Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/268 E. 2023/367 K. 17.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/268 Esas – 2023/367
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/268 Esas
KARAR NO : 2023/367

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 25/07/2022
KARAR TARİHİ : 17/07/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 14/08/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 25/07/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin 1972 yılından beri faaliyet gösterdiği ofis mobilyaları sektörünün öncülerinden olduğunu, davalı şahsın … sayılı “… …” ibareli marka başvurusuna müvekkili şirket tarafından itiraz edildiğini, itirazların nihai olarak … sayılı … kararı ile reddedildiğini, müvekkili şirketin …. sayılı ve “…” ibareli markaları ile ticari faaliyetlerini yürüttüğünü, dava konusu markanın müvekkili markaları ile iltibas tehlikesi oluşturduğunu, markaların ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, dava konusu markanın müvekkili markalarının tescilli olduğu sınıflarda başvuruya konu edildiğini, ortalama tüketici nezdinde markaların karıştırılma riskine maruz kalacağını, müvekkili markalarının tanınmış olduğunu, müvekkili şirketin “…” hakim unsurlu ticaret unvanının 11.03.1994 yılında tescil edildiğini, müvekkili şirketin ticaret unvanın aynı şekilde bire bir kullanılmasının yasaya aykırı olduğunu, dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli olduğunu beyanla; … …’nın … sayılı kararının iptaline, … sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı… vekili 02/08/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Markalar arasında karıştırmaya yol açabilecek derecede benzerlik bulunmadığını, renk, tasarım ve … unsurları sebebiyle markalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde benzerlik bulunmadığını, davacı tarafın, kötü niyet iddiasını itiraz aşamasında belgelendirmediğinden, bu husustaki iddiaya itibar edilmediğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … vekili 23/09/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Dava dilekçesinin müvekkiline usulsüz tebliğ edildiğini, müvekkilinin davadan 15.9.2022 tarihinde e-devlet aracılığıyla haberdar olduğunu, müvekkilinin … sayılı “… …” ibareli marka başvurusuna davacı şirket tarafından itiraz edildiğini, itirazların davalı Kurum tarafından reddedildiğini, … kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, taraf markaları arasında iltibas ve karıştırılma tehlikesi bulunmadığını, müvekkilinin elektrik sektöründe faaliyet gösterdiğini, dava konusu markanın bir bütün olarak … kapsamında tescilinin talep edildiğini, davacının mobilya sektöründe faaliyet gösterdiğini, tarafların ürün gamlarında ve verdikleri hizmetlerde benzerlik ya da bağlantı olmadığını, ortalama tüketicilerin markaları karıştırmayacağını, markaların işaret, sözcük ve genel görünüm itibarıyla benzerliği olmadığını, markaların logolarında ortak renk dahi bulunmadığını, davacının ticaret unvanının birebir kullanıldığı iddiasının yerinde olmadığını, “…” ile “… …” ibarelerinin birebir aynı olmadığını, davacının kötü niyet iddialarının mesnetsiz olduğunu beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı …. Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği …. sayılı … kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … sayılı “…+… …” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davacıya ait ticaret unvanı ile davalı markası arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalı şahsın marka tescil başvurusu esnasında kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde dava konusu markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, davacıya ait ticari sicil bilgileri celp edilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmuş, bilirkişi raporu aldırılmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren …. İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şahsın 16.12.2020 tarihinde “…+… …” ibareli, 35.sınıfta bulunan hizmetler için tescil başvurusunda bulunduğu, … sayılı sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 29.03.2021 tarih ve 369 sayılı …’nde ilan edildiği, davacı şirketin 11.07.2021 tarihinde SMK m.6/1, m.6/5 ve m.6/9 hükümleri kapsamında …. sayılı markalarını mesnet göstererek yayına itiraz ettiği, itirazın incelenmesi sonucunda …’nca reddine karar verildiği, davacının 24.11.2021 tarihli karara yeniden itiraz dilekçesi ibraz ettiği, yapılan itirazı değerlendiren …’nun … sayılı … kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 25.05.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 17.08.2022 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de… tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre… tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, … izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. … değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran 19/06/2023 tarihli bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu marka başvurusu, 35. Sınıfta tescilli olup, 35/05 alt sınıf kapsamında 1-34 sınıf emtiaların tamamı sayılmıştır.
Davacıya ait markalar ise genel olarak 08, 20, 21, 24, 35, 37, 42. Sınıfta yer alan mal ve hizmetler için tescillidir.
Davacıya ait …. sayılı marka hali hazırda, dava konusu markanın tescil edilmek istendiği tüm mal ve hizmetlerde tescillidir. Ayrıca davacıya ait …. sayılı markalar da 35. Sınıfta yer alan hizmetlerde kısmi olarak tescillidir. Taraf markalarında, ayniyet taşıyan mal ve hizmetler, 19/06/2023 tarihli bilirkişi raporunda yer verilen tabloda kırmızı renk ile işaretlenmiştir.
Ayrıca, dava konusu edilen hizmetler, davacı markalarında yer alan 08, 20, 21, 24. Sınıf emtialar ile benzer/ilişkili hizmetlerdir. Zira bir malın üretilmesinin doğal sonucu, o malın pazarlanmasıdır. Dolayısıyla bahsi geçen emtialar ile bunların perakendeciliği hizmetleri arasında tamamlayıcılık ilişkisi söz konusu olup, bu mal ve hizmetler tüketici nezdinde benzerdir.
Sonuç olarak, dava konusu marka kapsamında yer alan tüm emtialar bakımından taraf markaları arasında “emtiaların aynı veya benzer olması” şartının sağlandığı kanaatine varılmıştır.
Davaya konu marka başvurusu; “… …” ibaresi ile, kelime unsurunun üst kısmında konumlandırılmış bir … unsurundan oluşmaktadır. Markanın aynısının bir küçük versiyonu, markanın altında bir kez daha yer almaktadır. Dava konusu markada yer alan unsurların oluşturulmasında yeşil ve siyah renkler kullanılmıştır. “…” ibaresi, “…” ibaresine nazaran çok daha büyük punto ile yazılmıştır. “…” ibaresi, … çevrimiçi sözlüğünde “…” olarak tanımlanmıştır. …, bir işin insan ile makine arasında paylaşılmasıdır. Sektör ayrımı gözetilmeksizin, her sektör bakımından, “…” ibaresi, nitelik belirtir bir kelimedir. Bu nedenle, ayırt edici niteliği bulunmamaktadır. Dava konusu markada, marka algısı yaratan kısım “…” ibaresidir. “…” ibaresinin, herhangi bir anlamı bulunmamaktadır. “…” ibaresi, yazıldığı gibi okunan bir ibaredir.
Davacıya ait markalar ise; “…” kelimesini ortak olarak içermekte, bir kısım marka salt “…” ibaresinden oluşmakta iken, davacının bazı markalarında “…” gibi tanımlayıcı ibareler, bir kısım markalarında ise “…” gibi ikinci bir esas unsur yer almaktadır. Davacı markaları, kırmızı ve siyah renkler ile oluşturulmuştur. Davacının bir kısım markaları, standart bir yazı karakteri ile yazılmışken, bir kısım markasında özel bir yazım karakteri kullanılmıştır. Davacı markalarının esas unsuru “…” ibaresidir. “…” ibaresi, … çevrimiçi sözlüğünde “… alfabesinin dördüncü harfi. Bir ırmağın çatallanarak denize veya göle kavuştuğu yerde oluşan üçgen biçimli ova, çatal ağız.” olarak tanımlanmıştır. “…” ibaresi, yazıldığı gibi okunmaktadır.
Davacının “…” esas unsurlu markaları ile dava konusu marka karşılaştırıldığında, “…” kelimesinin, davacıya ait markaların esas unsuru içerisinde aynen yer aldığı tespit edilmiştir. Dava konusu marka başvurusu “…” şeklinde telaffuz edilmekte iken, davacı markalarının esas unsuru “…” şeklinde telaffuz edilmektedir. Taraf markaları, toplamda dört harf benzerliği içermektedir. Davacı markaları anlamlı bir kelime iken, dava konusu marka başvurusunun herhangi bir anlamı bulunmamaktadır. Dava konusu markanın esas unsuru olan “…” ibaresinin anlamlı bir kelime olmaması nedeniyle, markalar arasında kavramsal benzerlik bulunduğundan da bahsedilemez.
Taraf markaları … olarak karşılaştırıldığında; dava konusu marka kapsamında yer alan tüm emtiaların davacı markalarında yer alan emtialar ile aynı/aynı tür olduğu, taraf markalarında yer alan “…” ve “…” ibaresinin, dört harfi benzer olsa da, taraf markaları arasında bütünsel değerlendirmede görsel olarak benzerlik bulunmadığı, taraf markalarında yer alan renk unsurları arasında benzerlik bulunmadığı, dava konusu markada … unsurunun bulunması, buna karşılık davacı markalarında … unsurunun bulunmadığı, davacı markalarında yer alan tali unsurların da, dava konusu markada yer alan tali unsurdan farklılaştığı, davacının “…” ibareli markasında ilk harf olarak yer alan “D” harfinin kelimenin yapısını, hece yapısını ve telaffuzunu değiştirdiği, taraf markaları kapsamında sadece tek harf farklılığı bulunmaktaysa da, farklı harfin kelimenin başında yer alması, tüketicilerin soldan sağa doğru okuma yaptığı gözetildiğinde kelimenin başında yer alan farklılığın tüketicilerin markaların ilk kısmına daha çok dikkat etmesi, kelimelerin başındaki farklılığın markaları ayırt etmesi için yeterli olacağı, davacı markasının esas unsuru olan “…” kelimesinin anlamlı bir kelime olması, bütün olarak bakıldığında dava konusu markanın davacının dayanak markalarından uzaklaştığı, markaların bütünsel olarak ilişkilendirilebilir olmadığı, “…” ibaresinin “…” ibaresinden farklılaştığı, taraf markalarının tüketici nezdinde karıştırılma ihtimali bulunmadığı, somut uyuşmazlık bakımından tüketicinin farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlayabilmelerinin mümkün olduğu, başka bir deyişle; daha önce davacıya ait markaları gören, işiten, bu markalı mal ve hizmetlerden yararlanan ilgili tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu marka ile karşılaştığında, davaya konu hizmetlerden faydalanmak için ayıracağı süre içerisinde, bu markayı davacıya ait markalardan farklı bir marka olarak algılayacağı gibi davacı ve davalı şahıs arasında idari ya da ekonomik bir bağlantı da kurmayacağı, dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak … bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, … bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı tarafça gerekçe gösterilen markaların tanınmışlığının ispatına yönelik …’de gerçekleşen tanıtım faaliyetlerine ilişkin, gerek itiraz aşamasında gerekse dava aşamasında dosyaya yeterli nitelik ve nicelikte belge, ilan, reklam harcaması, haber, dergi vb. tanıtım malzemesi sunulmadığı, iddia edilen tanınmışlığın ispatlanamadığı, bu nedenle SMK m.6/5 hükmü koşulunun somut olayda gerçekleşmediği kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (…)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şahsın kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile alınması gereken 189,15 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 62,70 TL vekalet harcı, 7.000,00 TL bilirkişi ücreti, 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 291,75 TL posta-tebligat masrafı olmak üzere toplam 7.561,27 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … tarafından yapılan 11,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şahıs vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde …. Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.17/07/2023

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza