Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/381 E. 2023/256 K. 17.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/381 Esas – 2023/256
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/381 Esas
KARAR NO : 2023/256

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 12/10/2022
KARAR TARİHİ : 17/05/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 30/05/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 12/10/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin irmik ve makarna tesisleri ile 1972 yılından beri gelen deneyimleriyle üretim yaptığını, 80’in üzerinde ülkeye ihracat gerçekleştirdiğini, …’de … arasında yer aldığını ve sektörün öncü firmalarından olduğunu, müvekkili şirketin tescilli seri markalarının ayırt edici unsuru olan “…” ibaresini ticari faaliyetlerini sürdürdüğü sektörde 1986 yılından bu yana yaygın ve etkin bir şekilde kullanarak tüketiciler nezdinde maruf ve meşhur hale getirdiğini, müvekkili şirketin “…” ibareli markasının davalı Kurum nezdinde … kod numarası ile tanınmış marka statüsünde tescil edildiğini, müvekkili şirketin “…” ibaresini içeren …. sayılı markaları bulunduğunu, davalı şirketin … kod numaralı “…” ibareli marka başvurusunun yayınına müvekkili şirket tarafından yapılan itirazların reddedildiğini, ret kararına karşı müvekkili şirketin itirazlarının …’nın … sayılı kararı ile reddedildiğini, dava konusu marka başvurusunun hakim unsuru olan kelime unsurunun müvekkili şirkete ait markalar ile tüketici nezdinde iltibasa sebebiyet verecek kadar benzer olduğunu, markaların asli unsurları olan “…” ibaresinin ortak unsur olduğunu, dava konusu markanın müvekkili şirketin kesintisiz bir şekilde uzun yıllardır kullandığı ve 1986 yılından bu yana … nezdinde koruma altında olan markası ile aynı/benzer sınıftaki aynı ve benzer ürün/hizmetler için tescil edilmek istendiğini, “…” ibaresinin aynı zamanda müvekkili şirketin ticaret unvanının esas unsuru olduğunu, “…” ibaresi bakımından tek ve gerçek hak sahibinin müvekkili şirket olduğunu, davalı şirketin marka başvurusunun nihai tüketici nezdinde yaratacağı karışıklık nedeniyle aynı zamanda kötü niyetli olduğunu, dava konusu marka başvurusunda yer alan sınıf ve emtia ile müvekkili şirket markalarının sınıf ve emtiasının aynı olduğunu, markaların görsel, fonetik, anlamsal, okunuş ve işitsel olarak müvekkili şirket markaları ile iltibas yarattığını, dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli olduğunu beyanla; … …’nın … sayılı kararının iptaline ve davalı şirket adına kayıtlı … başvuru numaralı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili 27/10/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Başvuru konusu marka ile itiraza mesnet kullanımı “makarna, şehriye, kuskus, mantı, irmik” mallarında ispat edilen … no.lu davacıya ait markalar nedeniyle başvuru konusu markanın kapsamından 35 ve 43. sınıftaki bazı mal/hizmetlerin çıkarıldığını, tescil kapsamında kalan mal/hizmetlerin davacı markaları ile aynı/aynı tür mal/hizmetleri kapsamadıklarını, ilintili ya da ilişkili olmadıklarını, birbiri yerine ikame edilebilme ya da tamamlama imkanı olmadığını, 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesi şartlarının somut olayda sağlandığının ispat edilemediğini, davacının gerçek hak sahibi itirazının değerlendirilmesi açısından markalar arasında aynılık ya da yüksek oranda benzerlik kriterinin de sağlanmadığını, başvuru konusu “…” ibaresi davacının ticaret unvanında aynen bulunmadığından davacının SMK 6/6 maddesine dayalı iddiasının da mesnetsiz olduğunu, davacının dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli olduğunu ispat edemediğini, … kararının usul ve hukuka uygun olduğunu beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili 14/11/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin 1938 yılından beri gıda sektöründe faaliyet gösterdiğini, 52 farklı tescilli markası bulunduğunu, tescilli markalarından ikisinin … sayılı “… …” ibareli markalar olduğunu, müvekkili şirketin 2010 yılından beri fiziki ve sanal ortamlarda etkin ve yaygın bir şekilde dava konusu kelime öbeğini aralıksız olarak kullandığını, “…” ibarelerinin müvekkili şirket ile özdeşleştiğini, “…” ibaresinin halk dilinde kullanılan bir deyiş olmadığını, ilk olarak müvekkili şirket tarafından kullanılarak bir marka yaratıldığını, dava konusu marka başvurusunun hukuka uygun olduğunu ve herhangi bir iltibasa neden olmadığını, … tarafından da müvekkili marka başvurusunun “…” haricindeki tüm ürünler ve hizmetler için uygun bulunduğunu, bu ürünler için verilen kararın da yerinde olmadığını, müvekkili şirketin marka başvurusunun 35 ve 43. sınıflara ilişkin olduğunu, dava konusu marka başvurusu kapsamındaki mal ve hizmetler ile davacı şirketin markaları kapsamındaki mal/hizmetler arasında ayniyet veya benzerlik koşulunun oluşmadığını, markalar arasında benzerlik ve karıştırılma ihtimali bulunmadığını, davacı şirketin sadece “…” olarak tescilli bir markası olmadığını, davacı şirket markasında “…” kelimesinin hiç kullanılmadığını, “…” kelimesinin ise tek başına öne çıkmadığını, kullanılan renk, başak resmi, kırmızı fondan oluşan tasarım ve şekil ile birlikte yer aldığını, markalar arasında iltibasa yol açacak derecede görsel, işitsel ve anlamsal olarak benzerlik bulunmadığını, müvekkili markasında “…” ibaresinin öbek olarak kullanıldığını, davacı şirket markalarında kullanılan “…” kelimesinin tek başına ayırt ediciliğinin düşük olduğunu, davacının … numaralı başvurusunun reddedildiğini, davacının “…” ibaresinde hak sahibi olduğu iddiasının gerçeklerle bağdaşmadığını, davacı şirketin “…” ibareli markasını “…” ürünü haricinde hiç kullanmadığını, davacıya karşı markalarını kullanmama def’i ileri sürdüklerini, davacı şirketin iptalini istediği 35 ve 43. sınıf içerisinde bir faaliyeti olmadığını, “…” kelimesinin kullanımının yaygın bir kelime olduğunu ve tek kişiye özgülenmesinin mümkün olmadığını, müvekkili şirket marka başvurusunun yeterli ayırt edicilik ve tanınmış markalardan uzaklaşma sağladığını, davacı şirketin kötü niyet iddialarının haksız olduğunu, davacının ticaret unvanı ile müvekkili şirketin marka başvurusu arasında tüketicileri iltibasa düşürecek bir benzerlik bulunmadığını beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının davacı şirketin itirazlarının reddine ilişkin kısmının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … sayılı “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, gerek marka işlem dosyasında gerekse dava aşamasında ileri sürülen kullanmama def’inin yerinde olup olmadığı, davacının gerçek hak sahipliğinin bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davacıya ait ticaret unvanı ile dava konusu marka arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalı şirketin kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde dava konusu markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, davacıya ait ticari sicil kayıt bilgileri celp edilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren … Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin “…” ibareli, 35 ve 43.sınıftaki hizmetlerin tescili amacıyla 18.12.2020 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında …’nca 29.03.2021 tarih ve 369 sayılı …’nde yayınlanmasına karar verildiği, söz konusu ilana karşı davacının 30.04.2021 tarihinde itiraz ettiği, itirazına mesnet olarak SMK m.6/1, m.6/6 ve m.6/9 hükümleri kapsamında … sayılı markalara ilişkin olarak kullanmama def’i ileri sürdüğü, davacının 07.10.2021 tarihli marka kullanım ispat formu sunduğu, yayına yapılan itirazın …’nca kısmen kabul edildiği, marka başvurusundan bir kısım hizmetlerin çıkarılmasına karar verildiği, bu karara karşı davacı tarafından 14.06.2022 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davalı şirketin 24.07.2022 tarihli itiraza karşı görüş ibraz ettiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren …’nun … sayılı … kararı ile; itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 15.08.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu yargılama safahati içinde tescil edilmemiştir.
İlk olarak belirtilmesi gerekir ki; dava konusu marka başvurusu tescil edilmediğinden markanın hükümsüzlüğü istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
… kararının iptali istemi bakımından ise marka işlem dosyasında ileri sürülen itiraz sebepleri ile sınırlı olarak aşağıdaki şekilde değerlendirme yapılmıştır:
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Davacı şirketin mesnet gösterdiği … sayılı markaları, dava konusu marka başvurusundan sonraki tarihli olduğundan, … sayılı markaların başvurusu/tescili geçersiz olduğundan incelemede dikkate alınmamıştır.
Somut olayda davalıya ait dava konusu markanın başvuru tarihi 18.12.2020’dir. … sayılı markaların kapsamında yer alan tüm mal ve hizmetler yönünden kullanıldığının ispatlanması talep edilmiştir.
Kullanım ispatı talep edilen markaların, dava konusu markanın başvuru tarihinde 5 yılı aşkın süredir tescilli olduğu, bu gerekçe ile davalının ilgili markalar yönünden “kullanmama def’i” ileri sürebileceği tespit edilmiştir.
Davacı taraf, marka işlem dosyasına aşağıdaki delilleri sunmuştur:
• 29.11.2020 tarihli fatura (… … markalı şehriye, makarna ürünleri yer almaktadır.)
• 22.12.2020 tarihli fatura (… … markalı şehriye, makarna ürünleri yer almaktadır.)
• 23.12.2020 tarihli fatura (… … markalı irmik, mantı, şehriye, makarna ürünleri yer almaktadır.)
• 23.12.2020 tarihli fatura (… … markalı irmik, şehriye, makarna ürünleri yer almaktadır.)
• 19.11.2020 tarihli fatura (… … markalı irmik, mantı, şehriye, makarna ürünleri yer almaktadır.)
• 21.11.2020 tarihli fatura (… … markalı mantı, şehriye, makarna ürünleri yer almaktadır.)
• 16.12.2020 tarihli fatura (… … markalı şehriye, makarna ürünleri yer almaktadır.)
• İnternet sitesinden alınan görseller
• Kalite belgeleri
• Reklamlardan kesitler
• Ürün ambalajları
Yukarıda listelenen belgelerden, dava konusu edilen markanın başvuru tarihinden sonraya ilişkin olanlar, değerlendirmede dikkate alınmamıştır. Değerlendirmeye alınan belgeler birlikte değerlendirildiğinde ise; ilgili belgelerin “… …” markasına ilişkin olduğu, markanın “makarnalar, mantılar, irmikler” emtiası için kullanıldığı tespit edilmiştir.
Dava konusu marka başvurusu kapsamında 35 ve 43. Sınıfta yer alan hizmetler bulunmaktadır. Davacı markaları ise genel olarak; 29, 30, 32, 35 ve 43. Sınıfları içermektedir. Bilirkişi raporunda yer verilen tabloda, ayniyet taşıyan hizmetler, kırmızı renk ile işaretlenmiştir. Buna göre; dava konusu marka kapsamında yer alan tüm hizmetler, davacıya ait …. sayılı markalarda aynen yer almaktadır.
Sonuç olarak, dava konusu hizmetler bakımından taraf markaları arasında “emtiaların benzer olması” şartının sağlandığı kanaatine varılmıştır.
Dava konusu marka başvurusu; renk ve şekil unsuru barındırmayan, “…” ibaresinden oluşan bir kelime markasıdır. Dava konusu marka başvurusu, bir cümle yapısında oluşturulmuş olup, yazıldığı gibi okunmaktadır. “…” şeklinde telaffuz edilen marka, iki kelime, altı hece, on beş harften oluşmaktadır. Markada herhangi bir unsur ön plana çıkarılmamış, kelimelerin tamamı aynı satırda aynı punto aynı renk ile yazılmıştır. Dava konusu marka başvurusunun esas unsuru, bir bütün olarak “…” ibaresidir.
Davacıya ait, emtia benzerliği taşıyan markalar ise, genel olarak “…” kelimesinden oluşan, kapsamında şekil ve renk unsurları ile tali nitelikte kelimeler (mutluluğa doymak için, gurme, profesyonel, ‘dan) barındıran karma nitelikte markalardır. Davacıya ait karma nitelikli markalarda, “…” kelimesi ön plandadır.
Davacıya ait bir adet marka ise “…” ibareli kelime markasıdır. “…” ibareli markada, herhangi bir kelime ön plana çıkarılmamış, kelimelerin tamamı aynı satırda, aynı punto, aynı renk ile yazılmıştır. “…” ibaresi bir sıfat tamlaması olup, kelimeler bir bütün olarak anlam taşımaktadır.
Dava konusu markada esas unsur “…” ibaresi iken, davacıya ait markaların esas unsuru “…” ve “…” ibareleridir.
Taraf markaları, ortak olarak “…” kelimesini içermektedir. Fakat dava konusu markada “…” kelimesi değil, “…” kelimesinden türetilen “…” kelimesi yer almaktadır. “…” kelimesi, … çevrimiçi sözlüğünde “Mutluluğa erişmiş olan, ongun, saadetli, bahtiyar, berhudar, mesut. … veren.” şeklinde tanımlanmıştır. “…” kelimesi ise, “Bütün özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumu, mut, ongunluk, kut, saadet, bahtiyarlık, saadetlilik” olarak tanımı yapılmıştır. Benzer anlamları bulunmakla birlikte, “…” ve “…” farklı kelimeler olup, biri sıfat niteliği taşımakta iken, biri isimdir.
Taraf markaları görsel, işitsel ve kavramsal açıdan değerlendirildiğinde; davacı markaları “…” ibaresini içermekte iken, dava konusu markada “…” kelimesinin kullanılması, davacı markaları kelime ve şekil unsurundan oluşan karma nitelikte markalar iken, dava konusu markanın bir kelime markası olması, markaları görsel olarak farklılaştırmıştır. İşitsel olarak karşılaştırıldığında ise, davacı markaları “…”, dava konusu marka ise “…” kelimesi ile başlamaktadır. Davacı markalarının esas unsuru beş harf iki heceden oluşmakta iken, dava konusu markada yer alan ve “…” kelimesinden türeyen “…” kelimesi sekiz harf üç heceden oluşmaktadır. Nitekim dava konusu markanın esas unsuru “…” kelimesi de değildir. Dolayısıyla dava konusu marka, işitsel olarak da davacı markalarından farklılaşmıştır. Davacı markalarının esas unsuru “…/…” ibareleri olup, dava konusu markada esas unsur “…” şeklinde bir cümle olarak yer almaktadır. Karşılaştırılan esas unsurlar arasında kavramsal benzerlik bulunmamaktadır. Davacı markalarında bir kelime olarak yer alan “…” kelimesi, dava konusu markada doğrudan yer almamış, bir kelime içinde kullanılmış ve yaratılan kelime bir cümle içinde kullanılarak, tamamen farklı bir anlama kavuşmuştur.
Sonuç olarak; taraf markaları arasında sınıfsal ayniyet/benzerlik bulunduğu, fakat markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzerlik bulunmadığı, davacı markalarının esas unsurunun bir kelimeden oluştuğu, dava konusu markanın ise bir cümleden oluştuğu gözetildiğinde aralarında kavramsal bir benzerlik bulunmadığı, dava konusu markada “…” ibaresinin ön plana çıkarılmadığı gibi, esasen dava konusu markada kullanılan ibarenin “…” değil, “…” kelimesi olduğu, dava konusu markada her unsurun aynı punto ile aynı satırda, aynı renkte yazıldığı gözetildiğinde markanın ayırt edici unsurunun “…” unsuru olduğu, taraf markalarının esas unsurları bakımından benzerlik taşımadığı, dava konusu markada “…” kelimesinin ön plana çıkarılmadığı, dolayısıyla davalı markasının bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiği, bütün olarak bakıldığında dava konusu markanın davacının markalarından uzaklaştığı, markaların bütünsel olarak ilişkilendirilebilir olmadığı, taraf markalarının tüketici nezdinde karıştırılma ihtimali bulunmadığı, somut uyuşmazlık bakımından tüketicinin taraf markalarını benzer emtialar üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlayabilmelerinin mümkün olması, taraf markalarının birbiri ile ilişkilendirme ihtimalinin bulunmaması nedeniyle somut olay bakımından markaların ilişkilendirilmesi ihtimaline dayalı olan nispi tescil engeline ilişkin şartların oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/3 hükmüne göre; Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
Marka başvurusunun bu sebeple reddi için marka başvurusundan önce ve markaya konu işaretin aynısı veya benzerinin yoğun ve sıkı kullanımı sonucu işarete belirli bir düzeyde ayırt edicilik kazandırılması gerekir. (…)
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacı taraf, markasını “30. SINIF: Makarnalar, mantılar, erişteler” ürünleri bakımından kullanmaktadır. Fakat bu emtialar, davacının tescilli markaları kapsamında yer almakta olup, davacının tescilli markası ile hali hazırda koruma altında olup, tescilsiz bir kullanım söz konusu değildir. Bahsi geçen emtialar ile dava konusu marka başvurusu kapsamında aynı/aynı tür/benzer mal ve hizmetler, 6769 sayılı SMK madde 6/1 kapsamında belirlenmiştir. Bunun haricinde; iş bu davaya konu hizmetler bakımından, davacının, önceki tarihli yoğun ve sıkı kullanımı bulunan tescilsiz bir işareti söz konusu olmadığından SMK m.6/3 hükmü koşulunun somut olayda gerçekleşmediği kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı taraf, itiraz aşamasında … sayılı “…” ibareli markasını gerekçe olarak göstermiştir. İlgili tanınmış markanın sicil kaydı incelendiğinde, başvurunun reddedildiği tespit edilmiştir. Davacı taraf, dava aşamasında, … sayılı tanınmış markasını da gerekçe olarak göstermişse de, iş bu dava … kararının iptali talebi ile sınırlı olduğundan, … sayılı marka, değerlendirme dışı bırakılmıştır.
Sonuç olarak, davacı tarafın dosyaya sunduğu belgelerin markanın kullanımını gösterir belgeler olduğu, dosyaya tanınmışlığı ispatlamaya yarar belge sunulmadığı, tanınmışlığın değerlendirilebileceği belgenin dosya kapsamında bulunmadığı, bu nedenle iddia edilen tanınmışlığın ispatlanamadığı, esasen taraf markaları arasında benzerlik de bulunmadığından, davacıya ait marka tanınmış kabul edilse dahi, somut olayda tanınmışlığa bağlı koşulların oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK’nın 6/6 maddesine göre; “tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.”
Bu hüküm kapsamına, kişilik haklarından isim hakkı ile fotoğraf üzerindeki hak, FSEK kapsamında telif hakları ve sınaî haklar olan marka, tasarım, patent, faydalı model, coğrafi işaret, ticaret unvanı, işletme adı ve alan adı girer. Bir alan adının SMK m. 6/6 hükmü uyarınca korunmasının istenebilmesi için, o alan adının fiilen kullanıldığı faaliyet konuları kapsamı ile aynı/benzer konularda bir marka kullanımının söz konusu olması gerekir.
Ticaret unvanı, bir tacirin ticari işletmesine ilişkin işlemlerinde kullandığı addır. Markalar, eşya ile işletme arasındaki ilişkiyi kurar ve farklı işletmelerin ürettiği benzer emtiayı birbirinden ayırt etmeye yarar. Buna karşılık, ticaret unvanları ise işletmenin kendisini tanımlar. Şirketlerin ticaret unvanları tescil edilirken, faaliyet alanına her türlü mal ve hizmetin yazılması mümkün olduğundan ve ticaret unvanının bu alanların hepsinde kullanma gibi bir yükümlülük bulunmadığından, ticaret unvanının fiilen kullanıldığı mal ve hizmetler bakımından, 6769 sayılı SMK’nin 6/6 maddesi anlamında sahibine öncelik hakkı sağladığının kabulü gerekmektedir. …. sayılı kararında da, önceki tarihli ticaret unvanı nedeniyle sonraki tarihli aynı/benzer markanın başvurusunun engellenebilmesi için, salt ticaret unvanına ilişkin ticari sicil kayıtlarında yer alan iştigal alanlarına bakılmaması gerektiği, ticaret unvanının fiili olarak kullanıldığı mal ve hizmetler dikkate alınmak suretiyle iltibas değerlendirmesi yapılması gerektiği kabul edilmiştir.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davalıya ait markanın esas unsuru, tüketici nezdinde marka algısı yaratan kısmı, bir bütün olarak “…” ibaresidir. Davacıya ait ticaret unvanının ayırt edicilik sağlaması gereken “ek” unsuru ise “…” ibaresidir. “…” ibaresi ile dava konusu “…” ibareli markanın benzer olmadığı yukarıda izah edilmiştir.
Sonuç olarak, davalıya ait “…” esas unsurlu marka ile davacının “…” ayırt edici unsurunu içeren ticaret unvanı arasında benzerlik bulunmadığı, davalıya ait markanın, davacıya ait ticaret unvanı sebebi ile reddi için gerekli koşulların oluşmadığı tespit edilmiştir.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (….)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şirketin kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; … kararının iptali isteminin reddine karar verilmiştir.
Aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-… kararının iptali isteminin REDDİNE,
2-Dava konusu marka başvurusu tescil edilmediğinden hükümsüzlük istemi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 99,20 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 88,30 TL vekalet harcı, 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 194,25 TL posta-tebligat masrafı, 3.500,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.989,37 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı …’nin yapmış olduğu 62,70 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı …’ne verilmesine,
7-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde…. Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.17/05/2023

Katip ….
E-imza

Hakim …
E-imza