Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/218 E. 2023/67 K. 10.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

….C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/218 Esas – 2023/67
TÜRK MİLLETİ ADINA

….C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/218 Esas
KARAR NO : 2023/67

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 15/06/2022
KARAR TARİHİ : 10/02/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 20/04/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 15/06/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin …’da yerleşik olduğunu ve bu ülkenin kanunlarına göre kurulduğunu, …’da ve dünyada lider telekomünikasyon şirketlerinden biri olduğunu, müvekkilinin onlarca “…-” markasının sahibi olduğunu ve bu seri markaların ayırt ediciliğinin “…-” ibaresi, magenta rengi veya bunların birleşimi olduğunu, müvekkilinin … nezdinde tescilli olan ve davaya gerekçe gösterilen markalarının …. sayılı markalar olduğunu, davalı şirketin 35 ve 41. sınıflar için tescil ettirmek istediği … numaralı “…” ibareli marka başvurusuna müvekkili şirkete ait “…-” markaları dayanak alınarak SMK 6/1, 6/4 ve 6/5 maddeleri uyarınca itiraz edildiğini, itirazlarının davalı Kurum tarafından reddedildiğini, … kararının yerinde olmadığını, taraf markalarının kapsamındaki hizmetlerin tamamen aynı ve ikame edilebilir konumda olduğunu, davaya konu “…” markasının müvekkilinin “…-” markalarına karıştırılacak derecede benzer olduğunu, ibarenin esaslı unsurunun “…” ibaresi olduğunu, kalan “…” ibaresinin anlamı itibariyle müvekkilinin halihazırda mevcut online toplantı/buluşma hizmetine atıfta bulunduğunu ve karıştırılma ihtimalini arttırdığını, dava konusu markanın müvekkili şirket markalarının serisi olduğu izlenimi yarattığını, müvekkilinin “…” markasının varlığı ve müvekkilinin çevrimiçi iletişim/toplantı hizmeti sağladığı gözetildiğinde bu hizmet üzerinde müvekkilinin “…-” markaları için kullandığı marka yaratma tekniği ile yaratılmış olan “…” markasını yarattığı izleniminin oluştuğunu, davaya konu marka ile müvekkili markaları arasında görsel, işitsel ve kompozisyon olarak önemli bir benzerlik bulunduğunu, müvekkili şirketin tanınmış konuma ulaştırdığı “…-” markalarının orijinal ve özgün bir marka serisi olduğunu, marka serisinin bir benzerinin farklı sınıflar için dahi tescil edilmesi sonucunda markaların sulanmasına, ayırt edici karakterinin zedelenmesine yol açacağını ve markanın saygınlığının ve itibarının azalacağını, dava konusu markanın SMK’nın 6/4 ve 6/5 maddeleri uyarınca tümden reddi gerektiğini, dava konusu … kararında müvekkili şirket markalarının ülkemizde tanınmış markalar olduklarını gösterir bilgi ve belge bulunmadığı değerlendirmesinin daha önceki kararlar ve tespitler ile çelişir nitelikte olduğunu, davalı Kurumun daha önce defaatle müvekkilinin “…-” markalarının sektöründe tanınmış olduğunu tespit ettiğini beyanla; … …’nın … sayılı kararının iptaline, davalıya ait … sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili 23/06/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu … sayılı “…” ibareli markanın münhasıran kelime unsurundan oluştuğunu, markada kullanılan tüm harflerin, aynı yazı stiliyle, aynı puntoda ve aynı renkte kaleme alındığını, ön plana çıkarılan özel bir kısmın bulunmadığını, “…” ibaresinin bir bütün olarak markanın esas unsuru konumunda olduğunu, davalı markasında esas unsur olarak kullanılan ibarelerin ve bütünselliğin davacı markalarında yer almadığını, taraf markalarının görsel, işitsel ve anlamsal düzeyde birbirinden farklı olduklarını, davalı markası ile davacı markası arasında ilgili tüketicilerin ilişki kurmasının mümkün olmadığını, davacının … sayılı markasının “… + …” ibaresinden oluştuğunu, “…” harfinin stilize edildiğini, markadaki …, renk ve harf stilinin “…” gibi sıradan bir harfin tescil edilmesine imkan verdiğini, yoksa bir harf üzerinde kişiye tekel verilmesinin söz konusu olmadığını, davacının diğer markalarında “…” harfinden sonra “-“ kullanımına yer verildiğini, davacı markasında yer alan “…” harfinin herkesin kullanımına açık, ayırt edici gücü doğuştan görece düşük bir harf olduğunu, davacı tarafından yaratılmadığını, davacı markalarının tanınmış olmadıklarını beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … A.Ş. vekili 07/07/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin 1935 yılında kurulduğunu ve …’nin en köklü sanayi kuruluşlarından biri olduğunu, müvekkili şirketin … sayılı “…” ibareli marka başvurusuna davacı şirket tarafından itiraz edildiğini, davacı itirazlarının reddedildiğini, davalı Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, müvekkili şirket markası ile davacının itiraza mesnet markalarının görsel, işitsel ve anlamsal olarak benzer olmadıklarını, müvekkili şirket markasının esas unsurunun “…” ibaresi olduğu iddiasının kabulünün mümkün olmadığını, ek bir ayırt edici unsur bulunmaksızın tek başına kullanılan harflerin bir kişinin tekeline verilemeyeceğini, müvekkili şirket markasının esas unsurunun “…” ibaresi olduğunu, davacının … numaralı markasının yalnızca “…” harfi ve “-” şekillerinden oluştuğunu, davacı markasındaki “…” harfinin standart bir yazı tipi ile yazılmadığını, ayırt ediciliği yüksek ve farklı biçimde olduğunu, taraf markalarının hem yazı tipi, hem renk, hem de “…” ibaresi bakımından farklı olduğunu, davacı şirketin faaliyet alanının telekomünikasyon olduğunu, müvekkili şirketin ise başta cam ürünleri olmak üzere sanayi alanında faaliyet gösterdiğini, davacının itirazına gerekçe gösterdiği markalarında yer alan “…” ibaresinin faaliyet alanı olan telekomünikasyon ile ilgili veya davacının ticari unvanında yer alan “…” ibaresini temsil ettiğini, telekomünikasyonu temsil eden “…” harfinin tanımlayıcı nitelikte olduğunu, müvekkili şirket markasında yer alan “…” ibaresinin “…” anlamına gelen “…” kelimesini ve …’nın 3. ve dünyanın 6. düz cam üreticisi olan ve … ile “…” etkinliğini düzenleyen “…”ı temsil ettiğini, markalar arasında anlamsal bir benzerlik bulunmadığını, taraf markalarının kapsadığı mal ve hizmetlerin benzer olmadığını, tarafların faaliyet alanları farklı olduğundan hitap ettikleri tüketici kitlesinin de farklı olduklarını, taraf markaları arasında halk tarafından ilişkilendirme ihtimali de dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığını, davacının “…-” markalarının tanınır olduğu iddialarını kanıtlar nitelikte delil sunmadığını, müvekkili şirketin “…” etkinliğini ilk kez 2014 yılında düzenlediğini, davacının …’de tescil ettirdiği ilk markanın başvuru tarihinin 2015 yılı olduğunu, müvekkili şirket markasının davacı markaları ile karıştırılma ihtimaline sebebiyet vermeyeceğini beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … sayılı “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, tescili halinde davalı şirket markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmuş, özel veya teknik hususların tespiti bakımından bilirkişi raporu alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren … Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin “…” ibaresini 35 ve 41. sınıflarda bulunan bir kısım hizmetlerin tescili amacıyla 27.08.2020 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.10.2020 tarih ve 359 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 28.12.2020 tarihinde …. sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1, m.6/4 ve m.6/5 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şirketin 31.01.2021 tarihinde itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi sunduğu, yayına yapılan itirazın … ‘nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 05.07.2021 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davalı şirketin 16.08.2021 tarihli itiraza karşı görüş dilekçesi ibraz ettiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren …. sayılı … kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 15.04.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 15.08.2022 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu marka başvurusu, 35 ve 41. sınıfta yer alan bir kısım hizmetler için, marka tescil başvurusuna konu edilmiştir. Davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar ise, hali hazırda 35 ve 41. sınıfta yer alan bir kısım hizmetler bakımından tescillidir. Bilirkişi raporunda yer verilen tabloda kırmızı renk ile işaretlenen hizmetler, taraf markaları kapsamında yer alan ve ayniyet taşıyan hizmetleri göstermektedir. Buna göre; dava konusu marka kapsamında yer alan “35. Sınıf: Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme (başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. 41. Sınıf: Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil).” hizmetleri bakımından ayniyet oluşmuştur. Dava konusu marka kapsamında kalan diğer hizmetler ise, davacıya ait markalar kapsamında yer alan mal ve hizmetler ile aynı/aynı tür ve/veya benzer/ilişkili değildir.
Dava konusu marka başvurusu, standart bir yazı karakteri ve siyah renk ile yazılmış, kapsamında herhangi bir … unsuru bulundurmayan, “…” ibaresinden oluşan bir kelime markasıdır. “…” harfi ve “…” kelimesinin sadece ilk harfi büyük harf kullanılarak yazılmıştır. “…” ibaresinin, bir bütün halde anlamı bulunmamakla birlikte, “…” ibaresi …’de “…” kelimesinin çoğulu olup, “toplantılar” anlamına gelmektedir. Dava konusu marka başvurusu, “…” şeklinde telaffuz edilmektedir. Dava konusu marka başvurusunda herhangi bir harf/kelime ön plana çıkarılmamış, harf ve kelime aynı punto, aynı renk ile aynı satırda yazılmıştır. Dolayısıyla, dava konusu marka başvurusu bir bütün halinde, esas unsur niteliğindedir. Her ne kadar “…” ibaresi, “toplantı” anlamına gelen bir kelime olup, dava konusu marka kapsamındaki hizmetlerin bir kısmı için tanımlayıcı nitelikte olsa da, dava konusu markada yer alan “…” harfi de, “…” gibi tek başına ayırt edici niteliği bulunmayan bir ibaredir. Zira “…” ibaresi, hiçbir ayırt edici unsur bulunmaksızın standart bir şekilde yazılmış, özgün bir karakteri bulunmayan bir harf olarak markada yer almıştır. Bir harfin bu şekilde, marka olarak tescili mümkün değildir. Bu nedenle dava konusu marka başvurusu, ayırt edici nitelikten yoksun, tanımlayıcı bir unsurun, ayırt edici niteliği olmayan başka bir unsur ile kombinasyonu sonucunda, asgari düzeyin üzerinde ayırt edicilik kazanmış bir ibare olarak ortaya çıkmıştır.
Davacıya ait markalardan üçü, standart yazı karakteriyle yazılmış “…”, “…” ve “…” ibaresinden oluşmaktadır. Dava konusu markadan farklı olarak, davacı markalarında “…” harfi ile sonra gelen kelime tire (-) işareti ile birbirine bağlanmıştır. Davacı markalarında yer alan “…”, “…” ve “…” ibareleri … kelimeler olup, “…” ve “…”, “mağaza, dükkan” anlamını taşıyan kelimelerdir. “…” ibaresi de yine … bir kelime olup, “bağlantı” anlamına gelmektedir. Davacıya ait markalar da, ayırt edici niteliği olmayan unsurlardan oluşmaktadır. Zira “…” harfi, özgün bir karakter taşımamakta, markalarda yer alan diğer unsurlar da marka vasfı olmayan kelimelerdir. Davacıya ait markaların, bir araya getiriliş şekilleri dikkate alındığında, markaların koruma kapsamı, bir bütün olarak ibarelerin tamamıdır. Bir diğer deyişle, davacı markalarının esas unsuru “…”, “…” ve “…” ibareleridir.
Davacıya ait dördüncü marka ise, “…” harfinden oluşan ve fakat “…” harfinin özgün bir şekilde yazıldığı karma nitelikte bir markadır. “…” harfi pembe renk ile yazılmış ve “…” harfinin bir tane solunda, üç tane sağında olacak şekilde 4 adet nokta ya da tire (-) işareti olarak yorumlanabilecek şekillere yer verilmiştir. Dolayısıyla, davacıya ait bu markanın da esas unsurunun salt “…” harfi olduğu söylenemez. Rengi ve kompozisyonu bir bütün olarak değerlendirilmeli ve markanın koruma kapsamı belirlenmelidir.
Davacıya ait “…”, “…” ve “…” ibareli markalar ile dava konusu marka başvurusu, ortak olarak standart bir “…” harfi içermeleri dışında, görsel olarak benzer kabul edilebilecek hiçbir unsur içermemektedir. İşitsel olarak değerlendirildiğinde ise, dava konusu marka başvurusu “…”, davacı markaları ise “ti”, “…”, “…”, “…” şeklinde telaffuz edilmektedir. Markalar arasında işitsel olarak da benzerlik bulunmamaktadır. Kavramsal olarak değerlendirildiğinde ise, davacı markalarında yer alan kelime unsurları “dükkan, mağaza, bağlantı” anlamına gelirken, dava konusu marka başvurusunda yer alan kelime “toplantılar” anlamı taşımaktadır.
Davacıya ait “…” ibareli marka ise, özgün bir kompozisyona sahip bir harf markası olup, korumanın kapsamını, bu kompozisyonun kendisi oluşturmaktadır. Davacı taraf markası pembe renkli ve 4 adet noktadan oluşan bir marka iken, dava konusu marka başvurusu standart bir yazı karakteri ve siyah renkle yazılmış “…” ibaresidir. Dolayısıyla, davacıya ait “…” ibareli iş bu marka ile dava konusu marka arasında benzerlik bulunmamaktadır.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; aralarında ilgili tüketici kesimi nezdinde ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi doğuracak derecede benzerlik bulunmadığı, tek başına standart yazı tipi ile yazılmış “…” harfinin somut ayırt edici niteliğinin bulunmadığı, davacıya ait “…”, “…” ve “…” ibareli markaların umumi intiba olarak somut ayırt edici niteliklerinin düşük olduğu, …. sayılı kararında belirtildiği üzere; zayıf markaların koruma kapsamı değerlendirilirken iltibas tehlikesinin yapılacak küçük bir değişiklik ile dahi bertaraf edilebileceğinin göz önüne alınması gerektiği, buna göre somut olayda yapılan değerlendirmede; dava konusu “…” ibaresinin umumi intiba olarak davacı markalarından farklılaştığının söylenebileceği, bununla birlikte; davacıya ait özgün bir kompozisyonu haiz “…” ibareli marka ile dava konusu marka arasında da tertip tarzı farklılığı bulunduğu, bir bütün olarak benzer olarak algılanmadıkları, bu nedenle; daha önce davacıya ait markaları gören, işiten, bu markalı hizmetlerden yararlanan ilgili tüketici kesiminin daha sonra davaya konu marka başvurusun gördüğünde ya da işittiğinde, davaya konu hizmetlerden faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içerisinde, bu markayı, davacıya ait markalardan farklı bir marka olarak algılayacağı, markalar arasında doğrudan veya dolaylı olarak ilişki kurmayacağı, marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı da kurmayacağı, bu nedenle karşılaştırılan markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/4 hükmüne göre; … Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (…) Bir markanın… Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın …’de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; … sayılı kararında belirtildiği üzere, …’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce …’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde …)
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı tarafça gerekçe gösterilen markalarının tanınmışlığın ispatına yönelik …’de gerçekleşen tanıtım faaliyetlerine ilişkin, itiraz ve dava aşamasında dosyaya herhangi bir belge, ilan, reklam harcaması, haber, dergi vb. tanıtım malzemesi sunulmadığı, tanınmışlığın değerlendirilebileceği herhangi bir belgenin dosya kapsamında bulunmadığı, bu nedenle iddia edilen tanınmışlığın ispatlanamadığı, mahkememizce oluşturulan teknik bilirkişi heyetinin bilgi ve tecrübeleri kapsamında da davacı markalarının tanınmış olarak değerlendirilemeyeceği yönünde görüş bildirildiği anlaşıldığından; SMK m.6/4 ve m.6/5 hükmü koşullarının somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 99,20 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 11,50 TL vekalet harcı, 2.500,00 TL bilirkişi ücreti, 237,50 TL posta-tebligat ücreti olmak üzere toplam 2.910,40 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … A.Ş.’nin yapmış olduğu 48,60 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … A.Ş.’ye verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, davacı vekili, davalı kurum vekili, davalı şirket vekilinin yüzüne karşı HMK m. 341 hükmü gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde … Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk Dairesi nezdinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.10/02/2023

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza