Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/285 E. 2023/85 K. 22.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/285 Esas – 2023/85
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/285 Esas
KARAR NO : 2023/85

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 03/08/2022
KARAR TARİHİ : 22/02/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/03/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 03/08/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalının … sayılı “…” markasına yönelik itirazların reddine karar verildiğini, kararın hatalı olduğunu, davacının “…” markalarının sahibi olduğunu, yapılan yatırımlar sonucu markaların davacı ile özdeşleştiğini ve kullanım sonucu ayırt edicilik kazandırıldığını, tanınmış marka siciline … sayı ile kayıtlı olduğunu, tanınmış markaların koruma kapsamının geniş olduğunu, davacının … ibareli 100’e yakın tescilli markası olduğunu, davalı marka başvurusunun davacı ile aynı ve benzer şekilde 01 / 04 / 09 / 19 / 30 / 31 / 35 / 36 / 37 / 39 / 40 sınıf için yapıldığını, davacının … tescil numaralı “…” markasının ise 30. sınıfta, … tanınmış markasının ise tüm sınıflarda tescilli olduğunu, markaların görünüş, renk, okunuş ve telaffuz açısından birebir aynı olduğunu, doğrudan çağrışım bulunduğunu, iltibas yarattığını, seri marka algısı doğurduğunu, emsal Yargıtay kararları gereğince başvurunun reddi gerektiğini, müvekkiline ait ticaret unvanı ile dava konusu marka arasında iltibas bulunduğunu, başvurunun kötü niyetli olduğunu belirterek, … sayılı … kararının iptaline, … sayılı markanın tescil edilmiş olması halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili 16/08/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Markaların bütüncül olarak değerlendirilmesi halinde, davacı markasının orta düzeydeki tüketici tarafından başvuru konusu marka ile benzer olarak algılanması ve karıştırılma ihtimalinin doğmasının mümkün olmadığını, bu nedenle markanın içerisinde yer alan unsurlardan sadece birisine bakılarak ve diğer unsurlar ihmal edilerek ayırt ediciliğin varlığına veya yokluğuna hükmedilemeyeceğini, markalar arasında ayniyet veya ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunmadığı gibi diğer davalının başvuru markası ile davacı markasının görsel, işitsel ve kavramsal bakımdan birbiriyle kıyaslanamayacak kadar farklı olduğunu, aralarında benzerlik ve karıştırılma ihtimali bulunmadığını, başvuru konusu markada kalan mal ve hizmetler bakımından davacı markasına benzemediğinden, tanınmışlığın huzurdaki davaya etkili olmadığını, davalı başvurusunun kötü niyetli olduğu iddiasını ispata ilişkin somut bir delil ortaya konulmadığını belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili 09/09/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu başvuru ile davacının … markalarının ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğu ve markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunduğu iddiasının kabul edilemeyeceğini, itiraza/davaya mesnet olarak gösterilen markalardan … tescil numaralı “…” markası haricinde hiçbir markanın dava konusu uyuşmazlık ile ilgisi bulunmadığını, davalı markasının davacıya ait “…” markasını ihtiva etmediğini, taraf markaları arasında yer alan farklılıklar sebebiyle markaların ayırt edilemeyecek derecede benzer olmadığını ve bu farklılıkların markalar arasındaki karıştırılma ihtimalini bertaraf ettiğini, markalarda ortak unsur olarak yer alan “…” ibaresinin maruf ve meşhur bir coğrafi yer adı olduğunu, bu ibarenin, özellikle 30. sınıfta yer alan gıda malları bakımından, markasal ayırt edicilik gücünün düşük olduğunu, “…” ın … ilinin ilçelerinden bir tanesi olduğunu, … …’na ait internet sitesinde …’ın …, balı ve alabalığı ile meşhur olduğunun ifade edildiğini, nitekim “… …”nin … sayı ile tescilli coğrafi işaret olduğunu, diğer yandan “…”ın, … ilinde yer alan, … üretiminin oldukça yaygın olarak yapıldığı ve yörenin en verimli çaylarının yetiştiği bir coğrafi bölgeyi ifade ettiğini, davacıya ait … internet adresi incelendiğinde “…” ibaresinin davacı tarafından da markasal şekilde kullanılmadığının görüleceğini, sitede “… …” markalı … “… … bölgesinin yüksek rakımı ve sert hava koşullarının da etkisiyle benzersiz bir tat, aroma ve deme sahip olan … …, sadece birinci kalite Türk çayının verebileceği keyfi tiryakilere sunuyor” şeklinde bir açıklama ile pazarlandığını, “…” ibaresinin, coğrafi kaynak belirten bir ibare olarak, farklı firmalar tarafından da kullanıldığını, coğrafi yer adlarının bir kişinin tekeline verilmediğini, coğrafi yer adlarının ayırt edici niteliğinin olmadığı ya da düşük olduğu kabul edildiğinden ancak farklı kelime ve/veya şekil unsurları ile birlikte bir bütün olarak ayırt edici nitelik kazanabileceğini, bu konuda yüksek mahkemenin … kararları bulunduğunu, taraf markaları arasında ortak unsur olarak yer alan “…” ibaresinin de coğrafi bir yer adı olması ve özellikle gıda sektörüne ilişkin sınıflardan olan 30. sınıfta yer alan mallar bakımından ürünlerin menşeini gösterir nitelikte bir ibare olması nedenleriyle markasal ayırt edicilik gücünün düşük olduğunu, bu bağlamda markalar arasında benzerlik bulunmadığını, davalı markasının tertip tarzının orijinal olduğunu, davacının “…” ibaresini içeren seri markaları bulunmadığını, somut dava bakımından mahkemeyi yanıltmaya çalışan ve dava açma hakkını kötüye kullanan tarafın davalı değil davacı olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … sayılı “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davacıya ait ticaret unvanı ile davalı markası arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalı şahsın marka tescil başvurusunda kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, davacıya ait ticari sicil kayıt bilgileri celp edilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren … Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şahsın “…” ibareli, 01/04/09/19/30/31/35/36/37/39/40. sınıfta yer alan mal ve hizmetlerin tescili amacıyla 13.10.2021 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 29.11.2021 tarih ve 385 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 31.01.2022 tarihinde “…” ibareli markaları mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1, m.6/5, m.6/6 ve m.6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şahsın 17.02.2022 tarihinde itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi sunduğu, yayına yapılan itirazın …’nca reddine karar verildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 25.04.2022 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren …’nun … sayılı … kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 16.06.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 15.06.2022 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
İlk olarak belirtilmelidir ki; dava konusu marka ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalardan müşterek unsur barındıran tek marka … sayılı markadır. Bu nedenle söz konusu marka haricinde kalan sair itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar ile dava konusu marka arasında işaret benzerliği bulunmadığından ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı peşinen söylenebilecektir.
Dava konusu marka ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet … sayılı marka SMK m.6/1 hükmü bağlamında aşağıdaki şekilde tetkik edilmiştir:
Dava konusu marka kapsamında yer alan “Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez.” emtiaları ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet … sayılı marka kapsamında yer alan “Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez.” emtiaları AYNI’dır.
Bununla birlikte; dava konusu marka kapsamında yer alan “Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler.” emtiaları, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet … sayılı marka kapsamında yer alan 30.sınıftaki emtialar ile benzerdir. Zira; bunlar benzer tüketici kesimine hitap ederler, benzer ihtiyaçları giderirler, aralarında rekabet veya birbiri yerine ikame imkânı bulunur, bir kısmı birlikte tüketilebilir.
Bilirkişi raporunda her ne kadar itiraza/hükümsüzlüğe mesnet … sayılı marka kapsamında 35.sınıfta yer alan hizmetlerin bulunduğu ve bu hizmetler ile dava konusu marka kapsamında yer alan “Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler.” emtialarının benzer olduğu belirtilmişse de, mahkememizce yapılan incelemede; itiraza/hükümsüzlüğe mesnet … sayılı marka kapsamında 35.sınıf bulunmamaktadır. Bu nedenle bilirkişi heyetinin söz konusu tespitine mahkememizce itibar edilmemiştir.
Bilirkişi raporunda her ne kadar tespit edilmemişse de; dava konusu marka kapsamında yer alan “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” hizmetleri ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet … sayılı marka kapsamında yer alan “Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez.” emtiaları BENZER’dir. Zira; bir malın üretilmesinin doğal sonucu; o malın satışı, pazarlanmasıdır. Mağazacılık hizmetinden bahsedebilmek için ortada satış için sergilenmeye konu imal edilmiş ürün bulunması gerekmektedir. Bu nedenle söz konusu mal ve hizmetler arasında tamamlayıcılık ilişkisi bulunur.
Sonuç olarak; dava konusu marka kapsamında yer alan “Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez.Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” mal ve hizmetler ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet … sayılı marka kapsamında yer alan 30.sınıftaki emtialar arasında “emtia ayniyeti veya benzerliği” bulunmaktadır.
Dava konusu marka incelendiğinde; “…” ibaresinden meydana geldiği, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet … sayılı marka incelendiğinde; “…” ibaresinden meydana geldiği tespit edilmiştir.
Markalarda müşterek olarak bulunan unsur “…” ibaresidir. “…” sözcüğü … sözlüğünde “1.İki dağ yamacının kesişmesi ile oluşmuş dere yatağı; 2.Yapışık, ikiz (meyve); 3.Kavgacı” olarak tanımlanmıştır. Anlamı itibariyle dava konusu 30. sınıf mallar için bir tanımlayıcılığı bulunmamaktadır. Diğer yandan davalı iddiaları da gözetilerek yapılan incelemede “…” ın … ilinin bir ilçesi olduğu, … …’na ait internet sitesinde “…’ın …, balı ve alabalığı ile bölgede nam saldığı ve yapılan festival sayesinde adını dünyaya duyurduğu” hususlarının ifade edildiğini, … kayıtlarında da “… …”nin … sayı ile tescilli coğrafi işaret olduğu, yine … ilinde yaygın olarak … üretimi yapılan … yöresinin bulunduğu, … Köy evi sayfasında “literatürde … çayı diye bilinen çayımız kışın kar altında kalan bölgemizde coğrafi şartlar çevresel etkenlerden dolayı haziran ve ağustos ayları olmak üzere 2 kere yaş sürgün vermektedir(…)” açıklamasının yer aldığı, davacıya ait internet sitesinde ise … … malına ilişkin açıklamada “… … bölgesinin yüksek rakımı ve sert hava koşullarının da etkisiyle benzersiz bir tat, aroma ve deme sahip olan … …, sadece birinci kalite Türk çayının verebileceği keyfi tiryakilere sunuyor” ifadelerinin yer aldığı görülmüştür.
…. . sayılı kararında, “… ülkemizdeki şehir, bölge veya maruf mahal isimlerinin tek bir sözcük olarak bir kişi lehine marka olarak tesciline olanak tanımak, bu isimlerin artık başkaları tarafından markalarında kullanılamayacağı sonucunu ortaya çıkaracaktır. Örnek verilmek gerekirse … veya dava konusu olayda olduğu gibi …’un maruf bir ilçesinin adı olan sadece “Pendik” sözcüğünün bir kişi adına marka olarak tescil edilmesi halinde, bu sözcük artık bir kişinin tekelinde kalacak ve bu şekilde bir kamu adı başkaları tarafından markalarında kullanılamayacaktır. Zira, yerleşen uygulamaya göre, bu isim, markanın “kök” sözcüğü olacak ve iltibas iddiası ile diğer marka başvurularının önlenmesine neden teşkil edecektir. 556 sayılı KHK’nın genel amacı dikkate alındığında böyle bir imtiyazın kimseye tanınmaması gerekir. Bu şekildeki şehir, ilçe veya maruf yerleşim yerlerinin isimlerini teşkil eden sözcükler hangi ürünün markası olarak kullanılacak ise, onunla birlikte tesciline imkan verilmesinin anılan yasal düzenlemenin amacına daha uygun olduğu görüşünün benimsenmesi de bu şekilde böyle bir markayı kullanmak isteyenlerin menfaat dengelerinin korunması bakımından da uygun olduğu sonucuna varılmıştır. Bu ilkeye göre, örneğin “…” adları coğrafi işaretlerle karışmaya meydan vermeyecek şekilde, “…” gibi kullanılacağı mamul veya hizmetin nevi ile birlikte ancak işaret olarak kullanılabilecek ve bunun sonucu marka olarak tescili mümkün olabilecektir.” denilmiştir.
O halde coğrafi yer adlarının, coğrafi işaret anlamını taşımamak kaydıyla, yanlarına ilave yapılması suretiyle marka olarak tescilinin mümkün olduğunun kabulü gerekir. Nitekim ….. sayılı ilamında da, aynı ilkeler tekrar edilmiş ve kötüniyetli yapılmadığı sürece başkalarının da aynı coğrafi yer adını farklı bir takım eklerle marka olarak tescil ettirmesinin mümkün olduğu kabul edilmiştir.
Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markada yer alan “…” sözcüğünün çatı marka vasfında bulunduğu, “…” ibaresinin “…” anlamına geldiği ve davaya konu “Çaylar, buzlu çaylar.” emtiaları bakımından ayırt ediciliğinin bulunmadığı, markalarda müşterek olarak bulunan “…” sözcüğünün ayırt ediciliğinin düşük olduğu, … sayılı kararında da belirtildiği üzere; lider marka yanına eklenen unsurların ayırt edici niteliğinin zayıf bulunması halinde, her halükarda lider markanın ayırt edicilik incelemesinde dikkate alınmayacağı iddiasının kabul görmeyeceği, zira önemli olanın karşılaştırılan markaların hitap ettiği ilgili tüketici kesiminin, markaların ticari kaynağı noktasında yanılgıya düşme ihtimallerinin olup olmadığı hususu olduğu, bu ilke dikkate alınmak suretiyle her somut olayda iltibas tehlikesinin değerlendirilmesi gerektiği, somut olayda markalarda müşterek olarak bulunan “…” sözcüğünün ayırt ediciliğinin düşük olduğu dikkate alındığında, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markada yer alan “…” çatı markasının ayırt edicilik incelemesinde arka planda kaldığının söylenemeyeceği, zira ortalama tüketici kesiminin söz konusu markayı gördüğünde veya işittiğinde “…” sözcüğüne coğrafi yer atfedeceği, nitekim yukarıda yer verildiği üzere; davacıya ait internet sitesinde de … … malına ilişkin açıklamada “… … bölgesinin yüksek rakımı ve sert hava koşullarının da etkisiyle benzersiz bir tat, aroma ve deme sahip olan … …, sadece birinci kalite Türk çayının verebileceği keyfi tiryakilere sunuyor” ifadelerine yer verildiği, dolayısıyla daha önce davacıya ait bu markayı gören, işiten, bu markalı emtialardan yararlanan makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu markayı gördüğünde ya da işittiğinde, davaya konu mal ve hizmetlerden faydalanmak için ayıracağı süre içerisinde, bu markayı davacı markasından farklı bir marka olarak algılayacağı gibi marka sahipleri arasında idari ya da ekonomik bir bağlantı da kurmayacağı, bu nedenle karşılaştırılan markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı iddia ve delillerinin tamamının … markasının tanınmışlığına ilişkin olduğu, uyuşmazlığın ise … ibaresinden kaynaklandığı, davacının … sözcüğünü içeren markasının tanınmış olduğunun ispatlanamadığı, bu nedenle SMK m.6/5 hükmü koşulunun somut olayda gerçekleşmediği kanaatine varılmıştır.
SMK’nın 6/6 maddesine göre; “tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.”
Bu hüküm kapsamına, kişilik haklarından isim hakkı ile fotoğraf üzerindeki hak, FSEK kapsamında telif hakları ve sınaî haklar olan marka, tasarım, patent, faydalı model, coğrafi işaret, ticaret unvanı, işletme adı ve alan adı girer. Bir alan adının SMK m. 6/6 hükmü uyarınca korunmasının istenebilmesi için, o alan adının fiilen kullanıldığı faaliyet konuları kapsamı ile aynı/benzer konularda bir marka kullanımının söz konusu olması gerekir.
Ticaret unvanı, bir tacirin ticari işletmesine ilişkin işlemlerinde kullandığı addır. Markalar, eşya ile işletme arasındaki ilişkiyi kurar ve farklı işletmelerin ürettiği benzer emtiayı birbirinden ayırt etmeye yarar. Buna karşılık, ticaret unvanları ise işletmenin kendisini tanımlar. Şirketlerin ticaret unvanları tescil edilirken, faaliyet alanına her türlü mal ve hizmetin yazılması mümkün olduğundan ve ticaret unvanının bu alanların hepsinde kullanma gibi bir yükümlülük bulunmadığından, ticaret unvanının fiilen kullanıldığı mal ve hizmetler bakımından, 6769 sayılı SMK’nin 6/6 maddesi anlamında sahibine öncelik hakkı sağladığının kabulü gerekmektedir…. sayılı kararında da, önceki tarihli ticaret unvanı nedeniyle sonraki tarihli aynı/benzer markanın başvurusunun engellenebilmesi için, salt ticaret unvanına ilişkin ticari sicil kayıtlarında yer alan iştigal alanlarına bakılmaması gerektiği, ticaret unvanının fiili olarak kullanıldığı mal ve hizmetler dikkate alınmak suretiyle iltibas değerlendirmesi yapılması gerektiği kabul edilmiştir.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacıya ait ticaret unvanı ile dava konusu marka arasında işaret benzerliği bulunmadığından SMK m.6/6 hükmü koşulunun somut olayda gerçekleşmediği kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (…)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şahsın kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 99,20 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 11,50 TL vekalet harcı, 2.700,00 TL bilirkişi ücreti, 336,00 TL posta-tebligat ücreti olmak üzere toplam 3.208,90 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … tarafından yapılan 11,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … ‘a verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şahıs vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde … Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.22/02/2023

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza