Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/444 E. 2023/266 K. 24.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/444 Esas – 2023/266
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/444 Esas
KARAR NO : 2023/266

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 28/11/2022
KARAR TARİHİ : 24/05/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 06/06/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 28/11/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 1998 yılında online alışveriş pazarına artı değer katmak ve internet kullanıcılarının her sektördeki ihtiyaçlarını en geniş ürün yelpazesi ve en iyi hizmet kalitesiyle karşılamak için yola çıkmış olduğunu ve …’de 46,5 milyon kayıtlı üye sayısı ve aylık ortalama 246 milyon ziyaret ile online alışveriş sektöründe lider konuma ulaşmış olduğunu; sahibi bulunduğu … alışveriş sitesi üzerinden e-ticaret faaliyetleri gerçekleştirmekte ve bu kapsamda tüketicilere satıcı sıfatıyla doğrudan kendisi ürün ve hizmet satışı yaptığı gibi aynı zamanda aracı hizmet sağlayıcı sıfatı ile üçüncü kişi tacirlere de ürünlerini tüketicilere ulaştırmak için gerekli alt yapı ve platformu sağlamakta olduğunu; müvekkili şirketin aktif müşteri sayısının 11,7 milyon olduğunu; elektronik ticaret sektörüne ilişkin verilen çok sayıda ödülün sahibi olduğunu; …’nın, teknoloji hisselerinin işlem gördüğü …’ta halka açılan ilk Türk şirket olduğunu; 2020 yılında satış gelirini % 145 arttırarak 6.4 milyar liraya yükseltmiş olduğunu; … markasının müvekkili adına tescilli … ve … markaları ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olup halk tarafından karıştırılmaya sebebiyet verir nitelikte olduğunu; dava konusu … markasındaki “…” ibaresinin müvekkili şirketin … ibareli markalarından hiçbir farkı olmadığını; söz konusu markanın da asli unsurunun … ibaresi olduğunu ve tüketicinin müvekkiline ait … markalarının zihninde kalan hatırası ile hareket ederek markalar arasında bağlantı kuracağını, dava konusu markayı da müvekkile ait yeni bir marka zannedeceğini; müvekkili şirketin “…+…” kalıbı ile oluşturduğu 300’e yakın markası ile bir marka ailesi yaratmış olduğunu; dava konusu … markasının, müvekkilinin … başta olmak üzere … ibaresi ile oluşturulmuş markalarının kapsamında bulunan ürün ve hizmetler ile benzer olan 35. SINIF ürün ve hizmetler için tescil edilmek istendiğini; söz konusu mal ve hizmetlerin ikame imkanı olup, eş zamanlı satışa sunulmakta ve aynı amaca yönelik kullanılmakta olduğunu; müvekkili şirkete ait “….” markasının tanınmış marka ve yoğun kullanım sonucu yüksek ayırt edicilik vasfına sahip olduğunu; … sayı ile …nezdinde tanınmış marka statüsünde korunduğunu; … markasının tesciline izin verilmesinin müvekkilin emek ve zaman harcayarak itibar edindirdiği markalarının ayırt edici vasfının zedelenmesine neden olacağını; … markasının müvekkilin ününden, itibarından yararlanabileceğini; davalı tarafın da bu sektörde faaliyet göstermesi sebebiyle, müvekkil şirketi ve … markasını bilmiyor olmasının imkansız olduğunu; davalıya ait … ibareli marka başvurusunun … anlamında haksız rekabet oluşturduğunu beyan ederek, dava konusu …sayılı … kararının iptaline, tescili halinde dava konusu … sayılı marka başvurusunun hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı …vekili 12/12/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu; somut olayda; davalının dava konusu … + … ibareli markası ile davacının … ibareli itiraz konusu markalarının birbirinden bağımsız markalar olduğunu, davalının markasından sadece … ibaresini çekip benzerlik iddiasında bulunmanın hukuka uygun olmadığı, davalının markasının davacı markalarıyla aralarında herhangi bir benzerlik olmadığını, davalı markasının bütün olarak değerlendirilmesi neticesinde davacı markaları ile SMK 6/1 maddesi anlamında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını; tanınmış markanın farklı mal veya hizmetlerde kullanılmasının, markanın itibarına zarar verip vermediği ve haksız avantaj sağlayıp sağlamadığı hususunun her somut durumda ayrıca ele alınıp incelenmesi gerektiğini; bir markanın tanınmış olmasının, o marka ile benzerlik içeren markaların tesciline her durum ve şart altında engel olunabileceği anlamına gelmediğini; … kararının usule ve yasaya uygun olduğunu beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili 16/01/2023 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacının pek çok marka başvurusu olduğunu, “…” ibareli markası bulunmadığını; davacıya ait tescilli markaların tamamında hemen hemen aynı renkler ve aynı yazım biçimi kullanıldığını; iki marka arasında herhangi bir benzerlik ve karıştırılma ihtimali bulunmadığını; müvekkilinin davacı gibi e-ticaret alanında faaliyet göstermediğini; …’da bir dükkanda yeniden boyadığı, tamir ettiği mobilyaların satışını gerçekleştirdiğini; davacının markasını kullanarak menfaat, kazanç elde etmesinin söz konusu olmadığını; “…” başvurusu ile “…” ibareli markalar arasında görsel, işitsel, kavramsal ve bir bütün olarak ortaya çıkan izlenim bakımından benzerlik olmadığını; ilişkilendirme ve karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını; SMK.m.6/5 koşullarının somut olayda gerçekleşmediğini beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı … Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği …sayılı … kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … sayılı “…+…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalı şahsın kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde dava konusu markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren … İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şahsın “…+…” ibareli, 35.sınıfta yer alan hizmetlerin tescili amacıyla 19.02.2021 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında …’nca 17.05.2021 tarih ve 372 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 14.07.2021 tarihinde “…” ibareli markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1 ve m.6/5 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şahsın 23.09.2021 tarihinde itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi sunduğu, yayına yapılan itirazın …’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 28.03.2022 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren … …’nun …sayılı … kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 30.09.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 04.12.2022 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de …tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre …tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, … izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. … değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu marka başvurusunun 35.sınıftaki hizmetler için yapıldığı, 35.sınıf içindeki alt sınıf olan “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri” nin içeriğinde 02, 03, 04, 11,14 20, 21, 24, 25, 26 , 27, 28, 34.sınıfta yer alan malların bulunduğu, böylece dava konusu marka kapsamında yer alan 35.sınıftaki hizmetlerin tamamının davacının itiraza/hükümsüzlüğe dayanak markaları kapsamında bulunan 35.sınıftaki hizmetler ile aynı ve davacının bir kısım markaları kapsamında yer alan ve bilirkişi raporunda italik olarak gösterilen 02, 03, 04, 11,14 20, 21, 24, 25, 26 , 27, 28, 34 mallar ile benzer/ilişkili olduğu tespit edilmiştir.
Dava konusu marka kapsamında 35.sınıfta yer alan “Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme (başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri” nin daha çok profesyonel gerçek kişi veya şirketlere hitap ettiği, bu kişilerin ve/ya şirketlerin dikkat ve özeninin, günlük tüketime tabi ucuz, her yaş ve eğitimdeki kitleye hitap eden malların alıcılarının dikkatine ve özenine göre çok daha yüksek olduğu görülmektedir.
35.sınıfta yer alan “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri” ise yaş, eğitim, cinsiyet vb. hiçbir fark gözetmeksizin toplumun her kesiminden ve ortalama dikkate sahip müşteri kitlesine hitap ettiği, müşteri kitlesinin dikkatinin orta düzeyde olduğu düşünülmektedir.
Dava konusu marka başvurusunun; siyah beyaz renkte olduğu, iç içe yerleştirilmiş iki çember, iç dairenin merkezine konumlandırılmış yüksek ayaklı bir abajur/lamba, dekoratif çerçeveli bir ayna ve üzerinde küçük bir saksı ve altında kitaplar bulunan bir sehpa çizimi/grafik unsurları olduğu, bu çizimlerin üst ve alt tarafında kavisli/eğri yazılmış “…” ibaresi ve iki siyah noktadan oluştuğu anlaşılmaktadır.
Davacının itiraza/hükümsüzlüğe dayanak “…” ve “…” esas unsurlu markalarının büyük çoğunluğunda “…” , “…” ibarelerinin turuncu renkle yazılmış olduğu; bu kelimelere ekli unsurların ise turuncu renk ile kontrast oluşturacak şekilde koyu lacivert, indigo veya mor renkle yazılmış olduğu, bir kısım davacı markalarında, bilirkişi raporunda yer verilen tabloda görüleceği üzere, farklı … unsurlarının da bulunduğu anlaşılmaktadır.
Taraf markaları … olarak karşılaştırıldığında; görsel, işitsel ve kavramsal olarak ilgili tüketici kesimi nezdinde ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi doğuracak derecede benzer olmadıkları, dava konusu markanın renk, … ve tertip tarzı itibariyle davacı markalarından farklılaştığı, başvuru markasını oluşturan “…” sözcüklerinin yanı sıra çember şeklindeki figürün içinde yer alan “abajur, dekoratif çerçeveli ayna, üzerinde küçük bir saksı ve altında kitaplar bulunan sehpa” çizimlerinin markanın genel görünümüne asgari düzeyde somut ayırt edicilik kattığı, davacı markalarının “…+… kelime unsurları” veya “…” şeklinde oluşturulduğu, dava konusu markanın ise “…” sözcüğünden önce olacak şekilde “…” şeklinde dizayn edildiği, bu nedenle dava konusu marka başvurusunun, davacı markalarının serisi niteliğinde ilgili tüketici kesiminde algılanmayacağı, dava konusu marka başvurusunun ayırt edici unsurunun bir bütün halinde “…+…” unsurlarından oluştuğu, söz konusu umumi intiba nedeniyle bu marka başvurusunun davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar ile görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzer olduğunun söylenemeyeceği, bu nedenle, daha önce davacı markalarını gören, işiten, bu markalı emtialardan yararlanan ilgili tüketici kesiminin, daha sonra başvuru markasını gördüğünde veya işittiğinde, davaya konu emtialardan faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içerisinde, bu markayı davacıya ait markalardan farklı bir marka olarak algılayacağı gibi marka sahipleri arasında idari ya da ekonomik bir bağlantı da kurmayacağı, dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak … bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, … bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı tarafından sunulan mevcut deliller incelendiğinde davacının “…” ibareli markasının “…” açısından tanınmış marka olduğu kanaatine varılmıştır. … tarafından davacının “…” ibareli ve … sayılı markasının 24.12.2014 tarihinde tanınmış marka olarak tespitine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Davacıya ait “…” ibareli markanın “…” açısından tanınmış marka olması, SMK.m.6/5 hükmünde yer alan haksız yarar sağlama, itibarına zarar verme veya ayırt edici karakterini zedeleme sonucunu otomatik olarak oluşturmayacaktır. Mahkememiz, taraf markaları arasında yukarıda açıklanan gerekçelerle işaret benzerliği bulunmadığını tespit ettiğinden, davacı yanın “…” markasının tanınmışlık mertebesine ulaşması nedeniyle dava konusu marka bakımından SMK m.6/5 hükmü koşulunun somut olayda oluştuğu söylenemeyecektir.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (…)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şahsın kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 99,20 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 37,10 TL vekalet harcı, 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 274,00 TL posta, 3.500,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 4.017,92 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … ‘in yapmış olduğu 37,10 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı şahıs vekilinin yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde … Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.24/05/2023

Katip ..
E-imza

Hakim …
E-imza