Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/229 E. 2023/90 K. 24.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/229 Esas – 2023/90
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/229 Esas
KARAR NO : 2023/90

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 23/06/2022
KARAR TARİHİ : 24/02/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 24/03/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 23/06/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacı tarafından 16.12.2021 tarihinde … başvuru numarası ile “…” ibareli markanın tescili için yapılan marka başvurusunun davalı … tarafından 6769 sayılı SMK’nın m.5/1(b)-(c) hükümleri mesnet gösterilerek bir kısım hizmetler yönünden reddedilmesinin haksız ve hukuka aykırı bir işlem olduğunu, zira …’in Marka İnceleme Kılavuzu’nda yer alan ifadelere göre; tanımlayıcı nitelikteki bir kelime ile ayırt edici niteliğe sahip bir … unsurunun kombinasyonundan oluşan başvuruların değerlendirilmesinde ayırt edici nitelikteki şekli unsurun, markaya bütüncül bakışta ayırt ediciliği sağlar nitelikteki unsur olup olmadığının değerlendirilmesi ve markadaki esas unsurun tespit edilmesi gerektiğini, dava konusu edilen markada kullanılmış olan … unsurunun da özgün bir işaret olduğunu, nitekim bu işaretin dava konusu edilen markanın kapsamına alınmak istenen hizmetler yönünden tek başına marka olarak tescil edilebilir mahiyette olduğunu ve ilk bakışta markanın bütününe hakim olan unsurun … unsuru olduğununun kabulünün gerektiğini iddia ederek, … …’nın 27.04.2022 tarihli ve … sayılı kararının iptaline ve … sayılı marka başvurusunun kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili 04/07/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; 6769 sayılı Kanun’un 5/1-b maddesindeki tanımlamadan marka olarak tescil edilecek olan bir sözcüğün hem ayırt edici bir niteliği olmasının hem de ayırt ettiği mal ve hizmetler açısından ayırt edici niteliğe sahip olması gerektiğinin anlaşıldığını, buradaki ayırt edicilikten kastın; markanın, ürünün kendisinden ve yine ürünün adından farklı bir işaret, sözcük veya isim olması ve kolayca tanınır nitelikte bulunması gerektiğini, markanın kullanılacağı emtianın özgün yapısına bağlı olmadan algılanabilmesinin, üzerinde kullanılacağı ürünlerden bağımsız olmasının gerektiğini, somut olaya konu markanın, redde konu hizmetler bakımından ilgili tüketiciler tarafından belirli bir ticari kaynağa ait bir işaret olarak algılanmamakla birlikte, markanın asli işlevi olan belirli bir işletmeye ait mal ve hizmetleri, diğer işletmelere ait benzer mal ve hizmetlerden ayırt etmeyi sağlama işlevini yerine getiremediğini, bu ibarenin aynı zamanda reddedilen hizmetlerin çeşidini, vasfını, amacını tanımladığını, dava konusu edilen markanın esas unsuru olan “…” ibaresinin, anlamı herkes tarafından açık ve belirgin olan, oldukça genel, basit ve sıradan bir ifade olduğunu, kısmi red kapsamındaki hizmetlerin hitap ettiği hizmet alıcıları tarafından doğrudan doğruya, ibarenin bütün olarak verdiği anlama işaret edecek şekilde algılanacağını, ayrıca mahkemece idari işlem niteliğinde karar verilemeyeceğinden dava şartı olarak hukuki yarar yokluğundan HMK m. 114/1-h hükmü uyarınca … sayılı marka tescil başvurusunun kabulüne ilişkin talep bakımından da davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … Kararının İptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalının tesis ettiği … sayılı … kararının hukuka uygun olup olmadığı, davacıya ait … sayılı “…+…” ibareli marka başvurusunun “İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme (başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri.” bakımından SMK m.5/1-b hükmü uyarınca somut ayırt edici olup olmadığı, SMK m.5/1-c hükmü uyarınca tanımlayıcı olup olmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren … Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davacının 16.12.2021 tarihinde “…+…” ibareli 35. sınıfta bulunan hizmetler bakımından marka tescil başvurusunda bulunduğu, … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında …’nca SMK m.5/1-b ve m.5/1-c hükümleri gereği “İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme (başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri.” bakımından reddine karar verildiği, davacının bu karara karşı itiraz ettiği, itirazı değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 27.04.2022 tarih ve … sayılı kararı ile itirazın reddine karar verdiği, … kararının davacı marka vekiline 28.04.2022 tarihinde tebliğ edildiği, davacı vekili tarafından iki aylık yasal hak düşürücü süre içerisinde eldeki davanın açıldığı tespit edilmiştir.
6769 sayılı Kanun m.4 hükmüne göre; Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.
Markanın; ayırt etme, mal veya hizmetin işletmesel kökenini gösterme, mal veya hizmetin niteliklerini garanti etme, reklam, tekelleştirme ve koruma işlevleri bulunduğu kabul edilir. (…) Ayırt etme işlevi, marka kavramına dahil olan, piyasada bir mal ya da hizmeti diğerlerinden farklılaştırmaya hizmet eden, mal ya da hizmete adeta kişilik kazandıran, o mal ya da hizmete bir ad veren temel unsuru ifade eder. Köken işlevi, malın ya da hizmetin hangi işletmeye ait olduğunun marka ile gösterildiği anlamına gelip, bu işlevin bugün anlamını yitirdiği, globalleşen ekonomi ve piyasada bulunan aktörlerin ve ürünlerin çeşitliliği ile dinamizmi karşısında alıcılardan pek azının piyasadaki mal ya da hizmetlerin hangi işletmeye ait olduğunu markadan anladıkları söylenebilir. Garanti işlevi, bir marka altında pazarlanan mal ya hizmetin kalitesi ile ilgili olup, bu işlev sayesinde alıcı, piyasada bulunan ve deneyimlediği mal ya da hizmetleri nitelik olarak değerlendirme imkanına sahip olmakta, buna bağlı olarak bazı mal ya da hizmetlerin imajında değer artışı, bazılarında ise değer azalışı meydana gelebilmektedir. Reklam işlevi, markanın, ait olduğu mal ya da hizmetin ayırt ediciliğini sağlayan işaret olduğuna göre, bu işaretin mal ya da emek sarfedilerek geniş halk kitlesine ulaştırılmasını, böylece ilgili markaya konu mal ya da hizmetin pazar payının arttırılmasını ifade eder. Bununla bağlantılı olarak ilgili mal ya da hizmetin piyasada gördüğü rağbetin hakim duruma gelmesi söz konusu olabilecek, bu da markanın tekelleştirme işlevine hizmet edecektir.
Markanın en önemli fonksiyonu ayırt edici bir işaret olmasıdır. Markaya bu fonksiyonu kazandıran, soyut ayırt ediciliğidir. Soyut ayırt edicilik; bir işaretin, bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini, bir başka teşebbüsün mal ve hizmetlerinden ayırt etmeye elverişli olması halidir. Bir işaret soyut ayırt edici niteliğe sahip değilse, ayırt edicilik fonksiyonuna da sahip olmayacaktır. Marka, ayırt edicilik fonksiyonunun gereği olarak, mal ve hizmetleri ferdileştirmekte ve bunları tüketiciler için piyasada teşhis edilebilir hale getirmektedir. Bu yolla tüketiciler, almak istedikleri mal ve hizmetleri başka teşebbüslerin mal ve hizmetlerinden ayırt edebilmektedirler. Ayrıca, mal ve hizmetlerin piyasada teşhis edilebilir hale getirilmesi ile, farklı teşebbüslerin mal ve hizmetleri için piyasa şeffaflığı sağlanmaktadır. Piyasa şeffaflığının yerine getirilebilmesi, markanın iletişim fonksiyonu ile kolaylaşır. Markanın iletişim fonksiyonu, piyasada mal ve hizmet arz edenlerle talep edenlerin aralarında iletişim kurmalarını sağlamaktadır. Bu yolla marka, teşebbüslerin mal ve hizmetlerini kolayca pazarlamalarına, tüketicilerin malın imajı hakkında bilgilendirilmelerine hizmet etmektedir. Markanın çok fonksiyonluluğu, marka hukukuna ilişkin düzenlemelerin uygulama alanının tayininde ve problemlerin çözümünde büyük önem arz etmekte ve dikkate alınması gerekmektedir. Bu nedenle, bir işaretin soyut ayırt ediciliğe sahip olup olmadığının belirlenmesinde markanın belirtilen bu fonksiyonlarının göz önünde bulundurulması gerekir. (….)
Soyut ayırt ediciliğin bulunup bulunmadığının tespiti ile tescil kapsamında bulunan mal ve hizmetler bakımından ayırt ediciliğin bulunup bulunmadığının bir ilgisi yoktur; bu ayırt edicilik türünde marka olacak işaretin bütünlük arz etmesi, kolayca algılanabilir ve sınırlarının tespit edilebilir olması, ayırt edicilik fonksiyonunu haiz olması aranır.
6769 sayılı Kanun m.5/1-b bendinde belirtilen “Herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretler” somut ayırt edici güçten yoksun işaretlerdir. Bu işaretler, hiçbir ayırt ediciliğe sahip olmayan, dolayısıyla ilgili tüketici kesimi tarafından marka olarak algılanmayacak işaretler olarak madde gerekçesinde açıklanmıştır.
Somut ayırt edicilik, marka olarak tescili talep edilen işaretin, tescile konu mal veya hizmetleri diğer teşebbüslerin mal veya hizmetlerinden ayırt etmeye elverişli olması halidir. Soyut ayırt edici gücü haiz bir işaretin somut ayırt edici güce sahip olup olmadığının tespitinde, işaretin tescil başvurusuna konu olan mal veya hizmetler bakımından ayırt edicilik fonksiyonuna sahip olup olmadığının dikkate alınması gerekmektedir. İşaretin, somut ayırt edici güce sahip olup olmadığı, piyasada oluşan kanaate göre tespit edilmektedir. Bu kanaatin oluşmasında değişik faktörler etkili olmaktadır. İşaretin orijinalliği, tanınmışlığı, piyasada genel olarak kullanılırlığı, kullanımın süresi ve yoğunluğu gibi kıstaslar, bu ayırt ediciliğin bulunup bulunmadığının belirlenmesinde dikkate alınmalıdır. Eğer bir işaret, piyasada oluşan kanaate göre tescili talep edilen mal veya hizmetler bakımından ayırt edicilik fonksiyonuna sahipse, kullanım sonucu ayırt edici güç kazanmasına gerek kalmaksızın marka olarak tescil edilebilecektir. O an için işaretin ayırt ediciliğinin bulunmadığı kabul ediliyorsa, işaret ancak kullanım neticesi bu gücü kazanabilir veya zaman içerisinde piyasadaki kanaatin değişmesi neticesi bu güç kazanılabilir.
6769 sayılı SMK m.5/1-c bendinde; Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretlerin marka olarak tescil edilemeyeceği düzenlenmiştir.
Hüküm uyarınca, ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten, üretim hizmetlerinin yapıldığı zamanı gösteren, malların ve hizmetlerin diğer karakteristik özelliklerini ifade eden sözcükleri münhasıran veya esas unsur olarak içeren işaretler marka olarak alınamazlar. Bu mutlak red nedeninin kabulünün birinci sebebi; marka olarak tescili istenen işaretin, ilgili mal veya hizmetin kendisini veya onun bazı karakteristik özelliklerini belirten ad veya işaretlerden oluşması halinde, sözkonusu işaretin o mal ve hizmetin karşılığı olan kavram ile özdeşleşecek olması, bu sebeple mezkûr işaretin ayırt edici nitelik unsurundan yoksun bulunmasıdır. İkinci sebep ise; malın ve hizmetin kendisini veya onun bazı karakteristik özelliklerini ifade eden bir işaretin marka olarak tescili suretiyle, herkesin kullandığı bir işareti bir şahsın inhisarına vermemek düşüncesidir.(…)
Tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
… i’nin ve Hukuk Genel Kurulu’ nun yerleşmiş uygulamasına göre (…) … kararının yerinde olup olmadığı, kararın alındığı tarihteki koşullara göre değerlendirilmelidir. (…) Eldeki talep de salt … kararının iptali istemini barındırdığından … karar tarihi olan 27.04.2022 tarihindeki marka işlem dosyasında mevcut maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak ve salt marka işlem dosyası ile sınırlı olarak değerlendirme yapılmıştır.
Dava konusu edilen “…+…” işareti; … ve kelime unsurlarını bir arada ihtiva eden karma bir markadır. İşarette “…” kelime öbeği, düz yazım karakterindeki mavi renkli harflerle kelimeler ayrı olacak şekilde, aynı satırda ve aynı puntolarla yazılmış, bu kelime öbeğinin sol tarafına/işaretin sağ başına da, mavi renkli kare şeklinde bir zemin üzerine baş ve işaret parmağı dik açı yapacak şekilde açılmış ve bu açının iç kısmına çizgiler yerleştirilmiş beyaz renkli bir insan eli figürü konuşlandırılmıştır. Dava konusu edilen markada kullanılmış olan figürün/… kompozisyonunun, işaretin markasal hüviyette ayırt ediciğine katkısının, kelime öbeği/unsuruna nispeten daha düşük olduğu değerlendirilmektedir. Zira; böyle, basit … unsuru yanında büyük puntolarla/baskın özelliklerde yazılmış ve konuşlandırılmış kelime unsurlarını haiz markalarda, “Söz görünümden daha yüksek sesle konuşur”. Ayrıca; potansiyel müşteriler somut olaydaki gibi kelime, renk ve … unsurlarını bir arada ihtiva eden karma markalarda kelime unsuruna diğer unsurlara göre daha fazla önem vereceklerdir. Dolayısıyla, dava konusu edilen markada asıl koruma altına alınmak istenilen unsurun “…” kelime öbeği olduğu ve işaretteki … unsurunun, alelade bir figür olması ve dikkat çekici/akılda kalıcı bir özelliğinin/kompozisyonunun bulunmaması nedeniyle işaretin bütünsel algısı/genel görünümü itibariyle işarete markasal hüviyetteki katkısının geri planda olduğu değerlendirilmiştir. Buna göre;
Dava konusu edilen işaretin esas unsuru olan “…” kelime öbeği, …’de anlamı yerleşik olan ve yaygın olarak bilinen kelimelerden müteşekkil bir tamlamadır. … bilen ve bu tamlamayı okuyan herkesin/tüm potansiyel alıcıların zihninde oluşan ilk algı; “İş arayanlara sıkıntı çekmeden, yorulmadan yapılabilen, emeksiz, zahmetsiz bir yöntemin sağlanması hizmeti” ile ilintilidir. Diğer bir ifadeyle; bu markada geçen kelime öbeğinin ne anlama geldiğinin ilk bakışta kavranması ve tüketicide/alıcıda doğrudan bir algı uyandırması, bu algının da “İş arama faaliyetlerinin kolaylaştırılması için verilen hizmet” ile ilgili olması ihtimali kaçınılmazdır. Herkes tarafından bu şekilde algılanan ve kişi ile kuruluşların “İş arama faaliyetleri” kapsamında hizmet veren/aracılık sağlayan her aktör tarafından yaygın olarak kullanılabilecek olan bir kelime öbeğinin, bir markanın esas unsuru olarak kullanılarak, belirli bir ticari kaynağa ait bir işaret olarak algılanması ve o ticari kaynağın hizmetlerini diğer ticari kaynakların hizmetlerinden ayırması mümkün olmadığından, dava konusu işaretin, kavramsal açıdan, tescil kapsamına alınmak istenen ve iş arama faaliyetlerinin açılımı olan; “Personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, geçici personel görevlendirme (başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri” ile, iş/işyeri yönetimi hizmetleri kapsamında insan kaynakları yönetimi faaliyetleri de yürütülüyor olduğundan, doğrudan ilintili olabilecek; “İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık hizmetleri” yönünden “marka olabilme kabiliyeti”ne sahip somut ayırt edici niteliği haiz bir ibare olmadığı, bundan ziyade, ancak ve sadece, “sunulan hizmetin ne ile ilgili olduğunu doğrudan algılatan bir işaret” ya da “sunulan hizmetin fonksiyonuna/işlevine ve temel özelliğine işaret eden bir kelime öbeği” olduğu anlaşılmakla, sayılan hizmetler özelinde, dava konusu edilen markanın somut ayırt edici niteliğinin bulunmadığı tespit edilmektedir.
Ancak aynı husus, dava konusu edilen markanın kısmen reddedildiği “Muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri” açısından söylenemeyecektir. Zira; bu hizmetlerin “personel işe alımı/iş bulma” hizmetleri ile doğrudan bir ilintisi olmadığı gibi, insan kaynakları yönetimi ile dolaylı da olsa bir ilintisi bulunmayan, bu disiplinlerden farklı özelliklerdeki işlerin yürütülmesi için sağlanan birer danışmanlık hizmeti oldukları gerçeği gözetildiğinde, alıcı zihninde doğrudan “İş arayanlara sıkıntı çekmeden, yorulmadan yapılabilen, emeksiz, zahmetsiz bir yöntemin sağlanması hizmeti” algısı uyandıran bir kelime öbeğinin esas unsur olduğu bir markanın bu hizmetler yönünden somut ayırt edici niteliği haiz olduğu değerlendirilmektedir.
Yukarıda yer verilen tespitler ışığında dava konusu marka başvurusunun davaya konu hizmetler bakımından tanımlayıcı olup olmadığına ilişkin yapılan değerlendirmede; dava konusu marka başvurusunun kısmen reddedildiği ve iş arama faaliyetlerinin açılımı olan; “Personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, geçici personel görevlendirme (başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri” ile, iş/işyeri yönetimi hizmetleri kapsamında insan kaynakları yönetimi faaliyetleri de yürütülüyor olduğundan, doğrudan ilintili olabilecek; “İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık hizmetleri” yönünden tanımlayıcı, tasviri nitelikte olduğu, ancak; “Muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri.” bakımından tasviri nitelikte olmadığı, bu hizmetlerin karakteristik özelliklerinden herhangi birini hemen ve ilk bakışta ilgili tüketici kesiminin aklına getirmediği kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; … sayılı … kararının “Muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri.” bakımından İPTALİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile alınması gereken 99,20 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davanın kısmen reddolunması ve davalının kendisini vekil ile temsil ettirmesi sebebiyle AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davanın kabul ret oranının takdiren 1/4 olarak kabulüne,
6-Harcın davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması sebebi ile davacının peşin yatırdığı 80,70 TL peşin karar ve ilam harcının tamamının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL başvurma harcı, 11,50 TL vekalet harcı, 89,00 TL posta-tebligat, 2.500,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.681,20 TL yargılama giderinin 1/4’ü olan 670,30 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye 2.010,90 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
8-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iade edilmesine,
Dair, Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı, davacı vekilinin yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde … Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.24/02/2023

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza