Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/430 E. 2023/225 K. 08.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/430 Esas
KARAR NO : 2023/225

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 18/11/2022
KARAR TARİHİ : 08/05/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 15/05/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 18/11/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacının 1945 yılında …’da kurulmuş bir şirket olup tüketim malları, taze ürünler, içecek ve otomotiv gibi sektörlerde dünyanın en büyük şirketlerine hizmet veren, taşımacılıkta kullanılan yeniden kullanılabilir palet (konteyner paleti), ambalaj ve taşıma çözümlerinde küresel bir lider olduğunu, çevresel olarak sürdürebilir bir şekilde müşterileri için verimliliği arttırmayı ve işletim riskini azaltmayı hedefleyen çözümler sunduğunu, aralarında …’nin de bulunduğu 60’ın üzerinde ülkede 7.500’den fazla çalışanı, 610 milyondan fazla paleti, kasası ve konteyneri ile 500.000 teslim noktasına hizmet sunduğunu, görselli markasının 20. sınıfta yer alan “ahşap veya plastikten paletler” malları ve 39. sınıftaki “palet kiralama hizmetleri; palet havuzlama (ortaklama) hizmetleri, yani, paletlerin ve konteynerlerin farklı kullanıcılar tarafından ve arasında dolaşımını içeren, paletlerin havuzlama (ortaklama) bazında kiraya verilmesi ve kiralanması hizmetleri” yönünden tescili için davalı …’e dosyalamış olduğu marka başvurusunun davalı tarafından SMK m.5/1-(b)-(c) hükümleri mesnet gösterilerek bütünüyle ve nihai olarak reddedilmesinin haksız ve hukuka aykırı bir işlem olduğunu, zira davacının dünyaca ünlü palet ürününün görselini ihtiva eden bu markanın markasal hüviyette ayırt ediciliğinin yüksek olduğunu, bu işaretin menşe gösterme işlevini yerine getirdiğini ve ürünü gören tüketicilerin mavi renginden bunun ticari kaynağının davacıya ait olduğunu anlamakta olduğunu, zira markaya konu paletlerin emsallerden farklı olarak, yan taraflarında şeklin belli bölümlerine uygulanmış ayırt edici ve davacıyı akla getiren mavi rengi içerdiğini, ayrıca da palet şeklinde davacının logosunun ve …’de “…” anlamına gelen “…” ibaresinin yer aldığını, palette kullanılan ve …kodu … olan mavi rengin küresel olarak kapsamlı ve yaygın bir şekilde yalnızca davacı tarafından her çeşit palette kullanıldığını, bu mavi rengin aynı zamanda palet havuz sisteminin çalışması için de önemli bir rol oynadığını, davacının bu özel ve kendisiyle özdeşleşmiş mavi rengi palet havuz sisteminde ticari kaynak olarak kendi şirketini hatırlatması amacıyla kullandığını, bu mavi renk sayesinde müşterilerin davacının dünyaca ünlü paletlerini hiçbir zorlukla karşılaşmadan tanıyabildiğini, bu durumun da sistemin verimliliğini arttırdığını, palet havuz sisteminde palet kaybı riskini azalttığını ve bu sayede maliyetlerin azaltılmasına büyük ölçüde katkıda bulunduğunu, davacının ürün ve hizmetlerini daha çok üretim, dağıtım, lojistik, depolama ve nakliye sektörlerinde yer alan profesyonel tüketici kitlesinin kullandığı düşünüldüğünde, dava konusu edilen marka başvurusunun bu tüketiciler için ayırt edicilik düzeyinin daha da üst düzeyde olduğunun kabulünün gerektiğini, ayrıca da işarette kullanılmış olan palet şeklinin yoğun bir çalışma sonucu ortaya çıkarılmış son derece özgün, kendiliğinden ayırt edici bir şekil olduğunu ve hiçbir teknik zorunluluktan kaynaklanmadığını, zaten davacının bu markasının aynısının dünya çapında pek çok ülkede sorunsuz bir şekilde tescile bağlanmış olduğunu, bu tür üç boyutlu ürün görsellerinin marka olarak tescilinin uygun olduğuna dair … ve … tarafında inşa olunmuş somut uyuşmazlığa emsal pek çok kararın da bulunduğunu, kaldı ki bu ürün şeklinin davacı adına tescil başvurusundan önce kullanım yoluyla ayırt edicilik kazanmış olduğunu ve SMK m.5/2 hükmü kapsamında reddinin mümkün olmadığını, davacının ülkemiz de dahil olmak üzere dünya çapındaki tanınmışlığı göz önünde bulundurulduğunda, ürün ve hizmetlerinin geniş bir kitleye hitap ettiğinin açık olduğunu, davacının diğer markaları gibi davaya konu şekil markasının da, milyonlarca kişi tarafından davacı ile bağdaştırılmış ve davacıya ait bir marka olarak algılandığını, davacının uzun yıllardır bu şekli reklamlarda ve pazarlama materyallerinde kapsamlı ve belirgin bir şekilde tanıtıyor olduğunu, davacının …’de de faaliyetlerini uzun yıllardır sürdürdüğünü, davacının … genelinde yaklaşık 10 milyon paletlik dolaşım ağı ve 16 servis merkeziyle tedarik zincirlerinin daha verimli olması adına ürün ve hizmetlerini müşterilerine ulaştırmakta olduğunu, davacının dünyaca ünlü mavi paletlerini …’deki yerel müşterilere de kiraladığını iddia ederek, … …’nın 20.09.2022 tarihli ve …sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili 08/12/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; 6769 sayılı Kanun’un 5/1-b maddesindeki tanımlamadan marka olarak tescil edilecek olan bir işaretin hem ayırt edici bir niteliği olmasının hem de ayırt ettiği mal ve hizmetler açısından ayırt edici niteliğe sahip olması gerektiğinin anlaşıldığını, buradaki ayırt edicilikten kastın markanın, ürünün kendisinden ve yine ürünün adından farklı bir işaret, sözcük veya isim olması ve kolayca tanınır nitelikte bulunması gerektiğini, markanın kullanılacağı emtianın özgün yapısına bağlı olmadan algılanabilmesinin, üzerinde kullanılacağı ürünlerden bağımsız olmasının gerektiğini, somut olaya konu markanın, redde konu emtialar bakımından ilgili tüketiciler tarafından belirli bir ticari kaynağa ait bir işaret olarak algılanmamakla birlikte, markanın asli işlevi olan belirli bir işletmeye ait mal ve hizmetleri, diğer işletmelere ait benzer mal ve hizmetlerden ayırt etmeyi sağlama işlevini yerine getiremediğini, davacının dava konusu markaya kullanım sonucu ayırt edicilik kazandırıldığı iddialarını ispat için yeterli delil sunamadığını, bu nedenlerle davadaki taleplerin reddinin gerektiğini savunmuştur.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı … Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … kararının iptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalının tesis ettiği …sayılı … kararının hukuka uygun olup olmadığı, davacıya ait … sayılı marka başvurusunun somut ayırt ediciliğinin bulunup bulunmadığı, tasviri nitelikte olup olmadığı, kullanım yolu ile ayırt edicilik kazanıp kazanmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmuş, bilirkişi raporu aldırılmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren …. İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davacının 07.03.2019 tarihinde …. sayılı “…” ibareli, 20 ve 39.sınıfta bulunan bir kısım mal ve hizmetler için tescil başvurusunda bulunduğu, yapılan ilk incelemeler sonrasında …’nca SMK m.5/1-b ve m.5/1-c hükümlerince marka tescil başvurusunun reddine karar verildiği, davacı yanın karara itirazda bulunduğu, davacı tarafından yapılan itirazı değerlendiren …’nun 20.09.2022 tarih …sayılı … kararı ile; başvuru sahibi tarafından yapılan itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 21.09.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
6769 sayılı Kanun m.4 hükmüne göre; Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.
Markanın; ayırt etme, mal veya hizmetin işletmesel kökenini gösterme, mal veya hizmetin niteliklerini garanti etme, reklam, tekelleştirme ve koruma işlevleri bulunduğu kabul edilir. (….) Ayırt etme işlevi, marka kavramına dahil olan, piyasada bir mal ya da hizmeti diğerlerinden farklılaştırmaya hizmet eden, mal ya da hizmete adeta kişilik kazandıran, o mal ya da hizmete bir ad veren temel unsuru ifade eder. Köken işlevi, malın ya da hizmetin hangi işletmeye ait olduğunun marka ile gösterildiği anlamına gelip, bu işlevin bugün anlamını yitirdiği, globalleşen ekonomi ve piyasada bulunan aktörlerin ve ürünlerin çeşitliliği ile dinamizmi karşısında alıcılardan pek azının piyasadaki mal ya da hizmetlerin hangi işletmeye ait olduğunu markadan anladıkları söylenebilir. Garanti işlevi, bir marka altında pazarlanan mal ya hizmetin kalitesi ile ilgili olup, bu işlev sayesinde alıcı, piyasada bulunan ve deneyimlediği mal ya da hizmetleri nitelik olarak değerlendirme imkanına sahip olmakta, buna bağlı olarak bazı mal ya da hizmetlerin imajında değer artışı, bazılarında ise değer azalışı meydana gelebilmektedir. Reklam işlevi, markanın, ait olduğu mal ya da hizmetin ayırt ediciliğini sağlayan işaret olduğuna göre, bu işaretin mal ya da emek sarfedilerek geniş halk kitlesine ulaştırılmasını, böylece ilgili markaya konu mal ya da hizmetin pazar payının arttırılmasını ifade eder. Bununla bağlantılı olarak ilgili mal ya da hizmetin piyasada gördüğü rağbetin hakim duruma gelmesi söz konusu olabilecek, bu da markanın tekelleştirme işlevine hizmet edecektir.
Markanın en önemli fonksiyonu ayırt edici bir işaret olmasıdır. Markaya bu fonksiyonu kazandıran, soyut ayırt ediciliğidir. Soyut ayırt edicilik; bir işaretin, bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini, bir başka teşebbüsün mal ve hizmetlerinden ayırt etmeye elverişli olması halidir. Bir işaret soyut ayırt edici niteliğe sahip değilse, ayırt edicilik fonksiyonuna da sahip olmayacaktır. Marka, ayırt edicilik fonksiyonunun gereği olarak, mal ve hizmetleri ferdileştirmekte ve bunları tüketiciler için piyasada teşhis edilebilir hale getirmektedir. Bu yolla tüketiciler, almak istedikleri mal ve hizmetleri başka teşebbüslerin mal ve hizmetlerinden ayırt edebilmektedirler. Ayrıca, mal ve hizmetlerin piyasada teşhis edilebilir hale getirilmesi ile, farklı teşebbüslerin mal ve hizmetleri için piyasa şeffaflığı sağlanmaktadır. Piyasa şeffaflığının yerine getirilebilmesi, markanın iletişim fonksiyonu ile kolaylaşır. Markanın iletişim fonksiyonu, piyasada mal ve hizmet arz edenlerle talep edenlerin aralarında iletişim kurmalarını sağlamaktadır. Bu yolla marka, teşebbüslerin mal ve hizmetlerini kolayca pazarlamalarına, tüketicilerin malın imajı hakkında bilgilendirilmelerine hizmet etmektedir. Markanın çok fonksiyonluluğu, marka hukukuna ilişkin düzenlemelerin uygulama alanının tayininde ve problemlerin çözümünde büyük önem arz etmekte ve dikkate alınması gerekmektedir. Bu nedenle, bir işaretin soyut ayırt ediciliğe sahip olup olmadığının belirlenmesinde markanın belirtilen bu fonksiyonlarının göz önünde bulundurulması gerekir. (…)
Soyut ayırt ediciliğin bulunup bulunmadığının tespiti ile tescil kapsamında bulunan mal ve hizmetler bakımından ayırt ediciliğin bulunup bulunmadığının bir ilgisi yoktur; bu ayırt edicilik türünde marka olacak işaretin bütünlük arz etmesi, kolayca algılanabilir ve sınırlarının tespit edilebilir olması, ayırt edicilik fonksiyonunu haiz olması aranır.
6769 sayılı Kanun m.5/1-b bendinde belirtilen “Herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretler” somut ayırt edici güçten yoksun işaretlerdir. Bu işaretler, hiçbir ayırt ediciliğe sahip olmayan, dolayısıyla ilgili tüketici kesimi tarafından marka olarak algılanmayacak işaretler olarak madde gerekçesinde açıklanmıştır.
Somut ayırt edicilik, marka olarak tescili talep edilen işaretin, tescile konu mal veya hizmetleri diğer teşebbüslerin mal veya hizmetlerinden ayırt etmeye elverişli olması halidir. Soyut ayırt edici gücü haiz bir işaretin somut ayırt edici güce sahip olup olmadığının tespitinde, işaretin tescil başvurusuna konu olan mal veya hizmetler bakımından ayırt edicilik fonksiyonuna sahip olup olmadığının dikkate alınması gerekmektedir. İşaretin, somut ayırt edici güce sahip olup olmadığı, piyasada oluşan kanaate göre tespit edilmektedir. Bu kanaatin oluşmasında değişik faktörler etkili olmaktadır. İşaretin orijinalliği, tanınmışlığı, piyasada genel olarak kullanılırlığı, kullanımın süresi ve yoğunluğu gibi kıstaslar, bu ayırt ediciliğin bulunup bulunmadığının belirlenmesinde dikkate alınmalıdır. Eğer bir işaret, piyasada oluşan kanaate göre tescili talep edilen mal veya hizmetler bakımından ayırt edicilik fonksiyonuna sahipse, kullanım sonucu ayırt edici güç kazanmasına gerek kalmaksızın marka olarak tescil edilebilecektir. O an için işaretin ayırt ediciliğinin bulunmadığı kabul ediliyorsa, işaret ancak kullanım neticesi bu gücü kazanabilir veya zaman içerisinde piyasadaki kanaatin değişmesi neticesi bu güç kazanılabilir.
6769 sayılı SMK m.5/1-c bendinde; Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretlerin marka olarak tescil edilemeyeceği düzenlenmiştir.
Hüküm uyarınca, ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten, üretim hizmetlerinin yapıldığı zamanı gösteren, malların ve hizmetlerin diğer karakteristik özelliklerini ifade eden sözcükleri münhasıran veya esas unsur olarak içeren işaretler marka olarak alınamazlar. Bu mutlak red nedeninin kabulünün birinci sebebi; marka olarak tescili istenen işaretin, ilgili mal veya hizmetin kendisini veya onun bazı karakteristik özelliklerini belirten ad veya işaretlerden oluşması halinde, sözkonusu işaretin o mal ve hizmetin karşılığı olan kavram ile özdeşleşecek olması, bu sebeple mezkûr işaretin ayırt edici nitelik unsurundan yoksun bulunmasıdır. İkinci sebep ise; malın ve hizmetin kendisini veya onun bazı karakteristik özelliklerini ifade eden bir işaretin marka olarak tescili suretiyle, herkesin kullandığı bir işareti bir şahsın inhisarına vermemek düşüncesidir.(….)
6769 sayılı SMK m.5/2 hükmüne göre; Bir marka, başvuru tarihinden önce kullanılmış ve başvuruya konu mal veya hizmetler bakımından bu kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazanmışsa bu markanın tescili birinci fıkranın (b), (c) ve (d) bentlerine göre reddedilemez.
Hükme göre ayırt edici olmayan bir markanın kullanım yoluyla ayırt edici hale gelebilmesi için kullanım, tanıtım ve reklam harcamaları o kadar yoğun olmalıdır ki, artık o marka veya işaret söz konusu olduğunda bir ürünün veya hizmetin adı ya da ticarette herkesin kullandığı, malların karakteristik özelliklerini, cins veya çeşidini gösteren işaretler değil, bir firmanın mal veya hizmeti olduğu algılaması ortaya çıksın. Bu halde marka sözcük anlamından uzaklaşarak ondan bağımsızlaşmakta, ikinci bir anlam kazanmaktadır. (…)
Tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, bilirkişi raporunda tespit edilen maddi vakıalar ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu marka başvurusu; “20.SINIF: Ahşap veya plastikten paletler. 39.SINIF: Palet kiralama hizmetleri; palet havuzlama (ortaklama) hizmetleri, yani, paletlerin ve konteynerlerin farklı kullanıcılar tarafından ve arasında dolaşımını içeren, paletlerin havuzlama (ortaklama) bazında kiraya verilmesi ve kiralanması hizmetleri.” mal ve hizmetleri bakımından tescil edilmek istenmektedir.
Dava konusu … işareti; çizimle belirlenebilen, sınırları tespit edilebilen bir işarettir. Bu işarette; geniş yüzeyleri sarı, dar yüzeyleri maviye boyanmış, tüm yüzeylerinde dar pencereler bulunan dikdörtgen prizma şeklindeki bir kutu/palet, tüm açılardan görüntülenmiş ve altı adet görüntüsü üç satır iki sütun halinde konuşlandırılmıştır. Kutu şekillerinin hiçbirinde bir kelime unsuruna yer verilmemiştir. Kutuda kullanılan hâkim rengin “ahşap rengi” olduğu görüldüğünden, kutunun “ahşap olduğu” izlenimi edinilmektedir. Kutu görsellerinin hepsi aynı büyüklükte/puntolarla konuşlandırılmış olduğundan, hepsinin bir bütün olarak algılandığı ve genel görünümü itibariyle işaretin bir “ahşap bir kutu/palet görüntüsü”nden ibaret olduğu değerlendirilmektedir. İşarete bakan herkes tarafından bu şekilde algılanması kuvvetle muhtemel olan bu görüntünün marka olarak tescil edilebilip edilemeyeceğinin tespitinde, bu görüntünün … bir ahşap kutu/palet niteliğinde mi olduğu, yoksa özgün bir ahşap kutu görüntüsü mü olduğu irdelenmelidir. Zira; özgün olan bir ürün şekillerinin marka olarak tescilinin önünde herhangi bir hukuki engel bulunmamaktadır. Somut olayımızdaki kutu şekillerinin de ahşap taşıma paletlerinin/kutularının, teknik bir zorunluluktan kaynaklanan şekli olmadığı düşünülmektedir. Bu şekillerin, uyandırdığı bu algılar açısından, marka olarak kullanılarak, belirli bir ticari kaynağa ait bir işaret olarak algılanması ve o ticari kaynağın emtialarını diğer ticari kaynakların emtialarından ayırması mümkün görülmektedir.
Sonuçta; davaya konu iş bu … işaretinin, “…” yönünden “teknik bir zorunluluk sonucunda varılan mecburi bir şekil” olduğu söylenemeyecektir. Gerçekten de; piyasada farklı formlarda ve şekillerde üretilmiş/satışa sunulmuş bir çok ahşap kutu/palet vardır; bunların bilhassa yan kısımlarının özel bir mavi tonunda olması, teknik bir zorunluluk değildir. Yani; dava konusu işaretin, tescili kapsamına alınmak istenen, “ahşap veya plastikten paletler” veya bu emtialar ile doğrudan ilintili olan “palet kiralama hizmetleri; palet havuzlama (ortaklama) hizmetleri, yani, paletlerin ve konteynerlerin farklı kullanıcılar tarafından ve arasında dolaşımını içeren, paletlerin havuzlama (ortaklama) bazında kiraya verilmesi ve kiralanması hizmetleri” yönünden, malın özgün yapısından ve teknik bir zorunluluktan kaynaklanan bir şekil/form olmadığı, ahşap veya plastik paletlerin veya bu paletler kullanılarak yürütülen hizmetlerin genel karakteristik özelliklerini taşımadığı, bu emtiaların “…” yeterli ölçüde farklılaştığı düşünülmektedir. Kaldı ki; kenarlarının mavi renkli olması özelliği bir yana bırakıldığında dahi, bu görünümü haiz paletlerin sektörde birden fazla aktör tarafından kullanılması, söz konusu şekillerin “somut ayırt edici niteliği haiz olmadığı” anlamına gelmemekte, sadece, “anlamı herkes tarafından bilinen kelimelerin marka olarak seçilmesi” durumunda olduğu gibi; “ayırt edici niteliği zayıf işaretlerden oluşan markalarla iltibasın yapılacak küçük değişikliklerle bertaraf edilebilmesi, bu tür zayıf işaretleri marka olarak seçen kişilerin bunun sonuçlarına katlanmak yani o işaretin bazı tedbirler alınmak ve ilaveler yapılmak suretiyle hafifçe değiştirilmiş şeklinin başkaları tarafından kullanılmasına tahammül etmek zorunda olması….” durumunun ortaya çıkmasına sebep vermekten öteye gitmemektedir. Yani; davacının davaya konu marka başvurusunda yer alan … işaretinin, sektördeki başkaca aktörler tarafından da ufak değişikliklerle kullanılmasına tahammül etmesi gerekliliği, söz konusu işaretin marka olarak tescil edilemeyecek, yani somut ayırt edici niteliği olmayan işaret olarak yorumlanmasına sebebiyet vermeyecektir. Nitekim; “Vasıf belirten ibare” ile “…” olgusunun birbirinden farklı kavramlar olduğu, zayıf markaların vasıf belirtmediği, ancak koruma kapsamlarının sınırlı olduğu hususu öğretide de savunulmuştur (…). Bütün bunlara göre; dava konusu edilen iş bu … işaretinin; tescili kapsamına alınmak istenen tüm mal ve hizmetler yönünden marka olarak tescil ettirilebilecek, zayıf dahi olsa asgari düzeyde somut ayırt ediciliği haiz bir işaret olduğu kanaatine varılmıştır.
Yukarıda, SMK m.5/1-b bendi ile ilgili değerlendirmeler esnasında belirtildiği üzere, dava konusu edilen işarette geçen kutu/ahşap palet görsellerinin “teknik bir zorunluluktan kaynaklanan” ürün görseli olmaktan ziyade, yan taraflarının mavi renkte, yani diğer yüzeylerden farklı bir renkte tasarlandığı, asgari seviyede de olsa özgünlük içeren ve “…” kutu/ahşap paletlerden bu özelliği itibariyle farklılaşan yönü gözetildiğinde, işaretin tüketici zihninde uyandırdığı algının, markanın tescil edilmek istendiği “ahşap veya plastikten paletler” veya bu emtialar ile doğrudan ilintili olan “palet kiralama hizmetleri; palet havuzlama (ortaklama) hizmetleri, yani, paletlerin ve konteynerlerin farklı kullanıcılar tarafından ve arasında dolaşımını içeren, paletlerin havuzlama (ortaklama) bazında kiraya verilmesi ve kiralanması hizmetleri”nin karakteristik bir özelliğini hiçbir özel zihni çabaya mahal bırakmadan düşündürdüğünün söylenmesi mümkün görülmemiştir. Bu nedenle; davaya konu iş bu … işaretinin, davaya konu mal ve hizmetler bakımından doğrudan tanımlayıcı/tasvir edici olmadığı kanaatine varılmıştır.
Sonuç olarak, davaya konu iş bu … işaretinin SMK m.5/1-b ve m.5/1-c hükmü uyarınca reddi gereken bir işaret olmadığı kanaatine varılmıştır.
Dava konusu marka başvurusunun başlangıçta SMK m.5/1-b ve m.5/1-c hükmü uyarınca mutlak tescil engeli barındırmadığı tespit edildiğinden SMK m.5/2 hükmü koşulunun somut olayda mevcut olup olmadığı hususunun incelenmesine yer olmadığına kanaat getirilmiştir.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davanın kabulü ile …sayılı … kararının iptaline karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜ ile; …sayılı … kararının İPTALİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 99,20 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 23,00 TL vekalet harcı, 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 3.500,00 TL bilirkişi ücreti, 289,00 TL posta-tebligat masrafı olmak üzere toplam 4.018,82 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa resen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin ve Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde … Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.08/05/2023

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza