Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/403 E. 2023/420 K. 06.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/403 Esas – 2023/420
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/403 Esas
KARAR NO : 2023/420

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 26/10/2022
KARAR TARİHİ : 06/10/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 06/10/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin 25 yıl öncesine dayanan geçmişiyle dünyanın en büyük entegre yatırımlarından biri olan … Tesisleri’nde besicilik, hazır paket et ve et ürünleri üretimi ve sevkiyatı yapmakta olup 2013 yılında gıda sektöründe “…” ve daha pek çok tanınmış markanın da sahibi olan … A.Ş. bünyesine geçmiş olduğu, Kurum nezdinde tescilli “…” ve “…” esas unsurlu 200’e yakın markanın sahibi olduğu, “…” markasının … no ile tanınmış markalar siciline kaydedilmiş olduğu, müvekkilinin tanınmış markasının aynısının davalı yan tarafından kullanılmasının müvekkilinin markalarının sulandırılması da dâhil birtakım olumsuzluklara yol açacağı, dolayısıyla müvekkilinin marka tescili ile bu tescile dayalı yoğun kullanımları ve yatırımları yoluyla elde ettiği korumanın yok olacağı, davalı markasının, müvekkili şirketin faaliyet alanı ve markalarının kapsamı ile örtüşen/bağlantılı mallar üzerinde başvurulmuş olduğu, davalı yanın müvekkilinin markasının tanınmışlığından haksız bir yarar elde edeceğinin kabulünün gerektiği, davalı şirket marka başvurusunun müvekkilinin seri “…” markaları nedeniyle de tescilinin mümkün olmadığı, davalıya ait markanın adeta müvekkilinin markalarından biri gibi görünmekte olduğu, ayrıca markada yer alan renklerin müvekkiline ait markaların renkleri ile de yakınlaşması dikkate alındığında davalıya ait markayı gören tüketicilerin, söz konusu markanın müvekkiline ait olduğu yanılgısına düşmesi ihtimalinin oldukça kuvvetli olduğu, davalı tarafın sırf müvekkilinin emeğinden haksız yararlanmak ve bu bağlamda haksız kazanç sağlamak saikiyle hareket etmiş ve seçebileceği binlerce marka varken müvekkilinin markası ile ayniyet arz eden bir marka tescili için başvuruda bulunmuş olduğu, müvekkilinin tanınmışlığı göz önünde bulundurulduğunda davalının müvekkilinden haberdar olmaması gibi bir durumun söz konusu olmadığı, davalı şirketin müvekkilinin uzun yıllardır ödün vermediği ürün kalitesinden, yapmış olduğu reklamlardan, bilinirlik ve güvenilirliğinden faydalanmak amacıyla işbu davaya konu markayı haksız ve hukuka aykırı olarak tescil ettirme çabasında olduğu hususlarını beyan etmekte, emsal kararlara yer vermekte ve … ’nun 26.08.2022 tarih ve …sayılı kararının iptaline ve … sayılı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine ve markanın üçüncü kişilere devrinin önlenmesine dair sicil kaydına ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmektedir.
CEVAP:
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Başvuru markası ile davacı markasının ilk bakışta 29. Sınıf bakımından benzer tescil sınıfına sahip olduğu görülse de dava konusu başvuru markası kapsamında;“Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil). Biralar; bira yapımında kullanılan preparatlar. Maden suları, kaynak suları, sofra suları, sodalar. Sebze ve meyve suları, bunların konsantreleri ve özleri, meşrubatlar.” mallarının yer almakta olduğu, davacı tarafın itiraza mesnet markası kapsamında ise “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri.” mallarının yer almakta olduğu, bu doğrultuda sınıfsal benzerlik mevcutmuş gibi görülse de markaların kapsamları detaylı incelendiğinde, yapılması öngörülen malların karıştırmaya mahal vermeyecek şekilde farklı olduğu, davacı markasının kapsamında yer alan mallar ile aynı, benzer türden malların başvuru kapsamında yer almadığı, bu nedenle başvuru markasının kapsamında yer alan mallar açısından markalar arasında ilişkilendirme/karıştırılma ihtimali bulunmadığı, başvuru konusu marka, davacıya ait markalarla benzer olmadığından, tanınmışlığın huzurdaki davaya etkili olmadığı, tanınmış marka gerekçe gösterilerek başvurunun reddedilebilmesi için; 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde sayılan olasılıklardan birinin ortaya çıkma riskinin mümkün olup olmadığı ve bu risklerin varlığının davacı tarafından ispatı gerektiği, bu durumu ispatlayacak bir delilin mevcut davada bulunmadığı, davacı tarafından davaya konu edilen marka başvurusunun kötü niyetli olarak yapıldığı iddiasında bulunulmuş olmakla birlikte kötü niyete ilişkin iddiaların ispatı için yeterli derecede somut ve inandırıcı delil sunulmadığı, markanın yasada öngörülen amacına ve kendisinden beklenen iktisadi işlevlerine aykırı amaçlarla yapılmış bir tescil başvurusu olduğu yönünde yeterli kanıt sunulmadığı, davalının marka ticareti yapmak, yedekleme veya şantaj yahut davacıyı engelleme, pazara girişini güçleştirmek veya davacıya zarar verme kastıyla hareket ettiğini kabule yeterli olmadığı, hususlarını beyan etmekte ve davanın reddini talep etmektedir.
Dava konusunu devreden davalı … cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın ” …” markası ile müvekkili şirketin “…” markasının ne görsel, ne işitsel ne de kavramsal olarak aynı marka olmadığı ve karıştırılma veya ilişkilendirilme ihtimali olmadığı, “…” ibaresinin sektör bakımından herhangi bir ayırt edici unsur taşımadığı gibi tarafların portföyünün aynı tür malları da kapsamadığı, bu bakımdan da, yanıltıcılık unsurunun bulunmadığı, davacı yana ait marka ile müvekkiline ait marka arasında ayniyet veya ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunmadığı gibi görsel bakımdan birbiriyle kıyaslanamayacak kadar farklı olduğu, dava konusu başvuru markasının “…” ibaresinden oluşturulmuş kelime, renk ve … unsurlarını birlikte ihtiva eden karma nitelikte bir marka olduğu, davacının itiraza mesnet markası ise “…” esas unsuru altında “a …” ibarelerine ve ayrıca … ve renk unsuruna yer verilerek oluşturulmuş karma nitelikte bir marka olduğu, davacı markasında kullanılan yazı stili, kullanılan renkler ile farklı kelime unsurlarının bir bütün olarak bıraktığı genel izlenim ve kompozisyon itibariyle davalı markasından tamamen farklı olduğu, davacı markası ile ortak unsur olduğu ileri sürülen “…” ibaresinin davalı markasında esas unsur olarak yer aldığı, davacı markasında ise esas unsurun “…” ibaresi olduğu “…” ibaresinin ise tali unsur olarak geri planda kaldığı açık olup davalı markasının davacı markasına bu surette yakınlaştığının söylenmesinin mümkün olmadığı, davacı tarafın markasının baskın unsurunun ” …” ibaresi olup, bunun yanında “…” ibaresinin yan unsur olduğu esasen dikkat dahi çekmediği ve müşterinin/tüketicinin nezdinde her iki markanın yan yana konulduğunda dahi karıştırılma, ilişkilendirilme ihtimalinin olmadığı, davacı yan ”…” markasını ”…” markası ile birlikte ”…” şeklinde kullanmaktayken müvekkiline ait markanın bundan tamamıyla farklı olarak ”…” şeklinde olduğu, davacının müvekkili şirketin başvurusunda kötü niyetli olduğu iddiasının kabul edilemeyeceği, Kurumun müvekkilinin kötü niyetli olduğuna dair davacı iddiasına haklı olarak itibar etmediği, davacı yanın haklılığını yaklaşık olarak ispat etme konusunda hiçbir delil sunmadığı, hususlarını beyan etmekte ve davanın reddini talep etmektedir.
Dava konusunu devralan davalı … ANONİM ŞİRKETİ cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu markayı müvekkilinin devraldığını, iptali talep edilen … kararının hukuka uygun olduğunu, müvekkiline ait marka ile davacıya ait mesnet markanın farklı emtiaları içerdiğini, markalar arasında SMK m.6/1 hükmü koşulunun oluşmadığını belirterek; öncelikle dava konusu marka hakkında verilen ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını, akabinde davanın reddine karar verilmesini talep etmektedir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği …sayılı … kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … sayılı “…+…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet … sayılı marka arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markasının tanınmış olup olmadığı, davalı şirketin kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde dava konusu markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, özel veya teknik hususlara ilişkin bilirkişi raporu aldırılmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren …. Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı …’nin 16.02.2021 tarihinde “…+…” ibareli …. sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 17.05.2021 tarih ve 372 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 09.07.2021 tarihinde … sayılı markayı mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1, m.6/5 ve m.6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davalı …’nin 14.09.2021 tarihli itiraza karşı görüş ibraz ettiği, yayına yapılan itirazın …’nca reddine karar verildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 29.03.2022 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davalı …’nin 21.04.2022 tarihli itiraza karşı görüş dilekçesi ibraz ettiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren …’nun …sayılı … kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 31.08.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 30.01.2023 tarihinde tescil edilmiştir.
Dava konusu …. sayılı markanın; 01/11/2022 tarihinde … mülkiyeti … A.Ş’ye geçmiş olması nedeniyle söz konusu şirket adına devredildiği ve bu devrin sicile 14/12/2022 tarihinde tespit edildiği anlaşılmakla ve davacı vekilinin 01/08/2023 tarihli dilekçesi dikkate alınarak; dava konusunu devralan … ANONİM ŞİRKETİ’ne 6100 sayılı HMK m.125/1 hükmü uyarınca husumet yöneltilmiş ve yargılama bu şekilde sonuçlandırılmıştır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Davacı şirketin hükümsüzlük talebine gerekçe markalardan … sayılı markalar sicilde hükümsüz durumda olduğundan inceleme kapsamına alınmamıştır.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere;
Davacı şirketin sadece hükümsüzlük talebine gerekçe olan ve bilirkişi raporunda Tablo.4’te yer alan markaları, davaya konu marka başvurusu ile ortak bir kelime veya … unsuru içermediğinden söz konusu markalar bakımından mal ve hizmet benzerliği yapılmasına yer olmadığı anlaşılmıştır.
… kararının iptali ve hükümsüzlük talebi bakımından yapılan incelemede; davaya konu marka başvurusu kapsamında; 29. Sınıfta yer alan “Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil).” malları ve 32. Sınıfta yer alan mallar ile davacı şirkete ait … sayılı markanın tescil kapsamında yer alan “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri.” malları karşılaştırıldığında; söz konusu malların genel olarak gıda ürünleri kapsamında yer almalarına ve marketlerde satılıyor olmalarına rağmen birbirini tamamlama, birbiri yerine ikame edilme, benzer ihtiyaçları karşılama gibi ortak özelliklere sahip olmamaları nedeniyle benzer olmadıkları tespit edilmiştir.
Dava konusu marka başvurusu; “…+…” ibaresinden oluşmaktadır.
Davacıya ait … sayılı marka ise; “….” ibaresinden oluşmaktadır.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; salt hükümsüzlüğe mesnet gösterilen davacı markaları ile dava konusu marka arasında herhangi bir benzerlik bulunmadığı, … kararının iptali ve hükümsüzlük iddiasına mesnet gösterilen davacıya ait … sayılı marka ile dava konusu marka arasında; “…” ibarelerinden kaynaklı olarak benzerlik bulunsa da, bu markaların kapsadığı mallar arasında benzerlik olmadığı ve “…/…” ibarelerinin gıda sektörü bakımından ayırt ediciliği düşük zayıf karakterli söz dizileri oldukları, …. sayılı kararında belirtildiği üzere; zayıf markaların koruma kapsamı değerlendirilirken iltibas tehlikesinin yapılacak küçük bir değişiklik ile dahi bertaraf edilebileceğinin göz önüne alınması gerektiği, yine; …. sayılı kararında da belirtildiği üzere; lider marka yanına eklenen unsurların ayırt edici niteliğinin zayıf bulunması halinde, her halükarda lider markanın ayırt edicilik incelemesinde dikkate alınmayacağı iddiasının kabul görmeyeceği, zira önemli olanın karşılaştırılan markaların hitap ettiği ilgili tüketici kesiminin, markaların ticari kaynağı noktasında yanılgıya düşme ihtimallerinin olup olmadığı hususu olduğu, somut olayda da; davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markada yer alan “…” sözcüğünün çatı marka vasfı bulunsa da, “…” ibaresinin, davaya konu emtialar bakımından ayırt ediciliğinin düşük olduğu dikkate alındığında, “…” ibareli çatı markanın da markasal ayırt ediciliğinin bulunduğunun söylenmesi gerektiği, böyle bir durumda ise; umumi intiba olarak, dava konusu markanın, davacıya ait söz konusu markadan farklılaştığı, dolayısıyla; karşılaştırılan markalar arasında, ortalama tüketici kesimi nezdinde, ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı şirketin, “…” ibareli markasının tanınmışlığını destekler veya 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde aranan şartların sağlandığını kanıtlar herhangi bir delil sunmadığı anlaşıldığından, SMK m.6/5 hükmü koşulunun somut olayda gerçekleşmediği kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (…..)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde dava konusu marka başvuru sahibinin kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-6100 sayılı HMK m.392/2 hükmü uyarınca mahkememizce verilen 27/10/2022 tarihli ihtiyati tedbir kararının hükmün kesinleşmesine kadar devam etmesine,

3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 189,15 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davalı … ve dava konusunu devralan davalı … ANONİM ŞİRKETİ kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 25.500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı … ve dava konusunu devralan davalı … ANONİM ŞİRKETİ’ne verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 23,00 TL vekalet harcı, 385,00 TL posta-tebligat masrafı, 3.500,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 4.069,40 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Dava konusunu devreden davalı … tarafından yapılan 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 37,10 TL vekalet harç sarfiyatı olmak üzere toplam 82,52 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak dava konusunu devreden davalı …’ne verilmesine,
7-Dava konusunu devralan davalı … ANONİM ŞİRKETİ tarafından yapılan 76,80 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak dava konusunu devralan … ANONİM ŞİRKETİ’ne verilmesine,
8-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve dava konusunu devreden davalı … Gıda, dava konusunu devralan davalı … vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde … Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.06/10/2023

Katip ….
E-imza

Hakim …
E-imza