Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/438 E. 2023/323 K. 16.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/438 Esas – 2023/323
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/438 Esas
KARAR NO : 2023/323

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 23/11/2022
KARAR TARİHİ : 16/06/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 21/07/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 23/11/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin kurucusu …’ın ülkemizin ilk üniversiteye hazırlık dershanesi olan ve … Merkezi A.Ş. tarafından kurulmuş olan “…” isimli ticari işletmeyi …. Noterliği’nin 29.07.1997 tarih ve …yevmiye numaralı sözleşmesi ile … Merkezi A.Ş.’den devir almış olduğu, 1997 yılında … tarafından alındığında … …’ta tek şube olarak faaliyet göstermekte iken, 1999 yılında… şubesi, 2000 yılında …şubesi, 2002’de …’de ikinci şube açılmış, gün geçtikçe şube sayısını artıran … Merkezi’nin günümüz itibari ile … genelinde 140 şubeye ulaşmış olduğu, …’ın, eğitim ve öğretim faaliyetlerinin yapılması amacıyla 1997 yılında … … HİZ. A.Ş.’ yi, 2005 yılında ise müvekkili şirket … …HİZ.A.Ş. ‘yi kurmuş olduğu, itiraza mesnet markaları müvekkili şirkete devreden … … HİZ. A.Ş.’nin “…” markalarının 1997 yılından itibaren büyük emekler harcanarak ve büyük yatırımlar yapılarak, yoğun ve yaygın kullanım ve tanıtım çalışmaları sonucu, eğitim ve öğretim hizmetleri ve ürünleri bakımından tanınmış marka haline getirilmiş olduğu, müvekkil şirketin de … esas unsurlu markaları devraldıktan sonra eğitim öğretim hizmeti alanında aynı şekilde kullanmaya devam etmiş olduğu, bu nedenle 1997 yılından bu yana gerçekleşen kullanımların da müvekkilinin kullanımlarına ekleneceğinin açık olduğu, müvekkilinin “…” ibareli markanın gerçek ve öncelikli hak sahibi olduğu, davalıya ait “… …” ibareli işaret ile müvekkilinin “…”, “… …” ibareli markalarının, 41. Sınıf hizmetler için karıştırılmayacağına ilişkin verilen … kararının, marka hukukundaki karıştırma ölçütlerinin tümüne aykırı olduğu, zira markalar arasında görsel, işitsel, kavramsal ve anlamsal benzerliğin bariz bir şekilde ortada olduğu, müvekkili markaları ile davalının … numaralı başvurusunun 41. Sınıftaki mal ve hizmetleri kapsamakta olduğu, davaya konu marka başvurusunun müvekkili şirketin ticaret unvanı tescilinden doğan haklarını ihlal ettiğinden, … kararının iptali ve marka tescilinin hükümsüz kılınması şartlarının oluşmuş olduğu, müvekkilinin tescilli … …HİZ. A.Ş. isimli ticaret unvanının asıl ve ayırt edici unsurunun … ibaresi olduğu, müvekkilinin, … ibaresini uzun yıllardan beri hem markasal olarak hem de ticaret unvanı olarak kullanmakta olup …’te de Ticaret Sicili’nde de tescilli iştigal mevzuu eğitim ve öğretim hizmetleri ile ürünler olduğu, davaya konu başvurunun, müvekkilinin tescilli ticaret unvanı aleyhine haksız rekabet oluşturacağı açık olduğundan, davalının başvurusunun …’nin 1/2, 8 ve TTK’nın 52. ve 56. ve SMK’nın 6/6. maddesi hükümleri uyarınca da iptal edilmesi, tescil edilmişse SMK’nın 25. maddesi hükmü gereğince hükümsüz kılınması gerektiği, müvekkilinin tescilli markalarının mevcudiyetine rağmen aynı sektörde faaliyet gösteren davalının müvekkili markalarıyla kesinlikle karıştırılabilecek “… …” ibareli markanın tescili için başvuruda bulunmasının, ticari dürüstlüğe aykırı olup müvekkili aleyhine haksız rekabet oluşturduğu, “…” ibaresinin … ilinin … ilçesinin bir semti olduğundan coğrafi olarak bir yer ismi belirtmekte olup hiçbir ayırt ediciliği bulunmadığı ve müvekkiline ait şube izlenimi bırakmakta olduğu, davaya konu marka başvurusunun kötü niyetli olduğu, davalının, müvekkili ile aynı sektörde faaliyet göstermekte olduğu, müvekkilinin tanınmış … ve … markalarını, Medeni Kanunun 3. maddesi gereğince meslekten olarak bilmesine veya bilmesi gerekmesine rağmen, birebir aynısını ve ayırt edilemeyecek derecede benzerini haksız ve hukuka aykırı olarak tescil ettirmek istemesindeki amacın, müvekkilinin sahibi olduğu müşteri çevresinde karışıklık yaratarak, müvekkilinden değil yanılarak kendisinden hizmet almayı sağlamak, müvekkilinin ayırt edicilik seviyesi yüksek markalarının sahip olduğu imajı transfer etmek, müvekkilini eğitim sektöründe engellemek ve zarara uğratmak, markasına zarar verme ve zamanla müvekkili piyasadan uzaklaştırmak olduğu, hususlarını beyan etmekte, markalarının ayırt ediciliğini ve tanınmışlığını kabul eden ihlal, tespit, tedbir ve hüküm içeren mahkeme kararları ve bilirkişi raporlarına emsal göstermekte ve …, …’nun 15.09.2022 tarih ve … sayılı kararının iptaline ve … başvuru numaralı markanın tescili durumunda hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine ve markanın sicil kaydına ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmektedir.
CEVAP:
Davalı … vekili 01/12/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davalının markası ile davacının itiraza mesnet markaları karşılaştırıldığında ortalama tüketici nezdinde markalar arasında görsel, işitsel, kavramsal düzeyde ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzerliğin bulunmadığı, davalı markasını okuyan veya gören ortalama dikkate sahip ve işaretleri yan yana karşılaştırma imkanı olmayan kişinin zihnindeki intibaın, davacıya ait markaların bıraktığı intiba ile aynı olmadığı, söz konusu iki marka örneğinin, aynı firmanın markası gibi algılanabilecek nitelikte olmadığı gibi, markaların karıştırılma ihtimallerinin de asla bulunmadığı, itiraz dilekçesinde belirtilen eskiye dayalı kullanım iddiasının incelenmiş olduğu, yapılan inceleme neticesinde, bu iddianın, yeterli bilgi, belge, delil ile desteklemediğinin anlaşıldığı ve bu nedenle eskiye dayalı kullanım gerekçeli itirazın haklı bulunmadığı, başvuru konusu markanın, itiraz sahibi şirketin ticaret unvanını aynen içermediği gibi, söz konusu markanın yukarıda açıklanan gerekçelerle muterize ait ticaret unvanına ve alan adına dayalı haklarını ihlal eder nitelikte olmadığı kanaatine varıldığından ticaret unvanı ve alan adına dayalı itirazın haklı görülmediği, itiraza konu başvurunun tescilinin 6769 Sayılı SMK’nın 6/5 maddesi hükmünde belirtilen koşulların oluşmasına yol açacağı yönünde bir kanaat oluşmadığından, tanınmışlık gerekçesine dayalı itirazın haklı görülmediği, incelenen başvuruyu oluşturan işaretle itiraz gerekçesi markaların benzer olduğu iddiasının, tek başına, başvurunun kötü niyetle yapıldığını ispatlayan bir husus olarak kabul edilmediği, itiraz sahibinin, markaların benzer olduğu iddiasının ötesinde, kötü niyet hususunu ispatlar nitelikte herhangi bir kanıt sunmaması dikkate alındığında ve Kurul’da başvurunun kötü niyetle yapıldığı yönünde kanaat oluşmadığından kötü niyet gerekçeli itirazın haklı bulunmadığı, her markanın özgünlük derecesi, tasarımı, tescile konu mallar/hizmetlerin ve bu mal ve hizmetlerin tüketici grubunun özellikleri, markanın tescil kapsamındaki mal/hizmetler üzerindeki ayırt edici niteliği gibi unsurlar açısından kendine özgü özellikler taşıdığından ve ancak tüm bu unsurların birlikte değerlendirilmesi sonunda tescil başvurusuna ilişkin karar oluşturulabildiğinden dilekçede başka marka başvurularına ilişkin verilen kararların iş bu itirazın değerlendirilmesinde dayanak gösterilmesinin haklı bulunmadığı, hususlarını beyan etmekte ve davanın reddini talep etmektedir.
Davalı … vekili 24/01/2023 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Markalar arasında iltibas bulunduğuna ilişkin tespitler yapabilmek için; markalar arasında görsel, işitsel, kavramsal ve anlamsal bir benzerlik olması gerektiği, davalı tarafın bu benzerliklerin hepsinin bir arada olduğuna ilişkin iddialarının asılsız olduğu, … … ve … … arasındaki tek benzerliğin “…” kavramı olduğu, “…” kavramının ise bilimsel bir terimi ihtiva etmekte olduğu, “…” ibaresinin bilimsel bir terim olup, hiçbir kişi ve kurumun tekeline bırakabilecek bir terim olmadığı, sektörel ibarenin ve işaretin başına, sonuna eklemeler yapılarak markanın başkalarınca kullanılmasına engel bir durumun söz konusu olmadığı, …’de yüzlerce “…” ibaresini taşıyan kurum bulunduğu, “…” ibaresinin faaliyet gösterilen alanı işaret etmekte olup, kullanım alanının oldukça geniş olduğu, eğitim alanında sıklıkla kullanılan bu ibarenin sahiplenilerek hak iddia edilmesinin hukuka aykırı olduğu gibi marka hakkının ve marka hakkının korunmasının amacının aşılarak haksız kazanç sağlama ve rekabeti öldürme çabalarına girildiğinin göstergesi olduğu, davacının korunmaya değer bir hakkının mevzu bahis olmadığı, bu gerekçelere ek olarak; … … markasının esas unsurunun davacı tarafın iddia etmiş olduğu gibi … terimi olmayıp … ibaresinin bu noktada yardımcı unsur olduğu, … ibaresinin müvekkilinin markasının esas unsuru olduğu, davacı tarafa ait markanın esas unsurunun ise … isminin olduğu, “…”nin …’de bilinen/yerleşik anlamının; “insanların maddesel çevresini denetlemek ve değiştirmek amacıyla geliştirdiği teknolojik bilgileri kapsayan akademik disiplinler grubu, gözlem ve deneye dayanan çalışmalarla elde edilen sistematik bilgiler”, diğer bir ifadeyle de; “fizik, kimya, biyoloji gibi bilimlerin ortak adı” şeklinde olduğu, böyle genel bir anlamı olan ibarenin sadece belli bir marka tekeline bırakılamayacağı, ayırt edicilik unsurunun zayıf olacağı ve böyle ayırt ediciliği zayıf olan ibareleri marka olarak seçen şahısların bunun sonuçlarına katlanmak zorunda olduğu, Yargıtay’a ve doktrine göre de ayırt edicilik konusunda zayıf ayırt edicilik unsurları olan markalar diğer unsurlarında bir değişiklik meydana getirmeli görüşünün hakim olduğu, somut olayda davacı ve davalı markalar arasında bu ayırt ediciliği … ve … ibarelerinin sağlamakta olduğu, buna ek olarak davacı tarafın markasını temsil eden yardımcı unsurlardan biri olan bilim adamları görselinin müvekkiline ait markada mevcut olmadığı, tüketicilerin markanın bütününe bakmakta olduğu ve … ibaresinden kaynaklı karıştırılma ihtimalinin mümkün olmadığı, davaya konu olan markanın insanlar tarafından dikkatini çekecek ve markayı tanıtacak unsurları arasından olan markaların logoları arasında ne yazı tipi ne de görsel olarak bir iltibas meydana getirecek bir benzerliğin mevcut olmadığı, bu gerekçelerle …’nun haklı bir şekilde davacı tarafın itirazlarını reddetmiş olduğu, hususlarını beyan etmekte ve davanın reddini talep etmektedir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı … Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … kararının iptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … sayılı “… …” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacının gerçek hak sahipliğinin bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davacıya ait ticaret unvanı ve alan adı ile dava konusu marka arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalı şahsın kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde dava konusu markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, davacıya ait ticari sicil kayıt bilgileri celp edilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, maddi vakıalara ilişkin bilirkişi raporu aldırılmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren … Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şahsın 09.04.2021 tarihinde … sayılı “… …” ibareli 41.sınıfta bulunan hizmetler bakımından tescil başvurusunda bulunduğu, başvurunun 12.08.2021 tarih ve 378 sayılı …’nde yayımlandığı, davacının 02.09.2021 tarihinde …. sayılı markaları mesnet göstererek SMK m.6/1, m.6/3, m.6/5, m.6/6 ve m.6/9 hükümleri uyarınca yayıma itiraz dilekçesi sunduğu, davalı şahsın 23.12.2021 tarihli itiraza karşı görüş dilekçesi ibraz ettiği, …’nca ileri sürülen itirazların reddine karar verildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 26.07.2022 tarihli dilekçesi ile yeniden itiraz edildiği, davalı şahsın 30.08.2022 tarihli itiraza karşı görüş dilekçesi ibraz ettiği, itirazı inceleyen …’nun … sayılı kararı ile itirazın reddine karar verdiği, verilen kararın davacı marka vekiline 23.09.2022 tarihinde tebliğ edildiği, yasal iki aylık hak düşürücü süre içerisinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 23.01.2023 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, …izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. …değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Davacı şirketin hükümsüzlük talebine gerekçe gösterdiği markalardan; … sayılı marka başvuruları sicilde geçersiz durumda olduğundan incelemeye alınmamıştır.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; davaya konu marka başvurusu kapsamında 41. Sınıfta yer alan hizmetlerin tamamının davacı şirkete ait markaların tescil kapsamında 41. Sınıfta yer alan hizmetler ile AYNI/AYNI TÜR olduğu tespit edilmiştir.
Dava konusu “… …” ibareli marka; beyaz renkte zemin üzerinde siyah renkte düz kitap harfleriyle yazılmış “… …” ibaresinden oluşmakta, “…” ibarelerinin üst, “…” ibaresinin alt kısımda yer aldığı görülmektedir.
Davacı şirkete ait olup, … kararının iptali ve hükümsüzlük talebine gerekçe markalar ise; “… ” ibarelerini içeren markalardan oluşmakta, markaların tamamında “…” … unsuru ve bu … unsuruna ek olarak “bilim adamları” görseli bulunmaktadır.
Sadece hükümsüzlük talebine gerekçe markalar ise; “…” ibareli markalardan oluşmakta, markaların tamamında “…” … unsuru bulunmaktadır. Markaların bir kısmı ayrıca “eğitim ciddi kurumların işidir” gibi slogan unsurları içermektedir.
Taraf markaları “…” ibaresini ortak olarak içermekte olduğundan markaların benzer olduğu iddia edilmektedir. “…” ibaresi …’ya göre “…. gibi bilimlerin ortak adı.” anlamına gelmekte, “… …” veya “…” olarak da tanımlanan “…”, “insanların maddesel çevresini denetlemek ve değiştirmek amacıyla geliştirdiği teknolojik bilgileri kapsayan akademik disiplinler grubuna denir.” şeklinde de açıklanmaktadır. Dolayısıyla, söz konusu ibarenin normal şartlarda tanımlayıcı nitelikte, özellikle eğitim ve öğretim alanında bu alanla bağlantılı yayıncılık hizmetlerinde yaygın kullanımı olan, bu nedenle de herkesin kullanımına konu olabilecek ve tek başına kimsenin tekeline verilemeyecek bir ibare olması, tüketicinin sıklıkla karşılaştığı türden bir ibare olması nedeniyle ayırt ediciliğinin zayıf olduğu kabul edilmelidir. Bununla birlikte ayırt edici olmayan bir markanın kullanım yoluyla ayırt edici hale gelebilmesi için kullanım, tanıtım ve reklam harcamaları o kadar yoğun ve fazla olmalıdır ki, artık o marka veya işaret söz konusu olduğunda bir malın, hizmetin ya da ticarette herkesin kullandığı, malların karakteristik özelliklerini, cins veya çeşidini gösteren işaretler değil bir firmanın mal ve hizmetini gösterir bir işaret olduğu algılanmalıdır. Bir başka anlatımla, kullanım yoluyla ayırt edici hale geldiği savunmasının kabul edilerek, serbest kullanımdaki bir sözcüğün veya işaretin bir kimsenin tekeline verilebilmesi için başlangıçta ayırt edici olmayan bir ürünün cinsi, çeşidi, ticarette herkesçe kullanılan bir ad veya işaret, bu anlamından uzaklaşmalı ve bunu kullanan firma ile özdeşleşmelidir. Bu halde marka sözcük anlamından uzaklaşarak ondan bağımsızlaşarak ikinci bir anlam kazanmaktadır.
Davacı şirket tarafından dosya kapsamına sunulan deliller incelendiğinde; davacının uzun yıllardır “…” markası ile eğitim ve öğretim hizmetleri alanında aktif ve yoğun şekilde faaliyet gösterdiği, basında çıkan haber manşetlerinin birçoğunda davacı şirkete ait okullardan “…” şeklinde bahsedildiği, sunulan anket ve marka araştırma raporlarında “…” ibaresinin davacı ile ilişkilendirilen bir marka olarak tespit edildiği, “…” ibareli markalar altında sunulan eğitim öğretim hizmetlerine ilişkin alınan birçok ödül bulunduğu, … genelinde 140 şubesi bulunduğu, davacı şirketin taraf olduğu davalara ilişkin yargı kararlarında “…” markasının ayırt ediciliği yüksek, bilinir markalardan olduğu ve ayrı olarak marka korumasından faydalandığının kabul edildiği tespit edilmiştir.
Davacı şirket markaları incelendiğinde markaların genel olarak “…” ibaresi ile birlikte çeşitli kelime unsurları ve “…” … unsuru ve bir kısım markalarda bu … unsuruna ek olarak “bilim adamları” görselinden oluşmakta olduğu görülmektedir. Markanın hem … hem de kelime unsurları içermesi halinde, kural olarak, kelime unsuru tüketiciler nezdinde … unsurundan daha güçlü bir etkiye sahiptir. Çünkü tüketiciler mal veya hizmet ile işaret arasındaki ilişkiyi tanımlarken, figüratif unsurları açıklamak yerine doğrudan sözcük unsuru ile markayı ifade etme eğilimindedirler. Normal şartlarda “…” ibaresinin ayırt edici gücünün düşük olması nedeniyle markaların bir bütün olarak esas unsur konumunda olduğu kabul edilebilirse de yukarıda açıklanan nedenlerle “…” ibaresinin davacı şirket tarafından kullanım sonucu ayırt edicilik kazandırılmış bir ibare olduğu dikkate alındığında koruma kapsamının genişlemiş olduğu ve bu bağlamda … unsurları ve/veya , “…” gibi tanımlayıcı ibarelerin yer aldığı markalarda “…” ibaresinin esas unsur konumunda değerlendirilmesi gerektiği düşünülmektedir. Ancak bu husus “….” gibi markalar için geçerli olmayacak, söz konusu markaların içerdiği tüm unsurlarla birlikte bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekecektir.
Davaya konu “… …” ibareli marka ile davacı şirkete ait “…” esas unsurlu markalar karşılaştırıldığında; davaya konu markanın oluşturulma şekli bakımından “…” ve “…” ibarelerinin markada eşit baskınlıkta yer aldığı, “…” ibareleri birbirinden ayrılarak alt alta yazılmış olsa da, markada kolaylıkla ayırt edilebilir konumda olduğu ve söz konusu ibarenin davacı şirkete ait kullanım sonucu ayırt edicilik kazandırılmış ve sektöründe bilinir hale getirilmiş olduğu hususları dikkate alındığında tüketici tarafından görsel olarak ilk bakışta bu ibareye odaklanılacağı, bu bağlamda markaların görsel ve işitsel bakımdan benzer olduğu düşünülmektedir. Diğer taraftan, taraf markalarında ortak olan “…” ibaresinin anlamı yukarıda detaylı olarak açıklanmıştır. Davaya konu markada yer alan “…” ibaresi ise … ‘ya göre “Benzeri yapılacak olan, benzetilmek istenen şey, model; incelemek veya denemek üzere insan ve hayvan vücudunun, bitkinin veya nesnenin herhangi bir yerinden alınan doku parçası, numune; Bir şeyin benzeri, tıpkısı, kopyası, misil; bir düşünceyi, kuralı, gözlemi veya savı desteklemek ve açıklamak amacıyla ileri sürülen söz, yapılan davranış, misal; durum ve niteliği benimsenmeye değer kimse veya şey, model, paradigma; en iyi biçimde olan” anlamlarına gelmekte, bu bağlamda “…” ibaresine işaret eden onu niteleyici özellikte olduğu anlaşıldığından söz konusu markaların kavramsal bakımdan nispeten benzer olduğu düşünülmektedir.
Sonuç olarak, davaya konu “… …” ibareli marka ile davacı şirkete ait “…” ibareli markaların, “…” ibaresinin davacı şirket tarafından eğitim ve öğretim hizmetlerinde kullanım sonucu ayırt edicilik kazandırılmış ve koruma kapsamı genişletilmiş bir ibare olduğu, davaya konu markanın davacı şirkete ait “…” ibareli markaları işaret edecek ve davacının bir alt markası izlenimi uyandıracak şekilde oluşturulmuş olduğu, dolayısıyla söz konusu markaların ilgili tüketici nezdinde görsel, işitsel ve kavramsal bakımdan bir bütün olarak yaratacağı algı ve izlenim itibariyle benzer olduğu, dolayısıyla daha önce davacıya ait “…” esas unsurlu markaları gören, işiten, bu markalı hizmetlerden yararlanan ilgili tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu “… …” ibareli markayı davaya konu hizmetler üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, bu hizmetlerden faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içerisinde, bu markayı davacıya ait markaların serisi olarak algılayabileceği, bir kısım tüketici kesiminin markaların farklı ticari kökeni işaret ettiğini algılaması ihtimalinde dahi marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı bulunduğu yönünde yanılsama yaşayabileceği, dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Dava konusu tüm hizmetler bakımından davalı şahsa ait marka ile davacıya ait “…” esas unsurlu markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varıldığından, sair dava sebeplerinin incelenmesine gerek görülmemiştir.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜ ile; … sayılı … kararının İPTALİNE,
2-Dava konusu … sayılı markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE,
3-6769 sayılı SMK m.27/6 hükmü gereği hükümsüzlük kararı kesinleştiğinde bir örneğinin re’sen …’e gönderilmesine,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL’nin mahsubu ile alınması gereken 99,20 TL’nin davalılardan alınarak hazineye gelir kaydına,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 62,70 TL vekalet harcı, 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 280,25 TL posta-tebligat masrafı, 3.500,00 TL bilirkişi ücretine esas olmak üzere toplam 4.049,77 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı … tarafından yapılan 25,60 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
8-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı … vekilinin yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde … Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.16/06/2023

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza