Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/298 E. 2023/169 K. 05.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/298 Esas – 2023/169
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/298 Esas
KARAR NO : 2023/169

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 15/08/2022
KARAR TARİHİ : 05/04/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 06/04/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 15/08/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin, “…” ve “…” ibareli markaların münhasır hak sahibi olduğu, “…” markasını uzun zamandan beri ve aralıksız olarak tescil edildiği alüminyum folyolar, sentetik malzemeden gıda ambalajı, çöp torbaları, buzdolabı torbaları üzerinde kullanmakta olduğu, marketlerin, süpermarketlerin ve market zincirlerinin birçoğunda “…” marka ürünlerinin satılmakta olduğu, bu itibarla markanın belirli bir bilinirliğe/tanınırlığa erişmiş olduğu, tüketicilerin güvenini kazanmış bir marka olduğu, ayrıca “…” ibareli markanın 06, 09, 16, 21, 25 ve 35. sınıfların tamamı için tescilli olduğu, itiraza konu … sayı ile başvurusu yapılan “…” ibareli markanın … ibareli markalarının ön tarafına hiçbir manası olmayan “…” ibaresi eklenerek elde edilmiş olduğu, müvekkili markalarıyla aynı ve benzer emtiaları içermekte olduğu ve marka haklarına tecavüz eder nitelikte olduğu, markaların yazılışları incelendiğinde, yazılış, görünüş, okunuş olarak birebir aynı markalar olduğunun, aynı sınıflarda tescilli olduğunun görüleceği, itiraza konu marka başvurusunun … şeklinde telaffuz edildiği, tüketiciler nezdinde başvuru konusu markanın, markalarının seri markası olduğu, markaların bağlantılı-zincir marka olduğu veya en azından markaların ait olduğu işletmeler arasında bağlantı olduğunun düşünebileceği gibi izlenimlerinin oluşacağı, markalarının yerine yanılarak itiraza konu marka başvurusu sahibine yönelecekleri, tercih edilme ihtimalinin de oldukça yüksek olacağı, kurum nezdinde inceleme yapıldığında davalı şirketin 1230 adet marka tescil ettiği, bu markalardan bir kısmının … gibi “…” şeklinde başlamakta olduğu, kendi başına da manası olan stil, style, sigma gibi kelimelerin başına “…” eklentisi yaparak kendi markası haline getirmekte olduğu, müvekkili şirkete ait … markasının, çeyrek yüzyılı aşmış bir kullanımda olduğu, müvekkilinin itibarlı bir markası olduğu, davalı … şirketinin “…” eklentisiyle bu markayı müvekkili emtialarıyla aynı veya benzer sınıflarda kullanmasının kabul edilemez olduğu, … markasının çatı marka vasfının bulunduğu, bu şirketin yüzlerce markaya sahip bir şirket olarak müvekkili markasını bünyesine katmış imajı yaratabilecek olduğu, bu nedenle bu durumun önüne geçilmesi gerektiği, davalı şirketin, … markasını 1’den 45’e kadar tüm sınıflarda tescil etmeye çalışmakta olduğu, müvekkili açısından haksızlığın 06, 09, 16, 21, 25, 35, 17, 40. sınıflarda doğmakta olduğu, bu sınıflar yönünden Kurum kararının iptaline karar verilmesi gerektiği hususlarını beyan etmekte, emsal yargı kararlarına yer vermekte ve …, …’nun 01.08.2022 tarih ve … sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep etmektedir.
CEVAP:
Davalı … vekili 18/08/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Söz konusu olayda her iki markada bulunan ortak unsurun ayırt edicilik düzeyi düşük olan “…” ibaresi olduğu, markaların bir bütün olarak değerlendirilmesi halinde, markaların genel izlenimi ve diğer farklı unsurları da dikkate alındığında; davacı markalarının ilgili tüketici tarafından başvuru konusu marka ile benzer olarak algılanması ve karıştırılma ihtimalinin doğmasının mümkün olmadığı, … kararının hukuka uygun olduğu, kötü niyetle başvurusunun yapıldığı iddia edilen işaretle buna karşı öne sürülen itiraz gerekçesi markaların aynı (veya benzer) olmasının veya markaların benzer olduğu yönündeki iddianın, tek başına başvurunun kötü niyetle yapıldığını ispatlamayacağı, dava konusu marka başvurusu kötü niyet açısından irdelendiğinde, markanın yasada öngörülen amacına ve kendisinden beklenen iktisadi işlevlerine aykırı amaçlarla yapılmış bir tescil başvurusu olduğu yönünde yeterli kanıt sunulmamış olduğu, davacının sunmuş olduğu delillerin davalının marka ticareti yapmak, yedekleme veya şantaj yahut davacıyı engelleme, pazara girişini güçleştirmek veya davacıya zarar verme kastıyla hareket ettiğini kabule yeterli olmadığı hususlarını beyan etmekte ve davanın reddini talep etmektedir.
Davalı … vekili 16/09/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin ülkemizin köklü ve öncü kuruluşlarından biri olduğu, ilk olarak 1955 yılında “çelik eşya ve elektrikli ev aletlerinin” üretimi ile girdiği pazarda kısa sürede kendini kanıtlamış ve artan ihtiyacı karşılamak amacıyla da ürün yelpazesini yıllar içinde genişletmiş olduğu, … beyaz eşya sektörünün lider markasının sahibi bulunan şirketin, piyasadaki öneminin ve tanınmışlığının son derece yüksek olduğu, … markasının … tedarikçi kriterlerine uygun bayilere kullandırmak üzere tescil başvurusu yapılmış bir marka olduğu, markasının … … satın alma politikasında, tedarikçilere yönelik … satın alma kriterlerinde kullanılmasını hedeflenmekte olduğu, … Raporunda en iyi performans gösteren tedarikçileri belgelemek için bir değerlendirme süreci olarak …’e yer verilmekte olduğu, markada yer alan … ibaresi müvekkili şirket markalarına referans verirken … ibaresinin çevre dostu olduğunu belirtmek maksadıyla kullanılarak oluşturulmuş özgün bir marka olduğu, müvekkili markası ile davacı markaları arasındaki ortak noktanın, “…” ibaresi olduğu, ancak … ibaresinin … karşılığı … olan bir renk adı olduğu ve kimsenin tekeline bırakılamayacak, üzerinde kimseye münhasır hak tahsis edilemeyecek bir ibare olduğu, nitekim … ibaresi içeren binlerce markanın farklı kuruluşlar adına binlerce kez tescil edilmiş olduğu, … kayıtlarında içinde … ibaresi geçen markalara yönelik yapılan aramada 3733 adet kayıt çıkmakta olduğu, bu durumun markalarda ortak olan … ibaresinin tek başına ayırt edici niteliğinin bulunmadığı ve salt … ibaresinin benzerliğinin iltibas olarak kabul edilemeyeceğini ortaya koymakta olduğu, müvekkili markasının, … markalarına da referansla “…” ibaresinden oluşmakta olduğu, direkt olarak müvekkili şirketle bağ kurulacak şekilde oluşturulmuş olduğu, davacı markalarının ise, … ve … … ibarelerinden menkul olup, müvekkili markalarından görsel, işitsel ve kavramsal olarak son derece farklı olduğu, … ibaresin pek çok şirket/kuruluş tarafından; üretilen ürünün ve/veya verilen hizmetin “çevre dostu” olduğunu belirtmek maksadıyla kullanılmakta olduğu, tek başına ayırt edici niteliği düşük bir ibare olduğu, “…” ve “… …, …” ibarelerindeki tek ortak noktanın tamlamaların ikinci bölümünü oluşturan “…” kelimesi olduğu, ortak olan ibare … ibaresinin ayırt edici niteliği haiz olmayan ve tek bir kişinin tekeline bırakılamayacak ibarelerden olduğu, bu bağlamda, davaya konu markaların tüketici nezdinde karıştırılmaya konu olmayacağının evleviyetle kabulünün gerekmekte olduğu, müvekkilinin markasını kullanış amacı ve fonksiyonlarına aykırı şekilde davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olay/olgu söz konusu olmadığından müvekkilinin kötü niyetli olduğundan bahsedilemeyeceği, şayet davacı taraf bu iddiasında ısrarcı ise müvekkil şirketin kötü niyetli olduğunu somut delillerle kanıtlaması gerektiği, markalar bir bütün olarak incelendiğinde aralarında bir benzerlik bulunmadığı ve tüketici nezdinde iltibas tehlikesi bulunmadığı hususlarını beyan etmekte, emsal yargı kararlarına yer vermekte ve davanın reddini talep etmektedir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … Kararının İptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … sayılı “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza mesnet markalar arasında 6,9,16,17,21,25,35,40.sınıflarda yer alan mal ve hizmetler bakımından ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalı şirketin kötü niyetli olup olmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren …. Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin “…” ibareli, 01 / 02 / 03 / 04 / 05 / 06 / 07 / 08 / 09 / 10 / 11 / 12 / 13 / 14 / 15 / 16 / 17 / 18 / 19 / 20 / 21 / 22 / 23 / 24 / 25 / 26 / 27 / 28 / 29 / 30 / 31 / 32 / 33 / 34 / 35 / 36 / 37 / 38 / 39 / 40 / 41 / 42 / 43 / 44 / 45.sınıfta yer alan mal ve hizmetlerin tescili amacıyla 05.10.2020 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.01.2021 tarih ve 364 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 30.01.2021 tarihinde …. sayılı markaları mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1 ve m.6/9 hükmü kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şirketin 30.04.2021 tarihinde itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi sunduğu, dilekçesinde … sayılı markaya ilişkin olarak kullanmama def’i ileri sürdüğü, davacının 30.06.2021 tarihli kullanım ispat formu ibraz ettiği, yayına yapılan itirazın …’nca reddine karar verildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 13.11.2021 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davalı şirketin 13.12.2021 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren … ‘nun … sayılı … kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 04.08.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; davaya konu marka başvurusu kapsamında;
– 06, 16, 21 ve 35. Sınıfta tüm alt gruplarda yer alan mal/hizmetlerin,
– 09. Sınıfta ilk 3 alt grup dışındaki tüm alt gruplarda yer alan malların,
– 25. Sınıfta 02. ve 03. alt gruplarda yer alan malların,
davacı şirkete ait davaya gerekçe markaların tescili kapsamındaki mal/hizmetler ile AYNI/AYNI TÜR olduğu tespit edilmiştir.
Diğer taraftan davaya konu marka başvuru kapsamında 06, 09, 16, 17, 21, 25. Sınıfta yer alan mallar, davacı şirkete ait markaların tüm sınıflarda yer alan malların perakendecilik hizmetlerini kapsayan 35. sınıfta 05. Alt grupta yer alan hizmetleri ile İLİŞKİLİ MAL ve HİZMETLERDİR. Şöyle ki, bu malların ve hizmetlerin niteliği, amacı ve yöntemi aynı olmamasına rağmen, birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olduklarından, hizmetlerin sunulduğu yer genellikle malların satışa sunulduğu yerle aynı olduğundan ve hedeflenen halk kesimi aynı olduğundan benzerlik söz konusudur. Bu benzerlik davacı şirkete ait markaların 06, 09, 16, 17, 21, 25. Sınıflarda yer alan malları ve davaya konu marka başvurusu kapsamındaki 35. Sınıfta 05. Alt grupta yer alan hizmetleri bakımından da geçerlidir.
Taraf markalarının başvuru ve tescil kapsamında yer alan mal/hizmetlerin yukarıda bahsedilen aynı/aynı tür ve benzer/ilişkili olma durumlarının yanı sıra 17. sınıfta 03. alt grupta yer alan “Lastikten, plastikten veya kauçuktan mamul bükülebilir borular, hortumlar (taşıtlar için kullanılanlar dahil), boru kılıf ve rakorları; tekstilden hortumlar, madeni olmayan boru kılıfları ve rakorları, hortum rakorları, taşıtlar için radyatör hortumları (yangın hortumları hariç)” malları ile davacı şirkete ait markaların tescil kapsamında 06. Sınıfta yer alan “Metalden mamul sıvı veya gaz nakli amaçlı borular, sondaj boruları ve bunların bağlantı parçaları: metalden vanalar, manşonlar, dirsekler, klipsler, uzatmalar.” malları birbirleri rekabet halinde olan, aynı dağıtım kanallarına sahip olan, aynı tüketici kitlesine sahip, kullanım amaçları aynı olan mallar olduğundan benzer olduğu düşünülmektedir.
Davaya konu marka başvurusu kapsamında 40. Sınıfta yer alan “Adi metallerin işleme hizmetleri.” ile davacı şirkete ait markaların 06. Sınıfta yer alan mallarının, “Cam ve optik cam işleme hizmetleri.” ile davacı şirkete ait markaların 09 ve 21. Sınıfta yer alan mallarının, “Çömlekçilik hizmetleri” ile davacı şirkete ait markaların 21. Sınıfta yer alan mallarının, “Baskı hizmetleri, ciltçilik hizmetleri. Plastik işleme hizmetleri” ile davacı şirkete ait markaların 16. Sınıfta yer alan mallarının aynı tüketici kitlesine hitap eden, birbirlerinin yerine ikame edilebilen, hammadde/mamül ilişkisi olan ve birbirlerini bütünleyici/tamamlayıcı mal ve hizmetler olması sebebiyle benzerliğinden söz edilebileceği düşünülmektedir.
Dava konusu “…” ibareli marka; beyaz renkte zemin üzerinde … renkte harflerle yazılmış “…” ibaresinden oluşmakta olup, markanın ortasında yer alan “G” harfinin daha ön plana çıkartılmış, daha koyu renkte yazılmış ve üst kısımda “ok” işareti eklenerek karakterize edilmiş olduğu görülmektedir.
Davacı şirkete ait davaya gerekçe markalar ise mavi renkte harfle yazılmış “…” ve … renkte harflerle yazılmış “…” ibaresinin birleşiminden oluşan “…” markasından ve beyaz zemin üzerinde siyah renkte yalın harflerle yazılmış tek başına “…” ibareli markalardan oluşmaktadır.
Taraf markaları “…” ibaresini ortak olarak içermekte olduğundan markaların benzer olduğu iddia edilmektedir. Ancak, davaya konu markada “…” ve “…” ibareleri bir bütün olarak esas unsur konumunda yer almaktayken, söz konusu markayı parçalara bölmek suretiyle inceleme yapmak mevzuata ve mevcut uygulamalara aykırılık teşkil edecektir. Kaldı ki, … “…” ibaresi …’de “…, taze, ham, acemi, toy, genç, rengi atmış, hasta görünen, yeni, yeşillik, … alan, golf sahası, çimenlik, zindelik, gençlik, para, yeşillendirmek, yeşile boyamak, yeşermek” anlamlarına gelmekle birlikte halk tarafından en yaygın olarak kullanılan ve bilinen anlamı bir renk adı olmasıdır. Ancak günümüzde dünya çapında çevre bilinci ile ilgili kullanılan, çevreye fayda sağlayan veya gezegen üzerindeki etkiyi en aza indiren her şeyi tanımlayan, çevre dostu olarak tasarlanan ürün ve süreçleri işaret etmede kullanılan bir ibare olarak da sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Geri dönüştürülmüş malzemeler kullanmayı, daha az kaynak kullanmayı veya ürünleri çevre dostu ambalajlarla donatmayı içerebilir. “…” ibaresinin günlük hayatta ve ticaret hayatında yaygın kullanımı olan, bu nedenle de herkesin kullanımına konu olabilecek bir ibare olması, Kurum nezdinde birçok farklı sahip tarafından ek ibareler ile birlikte çok sayıda başvuruya konu edilmekte olan, tüketicinin sıklıkla karşılaştığı türden bir ibare olması nedeniyle ayırt ediciliğinin zayıf olduğu düşünülmektedir.
Dava konusu markanın esas unsuru 7 harf ve tek kelimeden oluşan “…” ibaresinden, davalı markaları ise 2 kelime 9 harften oluşan “… …” ve 5 harf ve tek kelimeden oluşan “…” ibaresinden meydana gelmekte, davaya konu markanın davacı markalarında yer alan “…” ibaresini aynen içerdiği, ancak kelimenin başlangıcında “…” hecesinin yer aldığı görülmektedir. Bilindiği üzere markaların başlangıç kısımlarında yer alan harflerdeki farklılıklar görsel açıdan işaretleri farklılaştıran bir husus olarak kabul edilir. Dolayısıyla, taraf markalarının başlangıç kısımlarındaki farklılıklar ve oluşturulma şekilleri dikkate alındığında markaların görsel bakımdan benzer olmadığı düşünülmektedir.
Davaya konu marka “…-…” şeklinde telaffuz edilmekte iken, davalı markaları “…- …” ve “…” şeklinde telaffuz edilmekte, markaların ilk seslerinin/hecelerinin birbirinden farklı olduğu anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, tüketiciler genellikle markaların başında yer alan sesleri/heceleri hatırlama eğiliminde olup, ibarenin ilk kısmına, diğer kısımlarına nazaran daha büyük dikkat vermektedir. Bu şekilde yapılacak değerlendirmede, kelime markalarının başlangıç kısmındaki benzerliğin, tüketicilerin markaları benzer bulmasında önemli bir etken olduğu, farklılıkların ise markaların tüketicilerce benzer bulunması ihtimalini azalttığı bilinmekte ve bu bağlamda taraf markalarının işitsel bakımdan benzer olmadığı düşünülmektedir.
Davacı markaları tek başına “…” ve “… …” ibarelerinden oluşmakta, “…” ibaresinin anlamı yukarıda detaylı olarak açıklanmıştır. “…” ibaresinin ise bilinen herhangi bir anlamı bulunmamaktadır. Davaya konu markada yer alan “…” ibaresinin ise bir bütün olarak herhangi bir anlamı bulunmamakla birlikte, “…” ibaresinin anlamı nedeniyle ortalama tüketici nezdinde davalı şirketin “…” ibaresi ile başlayan marka serisinin devamı niteliğinde davacı şirkete ait çevre dostu ürün ve hizmetlere atfen oluşturulmuş olduğu izlenimi uyandıracağı, bu bağlamda taraf markaları arasında kavramsal bakımdan bir benzerliğin bulunmadığı düşünülmektedir.
Sonuç olarak; markalarda ortak olduğundan ilgili tüketici kesimi nezdinde ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesine sebebiyet vereceği iddia edilen “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin düşük olması nedeniyle davaya konu markanın başlangıç kısmına eklenen “…” hecesi ve markanın genel tertip tarzı dikkate alındığında davaya konu markanın davacı şirkete ait markalardan uzaklaşarak farklı bir marka haline gelmiş olduğu, dolayısıyla markaların ortalama düzeyde tüketici nezdinde görsel, işitsel ve kavramsal bakımdan bir bütün olarak yaratacağı algı ve izlenim itibariyle benzer olmadığı, buna göre; daha önce itiraza mesnet markaları gören, işiten ilgili tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu marka başvurusunu, davaya konu mal ve hizmetler üzerinde gördüğünde veya işittiğinde, bu mal ve hizmetlerden faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içerisinde, bu markayı itiraza mesnet markalardan farklı bir marka olarak algılayacağı gibi marka sahipleri arasında idari ya da ekonomik bir bağlantı da kurmayacağı, dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (…)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şirketin kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 99,20 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL başvurma harcı, 80,70 TL peşin harç, 23,00 TL vekalet harcı, 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 157,00 TL posta, 2.700,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.086,82 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … tarafından yapılan 23,00 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı …’ne verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde … Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.05/04/2023

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza