Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/447 E. 2023/122 K. 10.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/447 Esas – 2023/122
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/447 Esas
KARAR NO : 2023/122

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 30/11/2022
KARAR TARİHİ : 10/03/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 15/03/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 30/11/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili “…” ibaresinin yanına isim soyismi olan “…” ibaresini kullanarak markasını oluşturmuş olduğunu, …’na dava dışı … … Ltd. Şti. tarafından “…” ibaresine ilişkin olarak itiraz edilmişse de bu itirazın haksız bulunmuş olduğunu, ancak davalı … … tarafından yapılan itirazın “Markanın ve kapsamındaki mal / hizmetin benzer olduğu ve karıştırılma ihtimali bulunduğu tespit edilmiştir.” gerekçesiyle haklı bulunmuş olduğunu, …’nın … sayılı kararında da aynı gerekçelerle itiraz ve başvurularının reddine karar verilmiş olduğunu, müvekkili markasının tescilinde hiçbir şekilde kötü niyeti bulunmadığını, müvekkilinin yıllardır isim ve soy ismiyle emek verdiği bu sektörde faaliyetini markasal olarak da göstermeye devam etmek niyetinde olduğunu, ancak davalı taraf sadece soy adının markasal olarak tescilini gerçekleştirerek akrabası olan davacı müvekkilinin soyadını kullanmasının önüne geçmek istediğini, müvekkili markasının … kararı doğrutusunda reddinin; sadece bir kişiye, başka bir deyişle davalı şahsa, o soyismi üzerinde markasal bir tekel hakkı verme ve ayırt edici gücü yüksek markalarla neredeyse eşdeğer bir koruma kapsamı tanımış olacağını, davalı şahsın markasının hiçbir şekilde tanınmış marka statüsünde olmadığından müvekkilinin isim ve soyismini kullanarak ticari olarak hizmet göstermesinin önüne geçilemeyeceğini, bu nedenle davalı şahsın sadece soy ismini kullanarak markasını tescil ettirmiş olması kötü niyetli olduğunun izahı olduğunu, davalı şahsın 02/07/2019 tarihinde tescillenen … tescil numaralı markanın kendisine ait olduğunu, davacı müvekkilin markasının, markalar arasında iltibas ve neticede … tescil numaralı markanın tanınmışlığından yararlanarak tecavüz oluşturduğu iddiasıyla … E. Sayılı dosyasında müvekkil aleyhine maddi ve manevi tazminat talepli dava açmış olup yargılamanın devam etmekte olduğunu beyanla; … sayılı … kararının iptaliyle, … başvuru numaralı ve “… …” ibareli marka başvurusunun, marka başvurusunda belirtilen tüm marka sınıfları yönünden markalar siciline tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili 07/12/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Somut olayda taraf markalarının tüketici üzerinde oluşturduğu bütünsel etkinin benzer olduğunu, davacı markası “…
… …” ibaresinden oluşmakta olup davalı markası da “… dürüm pide kebap
salonu şekil” ibarelerinden oluşmakta olduğunu, markalarda kullanılan asli unsur niteliğinde ve ayırt
ediciliği sağlayan “…” ibaresi markalarda ortak unsur olarak kullanıldığından markalar
görsel ve işitsel olarak iltibas tehlikesi oluşturacak şekilde benzerlik arz etmekte olduğunu, ayrıca
davalı markası 43.sınıfta tescilli olup davacı da markasını aynı sınıfta tescil ettirmek
istemekte olduğunu, bu durumda 43.sınıfta tescilli, “…” ibaresini asli ayırt edici unsuru olarak
taşıyan markalar arasında söz konusu hizmetlerin alıcısı durumunda olan hedef kitle açısından
hizmetin ticari kaynağında yanılma ihtimali doğacağını, hizmetin üçüncü kişiye aktarımında
tüketici zihninde kalan izin “…” ibaresi üzerinde yoğunlaşacağı ve bu ibare üzerinden
markanın tasvir edileceği, bu durumunun da iltibasa sebep olacağını, haksız ve hukuka aykırı olarak ikame edilen iş bu davada, öncelikle davanın süresi içinde
açılıp açılmadığının tespiti ile süre aşımı halinde usulden reddine, esasa ilişkin olarak ise davacı tarafın tüm talepleri ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … … vekili 09/12/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili markasında bulunan esas unsurun itiraza konu markanın içindeki esas unsur olan “…” ibaresinin birebir kopyalandığını ve “…” ibaresinin ayırt edicilik değerlendirilmesinde dikkate alınmaması gerektiğinin açıkça görülmekte olduğunu, sadece “…” ismini “…” markasının önüne eklemek suretiyle karıştırılma ihtimalini ortadan kaldırmayacak, tüketici nezdinde önü alınamaz karışıklıklara ve dolayısıyla iltibasa sebebiyet vereceğini ve bu nedenle söz konusu marka kullanımının durdurulması gerekmekte olduğunu, markalar arasındaki benzerlikle birlikte, itiraza konu marka ve dayanak markanın kapsamında yer alan sınıf ve emtiaların da birebir aynı olduğunu, itiraz sahibi marka yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri içeren 43. Sınıfta tescilli olduğunu, itiraza konu olan markanın da, müvekkili şirket markasının tescilli olduğu 43.sınıfta yer alan emtiaları birebir kapsar şekilde tescil edilmek istendiğini, müvekkili markasında bulunan esas unsurun itirazlarına konu markanın içindeki esas unsur olarak birebir kopyalandığını, “…” veya “…” ibaresinin eklenmiş olmasının markaları ayırt etmeye yeter seviyede olmadığını ve müvekkili markasının kapsamında bulunan emtialar ile birebir kapsayacak şekilde başvuru yapıldığının açık bir biçimde ortaya koyulmuş olduğunu, tüm bu nedenlerle, tüketicilerin söz konusu markayı gördüğü zaman müvekkili markasının aklına geleceğini, söz konusu markayı müvekkili markasının bir serisi gibi algılayacak ve satın alma eğilimini bu saikle gerçekleştireceğini, bu durum dahi karıştırılma ihtimalinin var olduğunu ve söz konusu markanın tescil edilmesinin haksız rekabete yol açacağını göstermekte olduğunu beyan ederek; davanın reddine, … E. Sayılı dosya ile huzurdaki davanın birleştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … Kararının İptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının hukuka uygun olup olmadığı, davacıya ait … sayılı “… …” ibareli marka başvurusu ile davalı şahsa ait redde mesnet … sayılı “Şekil+… …” ibareli marka arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmuş, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren … Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davacının 02.06.2021 tarihinde … sayılı “… …” ibareli, 43.sınıfta bulunan hizmetler için tescil başvurusunda bulunduğu, başvurunun 12.07.2021 tarih ve 376 sayılı …. yayımlandığı, davalı şahsın 23.08.2021 tarihinde … sayılı markayı mesnet göstererek 6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kapsamında yayına itiraz dilekçesi sunduğu, …’nca ileri sürülen itirazın kabulü edilerek başvurunun reddine karar verildiği, bu karara karşı davacının 06.06.2022 tarihli karara itiraz dilekçesi sunduğu, itirazı değerlendiren …’nun … sayılı … kararı ile itirazın ve başvurunun reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 01.10.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, redde mesnet marka ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu marka başvurusundan çıkartılan ve eldeki davaya konu olan “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri. Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri.”, redde mesnet … sayılı marka kapsamında aynen bulunmaktadır.
Dava konusu marka başvurusu incelendiğinde; “… …” ibaresinden oluşan kelime grubu markası olduğu tespit edilmiştir.
Redde mesnet marka incelendiğinde; ” …” ibaresinden oluşan karma marka niteliğinde olduğu tespit edilmiştir.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; markalarda müşterek olarak bulunan unsurun “…” ibaresi olduğu, bu ibarenin redde mesnet markanın esaslı unsurunu oluşturduğu, redde mesnet markada yer alan “…” ibarelerinin özellikle “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri.” bakımından somut ayırt ediciliğinin bulunmadığı, şekil unsurunun “Söz görünümden yüksek sesle konuşur.” ilkesi uyarınca “…” ibaresine göre arka planda kaldığı, dolayısıyla redde mesnet markanın esaslı unsurunun “…” ibaresi olduğu kanaatine varılmıştır. Başvuru markasında yer alan “…” sözcüğünün “….” cümlesinin baş harflerinden oluşan bir kısaltma olduğu, davaya konu hizmetleri ve bu hizmetlerin karakteristik özelliklerini hemen ve ilk bakışta tanımlamadığı, bu nedenle davaya konu hizmetler bakımından somut ayırt ediciliğinin bulunduğunun kabul edilmesi gerektiği, bununla birlikte söz konusu ibarenin özellikle yiyecek ve içecek sağlanması hizmeti veren farklı işletmelerce kullanılma alışkanlığı da bulunduğu tespit edimiştir. Başvuru markasında yer alan “…” ibaresi ise; isim ve soyisimdir. İsim ve soyisimlerden oluşan markalarda, soyisim yaygın kullanıma konu bir sözcük değilse, soyismin ayırt ediciliğinin yaygın kullanıma konu isme göre daha yüksek olduğu, makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici kesiminin, yaygın kullanıma konu olmayan soyisme, yaygın kullanıma konu isme göre daha baskın bir markasal etki izafe edeceği mahkememizce kabul edilmiştir. Nitekim …’nın 24.06.2010 tarihli “…” kararında da; …’nin bir bölümünde, genel bir kural olarak, soyadlarının ön adlardan daha ayırt edici bir karaktere sahip olması mümkün olsa da, duruma özgü faktörler ve özellikle de söz konusu soyadın alışılmadık veya tam tersine çok yaygın olmasının, bu ayırt edici karakter üzerinde etkili olduğu belirtilmiştir (…). Buna göre somut olayda yapılan değerlendirmede; “…” ibareli soyismin ülkemizde yaygın kullanılan ve ortalama tüketici kesiminin alışık olduğu soyadlarından olmadığı, oysa “…” isminin ülkemizde erkek ismi olarak ortalama tüketici kesiminin aşina olduğu bir sözcük olduğu, dolayısıyla “…” ibaresini gören veya işiten ortalama tüketici kesiminin “…” ibaresine “…” ibaresine göre daha baskın olacak şekilde markasal etki izafe edeceği, başvuru markasında yer alan “…” sözcüğünün, “…” ibaresinin markasal ayırt edici etkisini bertaraf etme kabiliyetinin bulunmadığı, buna göre; daha önce redde mesnet “…” esas unsurlu markayı gören, işiten, bu markalı hizmetlerden yararlanan makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu marka başvurusunu, davaya konu hizmetler üzerinde gördüğünde veya işittiğinde, davaya konu hizmetlerden faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içerisinde, bu markayı redde mesnet marka ile ilişkilendireceği, her iki markanın da aynı ticari kökenden geldiği hususunda yanılsamaya düşerek tüketim tercihinde bulunacağı, bir kısım tüketici kesiminin markaların farklı ticari kökeni işaret ettiğini algılama ihtimalinde dahi bu kez marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı bulunduğu yönünde yanılsamaya düşeceği, dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 99,20 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 11,50 TL vekalet harcı, 177,00 TL posta-tebligat masrafı olmak üzere toplam 349,90 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … … tarafından yapılan 11,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … …’e verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şahıs vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde …. Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.10/03/2023

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza