Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/256 E. 2023/97 K. 03.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/256 Esas – 2023/97
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/256 Esas
KARAR NO : 2023/97

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 16/07/2022
KARAR TARİHİ : 03/03/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 03/04/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 16/07/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacının global düzeyde şeffaf kutu ambalaj üretimi ve ihracatı yapan, sektöründe “…” markası ile belli bir saygınlık ve bilinirliğe ulaşmış bir firma olduğunu, dava konusu edilen … sayılı “…” ibareli markanın, davacı adına 16. Sınıfa giren emtialar yönünden … sayılı marka tahtında zaten korunuyor olduğunu, hal bu iken, dava konusu edilen markanın ilanına davalı firmanın … sayılı markasına ve SMK m.6/1 hükmüne dayalı olarak dosyaladığı itirazın diğer davalı … tarafından 35. Sınıf altında 16. Sınıfa giren emtiaların satışı hizmetleri yönünden nihai olarak ve kısmen kabul edilmesinin haksız ve hukuka aykırı bir işlem olduğunu, zira taraf markalarının kapsamına farklı sınıflardaki mal ve hizmetlerin girdiğini, kaldı ki davacının önceki tarihlerde tescile bağlanmış olan … sayılı markasının tescili esnasında davalının, markanın kapsamında kalmış olan 16. Sınıftaki emtialar yönünden tesciline itiraz etmediğini ve aradan geçen 5 yıl içerisinde davacının markasının hükümsüzlüğünü de talep etmediğini, yani davalının sessiz kalma sebebiyle hak kaybına uğradığının kabul edilmesi gerektiğini, zaten karşılaştırılan markalarda ortak olan “…” ibaresinin markasal hüviyette ayırt ediciliğinin düşük olduğunu ve davacının markasında kullanılan “…” ibaresinin bileşke marka statüsünde olduğunu, nitekim … nezdinde farklı kişi ve kuruluşlar adına tescilli çok sayıda “…” ibareli markanın bulunduğunu, davacının 16. Sınıfa giren bir takım emtialarda tescilli … sayılı markasını şimdi de aynı emtiaların 35. Sınıf altında satışı hizmetleri yönünden tescil ettirmek istemesinin haklı bir talep olduğunu iddia ederek; … …’nın dava konusu edilen 01.06.2022 tarihli ve … sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili 25/07/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Taraf markalarının birbirleriyle karıştırılma ihtimali doğuracak derecede benzer olduğunu, bu nedenle davacının markasının kısmen reddedildiği hizmetlerin hitap ettiği ortalama tüketiciler açısından markaların aynı şirkete ait olduğu izleniminin uyanma ihtimalinin yüksek olduğunu, davacının müktesep hak iddiasına mesnet aldığı … sayılı markanın tescil tarihinin 06.08.2019 olduğunu, dava konusu edilen markanın başvuru tarihi olan 11.04.2020 tarihi itibariyle bu markanın uzun süredir kullanılıyor olması şartının sağlanmadığını ve bu markanın halihazırda hükümsüzlük davasına konu olabileceğini, bu nedenlerle davadaki tüm taleplerin reddinin gerektiğini savunmuştur.
Davalı … … A.Ş. vekili 05/09/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davalının kurulduğu 1997 yılından bu yana özellikle … standartlarında kendinden yapışkanlı etiket üretme hususunda ilgili sektörde tanınmış hale geldiğini, uyuşmazlık konusu olan “…” ibaresini ticaret unvanının ayırıcı unsuru olarak uzun yıllardır tanıtma vasıtası hüviyetinde kullandığını ve dahi kendi adına marka olarak da tescil ettirmiş olduğunu, davalının marka tescillerinin ve fiili kullanımlarının davacıdan daha eski tarihli olduğunu ve bu kullanımların uzun yıllardır aralıksız devam ettiğini, taraf markaları arasında karıştırılmaya sebebiyet verecek derecede bir benzerlik olduğu gibi bu markaların kapsadığı emtiaların da aynı olduğunu, dolayısıyla halk tarafından bu markaların karıştırılma ihtimalinin yüksek olduğunu, her ne kadar davacı markasında “…” ibaresi ek olarak kullanılıyor olsa da bu kelimenin markasal hüviyette ayırt ediciliğinin bulunmadığını, dolayısıyla dava konusu edilen markanın daha ziyade davalının seri markası izlenimi verdiğini, taraf markaları arasındaki yüksek benzerlik düzeyi ile markaların kapsadığı ürün ayniyeti nedeniyle tüketicilerin davacının markası ile davalının tanınmış markaları ve ürünlerini karıştıracağını, ayrıca davacının bu markanın tescili halinde davalının markasının itibarından haksız bir biçimde yararlanacağını ve markanın ayırt edici karakterine zarar vereceğini, davacının … sayılı markasının tescil tarihi itibariyle müktesep hak iddiasına mesnet alınamayacağını, bu nedenlerle davadaki taleplerin reddinin gerektiğini savunmuştur.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … kararının iptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının davalı şirketin itirazının kabulüne ilişkin kısmının hukuka uygun olup olmadığı, davacıya ait … sayılı “…” ibareli marka başvurusu ile redde mesnet … sayılı “…” ibareli marka arasında … kararında belirtilen hizmetler bakımından ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacının önceki tarihli markasından kaynaklı müktesep hakkının bulunup bulunmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka başvuru dosyası ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, özel veya teknik hususlara ilişkin olarak bilirkişi raporu aldırılmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren …. Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davacının 11.04.2020 tarihinde … sayılı “…” ibareli, 35.sınıfta bulunan bir kısım hizmetler için tescil başvurusunda bulunduğu, başvurunun …’nca 27.04.2020 tarih ve 347 sayılı …’nde yayınlandığı, söz konusu ilana karşı davalı şirketin 29.06.2020 tarihinde … sayılı markayı mesnet göstererek SMK m.6/1 ve m.6/6 hükümleri uyarınca itiraz ettiği, davacının bu itiraza karşı 16.10.2020 tarihinde karşı görüş dilekçesi ibraz ettiği, …’nın davalı şirketin itirazlarını reddettiği, bu karara karşı davalı şirketin 24.08.2021 tarihinde yeniden itiraz dilekçesi sunduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren …’nun … sayılı … kararı ile; İtirazın kısmen kabulüne ve başvurunun “SINIF 35: Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Kağıt, karton (mukavva); kağıt veya karton malzemeden mamul ambalajlama ve sarma malzemeleri, karton kutular; kağıttan yapılmış tek seferlik kullanıma mahsus ürünler (kırtasiye amaçlı ürünler hariç): kağıt havlular, tuvalet kağıtları, kağıt peçeteler. Plastik malzemeden mamul ambalajlama ve sarma malzemeleri. Matbaa ve ciltleme malzemeleri. Basılı yayınlar, basılı evrak: kitaplar, dergiler, gazeteler, faturalar, irsaliyeler, gelir makbuzları, takvimler, posterler, fotoğraflar, afişler, tablolar, çıkartmalar, pullar. Kırtasiye, büro, eğitim-öğretim, yazım, çizim, resim ve sanatçılar için malzemeler (mobilyalar ve cihazlar hariç): kırtasiye tipi kağıt ürünler, yapıştırıcılar, kalemler, silgiler, kırtasiye tipi bantlar, el işi için karton, yazı kağıtları, kopyalama kağıtları, yazarkasa kağıt ruloları, çizim aletleri, kara tahtalar, resim boyaları. Büro makineleri. Badana ve boya işleri için fırçalar ve rulolar. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” bakımından kısmen reddine karar verdiği, redde mesnet olarak SMK m.6/1 hükmüne dayandığı, bu kararın davacı marka vekiline 13.06.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, redde mesnet marka, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; davacının markasının kısmen reddedildiği 35. sınıftaki satış hizmetlerine konu edilen 16. sınıftaki emtialar, davalı şirketin redde mesnet markasının kapsamında büyük kısmı itibariyle birebir yer almaktadır veya bu emtiaların açıklaması/açılımı veya farklı bir biçimde tasviri niteliğindedir. Bir takım emtiaların toptan/perakende satış hizmetlerine konu olması durumunda, bu hizmetlerin aynı emtialar ile bağlantılı ve/veya benzer emtia sayılması gerektiği, doktrinde ve … içtihatlarında kabul edilmektedir. Zira; “Praktiker” kararında da belirtildiği üzere, “somut bir malı satmak için verilen bu hizmet tabiatıyla bu mal olmadan bir mana ifade etmeyecektir.” O halde; davacının markasını tescil ettirmek istediği 16. sınıfa giren emtiaların 35. sınıf altında elverişli bir şekilde görülmesi ve satın alınması için bir araya getirilmesi hizmetleri ile davalının redde mesnet markasının tescilli olduğu 16. sınıftaki emtiaların en azından benzer olduğu, bu mal ve hizmet çeşitlerinin yakın bağlantılı bulunduğu ve birbirini tamamladığı, benzer alıcı çevresine hitap ettiği, son kullanıcıları ve hedeflenen tüketici profillerinin aynı olduğu ve benzer markaları bu mal ve hizmetlerde gören tüketicilerin markalar arasında veya marka sahibi işletmeler arasında bir bağlantı kurmasının mümkün olduğu söylenebilecektir.
Gerek dava konusu marka başvurusu, gerekse redde mesnet marka; renk ve şekil unsurlarından yoksun birer kelime markasıdır. Davacının markasında “…” ibaresi, düz yazım karakterindeki siyah renkli küçük harflerle birleşik olarak yazılmıştır. Davalının markasında ise “…” ibaresi, karakteristik bir yazı stilinde, siyah renkli harflerle baş harfi büyük olarak yazılmıştır. Öncelikle; her ne kadar tarafların markalarında kullanılmış olan yazım stilleri birbirlerinden farklı ise de, işaretlerin her ikisinin de birer kelime markası olma hüviyetleri itibariyle görsel açıdan yakınlaştığı, yazım stilindeki farklılıkların bu yakınlaşmayı/kelime markası algısını değiştirecek baskınlıkta bir özellik olmadığı değerlendirilmektedir.
Taraf markalarında ortak olarak geçen “…” ibaresinin markasal hüviyette ayırt ediciliği irdelendiğinde, …’de “kendi kuralları çerçevesinde sürekli gelişen, değişen canlı ve cansız varlıkların hepsi, tabiat, natür” yerleşik anlamını haiz bu ibarenin, bir cins isim olması itibariyle markasal hüviyette soyut ayırt ediciliğinin düşük olduğu ileri sürülebilecek ise de, somut uyuşmazlık için önem arz eden 35. ve dahi 16. sınıftaki emtiaların, kelimenin bu yerleşik anlamı ile doğrudan bağlantısı olmayan mal ve hizmetler olduğu fiili gerçeği gözetildiğinde, bu kelimenin bahsi geçen emtialar yönünden, somut ayırt ediciliği haiz olduğu değerlendirilmektedir.
Davacının markasında uyuşmazlık konusu olan “…” ibaresiyle birleşik olarak kullanılmış “…” ibaresi, …’de “paket, ambalaj” anlamlarına gelen bir cins isim olduğundan, bu anlamları itibariyle, bilhassa kağıt, kırtasiye, ambalaj, paketleme ile ilintili mal ve hizmetler yönünden markasal hüviyette somut ayırt ediciliğinin düşük olduğu değerlendirildiğinden, dava konusu edilen markada, yazım özellikleri/birleşik yazılmış olması itibariyle bütünleşik olarak algılanan “…” ibaresinde, markanın kapsamına alınmak istenilen emtialar yönünden esas ayırt ediciliği haiz olan ibarenin “…” kelimesi olduğu değerlendirilmiştir. Zaten; ortalama bir tüketici, dilbilgisi kurallarından kaynaklı olarak markaların başlangıç seslerini oluşturan ibarelere normal şartlarda daha fazla dikkat etmekte olup, tüketiciler markaların başlangıçlarında yer alan ilk unsurlara, soldan sağa okuma alışkanlığı nedeniyle, daha fazla odaklanmaktadırlar.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; dava konusu marka başvurusundan çıkartılan ve eldeki davaya konu olan hizmetler ile redde mesnet marka kapsamında yer alan emtiaların benzer oldukları, gerek başvuru markasının, gerekse redde mesnet markanın esaslı unsurunun müşterek olarak “…” sözcüğünden oluştuğu, başvuru markasında yer alan “…” ibaresinin; gerek “…” sözcüğünden sonra gelmesi, gerekse davaya konu emtialar bakımından somut ayırt ediciliğinin düşük olması dikkate alındığında, başvuru markasını, redde mesnet markadan yeter derecede ayırt edici hale getirdiğinin söylenemeyeceği, yine, redde mesnet markanın stilize yazım karakteri ile oluşturulmuş olmasının da, markalar arasındaki görsel, işitsel ve kavramsal benzerliği bertaraf etmeye yeter derecede ayırt ediciliğinin bulunmadığı, buna göre; daha önce redde mesnet markayı gören, işiten, bu markalı 16.sınıfta yer alan emtialardan faydalanan ilgili tüketici kesiminin, daha sonra başvuru markasını, davaya konu hizmetler üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, bu hizmetlerden faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içerisinde, bu markayı redde mesnet marka ile ilişkilendirebileceği, her iki markanın da aynı ticari kökenden geldiği hususunda yanılsamaya düşerek tüketim tercihinde bulunabileceği, bir kısım tüketici kesiminin markaların farklı ticari kökenlerden geldiğini ayırt etmesi ihtimalinde dahi bu kez marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı bulunduğu yönünde yanılsamaya düşebileceği, dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Davacı yan, önceki tarihli markasından kaynaklı olarak iş bu davaya konu marka başvurusu bakımından müktesep hak iddiasında bulunduğundan, bu husus aşağıdaki şekilde incelenmiştir:
… sayılı “…” kararında kazanılmış hak teşkil eden önceki markaların tespiti yönünden bazı kıstaslar getirmiştir.
… Sayılı kararına göre; Bir işletme tarafından uzunca süredir kullanılan markanın asli unsuru muhafaza edilerek ve markanın bu işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle, önceki markanın kapsadığı ürünlerin veya bir ürün çeşidinin tüketiciye yenilenmiş bir marka imajı ile sunulması ve bu yolla marka sahibi işletmenin piyasaya arz ettiği ürünlerinin de işletmesel köken olarak öncekilerle bağlantılı olduğu mesajını veren yeni markalar yaratmak amacıyla önceki markada yer alan asıl unsurun yanına başkaca asli ve/veya tali unsurlar ekleyerek oluşturduğu markaların seri marka olarak kabulü olanaklıdır. Bu tür markalar niteliği itibariyle 556 sayılı KHK’nın 55. maddesinde tanımlanan ortak markalara benzemekle birlikte; seri markalar, ortak markalarda mevcut olan bir grupta yer alan işletmelerin mal veya hizmetlerini diğer işletmelerden ayırt edilmesi fonksiyonu, teknik yönetmelik gibi özelliklere sahip olması gerekmeyen ve esasen ortak asli unsuru taşımakla birlikte her biri diğerinden bağımsız nitelikteki ticaret ve hizmet markalarıdır.
Bu karar içeriğinden de anlaşılabileceği üzere müktesep hakkın kabulü üç koşula bağlanmıştır. Bunlar:
• müktesep hak iddia edilen marka ile davaya konu markadaki asli unsurların muhafaza edilmiş olması ve eski markaya karşı hükümsüzlük davası açılacak sürenin dolmuş olması ve bu markanın çekişmesiz şekilde kullanılması,
• markalar arasında işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yaratılan izlenimin korunması,
• dava konusu markada, müktesep hak iddia edilen markaya nazaran kapsamın genişletilmemiş olması.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder. Hemen belirtmek gerekir ki; yukarıdaki şartlar sağlansa bile, sonraki tarihli marka başvurusu, itiraza mesnet markaya yakınlaşma ve bu yolla haksız yararlanma tehlikesi oluşturmamalıdır. Burada irdelenmesi gereken husus; marka olarak seçilen işaretin önceki tarihli kök seri markaların yenilenmesi suretiyle mi oluşturulduğu, yoksa itiraza mesnet markalar ile yakınlaşarak onunla iltibas tehlikesi doğurma tehlikesi oluşturacak şekilde mi mizanpajının yapıldığıdır. Daha ilk bakışta başvurunun kök markanın değil de, itiraza mesnet markanın yeni düzenlenmiş bir versiyonu olduğu yönünde ortalama tüketici nezdinde izlenim doğuyorsa, önceki kök markalardan kaynaklı müktesep hak şartlarının doğduğundan söz edilemez. Bu itibarla seri marka olarak tescili talep edilen işaret, kök markadan esaslı farklılıklar göstermemeli ve seri marka seçilirken itiraza mesnet markaya yakınlaşacak font, renk, mizanpaj değişikliklerinden kaçınılmalıdır. (…)
Müktesep hak iddiası bakımından hemen belirtmek gerekir ki; önceki tarihli markanın çekişme konusu olmaktan çıkması hali tek başına müktesep hak şartlarının doğumunu sağlamaz. Önceki tarihli markanın başvuruya konu emtialar bakımından aynı zamanda fiili olarak kullanıldığının da ispatlanması gerekir. Zira, müktesep hak müessesesinin kabul edilmesinin amacı, önceki tarihli markanın uzunca süredir kullanımı nedeniyle ilgili tüketici kesiminde oluşan imajın, sonraki tarihli marka başvurusuna sirayet etmesini sağlamaktır. Bu nedenledir ki, fiilen kullanılmayan önceki tarihli markanın ilgili tüketici kesiminde bir imaj duygusu oluşturduğundan söz edilemez. Olmayan imajın yenilenen yeni bir marka başvurusuna aktarımı da dolayısıyla söz konusu olamaz. Müktesep hak şartları bakımından yukarıda ifade ettiğimiz görüşü destekler nitelikte, … sayılı kararında, önceki markanın fiilen kullanılmasını, müktesep hakkın doğumu bakımından gerekli görmüştür.

Somut olayda yapılan incelemede; davacının müktesep hak iddiasına mesnet gösterdiği … sayılı markası incelendiğinde; bu markanın tescil tarihi olan 06.09.2019 tarihi ile dava konusu edilen markanın başvuru tarihi olan 11.04.2020 tarihi arasında yaklaşık olarak sadece yedi ay geçtiği görüldüğünden, davacının … sayılı markasının “tescilli olarak uzun süredir kullanıldığı”ndan bahsedilemeyeceği, bu markanın potansiyel olarak hükümsüzlük tehdidi altında bulunduğu anlaşıldığından; daha detaylı bir inceleme yapılmasına gerek kalmaksızın, söz konusu markanın iş bu dava konusu marka başvurusu bakımından müktesep hak iddiasına mesnet olamayacağı kanaatine varılmıştır. Bu nedenle davacı yanın müktesep hak iddiası yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 99,20 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 11,50 TL vekalet harcı, 2.600,00 TL bilirkişi ücreti, 309,50 TL posta-tebligat masrafı olmak üzere toplam 3.082,40 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … … A.Ş. tarafından yapılan 11,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … … A.Ş.’ye verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde … Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.03/03/2023

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza