Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/251 E. 2023/95 K. 01.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/249 Esas – 2023/142
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/249 Esas
KARAR NO : 2023/142

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 07/07/2022
KARAR TARİHİ : 24/03/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 28/03/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 07/07/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalı tarafından … başvuru numaralı “… …” ibareli marka için 41 ve 43. sınıflarda tescil başvurusunda bulunulduğunu, markanın yayımına müvekkili şirkete ait “…” ibareli markalar mesnet gösterilerek SMK 6/1 maddesi uyarınca itiraz edildiğini, itirazın … tarafından kısmen reddedildiğini, müvekkili şirket tarafından yayıma itirazın yeniden incelenmesi talebinde bulunulduğunu, ikinci itirazın … …’nın … sayılı kararı ile reddedildiğini, müvekkili şirketin “…” ibaresini içeren tescilli markaları bulunduğunu, müvekkili şirkete ait “…” markasının tanınmış marka statüsünde olduğunu, müvekkili şirket markasının 30, 32, 33 ve 35. sınıflarda tescilli olduğunu, markanın su ve maden suyu üretiminde kullanıldığını, davalıya ait markanın 41 ve 43. sınıflarda tescil edildiğini, davalı tarafça 41 ve 43. sınıfta tescil yapılırken 30, 32, 33 ve 35. sınıfların da 41 ve 43. sınıf içerisinde kodlanmak suretiyle tescil edildiğini, davalı şahsın markayı kullanmak suretiyle su ve maden suyu vb. üretip piyasaya sürebileceğini, bu durumda markanın müvekkili şirkete ait tescilli marka ile iltibasa yol açabileceğini, dava konusu markaya eklenen “…” ibaresi ile ayırt edicilik sağlanmadığını, davalı markasında yer alan baskın ibarenin “…” ibaresi olduğunu, “…” ibaresinin tali nitelikli olduğunu, markalar arasındaki görsel ve işitsel benzerliklerin ortalama tüketicilerin markaları ayırt etmelerini engelleyecek ölçüde olduğunu beyanla; … …’nın … sayılı kararının iptaline ve … sayılı markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili 05/08/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacının kendi ile özleştirdiği marka isminin “…” ibaresi olduğunu, ortalama bilgi düzeyine sahip her bireyin “…” ismi ile karşılaştığında aklına … tabiat parkı içinde bulunan set gölünün geleceğini, davacının müvekkili marka başvurusuna itirazının kötü niyetli olduğunu, içinde “…” ibaresi bulunan birçok marka bulunduğunu ve haksız rekabet ortamı yaratmadığını, “…” ibaresinin bir coğrafi isim olduğunu, müvekkilinin bu bölgede otel işletmeciliği yapacağını, bu sebeple “… … …” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, markalar arasında ürün benzerliğine yol açabilecek hiçbir unsur bulunmadığını, “…” ibaresinin “…” anlamına geldiğini, ortalama bilgi birikimine sahip her kişinin … ile su markasını ayırt edebileceğini, markalar üzerinde ayırt ediciliği sağlayan özgün grafik ve figürlerin bulunmasının markalar arasında karıştırılma ihtimalini ortadan kaldırdığını, müvekkili ile davacının hizmet verdiği kitle ve sektörün birbirinden tamamen bağımsız ve farklı olduğunu, müvekkili markasında yer alan “…” ibaresinin bir su markasında kullanılması ihtimalinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili 08/08/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafından …’ya itirazda bulunulmadığını, dava konusu marka ile davacı markalarının ortalama tüketici nezdinde karıştırılacak derecede benzer olmadıklarını, “…” kelimesinin ülkemizde bulunan turistik bir göl adı olduğunu, ibarenin herkesçe kullanılabilecek ve kimsenin tekeline verilemeyecek ibarelerden olduğunu, “…” ibaresinin ayırt ediciliği zayıf olduğunu ve zayıf marka konumunda olduğunu, davalı markasında “…” ibaresinin yanına eklenen “…” ibaresinin başvuru markasını davacı markalarından farklılaştırdığını, taraf markaları arasında iltibas tehlikesi bulunmadığını, taraf markaları kapsamında yer alan mal ve hizmetlerin farklı olduğunu, … kararının usul ve hukuka uygun olduğunu beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın;
I-… Kararının İptali İstemi Bakımından; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının davacının aleyhine olan kısmının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … sayılı “…+… … “…”” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait … sayılı marka arasında “43.SINIF: Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri. Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri.” hizmetleri bakımından ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı,
II-Markanın Hükümsüzlüğü İstemi Bakımından; Davalı şahsa ait … sayılı “…” ibareli marka ile davacıya ait hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, dava konusu markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren … Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şahsın “….”” ibaresinin 41. ve 43. Sınıf hizmetlerde tescili amacıyla 31.08.2020 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.11.2020 tarih ve 361 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 24.12.2020 tarihinde …. sayılı markalarını mesnet göstererek SMK m.6/1 hükmü kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şahsın 16.02.2021 tarihli itiraza karşı görüş ibraz ettiği, dilekçesinde … sayılı markaya ilişkin kullanmama def’i ileri sürdüğü, davacı yanın 22.04.2021 tarihli marka kullanım ispatı sunduğu, yayıma yapılan itirazın …’nca incelenmesi sonucunda “43.SINIF: Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri. Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri. 43. SINIF: Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri.” nin çıkarılmasına, tescil işlemlerinin hizmetler için devam ettirilmesine karar verildiği, redde mesnet olarak SMK m.6/1 hükmü uyarınca … sayılı markanın gösterildiği, ayrıca dava dışı şirkete ait itirazın da SMK m.6/1 hükmü uyarınca kabulüne karar verildiği, redde mesnet olarak … sayılı markanın gösterildiği, bu karara karşı davalı şahıs tarafından 13.09.2021 tarihinde itirazda bulunulduğu, yapılan itirazı değerlendiren … …’nun … sayılı … kararı ile başvuru sahibi adına yapılan itirazın kabulüne karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 10.05.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 28.06.2022 tarihinde tescil edilmiştir.
I-… Kararının İptali İstemi Bakımından Yapılan Değerlendirme:
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, redde mesnet marka ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu … sayılı marka başvurusundan … kararı ile çıkartılan, ancak davalı şahsın itirazı üzerine tesis edilen … sayılı … kararı ile başvuru kapsamına tekrar alınan “43.SINIF: Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri. Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri.”, redde mesnet … sayılı marka kapsamında yer alan “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri. Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri.” ile aynı, aynı tür veya benzerdir. Zira bunlar benzer tüketici kesimine hitap ederler, benzer ihtiyaçları giderirler, benzer yerlerde tüketiciye arz edilirler, aralarında rekabet veya birbiri yerine ikame imkânı bulunur. bazıları arasında birbirini tamamlayıcı ilişki bulunur.
Dava konusu marka başvurusu incelendiğinde; … ve kelime unsurlarından oluştuğu, iç içe geçmiş tamamlanmayan dairesel figürlerin ortasında yön okları ile oluşturulmuş ağaç figürüne yer verildiği, bu … unsurunun altında “… …” ibaresinin stilize bir yazım tarzı ile oluşturulduğu, bu ibarenin altında nispeten küçük punto ile “…” ibaresine yer verildiği, söz konusu ibarenin davaya konu hizmetler bakımından somut ayırt ediciliğinin bulunmadığı, markanın genel görünümü dikkate alındığında; “…” ibaresinin ön planda olduğu tespit edilmiştir.
Redde mesnet marka incelendiğinde; beyaz ve gri renklerden oluşan çembersel bir figür içerisinde kırmızı renk ile “…” ibaresine yer verildiği, bu ibarenin altında nispeten küçük punto ile “…” ibaresine yer verildiği, “…” anlamına gelen söz konusu ibarenin davaya konu hizmetler bakımından somut ayırt ediciliğinin bulunmadığı, markanın genel görünümü dikkate alındığında; “…” ibaresinin ön planda olduğu tespit edilmiştir.
…. sayılı kararında, “… ülkemizdeki şehir, bölge veya maruf mahal isimlerinin tek bir sözcük olarak bir kişi lehine marka olarak tesciline olanak tanımak, bu isimlerin artık başkaları tarafından markalarında kullanılamayacağı sonucunu ortaya çıkaracaktır. Örnek verilmek gerekirse …, …. veya… veya dava konusu olayda olduğu gibi …’un maruf bir ilçesinin adı olan sadece “…” sözcüğünün bir kişi adına marka olarak tescil edilmesi halinde, bu sözcük artık bir kişinin tekelinde kalacak ve bu şekilde bir kamu adı başkaları tarafından markalarında kullanılamayacaktır. Zira, yerleşen uygulamaya göre, bu isim, markanın “kök” sözcüğü olacak ve iltibas iddiası ile diğer marka başvurularının önlenmesine neden teşkil edecektir. 556 sayılı KHK’nın genel amacı dikkate alındığında böyle bir imtiyazın kimseye tanınmaması gerekir. Bu şekildeki şehir, ilçe veya maruf yerleşim yerlerinin isimlerini teşkil eden sözcükler hangi ürünün markası olarak kullanılacak ise, onunla birlikte tesciline imkan verilmesinin anılan yasal düzenlemenin amacına daha uygun olduğu görüşünün benimsenmesi de bu şekilde böyle bir markayı kullanmak isteyenlerin menfaat dengelerinin korunması bakımından da uygun olduğu sonucuna varılmıştır. Bu ilkeye göre, örneğin “…” ve “…” adları coğrafi işaretlerle karışmaya meydan vermeyecek şekilde, “… …”, “… …”, “…” gibi kullanılacağı mamul veya hizmetin nevi ile birlikte ancak işaret olarak kullanılabilecek ve bunun sonucu marka olarak tescili mümkün olabilecektir.” denilmiştir.
O halde coğrafi yer adlarının, coğrafi işaret anlamını taşımamak kaydıyla, yanlarına ilave yapılması suretiyle marka olarak tescilinin mümkün olduğunun kabulü gerekir. Nitekim …. sayılı ilamında da, aynı ilkeler tekrar edilmiş ve kötü niyetli yapılmadığı sürece başkalarının da aynı coğrafi yer adını farklı bir takım eklerle marka olarak tescil ettirmesinin mümkün olduğu kabul edilmiştir.
Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; markalarda müşterek olarak bulunan “…” sözcüğü; …’nun 34 kilometre güneybatısında … Dağları üzerinde oluşmuş bir krater ve birikinti gölünün adıdır. …, hem günübirlik gezip görmek hem de konaklamak amacıyla tercih edilen çok popüler bir tatil merkezidir(Ayrıntılı bilgi için bkz;….). Buna göre; davacıya ait marka başvurusunda “…” ibaresine yer verilse de, tek başına “…” kelimesinden kaynaklı olarak davacıya üçüncü kişileri bu maruf mahal ismini kullanmaktan men yetkisi vermek yukarıda yer verilen açıklamalara ve içtihatlara uygun düşmeyecektir. O halde, davacıya ait redde mesnet marka karşısında, davalı şahsın “…+… … “…”” ibareli marka başvurusunun tescili mümkündür. Zira davalı şahıs, redde mesnet markada da kullanılan “…” ibareli yer adını farklı bir ekle (… unsuru ve ahşap sayfiye evi, küçük köşk, bungalov gibi anlamlara gelen … ibaresi ile birlikte) marka olarak tescil ettirmek istemekte olup, yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde söz konusu başvurunun tesciline engel bir durum bulunmamaktadır. Dolayısıyla dava konusu marka başvurusu ile redde mesnet marka arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varıldığından, tesis edilen … kararının davacının aleyhine olan kısmının hukuka uygun olduğu tespit edilmiş ve … kararının davacının aleyhine olan kısmının iptaline ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
II-Markanın Hükümsüzlüğü İstemi Bakımından Yapılan Değerlendirme:
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu marka; 41. ve 43. Sınıflarda tescillidir. Davacıya ait markalar ise; 29, 30, 32, 33, 35, 43. Sınıfta yer alan mal ve hizmetler bakımından tescillidir. Taraf markalarında yer alan 43. Sınıf hizmetler, aynı/aynı tür hizmetlerdir. Bu hizmetler, bilirkişi raporunda yer verilen tabloda kırmızı renk ile gösterilmiştir. Öte yandan, dava konusu marka kapsamında yer alan “41. Sınıf: Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri.”nin, davacıya ait markada yer alan “35. Sınıf: Ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri.” hizmetleri ile ilişkilendirilebilir nitelikte olduğu kanaatine varılmıştır. Ticari sergi ve fuarlar bir iletişim aracı olarak görülmekte ve işletmeler tarafından çeşitli amaçlarla (müşteri ilişkilerini geliştirmek, satış yapmak, bilgi toplamak vb.) kullanılmaktadır. Öte yandan sempozyum, konferans, kongre ve seminerler de genellikle eğitim ve bilimsel amaçlı yapılan toplantılardır. Her ne kadar ilk gruptakiler ticari, ikinci gruptakiler ise bilimsel amaçla yapılan organizasyonlar gibi gözükse de günümüzde bu iki tür organizasyon aynı çatı altında, birlikte de sıklıkla gerçekleştirilmektedir. Günümüzde bilimsel amaçlı bir kongrede kongreyi düzenleyen şirketin kongrede kitap standıyla katılımcılara hitap etmesi oldukça yaygın hale gelmiştir. Öte yandan bir kitap fuarında da konusunda uzman kişi/kişilerin yaptığı konuşmalar, toplantılar, çağrılı olarak bir araya gelişler mümkün olabilmektedir. Belirtilen nedenlerle; söz konusu hizmetler arasında ayniyet bulunmamakla birlikte benzerlik ilişkisi mevcuttur.
Ayrıca, dava konusu marka kapsamında yer alan “41. Sınıf: Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil).” ile davacıya ait marka kapsamında yer alan “43.SINIF: Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri. Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri.” arasında da benzerlik bulunmaktadır. …. sayılı emsal kararında belirtildiği üzere; 43. sınıfta “Yiyecek içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri (gündüz bakımı (kreş) hizmetleri dahil)” hizmetleri, özellikle geçici konaklama hizmetlerinin günümüzdeki kompleks yapısı, uygulamada geçici konaklama hizmetleri ile birlikte sunulan hizmetler bir bütün olarak değerlendirildiğinde, dava konusu markada yer alan “41. Sınıf: Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil).” ile benzerlik oluşturacaktır. 41. Sınıfta yer alan bu hizmetlerin, geçici konaklama hizmetleri kapsamında verilen hizmetler oldukları, söz gelimi geçici konaklama hizmetinden yararlanmak isteyen bir tüketicinin öncelikle buna ilişkin rezervasyon hizmetinden faydalanacağı, yine düğün salonu ile konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetlerinin de otel konsepti ile işletilen geçici konaklama tesisleri bünyesinde verilebildiği, dolayısıyla dava konusu marka kapsamında yer alan ve yukarıda belirtilen 41. sınıf hizmetler ile yine davacıya ait … sayılı marka kapsamında yer alan 43. sınıftaki hizmetler arasında benzerlik bulunduğu değerlendirilmiştir.
Dava konusu marka kapsamında yer alan 41. sınıf: “Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri. Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri. Fotoğrafçılık hizmetleri. Tercüme hizmetleri.” ise, davacıya ait markalar kapsamında yer alan ve genel olarak gıda sektörüne ilişkin ürünleri kapsayan 29, 30, 32, 33. Sınıflar ile bu ürünlerin perakendeciliği hizmetlerini içeren 35. Sınıf hizmetler ile aynı/aynı tür ve/veya benzer/ilişkili değildir.
Sonuç olarak; dava konusu marka kapsamında yer alan “41. Sınıf: Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil). 43. Sınıf: Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri. Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri.” bakımından, taraf markaları arasında “emtiaların aynı ve/veya benzer olması” şartının sağlandığı kanaatine varılmıştır.
Dava konusu marka başvurusunun tasviri, yukarıda … kararının iptali istemi bakımından yapılan değerlendirmede detaylandırılmıştır.
Davacıya ait hükümsüzlüğe mesnet markalar incelendiğinde ise; dava konusu marka kapsamında yer alan hizmetler ile aynı ya da benzer hizmetler içeren davacı markalarının; “… +…” ibarelerinden oluştuğu tespit edilmiştir.
Yukarıda … kararının iptali istemi bakımından yapılan değerlendirmede izah edildiği üzere; markalarda müşterek olarak bulunan “…” sözcüğü; …’nun 34 kilometre güneybatısında … Dağları üzerinde oluşmuş bir krater ve birikinti gölünün adıdır. …, hem günübirlik gezip görmek hem de konaklamak amacıyla tercih edilen çok popüler bir tatil merkezidir(Ayrıntılı bilgi için bkz; …). Buna göre; davacıya ait marka başvurusunda “…” ibaresine yer verilse de, tek başına “…” kelimesinden kaynaklı olarak davacıya üçüncü kişileri bu maruf mahal ismini kullanmaktan men yetkisi vermek yukarıda yer verilen açıklamalara ve içtihatlara uygun düşmeyecektir. O halde, davacıya ait hükümsüzlüğe mesnet markalar karşısında, davalı şahsın “…”” ibareli marka başvurusunun tescili mümkündür. Zira davalı şahıs, mesnet markalarda da kullanılan “…” ibareli yer adını farklı bir ekle (… unsuru ve ahşap sayfiye evi, küçük köşk, bungalov gibi anlamlara gelen … ibaresi ile birlikte) marka olarak tescil ettirmek istemekte olup, yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde söz konusu başvurunun tesciline engel bir durum bulunmamaktadır. Dolayısıyla dava konusu marka başvurusu ile hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı tarafça gerekçe gösterilen markalarının tanınmışlığın ispatına yönelik …’de gerçekleşen tanıtım faaliyetlerine ilişkin dosyaya herhangi bir belge, ilan, reklam harcaması, haber, dergi vb. tanıtım malzemesi sunulmadığı, yayıma itiraz aşamasında markanın kullanıldığını gösterir bir kısım belge dosyaya ibraz edilmişse de, bu belgelerin tanınmışlığa ilişkin olmadığı, dolayısıyla tanınmışlığın değerlendirilebileceği herhangi bir belgenin dosya kapsamında bulunmadığı, iddia edilen tanınmışlığın ispatlanamadığı kanaatine varılmıştır.
Sonuç olarak; dava konusu markanın hükümsüzlüğü koşullarının oluşmadığı kanaatine varılmış, hükümsüzlük isteminin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 99,20 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL başvurma harcı, 80,70 TL peşin harç, 48,60 TL vekalet harcı, 2.000,00 TL bilirkişi ücreti, 163,50 TL posta-tebligat masrafı olmak üzere toplam 2.373,50 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … tarafından yapılan 23,00 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, davacı vekili, davalı kurum vekili, davalı … vekilinin yüzüne karşı HMK m. 341 hükmü gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde … Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk Dairesi nezdinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.24/03/2023

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza