Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/237 Esas – 2023/376
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/237 Esas
KARAR NO : 2023/376
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 30/06/2022
KARAR TARİHİ : 19/07/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/08/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 30/06/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin yaklaşık 4000 çalışanı ve 35 yıllık deneyimiyle …’de elektronik haberleşme sistemlerine geçişte öncü olmuş, …’nin …’den tasarıma, üretimden satış sonrası hizmetlere kadar tüm süreçlere sahip lider teknoloji şirketi olduğu, iletişim çözümlerinin yanında, savunma sanayii, elektronik üretim, otomotiv ve sistem entegrasyon konularında faaliyet gösteren, 4000 çalışanıyla önemli ölçüde istihdam yaratmış, …’nin en değerli 100 markası arasında ve …’nin ilk 500 sanayi kuruluşu arasına girmiş bir firma olduğu, …’nin 30’dan fazla ülkeye ürün ve teknoloji ihraç eden pazar lideri markası olduğu, dünyanın bilinen ve güvenilen kurumlarından …’ın hazırladığı “…’nin En Değerli 100 Markası” listesindeki markalardan biri olarak gösterilmekte olduğu, … tarafından hazırlanan araştırmaya göre …’nin en büyük 500 sanayi kuruluşundan biri ve aynı zamanda katma değerli üretim alanında ilk 150 kuruluştan biri olduğu, tüm uluslararası ve ulusal Araştırma Kurumu raporlarına göre … konusunda …’nin açık ara pazar lideri olduğu, 700 binden fazla işletmenin … santral kullanmakta olduğu, …’de işyeri haberleşme trafiğinin yaklaşık %50’sinin … sistemler üzerinden gerçekleşmekte olduğu, Bilişim 500 Araştırması 2021 sonuçlarına göre “… Merkezli Üretici Donanım” ve “… …” kategorilerinde birinci seçilmiş olduğu, uluslararası araştırma raporlarına göre …’nın en büyük 3, dünyanın en büyük 15 … üreticisinden biri olduğu, 81 ilin tamamında, 300’ü aşkın Yetkili Satıcı ve Servisiyle …’nin bu alanda en yüksek penetrasyona ve etkin dağıtım kanalına sahip şirketi olduğu, müvekkili şirketin markalarının tanınmış markalar olduğu, ayrıca, müvekkilinin … no’lu “…” ibareli tanınmış markasının bulunduğu, … markasının tanınmış olması sebebiyle … ibaresini birebir/aynen içeren başvurunun reddinin gerektiği, aksi halde, başvuruya konu marka tescil edilirse mezkur markanın müvekkilinin markalarının tanınmışlığından yararlanacak ve iş bu durumun müvekkilinin tanınmış markalarına zarar vereceği, müvekkiline ait markanın başvuruya konu markada aynen yer almakta olduğu, bir markanın diğer markanın içinde olması yani aynen yer alması durumunda karıştırılma ihtimalinin varlığının kabul edilmesi gerektiği, başvuruya konu markayı gören tüketicilerin aklına müvekkili şirketin “…” ibareli markasının geleceği ve müvekkilinin seri markalarından biri zannına kapılacakları, bu sebeple, itiraza konu markanın müvekkili markası ile benzer olduğunun ve tüketiciler nezdinde iltibasa sebep olacağının kabulünün gerektiği, itiraza konu markanın müvekkili şirkete ait … markalı ürünlerin 2. elini çağrıştırmakta olduğu, tüketici nezdinde müvekkili şirkete ait … markalı ürünlerin 2. elinin satıldığı veya pazarlandığı gibi bir algı yaratmakta olduğu, oysaki müvekkili şirketin ürünlerinin 2. elinin ne müvekkili şirket tarafından ne de 3. kişiler tarafından ticarete konu edilmemekte olduğu, sadece bu durumun bile tüketici nezdinde markaların/şirketlerin/ürünlerin karıştırılma ihtimalini yaratmakta olduğu, itiraza konu marka okunduğunda da yine “…” şeklinde okunmakta olduğu, markada yer alan 2 rakamının okunuş sırasında söylenmeyeceği, tanınmış marka olan müvekkiline ait … markası ile diğer markaların iltibaslarının varlığı için markaların aynı sınıfta tescilli olmalarına gerek bulunmadığı, müvekkiline ait tanınmış markanın tescilli olmadığı diğer sınıflarda da benzer markaların tescilini engelleme olanağı bulunduğu, tüketicilerin, tanınmış markanın benzerini başka sınıflara ait mal ve hizmetlerde gördüklerinde tanınmış markanın seri markası olduğunu ve başka sektörde faaliyete geçtiğini düşünecekleri, müvekkilinin tanınmış markasının ayırt edilemeyecek kadar benzerini tescil etmeye çalışan başvuru sahibinin 12, 36 ve 39. sınıfta reddedilmesi gerektiği, taraf markaları arasında 36. Sınıf ortak olup, iş bu markanın reddedilmesi gerektiği ve yine 13. ve 39. sınıfta yer alan mal ve hizmetlerde müvekkili markalarının tescilli olduğu mal ve hizmetler ile benzer olduğundan iş bu sınıfların da reddedilmesi gerektiği, …’nın, davaya konu kararında müvekkili şirketin tanınmışlık nedeniyle yaptığı itirazı redderken gerekçelendirme yapmamış olduğu, bu nedenle bile kararın iptalinin gerektiği, dava konusu markanın müvekkiline ait ticaret unvanı ile de iltibas oluşturduğu, hususlarını beyan etmekte, markalarına ilişkin yargı kararlarını emsal göstermekte ve …’nun … sayılı red kararının iptaline ve … sayılı marka başvurusunun tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmektedir.
CEVAP:
Davalı … vekili 26/08/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın itirazına mesnet gösterilen “…” ibaresini içeren markalar ile davalı tarafın “… …” ibareli markasının benzerlik arz etmediği, davacı markası bir bütün olarak ve özgün karakterde “…” olarak algılanırken, davalı markasının … “…” ibaresinin … okunuşu olan “…” ibaresine atıf yapar biçimde algılanmakta olduğu, “…” kelimesinin … karşılığının “araba” olduğunun başlangıç seviyesinde … bilen herkesçe bilinebilecek durumda olduğu, “…” ibaresinin bu sebeple “ikinci … araç satışı” ile ilgili bir marka algısı oluşturmakta olduğu, markanın tüketici zihninde oluşturduğu bu “…” da davacı markalarının oluşturduğu bütünsel algıdan son derece farklı olduğu, bu sebeple markaların hedef tüketici kitlesi tarafından karıştırılmasının ve tüketim tercihinde bulunurken malın ticari kaynağında yanılma yaşanmasının ihtimal dâhilinde olmadığı, dava konusu marka başvurusu ile davaya mesnet gösterilen markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığından davacının tanınmışlık iddialarına itibar edilmesinin mümkün olmadığı, hususlarını beyan etmekte ve davanın reddini talep etmektedir.
Davalı … Limited Şirketi vekili 01/08/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin otomotiv sektöründe 30 yılı aşkın süredir faaliyet gösteren markalaşmış, bilinen bir firma olduğu, bunun karşısında davacı şirketin özellikle ve hatta tescil edildiği üzere iletişim ve haberleşme üzerine faaliyet gösteren bir firma olduğu, otomotiv alanında faaliyet gösteren müvekkili şirkete dava dilekçesinde yer alan dayanaksız ihtimaller üzerinden iddialar öne sürerek markanın hükümsüzlüğünün talep edilmesinin hakkaniyete aykırı olmakla birlikte müvekkili şirkete zarar verme amacı taşımakta olduğu, davacı şirketin müvekkili şirket ile aynı veya benzer alanlarda faaliyet gösterdiğine dair somut hiçbir veri bulunmadığı, tarafların şirket logolarının dahi yazılış biçimi, …, renk vb. yönlerden birbirlerinden tamamen farklı olduğu, davacı şirket vekilinin markaların işitsel bakımdan benzer olduğu iddiasının tek dayanağının halkın müvekkili şirket markasını okurken “2.” rakamını okuyuş sırasında söylemeyeceği olduğu, okuryazar her bireyin, var olan bir markayı tamamen ve yazdığı şekilde okuyacağı, telaffuz edeceğinin sabit olduğu, dolayısıyla, somut uyuşmazlıkta ortalama bir tüketicinin otomobil araştırması sırasında “…” “ikinci …” ifadelerini göz önünde bulundurmadan telaffuz etmesinin kabulünün mümkün olmadığı, müvekkili şirket markasında yer alan “…” ifadesinin bir bütün olduğu, iddia edildiği gibi yalnızca bir rakamı ifade etmemekle, müvekkili şirketin faaliyet gösterdiği otomotiv sektöründeki mal ve hizmetlerin bağlantısının ortaya koyulmasında elverişli olduğu, “…” ifadesinin otomotiv sektöründeki yoğun fiili kullanımı nedeniyle ortalama tüketici kitlesi tarafından ayırt edici güç kazandığı, müvekkili şirketin otomotiv piyasasında tanınmış bir firma olduğu, tüketicilere otomotiv sektörü kapsamında mal ve hizmet sağlayan müvekkili şirketin firma adı “…” olmakla birlikte otomotiv sektörünün ayrılmaz parçası olan … araç piyasasına da mal ve hizmet sağlaması nedeniyle bu kapsamdaki iş ve işlemlerinde adına tescilli “… …” markası adını kullanmakta olduğu, bu doğrultuda müvekkili şirket “… …” markasının oldukça ayırt edici özellikler taşıdığından, görsel, kavramsal, işitsel yönden herhangi bir benzerliği olmadığı sabit olan markaların birbirleriyle karıştırılması iddialarının tümü kötü niyetli olduğundan huzurdaki davanın reddinin gerektiği, davacı şirketin, “…” markası adı altında haberleşme ve iletişim sektöründe mal ve hizmet sağlayan bir firma olduğu, davacının müvekkili şirketin faaliyet alanı olan marka tescil belgesine konu 12, 36, 39. sınıflarda faaliyet gösterdiğine, mal ve hizmet sağladığına ilişkin herhangi somut veri veya delil sunulmamış olmakla birlikte aynı markalı şirketlerin farklı sektörde faaliyet gösterebileceği yerleşik içtihatlardan olduğu, davaya taraf markaların aynı marka niteliğinde sayılmasının da mümkün olmadığı, her ne kadar müvekkili şirketin davacı şirketin tanınmışlığından yararlandığı iddia edilmişse de en basit araştırmayla dahi ne çapta büyük işler yaptığı görülebilecek olan uzun senelerdir otomotiv alanında faaliyet gösteren tanınmış bir marka olan müvekkili şirketin faaliyet gösterdiği sektörde davacı şirketin tanınırlığını kullanmaya ihtiyacı bulunmadığı, hususlarını beyan etmekte ve davanın reddini talep etmektedir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı … Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … sayılı “… …” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, marka işlem dosyasında davalı şirket tarafından ileri sürülen kullanmama def’inin yerinde olup olmadığı, davacıya ait markaların SMK m.6/4 ve m.6/5 hükmü uyarınca tanınmış olup olmadığı, SMK m.6/6 hükmü uyarınca davacıya ait ticaret unvanı ile davalı markası arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, tescili halinde davalı şirket markasının hükümsüz kılınmasının gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka başvuru dosyası ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, davacıya ait ticari sicil kayıt bilgileri celp edilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, özel veya teknik hususlara ilişkin olarak bilirkişi raporu aldırılmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren … İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin 19.11.2020 tarihinde … sayılı “… …” ibareli, 12, 36 ve 39.sınıfta bulunan bir kısım mal ve hizmetler için tescil başvurusunda bulunduğu, başvurunun …’nca 12.01.2021 tarih ve 364 sayılı …’nde yayınlandığı, söz konusu ilana karşı davacı şirketin 12.03.2021 tarihinde …. , … sayılı markaları mesnet göstererek SMK m.6/1, m.6/4, m.6/5 ve m.6/6 hükümleri uyarınca itiraz ettiği, davalı şirketin bu itiraza karşı 20.04.2021 tarihinde karşı görüş dilekçesi ibraz ettiği, dilekçesinde …. sayılı markalara ilişkin olarak kullanmama def’i ileri sürdüğü, davacının 19.07.2021 tarihli marka kullanım ispat formu ibraz ettiği, …’nınca itirazların reddedildiği, bu karara karşı davacı şirketin 13.10.2021 tarihinde yeniden itiraz dilekçesi sunduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren …’nun … sayılı … kararı ile; itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 13.05.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 10.07.2022 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, … izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. … değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Davalının idari süreçte … nezdinde kullanmama def’i ileri sürdüğü davacı markaları ile davacının marka işlem dosyasına sunmuş olduğu deliller incelenerek kullanmama def’i ileri sürülen markaların … kararının iptali talebi kapsamında SMK m.19/2 maddesi bakımından başvuru tarihi (19.11.2020) itibarıyla beş yıldır tescilli olup olmadığının ve davacının beş yıldır tescilli olan markaları için ilgili mal ve hizmetler bakımından …’de ciddi olarak kullanımının kanıtlanıp kanıtlanmadığının tespiti gerekmektedir.
Bilirkişi raporunda Tablo.4’te yer alan ve davalının Kurum nezdinde kullanma ispatı talep ettiği davacı markalarından KIRMIZI renkte işaretlenmiş olan markaların hükümden düşmüş olduğu anlaşılmıştır. Tabloda yer alan ve kullanmama def”ine konu olan diğer markalar ise tescil tarihi itibarıyla 6769 sayılı SMK’nın 19/2 maddesi kapsamında kullanmama def’ine tabi olup, marka işlem dosyasına sunulan delillerin bu markaların kullanımını kanıtlayıp kanıtlamadığının tespiti gerekmektedir.
… nezdinde 6769 Sayılı SMK’nın 19. maddesi kapsamındaki kullanım ispatı talebine istinaden itiraz sahibi (iş bu dosyadaki davacı) tarafından sunulan kullanım kanıtları incelenmiş, sunulan dokümanların büyük çoğunluğunun “…” markasının yer aldığı fatura ve kataloglardan oluştuğu anlaşılmıştır. Ancak yapılan incelemede söz konusu katalogların üzerinde tarih bulunmadığı, dokümanların genel olarak kullanımın niteliği, yeri, kapsamı gibi hususlarda yeterli ve açık bilgi içermediği anlaşılmıştır.
Davacı şirket tarafından sunulan faturalar davacı şirketin 3. Kişilere ürün ve hizmet satışına ilişkin olup, fatura içerikleri genel olarak aşağıda yer almaktadır:
– 2016 yılına ait faturalar “araç takip kiralama”,
– 2017 ve 2018 yıllarına ait faturalar “araç takip cihazı, konuşma sistemi, harici hoparlör, telsiz arayüz, başlık takımı, araç takip kiralama”
– 2019 yılına ait faturalar “harici hoparlör, telsiz arayüz, başlık takımı, motor kontrol sistem geliştirme ürünü”
– 2020 ve 2021 yıllarına ait faturalar “araç satış faturaları, ayna ekran, ayna kamera birimi, kamera modülü, …, güç dağıtım üniteleri, duvar telefonu” gibi ürün satışına ilişkindir. Söz konusu faturalarda “…” markası faturanın üst kısmında yer almakta, araç satışına ilişkin faturaların dışında satılan ürünlerin markasının fatura içeriğinde yer almadığı ve araçlara yapılan çeşitli elektronik modifikasyonlara ait faturalar olduğu anlaşılmaktadır. Faturalarda yer alan ürün kodları davacı şirket tarafından sunulan kataloglardaki kodlar ile eşleşmekte söz konusu ürünlerin “…” markalı olduğu anlaşılmaktadır.
Bilirkişi raporunda yer verilen Tablo.5’te görüldüğü üzere davacı şirketin “…” ibareli markalarını 09. Sınıf kapsamında genel tanımlama ile “haberleşme cihazları”, “ses ve görüntünün kaydı, nakli veya yeniden meydana getirilmesi (reprodüksiyonu) için cihazlar“, “Makine ve cihazlarda kullanılan elektronik elemanlar”, “Elektrik enerjisini iletim, dönüştürme, depolama kontrol cihazları ve araçları (elektrik, elektronikte kullanılan kablolar ve güç kaynakları dahil).” malları üzerinde etkin ve yoğun biçimde kullandığı otomotiv sektörüne elektronik çözümler ürettiği tespit edilmiştir.
Davacı şirkete ait davaya gerekçe markaların tümünde “…” ibaresinin markanın ayırt edici unsuru olarak yer aldığı, kullanım dokümanlarında sunulan “…” ibareli marka kullanımlarının 6769 sayılı SMK’nın 9/2-a maddesi kapsamında “Markanın ayırt edici karakteri değiştirilmeden farklı unsurlarla kullanılması” olarak değerlendirilebileceği düşünülmektedir. Bu bağlamda davacı şirketin SMK’nın 6/1 kapsamındaki … kararının iptali talebinin bilirkişi raporunda yer verilen Tablo.6’da sunulan markalarının yukarıda belirtilen 09. Sınıfta yer alan mallar ile bu malların 35. Sınıfta son alt grupta yer alan perakende satış hizmetleri bakımından dinlenebileceği düşünülmektedir.
Bilirkişi raporunda yer verilen Tablo.7’de detaylı olarak görüldüğü üzere, davacı şirketin … kararının iptali talebine gerekçe olan markaların tescil kapsamında yer alan ve kullanımı kanıtlanan mal/hizmetler ile davaya konu markanın başvuru kapsamında yer alan mal ve hizmetler benzerlik göstermemektedir.
Davacı şirkete ait bir kısım markaların tescil kapsamında 35. Sınıfta “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri.” nin bulunduğu tespit edilmiştir. 35.sınıfta son alt grupta yer alan bu hizmetler genel ifadeye sahip, belirli bir mal grubuyla sınırlandırılmamış hizmetlerdir. Yüksek Mahkemenin yakın zamanlarda benimsediği içtihatlarına göre 35. sınıf son alt grubunda “çeşitli malların” şeklinde tescilli önceki markaların koruma kapsamının “çoğun içinde az da vardır” görüşüyle ticari alandaki tüm sektörler tarafından satışa arz edilen malları kapsayacak şekilde geniş belirlenmemesi, 35. sınıf son alt grubunda emtialar yönünden spesifik olarak sınırlandırılmış sonraki tarihli markaların kapsamındaki emtiaların doğrudan benzer olarak kabul edilmemesi gerekmekte, önceki marka sahibinin, fiilen gerçekleştirdiği mağazacılık hizmetlerinin hangi emtia ve sektöre ilişkin olduğunu ispatlaması gerekmektedir. Davacı şirketin dosya kapsamına sunduğu deliller 09. Sınıfta bilirkişi raporunda yer verilen tabloda yer alan bir kısım malların kullanımını kanıtlamakta olup, 35. Sınıf son alt grupta yer alan bu malların perakendecilik hizmetleri bakımından benzerlik incelemesi yapılabileceği düşünülmektedir. Ancak, yapılan incelemede ise davaya konu marka başvuru kapsamında yer alan malların söz konusu hizmetler ile benzer olmadığı tespit edilmiştir.
Bilirkişi raporunda yer verilen Tablo. 8’de detaylı olarak görüldüğü üzere, davaya konu markanın hükümsüzlük talebi bakımından yapılan incelemede davaya konu marka başvurusu kapsamında;
36. Sınıfta yer alan hizmetlerin davacı şirkete ait … sayılı marka tescili kapsamındaki 36. sınıftaki hizmetler ile AYNI/AYNI TÜR olduğu tespit edilmiştir.
12. Sınıfta 01. Alt grupta yer alan “Motorlu kara taşıtları (motosikletler, mobilet dahil) ve bu taşıtlar için motorlar, kavramalar ve transmisyon bağlantıları, transmisyon kayışları ve zincirleri, dişliler, frenler, fren disk ve balataları, şasiler, kaportalar, süspansiyonlar, darbe emiciler, şanzımanlar, direksiyonlar, jantlar” mallarının davacı şirkete ait … sayılı markaların tescili kapsamındaki 37. Sınıfta yer alan “Kara araçları servis istasyonu hizmetleri (bakım, tamir ve yakıt dolumu)” hizmetleri ile benzer olduğu tespit edilmiştir. Şöyle ki; söz konusu malların üreticilerinin kara araçları servis istasyonu hizmetleri-bakım, tamir ve akaryakıt dolumu hizmetlerini vermesinin sık karşılaşılan bir durum olması, bu hizmetin satış sonrası hizmeti dışında da verilmesi ve hitap ettikleri tüketici kesiminin aynı olması ve mallar ile hizmetler arasında tamamlayıcılık bulunması nedeniyle BENZER kabul edilmektedir.
Dava konusu marka; beyaz renkte zemin üzerinde kırmızı renkte büyük ve karakterize edilmiş (“A” harfinin ortasında yer alan yatay şerit olmaksızın ve “R” harfinin daire kısmı tamamlanmaksızın yazılarak) harflerle yazılmış “…” ibaresinin devamında gri renkte dikey bir şeritten ve bu şeritin devamında siyah renkte rakam ve harflerle yazılmış “…” ibaresinden oluşmaktadır. Söz konusu markada yer alan “…” ibaresi “daha önce bir başkası tarafından kullanılmış nesneleri tanımlamak için kullanılan bir terim” olduğundan günlük hayatta ve ticaret hayatında yaygın kullanımı olan, bu nedenle de herkesin kullanımına konu olabilecek, kimsenin tekeline verilemeyecek bir ibaredir. Söz konusu ibarenin Kurum nezdinde de birçok farklı sahip tarafından ek ibareler ile birlikte çok sayıda başvuruya konu edilmekte olan, tüketicinin sıklıkla karşılaştığı türden bir ibare olması ve başvuru kapsamındaki mal/hizmetleri tanımlayıcı niteliği nedeniyle ayırt ediciliği bulunmamakta ve markada tali unsur konumunda yer almaktadır. Davaya konu markada yer alan ve kırmızı renkte yazılarak vurgulanan “…” ibaresi ise markada asli ve baskın unsur olarak yer almaktadır.
Davacı şirkete ait davaya gerekçe markalar ise beyaz zemin üzerinde siyah renkte bombeli harflerle yazılmış “…” ibaresinden oluşan “…” markalarından, söz konusu markanın mavi renkte ve sağ üst köşesinde turuncu renkte küçük … unsuru bulunan “…” markasından, bu markanın devamında turuncu renkte yazılmış “…” ibaresinin yer aldığı “… …” markasından, … unsuru ile birlikte oluşturulmuş “…+…” markasından ve “…” ibaresine ek olarak “…” ibaresini içeren “…” markasından oluşmaktadır. Davacı şirketin ayrıca Kurum nezdinde … sayı ile tescilli “…” tanınmış markası bulunmaktadır. Davacı markalarının asli ve baskın unsuru “…” ibaresidir.
Görsel bakımdan yapılacak incelemede; dava konusu markanın esas unsuru 3 harfli bir kelimeden (…), davacı markalarının da esas unsurunun 5 harfli bir kelimeden (…) oluştuğu, davaya konu markanın davacı markalarında yer alan kelimenin ilk 3 harfini aynen içerdiği görülmektedir. Markalar içerdikleri tüm unsurlar dikkate alınarak incelendiğinde davaya konu markanın “…” ibaresinin devamında “…” ibaresini içermekte olduğu görülmektedir. Söz konusu ibarede yer alan “…” harfleri davacı şirket markalarının son kısmında aynen yer almakta ise de “…” ibaresinin tüketici tarafından bir bütün olarak algılanacak bir terim olması, bu terimin marka olarak değerlendirilmeyecek olması, markadaki “…” ibaresinin kırmızı renk ile vurgulanmış ve “…” ibaresinden gri renkte dikey bir şerit ile ayrılmış, markada ön planda konumlandırılmış olması nedeniyle “…” şeklinde oluşturulmuş davaya konu marka ile davacı şirkete ait “…” ibareli markaların ortalama tüketici nezdinde görsel bakımdan benzer olmadığı düşünülmektedir.
İşitsel benzerlik, kelime markaları telaffuz edilirken ortaya çıkan benzerlik halidir. Davaya konu marka “…” şeklinde telaffuz edilmekteyken, davalı markaları “…” şeklinde telaffuz edilmekte, davaya konu markanın ilk 3 harfi aynı olsa dahi ilk hecelerde ve kelimelerin bütününde telaffuz ve vurgu bakımından farklılaştığı görülmektedir. Bu bağlamda markalar arasında bir bütün olarak işitsel bakımdan benzerlik olmadığı kanaatine varılmıştır.
Kavramsal (anlamsal) bakımdan yapılacak incelemede; davaya konu “…” ibaresi …’ya göre “Atmosferdeki su buharının yoğunlaşmasıyla oluşan ve yeryüzüne beyaz ve hafif billurlar biçiminde donarak düşen su buharı” anlamına gelen “…” ibaresi ile yukarıda açıklandığı üzere “daha önce bir başkası tarafından kullanılmış nesneleri tanımlamak için kullanılan bir terim” olan “…” ibaresinden meydana gelmektedir. Davacı şirkete ait markalarda yer alan “…” kelimesinin ise … Güncel Sözlük’te bir karşılığının bulunmadığı, Kişi Adları Sözlüğü’nde “…” anlamlarına gelen erkek ve kız ismi olduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla taraf markalarının kavramsal bakımdan benzer olmadığı düşünülmektedir.
Sonuç olarak; taraf markalarının yukarıda sayılan bir kısım aynı/aynı tür ve benzer mal/hizmetleri içermesine rağmen marka işaretleri arasındaki görsel, işitsel ve anlamsal farklılık ve ortalama tüketicinin göstereceği bilinç ve dikkat düzeyinin yüksek olduğu hususları dikkate alındığında ortalama düzeyde tüketici nezdinde bir bütün olarak yaratacağı algı ve izlenim itibariyle taraf markaları arasında 6769 Sayılı Kanun m. 6/1 anlamında ilişkilendirme veya karıştırılma ihtimali bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/4 hükmüne göre; … Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (…) Bir markanın … Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın …’de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; … Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, …’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce …’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde ….)
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak … bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, … bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacı şirketin dava dilekçesinde yer alan beyanına istinaden … online veritabanında yapılan araştırmada “…” ibareli markanın … tarafından 11.06.2012 tarih ve … sayı ile tanınmış marka olarak korunmakta olduğu tespit edilmiştir. Söz konusu tanınmışlığın … sektörüne ilişkin olduğu anlaşılmakla birlikte markanın tanınmış marka olarak kabulünden sonra geçen sürede marka sahibi tarafından markanın korunması ve tanıtımı için yapılan çalışmalar da inceleme yapılan tarihte markanın tanınmışlığının kabulü açısından önem arz etmektedir. Bilindiği üzere tanınmışlık yıllar içinde değişkenlik gösterebilen dinamik bir olgudur ve 2012 yılında verilmiş tanınmışlık kararının yıllar sonra yapılan incelemede tanınmışlığın tespiti bakımından tek başına yeterli olması mümkün değildir. Davacı şirket, dava dosyasına … markasının geçmiş yıllarda kabul edilen tanınmışlığının devam ettiğini destekler veya 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde aranan şartların sağlandığını kanıtlar güncel herhangi bir delil sunmadığından, sunulan faturalar sadece markanın kullanımını kanıtlar nitelikte olduğundan, … markasının tanınmışlığının devam edip etmediği, devam etmekteyse tanınmışlık seviyesinin tespitinin ne olduğu davacı yanca somutlaştırılamamıştır. Bir an için davacı markasının tanınmışlığının, iş bu davaya konu marka başvuru tarihi itibariyle devam ettiği kabul edilse bile dava konusu marka ile davacıya ait “…” ibareli marka arasında işaret benzerliği bulunmadığından tanınmışlık iddiasından kaynaklı nispi tescil engeli şartlarının somut olayda vücut bulmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK’nın 6/6 maddesine göre; “tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.”
Bu hüküm kapsamına, kişilik haklarından isim hakkı ile fotoğraf üzerindeki hak, … kapsamında telif hakları ve sınaî haklar olan marka, tasarım, patent, faydalı model, coğrafi işaret, ticaret unvanı, işletme adı ve alan adı girer. Bir alan adının SMK m. 6/6 hükmü uyarınca korunmasının istenebilmesi için, o alan adının fiilen kullanıldığı faaliyet konuları kapsamı ile aynı/benzer konularda bir marka kullanımının söz konusu olması gerekir.
Ticaret unvanı, bir tacirin ticari işletmesine ilişkin işlemlerinde kullandığı addır. Markalar, eşya ile işletme arasındaki ilişkiyi kurar ve farklı işletmelerin ürettiği benzer emtiayı birbirinden ayırt etmeye yarar. Buna karşılık, ticaret unvanları ise işletmenin kendisini tanımlar. Şirketlerin ticaret unvanları tescil edilirken, faaliyet alanına her türlü mal ve hizmetin yazılması mümkün olduğundan ve ticaret unvanının bu alanların hepsinde kullanma gibi bir yükümlülük bulunmadığından, ticaret unvanının fiilen kullanıldığı mal ve hizmetler bakımından, 6769 sayılı SMK’nin 6/6 maddesi anlamında sahibine öncelik hakkı sağladığının kabulü gerekmektedir. …. Karar sayılı kararında da, önceki tarihli ticaret unvanı nedeniyle sonraki tarihli aynı/benzer markanın başvurusunun engellenebilmesi için, salt ticaret unvanına ilişkin ticari sicil kayıtlarında yer alan iştigal alanlarına bakılmaması gerektiği, ticaret unvanının fiili olarak kullanıldığı mal ve hizmetler dikkate alınmak suretiyle iltibas değerlendirmesi yapılması gerektiği kabul edilmiştir.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; 07.01.1987 tarih ve 1676 sayılı … Ticaret Sicili Gazetesi’nde … … A.Ş. olarak kuruluşunun yayınlanmış olduğu anlaşılan davacı şirketinin ticaret unvanının kılavuz unsurunun “…” ibaresi olduğu, sicile kayıtlı faaliyet alanının “her çeşit haberleşme sistemi ve cihazları, bilgisayar ve çevrebilimleri, bilgisayar yazılımları, test, ölçüm, ayar, ve kontrol cihazları, endüstriyel kontrol sistem ve cihazları, hayal ve görüntü kaydeden ve yansıtan cihazlar, elektronik tüketim ve dayanıklı tüketim malları ve tıbbi elektronik, elektronik devre elemanları ve yarı mamuller, elektronik ve elektrikli her çeşit sistem ve cihazlar yapmak…” olduğu, davacı şirketin davaya gerekçe markalarının da aynı şekilde “…” ibaresini içerdiği ve faaliyet alanına giren mal/hizmetlerde tescilli olduğu, ancak yukarıda detaylı olarak açıklandığı üzere “…” ibaresi ile davaya konu “…” ibareli markanın görsel, işitsel ve kavramsal bakımdan benzer olmadığı düşünüldüğünden, 6769 Sayılı SMK’nın 6/6 maddesi kapsamında ticaret unvanına dayalı korumaya ilişkin aranan şartların somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 189,15 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 62,70 TL vekalet harcı, 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 2.700,00 TL bilirkişi ücreti, 252,50 TL posta-tebligat masrafı olmak üzere toplam 3.222,02 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … Limited Şirketi tarafından yapılan 34,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … Limited Şirketi’ne verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı şirket vekilinin yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde … Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.19/07/2023
Katip …
E-imza
Hakim …
E-imza