Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/261 E. 2023/69 K. 15.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/261 Esas – 2023/69
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/261 Esas
KARAR NO : 2023/69

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 20/07/2022
KARAR TARİHİ : 15/02/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 20/04/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 20/07/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Dava konusu markanın, müvekkiline ait tanınmış “…” ibareli markalar ile ayniyet derecesinde benzer olduğu, aralarında karıştırılma ihtimali bulunduğu, müvekkiline ait davaya mesnet gösterilen markalar 3 harfli “…” ibaresinden oluşmakta iken, davalıya ait markanın 6 harfli “…” ibaresinden oluşmakta olduğu, ilk 3 harfinin aynı harf sırasıyla markanın ilk kısmında konumlandırılarak, birebir ayniyet taşıdığı, markanın ilk kısmında meydana getirilen benzerlikte, tüketicinin markaları karıştırması, iltibas yaşamasının daha yüksek ihtimal olduğu, –…/-dan ekinin, ismin ayrılma durumunu, nereden ayrıldığını gösterdiği, bu ekin sonuna geldiği sözcüğü dolaylı tümleç yaptığı, isme yeni bir anlam katmadığı, anlamı farklılaştırmadığı, davalı yanın “…” ibaresine getirdiği “…” ekinin, adeta müvekkiline ait “…” markalı mağazalardan alışveriş yapıldığı izlenimi vermekte olduğu, taraf markalarının, görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzer olduğu, aralarında sınıfsal benzerliğin de oluşmuş olduğu, ortalama tüketici nezdinde “ürün/ürünün satıldığı yer” olarak bir bağlantı kurulabileceği, tamamlayıcılık faktörünün oluşacağı, ayrıca davaya konu markanın tescili durumunda, müvekkiline ait ürünleri satış için sergileme yeri olarak davalıya ait markanın anılacağı, dava konusu markada, müşterilerin görmesi ve satın alması için bir araya getirilecek mallar kapsamında, bir kısım malların sayılmış olduğu, sayılan mallar kapsamında, 07, 08, 09, 11, 14, 21 ve 28. sınıf malların da yer almakta olduğu, bu emtiaların müvekkiline ait markaların kapsamında aynen yer almakta olduğu, bu sınıfların, aynı zamanda tanınmış olduğu sınıfları yansıtmakta olduğu, dolayısıyla, müvekkili markasının tescil edilerek koruma altına alınan emtia sınıfının, davaya konu marka başvurusunun tescilinin talep edildiği 35. sınıf kapsamında yer almakta olduğu, örnek olarak 07. sınıftaki çamaşır yıkama/kurutma, bulaşık yıkama makineleri, doğrama, öğütme, ezme, çırpma ve ufalama için mutfakta kullanılan elektrikli aletler, 09. sınıftaki fotoğraf makineleri, televizyonlar, 11. sınıftaki saç kurutucuları emtialarının birebir aynı olduğu, bu durumun ise tüketici nezdinde, dava konusu markanın müvekkiline ait markaların satıldığı/bulunduğu yer olarak algılanması ihtimalini artırmakta olduğu, markaların esas unsurlarının yüksek seviyeli benzerliğinin, taraf markalarının sınıfsal olarak düşük seviyedeki benzerliğini dengeleyeceği ve taraf markaları arasındaki ortalama bir benzerliğin dahi iltibasa neden olacağı, dava konusu “…” ibareli marka başvurusunun, müvekkili firmaya ait “…” ibareli markalar ile görsel olarak ve bütünsel anlamda ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğu, başvuru markasının oluşturulmasında müvekkiline ait markalardan esinlenilmiş olmasının kuvvetle muhtemel olduğu, markalar arasında benzerliğin yaratılmış olduğu, her iki markayı farklı zamanda görecek olan tüketicilerin, markaları zihinlerinde ilişkilendireceği ve aynı işletme tarafından oluşturulmuş oldukları zannına kapılacakları, müvekkili şirket tarafından üretilip piyasaya sunulduğu bilinen, “…” ibareli markaların bugün … ve … gibi yaygın dağıtım ağı olan mağazalarda satışa sunulmakta olduğu ve çok sayıda tüketiciye ulaşmakta olduğu, “…” ibareli markanın, tanınmış marka kriterlerine sahip markalardan olduğu, müvekkili şirketin uzun yıllar sonunda “…” ibareli markası ile kendi mal ve hizmetini, diğer rakip mal ve hizmetlerden farklılaştırmış ve son derece yaygınlaştırmış olduğu, bugün piyasada önemli bir pazar payına sahip olduğu, müvekkili şirketin “…” ibareli markanın tanıtımı için uğraş vermiş olduğu, ciddi tutarlarda reklam ve tanıtım bütçesi ayırmış olduğu, bugün genel hedef kitledeki orta düzeydeki müşterilerce müvekkili şirkete ait olan “…” ibareli markanın; tüketiciye her türlü rekabet kaygısı dışında yüksek kalite sunan bir marka olarak bilinmekte, tanınmakta ve kabul edilmekte olduğu, …. sayılı kesinleşmiş kararında da müvekkiline ait “…” ibareli markaların ilgili sektörde belli bir bilinirliğinin bulunduğunun hüküm altına alınmış olduğu, …’nun, … ibareli marka dayanak alınarak, … sayılı … ibareli markaya yapılan itiraz sonucunda,… sayılı kararında, … ibareli markanın tanınmışlığını “… ayrıca mesnet markaların iyi bilinen markalardan olmasına rağmen…” şeklinde değerlendirmiş olduğu, dava konusu marka başvurusu tescil edildiği takdirde, müvekkiline ait “…” ibareli markanın ününden, ayırt ediciliğinden, reklam gücünden haksız olarak yarar elde edileceği, ayrıca, tanınmış markanın, üçüncü kişilerce kullanılması markanın tekliğini, ticari çekiciliğini ve satış gücünü zayıflatacağı, markayı sıradanlaştıracağı, …” ibareli marka tescil edilir ve tescil sonrası müvekkili şirkete ait “…” ibareli markanın üretmekte olduğu üründen daha düşük kalitede bir ürün üretecek olursa, müvekkili şirketin itibarına zarar verileceği, davalının herhangi bir gerekçesi olmadığı gibi, müvekkilinin tanınmış markasının benzerlerini kullanarak ve tüketicinin zihninde kalan algıdan faydalanarak piyasada yer etmeye çalıştığı, anılan başvurunun haksız rekabet hukukuna göre de iltibasa mahal vermekte olduğu ve TTK’nın haksız rekabete ilişkin hükümlerinin aradığı şartların da davaya konu marka başvurusu açısından gerçekleşmiş olduğu, başvuru sahibi tarafından başka bir ifade seçme olanağı sonsuzken, müvekkili şirkete ait marka ile görsel, işitsel ve sınıfsal olarak aynı denecek kadar benzer “…” ibaresinin tercih edilmek istenmesinin iltibas ve haksız rekabet şeklinde ortaya çıkan kötü niyetin bir göstergesi olduğu, … ’nin yerleşik içtihat haline gelen görüşüne göre de; tanınmış marka benzeri olarak yapılan başvuruların başlı başına kötü niyetli girişim olarak kabul edilmekte olduğu, o halde başvuru sahibinin somut olayda kötü niyetli olarak hareket ettiğinin aşikar olduğu, hususlarını beyan etmekte ve … sayılı kararının iptali ile dava konusu … sayılı “…” ibareli marka tescil başvurusunun tescil edilmiş veya yargılama sürecinde tescil edilirse hükümsüzlüğü ve sicilden terkinine ve markanın 3. kişilere devrinin önlenmesi amacıyla ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmektedir.
CEVAP:
Davalı … vekili 09/08/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu markaların, diğer davalı şahsa ait …. başvuru numaralı “…” ibareli marka ile davacı şirkete ait … numaralı “…” ibareli markalar olduğu, dava konusu markalardan başvuru markası ile davacı şirkete ait olan itiraza gerekçe olarak gösterilen markada ortak olan ibarenin “…” ibaresi olduğu, başvuru markasının ise “…” ibaresini haiz olduğu, markaların ibareleri arasındaki farklılığın öncelikle bu durumdan kaynaklanmakta olduğu, markaları oluşturan ibareler bütün olarak değerlendirildiğinde; markaların benzer markalar olmadıklarının görülmekte olduğu, davacı vekilinin iddialarının aksine; dava konusu markaların, kavramsal, işitsel ve görsel olarak ihtiva ettikleri unsurların tamamı ile birlikte bir bütün olarak değerlendirildiğinde, iltibasa neden olabilecek düzeyde benzer olmadıkları, dava konusu markalar arasında 6769 sayılı SMK’nun 6/1.maddesi anlamında karıştırılma ihtimali bulunmadığı, davacı tarafça …’ya sunulan itiraz dilekçesinde tanınmış markaya dayalı beyanlarını tevsik edici delil sunulmamış olduğu, 6769 sayılı SMK 6/5 maddesinde sayılan risklerin varlığını ispatlayacak bir delilin mevcut dosyaya sunulmamış olduğu, bu gerekçe ile davacının tanınmış markaya dayalı iddia ve taleplerinin de reddine karar verilmesi gerektiği, davacı vekilinin iddialarının aksine; başvurunun kötü niyetle yapıldığı yönündeki iddianın da somut delillerle ispatlanmadığı gibi, sadece markalar arasındaki benzerlik ve iltibas iddiasına dayandırıldığından ve markalar arasındaki benzerlik, diğer başkaca koşulların varlığı aranmaksızın, tek başına, kötü niyet iddiasının kabulü için bir kanıt teşkil etmediğinden davacı vekilinin bu yöndeki iddialarının da mesnetsiz olduğu, davacı vekilinin dava dilekçesinde, mahkemelerce verilen yargı kararlarını örnek göstererek, bu kararların bu yargılamaya dayanak olması gerektiğini belirtmişse de bu iddiasının da haksız ve mesnetsiz olduğu, her somut olayın, kendi özellikleri ve koşulları çerçevesinde “özgünlük derecesi, tasarımı, tescile konu mallar/hizmetlerin ve bu mal ve hizmetlerin tüketici grubunun özellikleri, markanın tescil kapsamındaki mal/hizmetler üzerindeki ayırt edici niteliği gibi unsurlar açısından” ayrı olarak değerlendirilmekte olduğu, bu değerlendirme sonucu karar verilmekte olduğu, bu bakımdan da davacının bu yöndeki iddialarının da reddinin gerekmekte olduğu hususlarını beyanla; davanın reddini talep etmektedir.
Davalı …, yasal süre içinde cevap dilekçesi ibraz etmediğinden 6100 sayılı HMK m.128 hükmü uyarınca dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmıştır.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği …sayılı … kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait …. sayılı “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalı şahsın kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı şahsa ait markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren … Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şahsın “…” ibaresinin 35 ve 38.sınıf hizmetlerde tescili amacıyla 07.09.2020 tarihinde gerçekleştirdiği …. sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.11.2020 tarih ve 360 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 08.01.2021 tarihinde … sayılı markayı mesnet göstererek SMK m.6/1, m.6/5 ve m.6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, yayıma yapılan itirazın …’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 27.09.2021 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren …. sayılı … kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 24.05.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 29.07.2022 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere;
Davaya konu marka başvurusu kapsamında 35. sınıfta 05. alt grupta yer alan “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için… (07, 08, 09, 11 ,14, 21, 28 Sınıfta yer alan mallar)… mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.) hizmetlerinin davacı şirkete ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet … sayılı markanın tescil kapsamındaki mallar ile İLİŞKİLİ/BENZER MAL ve HİZMETLER olduğu tespit edilmiştir. Şöyle ki, bu malların ve hizmetlerin niteliği, amacı ve yöntemi aynı olmamasına rağmen, birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olduklarından, hizmetlerin sunulduğu yer genellikle malların satışa sunulduğu yerle aynı olduğundan ve hedeflenen halk kesimi aynı olduğundan benzerlik söz konusudur.
Davaya konu marka kapsamında 35. sınıfta 05. alt grupta yer alan “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için… (07, 09, 11. Sınıfta yer alan mallar)… mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.) hizmetlerinin davacı şirkete ait hükümsüzlük iddiasına mesnet … sayılı markaların tescil kapsamındaki mallar ile İLİŞKİLİ/BENZER MAL ve HİZMETLER olduğu tespit edilmiştir.
35. Sınıfta yer alan hizmetlerin tüketici kitlesinin eğitim, yaş, uzmanlık bakımından çeşitlilik göstermesi, bir kısmının alım öncesinde araştırma ve karşılaştırma yapılma ihtiyacı duyulan bir kısmının ise anlık kararlarla alınabilen türde hizmetler olması, parasal değerlerinin farklılık göstermesi diğer bir ifadeyle hizmetlerin tüketici kitlesi, parasal değeri vb unsurlar bakımından geniş bir yelpazede olması nedeniyle hizmetin türüne göre ortalama tüketicinin göstereceği dikkat derecesinin düşük, orta veya yüksek olabileceği düşünülmektedir. Bununla birlikte özellikle davacı şirkete ait markaların tescilli ve kullanılmakta olduğu beyaz eşyalar, LED TV, tablet gibi elektronik ürünlerin perakendecilik hizmetleri dikkate alındığında bu ürünlerin parasal değeri daha yüksek olan ve nadiren satın alınan ürünler olduğundan, mevcut ve potansiyel alıcısının satın alma kararı vermeden önce araştırma ve karşılaştırma yapabilecek tüketiciler olduğundan özellikle bu tür malların perakendecilik hizmetleri bakımından tüketici kitlesinin dikkat düzeyinin yüksek olduğu düşünülmektedir
Dava konusu “…” ibareli marka, beyaz zemin üzerinde küçük düz kitap harfleriyle yazılmış “…” kelime unsurundan oluşmakta olup, herhangi bir şekil unsuru içermemektedir.
Davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, stilize yazı karakteri ile “…” ibarelerinden oluşmaktadır.
Taraf markaları “…” ibaresini ortak olarak içermekte olduğundan markaların benzer olduğu iddia edilmektedir. Ancak, davaya konu markada “…” ibaresi tek bir kelimeden oluşmakta ve bir bütün olarak esas unsur konumunda yer almakta olduğundan, söz konusu markayı parçalara bölmeden bir bütün olarak esas unsur bakımından inceleme yapılması gerekmektedir.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; görsel, işitsel ve kavramsal olarak ilgili tüketici kesimi nezdinde ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, dava konusu markanın ayırt edici unsurunun bir bütün halinde “…” ibaresinden oluştuğu, dava konusu markanın genel görünümü içinde “…” ibaresinin ayrı, bağımsız veya otonom oluşturacak bir şekilde dizayn edilmediği, başka bir deyişle; dava konusu markayı gören veya işiten ilgili tüketici kesiminin “…” ibaresini, markanın bütününden ayrı olarak algılamayacağı, markayı bir bütün halinde “…” şeklinde algılayacağı, davacı markalarının üç harften oluşan “…” ibarelerinden oluştuğu, davacı markalarının görece kısa kelime markaları olup, dava konusu markanın kısa bir marka olarak nitelendirilemeyeceği, belirtilen açıklamalara göre; daha önce davacıya ait “…” markalarını gören, işiten, bu markalı emtialardan yararlanan ilgili tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu “…” markasını, davacı markaları kapsamında yer alan emtialar ile benzer hizmetler üzerinde gördüğünde veya işittiğinde, bu markayı “… …” olarak değil, bir bütün halinde anlamı olmayan “…” şeklinde algılayacağı, bu algılayış neticesinde, söz konusu markayı, davacı markalarından farklı bir marka olarak algılayacağı gibi marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı da kurmayacağı, belirtilen nedenlerle dava konusu marka ile davacı markaları arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı şirkete ait “…” ibareli markanın tanınmış olduğu iddiasına ilişkin sunmuş olduğu deliller incelenmiştir. Davacı şirket tarafından sunulan dokümanlardan “…” ibareli markanın davaya konu markanın başvuru tarihi itibarıyla özellikle beyaz eşya ve LED TV gibi elektronik ürün sektöründe etkin ve yoğun olarak kullanıldığı, belirli düzeyde bir bilinirliği bulunduğu kanaatine varılmıştır. Ancak “…” ibareli markanın toplumun büyük bir kesimi tarafından herhangi bir mal veya hizmet üzerinde farklı kelime veya şekil unsurları ile birlikte görüldüğünde refleks halinde ilişkilendirebilecek düzeyde bir tanınmışlığı bulunmadığı düşünülmektedir. Diğer taraftan, dava konusu marka ile davacıya ait markalar arasında işaret benzerliği de bulunmadığından SMK m.6/5 hükmü koşulunun somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (….)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şahsın kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 99,20 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL başvurma harcı, 80,70 TL peşin harç, 11,50 TL vekalet harcı, 2.700,00 TL bilirkişi ücreti, 289,00 TL posta-tebligat ücreti olmak üzere toplam 3.161,90 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı …’in yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde …. Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.15/02/2023

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza