Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/265 E. 2023/81 K. 22.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/265 Esas – 2023/81
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/265 Esas
KARAR NO : 2023/81

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)

DAVA TARİHİ : 22/07/2022
KARAR TARİHİ : 22/02/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/03/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 22/07/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacıların, davalı … nezdinde dosyaladığı … başvuru sayılı “…” ibareli markanın davalının “…”lu markalarına dayalı olarak dosyaladığı itirazlar üzerine … tarafından nihai olarak ve bütünüyle reddedilmesinin haksız ve hukuka aykırı bir işlem olduğunu, zira taraf markaları arasında yazı stili, grafik düzeni ve renk unsurları itibariyle farklılıklar bulunduğunu, ortalama seviyedeki tüketicilerin karşılaştırılan markaları karıştırma ihtimalinin bulunmadığını, davalı firmanın markalarına ait görsellerde mevcut olan obje, yazı, stil ve desen özelliklerinin davacıların dava konusu edilen markasının görselinde yer almadığını, davalının ticari faaliyetleri kapsamının davacılardan çok daha geniş olduğunu ve bu yüzden markalarının davacılara nispeten çok daha geniş bir mal ve hizmet grubunda korunduğunu, davacıların dava konusu edilen markayı sadece 30 ve 32. sınıflara giren emtialarda tescil ettirmek istediğini, bu durumun davacıların davalı ile haksız rekabet etme, davalının markalarının ticari tanınmışlığından faydalanma gayeleri ile hareket etmediğinin kanıtı olduğunu, nitekim davacıların “…” markası altında sadece “asitsiz ve şekersiz fermente elma içeceği”ni piyasaya arz ettiğini, davalı firmanın “…” markasının ise farklı çeşitlerde meyve suları, kola, gazoz, süt, limonata, soğuk çay, enerji içeceği ve kahve ürünlerinde kullanıldığını, bu ürünlerin tamamen farklı ürünler olduğunu, ayrıca da davacıların ürünlerinin 1, 3 ve 5 lt.lik şişelerde, davalı firmanın ürünlerinin ise 200 ve 330 mililitrelik ve 1 litrelik karton kutularda, 200 ve 250 mililitrelik ve 1 litrelik cam şişelerde ve 330 ila 500 mililitrelik teneke kutularda satışa sunulduğunu, davacıların “…” markasını tercih etmelerinin sebebinin davacı …’in soyadının kısaltması olan “…” sözcüğü ile fermente elma suyu ürününe ait ürünün cinsini belirten “…” kısaltmalarının birleştirilmesi olduğunu, bu nedenle “…” markasının ortaya çıkış şeklinin “…” ile benzerlik göstermek, tanınmışlıktan faydalanmak ve bu yolla haksız kazanç elde etmek değil, şahıs şirketi olarak ticari alanda faaliyet gösteren marka sahiplerinden …’in soyadını kısaltarak bir marka ortaya çıkarma gayesi olduğunu ileri sürerek, … …’nın dava konusu edilen 12.05.2022 tarihli ve … sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili 12/08/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Taraf markalarının görsel, işitsel ve kavramsal düzeyde birbirleriyle karıştırılma ihtimali doğuracak derecede benzer olduğunu, davacıların marka başvurusunun reddedildiği emtiaların tamamı açısından, taraf markalarının aynı veya ilişkili emtialarda kullanılacağını, markanın davacılar tarafından fiili kullanım şeklinin ve kapsamının verilen red kararının yerindeliğini etkileyen bir husus olmadığını, bu nedenlerle davadaki taleplerin reddinin gerektiğini savunmuştur.
Davalı … A.Ş. vekili 09/08/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Taraf markalarının görsel ve işitsel açılardan karıştırılmaya sebep olacak şekilde benzer olduğunu, zira iki marka arasındaki tek farkın “T” ve “Y” harflerinin değişikliğinden ibaret olduğunu, davalının “…” markasının “meyve suyu” tamlamasının orijinal bir biçimde kısaltılmasından oluşan, ayırt ediciliği yüksek bir marka olduğunu, ayrıca her iki markanın da aynı/aynı tür emtialarda kullanılacağını, zaten davalının markasının gerek …’de, gerekse dünya genelinde tanınmış bir marka hüviyetinde olduğunu, zira davalının ürünlerinin 50’den fazla ülkeye ihraç edildiğini, bu tanınmışlığın … tarafından da … sayı ile ilgili sicile şerh edilmiş olduğunu, ayrıca her ne kadar davacılar dava dilekçelerinde, ürün kutularının ve boyutlarının farklı olduğunu belirterek tüketicinin bu ürünleri karıştırmasının mümkün olmadığını iddia etmişlerse de, uyuşmazlığın konusunun kutu tescilleri olmadığını, kaldı ki ürünlerin kutularının her zaman değiştirilebilmesinin mümkün olduğunu, davacıların “…” markası adı altında “elma suyu” satışı yaptıklarını, davalının “…” markasının da “elma suları”nda kullanıldığını, bu durumun markalar arasındaki karıştırılma ihtimalini daha da arttırdığını iddia ederek, davadaki taleplerinin reddinin gerektiğini savunmuştur.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … Kararının İptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının hukuka uygun olup olmadığı, davacılara ait … sayılı “….” ibareli marka başvurusu ile davalı şirkete ait redde mesnet markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalı şirkete ait … sayılı markanın tanınmış olup olmadığı, davacılara ait marka başvurusunun davalı şirkete ait markanın tanınmışlığından haksız yarar sağlayıp sağlayamayacağı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren … Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davacı şahısların 08.01.2021 tarihinde … sayılı “….+…” ibareli, 30 ve 32.sınıfta bulunan emtialar için tescil başvurusunda bulunduğu, başvurunun …’nca 29.03.2021 tarih ve 369 sayılı …’nde yayınlanmasına karar verildiği, söz konusu ilana karşı 05.05.2021 tarihinde davalı şirket tarafından SMK m.6/1, m.6/5, m.6/6 ve m.6/9 hükümleri kapsamında “…” ibareli markalar mesnet gösterilerek yayına itiraz edildiği, yayına yapılan itirazın …’nca reddedildiği, bu karara karşı davacılar tarafından 29.11.2021 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, itirazı değerlendiren …’nun … sayılı … kararı ile itirazın kabulüne ve başvurunun reddine karar verildiği, redde mesnet olarak SMK m.6/1 ve m.6/5 hükümlerinin gösterildiği, bu kararın davacı marka vekiline 22.05.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, redde mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu edilen marka başvurusunun kapsamına alınmak istenilen emtiaların tamamı, davalı şirketin tescilli muhtelif markalarının kapsamında birebir yer almaktadır veya bu emtiaların açıklaması/tasviri niteliğini haizdir. Bu emtiaların tamamı benzer alıcı çevresine hitap ederler, benzer ihtiyaçları giderirler, aynı kaynaklar tarafından sağlanırlar, birbirlerini tamamlayıcı nitelikleri vardır, son kullanıcıları ve hedeflenen tüketici profilleri aynıdır ve benzer markaları bu hizmetlerde gören tüketicilerin markalar arasında veya marka sahibi işletmeler arasında bir bağlantı kurması mümkündür. Buna göre; dava konusu edilen marka başvurusunun kapsamına alınmak istenilen tüm emtialarla davalı şirketin redde mesnet alınan muhtelif markalarının kapsamına giren emtialar arasında ayniyet/benzerlik/türdeşlik bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; davalı şirketin …. sayılı markaları hariç, taraf markalarında esas unsur olarak kullanılmış bulunan “…” ve “…” ibareleri arasındaki üçüncü/ortadaki harf haricinde kalan tüm harflerin dizinleri de dahil olacak şekilde aynı olmasının, karşılaştırılan markaları görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzer kıldığı, markalarda kullanılmış olan figüratif unsurlarla tasviri/tanımlayıcı ibarelerin varlığının, bu benzerliği ortadan kaldırabilecek nitelikte farklılıklar olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığı değerlendirilmiştir. Bu benzerlikler nedeniyle, davacıların reddedilen markasının, davalının markalarının bir devamı olarak algılanabilecek nitelikte bir türemeye sahip olduğu ve alt marka algısı yaratmaya uygun nitelikte olduğu düşünülmüştür. Ayrıca bu benzerliklerin; potansiyel müşterilerin daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak tekrar marka tercihi yaptıkları ve bu nedenle de markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacakları gerçeği gözetildiğinde, davalı şirketin “…”lu markalarını görmüş ve tanımış olan makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı bir tüketicinin, davacıların “…” ibaresini içeren markasıyla karşılaştığında bu markaları “benzer bulması” ihtimalini doğuracağı değerlendirilmiştir. Ayrıca davacıların markasının reddedildiği 30 ve 32. Sınıflara giren yiyecek ve içecek ürünleri ile davalı şirketin …sayılı markası haricindeki markalarının kapsamına giren emtiaların aynı/benzer/türdeş olduğu ve bu emtiaların hitap ettiği ortalama tüketici/alıcı kitlesinin bilgi/bilinç/dikkat/özen/ algı seviyelerinün yüksek olmadığı da tespit edildiğinden, bu emtialarda “…” ve “…” ibarelerinin markasal hüviyette farklı firmalar/tacirler tarafından kullanılması halinde tüketicilerin söz konusu gıda ürünlerinin aynı şirketten veya ekonomik olarak bağlantılı şirketlerden/işletmelerden geldiği düşüncesine kapılma tehlikesinin ve karıştırma ihtimalini yarattığı, alıcıların iki farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlamaları halinde bile, her iki markanın sahibi arasında idari/işletmesel bir bağlantı bulunduğunu, ortak bir çalışma kapsamında iş yapıldığını düşünebilecekleri, davacıların markasının, davalının markalarının kapsamına giren bu emtialar açısından davalının hedef pazarındaki tüketici/müşteri kitlesi nezdinde karışıklık yaratabileceği değerlendirilmiştir.
Sonuç olarak; yukarıda detaylı olarak incelendiği üzere; davalı şirketin …. sayılı markaları hariç, taraf markaları arasında görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzerlik bulunduğundan ve markaların kapsamına giren/alınmak istenilen emtialar da aynı/benzer/türdeş olduğundan, davacıların markasının reddedildiği tüm emtialar yönünden, markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davalı şirketin marka işlem dosyasına sunduğu belge ve delillerden, “…”lu markaların davalı tarafından yoğun, istikrarlı ve ciddi biçimde kullanıldığı ve bu markalara ciddi yatırımlar yapıldığı, markaların uzun yıllardır ilgili sektörde tanıtıldığı ve dahi tanındığı hususları anlaşılmadığından, bu markaların “tanınmış” olduğunun söylenmesi de mümkün görülmemektedir. Bu nedenle SMK m.6/5 hükmü koşulunun somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; her ne kadar SMK m.6/5 hükmü koşulunun ve redde mesnet bir kısım markalar bakımından SMK m.6/1 hükmü koşulunun somut olayda oluşmadığı tespit edilmişse de, dava konusu marka başvurusunun kapsamında yer alan tüm emtialar bakımından redde mesnet diğer bir kısım markalar ile ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesinin bulunduğu, bu nedenle marka başvurusunun kapsamındaki tüm emtialar bakımından reddine karar verilmesinde sonuç olarak hukuka aykırılık bulunmadığından açılan davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 99,20 TL’nin müteselsilen davacılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü uyarınca hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin müteselsilen davacılardan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacılar tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 11,50 TL vekalet harcı, 157,50 TL posta-tebligat, 2.700,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.030,40 TL yargılama giderinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … A.Ş.’nin yapmış olduğu 23,00 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin müteselsilen davacılardan alınarak davalı … A.Ş.’ye verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacılar vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde … Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.22/02/2023

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza