Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/437 E. 2023/317 K. 16.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. … 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.

5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/437 Esas
KARAR NO : 2023/317

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : …
VEKİLLERİ : Av. … – …
Av. … -…
DAVALI : … – … …

DAVA : Marka Hakkının İhlali / Haksız Rekabet
DAVA TARİHİ : 23/11/2022
KARAR TARİHİ : 16/06/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/06/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Hakkının İhlali / Haksız Rekabet davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 23/11/2022 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, dünyaca tanınırlığı olan … markasının sahibi olduğunu, markasının … nezdinde de tescilli olduğunu, müvekkilinin mikrodalga fırın ve beyaz eşya sektöründe faaliyet gösterdiğini, global tanınırlığa sahip olduğunu, davalı tarafın müvekkilinin … markasını ve ticaret unvanını haksız ve hukuka aykırı ve izinsiz şekilde kullandığını, davalının … internet sitesini açtığını ve müvekkil markasının pazarlama satış faaliyetlerinde bulunduğunu, ayrıca bu sitede müvekkiline ait fabrikaların görsellerine yer vermek suretiyle kendi menfaatine haksız ticari kazanç sağladığını, haksız rekabete ve marka hakkına tecavüz fillerini işlediğini, internet sitesinde yer alan kullanımlara dair noterlik nezdinde e-tespit işlemiyle delil tespit işlemi yaptırdıklarını ve ekte sunduklarını, davalı tarafından müvekkiline ait markanın sitede kullanıldığı, orijinal …’ın …’de kendisine yetki vermiş gibi demeçler verdiğini, videolar yayımladığını, davalının sosyal medya mecralarında yer alan kullanımlara dair noterlik nezdinde e-tespit işlemiyle delil tespit işlemi yaptırdıklarını, ayrıca… youtube kanalında yanıltıcı ve aldatıcı yayınlar yapıldığını, müvekkilinin …’deki müşterilerinden de şikayetlerin geldiğini, davalı eylemlerinden müvekkilinin maddi ve manevi zarar gördüğünü, davalı tarafa bildirim yapılarak eylemlerine son vermesinin istendiğini, ancak davalının eylemlerine devam ettiğini, davalı eylemlerinin, müvekkiline ait markayı ve ticaret unvanını kullanmasının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini, müvekkilinin … markası ile beyaz eşya alanında hizmet verdiğini, davalı tarafın ticaret sicil gazetesinde ilan edilen faaliyet alanlarının da aynı alanı kapsadığını, faaliyet alanlarının aynı olduğunu, davalının ticaret unvanının terkininin gerektiğini, tazminat talebi yönünden arabuluculuk başvurusunun yapıldığını, ancak sonuç alınamadığını, maddi ve manevi zarar ile itibar tazminatı talep ettiklerini, SMK 151/2-b maddesi uyarınca davalı şirketin müvekkiline ait markayı kullanması suretiyle elde etmiş olduğu net kazancın yoksun kalınan kar olarak hüküm altına alınması gerektiğini ifade ederek neticeten, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmektedir.
REPLİK:
Davacı vekili 12/01/2023 havale tarihli replik dilekçesinde özetle; Davalının, … … şirketinin distribütörü olmadığını, … … şirketi ile müvekkil şirketin aynı çatı altındaki grup şirketler olduğunu, buna ilişkin noter tasdikli belgeyi ve şemayı sunduklarını, aynı adresteki bağlantılı şirketler olduklarını, davalının, ne müvekkillerinin ne de … … şirketinin bayisi veya distribütörü olmadığını, davalının iddia ettiği yetki belgesinin geçerli olmadığını, bu belgeyi kabul etmediklerini, … … şirketinin beyanını dilekçe ekinde sunduklarını, davalı şirketin cevap dilekçesinde sunmuş olduğu fatura dikkate alınarak distribütörlük ilişkisi olduğu sonucunun çıkarılamayacağını, 8 yıl içerisinde sadece bir kez ve az miktarda ürün alımına ilişkin bir faturanın bu anlama gelmeyeceğini, davalı tarafından sunulan yetki belgesinin bayilik/ditribütorlük şartlarını taşımadığını, sözde yetki belgesinin 2015 tarihli olduğunu, süre içermediğini, sadece 1 kez alım yapıldığını, üstelik bayilik veren şirketin artık bayiliği yapan ürünü üretmediği halde halen distribütörlük ilişkisinin devam ettiği iddiasının kabul edilemeyeceğini, öte yandan marka hakkını kullanma yetkisini de davalı tarafa vermeyeceğini, davalı tarafın cevap dilekçesinde … markalı ürünleri kullandığını ve haksız rekabet teşkil edecek davranışlarını ikrar ettiğini, davalının, kendisine ihtarda bulunulduktan sonra web sitesindeki fotoğrafları kaldırdığını, davalı taraf web sitesinden “ürünlerimiz” kısmından … marka ürünleri kaldırmış olsa da … klimalarının fotoğraflarının web sitesinde hala yer aldığını, bunun noter vasıtasıyla tespit ettirildiğini, yine web sitesinde müvekkil fabrikasının görselleri ile logosunun kullanılmakta olduğunu ve bunların da noter vasıtasıyla tespit ettirildiğini, davalının web sitesinden görsellerin kaldırıldığı iddiasının yerinde olmadığını, hala ticaret unvanının kullanmasının da yerinde olmadığını, davalının, müvekkil şirketin adını ve piyasadaki güvenirliliğini kullanarak başka markalı ürünlerin ticaretini yaptığını, tüketiciyi yanılttığını ve haksız kazanç sağlamaya çalıştığını, müvekkil şirketin ihtarından sonra marka adıyla yapılan her faaliyetin hukuka aykırı olacağını, davalının belirtmiş olduğu ithalat yönetmeliğinin uyuşmazlıkla ilgisinin olmadığını, müvekkilinin kendi sattığı ürünlere teknik destek verdiğini ifade ederek neticeten, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmektedir.
CEVAP:
Davalı yetkilisi 16/12/2022 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Şirketlerinin, 01/03/2015 tarihinden beri … … üretici şirketinin …’deki klima bayisi ve distribütörü olduğunu, davacı şirket ile bir bağlarının ve ilgilerinin olmadığını, Türk Ticaret Kanunu hükümlerine uygun olarak kurulduklarını, yetki belgesine uygun olarak faaliyetlerini gösterdiklerini, bu yetki nedeniyle … adresinin kendilerine verildiğini, üretici … şirketinin davetiyle …’e gittiklerini ve onların izniyle bu isimde şirket kurduklarını, ithalat yönetmeliği hükümlerine göre 2025 yılına kadar yedek parça temin etme mecburiyetlerinin de bulunduğunu, bu yıl klima ithalatı yapmadıklarını, üretici firmanın klima üretimini durdurduğunu, bu nedenle kendilerinin de … marka klimalarının tanıtım ve pazarlama faaliyetlerini durdurduklarını, web sitesinden ürün ve fabrikanın vermiş olduğu görselleri kaldırdıklarını, şu anda başka klima ve kombiler ve bazı ihraç ürünlerinin satışını yaptıklarını, davacının kendileriyle benzer ürün üretmediğini, distribütor olarak 5 yıl önce yapılan videolarda …’ın yönetim kurulu üyesi olarak tanıtımlarda yer aldığını, daha sonra şirket ortaklığından ayrıldığını ifade ederek neticeten, davanın reddine karar verilmesini talep etmektedir.
DÜPLİK:
Davalı yetkilisi 27/01/2023 havale tarihli düplik dilekçesinde özetle; Kendilerine klima satış yetkisi ve distribütörlük veren ve klima gönderen şirketin … … olduğunu, bu şirketin klima üretimini durdurması nedeniyle bu yıl itibariyle o şirketin tanıtımları, logoları ve görsellerini kullanmadıklarını, web sitelerinde ve ürün kataloglarında kendilerine ait … tanıtımlarını yaptıklarını, klima talepleri geldiğinde … klimaların satışını yaptıklarını, ticari kayıplarını dengeleyebilmek için de diğer ihracat ürünlerinin satışını yaptıklarını, … şirketince tanzim edilen fatura ve yetki belgesinin sahte olmadığını, daha önce dilekçe ekinde sunulduğunu, … şirketinin kendilerine yüzlerce klima gönderdiğini, sunulanın sadece bir örnek sevkiyat faturası olduğunu, davacı yetki belgesinin sahte olduğunu düşünüyorsa bunun ayrı bir dava konusu olduğunu ispat edilmesi gerektiğini, davacı şirketle bir bağlarının ve ilgilerinin olmadığını, … marka amblemini kullanmadıklarını, ürünlerini satmadıklarını, mevzuat gereği ellerindeki yedek parçaları talep eden servislere gönderdiklerini ifade ederek neticeten, davanın reddine karar verilmesini talep etmektedir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 6769 sayılı SMK m.29, m.149 ile 6102 sayılı TTK 54 vd hükümlere göre açılan marka hakkının ihlâli ve haksız rekabet iddialarından kaynaklı hukuki korunma istemlerine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalının, davacıya ait marka hakkı ihlâli ve haksız rekabet oluşturan eylemlerinin bulunup bulunmadığı, varsa bu eylemlerin tespiti, önlenmesi, sonuçlarının ortadan kaldırılması, davalının ticaret unvanından “…” ibaresinin terkini, maddi tazminat, manevi tazminat, itibar tazminatı, hükmün ilanı istemlerinin yerinde olup olmadığı, re’sen gözetilmesi gereken bir husus olarak sessiz kalma yolu ile hak kaybı koşulunun mevcut olup olmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, dilekçe teatisi tamamlanmış, davacıya ait marka tescil belgeleri celp edilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, teknik konularda bilirkişi incelemesi yaptırılmış ve 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren … Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Tarafların iddia ve savunmaları, ibraz ettikleri deliller, marka tescil belgeleri, davalıya ait ticari sicil kayıt bilgileri, özel veya teknik hususlara ilişkin saptamalar barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Davacıya ait … sayılı “…” ibareli markanın 11.sınıfta yer alan emtialar bakımından 18.01.2000 tarihinde tescil edildiği, yenileme işleminin yapıldığı, dava tarihi itibariyle koruma süresinin devam ettiği, 2012/73567 sayılı “…” ibareli markanın 7 ve 37.sınıfta yer alan mal ve hizmetler bakımından 20.09.2013 tarihinde tescil edildiği, yenileme işleminin yapıldığı, dava tarihi itibariyle koruma süresinin devam ettiği anlaşılmıştır.
Somut olayda ilk olarak sessiz kalma yolu ile hak kaybı koşullarının oluşup oluşmadığı hususu irdelenmiştir. Zira bu husus bir ön sorun olup, sessiz kalma yolu ile hak kaybı koşulunun oluşması halinde, başkaca bir tahkikat işlemine gerek kalmaksızın davanın reddine karar verilmesi gerekecektir. Aksi halde, işin esasına geçilerek; ayrı ayrı marka hakkı ihlâli ve haksız rekabet istemlerinin irdelenmesi gerekecektir.
6769 sayılı SMK’nın mehazını oluşturan … sayılı …’nin 9.maddesi ile … sayılı …’nün 61.maddesi hükümlerine göre, kesintisiz beş yıl süre ile bir marka sahibinin kendi markasının başkası tarafından, bilgisi dahilinde kullanılmasına ses çıkarmaması halinde marka sahibinin artık hükümsüzlük davası açamayacağını ve söz konusu kullanmayı önleyemeyeceği öngörmektedir. Anılan hüküm, salt hükümsüzlük istemi bakımından Türk Hukuku’na alınmış olup (SMK m.25/6), tecavüz iddiası bakımından … düzenlemeleri ile paralel olarak ticari kullanım bakımından yasal bir süre öngörülmemiştir. Hemen belirtmek gerekir ki mülga 556 sayılı KHK döneminde hükümsüzlük istemi bakımından da sessiz kalma süresi öngörülmemişti. Ancak Türk Hukuku’nda böyle bir düzenlemenin bulunmaması karşısında, sorun TMK m.2 hükmü varlığı karşısında çözümlenmekteydi. …’nun 04/05/2011 tarih … sayılı kararında bu husus; “Sessiz kalma yoluyla hak kaybı kaynağını “hakkın kötüye kullanılması yasağı”nı düzenleyen MK’nun 2.maddesinden almaktadır. Bu maddeye göre, “Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.” “Bir hakkın sırf başkasına zarar vermek için kullanılmasını kanun himaye etmez.” Dürüstlük kuralı, MK’nun “Başlangıç Hükümleri” arasında, hukukun her alanında kendini gösteren bir ilke olarak düzenlenmiştir. Sessiz kalma yoluyla hak kaybının doğması ve dava hakkının M.K.’nun 2.maddesine aykırılık oluşturup oluşturmadığı hususları her olayın kendi özelliğine göre değerlendirilmelidir.” şeklinde ifade edilmiştir. Sessiz kalma yolu ile hak kaybı müessesesi, öğretide de savunulan hukuki bir kurumdur. (…)
Sessiz kalma yolu ile hak kaybı müessesesi, marka hakkına tecavüz iddiası bakımından, söz konusu tecavüzden kaynaklı marka haklarının korunmasına dair hükümlere istisna oluşturan hukuki bir kurumdur. Sessiz kalma yolu ile hak kaybının söz konusu olabilmesinin birinci koşulu; marka sahibinin, markanın başkası tarafından tescil ettirildiğini veya kullanıldığını bilmesi ya da bilebilecek durumda olması gerekir. İkinci koşul; marka sahibinin, markasının kullanılmasına karşı harekete geçmemesi, dava açmaması, sessiz kalması gereklidir. Burada önemli olan husus, marka sahibinin ihlal eylemine karşı aktif bir önleme yoluna müracaat edip etmediğidir. Üçüncü koşul; marka sahibinin, markasının başka bir kimse tarafından tescil edilmesi veya kullanılması eylemine belirli bir süre sessiz kalması gereklidir. 556 sayılı KHK döneminde marka ihlal yargılaması bakımından kesin bir süre verilmesinin doğru olmadığı ve bu sürenin somut olayın özelliklerine göre 5 yıldan az veya fazla olabileceği uygulanagelmişse de, 6769 sayılı SMK’ya mehaz oluşturan … ve tüzüğü uygulamasında bu sürenin gerek hükümsüzlük gerekse tecavüz iddiaları bakımından 5 yıl olarak baz alındığı, SMK m.25/6 hükmünde hükümsüzlük davası yönünden de 5 yıllık sürenin benimsendiği dikkate alındığında tecavüz davası için de kıyasen sessiz kalma olgusunun en az 5 yıl olması gerektiği mahkememizce benimsenmiştir. Dördüncü koşul; markayı tescil ettiren veya kullanan kimsenin iyiniyetli olması gerekir. Buna göre, sadece iyiniyetli bir şekilde başkasına ait bir markayı tescil ettiren, kullanan, markanın başkası adına tescilli olduğunu, kullanıldığını, markanın gerçek sahibinin başkası olduğunu bilmeyen veya bilebilecek durumda olmayan kimse, sessiz kalma yolu ile hak kaybı imkanından yararlanabilir.
Yukarıda belirtilen dört koşul gerçekleştirdiği takdirde, marka hakkı sahibi, markasının korunması imkanından faydalanamaz. … sayılı kararda belirtildiği üzere, sessiz kalma yolu ile hak kaybı bir def’i olmayıp itiraz mahiyetindedir. Taraflar ileri sürmese bile, mahkemece re’sen dikkate alınmalıdır.
Sessiz kalma yoluyla hak kaybında, hak genel olarak sona ermemekte, sadece bu haktan eylemine sessiz kalınan kişi ya da kişilerin yararlanmasına katlanılmaktadır. Zira tacirin, bir hakkını bilerek isteyerek belli bir süre kullanmaması sebebiyle ticaret unvanından doğan hakkı kaybolmamakta, sadece uzun süredir var olan kullanıma/tescile sessiz kalmış olması sebebiyle bu duruma zımnen icazet verildiği kabul edilmektedir. Sessiz kalma yoluyla hak kaybından bahsedilebilmesi için, önceki hak sahibinin ticari ad ve işaretin aynısının veya benzerinin ticaret unvanı olarak tescil ettirildiğini veya başkaları tarafından kullanıldığını bilmesi ve buna rağmen sessiz kalmış olması gereklidir. Buna karşın ticaret unvanlarının ticaret siciline tescil edilmek zorunda olmaları ve tescilin olumlu etkisi nedeniyle tescil ve ilan edilmiş ticaret unvanının bilinmediği ileri sürülemeyecektir. Bununla birlikte önceki hak sahibinin uzun süre sessiz kalması mücbir sebep ya da objektif imkânsızlık gibi haklı bir nedene dayanıyorsa ve bunun ispatlanması hâlinde sessiz kalma yoluyla hak kaybı söz konusu olmayacaktır. Önceki hak sahibi, ticari ad ve işaretin bir başkası tarafından ticaret unvanı olarak tescil edilmesine veya kullanılmasına sessiz kalmayarak dava yoluna başvurursa artık sessiz kalma sebebiyle hak kaybı söz konusu olmamaktadır. Bununla birlikte önceki hak sahibi dava yoluna başvurmadan önce ihtarname göndermesi de sessiz kalmadığı anlamına gelmelidir. Ancak dikkat edilmesi gereken husus, uzun süre boyunca, belirli aralıklarla sadece ihtarname gönderen, fakat dava açmayan ve ihtarname dışında unvanın kullanılmaması için herhangi bir girişimde de bulunmayan önceki hak sahibinin sessiz kalmadığını ileri sürmesi, hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilebilir. O hâlde kullanımın daha fazla devamını istemeyen önceki hak sahibi, bu arzusunu açıklayan bir ihtarname göndermiş ise de makul bir süre içinde bu iradesini dava yoluyla da göstermelidir. Sessiz kalma yoluyla hak kaybının söz konusu olabilmesi için, önceki hak sahibinin, ticaret unvanının aynısının veya benzerinin kullanılmasına belirli bir süre sessiz kalmış olması gereklidir. Ancak ticaret unvanı yönünden sessiz kalmanın ne kadar süre geçtikten sonra hak kaybına sebep olacağı TTK’de düzenlenmiş değildir. Bununla birlikte 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı … (SMK) ile ilk defa marka hukukunda hükümsüzlük davaları yönünden sessiz kalma yoluyla hak kaybına ilişkin bir düzenleme getirilmiştir. SMK’nin 26/6. maddesi; “Marka sahibi, sonraki tarihli bir markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötü niyetli olmadıkça, markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez” hükmünü haizdir. Buna göre marka hükümsüzlük davalarında sessiz kalma yoluyla hak kaybı ilkesinin uygulanabilmesi için beş yıllık sürenin geçmiş olması gerekmektedir. Ancak ticaret unvanı yönünden mevzuatta bir süre belirlemesi bulunmadığından TMK’nin 2. maddesi de gözetilmek suretiyle her somut olayın özellikleri dikkate alınarak sürenin belirlenmesi gerekmektedir. Hemen belirtilmelidir ki; sessiz kalma nedeniyle dava açılamayacağı yönündeki savunma bir def’i olmayıp itirazdır. Zira sessiz kalma yoluyla hak kaybı ilkesinin dayanağı TMK’nın 2. maddesi olduğuna göre, dava açılması açıkça hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve bu durum dava dosyasından ortaya konulabiliyorsa, sessiz kalma yoluyla hak kaybı bir itiraz olarak kabul edilip hâkim tarafından resen dikkate alınmalıdır. Keza TMK’nin 2/2. maddesi gereğince bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. (…)
Belirtilen açıklamalar ışığında somut olayda yapılan incelemede; davalı taraf, … … üretici şirketinin …’deki klima bayisi ve distribütörü olduğunu, ürünleri ondan aldığını ve sattığını iddia etmektedir. Bu iddiaya karşın davacı taraf, söz konusu dava dışı şirketin kendi bünyelerinde bir şirket olduğunu kabul etmekte, ancak distribütörlük ilişkisinin ve yetki belgesinin gerçek olmadığını iddia etmektedir.
Davalı tarafından … … şirketinden alınmış 01/03/2015 tarihli distribütörlük yetki belgesinin dosyaya ibraz edildiği görülmüştür. Davacı tarafından da … … şirketine ait aksi yönde beyanın dosyaya sunulduğu anlaşılmıştır. Distribütörlük hususu taraflar arasında tartışmalı olmakla beraber, dava dışı … … firmasının davacı tarafın organizasyon şeması içerisinde yer aldığı ve aralarında organik bağ bulunduğu taraflar arasında çekişme konusu değildir.
Davalı tarafından dosyaya fatura ve dekontların delil olarak sunulduğu görülmektedir. İncelendiğinde; … … Ltd. tarafından davalı … adına düzenlenmiş 21/11/2015 tarihli ve 64.550,00 dolar tutarındaki … Marka Klima ürününe ilişkin faturanın ve ödemelerin yapıldığını gösterir dekontların dosyaya sunulduğu tespit edilmiştir. Ayrıca … … Ltd. tarafından davalı … adına … Müdürlüğünün 19/01/2016 tarihli ve …seri numaralı gümrük giriş beyannamesinin dosyaya sunulduğu tespit edilmiştir. Yine aynı firma tarafından davalı firma adına düzenlenmiş 08/03/2017 tarihli ve 24.000,00 dolar tutarındaki ve 05/06/2017 tarihli ve 45.500,00 dolar tutarındaki … marka klima ürününe ilişkin faturaların ve ödemelerin yapıldığını gösterir dekontların dosyaya sunulduğu tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra … … Ltd. tarafından …’na gönderilen 27/05/2015 ve 22/04/2017 tarihli onay belgelerinde davalı …’nin 10 yıl süreyle temsilci olarak belirtildiği anlaşılmıştır.
Davalı şirket …(nün … sicil numarasına kayıtlı olup, 30/03/2015 tarihli ve 8789 sayılı …’nde ilan edilen “…” ticaret unvanı altında 24/03/2015 tarihinde kurulmuştur. Davalının 24/03/2015 tarihinden itibaren aynı ticaret unvanıyla faaliyet gösterdiği, faturaların ve belgelerin de bu ticaret unvanı adına düzenlendiği tespit edilmiştir. İlki 21/11/2015 tarihli olan faturalardan ve 27/05/2015 tarihli onay belgesinden ve açıklanan diğer belgelerden, davacı ile aynı organizasyon bünyesinde yer alan firmanın bilgisi dahilinde satış işleminin gerçekleştiği, davalı taraftan, faaliyetlerinden ve davalı tarafın ticaret unvanından en geç 2015 yılı itibariyle haberdar olunduğu, buna karşın dava dışı … … şirketi ile organik bağı olan davacı firmanın hukuki bir süreç başlatmadığı ve aradan geçen yaklaşık 8 yıla karşın hukuki müdahalede bulunmadığı, aksine ticari faaliyetin farklı tarihlerde de devam ettiği tespit edilmiştir. Davacı ile dava dışı … … firması arasındaki organik bağ göz önüne alındığında, davalının ticari faaliyetlerinin ve ticaret unvanın davacı tarafından bilindiği, en azından bilinmesi gerektiği değerlendirilmiştir. Basiretli bir tacir gibi davranması gereken davacının, uzun yıllardır faaliyet gösteren davalı firmadan haberdar olduğunun kabul edilmesi gerektiği, buna karşın uzun yıllar boyunca davalının gerek markasal kullanımına, gerekse ticaret unvanının kullanımına karşı sessiz kaldığı, açıklanan nedenlerle, sessiz kalma yoluyla hak kaybının şartlarının gerçekleştiği anlaşıldığından davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 51.232,50 TL harçtan mahsubu ile arta kalan 51.052,60 TL harcın talebi halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan 179,90 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 62,70 TL vekalet harcı, 2.400,00 TL bilirkişi ücreti, 45,42 dosya kapağı masrafı, 397,00 TL posta-tebligat gideri olmak üzere toplam 3.165,72 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin ve Davalı yetkilisinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde … Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.16/06/2023

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza