Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/412 E. 2023/368 K. 17.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/412 Esas – 2023/368
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/412 Esas
KARAR NO : 2023/368

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 04/11/2022
KARAR TARİHİ : 17/07/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 15/08/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 04/11/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin 1963 yılında limited şirketi olarak kurulduğunu, …’deki ilk ve en büyük şişeleme tesisi olduğunu, 1968 yılında “…” alkolsüz içeceği üretimine başladığını, müvekkili şirketin 1969 senesinden itibaren sektörde aktif olarak faaliyet gösterdiğini, müvekkili şirketin …. alan adlı sayfa üzerinden marka ve çalışmalarının tanıtımını yaptığını, sektöre “…” markasını ilk tanıtan firma olduğunu, davalı şirket ile müvekkili arasında “…” markası ile ilgili hukuki bir sürecin devam ettiğini, müvekkili markasının ….. sayılı kararı ile kullanmama nedeniyle hükümsüzlüğüne karar verildiğini, bu hususa ilişkin olağanüstü kanun yollarına başvuru aşamasında olduklarını, müvekkili şirketin “… …” markasını 1969 yılından beri kullandığını, markanın müvekkili tarafından piyasaya sürüldüğünü ve tüm ülke çapında herkesçe bilinen, meşhur ve maruf bir marka haline geldiğini, …. sayılı kararının itirazlarını destekler nitelikte olduğunu, kararda müvekkili şirketin öteden beri kullandığı markanın başvuru konusu marka ile karıştırılacağına kanaat getirildiğini, müvekkili şirketin “…” markasının gerçek hak sahibi olduğunu, müvekkili şirketin “…” markasının ilk tescilini 17.05.1979 tarihinde “meyve suları ve gazozlar” emtiasında gerçekleştirdiğini, dava konusu “… …” ibareli markanın müvekkiline ait markalar ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, dava konusu markanın ana unsurunun “…” ibaresi olduğunu, başvuru markasının tüketici nezdinde müvekkiline ait seri markalardan biri olarak algılanacağını, dava konusu marka başvurusunun müvekkili şirketin 1979 senesinden beri faaliyet gösterdiği 32. Sınıfı (meyve suları ve gazozlar) kapsadığını, taraf markalarının ortalama tüketici nezdinde iltibasa neden olacağını beyanla; … …’nın … sayılı kararının iptaline, davalı şirketin marka başvurusunun reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP:
Davalı … vekili 18/11/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; İtiraza gerekçe olarak gösterilen … sayılı “…” ibareli markanın, iş bu itirazın incelendiği tarihte … sayılı … kararı ile reddedilmiş olduğu tespit edilmiş olduğundan, söz konusu markanın incelemeye esas teşkil etmediğini, davalının “… …” ibareli başvurusu ile davacının itiraz konusu … sayılı “… …” ibareli markaları arasında belli düzeyde benzerlik bulunduğu düşünülmekle birlikte, başvuru sahibi adına önceden ve uzun bir süreden tescilli bulunan, halen hüküm ifade eden ve fiilen de kullanılan … sayılı “…”, … sayılı “…”, … sayılı “…, … sayılı “…”, … sayılı “…”, … sayılı “…” ibareli markaların varlığı göz önüne alındığında, markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı kanaatine varıldığını, davalının …, …, …, …, … sayı ile tescilli önceki tarihli markaları sebebiyle anılan ibare üzerinde müktesep hakka sahip olduğunu, davalı şirketin “… …” ibareli marka başvurusunda önceki markaların asli unsuru olan “…” ibaresi aynen muhafaza edildiğini, dava konusu markanın davalı şirketin eski markalarının serisi olduğunu, eski markalarla aynı emtia listesini kapsadığını, davalının önceki tarihli markalarının 2016 yılından bu yana tescilli olduğunu, anılan markaların hükümsüzlüğü istemiyle davacı yanca açılmış bir davanın da mevcut olmadığını, … kararının usule ve yasaya uygun olduğunu beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili 05/12/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacı şirketin “…” ibareli markalar yönünden hak sahibi olduğu iddiasının mesnetsiz olduğunu, markanın tek gerçek hak sahibinin müvekkili şirket olduğunu, davacı şirket adına tescilli olan markanın …. sayılı karar ile kullanmama nedeniyle iptal edilerek hükümsüz kılındığını, müvekkili şirkete ait “…” ibaresini içeren 300’ü aşkın tescilli marka bulunduğunu, markaların yıllardır aktif olarak kullanıldığını, müvekkilinin “…” markasına yönelik ilk başvurusunun 1983 yılında yapıldığını, müvekkili şirketin “…” ibaresini ticaret unvanı kılavuz unsuru olarak içeren bir şirket olarak 1997 yılında kurulduğunu, müvekkilinin “…” ibaresi yönünden kazanılmış ve gerçek hak sahipliğinin söz konusu olduğunu, müvekkilinin “…” ibaresini hem davacı markası kapsamındaki mallar (ve bunlarla ayırt edilemeyecek derecede benzer mallar) bakımından hem de genel olarak 29, 30, 32 ve 35. sınıflar altındaki mallar yönünden çok ciddi biçimde yıllardır kullandığını, davacının markasının “… …” olduğunu, markaların bütünleyici unsurları bakımından tamamen farklı olduğunu, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunmadığını, markaların ortalama tüketicilerce ilişkilendirilmesi ve karıştırılması ihtimali olmadığını, davacının sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığını, müvekkili tarafından davacının … sayılı markasına 2012 yılında “…” ibareli birçok marka ile itiraz edildiğini, davacının en azından 10 yıldır müvekkili markalarından haberdar olduğunu, buna rağmen müvekkiline karşı herhangi bir hükümsüzlük davası açmadığını, davacının itiraza mesnet gösterdiği … sayılı markasının hükümden düştüğünü, … kararının yerinde olduğunu beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … Kararının İptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … sayılı “…+… …” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, marka işlem dosyasında ileri sürülen kullanmama def’inin yerinde olup olmadığı, davacının gerçek hak sahipliğinin bulunup bulunmadığı, davalı şirketin önceki tarihli markalarından kaynaklı müktesep hakkının bulunup bulunmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmuş, bilirkişi incelemesi yapılmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren …. Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin “…+… …” ibareli, 32.sınıfta yer alan emtiaların tescili amacıyla 27.01.2021 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.04.2021 tarih ve 370 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 10.05.2021 tarihinde …, … sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1 ve m.6/3 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şirketin 08.09.2021 tarihli itiraza karşı görüş dilekçesi ibraz ettiği, itiraza mesnet markaların kullanılmadığına yönelik def’i ileri sürdüğü, yayına yapılan itirazın …’nca reddine karar verildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 17.12.2021 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davalı şirketin 10.01.2022 tarihli karşı görüş dilekçesi sunduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren … …’nun … sayılı … kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 10.09.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
İlk olarak belirtilmelidir ki; …. ‘nun yerleşmiş uygulamasına göre (…) … kararının yerinde olup olmadığı, kararın alındığı tarihteki koşullara göre değerlendirilmelidir. (…) Eldeki talep de … kararının iptali istemini barındırdığından … karar tarihi olan 09.09.2022 tarihindeki marka işlem dosyasında mevcut maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak ve salt marka işlem dosyası ile sınırlı olarak … kararının iptali istemi değerlendirilmiştir.
Davacı şirketin itiraza mesnet gösterdiği … sayılı markanın başvurusu/tescili … karar tarihi itibariyle geçersiz olduğundan, incelemede dikkate alınmamıştır.
Somut olayda, davalıya ait dava konusu markanın başvuru tarihi 27.01.2021’dir. Kullanım ispatı talep edilen … sayılı markanın tescil tarihi ise 23.07.2020’dir. Dava konusu markanın başvuru tarihinde, davacıya ait … sayılı markanın 5 yılı aşkın süredir tescilli olmadığı, bu gerekçe ile davalının ilgili marka yönünden “kullanmama def’i” ileri süremeyeceği tespit edilmiştir.
Dava konusu marka başvurusu kapsamında, 32. Sınıfta yer alan emtialar bulunmaktadır. Davacıya ait … sayılı marka ise, hali hazırda 32. Sınıfta yer alan “Maden suları, kaynak suları, sofra suları, sodalar, tonikler. Sebze ve meyve suları, bunların konsantreleri ve özleri, meşrubatlar.” emtialarında tescillidir. Taraf markaları arasında “Maden suları, kaynak suları, sofra suları, sodalar. Sebze ve meyve suları, bunların konsantreleri ve özleri, meşrubatlar.” emtiası bakımından ayniyet oluşmuştur. Ayniyet taşıyan emtialar, bilirkişi raporunda yer verilen tabloda kırmızı renk ile gösterilmiştir.
Dava konusu marka kapsamında yer alan ve davacı markasında yer alan mallarla ayniyet taşımayan “Biralar; bira yapımında kullanılan preparatlar. Enerji içecekleri (alkolsüz); proteinle zenginleştirilmiş sporcu içecekleri.” emtiaları ise, davacı markasında yer alan “Maden suları, kaynak suları, sofra suları, sodalar, tonikler. Sebze ve meyve suları, bunların konsantreleri ve özleri, meşrubatlar.” emtiası ile benzer/ilişkili emtialardır. Zira, bu ürünlerin tamamı içecek kategorisine dahil, aynı dükkanlarda, aynı ve/veya yakın raflarda satılan, tüketicilerin birlikte satın aldığı, ikame edilebilir ürünlerdir. Bu nedenle, dava konusu marka kapsamında yer alan “Biralar; bira yapımında kullanılan preparatlar. Enerji içecekleri (alkolsüz); proteinle zenginleştirilmiş sporcu içecekleri.” emtiaları, davacı markasında yer alan emtialar ile benzer/ilişkili kabul edilmiştir.
Sonuç olarak, dava konusu marka kapsamında yer alan tüm emtialar bakımından taraf markaları arasında “emtiaların aynı veya benzer olması” şartının sağlandığı kanaatine varılmıştır.
Davaya konu marka; “… …” ibaresini içeren, kapsamında … ve renk unsurlarının da yer aldığı karma nitelikte bir markadır. Markada, “…” ibaresi dikey bir şekilde, “…” ibaresi ise yatay bir şekilde konumlandırılmıştır. “…” kelimesinin arka planında kırmızı renkli bir çarpı işareti, “…” ibaresinin arka planında ise sarı-kırmızı renkli alev şekli bulunmaktadır. Tüm markanın arka planı ise siyah renklidir. Dava konusu markada yer alan “…” ibaresi, …’de de kullanılan “enerji” kelimesinin İngilizcesidir. Aynı zamanda “enerji içecekleri”ni tanımlayan “…” ibaresinin, marka vasfı bulunmamaktadır. Dava konusu markanın, marka vasfı taşıyan unsuru “…” ibaresidir. Zira “…” ibaresi, … çevrimiçi sözlüğünde; “1.Renkler. 2.Türlü renklerde olan” şeklinde tanımlanmıştır. …’de “…” kelimesi, isim olarak da kullanılmaktadır. Davanın konusunu oluşturan 32. Sınıf ürünler bakımından, hiçbir tanımlayıcılığı bulunmayan bu ibarenin, marka vasfı bulunmaktadır. Dava konusu markanın esas unsuru “…” ibaresidir.
Davacıya ait marka ise; “… …” ibaresinden oluşmaktadır. Markanın “… …” kısmı mavi, “…” kısmı ise turuncu renk ile yazılmıştır. Davacıya ait marka, bir slogan olup, marka vasfı yaratan kısmı “…” ibaresidir. “…. …” şeklinde kurulan cümle ile, bir ürüne ya da bir markaya atıf yapılması mümkün olup, davacı markasında “…” kelimesinden önce bir ürün adına yer verilmemiş, bu kısma bir marka konumlandırılmıştır. Aynı zamanda bu markanın bir içecek markası olduğu kolaylıkla anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, davacı markasının esas unsurunun, marka algısı yaratan unsurunun “…” ibaresi olduğu değerlendirilmiştir.
Taraf markaları benzer şekilde, “…” kelimesini içermekte, uyuşmazlık bu ibarenin ortaklığından kaynaklanmaktadır. “…” kelimesi, taraf markalarının esas unsuru konumundadır. Daha önce ifade edildiği gibi, “…” kelimesi, davanın konusunu oluşturan emtialar bakımından tanımlayıcı bir ibare olmadığı gibi, ilişkilendirilebilir bir ibare de değildir. Bu nedenle ayırt edici niteliği yüksek olarak nitelendirilmiştir.
Taraf markalarında, “…” ibaresi esas unsur olarak yer almaktadır. “…” ibaresini benzer şekilde esas unsur olarak içermeleri nedeniyle, taraf markaları arasında görsel benzerlik bulunmaktadır. “…” kelimesi, dava konusu markada ve davacı markasında esaslı unsur olarak, markada ilk dikkat çeken öğe olma özelliğini taşımaktadır. Zira davacı ve davalı markasında yer alan diğer unsurlar, tali unsur görevi görmektedir.
Görsel açıdan ortaya çıkan bu yakın benzerlik, duysal/fonetik/işitsel ve anlamsal açılardan bakıldığında da aynı sonucu vermektedir. Tarafların markalarında ortak olan “…” ibaresinin aynı olan okunuşu, karşılaştırılan markaların işitsel açıdan benzer olmalarına sebebiyet vermektedir.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; taraf markaları arasında bir kısım emtia bakımından aynılık, bir kısım emtia bakımından ise benzerlik bulunmakla birlikte, taraf markalarının aynı esas unsuru içermeleri karşısında, taraf markalarının sadece “aynı” olan ürünler bakımından değil, “benzer” olarak nitelenen ürünler bakımından da tüketici nezdinde karıştırılacağı, davanın konusunu oluşturan ürünler bakımından, ortalama tüketicinin ortalama seviyede dikkat ve özene sahip olduğu da gözetildiğinde, karşılaştırılan markaların genel görünüm ve anlam olarak ortalama tüketici nezdinde iki marka arasında ticari ya da ekonomik bir bağ bulunduğu şeklinde algılanabileceği, zira dava konusu markada ve davacı markasında “…” ibaresinin bağımsız ayırt edici role sahip olduğu, tüketicinin taraf markalarını aynı/aynı tür ya da benzer ürünler üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlayabilmelerinin mümkün olmadığı, taraf markalarının birbiri ile ilişkilendirme ihtimalinin bulunması nedeniyle, somut olay bakımından markaların karıştırılması/ilişkilendirilmesi ihtimaline dayalı olan nispi tescil engeline ilişkin şartların oluştuğu kanaatine varılmıştır.
Davalı şirketin iş bu davaya konu marka başvurusu bakımından müktesep hakkının bulunup bulunmadığı hususu aşağıdaki şekilde incelenmiştir:
…. . sayılı “…” kararında kazanılmış hak teşkil eden önceki markaların tespiti yönünden bazı kıstaslar getirmiştir.
…. . Sayılı kararına göre; Bir işletme tarafından uzunca süredir kullanılan markanın asli unsuru muhafaza edilerek ve markanın bu işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle, önceki markanın kapsadığı ürünlerin veya bir ürün çeşidinin tüketiciye yenilenmiş bir marka imajı ile sunulması ve bu yolla marka sahibi işletmenin piyasaya arz ettiği ürünlerinin de işletmesel köken olarak öncekilerle bağlantılı olduğu mesajını veren yeni markalar yaratmak amacıyla önceki markada yer alan asıl unsurun yanına başkaca asli ve/veya tali unsurlar ekleyerek oluşturduğu markaların seri marka olarak kabulü olanaklıdır. Bu tür markalar niteliği itibariyle 556 sayılı KHK’nın 55. maddesinde tanımlanan ortak markalara benzemekle birlikte; seri markalar, ortak markalarda mevcut olan bir grupta yer alan işletmelerin mal veya hizmetlerini diğer işletmelerden ayırt edilmesi fonksiyonu, teknik yönetmelik gibi özelliklere sahip olması gerekmeyen ve esasen ortak asli unsuru taşımakla birlikte her biri diğerinden bağımsız nitelikteki ticaret ve hizmet markalarıdır.
Bu karar içeriğinden de anlaşılabileceği üzere müktesep hakkın kabulü üç koşula bağlanmıştır. Bunlar:
• müktesep hak iddia edilen marka ile davaya konu markadaki asli unsurların muhafaza edilmiş olması ve eski markaya karşı hükümsüzlük davası açılacak sürenin dolmuş olması ve bu markanın çekişmesiz şekilde kullanılması,
• markalar arasında işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yaratılan izlenimin korunması,
• dava konusu markada, müktesep hak iddia edilen markaya nazaran kapsamın genişletilmemiş olması.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder. Hemen belirtmek gerekir ki; yukarıdaki şartlar sağlansa bile, sonraki tarihli marka başvurusu, itiraza mesnet markaya yakınlaşma ve bu yolla haksız yararlanma tehlikesi oluşturmamalıdır. Burada irdelenmesi gereken husus; marka olarak seçilen işaretin önceki tarihli kök seri markaların yenilenmesi suretiyle mi oluşturulduğu, yoksa itiraza mesnet markalar ile yakınlaşarak onunla iltibas tehlikesi doğurma tehlikesi oluşturacak şekilde mi mizanpajının yapıldığıdır. Daha ilk bakışta başvurunun kök markanın değil de, itiraza mesnet markanın yeni düzenlenmiş bir versiyonu olduğu yönünde ortalama tüketici nezdinde izlenim doğuyorsa, önceki kök markalardan kaynaklı müktesep hak şartlarının doğduğundan söz edilemez. Bu itibarla seri marka olarak tescili talep edilen işaret, kök markadan esaslı farklılıklar göstermemeli ve seri marka seçilirken itiraza mesnet markaya yakınlaşacak font, renk, mizanpaj değişikliklerinden kaçınılmalıdır. (….)
Müktesep hak iddiası bakımından hemen belirtmek gerekir ki; önceki tarihli markanın çekişme konusu olmaktan çıkması hali tek başına müktesep hak şartlarının doğumunu sağlamaz. Önceki tarihli markanın başvuruya konu emtialar bakımından aynı zamanda fiili olarak kullanıldığının da ispatlanması gerekir. Zira, müktesep hak müessesesinin kabul edilmesinin amacı, önceki tarihli markanın uzunca süredir kullanımı nedeniyle ilgili tüketici kesiminde oluşan imajın, sonraki tarihli marka başvurusuna sirayet etmesini sağlamaktır. Bu nedenledir ki, fiilen kullanılmayan önceki tarihli markanın ilgili tüketici kesiminde bir imaj duygusu oluşturduğundan söz edilemez. Olmayan imajın yenilenen yeni bir marka başvurusuna aktarımı da dolayısıyla söz konusu olamaz. Müktesep hak şartları bakımından yukarıda ifade ettiğimiz görüşü destekler nitelikte, …. sayılı kararında, önceki markanın fiilen kullanılmasını, müktesep hakkın doğumu bakımından gerekli görmüştür.

Somut olayda yapılan incelemede;
Dava konusu marka başvurusu 27.01.2021 tarihinde tescil başvurusuna konu edilmiştir. Davalı yanın önceki tarihli, … kararında yer alan … sayılı “…”, … sayılı “…”, … sayılı “…, … sayılı “…”, … sayılı “…”, … sayılı “…” ibareli markaları ise bilirkişi raporunda tablolaştırılmıştır.
Davalı tarafa ait önceki tarihli markalar incelendiğinde; dava konusu marka başvuru tarihinde, 5 yıldır tescilli oldukları, dolayısıyla hükümsüzlük davası tehdidi altında olmadıkları tespit edilmiştir. Dava konusu marka kapsamında yer alan “32. Sınıf: Maden suları, kaynak suları, sofra suları, sodalar. Sebze ve meyve suları, bunların konsantreleri ve özleri, meşrubatlar. Enerji içecekleri (alkolsüz); proteinle zenginleştirilmiş sporcu içecekleri.”, davalının önceki tarihli … sayılı “…”, … sayılı “…, … sayılı “…”, … sayılı “…” ibareli markalarında yer alan emtialar ile aynı/aynı türdür.
Önceki tarihli tescilli markaların tescilli oldukları mal ve hizmetler bakımından fiilen kullanılmasının, eldeki davaya konu marka bakımından müktesep hakkın oluşumuna etki eden şartlardan biri olduğu da dikkate alındığında ve dosyada, davalının önceki tarihli markaları kullandığına dair bilgi/belge bulunmadığı gözetildiğinde, somut olay bakımından, davalı yanın önceki tarihli markalarına binaen müktesep hakkının bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/3 hükmüne göre; Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
Marka başvurusunun bu sebeple reddi için marka başvurusundan önce ve markaya konu işaretin aynısı veya benzerinin yoğun ve sıkı kullanımı sonucu işarete belirli bir düzeyde ayırt edicilik kazandırılması gerekir. (…)
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı tarafça …’de kullanıma ilişkin olarak herhangi bir belge sunulmadığı, dosya kapsamında 6769 sayılı SMK madde 6/3 anlamında davacı şirketin …’de önceki tarihli, markasal ve ciddi kullanımını ispatlar nitelikte bir bilgi/belge bulunmadığı, bu nedenle davacının gerçek hak sahipliği iddiasının ispatlanamadığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; marka işlem dosyası ile sınırlı olarak yapılan incelemede, dava konusu marka ile davacıya ait … sayılı marka arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı, davalı şirketin müktesep hak iddiasının ispatlanamaması nedeniyle; … sayılı … kararının iptaline karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜ ile; … sayılı … kararının İPTALİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 189,15 TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 88,30 TL vekalet harcı, 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 210,00 TL posta-tebligat, 3.500,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 4.005,12 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı … tarafından yapılan 11,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa resen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde …. Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.17/07/2023

Katip ….
E-imza

Hakim ….
E-imza