Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/287 E. 2023/159 K. 31.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/287 Esas
KARAR NO : 2023/159

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali- Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 04/08/2022
KARAR TARİHİ : 31/03/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 04/04/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 04/08/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalı şahsın 30. sınıfta tescili için başvuruda bulunduğu … sayılı “…” ibareli marka başvurusuna müvekkili şirketin “…” ve “…” esas unsurlu markaları mesnet gösterilerek itiraz edildiğini, müvekkili şirket itirazlarının davalı Kurum tarafından reddedildiğini, müvekkili şirketin … grubuna mensup bir holding kuruluşu olduğunu ve diğer grup şirketlerinin finansör ve hissedarı olması itibariyle çatı şirket olduğunu, müvekkili şirkete ait “…” ve “…” esas unsurlu çok sayıda markanın bilinen markalar olduğunu, davalı marka başvurusunun esas unsurunun “…” ibaresi olduğunu, dava konusu markanın müvekkili şirkete ait “…” unsurlu tüm seri markalar ile birebir aynı olduğunu, markaların sınıflarının da birebir aynı olduğunu, … birçok kararında müvekkiline ait “…” unsurlu markaların seri marka olduğunun ve bu markalardaki esas unsurun “…” kelimesi, “…” ibaresinin ise çatı marka olduğunun kabul edildiğini, dava konusu markada yer alan “…” ibaresinin 30. sınıftaki mallar yönünden tanımlayıcı olduğunu, benzerlik incelemesinin “…” ibaresi dikkate alınarak yapılması gerektiğini, dava konusu markanın müvekkili şirkete ait seri markaların devamı niteliğinde algılanabileceğini, 30. sınıf mallar bakımından ortalama tüketici kesiminin çocuk, genç ve yetişkinler olduğunu, malların günlük ve hızlı tüketime konu ürünler olduğunu, bu sebeple markaların karıştırılması ve/veya üreticiler arasında bağ kurulmasının kaçınılmaz olduğunu, müvekkili şirket markalarının tanınmış olduğunu, davalı şahsın marka başvurusunda kötü niyetli olduğunu, dava konusu marka görselinin merkezine … şeklinin yerleştirilmesinin tüm dikkat ve ilginin … şeklinde toplanmasına neden olduğunu, … sembolünün müvekkili şirket ile çok yakından ilişkilendirildiğini, müvekkili şirketin ticaret unvanının esas unsurunun “…” kelimesinden oluştuğunu, dava konusu başvurunun tescili halinde müvekkili şirket markasının zarar göreceğini, davalının müvekkiline ait markalar üzerinde haksız kazanç sağlayacağını, müvekkili şirketin yoğun emekleri sonucu ayırt ediciliği zayıf bir ibare olan “…” ibaresine ayırt edici nitelik kazandırıldığını, tüketici nezdinde “…” kelimesinin ilk olarak … grubu ile ilişkilendirildiğini, müvekkili şirkete ait “…” esas unsurlu markaların alelade markalar olmadığını, tüketiciler nezdinde tanınırlık kazanmış bir seri marka ailesi olduğunu, davalı şahsın kötü niyetli olduğunu beyanla … …’nın … sayılı kararının iptaline ve … sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili 23/08/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Taraf markalarının benzer markalar olmadığını, ilgili tüketicilerin markaların farklı ticari kaynaklardan gelen, birbirinden farklı markalar olarak algılayabileceklerini, markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma ve ilişkilendirilme ihtimali bulunmadığını, markalar benzer olmadığından itiraz gerekçesi markanın tanınmışlığı iddiasının yerinde olmadığını, davacı tarafından …’ya sunulan itiraz dilekçesinde tanınmış markaya dayalı beyanları tevsik edici delil sunulmadığını, SMK 6/5 maddesinde sayılan olasılıkların ortaya çıkacağına dair bir delilin dosyada bulunmadığını, davacının kötü niyet iddialarının somut delillerle ispatlanamadığını, … kararının hukuka uygun olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili 25/08/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin uzun yıllardır farklı firmalarda … satışına ilişkin olarak çalıştığını ve sektörde uzmanlaştığını, … üretim ve satışı için açacağı işyerinde kullanılmak üzere “…” ibareli markayı oluşturduğunu, itirazlar sonucu tescili beklediğini ve henüz markasını kullanmadığını, … adlı yiyeceğin bir tatlı türü olduğunu, davacı taraf markalarının “… …”, “… …” ibareli olduğunu, müvekkili markasının ise “…” ibareli olduğunu, markaların görsel, bütünsel ve sektörel farklılıklar içerdiklerini, marka görsellerinin benzer olmadıklarını, davacı markalarında vurgunun “…” ibaresinde olduğunu, “…” ibaresinin altında yazan “…” kelimeleri ile ne tür ürün üretileceğinin logolarda yer aldığını, müvekkilinin logosunun ise iç içe geçmiş yıldızları çevreleyen siyah çemberin içinde marka ibaresinin yer almasıyla oluştuğunu, müvekkili markasında üretilecek ürünün ne olduğuna dair kelime bulunduğunu, ortalama tüketicinin müvekkili markasını gördüğünde davacının ürünlerinden farklı bir ürün olduğunu anlayacağını, tanınmış marka olan … markasının taze ürün olarak … üretmediğini, davacının … markası altında kek ürünü ürettiğini, markaların farklı tüketici kitlesine hitap ettiklerini, ürünlerin farklı satış noktalarında satıldığını, markalar arasında karıştırılma ihtimalinin söz konusu olmadığını, taraf markalarının bütünsel olarak değerlendirilmesi gerektiğini, “…” kelimesinin … “…” anlamına geldiğini, “… …” ibaresinin anlamının “…’in yıldızları” olduğunu, “…” ibaresinin ise “…” anlamına geldiğini, markaların anlamsal olarak farklı olduklarını, “…” kelimesinin zayıf marka olduğunu, müvekkili markasında yer alan “…” yan unsurunun markaya ayırt edicilik kazandırdığını, davacının tanınmışlığının “…” markasından kaynaklandığını, davacının çörek, taze günlük üretilen çörek, tatlı pasta gibi ürünlere ilişkin bir üretiminin olmadığını, “…” ibaresi ile paketli çikolata ve şekerleme ürettiğini, davacının tescil aldığı tüm ürünlerde ürün üretmediğini, yapılacak bilirkişi incelemesinde her iki markanın ortalama tüketici kitlesinin, ürettiği ürünlerin, markayı kullanıp kullanmadıkları alanların, “…” ibaresinin zayıf marka olup olmadığının tespitinin yapılmasını talep ettiklerini, “…” ibaresinin davacının tekelinde olmadığını, müvekkilinin marka başvurusunda kötü niyetli olmadığını, davacının … nezdinde yapmış olduğu “… …” ibareli tanınmış marka başvurusunun Kurum tarafından reddedildiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının davacının itirazlarının reddine ilişkin kısmının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … sayılı “Şekil+…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, dava aşamasında ileri sürülen kullanmama def’inin yerinde olup olmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalı şahsın kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı şahsa ait markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren … Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şahsın “Şekil+…” ibareli, 30.sınıfta yer alan emtiaların tescili amacıyla 02.03.2021 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.04.2021 tarih ve 371 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 16.06.2021 tarihinde … sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1, m.6/5 ve m.6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, yayına yapılan itirazın …’nca reddine karar verildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 21.01.2022 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren … …’nun … sayılı … kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 06.06.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 12.09.2022 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
I-… Kararının İptali İstemi Bakımından Emtia Benzerliği Değerlendirmesi
Dava konusu marka başvurusu, 30.sınıf ürünler bakımından başvuruya konu edilmiştir. Davacının marka işlem dosyasında itirazına mesnet gösterdiği … sayılı markalar hali hazırda 30.sınıfta tescillidir. Taraf markalarında aynı/aynı tür olan emtialar bilirkişi raporunda yer verilen tabloda kırmızı renk ile gösterilmiştir. Dolayısıyla; dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan emtiaların tamamı ile itiraza mesnet markaların kapsamlarında yer alan 30.sınıf emtiaların aynı ya da aynı tür olduğu tespit edilmiştir.
II-Markanın Hükümsüzlüğü İstemi Bakımından Emtia Benzerliği Değerlendirmesi
Davalı tarafın cevap/ikinci cevap dilekçesinde; davacının çörek, taze günlük üretilen çörek, tatlı, pasta gibi ürünlere ilişkin bir üretiminin olmadığı, “…” ibaresi ile paketli çikolata ve şekerleme ürettiği ifade edilerek, herhangi bir marka belirtmeksizin “kullanmama def’i”nde bulunduğu tespit edilmiştir. Davalı yanın beyanlarından, kullanmama def’inin “paketli çikolata ve şekerleme” hariç tutularak, diğer ürünlere yönelik olduğu bulunulduğu değerlendirilmiştir.
Davacı tarafın … sayılı markası haricinde tüm markalarının, dava tarihinde (04.08.2022) en az 5 yıldır tescilli olduğu, bu nedenle kullanım ispatına tabi olabilecekleri değerlendirilmiştir.
Davacı tarafın kullanımını ispatlaması gereken tarihler 04.08.2017-04.08.2022 ve 02.03.2016-02.03.2021’dir. Zira 6769 sayılı SMK madde 25/7 hükmü uyarınca; 6 ncı maddenin birinci fıkrası uyarınca açılan hükümsüzlük davalarında 19 uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü def’i olarak ileri sürülebilir. Bu durumda kullanıma ilişkin beş yıllık sürenin belirlenmesinde dava tarihi esas alınır. Hükümsüzlüğü istenen markanın başvuru veya rüçhan tarihinde, davacının markası en az beş yıldır tescilli ise davacı ayrıca, söz konusu başvuru veya rüçhan tarihinde 19 uncu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen şartların yerine getirildiğini ispatlar. İş bu madde hükmü uyarınca, davacı, dava tarihinden önceki 5 yıl içinde ve ayrıca dava konusu markanın başvuru tarihinden önceki 5 yıl içinde markalarını kullandığını ispatlamalıdır.
Davacı taraf, dava aşamasında aşağıdaki belgeleri dosyaya ibraz etmiştir:
1-Davacı tarafça, …. VE TİC. A.Ş.’ye verilmiş 01.12.2020 tarihli marka kullanım izni,
2-5 sayfalık “ürün delist edilmesin” başlıklı müşteri taleplerini içerir 01.11.2020-25.06.2021 tarih aralığına ilişkin liste,
3-14 adet 2012 yılına ilişkin satış faturası,
4-9 adet 2019-2021 tarih aralığına ilişkin satış faturası.
Yukarıdaki belgelerde “… …” ibaresi yer almaktadır.
Davacı taraf, bir DVD içinde aşağıdaki belgeleri dosyaya ibraz etmiştir:
1-8 adet ürün görseline ilişkin belge: Belgelerde herhangi bir tarih bulunmamaktadır. Bazı ürünler “… …” bazıları ise “….” bazıları ise “…” ibaresini içermektedir.
2-5 adet reklam videosu (3 adet video … markasına, 2 adet video … markasına ait olup, videolarda tarih bulunmamaktadır.)
Sunulan belgeler incelendiğinde; belgelerde “… …” markası ile “şeker” satışı yapıldığı tespit edilmiştir. Fakat “çikolata” ve “şeker” emtiası, kullanım ispatı talebine konu
emtialardan olmadığından, davacının, diğer emtialar bakımından kullanımını ispatlayamadığı
değerlendirilmiştir. Dolayısıyla, davacı markaları, hükümsüzlük davası bakımından, kullanım ispatı
talep edilmeyen “…” emtiası baz alınarak incelemeye tabi tutulmuştur.

Dava konusu marka başvurusu, 30. sınıf ürünler bakımından tescil edilmiştir.
Davacının hükümsüzlük davası bakımından mesnet alınan markaları kapsamında, “…” emtiası bulunmaktadır. Davacı taraf, kullanım ispatı talep edilen diğer mal ve hizmetler
bakımından, markalarını kullandığını ispatlayamamıştır. Bu durumda, davacının marka işaretini
kullandığı ürünler olan “…” emtiaları ile davaya konu başvuru kapsamındaki
30’uncu sınıf mallar arasında benzerlik/ilişkilendirme ihtimali olup olmadığının değerlendirmesine
ihtiyaç vardır.
Davacının markalarında yer alan “…” emtiası ile dava konusu marka
kapsamında yer alan “….” emtiası aynı/aynı tür
emtialardır.
Dava konusu başvurunun kapsamında yer alan “Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı
içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri,
tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli
tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için
çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar,
kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar,
buzlu çaylar. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler,
patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday,
arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez” mallarının gıda emtiaları olmasına dayalı olarak davacı yan
markası kapsamındaki “…” emtiaları arasında, temelde gıda emtiaları olmalarına
dayalı düşük/orta düzeyli benzerlik mevcuttur. Belirtilen nedenlerle; dava konusu marka kapsamında yer alan diğer emtiaların da birer gıda
emtiası olması nedeniyle, davacının markaları kapsamında yer alan “…” emtiası
ile aralarında düşük/orta düzeyli benzerlik/ilişki olduğu kabul edilebilirse de, aşağıda ayrıntılı olarak
yapacağımız markaların işaretsel benzerliği neticesinde, markalar arasında yüksek seviyeli bir
benzerlik olmadığından, “….” emtiası haricinde,
taraf markaları arasında benzer/ilişkili mal ve hizmet bulunmadığı değerlendirilmiştir.

Sonu olarak; hükümsüzlük davası bakımından; dava konusu marka kapsamında yer alan
“….” emtialarının, davacı markalarında yer alan
“…” emtiası ile “aynı/aynı tür olduğu” değerlendirilmiştir.

Dava konusu marka başvurusu, yuvarlak bir şekil içerisine konumlandırılmış üst kısımda
“…”, alt kısımda “…” ibaresi ile ortada “…” şeklinden oluşan karma nitelikte bir markadır. Markanın kelime unsuru “…” şeklinde telaffuz edilmektedir. … şekli pembe
renk ile, diğer unsurlar ise siyah-beyaz olacak şekilde oluşturulmuştur. “…” ibaresi … bir
kelime olup, “…” anlamına gelmektedir. Bu
kelime, …’de de “…” şeklinde telaffuz edilerek, “yağda kızartılmış şekerli çöreği” tarif
etmekte kullanılmaktadır. Dolayısıyla, “…” kelimesi “pastacılık ürünleri” bakımından
tanımlayıcıdır. “…” ibaresi ise, … bir kelime olup “…” anlamına gelmektedir. Dava
konusu marka başvurusunda, şekil olarak da “…” şekli kullanılmıştır. “…” ibaresi, tanımlayıcı
bir ibare olmamakla birlikte, genel olarak ayırt edici niteliği düşük bir kelimedir. Zira … nezdinde
başvurusu halinde/tescilli, sadece 30. sınıflarda “…” ibaresini barındıran 1000’den fazla marka
mevcuttur. Dolayısıyla “…” ibaresinin, sıklıkla kullanılan, tüketicilerin aşina olduğu, ayırt edici
gücünün düşük ibarelerden olduğunun kabulü gerekmektedir. Dava konusu marka başvurusu, ayırt
edici niteliği düşük bir ibare ile ayırt edici niteliği olmayan bir ibareden oluşmaktadır. “…”
ibaresi, sadece “pastacılık ürünleri” bakımından tanımlayıcı olmakla birlikte, dava konusu marka
kapsamında yer alan diğer gıda ürünleri bakımından da ilişkili olmaları nedeniyle ayırt edici
niteliğinin düşük olduğunun kabulü gerekir. Sonuç olarak, özellikle pastacılık ürünleri bakımından,
dava konusu markanın esas unsuru “…” iken, diğer ürünler bakımından “…”
ibaresinin bir bütün olarak esas unsur olduğu tespit edilmiştir.
Davacıya ait markalar ise, bir ambalaj görselinden oluşan markalar olup, markalar kapsamında
farklı kelime ve şekil unsurları bulunmaktadır. Markaların kelime unsurunu “… …” ibaresi
oluşturmaktadır. Marka kapsamında kullanılan şekiller ise, şeker, meyve, çikolata gibi gıda
ürünlerinde kullanılan, marka vasfı taşımayan unsurlardır. Davacının …
nezdinde yer alan önceki tarihli markaları incelendiğinde, önceki markalarının “…” ibaresini
içeren başvuru halinde/tescilli markalar olduğu, bu markaların dava konusu markada olduğu gibi
“…” ibaresine farklı kelimeler eklenerek oluşturulduğu, “…” ibaresini içeren marka serisi
yaratıldığı tespit edilmiştir. Davacının önceki tarihli markaları incelendiğinde, “…” ibaresinin
çatı markası niteliği taşıdığı, davacının markalarında yer alan “…” ibaresinin esas ve baskın
unsur olduğu, tüketicilerce marka olarak algılanacak kısmın “…” ibaresi olduğu tespit edilmiştir.
“…” ibaresi, …’de çoğul eki olan “S” takısını içermekte olup, “…” kelimesinin
çoğuludur.
Dava konusu marka başvurusu ile davacıya ait markaların, ortak olarak “…/…”
ibaresini içermelerinden kaynaklı olarak, markalar arasında düşük seviyede görsel, işitsel ve kavramsal
olarak benzerlik bulunduğunun kabulü gerekmektedir. Taraf markaları kapsamında, ayırt edici niteliği
daha yüksek bir ibare olmadığından, “…” kelimesinin ortaklığı, markaları benzer kılmıştır.
Sonuç olarak; dava konusu marka bir bütün olarak “…” ibaresinden oluşurken,
davacıya ait markaların “…” esas unsurundan oluşması, taraf markaları arasında ayniyet veya
ayırt edilemeyecek derecede benzerlik oluşturmamakla birlikte, “…” ibaresini ortak olarak
içermeleri karşısında taraflara ait markaların görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzer olduğunun
kabulü gerekmektedir.  Taraf markalarının görsel, işitsel ve anlamsal olarak benzer olması, dava
konusu marka kapsamında yer alan mal ve hizmetler ile davacı markaları kapsamında yer alan mal ve
hizmetlerin aynı/benzer olması, aynı/benzer olarak işaretlenen emtiaların kısa zaman aralığında karar
verilerek satın alınan ve nispeten ucuz olarak nitelendirilen yiyecek ve içecek grubuna dahil emtialar
olması, taraf markalarında ortak olarak bulunan “…” kelimesinin orijinal bir ibare olmamakla
birlikte, dava konusu emtialar bakımından asgari seviyede ayırt ediciliğinin bulunması, dava konusu
markada yer alan “…” ibaresinin, özellikle “pastacılık ürünleri” bakımından tanımlayıcı, marka
başvurusu kapsamında yer alan diğer gıda ürünleri bakımından nispeten ayırt edici niteliğinin düşük
olması, “…” ve “…” ibarelerinin birlikte yazılması ile ortaya yeni bir anlam çıkmadığı,
davacı markalarında “…” ibaresinin, davaya konu markada ise “…” ibaresinin markanın
esaslı unsurlarından biri olduğu, “S” ekinin …’de kelimeyi çoğul yapan bir ek olduğu
gözetildiğinde markaya ayırt edicilik katmayan bir unsur olarak değerlendirilmesi gerektiği,
tüketicinin taraf markalarını aynı/aynı tür ya da benzer ürünler üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde,
farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlayabilmelerinin mümkün olmayacağı, taraf markalarının
birbiri ile ilişkilendirme ihtimalinin bulunması nedeniyle, somut olay bakımından markaların
karıştırılması ihtimaline dayalı nispi tescil engeline ilişkin şartların oluştuğu kanaatine
varılmıştır.
Belirtmek gerekir ki; … kararının iptali istemi bakımından, dava konusu marka kapsamında yer alan 30.sınıftaki tüm emtialar bakımından, markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından ise, davacı yanın kullanımını ispatladığı emtialar ile dava konusu marka kapsamında yer alan ve kullanımı ispatlanan emtialar ile aynı/aynı tür olduğu tespit edilen “….” emtialar bakımından markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı tarafça gerekçe gösterilen markalarının
tanınmışlığın ispatına yönelik …’de gerçekleşen tanıtım faaliyetlerine ilişkin, gerek itiraz
aşamasında gerek dava aşamasında dosyaya herhangi bir belge, ilan, reklam harcaması, haber, dergi
vb. tanıtım malzemesi sunulmadığı, tanınmışlığın değerlendirilebileceği herhangi bir belgenin dosya
kapsamında bulunmadığı, iddia edilen tanınmışlığın ispatlanamadığı, bu nedenle SMK m.6/5 hükmü koşulunun somut olayda gerçekleşmediği kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (…)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmalarının haricinde davalı şahsın kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davanın kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:

1-Davanın KISMEN KABULÜ ile;
A)… sayılı … kararının davacının itirazlarının reddine ilişkin kısmının İPTALİNE,
B)Dava konusu … sayılı markanın “….” emtiaları bakımından HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
2-6769 sayılı SMK m.27/6 hükmü uyarınca hükümsüzlük kararı kesinleştiğinde bir örneğinin re’sen …’e gönderilmesine,

3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 99,20 TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından ve davanın reddedilen kısmına ilişkin olarak davalı … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine,
6-Davanın kabul ret oranının takdiren 1/2 olarak kabulüne,
7-Karar ve ilam harcının davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması sebebi ile davacının peşin yatırdığı 80,70 TL peşin karar ve ilam harcının davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL başvurma ve 37,10 TL vekalet harcı, 2.700,00 TL bilirkişi ücreti, 250,00 TL tebligat-posta masrafı olmak üzere toplam 3.067,80 TL yargılama giderinin 1/2’si olan 1.533,90 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiye 1.533,90 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
9-Davalı … tarafından yapılan 11,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin 1/2’si olan 5,75 TL’nin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine, bakiye 5,75 TL yargılama giderinin davalı … üzerinde bırakılmasına,
10-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iade edilmesine,
Dair Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şahıs vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde … Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.31/03/2023

Katip … Hakim …
E imza E imza