Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/413 E. 2023/284 K. 31.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/413 Esas – 2023/284
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/413 Esas
KARAR NO : 2023/284

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 05/11/2022
KARAR TARİHİ : 31/05/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 15/06/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 05/11/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacının …’ta 2019 yılından bu yana “…” adıyla eğitim-öğretim faaliyeti yürütmekte olduğunu, bu faaliyetleri kapsamında markasal hüviyette kullanmakta olduğu “…”li markasının tescili için davalı … nezdinde … sayı tahtında yaptığı marka başvurusunun davalı firmanın … ve … sayılı “…”li markalarına dayalı olarak karıştırılma ihtimali gerekçesiyle dosyaladığı itirazları neticesinde … tarafından reddedildiğini, bu işlemin haksız ve hukuka aykırı bir işlem olduğunu, zira taraf markalarının görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzemediğini, genel görünümleri, hâkim renkleri ve içerdikleri farklı unsurlar itibariyle karıştırılma ihtimallerinin bulunmadığını ileri sürerek, … …’nın dava konusu edilen 14.09.2022 tarihli ve …sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili 22/11/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Taraf markalarının birbirleriyle karıştırılma ihtimali doğuracak derecede benzer olduğunu, bu nedenle davacının markasının reddedildiği emtiaların hitap ettiği ortalama tüketiciler açısından markaların aynı şirkete ait olduğu izleniminin uyanma ihtimalinin yüksek olduğunu, bu nedenlerle davadaki taleplerin reddinin gerektiğini savunmuştur.
Davalı … Şirketi vekili 05/12/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davalının …’nin önde gelen, saygın ve tanınmış eğitim kurumlarından olup, 1980’li yıllardan bu yana faaliyetlerini “…” esas unsurlu markaları ile yürüttüğünü, “… Okulları”nın bugün sahip olduğu onlarca özel eğitim kurumu ile eğitime katkısı büyüyerek devam eden bir eğitim zinciri haline geldiğini, davalının … ‘de anaokulu, ilkokul, ortaokul ve lise düzeyinde eğitim verdiği yüze yakın okulu bulunduğunu, dolayısıyla davalının büyük emek harcadığı ve yatırım yaptığı “…” markasının halihazırda tanınmış bir marka olduğunu, nitekim “…” markasının tanınmış olduğu yönünde verilmiş … . sayılı kesinleşmiş bir kararının da mevcut olduğunu, kaldı ki davalının “…” markasının tanınmışlığının … sayılı kayıtlar ile … tarafından da tescil edilmiş olduğunu, hal bu iken davacının dava konusu edilen markası tahtında, davalı ile aynı sektörde faaliyet göstermesinin davalının tescilli ve tanınmış “…”li markasıyla karışıklık yaratacağını, davacının, davalının markalarının tanınmışlığından haksız bir fayda elde edeceğini ve davalının markalarının itibarına zarar vereceğini, dava konusu edilen “…” esas unsurlu markanın görsel, işitsel ve kavramsal açılardan davalının “…”li markalarına yakın derecede benzer olduğunu, ayrıca taraf markalarının birebir aynı emtialarda kullanılacağını, taraf markalarının esas unsurları arasındaki tek farkın ilk hecelerinin son harfi olduğunu, davalı firma …’nin pek çok farklı şehrinde eğitim hizmeti verdiğinden, davacının sadece …’ta faaliyet gösteriyor olmasına ilişkin savunmalarına itibar edilemeyeceğini, davacının kendisine marka olarak sayısız ibareyi seçmesi mümkün iken davalının tanınmış markasıyla bu derecede benzer bir ibareyi kendisine marka olarak seçmiş olmasının davalının davacı ile haksız rekabet yapma kötü niyetinin açık bir tezahürü olduğunu ileri sürerek, davadaki taleplerinin reddinin gerektiğini savunmuştur.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı … Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … Kararının İptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği …sayılı … kararının hukuka uygun olup olmadığı, davacıya ait … sayılı “…+…” ibareli marka başvurusu ile davalı şirkete ait redde mesnet alınan … ve … sayılı markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmuş, bilirkişi raporu aldırılmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren … İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davacı şirketin 10.11.2020 tarihinde … sayılı “… +…” ibareli, 09, 16 ve 41.sınıfta bulunan bir kısım mal ve hizmetler için tescil başvurusunda bulunduğu, başvurunun 12.02.2021 tarih ve 366 sayılı … yayımlandığı, davalı şirketin yayına itiraz ettiği, davacının karşı görüş dilekçesi sunduğu, …’nca SMK m.6/1 hükmü gereği marka tescil başvurusunun reddine karar verildiği, redde mesnet olarak SMK m.6/1 hükmü uyarınca … ve … sayılı markaların gösterildiği, bu karara karşı davacı şirketin karara itiraz dilekçesi sunduğu, davalı şirketin itiraza karşı görüş dilekçesi sunduğu, itirazı değerlendiren …’nun …sayılı … kararı ile itirazın ve başvurunun reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 15.09.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, … izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. … değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, redde mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu 9, 16 ve 41.sınıftaki mal ve hizmetler ile redde mesnet markaların kapsamlarında yer alan aynı sınıftaki mal ve hizmetlerin aynı, aynı tür olduğu tespit edilmiştir.
Davacının reddedilen markası; renk, … ve kelime unsurlarının bir arada kullanıldığı karma bir markadır. İşaretin sol baş kısmında büyük puntolu kırmızı renkli bir “b” harfinin içine beyaz renkli bir “f” harfi konuşlandırılmış, bu basit figürün yanına da lacivert harflerle yazılmış “bir” ve kırmızı harflerle yazılmış “fen” hecelerinden müteşekkil “…” ibaresi ile bu ibarenin altına da kırmızı renkli dikdörtgen bir zemin üzerine beyaz renkli harflerle küçük puntolarla “eğitim kurumları” kelime öbeği yazılmıştır. İşareti oluşturan bu renkli öğeler içerisinde, öncelikle, tasviri/tanımlayıcı bir isim tamlaması olan “eğitim kurumları” kelime öbeğinin, markasal hüviyette bir ayırt ediciliğinin olmadığı dikkate alındığında, benzerlik karşılaştırmasında işareti oluşturan diğer öğelere bakılması gerektiği düşünülmektedir. Diğer öğeler içerisinde de, her ne kadar farklı renkli harflerle yazılmışsa da, birleşik yazılmış olması itibariyle “…” ibaresinin bütünleşik olarak algılandığı ve bu ibarenin “bf” harflerinden müteşekkil … unsuruna nispeten işarete katmış olduğu markasal hüviyette ayırt ediciliğin daha yüksek olduğu değerlendirilmektedir. Zira; öncelikle, böyle, basit … unsuru yanında büyük puntolarla/baskın özelliklerde yazılmış ve konuşlandırılmış kelime unsurlarını haiz markalarda, “söz görünümden daha yüksek sesle konuşur”. Ayrıca; potansiyel müşteriler somut olaydaki gibi kelime, renk ve … içeren karma markalarda kelime unsuruna diğer unsurlara göre daha fazla önem vereceklerdir. Ayrıca, harflerden müteşekkil bu figürün, işaretteki baskın “…” kelime unsurunu oluşturan hecelerin baş harflerinden oluşması nedeniyle de, bu figürün dahi işarette “…” kelime unsuruna yapılan vurguyu arttırdığı ve dolayısıyla da, dava konusu edilen işarette asıl himaye görmesi istenen unsurun “…” kelimesi olduğu değerlendirilmiştir.
Davalının markaları da; renk, … ve kelime unsurlarını bir arada ihtiva eden karma markalardır. İşaretlerden … sayılı olanda, koyu renkli mavi tonlardaki harflerle yazılmış “…” ibaresindeki “İ” harfinin noktasının “…” olarak bilinen gezegenin görüntüsü şeklinde tasarlandığı ve işaretin başka bir unsur ihtiva etmediği görülmektedir. Bu işarette kullanılmış olan “…” figürünün işaretin kelime unsuru olan “…” ibaresinden “daha yüksek sesle konuştuğu” söylenememektedir. … sayılı markanın ise, “b” harfinin içerisine ve etrafına konuşlandırılmış “özel”, “…”, “1988” kelime/sayı unsurları ve dünya, meşale figürleri itibariyle bütünsel bir kompozisyonu ihtiva ettiği, işaretin genel görünümü, tümüne hakim olan imajı içerisinde tek bir unsurun ön plana çıkmadığı, yine de bütün bu unsurlar tek tek ele alındığında, içlerinden markasal hüviyette ayırt ediciliği en yüksek olan unsurun “…” ibaresi olduğunun söylenebileceği değerlendirilmektedir.
Taraf markaları … olarak karşılaştırıldığında; taraf markalarında geçen “…” ve “…” ibareleri arasındaki tek bir harf farklılığının, bu ibarelerde geçen, dizinleri dahi aynı olan diğer ortak harflerin yaratmış olduğu benzerliği ortadan kaldıracak, yani karşılaştırılan markaları görsel, işitsel ve kavramsal açılardan ayırt edilemeyecek derecede benzer olmaktan kurtaracak güçte ve nitelikte olmadığı değerlendirilmiştir. Ayrıca, markalarda yer alan, geri plandaki diğer unsurlar arasındaki farklılıkların, markaların kelime unsurları arasındaki görsel, işitsel ve kavramsal benzerliğinin aşılması için yeterli bir farklılık/ayırt edici nitelik olarak değerlendirilmesi mümkün görülmemiştir. Diğer taraftan; somut olayda dava konusu edilen markanın kapsamına alınmak istenilen tüm emtialar ile, davalının markalarının tescilli oldukları emtiaların birebir aynı olduğu, her ne kadar bu emtiaların hitap ettiği alıcı/tüketici kitlesinin bilinç/dikkat/özen seviyesi düşük değil ise de, işaretlerin bütünsel algı itibariyle birbirleriyle ilişkilendirilebilirliği karşısında üst düzey dikkate ve özene sahip tüketicilerin bile yanılgı yaşamalarının mümkün olacağı, dolayısıyla bu mal ve hizmetlerde “…” ve “…”li markaların farklı kişi/kuruluşlar tarafından markasal hüviyette kullanılması halinde halkın söz konusu mal/hizmetlerin aynı şirketten veya ekonomik olarak bağlantılı şirketlerden geldiği düşüncesine kapılma tehlikesinin ve karıştırma ihtimalinin bulunduğu, tüketicilerin iki farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlamaları halinde bile, her iki markanın sahibi arasında idari/işletmesel bir bağlantı bulunduğunu veya ortak bir iş yaptıklarını düşünebilecekleri, davacının markasının, davalının markalarının tescilli olduğu bir kısım emtialar açısından davalının hedef pazarındaki tüketici/müşteri kitlesi nezdinde karışıklık yaratabileceği değerlendirilmiştir.
Sonuç olarak; yukarıda detaylı olarak incelendiği üzere; taraf markaları arasında görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzerlik bulunduğundan ve davalının markalarının tescili kapsamına giren emtialar ile davacının markasının reddedildiği emtialar aynı olduğundan, davacının markasının reddedildiği tüm emtialar yönünden markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesinin somut olayda bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 99,20 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 11,50 TL vekalet harcı, 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 3.500,00 TL bilirkişi ücreti, 137,58 TL posta-tebligat masrafı olmak üzere toplam 3.855,90 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … Şirketi tarafından yapılan 48,60 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … Şirketi’ne verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde … Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.31/05/2023

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza