Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/270 E. 2023/218 K. 08.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/270 Esas
KARAR NO : 2023/218

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 26/07/2022
KARAR TARİHİ : 08/05/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 11/05/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 26/07/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalı şahsın … başvuru numaralı “…” ibareli marka başvurusuna müvekkili şirket tarafından itiraz edildiğini, itirazlarının …’nın … sayılı kararı ile reddedildiğini, müvekkili şirketin personel yemek hakkını elektronik ödeme sistemi ile organize eden bir firma olduğunu, 2009 yılında üye işletmelerin ihtiyaçları için “…” sloganı altında “… Tedarik”, çay üreticileri için de “… Çay” ile ürün çeşitliliğini arttırdığını, müvekkili markalarının esas unsurunun “…” ibaresi olduğunu, dava konusu markada yer alan “…” ibaresinin … karşılığının “aramak” olduğunu, ibarenin müvekkili şirket sektörü ile çağrışım yaptığını ve markanın müvekkiline ait seri marka olarak algı yaratacağını, markaların esas unsurlarının okunuşlarının aynı olduğunu, müvekkili ile özdeşleşmiş bir ibarenin dava konusu marka içerisinde birebir kullanılmasının tüketici bakımından karıştırılma ihtimalini arttırdığını, taraf markaları arasında görsel, işitsel ve kavramsal bakımdan iltibas yaratır düzeyde benzerlik bulunduğunu, müvekkili şirket markalarının 09. sınıfta tescilli olduğunu, dava konusu markanın da 09. sınıfta tescil edilmek istendiğini, markaların faaliyet gösterdikleri alanların neredeyse birebir aynı olduğunu, müvekkili şirket markalarının tanınmış olduğunu, dava konusu markanın müvekkili şirket markasından haksız yarar sağlayacağını ve müvekkili markasının ayırt edici karakterini zedeleyeceğini, davalı şahsın marka başvurusunun kötü niyetli olduğunu, dava konusu markanın tescili ile müvekkili şirket bakımından haksız rekabet ortamı oluştuğunu beyanla; … …’nın … sayılı kararının iptaline ve davalı adına tescil edilen “…” ibareli … sayılı markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP:
Davalı … vekili 14/08/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Başvuru konusu ibarenin ihtiva ettiği anlam, genel görünüm ve hedef tüketici kitlesi üzerinde bırakacağı etki ile başvuru konusu markanın tescil edilmek istendiği mal ve hizmetlerin davacıya ait markalardan farklı olduğunu, başvuru konusu markanın bordo renklerle yazılmış “…”, siyah renklerle yazılmış “…” kelime ibaresi ve mikrofonlu kulaklık … ibaresi ile oluşturulmuş bir marka olduğunu, itiraza mesnet davacı markalarının ise düz ve standart bir yazı biçimiyle herhangi bir … unsuruna yer verilmeksizin oluşturulmuş “…” ve “… kurumsal” ibarelerinden oluştuğunu, başvuru konusu markanın bütünsel olarak davacı markasından farklı bir şekilde “… …” olarak algılanacağını, taraf markaları arasında işaret ve görsel anlamda bir benzerlik bulunmadığından karıştırılma ihtimalinin doğmayacağını, ilgili tüketici kesiminin taraf markalarının aynı işletmeden geldiğini veya markaların ticari olarak bağlantılı olacağını düşünmeyeceğini, taraf markaları arasında görsel, işitsel ve anlamsal yönden bir benzerlik olmadığını, taraf markalarında ortak olarak yer alan “…” ibaresinin zayıf bir ibare olduğunu, başvuru konusu markanın SMK 6/5 maddesi uyarınca reddini gerektirecek haklı ve geçerli bir sebebin söz konusu olmadığını, davacının kötü niyete yönelik iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, … kararının usule ve hukuka uygun olduğunu beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili 12/09/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin … başvuru numaralı “…+…” ibareli marka başvurusunun SMK 5/1-b ve 5/1-c hükümleri uyarınca kısmen reddedildiğini, ret kararına karşı müvekkili itirazının kabul edilerek marka başvurusunun 09. sınıfın tamamı yönünden tescil edildiğini, bültende kısmi kabul ile yayımlanan marka başvurusuna davacı tarafından … sayılı markalar mesnet gösterilerek itiraz edildiğini, davacı itirazlarının Kurum tarafından reddedildiğini, müvekkili …’ın … Şirketi’nin tek ortak ve müdürü olduğunu, dava konusu markanın adı geçen şirketin logosu olarak kullanıldığını, müvekkilinin şirketinin IP santral, çağrı merkezi ve … çözümleri ile çağrı yönetimi, kayıt tutma ve raporlama gibi işlemlerin profesyonel olarak gerçekleştirilmesini sağlayan hizmetler sunduğunu, müvekkili ile davacının hiçbir noktada aynı faaliyet alanında iştigal etmediklerini ve aynı müşteri kitlesine hitap etmediklerini, davacının ilk itirazında iki adet dayanak marka gösterdiğini, ikinci itirazında … sayılı üçüncü markasını da dayanak olarak gösterdiğini, sonradan dayanak gösterilen markanın dava kapsamında dikkate alınmaması gerektiğini, müvekkili markasının … “…” kelimesinin “ayarlama” anlamı ile “…” kelimesinin “arama” anlamı kullanılarak “arama ayarlama, arama yönlendirme, iletişim düzenleme” anlamları ifade edilmek üzere oluşturulmuş kelime öbeği olduğunu, ahizeli/mikrofonlu kulaklık görseline yer verilerek ve görsel yapısı yarı kırmızı yarı siyah olacak şekilde markanın oluşturulduğunu, taraf markalarının görsel, işitsel ve anlamsal olarak hiçbir benzerlik içermediğini, davacı markalarında hiçbir logo ve ayırt edicilik içermeyen marka isminin yer aldığını, tüketicilerin markalar arasında hiçbir bağlantı ve benzerlik kurmayacaklarını, müvekkili markasının “…-…” şeklinde telaffuz edildiğini, davacı markalarının ise “…-…”, “…” şeklinde telaffuz edildiklerini, müvekkili markasının “…” şeklinde bitişik yazılı olduğunu, davacının itiraza mesnet .. sayılı markaların müvekkili markasının tescil edildiği 09. Sınıf nezdinde kullanımının ispatlanmasını talep ettiklerini, müvekkili markasının 09. Sınıfta tescilli olduğunu, davacının … ve … sayılı markaların 09. sınıfta tescili dahi olmadığını, davacının kötü niyet iddiasının mesnetsiz olduğunu, davacının haksız rekabete ilişkin iddialarının dayanaksız olduğunu beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … sayılı “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalı şahsın kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı şahsa ait markanın hükümsüz kılınmasının gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren …. Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şahsın “…+…” ibaresinin 09.sınıfta bulunan emtiaların tescili amacıyla 14.04.2021 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında …’nca SMK m.5/1-b ve m.5/1-c hükümleri kapsamında bir kısım emtiaların kısmen reddine karar verildiği, kalan emtialar için 12.07.2021 tarih ve 376 sayılı Bülten’de başvurunun ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davalı yanın 09.09.2021 tarihinde … sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1, m.6/3, m.6/5, m.6/6 ve m.6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, başvuru sahibinin bu itiraza karşı 05.11.2021 tarihinde karşı görüş dilekçesi sunduğu, …’nca ileri sürülen itirazların reddine karar verildiği, bu karara karşı davacı tarafından tarafından 28.12.2021 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davalı şahsın 18.02.2022 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren …’nun … sayılı … kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 31.05.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 18.08.2022 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu marka başvurusu, 09. Sınıf emtialar bakımından tescillidir. Davacıya ait markalar ise, 07, 09, 16, 29, 30, 32, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 42, 43. Sınıfta yer alan mal ve hizmetler yer almaktadır. Davacıya ait … sayılı marka 09. Sınıfta tescilli olup, davacıya ait … sayılı marka ile dava konusu marka arasında, sınıfsal olarak ayniyet oluşmuştur. Davacıya ait diğer markalar ile dava konusu marka arasında sınıfsal ayniyet ve/veya benzerlik bulunmamaktadır.
Sonuç olarak; dava konusu marka kapsamında yer alan ve işbu davanın konusunu oluşturan emtia ile davacıya ait … sayılı marka bakımından, taraf markaları arasında “emtiaların aynı veya benzer olması” şartının sağlandığı tespit edilmiştir.
Dava konusu marka başvurusu; “… …” ibaresi ile bu ibareyi çevreleyen bir kulaklık şeklinden oluşmaktadır. “… …” ibaresini oluşturan “…” ve “…” … kelimeler olup, sırasıyla “…, takım, kurmak, ayarlamak” ve “çağrı, çağırmak, telefon açmak” anlamlarına gelmektedir. “…-kol” şeklinde telaffuz edilmektedir. Dava konusu marka başvurusunun, kelimelerin anlamından yola çıkılarak “çağrı kurmak, çağrı ayarlamak” olarak çevirisi yapılabilir. Dava konusu markanın esas unsuru, bir bütün olarak “… …” ibaresidir.
Davacının 9. sınıfta tescilli markası ise; düz yazı ile siyah renkle standart bir yazı karakteri ile yazılmış “…” ibaresinden oluşmaktadır. “…-…” şeklinde telaffuz edilen marka, kelimelerinden anlamından hareketle, “ağ ayarlamak” olarak çevrilebilir. Zira “…” ibaresi, … “ağ” anlamına gelmektedir. Davacıya ait markada, herhangi bir kelime ön plana çıkarılmamış, markada bulunan tüm kelimeler aynı satırda aynı punto ile yazılmıştır. Dolayısıyla, davacıya ait marka, bir bütün olarak marka algısı yaratmaktadır. Davacıya ait markanın esas unsuru “…” ibaresidir.
Taraf markaları ortak olarak “…” ibaresini içermekle birlikte, markalar ikinci kelime unsuru ile birbirinden farklılaşmıştır. Zira dava konusu marka başvurusunda “…” ibaresi yer almakta iken, davacıya ait markada “…” ibaresi yer almaktadır. Davacı markasında yer alan ikinci kelime unsuru iki hece yedi harften oluşmakta iken, dava konusu markada yer alan ikinci kelime unsuru tek hece dört harften oluşmaktadır. İkinci kelime unsurları, işitsel ve anlamsal olarak da farklıdır. Dava konusu marka başvurusu “çağrı ayarlamak” anlamına gelirken, davacıya ait marka “ağ ayarlamak” anlamına gelmektedir.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; dava konusu marka kapsamında yer alan ve iş bu davanın konusunu oluşturan emtiaların, davacıya ait “…” ibareli markada aynen yer aldığı tespit edilmekle birlikte, bu emtiaların ilgili tüketicisinin yüksek bir dikkat ve bilinç düzeyine sahip olacağı, davanın konusunu oluşturan ürünlerin pahalı olarak nitelendirilen ürünlerden olması nedeniyle tüketicinin araştırma yaparak satın alma eyleminde bulunacağı, davacı markaları ile dava konusu marka arasında görsel, işitsel ve kavramsal olarak bir benzerlik bulunmadığı, taraf markalarını oluşturan kelimelerin anlamlı kelimeler olduğu, orijinal ibareler olmadığı, anlamlı kelimelerin bir araya getirilmesi ile ortaya asgari seviyede ayırt edici nitelik kazanan markalar ortaya çıktığı, markaların bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiği, bu halde ise taraf markaları arasında, standart bir yazı karakteri ile yazılan “…” kelimesi dışında hiçbir benzerlik bulunmadığı, taraf markalarında yer alan ikinci kelime unsurları arasında bir bağlantı/benzerlik/ilişki kurulamadığı, davacı markasında … unsuru bulunmadığı, fakat dava konusu markanın … unsurunu da içeren karma nitelikte bir marka olduğu, sonuç olarak taraf markalarının bir bütün olarak farklı olduğu, tüketicinin taraf markalarını aynı/aynı tür ya da benzer ürünler üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlayabilmelerinin mümkün olması, taraf markalarının birbiri ile ilişkilendirme ihtimalinin bulunmaması nedeniyle, somut olay bakımından markaların karıştırılması/ilişkilendirilmesi ihtimaline dayalı olan nispi tescil engeline ilişkin şartların oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı tarafı, dava aşamasında sunduğu belgeler aşağıdaki gibidir:
• “…” ibaresini içeren kart görselleri, pos cihazı görselleri,
• Tanıtım belgeleri,
• Davacı şirket tarafından düzenlenen 2014-2022 tarih aralığına ilişkin faturalar.
Davacı tarafça gerekçe gösterilen markaların tanınmışlığın ispatına yönelik dava dosyasına sunulan belgeler incelendiğinde, sunulan belgelerin markanın mutad kullanımı çerçevesinde kalan belgeler olduğu, belgelerin büyük bir çoğunluğunun tarihsiz olduğu, sunulan belgelerin markanın tanınmışlığı için yeterli kabul edilemeyeceği, iddia edilen tanınmışlığın ispatlanamadığı, bu nedenle SMK m.6/5 hükmü koşulunun somut olayda gerçekleşmediği kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (…)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şahsın kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 99,20 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 11,50 TL vekalet harcı, 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 2.600,00 TL bilirkişi ücreti, 245,00 TL tebligat ücreti olmak üzere toplam 3.063,32 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … tarafından yapılan 11,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … ‘a verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı … vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde … Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.08/05/2023

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza