye yakın ülkede tescil edilmiş olduğu, yaygın ve yoğun olarak ticari faaliyet yürütülmekte olduğu, gerek geçmişi gerek yaygın ve yoğun ticari faaliyetleri ve gerekse de bilinirliği dikkate alındığında, müvekkili markasının ülkemizin bilinen markalarından olduğu, müvekkilinin tüm bu yıllar boyunca markasına yatırım yaparak güvenilir bir marka imajı oluşturmuş olduğu, buna karşılık, ilişkilendirilecek derecede benzer olan davalı markasının bu haliyle tescilinin müvekkili markasının ayırt edici gücünü zayıflatacak ve bilinirliğinden haksız fayda elde edilmesine sebep olacağı, her iki halin de 6/5. maddeye açıkça aykırı olduğu, başvurucunun müvekkiline ait marka, faaliyet ve hizmetlerden haberdar olmadığının düşünülemeyeceği, başvurucunun müvekkilin ticari faaliyetlerinden haberdar olmaması düşünülemeyeceği gibi, aynı hizmet sınıfında, aynı unsurlardan oluşan ve bu derece yüksek benzerlik içeren markanın tescil konusu yapılmasının basiretli tacir hükümleriyle bağdaşmadığı, ticari hayatın olağan akışı çerçevesinde başvurucunun müvekkile ait tanınmışlıktan haksız fayda elde etme gayesi güttüğünün sabit olduğu, başvurunun 6/9. madde hükmü uyarınca reddine karar verilmesi gerektiği hususlarını beyan etmekte, …, …’nun 06.10.2022 tarih ve … sayılı kararının iptali ile … sayılı “…” ibareli marka edilmiş ise hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmektedir.
CEVAP:
Davalı … vekili 20/12/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Başvuru markasının “…” ibarelerinden oluştuğu, … dilimize “…” şeklinde çevrilebileceği, davacının “…” ibaresinin ise bilinen bir anlamının bulunmadığı ve görüldüğü üzere anılan markalar arasında kavramsal benzerlik olmadığı, başvuru markasının … şeklinde söylendiği ve okunduğu, davacının “…” esas unsurlu markalarının ise yazıldığı gibi okunduğu ve aralarında görsel ve sesçil farklılık da bulunduğu, anılan markaların genel izlenimleri ve bütünüyle bıraktıkları etkinin de farklı olduğu, bu nedenle taraf markaları arasında karıştırılacak derecede bir işaret benzerliği bulunduğundan söz edilemeyeceği ve 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesinde düzenlenen iltibas koşulunun ilk şartı olan işaret benzerliği koşulunun oluşmamış olduğu, davacının “…” esas unsurlu markalarının porselen-tabak sektöründe bilinir olduğunun tespit edilmiş olduğu, başvuru markasının ise sadece 11. Sınıfta yer alan “Aydınlatma cihazları (taşıtlar, iç ve dış mekanlar için aydınlatma armatürleri)” için tescil edilmek istendiği, davacının bilinir olduğu sektör ile başvuru markasının tescil edilmek istendiği sektörün oldukça farklı olduğu, kaldı ki taraf markaları arasında işaret benzerliği bulunmadığı için somut olayda zaten tanınmışlık koşulunun uygulanma kabiliyetinin bulunmadığı, başvurunun kötü niyetle yapıldığını gösterir kanıtların itiraz ekinde sunulmamış olduğu, ayrıca dava konusu marka başvurusunun, markanın yasada öngörülen amacına ve kendisinden beklenen iktisadi işlevlerine aykırı amaçlarla yapılmış bir tescil başvurusu olduğu yönünde yeterli kanaate ulaşılmamış olduğu, davacının sunmuş olduğu delillerin; davalının marka ticareti yapmak, yedekleme veya şantaj yahut davacıyı engelleme, pazara girişini güçleştirmek veya davacıya zarar verme kastıyla hareket ettiğini kabule yeterli bulunmamış olup, davalının başvurusunun kötü niyetli bir başvuru olduğunu ispat edemediği, hususlarını beyan etmekte ve davanın reddini talep etmektedir.
Davalı …, davaya cevap dilekçesi ibraz etmediğinden 6100 sayılı HMK m.128 hükmü gereği, dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmıştır.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı … Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … sayılı “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalı şahsın kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde dava konusu markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren … İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı …’ın “…” ibaresinin 11. sınıfta bulunan bir kısım emtiaların tescili amacıyla 07.08.2021 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında …’nca 27.08.2021 tarih ve 379 sayılı …’nde ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 27.10.2021 tarihinde … sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1, m.6/5 ve m.6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şahsın 26.11.2021 tarihli itiraza karşı görüş ibraz ettiği, yayıma yapılan itirazın …’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 06.05.2022 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren … …’nun … sayılı … kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 07.10.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 11.10.2022 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, … izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. … değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; davaya konu marka başvurusu kapsamında; 11. sınıfta yer alan malların;
Davacı şirkete ait … sayılı markanın tescil kapsamında 11. Sınıfta 01. Alt grupta yer alan mallar ile AYNI/AYNI TÜR olduğu tespit edilmiştir.
Davacı şirkete ait … sayılı markanın 35. sınıfta 05. Alt grupta yer alan “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için …. Aydınlatma cihazları (taşıtlar, iç ve dış mekanlar için aydınlatma armatürleri)…. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” hizmetleri ile İLİŞKİLİ MAL ve HİZMETLER olduğu tespit edilmiştir. Şöyle ki, bu malların ve hizmetlerin niteliği, amacı ve yöntemi aynı olmamasına rağmen, birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olduklarından, hizmetlerin sunulduğu yer genellikle malların satışa sunulduğu yerle aynı olduğundan ve hedeflenen halk kesimi aynı olduğundan benzerlik söz konusudur.
Dava konusu “…” ibareli marka; beyaz renkte zemin üzerinde siyah renkte düz kitap harfleriyle yazılmış “…” ibaresinden oluşmaktadır. Söz konusu marka, herhangi bir … unsuru içermemekte, iki kelimeden oluşmakta, ancak …’de “…, …” anlamlarına gelen … “…” ibaresinin markaya ayırt edicilik katmayan, özellikle … tekstili, … araç/gereçleri, dekorasyon ürünleri gibi ürünlerin satışında olmak üzere ticaret alanında sıklıkla kullanılan bir ibare olması nedeniyle markada tali unsur konumunda olduğundan markanın asli ve baskın usurunun “…” ibaresi olduğu görülmektedir.
Davacı şirkete ait davaya gerekçe markalar ise; beyaz zemin üzerine gri renkte küçük harflerle yazılmış ve “a” harfi üzerinde iki adet ince uzun yaprak formunda figürden oluşan oluşan “…” ibaresinden meydana gelen “…” markasından, bu ibareye “…” ibaresi eklenerek oluşturulmuş “… …” markasından ve … unsuru eklenmiş “…+…” markası ile ayrıca “…” ibarelerinin yer aldığı “…+… …” markasından oluşmaktadır. Davacı şirkete ait markaların asli ve baskın unsurunun “…” ibaresi olduğu görülmektedir.
Taraf markaları … olarak karşılaştırıldığında; marka işaretleri arasında ortalama düzeyde tüketici nezdinde sadece görsel bakımdan benzerlik olduğu, başvuru kapsamında yer alan ürünlerin ortalama tüketicinin göstereceği dikkat derecesinin orta düzeyde olduğu ve söz konusu aydınlatma cihazlarının tüketicinin sadece görsel olarak algıladığı veya giyim ürünleri gibi görsel inceleme ile yapılan seçim sonucunda satın aldığı türden ürünler olmadığı, bu nedenle markaların işitsel veya kavramsal bakımdan benzer olmadığı hususunun göz ardı edilemeyeceği, ortalama düzeyde tüketici nezdinde bir bütün olarak yaratacağı algı ve izlenim itibariyle taraf markaları arasında 6769 Sayılı Kanun m. 6/1 anlamında ilişkilendirme veya karıştırılma ihtimali bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak … bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, … bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı şirkete ait “…” ibareli markanın tanınmış olduğu iddiasına ilişkin sunmuş olduğu deliller ile marka işlem dosyasına sunulmuş olan deliller incelenmiştir. Sunulan delillerden “…” ibareli markaların davaya konu markanın başvuru tarihi itibariyle porselen sektöründe belirli bir düzeyde bilinirliği bulunduğu anlaşılmıştır. Ancak davacı yanca sunulan delillerin, davacıya ait “…” ibareli markaların SMK m.6/5 hükmü uyarınca …’de tanınmışlık düzeyini ulaştığını ispatlama bakımından yeterli nitelik ve nicelikte olmadığı, başvuru markası nedeniyle SMK m.6/5 hükmü koşulunun somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (…)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şahsın kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 99,20 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 37,10 TL vekalet harcı, 3.500,00 TL bilirkişi ücreti, 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 292,00 TL tebligat ücreti olmak üzere toplam 4.035,92 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı …’ın yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde …. Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.09/06/2023

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza