Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/294 E. 2023/163 K. 05.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/294 Esas – 2023/163
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/294 Esas
KARAR NO : 2023/163

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 11/08/2022
KARAR TARİHİ : 05/04/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 05/05/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 11/08/2022 tarihli dava dilekçelerinde özetle; Müvekkilinin tanınmış “…” markasının sahibi olduğunu, davalının … sayılı “… … … …” ibareli marka başvurusuna “…/…/…” ibaresini ihtiva eden markalarına dayalı olarak itiraz ettiğini, itirazlarının davalı kurum tarafından reddolunduğunu, verilen kararın hatalı olduğunu, müvekkilinin 1986 yılından bu yana “…” markasının sahibi olduğunu, bu ibareyi içerir marka tescilleri ve tasarımlarının bulunduğunu, müvekkilinin “…/…/…” markalarının tanıtımı için çok emek ve maliyete katlandığını, bu sayede ilgili sektörde tanınmış marka haline geldiğini, bu hususta yaptırdıkları çok sayıda piyasa araştırma raporunda, tüketicilerin “…”/ …” markalarını müvekkili şirket ile özdeş hale getirdiğini, müvekkili markalarının piyasadaki bilinilirliğinin mahkeme kararları ile de tespit edildiğini, bu kararlarda … üst markasından bağımsız olarak bilindiğine hükmedildiğini, müvekkili markalarının tüm mal ve hizmetlerde tanınmış kabul edilmesi gerektiğini, taraf markaları arasında da iltibas ihtimalinin mevcut olduğunu, tanınmışlığın bu ihtimali kuvvetlendirdiğini, markaların kapsamlarının aynı olduğunu, ortalama tüketicilerin dava konusu markayı, müvekkilinin markalarından biri olarak algılayacağını, gıda ürünlerinin ilgili tüketicilerinin bu ürünleri hızlı ve anlık kararlar ile satın alan kimseler olduklarını, “… … … …” markasının asli unsurunun “…/…/…” ibaresi olması ve ilgili ibarelerin hiçbir kavramsal/işitsel/görsel değişikliğe uğramadan dava konusu marka içerisinde yer alması halinin iltibas riski altında ve dikkat seviyesi çok düşük olan çocuklar, ev hanımları ve düşük eğitim seviyesi sahip şahısların markaları karıştırmasına sebebiyet vereceğini, markaların görsel, işitsel ve kavramsal olarak büyük bir benzerlik içerisinde olduklarını, davalı başvurusunun kötü niyetle yapılmış bir başvuru olduğunu iddia ederek … sayılı …kararının 29 ve 30’uncı sınıfta yer alan mal ve hizmetlerin tamamı ile 35. Sınıfta yer alan “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar. Zeytin, zeytin ezmeleri. Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil). Yenilebilir bitkisel yağlar. Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Yumurtalar, yumurta tozları. Patates cipsleri. Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri ilişkin” mal ve hizmetler ile 43’üncü sınıfta yer alan “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” şeklindeki mal ve/veya hizmetler yönünden iptaline ve aynı mal ve hizmetler bakımından markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
CEVAP:
Davalı … vekili 19/08/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davalı firma, “…” ibaresini, “…” esas unsuru
ile birlikte, dikkat çekici bir şekil unsuru ve marka örneğinin tamamını kaplayan büyük
“…” harfi ile birlikte bambaşka bir kompozisyon ve içerikte kullanmış olduğunu, davalı markasını
okuyan veya gören ortalama dikkate sahip ve her iki işareti yan yana karşılaştırma imkanı
olmayan kişinin zihnindeki intiba, davacıya ait markaların bıraktığı intiba ile aynı olmadığını, söz konusu iki marka örneği, aynı firmanın markası gibi algılanabilecek nitelikte olmadığı gibi, iki
markanın karıştırılma olasılıkları olmadığını, davacının tanınmışlığını ileri
sürdüğü markasına verilecek zararın ya da markasının ününden sağlanacak yararın nelerden
oluşacağını ve nasıl ortaya çıkacağını gösterir ve olayların olağan akışı içinde belirtilen durumların gerçekten olası olduğu yönünde bir sonuca varmak için yeterli kanaat oluşturacak
deliller, argüman ve savlar sunulmadığından, başvurunun 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesi
uyarınca reddini gerektirecek haklı ve geçerli bir sebep bulunmadığını, davalı başvurusundaki ayırt ediciliği sağlayan
esas unsur, “…” ibaresi olup, … kökenli olan “…(e)” ibaresi, bir tür kek
çeşidini ifade ettiğinden, markada ancak yardımcı unsur konumunda olduğunu,
kendisinden beklenen iktisadi işlevlerine aykırı amaçlarla yapılmış bir tescil başvurusu
olduğu yönünde yeterli kanaate ulaşılmamış olduğunu, davacının sunmuş olduğu deliller;
davalının marka ticareti yapmak, yedekleme veya şantaj yahut davacıyı engelleme, pazara
girişini güçleştirmek veya davacıya zarar verme kastıyla hareket ettiğini kabule yeterli
bulunmamış olup, davacı, davalının başvurusunun 6769 sayılı SMK’nın 6/9 maddesi
anlamında kötü niyetli bir başvuru olduğunu ispat edememiş olduğunu beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili 04/10/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Taraf markaları arasında benzerlik bulunmadığını, “…’ veya …’deki çoğul hali ile ‘…’ ibaresinin bir tür kakaolu ıslak kek ürününün genel adı olduğunu, müvekkili markasının bütün olarak özgün bir şekil içerdiğini, tek başına “…” ya da “…” ibarelerinin ayırt edicilik sağlayan unsurlar olmadığını, müvekkili markasının asli unsurunun “…” olduğunu, müvekkili markasının …’de …’nın … anlamına geldiğini, taraf markalarının kapsamlarının örtüşmediğini, davacı yanın tanınmışlık iddialarının kabul edilebilir olmadığını beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan …kararının iptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı …kararının “29.SINIF: Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar. Zeytin, zeytin ezmeleri. Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil). Yenilebilir bitkisel yağlar. Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Yumurtalar, yumurta tozları. Patates cipsleri. 30.SINIF: Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez. 35.SINIF: Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar. Zeytin, zeytin ezmeleri. Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil). Yenilebilir bitkisel yağlar. Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Yumurtalar, yumurta tozları. Patates cipsleri. Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.) 43.SINIF:Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri.” mal ve hizmetleri bakımından hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … sayılı “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalı şahsın kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı şahıs markasının yukarıda belirtilen mal ve hizmetler bakımından hükümsüz kılınmasının gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, maddi vakıalara ilişkin bilirkişi raporu aldırılmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren …. Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şahsın 15.03.2021 tarihinde 29 / 30 / 35 / 43. Sınıflarda yer alan bir kısım mal ve hizmetler bakımından “….” ibareli marka tescil başvurusunda bulunduğu, … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.05.2021 tarih 373 sayılı … ‘nde yayımlandığı, söz konusu yayıma karşı davacının 12.07.2021 tarihinde “…/ …/ …” ibareli markaları mesnet göstererek SMK m.6/1, m.6/3, m.6/4 ve m.6/9 hükümleri uyarınca itiraz ettiği, davalı şahsın 18.10.2021 tarihli itiraza karşı görüş ibraz ettiği, …’nca itirazların haklı bulunmayarak reddine karar verildiği, bu karara karşı davacının 21.12.2021 tarihinde yeniden itiraz dilekçesi sunduğu, akabinde 24.12.2021 tarihli ek belge sunduğu, davalı şahsın 21.01.2022 tarihli karşı görüş dilekçesi ibraz ettiği, itirazları değerlendiren …’nun … sayılı …kararı ile söz konusu itirazın reddine karar verdiği, verilen kararın davacı marka vekiline 23.06.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı tespit edilmiştir. Dava konusu marka 20.01.2023 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan 29 ve 30. Sınıf malların tamamı, davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında da yer almakta olup bu emtialar bakımından taraf markalarının kapsamlarının aynı, aynı tür ya da yüksek düzeyli benzerlik ilişkisi içerisinde oldukları değerlendirmesinde bulunulması mümkündür. Her ne kadar davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında 35. Sınıf 05. Alt grubundaki satış hizmetleri mevcut değil ise de uygulamada gözlenebildiği üzere mal üreten işletmenin karineten üreteceği malı da ticari mevkiye çıkartmak suretiyle fiziki olarak veyahut e-ticaret siteleri üzerinden/online satış yöntemi ile satış işlemine konu edeceği kabul edilmektedir. Bu halde bir ürünün marka sahibinin ürün satışı ile bu ürünle ilgili olarak mağazacılık hizmeti sunan kişiler, arzlarını aynı satış yerlerinde gerçekleştirmektedir. Aynı ürüne ilişkin olarak, ürün ve ürünün satışının gerçekleştiği hizmet arasındaki yakın bağlantı, bunların tamamlayıcı mal/hizmet olduğunu göstermektedir. Zira mağazacılık hizmeti, ticaret markalı ürünlerin varlığı hâlinde söz konusudur. Bu itibarla her ne kadar ürün ile ürünün satış hizmeti aynı amaca hizmet etmese, aynı türde olmasa da bunlar tamamlayıcı oldukları için aralarında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu kabul edilir. Bu husus özellikle ticaret markasının kapsadığı ürünlerin, satış mağazalarında satılan ürünlerle ayniyet/benzerlik gösterdiği durumlarda söz konusu olur. Kişilerin markaların aynı kişiye ait olduklarını düşünmesi ise markanın menşeini gösterme fonksiyonun zedelenmesine ve karıştırma ihtimaline yol açar.
Ayrıca yine 43. Sınıfta yer alan “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” de günümüzde 29 ve 30. Sınıftaki birçok emtia grubu ile (et ürünleri, pastane/fırıncılık mamuller, kahve ve içecek ürünleri) gibi benzerlik ilişkisi içerisindedir. Her ne kadar 43.01. sınıftaki hizmetler yönünden amaç tüketiciye bir mal değil hizmet sunulması olup tüketicinin de bu yerlere gittiğindeki beklentisi, arzu ettiği markaya ilişkin bir ürünü satın almak değil, esasen sunum tarzında hizmet görmek ise de günümüzde özellikle yiyecek ve içecek servisi alanında, bu hizmeti veren işletmelerce verilen hizmetin bir parçası olarak kendi işletme markaları altında ürettikleri ürünlerin satışı da gerçekleştirilmekte ve bu işletmeler kendi hizmet markalarını taşıyan ambalajları, karton kutuları, karton bardakları kullanmak suretiyle tüketiciye al-götür servis şeklinde sunum sağlayabilmektedir.
Hal böyleyken başvuru kapsamında yer alıp iş bu davaya konu edilen mal ve hizmetlerin tamamı açısından taraf markalarının benzer ihtiyaçları karşılayan, tüketiciye aynı kanaldan ve aynı tür satış yöntemi ile ulaştırılan, birbirleri ile doğrudan rekabet ilişkisi içerisinde bulunan, hedef tüketici kitleleri benzer olan, birbirlerini tamamlayan ya da birbirleri yerine ikame edilebilirliği bulunan mal ve aynı malların satışına yönelik hizmetleri kapsadıkları değerlendirilmiştir.
Dava konusu marka başvurusu incelendiğinde; hakim unsurun yuvarlak bir logonun merkezine konumlandırılmış bir “…” harfi olduğu, logonun iç ve dış halkaları arasında kalan bölümde, üst yayda “… …” alt yayda ise “…” şeklinde ibarelerin yer almakta olduğu görülmektedir. Markada hakim ibare “…” harfinden oluşan logo olmakla birlikte tüketicinin bu ibareyi şekli bir unsur olarak algıladığından geriye kalan sözcük unsurlarından özellikle “… …” ibaresine markasal ayırt edicilik yükleyeceği, “…” kelimesinin aşağıda bilahare tartışılacağı üzere bir “kek” çeşidi olduğu, “…” ibaresinin ise ayırt edici karakterde, bilinen anlama haiz olmayan yabancı bir sözcük olarak markanın asli sözcük unsuru olarak algılanacak olduğu düşünülmektedir.
Davacı yanın önceki tarihli markaları ise “…/ …/ …” ibaresini ihtiva eden markalardır.
Taraf markalarındaki ortak unsur “…” kelimesidir. “…” ya da …’deki doğru yazım karşılığı olan “…” ibaresi, tüm dünyada bilinen, hemen her restoranda, kahve dükkânında, kafelerde, pastanelerde satılan bir çeşit “çikolatalı kek” türüdür. Hatta öyle ki bu kekin tarihçesi incelendiğinde; 1893’te, … …’in sahibi olan tanınmış bir … sosyetesi olan …, bir pasta şefinden …’a katılanlar için kutulu öğle yemeğine dahil edilebilecek, bir dilim pastadan daha küçük, pasta benzeri uygun bir tatlı istemiş ve şef cevizli, kayısılı … … isimli tatlıyı oluşturmuştur. İlgili literatürde “…” kekin ilk olarak 19. yüzyılda …’de ortaya çıktığı, 1907’de şimdiki halini aldığına dair bilgilerin de yer aldığı görülmektedir.
Başka bir kaynakta ise “…” ile ilgili aşağıdaki açıklamalar yer almaktadır:
“…’nin ortaya çıkış hikayesi oldukça ilginç… Söylentilere göre, her şey evinde kurabiye yapmaya çalışan bir ev hanımının karbonatı tarife eklemeyi unutmasıyla başlıyor. Bu teoriye göre fırından çıkan karbonatsız kurabiyeler, yiyenler tarafından çok seviliyor ve yapılmaya devam ediliyor. Böylece ortaya çıkan eşsiz lezzete … adı veriliyor. Günümüzde … denince ilk akla gelen bol çikolatalı zengin lezzeti olan biraz da yapışkan bir tatlıdır. Peki ilk …’nin içinde hiç çikolata olmadığını biliyor muydunuz? Kısaca tereyağı, yumurta, şeker ve unun basit bir karışımıydı. Ve aslında buna … değil ‘‘…” diyorlardı. 1905‘te ise tarif çikolatalı olarak değiştirildi. Ve o günden beri … çok daha popüler oldu… olarak geçmektedir.”
Yukarıdaki açıklamalara ek olarak, “…” kelimesi, İngilizcede “izci küçük kız; genellikle ceviz, fındık gibi kabuklu yemişler içeren çikolatalı küçük bisküvi veya kek, çikolatalı kek” gibi anlamlara gelmektedir. Yapılan araştırmalar neticesinde, … kullanılarak küçük kaplarda yapılan bir kek anlamı olan “…” kelimesine konu olan ulaşılabilen ilgili literatürler baz alındığında, … kelimesinin ilk basılı kullanımına …tarafından 1896 yılında yazılan “…”nda yer verildiği anlaşılmıştır. … keke verdiği kahverenginden esinlenerek, …’de kahverengi anlamına gelen “…” kelimesine “…” harfi getirilerek “…” kelimesi oluşturulmuştur.
Hububat ve hububat ürünleri ana grubunda yer alan fırıncılık ürünleri kendi arasında alt ürünlere ayrılır ve bu ürünler İngilizcede ‘finishedcakes, cookies, muffins, pies and piecrusts, …, …’ gibi adlar ile tanımlanırlar. Bu adların çoğu, ülkemizde olduğu gibi birçok ülkede o ürünün özel adı olması nedeniyle … adları veya okunuşları ile bilinirler ve tüketiciler bu ürünleri sahip oldukları özel adlarla talep ederler. Bunun yanı sıra çikolatalı …; … tarafından da 07 kodu ile “Tahıl ürünleri ve Fırıncılık ürünleri kategorisinde örnek ürün olarak yer almaktadır.
Netice itibariyle, “…” ibaresinin özellikle başta …’de olmak üzere … konuşulan ülkelerde kahverengi, küçük kek anlamında vasıf bildiren bir ibare olarak 1896 yılından bu yana kullanıldığı görüldüğü gibi ülkemizde de gıda üretimi yapanlar ve özellikle de pastacılık işi ile uğraşanlar tarafından en azından 30 yıldan bu yana kakaolu/çikolatalı kek olarak bilinen bir ürünün adıdır. Bu bağlamda bir kek, kurabiye, çikolatalı tatlı türü olarak tanımlanabilen ve çok sayıda alternatif versiyonu bulunduğu bilinen böylesi bir ibare ile ticaret hayatında, ambalajlı bir ürün üzerinde karşı karşıya kalan tüketicinin, günümüz şartlarında zihninde oluşan ilk algının doğrudan ürünün kavramsal karşılığındaki “kek” ürününe ilişkin olacağı, özellikle 2000’li yıllarla birlikte ülkemizde de yaygınlaşan kahve kültürü ve buna ilişkin açılan kahve zincirleri/butik kafeler/yeni nesil kahveciler gibi işletmeler sayesinde “…” isimli bu tatlının yaygın kullanımının, sadece konuyla ilgilenenlere değil hemen her kesimden tüketiciye ulaştığı, yine pek çok yemek kitabında, internette yer alan tariflerde anılan ibarenin bir kek türü olarak tarifinin kamuya açık sitelerde yer aldığı görülmektedir.
Dolayısıyla mahkememiz “…” ya da “…” ibaresinin öncül anlamının bir kek, kurabiye, çikolatalı tatlı türü olduğunu değerlendirmektedir. Bu haliyle söz konusu ortak unsurun “gıda ürünlerinin” geneli itibariyle ayırt edici vasfı yüksek olmayan bir kelime olduğu, “Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar, kekler, pastalar, bisküviler, çikolatalar, dondurmalar, tartlar, gofretler” vb. mahiyetteki yiyecekler açısından ise doğrudan bir ürün çeşidi/cinsi olarak nitelendirilebilecek bir ibare olduğu düşünülmektedir.
Bu tespitler çerçevesinde taraf markaları karşılaştırıldıklarında, dava konusu marka ile davacı markalarının görsel anlamda hiçbir ortak unsur taşımadıkları, dava konusu markada hakim şekil/harf logosunun yanı sıra “…” şeklinde ayırt ediciliği yüksek bir sözcük unsurunun yer aldığı, markadaki “…” kelimesinin doğrudan bir ürün adı olduğu ve özellikle yiyecek/içecek sektöründe anılan ibarenin ayırt edici vasfının bulunmadığı/son derece zayıf olduğu, tüketicinin bu ibarenin ortaklığına dayalı olarak iki işaret arasında bir bağlantı kurmasının mümkün olmayacağı düşünülmektedir. Zira her ne kadar “…” ibaresinin, uyuşmazlık konusu olan tüm mal ve hizmetler bakımından doğrudan tanımlayıcılığından bahsedilmesi mümkün değil ise de bütünsel algıda tüketicinin, marka içerisinde “…” kelimesi ve hakim “…” harfi varken, bu ibareye markasal bir vasıf yüklemekten imtina edeceği, anılan ürünün günümüzde hemen her kesimden tüketicinin aşina olduğu, bildiği, deneyimlediği bir gıda ürününü işaret ettiği, bir an için “…” ibaresinin sahip olduğu anlamından uzaklaştığı mallar bakımından ayırt ediciliğinin de nispeten yükselebileceği değerlendirilebilir ise de dava konusu markanın bütünsel imajında, bu ibarenin münhasır ayırt edici unsur ya da ön plana çıkartılan unsur olarak kullanılmadığı, dava konusu markadaki diğer bileşenlerin ayırt ediciliklerin düşük olmadığı gibi markaların genel izlenimlerinin de benzer olmadığı, bu nedenle başvurunun davacı markalarıyla karıştırılması riskinden söz edilemeyeceği işaretlerin bütünsel algılarında yine iltibas ihtimalinin ortaya çıkmayacak olduğu değerlendirilmektedir.
SMK m.6/4 hükmüne göre; … Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (…) Bir markanın … Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın …’de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; … ‘nin 13.02.2019 tarih … sayılı kararında belirtildiği üzere, …’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce …’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde ….)
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
…) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, …) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; işlem ve dava dosyası kapsamına (usb bellek içerisinde) davacı yanca sunulan – atıfta bulunulan muhtelif tarihli ve muhtelif mahkemelerce verilmiş emsal mahkeme kararlarında “…” ibaresinin kullanım sonucunda ayırt edicilik kazandığının kabul edildiği görülmektedir. Hatta öyle ki dosya kapsamındaki bu karar örneklerinden, anılan ibarenin doğrudan ayırt edici olarak dahi kabul edildiği değerlendirmelerin mevcut olduğu, “…” üst markasından bağımsız olarak da anılan ibarenin bilinir hale geldiğinin kabul edildiği görülebilmektedir. Yine mezkur kararlarda bu durumun iltibas ihtimali açısından da gözönüne alınması gerektiğinin vurgulandığı görülmektedir. Yine davacı yanca dava dosyasına sunulan USB bellekte, davacı yana ait tescil belgeleri, “… …” markasını taşıyan ürünler ile ilgili ürün görselleri, ambalaj görselleri, birçoğuna el notuyla tarih bilgisi düşülmüş gazete reklamları, piyasa araştırma rapor örnekleri, … tarafından hazırlandığı görülen 2004 tarihli bir görüş yazısı, fatura önekleri gibi delillerin de sunulduğu görülmüştür.
Bu çerçevede davacı yanın tanınmışlık iddiaları ile ilgili mahkemelerce verilmiş kararlar ışığında, davacı yanın özellikle “…” şeklindeki kullanımının yıllara sair kullanım sonucunda ayırt edicilik elde ettiği ve sektörel olarak tanınmış marka olarak kabul edildiği görülmekle birlikte, somut olay özelinde işaretler arasındaki farklılık düzeyi dikkate alındığında, SMK m.6/4 ve m.6/5 koşullarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (…)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şahsın kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL’nin mahsubu ile alınması gereken 99,20 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 48,60 TL vekalet harcı, 2.700,00 TL bilirkişi ücreti, 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 325,00 TL posta-tebligat ücreti olmak üzere toplam 3.280,42 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … tarafından yapılan 34,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı …’a verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şahıs vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde … Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.05/04/2023

Katip ….
E-imza

Hakim ….
E-imza