Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/38 E. 2022/220 K. 28.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/38 Esas
KARAR NO : 2022/220

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzülüğü)
DAVA TARİHİ : 03/02/2022
KARAR TARİHİ : 28/09/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 30/09/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacılar vekili 03/02/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalının “…” ibaresi ile 35. Sınıfta başvuruda bulunduğunu, başvuruya itiraz edildiğini, itirazın reddedildiğini, davalının marka henüz tescilli değilken bile bu ibareyi kullanmaya başladığını, taraflarınca keşide edilen ihtarnameye cevaben gerekli çalışmanın yapılacağının bildirildiğini, ancak markayı kullanmaya devam ettiklerini, bunun üzerine … 3. AHM … D.İş. sayılı kararının kurulduğunu, bu karara müteakip davalı şirketin hukuka aykırı kullanımı kabul ile işyeri tabelalarını “…”tan “…”ya çevirdiğini, kullanımın tamamen sonlandırılmamış olması sebebiyle … 3. AHM 2020/129 E. nolu dosyanın açılmasına sebep olduğunu, burada alınan raporda davalı kullanımının hukuka aykırı olduğunun kabul edildiğini, davaya konu YİDK kararının müvekkillerinin aleyhine olduğunu, markaların iltibasa yol açabilecek düzeyde benzer bulunmadığı görüşüne varıldığını, müvekkillerinin markası “…” ile dava konusu “…” ibareleri arasında sadece “VA” harfinin farklı olarak yer aldığını, müvekkillerinin markasının 35. sınıfta yer aldığını, davalı şirketin de davaya konu ibareleri 35.sınıfta başvuru konusu ettiğini. müvekkillerinin eskiye dayalı kullanımlarının itiraz dilekçesi ekinde yer alan ‘”…” sayfasına tıklandığında “1988 yılında mağazacılık sektörüne adım atan ipek mobilya, sektöre dair tüm bilgi ve tecrübesini “yeni nesil mağazacılık’’ sloganıyla birleştirerek hedeflerine sağlam adımlarla yürüyor. Bugün ülkemizde ve dünyada çeşitli bölgelere yaptığı projeler, gönderdiği mobilyalar ile adını duyuran … mobilya, merkezi … olmak üzere mezitli ve erdemli mağazalarıyla yerini almakta şimdi de kampanyalarıyla online kanalda tüm dünyaya hizmet vermektedir.” paylaşımı ile doğrulanması gerektiğini, bu durumun başvuru dilekçesi ekinde yer alan 13.06.2019 tarihli görselden, 05.01.2020 tarihli fatura içeriğinden de anlaşılabileceğini, 03.04.2017 tarihli “… SİNEMA REKLAM FİLMİ VE FOTOGRAF ÇEKİMİ HİZMET BEDELİ” nin de müvekkillerinin önceye dayalı kullanımını ispat ettiğini, müvekkilleri markasının tanınmış marka olduğunu, instagram hesabında 10 bin takipçisinin bulunduğunu, youtube kanalında itiraz tarihinden 8 ay öncesinde yayımlanmış video görüntüleri ile diğer paylaşımların iddialarını doğruladığını, “https://….com.tr/referanslarimiz/” linkinin de şirketin marka ile yapmış olduğu işlerden ötürü referanslarını paylaştığını, YİDK kararının kanuna aykırı olduğunu iddia ederek; Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 26.11.2021 tarihli, … sayılı kararının iptalini ve … başvuru numaralı “…” marka başvurusunun tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 23/02/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Kurul kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, SMK 6/1 benzerliğinden bahsedilmesi için markaların benzer olması, kapsadıkları mal/hizmetlerin aynı/benzer olması ve iltibas yaratması koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerektiğini, markaların görsel, işitsel ve anlamsal olarak benzer olmadığını, YİDK kararının verildiği tarihte dava konusu … sayılı başvuru markasının tesciline engel olacak kesinleşmiş bir mahkeme kararının olmadığının tespit edildiğini, taraf markaları işaret anlamında benzer olmadıkları için davacının eskiye dayalı kullanım iddialarının kabul edilemeyeceğini, somut olayda taraf markalarının işaret anlamında karıştırılacak derecede benzer olmadığı için tanınmışlık koşulunun da oluşmayacağını, ayrıca başvuru markasının, davacı markasının çıkarlarına zarar vermesinin ve itibarından haksız yararlanmasının söz konusu olmadığını, davacının davalının başvurusunun kötü niyetli bir başvuru olduğunu ispat edemediğini iddia ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili 28/02/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Markaların kavramsal olarak birbiri ile benzemediğini, müvekkilinin markasının … ve … ibarelerinin birleştirilmesinden oluştuğunu, … ibaresinin Maksimum’un kısa hali olarak tüm dünyada aynı anlamı ifade edebilme gücüne sahip olan, bu nedenle dünya genelinde çok bilinen ve yaygın olarak kullanılan sözcüklerden olduğunu, nicelik belirtmesi nedeniyle zayıf ibareli olup herhangi bir markanın tekeline bırakılamayacak kadar yaygın kullanıldığını, … kelimesinin ise “alanında çok usta ve tanınmış olan” anlamını taşımakta olup müvekkili şirketin … ilindeki tanınırlığının, bilgi, tecrübe, ticari bilinirlik ve müşteri memnuniyetinin göstergesi olarak müvekkili tarafından tercih edildiğini, müvekkilinin 40 yıldır … ilinde farklı markaların bayiliğinin yanı sıra 2010 yılından bu yana dört şube ile mobilya alanında faaliyet gösterdiğini, müvekkilinin marka başvurusu Kurum tarafından onaylanınca … 3. AHM’de açılan davanın konusuz kaldığını, Türkçe adlarda vurgunun genellikle ikinci hecede olduğunu, işitsel benzerliğin bulunmadığını, başvurudaki harflerin büyük kullanımıyla dahi büyüklük ve öncelik vurgusu yapılmakta olup harflerin gerek fontu ve renkleri, gerekse zemin rengi ile görsel benzerlikten sıyrıldığını, “…” markasının Türkiye genelinde bilinir olmadığını, yerel ve sadece … ilinde bulunan mağazalarında kullanılan bir marka olduğunu, bunun yanı sıra markaların karıştırılacak derecede benzer olmadığından davacı yanın kullandığı markadan haksız yararlanma durumunun olmayacağını, kötü niyet iddialarını ispat edecek somut delil bulunmadığını iddia ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … sayılı “…” ibareli marka başvurusu ile davacılara ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet marka arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacıların gerçek hak sahibi olup olmadıkları, davacılar markasının tanınmış olup olmadığı, davalı şirketin kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı şirkete ait markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, … 3.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … D.İş ve 2020/129 esas sayılı dava dosyaları UYAP ortamında temin edilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin “…” ibareli, 35.sınıfta yer alan bir kısım hizmetlerin tescili amacıyla 06.01.2020 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.01.2020 tarih ve 341 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı …’ün 27.02.2020 tarihinde 2011/99455 sayılı markasını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1, m.6/3, m.6/5 ve m.6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şirketin 17.08.2020 tarihinde itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi sunduğu, yayına yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddedildiği, ancak dava dışı itiraz eden 3. kişinin markası ile başvuru markasının benzer olduğu gerekçesiyle başvuru markasından 35.sınıfta yer alan bir kısım hizmetlerin çıkarıldığı, davacı …’ün yayıma itirazlarının reddine ilişkin karara karşı bu davacı tarafından 08.02.2021 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davacının ayrıca 26.02.2021 tarihli ek belge sunduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 06.12.2021 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 10.03.2022 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet marka, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu marka kapsamında yer alan “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için 20.01/Yapıldıkları maddelere ve malzemelere bakılmaksızın mobilyalar. 20.02/Yatak şilteleri, yastıklar, tıbbi amaçlı olmayan havalı yataklar ve yastıklar, deniz yatakları (kampçılar için uyku tulumları hariç). 20.03/Aynalar. 20.04/Arı kovanları, suni petekler ve petek çıtaları. 20.05/Bebekler için ana kucakları, parmaklıklı oyun parkları (iç mekanlar için), bebek beşikleri, yürüteçler. 20.06/Ahşap veya sentetik malzemeden mamul panolar, resimler, tablolar için çerçeveler, kimlik kartları, künyeler, isimlikler, etiketler. 20.07/Ahşap veya sentetik malzemeden mamul ambalaj, nakliye ve depolama amaçlı variller, fıçılar, bidonlar, hazneler (depolar), kutular, ambalaj kapları, nakliye amaçlı konteynerler, sandıklar, taşıma paletleri, bunlarla birlikte kullanılan kapaklar. 20.08/Ahşap veya sentetik malzemelerden mamul hırdavat (nalburiye) eşyası, mobilya bağlantıları, açma kapama tertibatları. 20.09/Tahta, mantar, kamış, bambu, hasır, boynuz, kemik, fildişi, balina kemiği, istiridye kabuğu, kehribar, sedef, lületaşı, balmumu, plastik veya alçıdan mamul bu sınıfa dahil süs ve dekorasyon eşyaları: biblolar, duvara asılan süsler, heykeller ve bu malzemelerden mamul müsabakalarda verilen kupalar. 20.10/Sepetler, balıkçı sepetleri. 20.11/Ev hayvanları için kulübeler, yuvalar, yataklar. 20.12/Ahşap veya sentetik malzemeden mamul portatif merdivenler, hareketli merdivenler. 20.13/Bambu perdeler, stor perdeler (iç mekan), şerit perdeler, dekorasyon amaçlı boncuklu perdeler; perde kopçaları, perde halkaları, perde kancaları, perde çubukları mallarının bir araya getirilerek sunulması hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, kataloglar ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir” hizmetleri ile davacıların itiraza/hükümsüzlüğe mesnet 2011 99455 tescil numaralı markasında yer alan 35.05 kapsamında 20. Sınıf mallarının satışına ilişkin hizmetlerin aynı, aynı tür olduğu tespit edilmiştir.
Dava konusu marka kapsamında yer alan 35.05 perakendecilik sınıfında kalan 03.02, 03.03, 03.04, 04.04, 06.01, 06.15, 07.13, 07.15, 08.02, 08.03, 09.02, 09.03, 09.04, 09.06, 09.08, 09.09, 09.10, 09.15, 10.07, 10.08, 11.01, 11.02, 11.04, 11.05, 11.06, 11.07, 11.08, 11.09, 12.02, 12.04, 12.12, 12.13, 12.14, 15, 16.01, 16.02, 18.01, 18.02, 18.03, 21.01, 21.03, 21.04, 21.05, 21.07, 21.09, 22.03, 22.04, 22.05, 23, 24.01, 24.02, 24.03, 24.04, 24.05, 25.01, 25.02, 25.03, 26.01, 26.02, 26.03, 26.04, 27.01, 27.02, 27.03, 27.04, 27.05, 28.01, 28.02, 28.05, 28.06, 34.02” mallarının satışına özgülenen hizmetlerin ise davacıların itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markasındaki sınıf ile aynı veya benzer olmadığı tespit edilmiştir.
Dava konusu marka başvurusu “…” ibaresinden oluşurken, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet marka ise “…” ibaresinden oluşmaktadır.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; Dava konusu markada yer alan “…” ibaresinin “Sinema, tiyatro, müzik, dans, bale vb. sanatlara emek vermiş, alanında uzmanlaşmış ve tanınmış olan kadın sanatçı.” anlamının olduğu (Bkz; sozluk.gov.tr), “…” ibaresinin “Maksimum” kelimesinin kısaltılmışı olduğu, bu kelimenin Türkçe’de “Azami.” anlamına geldiği (Bkz; sozluk.gov.tr), buna göre; dava konusu markanın anlamı bulunan iki ayrı sözcüğün bileşimi ile meydana geldiğinin söylenebileceği, oysa; itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markanın “…” şeklinde oluşan genel görünümünde “Dİ-” hecesinin anlamsal bir karşılığının olmadığı, bu markada yer alan “-…” hecesinin “…” şeklindeki markanın bütünü içinde kavramsal bağımsızlığının söz konusu olmadığı, başka bir deyişle itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markanın umumi intiba itibariyle ilgili tüketici kesimi nezdinde anlamı bilinmeyen fantazi bir sözcük olarak algılandığı, dava konusu marka her ne kadar bitişik şekilde yazılmışsa da, özellikle “…” kelimesinin yukarıda ifade edilen anlamsal çağrışımı nedeniyle gerek “…”, gerekse “…” sözcüklerinin, markanın bütünü içinde kavramsal bağımsızlıklarını kaybettiklerinin söylenemeyeceği, sonuç olarak; daha önce davacılara ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet “…” markasını gören, işiten, bu markalı hizmetlerden yararlanan ilgili tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu “…” markasını davaya konu hizmetler üzerinde gördüğünde veya işittiğinde, davaya konu hizmetlerden faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içerisinde, bu markayı, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markadan farklı bir marka olarak algılayacağı gibi marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı da kurmayacağı, dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Ayrıca belirtilmelidir ki; … 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2020/129 Esas sayılı dava dosyasına ibraz edilen bilirkişi raporunun iş bu davanın neticesini etkilemeyeceği, zira söz konusu bilirkişi raporu incelendiğinde; gerek davacının, gerekse davalının 2019 ve 2020 yıllarına ilişkin ilk üç aylardaki yurt içi satış hasılatlarının incelendiği ve her iki tarafın da satış hasılatlarının 2020 yılında, 2019 yılına göre düştüğünün tespit edildiği, söz konusu bilirkişi raporu içeriğine göre; dava konusu markanın, davacıya ait marka ile iltibas tehlikesi oluşturduğunun, dava konusu markanın kullanımı nedeniyle davacıya ait markalı emtiaların satış hacminde azalma olduğunun söylenemeyeceği, dolayısıyla, davacı yanın iddialarına mesnet olarak ileri sürdüğü bu bilirkişi raporunun, dava konusu marka ile davacılar markası arasında ilişkilendirime ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi oluşturduğunu ispatlamaktan uzak olduğu kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/3 hükmüne göre; Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
Marka başvurusunun bu sebeple reddi için marka başvurusundan önce ve markaya konu işaretin aynısı veya benzerinin yoğun ve sıkı kullanımı sonucu işarete belirli bir düzeyde ayırt edicilik kazandırılması gerekir. (Y11HD; 08.10.2019 tarih, 2018/4855 E 2019/6316 K)
Somut olayda yapılan değerlendirmede; yukarıda izah edildiği üzere; “…” ile dava konusu “…” markası arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi doğuracak derecede benzerlik bulunmadığı, bunun haricinde; davacıların, dava konusu marka başvuru tarihinden önce, dava konusu marka başvurusu ile aynı veya benzer tescilsiz bir işareti, dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan hizmetler ile aynı ya da benzer mal veya hizmetler üzerinde yoğun ve sıkı bir şekilde kullandığını gösterir delil bulunmadığından davacılar tarafının gerçek hak sahipliği iddiası yerinde bulunmamıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacılar tarafından dava dosyasına ve marka işlem dosyasına sunulan tanınmışlığı ispata elverişli mesnet markanın ilgili tüketici tarafından hemen akla gelecek veya hemen akla gelecek markalar arasında olduğunu gösterecek yeterli düzeyde destekleyici verilere dayanılmadığı, “markanın pazar payına ilişkin dokümanlara, satış broşürleri, kataloglar, fiyat listeleri, yıllık faaliyet raporları, ciro bilgileri, reklam, yatırım masraflarını (yoğunluk, kapsam ve etkiyi) yansıtan belgelere ya da tüketicilerin davacının markasını tercih ettiğine dair kamuoyu yoklamalarına, resmi kuruluş, araştırma enstitüsü meslek veya ticaret odalarının “geniş çevrelerin görüşünü yansıtacak şekilde” beyanlarına, tüketici farkındalığını gösteren araştırma raporlarına ve buna benzer tanınmışlığı ispata yönelik herhangi bir delile dayanılmadığı” gözlemlenmiştir. Dolayısıyla davacıların “…” ibareli markasının tescilli olduğu sınıflarda tanınmış olduğu ya da kullanım sonucunda yüksek bilinirlik elde ettiği yönünde bir kanaate varılması mümkün olmamıştır. Bu sebeple SMK m.6/5 hükmü koşulunun dava konusu marka başvurusu bakımından mevcut olmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 12.06.2019, E:2018/2285 K:2019/4361)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markanın iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, … 3.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … D.İŞ sayılı dosyasına konu bilirkişi raporunda tespit edilen davalı yana ait fiili markasal kullanım eylemlerinin, iş bu dava konusu marka başvurusu bakımından davalı şirketin kötü niyetli olduğu iddiasını ispatlamaya yeterli olmadığı, zira; sözü edilen değişik iş dosyasında yer verilen iltibas değerlendirmesine mahkememizce itibar edilmediği, nitekim; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08/06/2016 tarih 2014/11-696 Esas 2016/778 Karar sayılı kararı uyarınca; iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi gerektiği, kaldı ki; davalı şirketin fiili markasal kullanımlarından ziyade, tescil başvurusuna konu ettiği işaret üzerinden inceleme yapılması gerektiği, bu şekilde yapılan incelemede de, yukarıda izah edildiği üzere, işaretler arasında ilgili tüketici kesimi nezdinde iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzerlik bulunmadığı kanaatine mahkememizce varıldığı, bunun haricinde davalı şirketin kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu bulunmadığı da anlaşıldığından; kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.

Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcı peşin alındığından bu hususta ayrıca harç tahsiline yer olmadığına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacılar tarafından yapılan 80,70 TL başvurma harcı, 80,70 TL peşin harç, 46,00 TL vekalet harcı, 164,00 TL posta-tebligat, 2.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.371,40 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … tarafından yapılan 34,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacılardan alınarak davalı …’ne verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacılar vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.28/09/2022

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza