Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/456 Esas – 2023/265
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/456 Esas
KARAR NO : 2023/265
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 06/12/2022
KARAR TARİHİ : 24/05/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 06/06/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 06/12/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalı şahsın … sayılı “… … …” ibareli marka başvurusuna müvekkili şirkete ait “… …” ibareli markaya dayanılarak itiraz edildiğini, itirazın … …’nın … sayılı kararı ile reddedildiğini, müvekkili şirketin “… …” ibareli birçok markanın maliki olduğunu, müvekkili markalarının tescil sınıfları içerisinde eğitim öğretim hizmetlerinin de olduğu 41. Sınıf ve 09, 16, 18, 28, 40. Sınıfların yer aldığını, müvekkili şirketin ticaret unvanının da … … A.Ş. şeklinde olduğunu ve 10/09/2014 tarihinde tescil edildiğini, müvekkili şirketin kurulduğu tarihten bu yana eğitim ve öğretim sektöründe yer aldığını, bilinirliği ve marka değerinin yüksek olduğunu, dava konusu markanın müvekkili markası ile görünüş, renk, okunuş ve telaffuz açısından birebir aynı olduğunu, markaların aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzer olduklarını, dava konusu markanın esas unsurunu oluşturan “…” ibaresinin müvekkili markasını doğrudan çağrıştırdığını, dava konusu markada kullanılan “…” ibaresinin tasviri tanımlayıcı nitelikte jenerik bir tabir olduğunu, dava konusu markanın müvekkili markasına “…” harfi eklenerek oluşturulduğunu, bu durumun dava konusu markayı farklılaştırmadığını, dava konusu markanın müvekkili markası ile aynı sınıfta tescil edilmek istendiğini, markaların tüketici nezdinde iltibas yaratacağını, dava konusu markanın müvekkilinin bir alt veya yan markası olarak algılanacağını, dava konusu markanın tescili halinde müvekkili markasının itibarının zarara uğrayacağını ve davalının sebepsiz zenginleşmesine yol açacağını, haksız rekabet oluşturacağını, davalı şahsın marka başvurusunun kötü niyetli olduğunu beyanla; … …’nın … sayılı kararının iptaline ve … sayılı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili 19/12/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Taraf markalarının birbirinden bağımsız markalar olduğunu, dava konusu markanın “… … …” şeklinde bir sloganla tamamlandığını, davacı markasının ise “… …” ibaresinden oluştuğunu, … kavramının eğitim sektöründeki herkes tarafından kullanılabileceğini, davalının markasında yer alan aslan şeklinin davacı markasında yer alan … unsuruyla herhangi bir benzerlik göstermediğini, markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığını, markalar benzer bulunmadığından kullanım ispatı talebinin yeniden değerlendirilmediğini, …kararının usule ve yasaya uygun olduğunu beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili 06/01/2023 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin eğitim ve öğretim sektöründe faaliyet gösterdiğini, … nezdinde 16 ve 41. Sınıflarda tescilli … sayılı “… … …” ibareli markanın maliki olduğunu, dava konusu marka başvurusunu da aynı eğitim modelinde faaliyet yürütmek amacıyla yaptığını, müvekkilinin marka başvurusu ile davacı markasının görsel olarak benzemediğini, müvekkiline ait marka başvurusundaki ibarenin büyük ve renkli harflerle yazılmış, boyutu farklı olan ve “…” fontunda yazılmış ibare olduğunu, davacı markasında ise tek renkli ve tamamen farklı bir font kullanıldığını, müvekkiline ait marka için tasarlanan logoda bir aslan figürü kullanıldığını, mavi yeşil ve kırmızı renklerin ağırlıklı olduğunu, “…” ibaresinin özgün ve müvekkiline ait bir ibare olduğunu, markaların karıştırılma ihtimali bulunmadığını, markaların işitsel ve anlamsal açıdan da farklı olduklarını, 41. Sınıf hizmetlerin ortalama tüketici kitlesine hitap etmediğini, alanında bilgili bir tüketici kitlesi tarafından hedef olan markanın hizmetlerinin daha seçici algılanacağından markalar arasında benzerlik oluşması ihtimalinin tamamen azalacağını, hatta ortadan kalkacağını beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı … Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan …Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı …kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … sayılı “…”” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet … sayılı marka arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, marka işlem dosyasında ileri sürülen kullanmama def’inin yerinde olup olmadığı, davacının gerçek hak sahipliğinin bulunup bulunmadığı, davacı markasının tanınmış olup olmadığı, davacıya ait ticaret unvanı ile dava konusu marka arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalı şahsın kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde dava konusu markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren …. İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şahsın “…+… … “…”” ibareli marka başvurusu ile 41.sınıfta yer alan hizmetlerin tescili amacıyla 07.01.2021 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında …’nca 12.03.2021 tarih ve 368 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 10.05.2021 tarihinde … sayılı markayı mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1, m.6/3, m.6/4 ve m.6/6 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şahsın 08.07.2021 tarihinde itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi sunduğu, dilekçesinde kullanmama def’i ileri sürdüğü, davacının 16.02.2022 tarihli marka kullanım ispatı evrakı ibraz ettiği, yayına yapılan itirazın …’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 17.05.2022 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davalı şahsın 24.06.2022 tarihli itiraza karşı görüş ibraz ettiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren …’nun … sayılı …kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 07.10.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 17.01.2023 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, … izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. … değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Marka işlem dosyasında itiraza mesnet markanın kullanılmadığına ilişkin def’i ileri sürüldüğünden; …kararının iptali istemi bakımından bu husus ön sorun olarak incelenmiştir.
Somut olayda davalıya ait dava konusu markanın başvuru tarihi 07.01.2021’dir. Kullanım ispatı talep edilen markanın, dava konusu markanın başvuru tarihinde 5 yılı aşkın süredir tescilli olduğu, bu gerekçe ile davalının ilgili marka yönünden “kullanmama def’i” ileri sürebileceği tespit edilmiştir.
Davacı taraf, marka işlem dosyasına aşağıdaki delilleri sunmuştur:
• …adresinin web arşiv kayıtları (2015-2021 tarih aralığına ilişkin)
• … … tabelası içeren bina fotoğrafları
• …adresinde yayınlanan “BAŞARILARIMIZ” başlığı altında yayınlanan yazılar
• Davacı şirket tarafından düzenlenen faturalar (Eğitim öğretim ücreti, okul kıyafeti, ulaşım ücreti, yemek ücreti açıklamalarını içeren 2017-2021 tarih aralığına ilişkin faturalar)
Davacının itiraz aşamasında sunduğu belgeler incelendiğinde, “…” markasının “41. SINIF: eğitim ve öğretim hizmetleri” bakımından kullanıldığı değerlendirilmiştir. Bu nedenle; …kararının iptali istemi bakımından, davacının markasını “41. sınıf: Eğitim ve öğretim hizmetleri.” bakımından kullandığı değerlendirilerek, inceleme yapılacaktır.
…kararının iptali istemi bakımından yapılan incelemede; dava konusu marka kapsamında 41. sınıfta yer alan hizmetler bulunmaktadır. Davacıya ait marka ise; 09 / 16 / 18 / 28 / 40 / 41 / 43. Sınıflarda tescilli olmakla birlikte, kullanımı ispatlanan “41. Sınıf: Eğitim ve öğretim hizmetleri.” esas alınarak değerlendirme yapılmıştır. Buna göre; dava konusu marka kapsamında yer alan “41. Sınıf: Eğitim ve öğretim hizmetleri” bakımından, taraf markaları arasında “emtiaların aynı ve/veya benzer olması” şartının sağlandığı kanaatine varılmıştır.
Markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından yapılan incelemede; dava konusu marka, 41. Sınıf hizmetler bakımından tescil edilmiş olup, davacıya ait mesnet marka, hali hazırda 41. Sınıf hizmetler bakımından tescilli olup, bilirkişi raporunda yer verilen tabloda kırmızı renk ile işaretlenen hizmetler, taraf markalarında AYNI/AYNI TÜR emtiayı göstermektedir.
Dava konusu marka başvurusu; hem … hem kelime unsurlarını barındıran karma nitelikte bir markadır. Markada, “… …”, “…” kelime unsurları ile “…”nden oluşan bir … unsuru yer almaktadır. “…” ibaresi kırmızı renk ile, “…” ibaresi mavi arka plan üzerine beyaz renk ile, “…” ibaresi ise yeşil arka plan üzerine beyaz renk ile yazılmıştır. … unsuru ise mavi-beyaz renklerle oluşturulmuştur. “…” ibaresi; bir slogan olup, diğer unsurlardan çok daha küçük punto ile yazılmıştır. “…” ibaresi ise, “Öğretim programında yabancı bir dil öğretimine ağırlık veren okul” anlamını taşımakta olup, dava konusu hizmetler bakımından tanımlayıcıdır. Dava konusu marka başvurusunda, marka algısı yaratan kısım “…” ibaresidir. “…” ibaresi de anlamlı bir kelime olup, “Saçların uzun süre dalgalı veya kıvırcık kalmasını sağlamak için uygulanan işlem, permanant” anlamı taşımaktadır. “…” ibaresi, yazıldığı gibi okunmaktadır. “…” kelimesinin anlamı, davanın konusunu oluşturan hizmetler ile ilişkilendirilebilir değildir. Bu nedenle “…” ibaresi, ayırt edici niteliği yüksek bir marka olarak değerlendirilmiştir.
Davacı markası da yine hem … hem kelime unsurları içeren karma nitelikte bir markadır. Davacı markasında da “…” ibaresi bulunmakta olup, bu ibarenin marka vasfı bulunmadığı ifade edilmişti. “Eğitim ve öğretim hizmeti” sunan kişi ve şirketlerin, “…” ibaresini kullanması, taraf markalarının benzerliğini artıran bir unsur olarak değerlendirilemez. Davacı markasının esas unsuru “…” ibaresidir. “…” ibaresi yazıldığı gibi okunmakta olup, kelimenin herhangi bir anlamı tespit edilememiştir. Davacı markasında, mor ve siyah renkler kullanılmış olup, kelimelerin solunda üç adet çember üç adet çizgiden oluşan özgün bir … unsuru yer almaktadır.
Taraf markaları … olarak karşılaştırıldığında; dava konusu markanın gerek esas unsur bakımından gerekse bütünsel değerlendirmede davacı markasından görsel olarak farklılık taşıdığı, davacı markasının anlamlı bir kelime olmaması nedeniyle markalar arasında kavramsal benzerlikten de bahsedilemeyeceği, taraf markalarının aynı sesler ile başlayıp aynı sesler ile bittiği gözetildiğinde, aralarında işitsel olarak düşük seviyede bir benzerlik bulunduğu, fakat dava konusu hizmetlerin ilgili tüketicisinin dikkat, özen, algı seviyesinin yüksek olduğu gözetildiğinde, düşük seviyedeki işitsel benzerliğin ilişkilendirilme dahil karıştırılma ihtimaline yol açmayacağı, tüketicinin taraf markalarını aynı/aynı tür ya da benzer ürünler üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlayabilmelerinin mümkün olduğu, taraf markalarının birbiri ile ilişkilendirme ihtimalinin bulunmaması nedeniyle, somut olay bakımından markaların karıştırılması/ilişkilendirilmesi ihtimaline dayalı olan nispi tescil engeline ilişkin şartların oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
al veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (…) Bir markanın … Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın …’de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; … sayılı kararında belirtildiği üzere, …’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce …’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde… )
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak … bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, … bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı tarafça gerekçe gösterilen markasının tanınmışlığının ispatına yönelik …’de gerçekleşen tanıtım faaliyetlerine ilişkin, gerek itiraz aşamasında gerekse dava aşamasında dosyaya yeterli nitelik ve nicelikte belge, ilan, reklam harcaması, haber, dergi vb. tanıtım malzemesi sunulmadığı, sunulan belgelerin markanın mutat kullanımını gösterir belgeler olduğu, tanınmışlığın değerlendirilebileceği yeterli belgenin dosya kapsamında bulunmadığı, bu nedenle iddia edilen tanınmışlığın ispatlanamadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/3 hükmüne göre; Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
Marka başvurusunun bu sebeple reddi için marka başvurusundan önce ve markaya konu işaretin aynısı veya benzerinin yoğun ve sıkı kullanımı sonucu işarete belirli bir düzeyde ayırt edicilik kazandırılması gerekir. (…)
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacı tarafın dosyaya sunduğu belgeler, “Kullanım İspatı” incelemesi yaparken listelenmiştir. Davacı taraf, markasını “41. SINIF: Eğitim ve öğretim hizmetleri” bakımından kullanmaktadır. Fakat bu hizmet, davacının tescilli markası kapsamında yer almakta olup, davacının tescilli markası ile hali hazırda koruma altında olup, tescilsiz bir kullanım söz konusu değildir. SMK m.6/1 hükmü kapsamında ise zaten yukarıda değerlendirme yapılmıştır. Bunun haricinde; dava konusu marka ile aynı ya da benzer tescilsiz bir işaretin, dava konusu marka kapsamında yer alan hizmetler ile aynı veya benzer emtialar üzerinde, önceki tarihli olarak, yoğun ve ciddi kullanımına ilişkin evrak bulunmadığından SMK m.6/3 hükmü koşulunun somut olayda gerçekleşmediği kanaatine varılmıştır.
SMK’nın 6/6 maddesine göre; “tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.”
Bu hüküm kapsamına, kişilik haklarından isim hakkı ile fotoğraf üzerindeki hak, … kapsamında telif hakları ve sınaî haklar olan marka, tasarım, patent, faydalı model, coğrafi işaret, ticaret unvanı, işletme adı ve alan adı girer. Bir alan adının SMK m. 6/6 hükmü uyarınca korunmasının istenebilmesi için, o alan adının fiilen kullanıldığı faaliyet konuları kapsamı ile aynı/benzer konularda bir marka kullanımının söz konusu olması gerekir.
Ticaret unvanı, bir tacirin ticari işletmesine ilişkin işlemlerinde kullandığı addır. Markalar, eşya ile işletme arasındaki ilişkiyi kurar ve farklı işletmelerin ürettiği benzer emtiayı birbirinden ayırt etmeye yarar. Buna karşılık, ticaret unvanları ise işletmenin kendisini tanımlar. Şirketlerin ticaret unvanları tescil edilirken, faaliyet alanına her türlü mal ve hizmetin yazılması mümkün olduğundan ve ticaret unvanının bu alanların hepsinde kullanma gibi bir yükümlülük bulunmadığından, ticaret unvanının fiilen kullanıldığı mal ve hizmetler bakımından, 6769 sayılı SMK’nin 6/6 maddesi anlamında sahibine öncelik hakkı sağladığının kabulü gerekmektedir. … sayılı kararında da, önceki tarihli ticaret unvanı nedeniyle sonraki tarihli aynı/benzer markanın başvurusunun engellenebilmesi için, salt ticaret unvanına ilişkin ticari sicil kayıtlarında yer alan iştigal alanlarına bakılmaması gerektiği, ticaret unvanının fiili olarak kullanıldığı mal ve hizmetler dikkate alınmak suretiyle iltibas değerlendirmesi yapılması gerektiği kabul edilmiştir.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davalıya ait markanın esaslı unsuru, tüketici nezdinde marka algısı yaratan kısmı “…” ibaresidir. Davacıya ait ticaret unvanının ayırt edicilik sağlaması gereken “ek” unsuru “…” ibaresidir. “…” ve “…” ibareli markaların benzer olmadığı, yukarıda ayrıntılı olarak açıklanmış olup, bu anlamda, davalı markası ile davacı ticaret unvanı arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunmadığı tespit edilmiş olup, dava konusu markanın davacıya ait ticaret unvanı sebebi ile reddi için gerekli koşulların oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (…)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markanın iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şahsın kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 99,20 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 37,10 TL vekalet harcı, 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 228,35 TL posta, 3.500,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.972,17 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı …’ın yapmış olduğu 11,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı …’a verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şahıs vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde … Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.24/05/2023
Katip ….
E-imza
Hakim …
E-imza