Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/452 Esas
KARAR NO : 2023/269
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 02/12/2022
KARAR TARİHİ : 24/05/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 08/06/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 02/12/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalı şahsın … sayılı “…” ibareli marka başvurusuna müvekkili şirkete ait … sayılı markalar mesnet gösterilerek itiraz edildiğini, itirazlarının davalı Kurum tarafından reddedildiğini, dava konusu markanın müvekkili adına tescilli “….” ve “…” ibareli markalar başta olmak üzere “…+…” kalıbı ile oluşturulmuş marka ailesi ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, müvekkili şirketin 1998 yılında online alışveriş sektörüne girdiğini ve bugün sektörde lider konuma ulaştığını, müvekkilinin sahibi olduğu … alışveriş sitesi üzerinden e-ticaret faaliyetleri gerçekleştirdiğini, davalı şahsın markasının müvekkili şirkete ait “…” ibaresini aynı şekilde kullanarak oluşturulduğunu, dava konusu markayı gören tüketicilerin müvekkili markası ile arasında bağlantı olduğu, müvekkiline ait seri marka olduğu zannına kapılacaklarını, müvekkili şirketin “…+…” kalıbı ile seri markalar oluşturduğunu ve bu kalıbın müvekkili şirket ile özdeşleştiğini, dava konusu markanın müvekkili markalarıyla birebir aynı sınıfları içerdiğini, davalı şahsın markasını müvekkili markalarının kapsamında bulunan 41. sınıf hizmetler için tescil ettirmek istediğini, davalı şahıs markasının müvekkili şirket markalarının tescilli olduğu sınıflarda kullanılması halinde markaların tüketici nezdinde iltibas yaratacağını, müvekkili şirkete ait “…” ibareli markanın SMK 6/5 maddesi anlamında … olduğunu, “….” markasının … sayı ile … nezdinde … statüsü ile korunduğunu, müvekkili şirketin yoğun ve yaygın kullanımı neticesinde tüketici nezdinde markaları ile özdeşleştiğini, dava konusu markanın tescili halinde müvekkili markalarının ayırt edici vasfının zedelenmesine yol açılacağını, marka başvurusunun iyi niyetle yapılmadığı, müvekkili markaları ile ilişkilendirilmek ve itibarından yararlanmak amacıyla yapıldığını, davalı şahsın marka başvurusunun haksız rekabet oluşturduğunu, müvekkili markalarının zayıf marka olarak nitelendirilemeyeceğini, “…” ibaresinin herhangi bir ürün ya da hizmetin adı olmadığını, işaret zamiri olmasının herhangi bir emtiaya işaret etmediğini, “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin düşük olduğu iddiasının açıklamaya muhtaç olduğunu beyanla; … …’nın … sayılı kararının iptaline ve … sayılı markanın hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili 20/12/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Başvuru konusu “…” ibaresinin anlamsal, görsel ve işitsel olarak ilgili markanın tüketici nezdinde bütünüyle bıraktığı izlenim yönünden davacıya ait markalardan farklı olduğunu, dava konusu markanın düz bir yazı stiliyle ve siyah harflerle oluşturulduğunu, mesnet markalarda “…” ibaresinin turuncu renk ile kimi markalarda başkaca kelimeler ve şekillerle kullanıldığını, taraf markalarının hedef tüketici kitlesi tarafından ilişkilendirilmesinin mümkün olmadığını, taraf markalarında sadece zayıf ve işaret zamiri olan “…” ibaresinin ortak olduğunu, dava konusu “…” markasının bir bütün olarak okunup algılanacağını, taraf markaları arasında anlamsal bakımdan da bir benzerlik bulunmadığını, ilgili tüketici tarafından markaların aynı işletmeden geldiği veya markaların ticari olarak bağlantılı olduğunun düşünülmeyeceğini, markalarda ortak olan “…” ibaresinin ayırt ediciliği düşük bir ibare olduğunu, taraf markalarının kapsadığı mal/hizmetlerin aynı veya benzer olmadığını, hitap ettikleri tüketici gruplarının farklı olduğunu, markalar arasında iltibas ihtimali bulunmadığını, markalar benzer olmadığından tanınmışlık iddiasının davaya etkili olmadığını, somut olayda SMK 6/5 maddesinde belirtilen sonuçların ortaya çıkmayacağını, … kararının usul ve hukuka uygun olduğunu beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili 21/12/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkiline ait marka ile itiraza gerekçe markaların bütün itibarıyla bıraktıkları izlenim dikkate alındığında markaların karıştırılacak ölçüde benzer olmadıklarını, markalar arasında karıştırılma ya da ilişkilendirme ihtimali bulunmadığını, müvekkiline ait marka başvurusu ile davacı markalarının yazılış, okunuş, anlam ve de şekilsel olarak tamamen farklı olduklarını, “…” ibaresinin zayıf marka niteliğinde olduğunu, kimsenin tekeline bırakılamayacağını, müvekkilinin markasını oluştururken herhangi bir markadan faydalanmak gibi bir amaç gütmediğini, davacı şirket markalarının müvekkili markasından farklı kelime ve şekil unsurları içerdiğini, Kurum nezdinde farklı kişiler adına kayıtlı “…” ibaresi kullanılarak oluşturulmuş çok sayıda tescilli marka bulunduğunu, taraf markaları benzer olmadığından davacının markalar arasında ekonomik bağ kurulacağı ve haksız rekabet oluşacağı iddialarının yerinde olmadığını, çekişme konusu kelime unsurunun müvekkili markasında baskın unsur konumunda olmadığını, gerekçe markaların şekil kompozisyonu ve ek unsurlarla farklılaştığını, müvekkili markasında yer alan “…” kelimesinin “…” ibaresi ile bağlantısının olmadığını beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı … Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … sayılı “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalı şahsın kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde dava konusu markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren … İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şahsın “…” ibaresinin 41.sınıfta bulunan hizmetlerin tescili amacıyla 18.06.2021 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.10.2021 tarih ve 382 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 03.12.2021 tarihinde 6769 sayılı SMK’nın m.6/1 ve m.6/5 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davalı yanın 01.02.2022 tarihli itiraza karşı görüş dilekçesi ibraz ettiği, yayına yapılan itirazın …’nca incelenmesi sonucunda reddine karar verildiği, davacı yanın 31.03.2022 tarihinde yeniden itirazda bulunduğu, davalı yanın 13.04.2022 tarihli itiraza karşı görüş dilekçesi ibraz ettiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren … …’nun … sayılı … kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 04.10.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 02.11.2022 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, … izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. … değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Davacı şirket tarafından itiraza/hükümsüzlüğe mesnet gösterilen; … sayılı markalar, dava konusu markanın başvuru tarihinden sonraki tarihli olduğundan, 2020/96382 sayılı marka üçüncü şahıs adına kayıtlı olduğundan ve … sayılı marka başvuru/tescili geçersiz olduğundan incelemede dikkate alınmamıştır.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu marka kapsamında 41. sınıfta yer alan hizmetler bulunmaktadır. Davacıya ait birçok marka ise hali hazırda 41. sınıf hizmetler bakımından tescillidir. Davacıya ait birçok marka ile sınıfsal ayniyet oluşmuş olup, davacının 41. sınıfta tescilli markaları, bilirkişi raporunda yer verilen tabloda kırmızı renk ile işaretlenmiştir.
Dava konusu marka başvurusu; “…” ibaresinden oluşan, kapsamında herhangi bir renk ya da şekil unsuru barındırmayan bir kelime markasıdır. Dava konusu marka başvurusu, standart bir yazı karakteri ile siyah renkle yazılmıştır. Dava konusu marka başvurusunda, herhangi bir kelime ön plana çıkarılmamış, markada yer alan tüm kelimeler aynı satırda, aynı punto ile yazılmıştır. Dolayısıyla, dava konusu marka başvurusu, bir bütün olarak esas unsur konumundadır. “…” ibaresi, yazıldığı gibi okunmaktadır.
Davacıya ait markaların bir kısmı ortak olarak “…” ibaresini içermektedir. Davacıya ait markalar genel olarak değerlendirildiğinde “…” kelimesi ile oluşturulmuş seri markalar niteliğindedir. Davacının “…” kelimesi ile oluşturulmuş seri markaları “…” kelimesinden önce “…” kelimelerini ve esasen birçok markada “…” kelimesini içermektedir. Davacının “…” ibareli markaları turuncu renk ile yazılmış ya da turuncu bir arka plan üzerine beyaz renk ile yazılmıştır. Davacı markalarında aynı zamanda “….” gibi, tali nitelikte kelime unsurları da bulunmaktadır.
Taraf markaları görsel olarak ayrıntılı olarak değerlendirildiğinde; “…” kelimesini ortak olarak içerdikleri, davacı markalarının turuncu-beyaz renk kombinasyonundan, dava konusu marka başvurusunun ise siyah-beyaz renk kombinasyonundan oluştuğu tespit edilmiştir.
Davacı markaları “kelime+…” şeklinde seri marka niteliği taşıyan markalardır. “…” kelimesinden önce, bir kısım markalarda “…” kelimesi gelmiş, bir kısım markada ise “…” gibi soyut nitelikte kelimelere yer verilmiştir. Taraf markaları “…” kelimesi haricinde görsel ve işitsel olarak bir benzerlik taşımamakta ise de, dava konusu markada, davacı markalarındaki gibi “…” kelimesinden önce farklı bir kelime unsuruna yer verilmiştir. Dava konusu markada yer alan “…” kelimesi, davacı markalarında yer alan kelimeler gibi soyut bir kavramdır. Davacı markalarında yer alan “…” gibi kelimeler ile görsel, işitsel olarak benzemese de, seri markalardan biri izlenimi yaratmaktadır.
Dava konusu markada yer alan “…” ibaresi, markalarda birebir ortak olan “…” ibaresinin yaratmış olduğu benzerliği ortadan kaldıracak, yani markaları ayırt edilemeyecek derecede benzer olmaktan kurtaracak güçte ve nitelikte değildir. Bu ilave kelime, markaların esas unsurlarını “birebir aynı” olmaktan çıkarmakta, ancak “markaların benzer olması” durumundan kurtaramamaktadır. Potansiyel müşteriler daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak tekrar marka tercihi yapacaklarından markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacaklardır. Davacının “…” ibareli markalarını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davalının “…” ibareli markasıyla karşılaştığında bu markaları “benzer bulması ve karıştırması” ihtimal dahilindedir. Bu nedenlerle; yani karşılaştırılan markalar genel algı itibariyle, iltibasa yol açabilecek derecede benzer olarak değerlendirilmektedir.
Somut uyuşmazlıkta benzerliği tespit olunan 41. sınıftaki hizmetlerin tamamı genel anlamda yetişkin tüketici grubuna hitap eden veyahut bu tüketici grubu tarafından satın alınan, günlük tüketim rutininde doğrudan yer almayan, çoğu zaman profesyonel olarak bu hizmetleri sunan satıcılar aracılığıyla tüketici tarafından temin edilen, düzenli olarak yararlanılmayan, görece yüksek fiyatlı olmakla birlikte ilgili piyasada çokça alternatifi de olan bu nedenle tüketicinin bu hizmetlerden yararlanma öncesinde belli bir araştırma süreci geçirdiği türden hizmetler olup tüketicinin bu bağlamda dikkat, özen ve seçicilik seviyesinin marketten bir gıda ürünü satın alan ortalama bir tüketici düzeyinde olmayacağı değerlendirilmektedir. Tüketici grubunun bilinç ve özen seviyesinin artması seçicilik ve karar verme aşamasındaki dikkat düzeyini etkileyen önemli bir faktör olup bu nitelikteki tüketicinin karşılaştığı ibarelerin sektörel kullanımları bakımından da deneyim sahibi oldukları değerlendirilebilir. Ancak buna rağmen anılan tüketicilerin hiçbir hal ve koşulda yanılgıya düşmeyecekleri yönünde bir kanaate hasıl olunması mümkün olmayıp karşılaştırılan işaretlerin nitelikleri ve tüketicide bıraktıkları algılar önem taşımaktadır.
Sonuç olarak; dava konusu marka kapsamında yer alan hizmetlerin, davacıya ait markalarda aynen yer aldığı, taraf markaları arasında sınıfsal olarak ayniyet oluştuğu, davanın konusunu oluşturan hizmetlerin ortalama tüketicisinin yüksek bilinç, bilgi, özen ve dikkat seviyesine sahip tüketiciler olduğu kanaatine varılmıştır. Taraf markaların işaretlerinin bütünsel açıdan özellikle oluşturuluş sistematiğinde (… + …) benzerlik bulunması nedeniyle ve birbirleriyle ilişkilendirilebilirliği karşısında üst düzey dikkate ve özene sahip tüketicilerin bile yanılgı yaşamalarının mümkün olacağı; ilgili tüketicinin önceki ve sonraki markayı ilişkilendirme ve zihinde çağrıştırma ihtimalinin kuvvetle muhtemel olacağı, karşılaştığı markalardan hangisinin hangi tarafa ait marka olduğunu ilk bakışta anlamasının mümkün olamayacağı değerlendirilmiştir. Öyle ki, ilgili tüketicilerin daha detaylı bir araştırma neticesinde hizmeti satın aldığı, davacının markaları incelendiğinde “…” kelimesinin önüne getirilen farklı kelime unsurları ile bir seri marka ailesi yarattığı, dava konusu markanın da davacı markalarında olduğu gibi “…” kelimesinden önce getirilmiş bir kelime unsuru içerdiği, her ne kadar taraf markalarında yer alan ikinci kelime unsurunun görsel ve işitsel olarak benzer olduğu söylenemeyecekse de, dava konusu markada yer alan “…” kelimesinin, davacının seri markalarında yer alan “…” gibi kelimeler ile benzer algıya sebep olduğu, bu kelimelerin tamamının soyut kelimeler olduğu, davacının “…” kelimesi ile oluşturulmuş seri markalarını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davalının “…” ibareli markasıyla karşılaştığında bu markaları benzer bulmasının ve karıştırmasının ihtimal dahilinde olduğu, ilgili tüketicinin söz konusu hizmetlerin aynı şirketten veya ekonomik olarak bağlantılı şirketlerden geldiği düşüncesine kapılma tehlikesini ve karıştırma ihtimalini doğurduğu, bu durumun halkı yanıltabileceği, tüketicilerin iki farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlamaları halinde bile, her iki markanın sahibi arasında idari/işletmesel bir bağlantı bulunduğunu düşünebilecekleri, somut uyuşmazlık bakımından tüketicinin taraf markalarını aynı/aynı tür emtialar üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlayabilmelerinin mümkün olmaması, taraf markalarının birbiri ile ilişkilendirme ihtimalinin bulunması nedeniyle somut olay bakımından markaların ilişkilendirilmesi ihtimaline dayalı olan nispi tescil engeline ilişkin şartların oluştuğu kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece … niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. … hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın … niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak … bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın … niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. … önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, … bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. … önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, … sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece … sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacının dayanak gösterdiği “…” markası, 12.05.2016 tarihli karar ile … nezdinde … sayı ile “…” olarak kabul edilmiştir.
Davacı taraf, dava aşamasında aşağıdaki belgeleri dosyaya ibraz etmiştir:
• Davacının … markasına ilişkin verdiği reklamlara ait faturalar
• Davacının … markasına ait broşür örnekleri
• Davacının … markasına ait sponsorluk sözleşmeleri
• Davacının … markasına ilişkin 2020 tarihli marka sağlığı araştırma raporu
Somut olayda, davacının dava dosyasına sunmuş olduğu delillerden “…” markasının davacı firma ile özdeş hale geldiği ve 35. sınıfta yer alan “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir)” hizmeti bakımından … olduğu kanaatine varılmıştır.
Somut uyuşmazlık bakımından incelendiğinde, davacı tarafça, itiraz aşamasında dosyaya sunulan … kaydına dair tescil bilgisinin başvuru tarihinin 2016 olduğu ve bu talebin kabul edildiği gözetildiğinde ve yine mahkememizce oluşturulan bilirkişi heyetinde davacı yana ait “…” ibareli markanın … olduğu yönünde kanaat oluştuğu, fakat davacı markasının tanınmış olduğu kabul edilse dahi davacının markasının tanınmış olduğu sektör ile davalının markası kapsamında yer alan 41. Sınıf hizmetlerin birbiri ile ilişkilendirilemeyecek derecede farklı olduğu, dava konusu marka kapsamında bulunan “Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (… iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri. Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri. Fotoğrafçılık hizmetleri. Tercüme hizmetleri.” ile davacının tanınmış olduğu sektör arasında bir ilişki tespit edilemediği, bu nedenle, davalıya ait markanın, davacıya ait “…” ibareli tanınmış markanın ayırt edici karakterine ve itibarına zarar vermesi ve tanınmışlığından haksız yarar sağlanması ihtimallerinin somut olay bakımından mevcut olmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (…)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmalarının haricinde davalı şahsın kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; somut olayda SMK m.6/1 hükmü koşulu oluştuğundan davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜ ile; … sayılı … kararının İPTALİNE,
2-Dava konusu … sayılı markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE,
3-6769 sayılı SMK m.27/6 hükmü gereği hükümsüzlük kararı kesinleştiğinde bir örneğinin re’sen …’e gönderilmesine,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 99,20 TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 37,10 TL vekalet harcı, 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 194,00 TL posta-tebligat masrafı, 3.500,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.937,92 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı … tarafından sarf edilen 37,10 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davalı … üzerinde bırakılmasına,
8-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa resen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şahıs vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde …. Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.24/05/2023
Katip …
E-imza
Hakim …
E-imza