Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/420 E. 2023/285 K. 31.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/420 Esas – 2023/285
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/420 Esas
KARAR NO : 2023/285

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali-Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 11/11/2022
KARAR TARİHİ : 31/05/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/06/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali-Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 11/11/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalı şirketin … başvuru numaralı “…” ibareli 30, 35 ve 43. sınıflarda tescil istemli marka başvurusunun yayınına müvekkili şirkete ait …. sayılı “…” ibaresini içeren markalar mesnet gösterilerek itiraz edildiğini, müvekkili itirazlarının nihai olarak … sayılı …kararı ile reddedildiğini, kararın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, müvekkiline ait itiraza gerekçe markalar ile davalı şirket marka başvurusunun ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, markaların 30. sınıfta yer alan emtia bakımından aynı ve benzer emtiayı kapsadıklarını, dava konusu marka ile müvekkili şirket markalarının halk tarafından karıştırılma ihtimalinin çok yüksek olduğunu, ayrıca markaların ilişkili olduğu izleniminin de uyandığını, müvekkiline ait mesnet markaların bir kısmında yer alan “…” ibaresinin çatı marka niteliğinde olduğunu, bu unsurun esaslı unsur olarak kabul edilemeyeceğini, “…” ibaresinin müvekkili şirketin ticaret unvanının kılavuz unsuru olduğunu, ayrıca müvekkili şirkete ait markaların arasında “…” ibaresini tek başına içeren markaların da bulunduğunu, müvekkili şirket markalarının esas unsurunun “…” ibaresi olduğunu, dava konusu markanın görselinde müvekkili şirket markaları ile ortak şekilde kırmızı ve siyah renk unsurlarının baskın olarak kullanıldığını, müvekkili şirket markalarında yer alan “…” ibarelerinin 30. sınıfın kapsadığı mal ve hizmetler ile benzer olan yiyecekleri ifade ettiğini, bu ibarelerin markaya ayırt edicilik katmadıklarını, yine müvekkili markalarında yer alan “…” ibareleri ise yine ayırt edici kelimeler olmadığını, bu kelimelerin her birinin ayrı bir kek türünü ifade eden tanımlayıcı ve tali kelimeler olduğunu, taraf markaları arasındaki tek harf farklılığının benzerlik ve iltibas ihtimalini ortadan kaldırmayacağını, markaların kapsadığı sınıflar altındaki mal ve hizmetlerin bilinçsiz tüketiciye hitap ettiğini, müvekkili markalarının tanınmış olduğunu, davalı şirketin marka başvurusunun kötü niyetli olduğunu ve haksız rekabet oluşturacağını beyanla; … …’nın … sayılı kararının iptaline ve … sayılı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili 22/11/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Başvuru konusu ibarenin ihtiva ettiği anlam, genel görünüm, hedef tüketici kitlesi üzerinde bırakacağı etki ve izlenimin davacıya ait markalardan bütüncül anlamda tamamen farklı olduğunu, hedef tüketici kesiminin markaların farklı ticari kaynaklardan geldiğini anlayabileceğini ve üreticiler arasında idari veya ekonomik bir bağ kurmayacağını, taraf markalarının görsel ve işitsel anlamda tamamen farklı olduğunu, markalar arasında anlamsal bakımdan bir benzerlik bulunmadığını, başvuru konusu markanın bilinen bir anlamı olmadığını, davacıya ait markaların … “…” anlamına gelen “…” ibaresinden oluştuğunu, markaların karıştırılma ihtimali bulunmadığını, dava konusu markanın davacıya ait markalara zarar vermeyeceğini ve sulandırmayacağını, davacının tanınmışlık iddiasının markalar benzer olmadığından iş bu davaya etkili olmadığını, başvuru konusu markanın SMK 6/5 maddesi uyarınca reddini gerektirecek haklı ve geçerli bir sebep bulunmadığını, …kararının usul ve hukuka uygun olduğunu beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili 22/12/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili markası ile davacı markalarının görsel, işitsel ve anlamsal olarak birbirinden tamamen farklı olduklarını, davacının mesnet gösterdiği markaların bir kısmının mahkeme kararı ile iptal edildiğini, bir kısmının ise geri çekildiğini, davacının markalarının “…”, “…” ve yanında “….” ibarelerini içeren kelime markaları olduğunu, müvekkili markasının ise bir anlam içermediğini, markanın esaslı unsurunun “…” ibaresi olduğunu, taraf markalarında yazı tipi, boyutu, karakterlerin büyük/küçük harf olarak belirtilmesi, arka plan ve yazı rengi arasında oldukça fark bulunduğunu, taraf markalarında kullanılan şekil/görselin göze çarpıcı olduğunu, ortalama alıcının markaları karıştırma ihtimalinin bulunmadığını, müvekkiline ait marka logosunda “O” harfinin içerisinde hamburgeri sembolize eden yeşillik, peynir, domates gibi çizimlerin yer aldığını, “…” ibaresinin siyah renk ile yazıldığını ve kareli bir yazım fontu tercih edildiğini, “…” ibaresinin siyah bir çerçeve içerisine alındığını ve arka fona kırmızı rengin hakim olduğunu, davacı markasında ise beyaz fontta, kırmızı renkte yuvarlak hatlara sahip, yukarı doğru eğimli bir yazı bulunduğunu, davacı markalarının pek çoğunun üzerinde bir baloncuk üzerinde yer alan buğday tarlaları ile değirmenin dikkat çektiğini, ayrıca markaların sol yan üstünde beyaz font “…” yazısı yer aldığını, “…” ibaresinin altında yuvarlak ve tombul bir şekilde beyaz fontta “….” gibi ibarelere yer verildiğini, markaların ilk izlenimde tüketici tarafından açıkça fark edilebilecek düzeyde farklı olduklarını, müvekkili markasının “…” olarak telaffuz edildiğini, davacı markasının ise “…” şeklinde telaffuz edileceğini, müvekkili şirketin “…” restoranı ile hizmet faaliyeti yürüttüğünü, müvekkili şirketin “…” ibareli …. numaralı tescilli markaları bulunduğunu, taraf markalarının farklı mal ve hizmetlere ilişkin olduğunu, tüketici nezdinde iltibas yaratma ihtimalinin bulunmadığını, davacı şirket ile müvekkili şirketin farklı sektörlerde faaliyet gösterdiklerini, hedef tüketici kitlelerinin farklı olduğunu, markalar kapsamında bulunan mal ve hizmetlerin de ayniyet taşımadığını, ürünlerin birbirini tamamlayıcı niteliği bulunmadığını, davacının kötü niyet iddialarının mesnetsiz olduğunu, davacının tanınmışlık iddiasına ilişkin hiçbir delilin dosyaya sunulmadığını beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan …kararının iptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı …kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … sayılı “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalı şirketin kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde dava konusu markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka başvuru dosyası ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, özel veya teknik hususlara ilişkin olarak bilirkişi raporu aldırılmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren …. Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin 29.06.2021 tarihinde … sayılı “…” ibareli, 30 / 35 / 43.sınıfta bulunan bir kısım mal ve hizmetler için tescil başvurusunda bulunduğu, başvurunun …’nca 27.08.2021 tarih ve 379 sayılı …’nde yayınlandığı, söz konusu ilana karşı davacı şirketin 20.10.2021 tarihinde …. sayılı markaları mesnet göstererek SMK m.6/1, m.6/5 ve m.6/6 hükümleri uyarınca itiraz ettiği, davalı şirketin bu itiraza karşı 30.12.2021 tarihinde karşı görüş dilekçesi ibraz ettiği, …’nın davalı şirketin itirazlarının reddedildiği, bu karara karşı davacı şirketin 25.05.2022 tarihinde yeniden itiraz dilekçesi sunduğu, davalı şirketin 14.06.2022 tarihli itiraza karşı görüş ibraz ettiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren … ‘nun … sayılı …kararı ile; itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 12.09.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 17.02.2023 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Davacı şirketin itiraza mesnet gösterdiği markalardan; … sayılı marka mahkeme kararı ile iptal edildiğinden, … sayılı marka başvurusu/tescili geçersiz olduğundan, … sayılı marka ise feragat edildiğinden/geri çekildiğinden incelemede dikkate alınmamıştır.
Dava konusu marka kapsamında 30, 35 ve 43. Sınıfta yer alan mal ve hizmetler bulunmaktadır. Davacıya ait markaların tamamı 30. Sınıfta tescillidir. Davacıya ait … sayılı “… …” ibareli marka ise 30. ve 35. Sınıf mal ve hizmetlerde tescillidir.
Dava konusu marka kapsamında yer alan 30. Sınıf emtia, hali hazırda davacı markaları kapsamında yer almaktadır. Dolayısıyla bu emtialar bakımından taraf markaları arasında ayniyet oluşmuştur.
Dava konusu marka kapsamında yer alan (30. Sınıf emtia satışına yönelik) 35. Sınıf hizmetler ile davacı markaları kapsamında yer alan 30. Sınıf emtialar benzerdir. Zira bir malın üretilmesinin doğal sonucu, o malın pazarlanmasıdır. Dolayısıyla bahsi geçen emtialar ile bunların perakendeciliği hizmetleri arasında tamamlayıcılık ilişkisi söz konusu olup, bu mal ve hizmetler tüketici nezdinde benzerdir.
Dava konusu marka kapsamında yer alan 35/1-4 sınıf hizmetler ise, davacıya ait … sayılı “… …” ibareli marka kapsamında hali hazırda yer almakta olup, bu hizmetler bakımından taraf markaları arasında sınıfsal ayniyet oluşmuştur.
Dava konusu marka kapsamında yer alan “43. Sınıf: Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri”, davacı markaları kapsamında yer alan 30. Sınıf emtialar ile benzerlik ihtiva etmektedir. …. ve 11.11.2019 tarihli kararında; “Dairemizin yerleşik uygulamalarında da yer verildiği üzere yiyecek ve içecek emtiaları ile bunların satımına ilişkin 43. sınıfta yer alan “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetlerinin” birbirleriyle ilişkilendirilebilecek mal ve hizmetlerden oldukları kabul edilip, bu doğrultuda yapılacak değerlendirmeyle karar verilmesi gerekir…” hükmü ile yiyecek ve içecek emtiaları ile bu mal ve hizmetlerin satımına ilişkin hizmetlerin benzerliği açıkça ifade edilmiştir.
Sonuç olarak; dava konusu marka kapsamında yer alan “30. Sınıf: Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez 35. Sınıf: Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme (başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.) 43. Sınıf: Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri.” bakımından, taraf markaları arasında “emtiaların aynı veya benzer olması” şartının sağlandığı kanaatine varılmıştır.
Dava konusu marka başvurusu; “…” ibaresinden oluşan, arka planda kırmızı renkli bir dikdörtgenin yer aldığı, “…” kelimesinin “O” harfi içerisine “hamburger” şeklinin yerleştirildiği karma nitelikte bir markadır. “…” kelimesi, markanın esas unsuru niteliğindedir. “…” kelimesi yazıldığı gibi ya da “…” şeklinde telaffuz edilmesi muhtemel, iki hece dört harften oluşan bir ibaredir. Herhangi bir anlamı bulunmamaktadır. Bu nedenle, ayırt edici niteliği yüksek bir marka olarak nitelendirilmiştir.
Davacıya ait markalar ise; genel olarak “…” kelimesini içermekle birlikte, davacıya ait iki adet marka “…” ve “…” kelimesinden oluşmaktadır. Davacıya ait bir kısım markalarda “…” markası da yer almakla birlikte, bu ibare, davacının ticaret unvanının ayırt edici unsurunu oluşturmakla birlikte, çatı marka niteliği taşımaktadır. Davacıya ait bir kısım markalarda, ürün şeklini de içeren ambalajlar da bulunmaktadır. Davacının bazı markaları ise “…” gibi tali unsurlarla birlikte, “…” kelimesinin ortak olarak içeren markalardır. Davacı markalarında yer alan tali unsurlar, bir kısmı tanımlayıcı olup, bir kısmı ise markada bulundukları ve yarattıkları algı nedeniyle tali unsur olarak nitelendirilmiştir. Davacı markalarının esas unsuru “…, …, …” ibareleridir. “…” kelimesi, … bir kelime olup, “…” şeklinde telaffuz edilmekte ve “…” anlamına gelmektedir. “…” ibaresi ise “…” şeklinde telaffuz edilmekte ve “ödeme günü/maaş günü” anlamına gelmektedir. “…” ibaresi, “…” şeklinde telaffuz edilmekte ve radyo iletişiminde tehlike sinyali olarak kullanılan acil durum prosedür kelimesidir.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; davacının “…/…” ibareli markaları ile dava konusu marka arasında hiçbir benzerlik bulunmadığı, davacının “…” ibareli/esas unsurlu markaları ile dava konusu marka karşılaştırıldığında ise, taraf markalarında yer alan “…” ve “…” ibaresinin, dört harfi benzer olsa da, taraf markaları arasında bütünsel değerlendirmede görsel olarak benzerlik bulunmadığı, davacının “…” ibareli markasında ilk harf olarak yer alan “T” harfinin kelimenin yapısını, hece yapısını ve telaffuzunu değiştirdiği, taraf markaları kapsamında sadece tek harf farklılığı bulunmaktaysa da, farklı harfin kelimenin başında yer alması, tüketicilerin soldan sağa doğru okuma yaptığı gözetildiğinde kelimenin başında yer alan farklılığın tüketicilerin markaların ilk kısmına daha çok dikkat etmesi, kelimelerin başındaki farklılığın markaları ayırt etmesi için yeterli olacağı, davacı markasının esas unsuru olan “…” kelimesinin anlamlı bir kelime olması, bütün olarak bakıldığında dava konusu markanın davacının dayanak markalarından uzaklaştığı, markaların bütünsel olarak ilişkilendirilebilir olmadığı, “…” ibaresinin “…” ibaresinden farklılaştığı, taraf markalarının tüketici nezdinde karıştırılma ihtimali bulunmadığı, somut uyuşmazlık bakımından tüketicinin farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlayabilmelerinin mümkün olduğu, taraf markaları arasında görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzerlik bulunmadığı, dava konusu markanın kompozisyonun davacı markaları ile ilişkilendirilebilir olmadığı, somut olayda markaların karıştırılması/ilişkilendirilmesi ihtimaline dayalı olan nispi tescil engeline ilişkin şartların oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı tarafça gerekçe gösterilen markalarının tanınmışlığın ispatına yönelik …’de gerçekleşen tanıtım faaliyetlerine ilişkin gerek itiraz aşamasında gerekse dava aşamasında dosyaya herhangi bir belge, ilan, reklam harcaması, haber, dergi vb. tanıtım malzemesi sunulmadığı, dolayısıyla tanınmışlığın değerlendirilebileceği herhangi bir belgenin dosya kapsamında bulunmadığı, iddia edilen tanınmışlığın ispatlanamadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (…)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şirketin kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 99,20 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 62,70 TL vekalet harcı, 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 3.500,00 TL bilirkişi ücreti, 243,00 TL posta-tebligat masrafı olmak üzere toplam 4.012,52 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … tarafından yapılan 37,10 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı …’ne verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde … Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.31/05/2023

Katip …
E-imza

Hakim ….
E-imza