Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/26 E. 2023/148 K. 29.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/26 Esas – 2023/148
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/26 Esas
KARAR NO : 2023/148

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 21/01/2022
KARAR TARİHİ : 29/03/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 29/04/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 21/01/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin tescilli ve tanınmış … markalarının sahibi olduğunu, müvekkili markalarının yalnızca ülkemizde değil dünya çapında tanınır olduğunu, “…” markasının … sayısı ile de tanınmış markalar siciline kaydı olduğu gibi bu durumun mahkeme kararları ile de tespit edildiğini, müvekkilinin 350’yi aşkın markasının bulunduğunu, müvekkilinin … sayılı “…” markasının bulunduğunu, müvekkilinin bu markayı uzun yıllardır kullandığını, müvekkilinin bu markayı yoğun kullanım ile bilinir hale de getirdiğini, davalı yanın ise … sayılı “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, bu başvuruya yönelik itirazlarının Kurum tarafından da kabul edildiğini ve başvuru kapsamından 06. Sınıfta “metalden mamul kapılar ve pencereler, kepenkler, jaluziler, bunların kasaları ve aksamları. Madeni para kasaları.” emtialarının çıkartıldığı, kalan emtialar yönünden ise itirazlarının reddolunduğunu, halbuki kalan emtialar bakımından da taraf markalarının benzer olduklarını, ancak nihai kararda itirazlarının reddolunduğunu, taraf markaları arasında karıştırılma ihtimaline yol açacak düzeyde benzerlik olduğunu, müvekkilinin “…” markalarının … marka niteliğinde olduğunu, “…” ibaresini bu şekilde taşıyan ve ikincil nitelikte unsurlar ihtiva eden çok sayıda markası bulunduğunu, dava konusu markada “…” ibaresinin tanımlayıcı nitelikte bir kavram olması nedeniyle markanın asli unsurunun “…” olduğunu, müvekkili markasında da “…” ibaresinin … marka olması nedeniyle “…” kelimesinin esas unsur olarak kullanıldığını, dava konusu marka kapsamında kalan emtiaların da müvekkili markaları ile ilişkilendirilecek nitelikte olduğunu, dava konusu markanın 06. Sınıfı kapsadığını, müvekkili markalarının ise 06, 19 ve 20. Sınıf emtiaları kapsadığını, dava konusu markadaki “… ve pencere kolları, ispanyoletler” emtialarının göz ardı edilerek karar verildiğini, bu durumun çelişki yarattığını, dava konusu markadaki kalan malların da yine müvekkili markaları ile benzerlik taşıyacağını, bu malların, müvekkili markaları kapsamındaki mallardan ayrı bir işlevselliğinin bulunmadığını, taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olduğunu, davalının da müvekkili ile aynı sektörde faaliyet gösterdiğini, bu halde müvekkilinin “…” markası ile davalı yanın “… …” markasının aynı piyasada satışı halinde tüketicinin davalı ürünlerini de müvekkiline ait olduğunu düşünerek satın alabileceğini, müvekkilinin markalarının tanınmış nitelikte olduğunu, müvekkilinin gerçek hak sahibi olduğunu, davalı tarafça gerçekleştirilen başvurunun kötü niyetli olduğunu, iddia ederek … sayılı … kararının iptali ile dava konusu … sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğünü talep ettiği görülmektedir.
CEVAP:
Davalı … vekili 14/02/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Taraf markaları arasında “…” esas unsurunun benzerliğinden hareketle, düşük düzeyde işaret benzerliği bulunduğunu, karıştırılma ihtimali incelemesinde; işaret benzerliği ve mal/hizmet benzerliği arasında karşılıklı bir etkileşimin bulunması gerektiğinden hareketle, işaretler arasında yer alan düşük dereceli benzerliğin, mal/hizmetler arasında var olan yüksek dereceli benzerlik ile telafi edilebilecek olması sebebiyle, somut olayda taraf markaları arasındaki benzer emtiaların, iltibas tehlikesinin önlenebilmesi açısından başvuru markası kapsamından çıkartılmış olduğunu, davacı vekilinin, başvuru markası kapsamında kalan mallar açısından da ret kararı verilmesini talep etmekte olduğunu, ancak başvuru markası kapsamında kalan diğer malların ise davacıya ait benzer bulunan … sayılı marka kapsamında bulunmadıkları ve benzer olmadıklarının açık olduğunu, somut olayda ise davacı “…” markasının tanınmışlığını ispatlayamadığı gibi, davalı markasının davacı markalarının çıkarlarına zarar vermesi ve itibarından haksız yararlanmasının da mümkün olmadığını, bu nedenle davacı vekilinin tanınmışlık ile ilgili iddialarının da kabul edilebilir olmadığını, dava konusu marka başvurusu kötü niyet açısından irdelendiğinde, markanın yasada öngörülen amacına ve kendisinden beklenen iktisadi işlevlerine aykırı amaçlarla yapılmış bir tescil başvurusu olduğu yönünde yeterli kanaate ulaşılmamış olduğunu, davacının sunmuş olduğu delillerin; davalının marka ticareti yapmak, yedekleme veya şantaj yahut davacıyı engelleme, pazara girişini güçleştirmek veya davacıya zarar verme kastıyla hareket ettiğini kabule yeterli bulunmamış olup, davacı, davalının başvurusunun kötü niyetli bir başvuru olduğunu ispat edememiş olduğunu beyan ederek; “davanın reddine” karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili davaya cevap verme süresi sona erdikten sonra ibraz ettiği 28/09/2022 havale tarihli beyan dilekçesinde özetle; Davanın dayanaktan yoksun olduğunu, taraf markaları arasında hiçbir benzerlik bulunmadığını, “…” ibaresini içerir 2596 adet marka kaydı bulunduğunu, bunların 213 tanesinin 06.sınıfta olduğunu, müvekkilinin 2009 yılında “…” şeklinde tescil ettirdiği başka bir markasının daha mevcut olduğunu, “…” ibaresinin dekorasyon kelimesinin kısaltması olduğu, birçok dilde aynı şekilde kullanıldığını, davacı markasında ayırt edici unsurun “…” kelimesi olduğunu savunarak davanın reddini talep ettiği görülmektedir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın;
I-… Kararının İptali İstemi Bakımından; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … sayılı “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza mesnet marka arasında “Metalden hırdavatçı (nalburiye) eşyası: vidalar, çiviler, cıvatalar, somunlar, pimler, pullar, dağcılar için metal pitonlar, zincirler, metal mobilya bağlantıları ve tekerlekleri, sanayide kullanılan metal tekerlekler, … ve …, metalden makaralar.” emtiaları bakımından SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı,
II-Markanın Hükümsüzlüğü İstemi Bakımından; Davalı şahsa ait … sayılı marka başvurusunun tescil edilmiş olması halinde, bu marka ile davacıya ait hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında marka kapsamında yer alan tüm emtialar bakımından SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacının gerçek hak sahibi olup olmadığı, davacı markasının tanınmış olup olmadığı, davalı şahsın kötü niyetli olup olmadığı, davalı şahsa ait markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren … Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şahsın “…” ibareli, 06.sınıftaki emtiaların tescili amacıyla 22.05.2020 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.06.2020 tarih ve 350 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 07.08.2020 tarihinde … sayılı markayı mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1 hükmü kapsamında itirazda bulunduğu, “Metalden mamul kapılar ve pencereler, kepenkler, jaluziler, bunların kasaları ve aksamları; Madeni para kasaları; Metalden hırdavatçı (nalburiye) eşyası: vidalar, çiviler, cıvatalar, somunlar, pimler, pullar, dağcılar için metal pitonlar, zincirler, metal mobilya bağlantıları ve tekerlekleri, sanayide kullanılan metal tekerlekler, … ve …, metalden makaralar.” emtialarının başvurudan çıkartılmasını talep ettiği, yayına yapılan itirazın …’nca SMK m.6/1 hükmü kapsamında kısmen kabul edildiği, “Metalden mamul kapılar ve pencereler, kepenkler, jaluziler, bunların kasaları ve aksamları. Madeni para kasaları.” emtialarının başvurudan çıkarılmasına, tescil işlemlerinin kalan emtialar için devam ettirilmesine karar verildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 18.01.2021 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren …’nun … sayılı … kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 23.11.2021 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu yargılama safahati içinde tescil edilmemiştir.
İlk olarak belirtilmesi gerekir ki; dava konusu marka başvurusu tescil edilmediğinden markanın hükümsüzlüğü istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
… kararının iptali istemi bakımından ise aşağıdaki şekilde inceleme yapılmıştır:
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet marka, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi kök ve ek raporu ile tüm dosya kapsamına göre;
… ‘nun yerleşmiş uygulamasına göre (…) … kararının yerinde olup olmadığı, kararın alındığı tarihteki koşullara göre değerlendirilmelidir. (…) Eldeki talep de … kararının iptali istemini barındırdığından … karar tarihi olan 19.11.2021 tarihindeki marka işlem dosyasında mevcut maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak ve salt marka işlem dosyası ile sınırlı olarak … kararının iptali istemi değerlendirilmiştir.
Dava konusu marka başvurusu kapsamında 06.Sınıf kapsamında kalan ve davacı yanca işlem dosyasında itirazlar kapsamında sınırlandırılan emtialar, genel nitelikleri itibariyle metalden mamul hırdavat ürünlerine ilişkin olmakla birlikte bu ürünlerden “… ve …” emtialarının, doğrudan doğruya davacı yanın önceki tarihli tescilli markası kapsamında yer alan metal veya ahşap malzemeden mamul … ve pencereler ürünlerinin bütünleyici/tamamlayıcı nitelikteki parçaları olduğu, başka bir ifadeyle bir … ya da pencere ürününün nihai kullanımında … ya da pencere kolları, menteşeler, kilitler, anahtarlar ve anahtar taşıma halkaları gibi mamullerinin tamamının tek bir paket halinde tüketici tarafından aynı iktisadi kaynaktan satın alınarak, aynı ihtiyacı karşılayan, nihai ürünün bütünü doğrudan tamamlar nitelikteki mallar olduğu değerlendirilmektedir.
Bununla birlikte davacı yan “metalden hırdavatçı (nalburiye) eşyası: vidalar, çiviler, cıvatalar, somunlar, pimler, pullar, dağcılar için metal pitonlar, zincirler, metal mobilya bağlantıları ve tekerlekleri, sanayide kullanılan metal tekerlekler, metalden makaralar.” mallarının da önceki markası kapsamında özellikle 06. Sınıfta yer alan mallar ile doğrudan benzer, aynı satış noktalarında satışa konu edilen, aralarında yüksek düzeyli benzerlik ilişki bulunan, yan yana raflarda sunulan, aynı pazarda satılan ürünler olduğunu ileri sürmektedir. Öncelikle dava konusu markadaki “dağcılar için metal pitonlar” şeklindeki ürün grubunun, davacı markası kapsamında spesifik olarak sınırlandırılmış … – pencere ürünlerinin tamamından amaç, fayda, ihtiyaç ve hitap ettiği tüketici grubu ve hatta satış noktaları itibariyle dahi farklılaşan, dağcılık faaliyetlerinde kullanılan tırmanışa özgü ürünler olduğu tespit edilmiştir. Bu halde anılan emtia ile davacı markası kapsamındaki emtiaların yalnızca “metal” ürünler olmaları hasebiyle benzer görülmesi mümkün değildir.
Buna ilaveten; dava konusu markadaki “vidalar, çiviler, cıvatalar, somunlar, pimler, pullar, zincirler, metal mobilya bağlantıları ve tekerlekleri, sanayide kullanılan metal tekerlekler, metalden makaralar” gibi ürünler ise mobilya, …, pencere, makine, motorlu taşıtlar, araç – gereç, elektronik vb. şeklinde hemen her alanda kullanımı mümkün olan ara parçalar/üretim parçalarıdır. Bu anlamda nihai ürünlerin üretilmesinde kullanılan bu parçalar veya teçhizatlar ile nihai ürün arasında sırf nihai ürünün üretilmesi sırasında karşılaştırmaya konu parça ya da teçhizat kullanılıyor diye benzerlik vardır şeklinde mekanik bir değerlendirme yapılması mal/hizmet benzerliği anlamında doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Somut olayda da davacı yanın markası esasen (özellikle 06. Sınıfta) “… – pencere ve kasa” nihai ürünü ve bu ürünlerin ana unsurlarını (kol, jaluzi, panjur vs) oluşturan emtiaları kapsamaktadır. “vidalar, çiviler, cıvatalar, somunlar, pimler, pullar, zincirler, metal mobilya bağlantıları ve tekerlekleri, sanayide kullanılan metal tekerlekler, metalden makaralar” ürünleri ise sanayi ve endüstride üretim sürecindeki bağlantı elemanları ile taşıma işlevi için kullanılan bağlantı tekerleri olarak tanımlanabilen genel ürünlerdir. Söz gelimi bir “cıvata” ürünleri boru bağlantılarında, makine üretiminde kullanılırken, “metal makaralar” konveyör, vinç ve kren gibi taşıma ve kaldırma makinelerinde kullanılmakta, “metal tekerler” tekstil, mobilya, beyaz eşya gibi sektörlerde kullanılırken, “somunlar” makine, otomotiv, beyaz eşya, küçük ev aletleri, mobilya, gıda ve sağlık alanlarında farklı amaçlarla kullanıma konu edilebilmektedir. Dolayısıyla tüm bu ürünlerin pek çok sektörde üretilen ürünlerde kullanılan parçalar oldukları gözetildiğinde, nihai ürün ile bu ara parçaların tamamının benzer görülmesi isabetli bir yaklaşım olmayacaktır.
Başka bir ifadeyle; dava konusu markada genel olarak “… ve pencerelere” özgülenmiş şekilde mallar ve tüketici algısında ilk anda bir … ya da penceredeki kullanımı ile ilişkilendirilecek şekildeki sair mallar bakımından taraf markaları benzer görülürken, … ya da pencere ürünleri ile doğrudan tamamlayıcı olarak nitelendirilmeyen makara, tekerlek, mobilya bağlantı aparatları ve en genel nitelikteki hırdavat malzemeleri açısından, taraf markaları doğrudan benzer görülmemiştir. Bu ürünlerin salt genel olarak yapı market ya da hırdavat ürünleri dükkanında birlikte satışa konu edilebilir oluşu tek başına anılan ürünler arasında bağlantı kurulması için yeterli görülmemiştir.
Sonuç olarak; dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan “… ve ….” emtiaları bakımından, markalar arasında emtia benzerliği şartı gerçekleşmiştir.
Dava konusu “…” şeklindeki markanın tek kelime ve sekiz harften oluştuğu, ancak esasen “…” ve “…” ibarelerinin bağımsız ayırt edici karakterlerini korur nitelikte bir araya getirilmesi ile oluşturulmuş bir kelime olduğu, “…” sözcüğünün İngilizce karşılığı olan “…” ibaresinin kısaltması olarak ticaret hayatında (özellikle ev dekorasyonuna yönelik mobilya ve dekorasyon ürünleri açısından) kullanılan bir karşılığı bulunmakla birlikte hitap tüketicinin tamamı açısından, uyuşmazlık konusu emtialar da gözetildiğinde, ilk anda ve tereddütsüz bir biçimde bu anlamı ile algılanacak olduğu noktasında kesin bir kanaate varılmasının mümkün olmadığı, ikincil ibare konumundaki “…” kelimesinin ise benzerliği tespit olunan emtiaları tanımlayan bir kavram olduğu, dolayısıyla dava konusu markanın esasen ayırt edici unsurunun “…” sözcüğünün kendisi olduğu değerlendirilmektedir.
Davacı yanın önceki tarihli itiraza mesnet markası ise “…” şeklinde olup, markanın ön sesini oluşturan “…” ibaresinin dosya kapsamından da anlaşıldığı üzere davacı yanın …/… markası olduğu, başka bir ifadeyle; davacı yanın “…” ibaresini içerir çok sayıda markasının evvelden bu yana zaten tescilli olduğu, …/… markaların işaretin kaynak bildirme fonksiyonuna katkı yapan unsurlar oldukları kabul edilmekle birlikte genelde … marka ile birlikte ek bir unsurdan oluşan markalarda koruma altına alınmak istenilen unsurun “…” marka değil bu markanın yanına eklenen sözcük/şekil unsuru olduğu, bu bakımdan … markanın ve bu marka yanında yer alan işaretin, bütün içerisindeki konumu, ek unsurun ayırt edici olup olmadığı gibi unsurların her somut olayda ayrı ayrı ele alınarak değerlendirmede bulunulması gerektiği, zira kimi zaman … markaların bütün içerisindeki konumları veya nitelikleri nedeniyle arka planda kalıp benzerlik değerlendirmesinde ikincil önem gösterdiği, kimi zaman ise diğer tüm unsurlarla aynı öneme sahip oldukları, … markanın haricinde kalan unsurların asgari ayırt edici niteliğinin bulunması durumunda markada aslen korunmak istenilen ibarelerin … marka değil bu ek unsurlar olacağı aşikardır. Bu ek unsurlar, daha önceki tarihli bir markanın asıl unsurunu oluşturuyor veyahut asıl unsuru ile benzerlik gösteriyorlarsa, … marka tanınmış dahi olsa, tüketicinin karşılaştırılan işaretler arasında iktisadi – idari anlamda bir ilişki kurmasının kaçınılmaz olacağı kabul edilmektedir. Bu halde davacı yanın “…” markasında aslen koruma altına alınmak istenen ibarenin somut ayırt edici niteliği haiz “…” ibaresi olduğu tespit edilmiştir.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; dava konusu marka başvurusu kapsamında … kararı sonrasında kalan emtialardan “… ve …” emtialarının da davacı yanın önceki tarihli markası kapsamında yer alan birtakım emtialar ile yüksek düzeyli benzer olan ve tamamlayıcılık ilişkisi doğrudan bulunan emtialar oldukları, dava konusu markadaki tek ayırt edici unsurun “…” sözcüğü olduğu, bu ibarenin doğrudan davacı yan markasında da … marka dışında kalan tek ayırt edici unsur olduğu, “…” kelimesinin uyuşmazlığa konu 06. Sınıf emtialar bakımından ayırt edici vasfı bulunmayan ya da zayıf olarak algılanacak nitelikte bir ibare olmadığı, davaya konu markanın bütünsel algısı itibariyle davacı yanın önceki tarihli markasından işitsel ve kavramsal açıdan uzaklaşmasını sağlayacak hiçbir ek ve ayırt edici unsur taşımadığı, böylesi bir durumda ilgili tüketici grubunun bu iki işaretin iktisadi – idari kaynağı noktasında yanılgı yaşama ihtimalinin son derece yüksek olacağı, markaları birbirlerinden somut olarak uzaklaştıran veyahut “…” ibaresi üzerindeki algıyı geri plana iten bir kullanımın dava konusu markada mevcut olmayışından ötürü, taraf markaları arasında yukarıda gösterilen emtialar bakımından ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesinin bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davanın kısmen kabulü ile; “… ve ….” emtiaları bakımından … sayılı … kararının iptaline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; “… ve ….” emtiaları bakımından … sayılı … kararının İPTALİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
2-Dava konusu marka başvurusu tescil edilmediğinden hükümsüzlük istemi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,

3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 99,20 TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davanın kısmen reddolunması ve davalıların kendilerini vekil ile temsil ettirmeleri sebebiyle AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
6-Davanın kabul ret oranının takdiren 1/2 olarak kabulüne,
7-Karar ve ilam harcının davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması sebebi ile davacının peşin yatırdığı 80,70 TL peşin karar ve ilam harcının davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL başvurma harcı, 11,50 TL vekalet harcı, 2.000,00 TL bilirkişi ücreti, 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 306,00 TL posta ve tebligat masrafı olmak üzere toplam 2.443,62 TL yargılama giderinin 1/2’si olan 1.221,81 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, kalan 1.221,81 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
9-Davalı … tarafından yapılan 11,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin 1/2’si olan 5,75 TL’nin davacıdan alınarak davalı …’ye verilmesine, bakiye 5,75 TL yargılama giderinin davalı … üzerinde bırakılmasına,
10-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iade edilmesine,
Dair, Davacı vekilinin ve Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı şahıs vekilinin yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde … Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.29/03/2023

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza