Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/326 E. 2023/246 K. 15.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/326 Esas – 2023/246
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/326 Esas
KARAR NO : 2023/246

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 02/09/2022
KARAR TARİHİ : 15/05/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 25/05/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 02/09/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin … nezdinde tescilli birçok “…” ibareli markaları olduğu, … markasının, ülkemizin ve dünyanın önde gelen ülkelerinin vatandaşları tarafından tanınan, bilinen ve bu sebeple de tercih edilen, turizm ve otelcilik sektöründe kendini kanıtlamış tanınmış bir marka olduğu, müvekkil şirkete ait, …’de ve … ’de faaliyet gösteren toplam 12 otel bulunduğu, bu otellerde, müvekkili şirket adına tescil edilmiş … ismi ve logosunun yanında, otellerin bulunduğu ili ve her otele has özelliği belirtmek için birtakım ibareler ve yer isimleri kullanılmakta olduğu, örneğin; tescil edilen … … markasının, müvekkiline ait …’ de yer alan otel adına tescil edilen marka olduğu, dolayısıyla “…” markasının … Grubuna ait …’da yer alan bir otel olarak değerlendirilerek, nihai tüketici nezdinde iltibasa yol açabileceği, 30. ve 43. Sınıflarda yani yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri, geçici konaklama hizmetleri, rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar sağlama sınıflarında müvekkiline ait … markasının tescil edilmiş olduğu, müvekkil şirket adına tescil edilen … markasının hali hazırda turizm ve otelcilik sektöründe faaliyet göstermekte olduğu, itiraza konu “…” markasının ise 30. ve 43. Sınıflarda tescil edilmiş olduğu, bu nedenle de; “…” markasının turizm ve otelcilik sektöründe kullanılması halinde müvekkili adına tescil edilmiş marka ile açık bir şekilde iltibasa yol açabileceği, itiraza konu olan “…” markasının “…” markasına sadece bir unsurun eklenmek suretiyle müvekkili adına tescilli olan “…” ibareli markası ile açıkça yanıltıcı derecede benzer olması ve bu haliyle ayırt edicilik sağlamadığı, nihai tüketici nezdinde, müvekkili … Grubuna ait …’ da bulunan bir otel gibi değerlendirilebileceği, davalının markasındaki baskın “…” ibaresinin müvekkili markalarındaki ana unsur olan “…” ibaresinin aynısı olduğu, davalı markadaki “…” ibaresinin, tali nitelikli olup asli unsur “…” ibaresi olduğu, davaya konu markada “…” ibaresinin ilk başta yer alması sebebiyle göze ilk çarpan esas unsur olması sebebiyle, “…” unsurunun davalı adına tescil edilmesinin kabul edilemeyeceği, hem müvekkili şirket markası olan “…” markalarında asli unsurun “…” ibaresinin olması, hem de davalı şahıs adına tescil edilen markanın 30. ve 43. Sınıfta tescil edilmesinin, “…” markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini gerektirdiği, hususlarını beyan etmekte, … ’nun 02.07.2022 tarih ve … sayılı kararının iptaline ve davalı adına tescil edilmiş … sayılı markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, markanın 3. Kişilere devrinin önlenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili 15/09/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; … kararlarının, Kurum’a itiraz aşamasında ileri sürülen markalarla yapılan inceleme sonucunda verilmekte olduğundan Kurum’a itiraz aşamasında ileri sürülmemiş ve Kurum nezdinde inceleme konusu olmamış markaların … iptali talebi kapsamında incelenmesinin mümkün olmadığı, bu nedenle davacı tarafından … itiraz sürecinde belirtilen … sayılı markaların cevap dilekçesine esas olarak kabul edilmiş olduğu, müvekkili Kurum’a itiraz aşamasında ileri sürülmemiş ve Kurum nezdinde inceleme konusu olmamış ancak dava dilekçesinde belirtilen … sayılı markaların cevap dilekçesinde nazara alınmamış olduğu, davaya konu olan diğer davalının başvuru markası ile davacının iltibas tehlikesi bulunduğunu ileri sürdüğü itiraz markaları karşılaştırıldığında; başvuruya konu marka ile iddialara mesnet markalar arasında ayniyet veya ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunmadığı gibi diğer davalının başvuru markası ile davacı markalarının görsel bakımdan birbiriyle kıyaslanamayacak kadar farklı olduğunun anlaşılmakta olduğu, diğer davalının başvuru markasının “…” ibaresinden oluşturulmuş bir kelime markası olduğu ve tüm harflerin aynı yazı stiliyle, aynı renkte ve aynı puntoda yazılmış olduğu, vurgunun ibarenin tamamına yapılmış olduğu, ibarede ön plana çıkarılan bir kısım bulunmadığı, davacıya ait itiraza mesnet markaların ise “…” ortak ibaresi kullanılarak kiminde düz yazı kimilerinde ise şekil ve renk unsuruna ayrıca “…” vb. ek kelimelere yer verilerek oluşturulduğu, markanın bütünü itibariyle bıraktığı etki esas olduğundan, markalar arasında karşılaştırma yapılırken, davacının yaptığı şekilde, diğer farklı unsurları görmeksizin markaların bölümlere, hecelere veya harflere kısaca parçalara ayırarak inceleme yapılmasının bütünlük ilkesine aykırı olduğu, markaların farklı bir genel görünüm içerisinde tüketiciye sunulmuş olduğu, kullanılan ibareler göz önüne alındığında markaların görsel, işitsel ve anlamsal açıdan iltibasa neden olacak düzeyde benzer olmadıklarının görüleceği, davalı markası ile davacıya ait markalar arasında, ilgili tüketicilerin ilişki kurmasının mümkün olmadığı, davacının, başvuru markasında ve itiraza mesnet markalarda ortak olduğu ve bu nedenle iltibas ihtimalinin oluşacağını iddia ettiği “…” ibaresinin, ticari ve günlük hayatta yaygın ve tasviri kullanımı olduğu, ayırt edici gücünün doğuştan görece düşük olacağı, davacı tarafından yaratılmış bir ibare olmadığı, …’de isim olarak da yaygın şekilde kullanılmakta olduğu, bu yönüyle de ayırt edici gücünün görece düşük olduğu, anlamından ve çağrışımından bağımsızlaşarak doğrudan davacı markalarını akla getireceği düşüncesinin gerçekten uzak olduğu, pek çok sektörde herkesin kullanabileceği türden, zayıf bir ibare olan, fantezi orijinal olmayan “…” ibaresinin ortaklığından hareketle, markaların benzer olduğundan söz etmenin imkansız olduğu, başvuru konusu marka, davacıya ait markalarla benzer olmadığından, tanınmışlığın huzurdaki davaya etkili olmadığı, 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde belirtilen olasılıklardan birinin ortaya çıkma riskinin mümkün olup olmadığı ve bu risklerin varlığının davacı tarafından ispatı gerektiği, bu durumu ispatlayacak bir delilin mevcut davada bulunmadığı, hususlarını beyan etmekte ve davanın reddini talep etmektedir.
Davalı …, dava dilekçesinin kendisine tebliğine rağmen cevap dilekçesi ibraz etmediğinden HMK m.128 hükmü gereği dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmıştır.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … sayılı “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, tescili halinde davalı şahsa ait markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren … Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şahsın “…” ibareli, 30 ve 43. sınıftaki bir kısım mal ve hizmetlerin tescili amacıyla 21.04.2021 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.07.2021 tarih ve 376 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 03.09.2021 tarihinde …. sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1, m.6/5 ve m.6/6 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şahsın 08.10.2021 tarihinde itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi sunduğu, yayına yapılan itirazın …’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 27.04.2022 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davalı şahsın 27.05.2022 tarihli itiraza karşı görüş ibraz ettiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren …’nun … sayılı … kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 04.07.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 10.11.2022 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; … kararının iptali ve davaya konu markanın hükümsüzlük talebi bakımından yapılan incelemede davaya konu marka başvurusu kapsamında;
43. Sınıfta yer alan hizmetlerin davacı şirkete ait davaya gerekçe tüm markaların tescil kapsamında 43. Sınıfta yer alan hizmetlerle AYNI/AYNI TÜR olduğu tespit edilmiştir.
30. Sınıfta yer alan malların davacı şirkete ait … sayılı ibareli markanın tescil kapsamında 30. Sınıfta yer alan mallarla AYNI/AYNI TÜR olduğu tespit edilmiştir.
30. Sınıfta yer alan mallar ayrıca davacı şirketin bahsi geçen … sayılı markasının 35. sınıfta 05. Alt grupta yer alan “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için… 30. Sınıfta yer alan malların… mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.) hizmetleri ile İLİŞKİLİ/BENZER MAL ve HİZMETLERdir. Şöyle ki, bu malların ve hizmetlerin niteliği, amacı ve yöntemi aynı olmamasına rağmen, birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olduklarından, hizmetlerin sunulduğu yer genellikle malların satışa sunulduğu yerle aynı olduğundan ve hedeflenen halk kesimi aynı olduğundan benzerlik söz konusudur.
30. sınıfta yer alan mallar ayrıca davacı şirkete ait davaya gerekçe tüm markaların tescil kapsamında 43. Sınıfta yer alan “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri.” ile de BENZER’dir. Yüksek yargı kararları da bu yöndedir Bkz; …).
Davaya konu marka; beyaz zemin üzerinde siyah renkte düz kitap harfleri ile yazılmış “…” ibaresinden oluşmaktadır. Söz konusu marka, herhangi bir şekil unsuru içermemektedir ve markanın asli ve baskın usurunun “…” ibaresi olduğu görülmektedir.
Davacıya ait gerekçe markalar;
1-“…” ibaresini markanın başında içeren “…” ibareli markalardan,
2-“…” markasının önünde “…” veya “…” şekil unsurundan oluşan ve “…” ibaresini esas unsur olarak içeren “…” ibareli markalarından,
3-“…” ibaresinden ve çeşitli kelime ile şekil unsurlarından oluşan “…” ibareli markalarından,
4-“…” ibaresini markanın başında ve esas unsur olarak içermeyen “…” ibareli markalarından oluşmaktadır.
Söz konusu markalardan “…” ibaresinin ön planda ve ayırt edici unsur olarak konumlandırılmış olduğu 1. ve 2. maddede sayılan markalar ile davaya konu “…” ibareli marka karşılaştırıldığında;
Taraf markalarında ortak olan “…” ibaresinin …’ya göre “Büyük ve sert taş kütlesi; Kayaç” anlamlarına gelen ve başvuru yapılan mal ve hizmetler bakımından ayırt ediciliği haiz bir ibare olduğu, davacı markalarının bu ibareye ek olarak çeşitli kelime ve şekil unsurları içermekte olduğu, 1. ve 2. maddede sayılan ve “…” ibaresini ön planda ve ayırt edici unsur olarak içeren davacı markalarında “…” gibi tanımlayıcı kelime unsurlarının yanı sıra bir kısım davacı markalarda “…” ibaresinin devamında … gibi çeşitli il, bölge, turizm merkezi vb. adlarının yer aldığı görülmektedir.
Davaya konu marka ise “…” ibaresinden meydana gelmekte, söz konusu ibarenin …’de herhangi bir anlamı bulunmamakta, ancak … ilinde yer alan turistik merkezlerimizden biri olan “…” ibaresinde yer alan “P” harfi yerine “Y” harfi kullanılarak oluşturulduğu görülmektedir. Bu bağlamda, söz konusu marka bölgedeki kayalara atfen oluşturulduğu anlaşılan “…” ibaresi ile …’de başka bir kelimede kullanımı olmayan dolayısıyla “…” bölgesine atfen kullanıldığı anlaşılan “…” ibaresinden meydana gelmektedir.
Davacı şirkete ait “…” gibi çeşitli il, bölge, turizm merkezi vb. adları eklenerek oluşturulan ve davacının faaliyet gösterdiği turizm sektörü dikkate alındığında hizmet verdiği bölgedeki oteli işaret eden bu markaların oluşturulma şekli bakımından seri marka izlenimi verdiği, dosya kapsamında bu markaların bir kısmının etkin olarak kullanıldığına ilişkin faturalar sunulduğundan tüketicilerin bu markalarla piyasada karşılaşmakta olduğu, dolayısıyla bu marka serisine aşina olduğu düşünülmektedir.
“…” ibaresini davacının birçok markasında olduğu gibi markanın başlangıç kısmında içeren ve ilk bakışta “…” gibi algılanan davaya konu markanın, davacının yukarıda bahsedilen seri markalarına benzer şekilde oluşturulmuş olması nedeniyle tüketiciler tarafından davacının …’da hizmet veren “…” markalı oteli olarak algılayabileceği düşünülmektedir. Nitekim görsel bakımdan tüketici dikkatinin özellikle kelimenin başlangıç kısmı üzerinde yoğunlaştığı, kelime markalarının başlangıç kısmındaki benzerliğin tüketicilerin markaları benzer bulmasında önemli bir etken olduğu, uzun kelimelerden oluşan markalar arasındaki son hecelerdeki birkaç harf farkının markaları işitsel bakımdan farklılaştırmada yeterli olmadığı bilinmektedir.
Sonuç olarak, yapılan inceleme neticesinde çekişmeli mal/hizmetler bakımından tüketici kitlesinin bilinç ve dikkat düzeyinin çekişmeli mal ve hizmetlerin niteliğine düşük, orta veya yüksek olabileceği değerlendirilmekle birlikte, görsel, işitsel ve kavramsal bakımdan ortalama düzeyde tüketici nezdinde bir bütün olarak yaratacağı algı ve izlenim itibariyle yukarıda belirtilen taraf markaları arasındaki benzerlik dikkate alındığında, davaya konu marka başvurusunun ortalama tüketici nezdinde 6769 Sayılı Kanun m. 6/1 anlamında işletmeler arasında bağlantı kurulması olasılığı ve ilişkilendirme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali bulunduğu kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı şirket, dava dosyasına “…” ibareli markalarının tanınmışlığını destekler veya 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde aranan şartların sağlandığını kanıtlar herhangi bir delil sunmadığından, “…” ibaresinin davacı şirket ile sıkı sıkıya bağlı, toplumun büyük bir kesimi tarafından herhangi bir mal veya hizmet üzerinde farklı kelime veya şekil unsurları ile birlikte görüldüğünde refleks halinde ilişkilendirebilecek düzeyde bir tanınmışlığının bulunduğu iddiasının ispatlanamadığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davaya konu marka ile davacıya ait yukarıda belirtilen itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu anlaşıldığından davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜ ile; … sayılı … kararının İPTALİNE,
2-Dava konusu … sayılı markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE,
3-6769 sayılı SMK m.27/6 hükmü uyarınca hükümsüzlük kararı kesinleştiğinde bir örneğinin re’sen …’e gönderilmesine,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 99,20 TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 62,70 TL vekalet harcı, 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 3.500,00 TL bilirkişi ücreti, 151,00 TL posta-tebligat masrafına esas olmak üzere toplam 3.920,52 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa resen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı …’nin yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde …. Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.15/05/2023

Katip ….
E-imza

Hakim …
E-imza