Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/309 E. 2023/136 K. 22.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/309 Esas – 2023/136
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/309 Esas
KARAR NO : 2023/136

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 23/08/2022
KARAR TARİHİ : 22/03/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/04/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 23/08/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalı şirketin … sayılı “… …” ibareli marka başvurusuna müvekkiline ait … sayılı “…” ibareli marka mesnet gösterilerek itiraz edildiğini, itirazın … …’nın … sayılı kararı ile reddedildiğini, ret kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkili …’un sermayesi devlete ait bir kamu iktisadi devlet teşekkülü olduğunu, müvekkili Kurum’a “…” isminin kanun ile verildiğini, aynı zamanda “…” ibaresinin marka olarak tescilli olduğunu, davalı Kurum tarafından müvekkili markasının … sayı ile tanınmış marka olarak kabul edildiğini, dava konusu marka ile müvekkili markasının karıştırılma riskinin çok yüksek olduğunu, müvekkili markasının 30. sınıfta tescilli olduğunu, müvekkiline ait “…” markasının tanınmış marka statüsünde olduğunu, dava konusu markanın da 30. sınıfta tescil edilmek istendiğini, müvekkili markasının esas unsurunun “…” ibaresi olduğunu, dava konusu markada da tescil edilmek istenen asıl ibarenin “…” ibaresi olduğunu, “…” markasının … tescil numarası ile 1985 yılından bu yana “…” emtiasında tescilli olduğunu, ibarenin … emtiası için ayırt edici nitelikte olduğunu, davalı markasında yer alan “…” ibaresinin davalı adına bir çok defa tescil edilmiş çatı marka olduğunu, müvekkili markası ile davalı marka başvurusunun görünüm, fonetik ve kullanılacağı mallar bakımından ayırt edilemeyecek kadar benzer olduklarını, tüketicilerin markaları karıştıracaklarını, marka sahipleri arasında iktisadi anlamda bir ilişki olduğunu düşüneceklerini, davalının müvekkilinin tanınmışlığından haksız kazanç sağlayacağını, davalı şirketin müvekkili …’un seri markalarına benzer markaları tescil ettirdiğini beyanla; … …’nın … sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP:
Davalı … vekili 26/08/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu … sayılı markanın kelime, … ve renk unsurlarından oluşan özgün bir yapıya sahip olduğunu, markada bütün yazıyı içerisine alan logonun kullanıldığını, özgün şekilde tasarlanmış logonun markada dikkat çekici şekilde konumlandırıldığını, markada yer alan “…” ibaresinin büyük puntolarla ve en üstte ilk unsur olarak kaleme alındığını, “…” ibaresinin en altta ve nispeten çok daha küçük puntolarla düzenlendiğini, taraf markalarında kullanılan esas unsurların ve tertip tarzlarının farklı olduğunu, ilgili tüketicilerin markalar arasında ilişki kurmasının mümkün olmadığını, “…” ibaresinin tasviri kullanımı olduğunu ve ayırt edici gücünün doğuştan görece düşük olduğunu, davacının tanınmışlık iddiasının isabetsiz olduğunu, davacının tanınmışlığa dayalı iddialarını ispata yönelik bilgi ve belge sunmadığını beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … A.Ş. vekili 21/09/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin … başvuru numaralı “… …” ibareli marka başvurusu ile davacı markası arasında görsel, işitsel ve anlamsal hiçbir benzerlik bulunmadığını, müvekkili şirketin 1987 yılından bu yana çeşitli sınıflarda ve ortak 30. Sınıftaki aynı emtialarda tescilli olan çok sayıda “…” ve “…” ibareli markası bulunduğunu, müvekkili markasındaki esas unsurun “…” ibaresi olduğunu, ibarenin müvekkili şirket ile özdeşleştiğini, ayırt ediciliği yüksek bir marka haline geldiğini ve tüketiciler nezdinde tanınmış olduğunu, müvekkili şirketin dava konusu markasında “…” ibaresinin asli unsur olarak büyük şekilde ve el yazısı ile yazıldığını, ibarenin içi kırmızı olan ve çevresi altın rengi ile çevrili bir çerçeveye alınmak suretiyle daha da öne çıkartıldığını, “…” ibaresinin ise çok küçük bir şekilde geri planda kalacak şekilde tali unsur olarak kullanıldığını, davacının markasının farklı kelime unsurlarından oluştuğunu, davacı markasında herhangi bir … unsuru bulunmadığını ve “…” ibaresinin asli unsur olarak kullanıldığını, müvekkilinin dava konusu marka başvurusunun müvekkiline ait “…” markaların seri markası niteliğinde değerlendirilmesi gerektiğini, “…” ibaresinin “…” emtiası yönünden düşük ayırt edici nitelikte olduğunu, “…” ibaresinin …tarafından “ … vb. keyif veren maddelere alışmış olan (kimse)” olarak tanımlandığını, davacı markasının ayırt edici niteliği bulunmadığını, müvekkili şirket markası ile karıştırılma tehlikesi olmadığını beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … Kararının İptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … sayılı “…” ibareli marka ile davacıya ait … sayılı marka arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, marka işlem dosyasında ileri sürülen kullanmama def’inin yerinde olup olmadığı, davacı markasının tanınmış olup olmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka başvuru dosyası ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, özel veya teknik hususlara ilişkin olarak bilirkişi raporu aldırılmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren … Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin 06.11.2020 tarihinde … sayılı “…+… …” ibareli, 30.sınıfta bulunan “….” emtiaları için tescil başvurusunda bulunduğu, başvurunun 27.01.2021 tarih ve 365 sayılı …’nde yayımlandığı, davacı şirket tarafından 22.03.2021 tarihinde … ve … sayılı markalar mesnet gösterilerek yayına itirazda bulunulduğu, davalı yanın 26.04.2021 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, dilekçesinde … sicil numaralı markaya ilişkin olarak tüm mal ve hizmetler bakımından kullanmama def’i ileri sürdüğü, davacının 05.08.2021 tarihli kullanım ispat formu ibraz ettiği, …’nca ileri sürülen itirazların haklı bulunmayarak reddine karar verildiği, davacının 30.12.2021 tarihinde yayına yeniden itiraz dilekçesi sunduğu, davalı yanın itiraza karşı 28.01.2022 tarihinde karşı görüş dilekçesi sunduğu, itirazı değerlendiren … …’nun … sayılı … kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 15.08.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet marka, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
İlk olarak; marka işlem dosyasında ileri sürülen kullanmama def’i SMK m.19/2 hükmü uyarınca ön sorun olarak incelenmiştir.
Davalı yanın … nezdinde yapılan işlemler sırasında sunduğu karşı görüş dilekçesinde … sayılı marka yönünden “kullanmama def’i”nde bulunduğu ve iş bu markanın kapsamında yer alan tüm mal ve hizmetlerin kullanımının ispatlanmasını talep ettiği tespit edilmiştir.
Somut olayda davalıya ait dava konusu … sayılı markanın başvuru tarihi 06.11.2020’dir. Kullanım ispatı talep edilen markanın, dava konusu markanın başvuru tarihinde 5 yılı aşkın süredir tescilli olduğu, bu gerekçe ile davalının ilgili marka yönünden “kullanmama def’i” ileri sürebileceği tespit edilmiştir.
Davacı taraf, 05.08.2021 tarihli “Marka Kullanım İspatı Sunma” başlıklı dilekçesi ile “…” açıklamasını içeren, 2018 ve 2019 yıllarına ilişkin 23 adet fatura sunmuştur. Davacının itiraz aşamasında sunduğu belgeler incelendiğinde, “…” markası ile “…” emtiası satışı yaptığı tespit edilmiştir. Sunulan belgelerden, marka kullanımının, davacı markasında yer alan “30. Sınıf: …” emtiasına ilişkin olduğu değerlendirilmiştir.
Dava konusu marka başvurusu; “30. Sınıf: …” emtialarında tescil edilmek üzere başvuruya konu edilmiştir. Davacıya ait … sayılı markası ise “…” emtiasında tescillidir. Dava konusu marka kapsamında yer alan “çaylar” emtiası ile davacı markasında yer alan “…” emtiası, aynıdır. Dava konusu marka kapsamında yer alan “…” emtiası ise, davacının markasında yer alan “…” emtiası ile aynı türdür. “…”, “…” emtiasının bir çeşididir. Sonuç olarak; dava konusu marka kapsamında yer alan ve iş bu davanın konusunu oluşturan “…” emtiası bakımından, taraf markaları arasında, “emtiaların aynı ve/veya benzer olması” şartının sağlandığı tespit edilmiştir.
Dava konusu marka başvurusu, kırmızı renkli bir elips şekli içerisinde yazılmış “…” ve yine … içinde konumlandırılmış ve fakat alt satırda yazılmış “…” ibaresinden oluşmaktadır. “…” ibaresi, “…” ibaresine nazaran daha büyük punto ile yazılmıştır. “…” ibaresi, yazıldığı gibi okunan bir kelime olup, “sert, katı, sağlam” anlamına gelmektedir. “…” ibaresi ise, “…” kelimesinden oluşturulmuş bir ibare olup, bir yönlendirme yapmaktadır. Zira “…” ibaresi, … çevrimiçi sözlüğünde “… vb. keyif veren maddelere alışmış olan (kimse)” olarak tanımlanmıştır. Dava konusu markanın emtia kapsamının “…” olduğu gözetildiğinde, “…” ve bu kelimeden türetilmiş, slogan niteliği taşıyan “…” ibaresi, ayırt edici niteliği düşük, tali unsur vasfı taşıyan bir ibare olarak kabul edilmelidir. “…” ibaresinin hem küçük punto ile yazılması hem de anlamının “…” emtiası ile yakın bağlantısı bulunan bir kelime olması nedeniyle, markanın esas unsurunun “…” ibaresi olduğu değerlendirilmiştir.
Davacıya ait itiraza mesnet marka ise; standart bir yazı karakteri ile siyah renkle yazılmış, kapsamında herhangi bir … unsuru barındırmayan bir kelime markasıdır. “…” ibaresinde “…” ibaresi üst satırda, “…” ibaresi ise alt satırda konumlandırılmıştır. “…” ibaresi alt satırda yazılmasına karşın “-I” iyelik eki alarak, “…” ibaresi ile bir tamlama oluşturmuştur. Gerek “…”, gerekse “…” ibaresi, tanımlayıcı/ayırt edici niteliği düşük ibareler olup, bu ibareler bir araya getirilerek, asgari seviyede bir ayırt edicilik sağlanmıştır. Dolayısıyla, dava konusu markanın koruma kapsamı bir bütün olarak “…” ibaresinden oluşmaktadır.
Taraf markaları arasındaki uyuşmazlık, ortak olarak “…” ibaresini içermelerinden kaynaklanmaktadır. Markaların “…” kelimesinin ortaklığından kaynaklanan düşük seviyeli görsel ve işitsel benzerliğinin karıştırılma ihtimaline yol açıp açmayacağının değerlendirilmesi gerekmektedir.
“…” ibaresi, anlamı olan bir kelime olup, orijinal bir ibare değildir. “…” ibaresi özellikle …, kahve gibi ürünlere bağımlı olanlar için sıklıkla kullanılan bir kelimedir. Dolayısıyla “…” ibaresinin davaya konu emtialar bakımından somut ayırt edici niteliğinin düşük olduğu değerlendirilmiştir.
Taraf markaları ortak olarak “…” kelimesini içermekte ise de, dava konusu markanın esas unsuru “…” kelimesi olup, “…” ibaresi, tali unsur niteliğinde bir ibaredir.
Davacı vekili her ne kadar dava konusu markada yer alan “…” ibaresinin davalının çatı markası olduğunu, bu nedenle davaya konu marka başvurusunda esaslı olan unsurun “…” sözcüğü olduğunu ileri sürmüşse de, söz konusu argümanı nedeniyle markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi doğmayacağı kanaatine varılmıştır. Şöyle ki; , …’nun 20.12.2018 tarih … sayılı kararında da belirtildiği üzere; lider marka yanına eklenen unsurların ayırt edici niteliğinin zayıf bulunması halinde, her halükarda lider markanın ayırt edicilik incelemesinde dikkate alınmayacağı iddiasının kabul görmeyeceği, zira önemli olanın karşılaştırılan markaların hitap ettiği ilgili tüketici kesiminin, markaların ticari kaynağı noktasında yanılgıya düşme ihtimallerinin olup olmadığı hususu olduğu, bu ilke dikkate alınmak suretiyle her somut olayda iltibas tehlikesinin değerlendirilmesi gerektiği, belirtilen açıklamalar ışığında somut olay irdelendiğinde; dava konusu markada yer alan “…” sözcüğünün gerek davaya konu emtialar bakımından somut ayırt ediciliğinin düşük olması, gerekse punto ve yazı karakteri ile “…” sözcüğüne göre arka planda kalacak şekilde mizanpajının yapılması nedeniyle, daha önce davacıya ait “…” markasını gören, işiten, bu markalı “…” emtialarını tüketen makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu “… …” markalı davaya konu emtialar ile karşılaştığında, bu emtialardan faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içerisinde, bu markayı davacıya ait markadan farklı bir marka olarak algılayacağı gibi marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı da kurmayacağı, bu nedenle karşılaştırılan markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Nitekim … nin 11.11.2019 tarih … sayılı kararında; başka bir uyuşmazlığa ilişkin olarak, davacıya ait “…” ibareli marka ile dava dışı uyuşmazlık konusu “…” markası arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığına dair ilk derece mahkemesi kararının onandığı müşahede edilmiştir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı şirket, … nezdinde yaptığı itiraz aşamasında dosyaya herhangi bir delil sunmamış, fakat … nezdinde yaptığı itiraz aşamasında “…” markasının tanınmış marka olarak sicile kayıtlı olduğunu ifade etmiş olup, bu kapsamda yapılan araştırmada, “…” ibaresi için … sayı ile tanınmış marka tescili için 19.03.2018 tarihinde başvuru yapıldığı, bu başvurunun 20.05.2019 tarihinde kabul edildiği tespit edilmiştir. Davacı tarafça, itiraz aşamasında dosyaya sunulan tanınmış marka kaydına dair tescil bilgisinin başvuru tarihinin 2018 olduğu ve bu talebin kabul edildiği gözetildiğinde, mahkememizce oluşturulan ve içinde sektörden kimsenin de yer aldığı bilirkişi heyetinin mütalaası da dikkate alındığında, davacı yana ait markanın “…” emtiası bakımından tanınmış marka olduğu yönünde mahkememizde kanaat oluşmakla birlikte, davacı markasının tanınmış olsa dahi, taraf markalarının benzer olmadığı, davalıya ait markanın, davacıya ait “…” ibareli tanınmış markanın ayırt edicilik karakterine ve itibarına zarar vermesi ve tanınmışlığından haksız yarar sağlanması ihtimallerinin somut olay bakımından mevcut olmadığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 99,20 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 60,10 TL vekalet harcı, 3.500,00 TL bilirkişi ücreti, 210,00 TL posta-tebligat masrafı olmak üzere toplam 3.931,50 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … A.Ş. tarafından yapılan 48,60 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … A.Ş.’ ye verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde … Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.22/03/2023

Katip ….
E imza

Hakim …
E imza