Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/216 E. 2023/140 K. 24.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/216 Esas
KARAR NO : 2023/140

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 14/06/2022
KARAR TARİHİ : 24/03/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 24/04/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 14/06/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin 1920 yılında …’da zahire ticareti ile ticaret hayatına adım attığı …’nin saygın, büyük ve deneyimli firmalarından birisi konumunda olduğu, 1950’de fındık ihracatına başladığı ve ilk fındık ihracatçılarından biri olduğu, 1974’te ise … değirmeni yatırımı yaparak … imalatı işine de giriş yaptığı, bugün sektöründe lider firmalar arasında olduğu, yurt dışında yaptıkları satışlarla, markalarını yurt dışında da tanıtmakta ve bu suretle yurt dışında da tanınmış firmalardan birisi olma yolunda ilerlediği, ülkemizin … ihracatının yüzde 10’unu tek başına gerçekleştirmekte olduğu, …’nin en çok ihracat yapan ilk 250 firması arasındaki yerini her yıl üst basamaklara taşımakta olduğu, 1974’ten beri kullanageldiği ticaret unvanının çekirdek kısmını oluşturan tanınmış … markasının sahibi konumunda olduğu, müvekkiline ait … markasının tanınmışlığının Kurum nezdinde 21.11.2011 tarih ve …. sayılı karar ile …. sayılı ve 22.04.2010 tarihli kararı ve …. . sayılı ve 10.05.2010 tarihli kararı ile de hüküm altına alınmış olduğu, 1974 yılından bu yana gıda sektöründe faaliyet göstermekte olduğu, ticaret hayatına başladığı günden bu yana “…” markasını kullanmakta olduğu, … … markasını ilk kez 26.01.1994 tarihinde … sayı ile Kurum nezdinde tescil ettirmiş olduğu, ayrıca … esas unsurlu pek çok markanın da sahibi olduğu, … kararının, müvekkilinin “…” markası üzerinden başvuru kapsamındaki tüm ürün ve hizmetler bakımından mahkeme kararıyla sabit kazanılmış hakkı bulunmakta olduğundan, … markasının gerçek hak sahibinin, itiraz sahibi değil; müvekkili olduğundan, SMK m.6/1 koşulları oluşmamış olduğundan, müvekkiline ait … markasının SMK m.6/5 uyarınca tanınmış markalara sağlanan korumadan yararlanmakta olduğundan hukuka aykırı olduğu, kesinleşen …kararı çerçevesinde müvekkilinin “kuru bakliyat” ve “işlenmemiş tarım ve bahçecilik ürünleri, tohumlar” ürünleri bakımından kazanılmış hakkı bulunduğunun aşikâr olduğu, müvekkilinin … esas unsurlu “seri markalarına bir yenisini eklemek üzere” gerçekleştirdiği itiraz konusu markasının reddedilmesinin yasalara açıkça aykırı bir karar oluşturacağı, müvekkilinin … esas unsurlu önceki markalarının, itiraz konusu başvuru kapsamındaki ürün ve hizmetleri aynen ve benzer şekilde kapsamakta olduğu, … sayılı … …, … sayılı … … sayılı … …, … sayılı … … markalarının tescilli olduğu ürünler ile itiraz konusu başvuru kapsamında tescil edilmek istenen ürünlerin aynı ve aynı tür olduğu, müvekkilin söz konusu … esas unsurlu seri markaları kapsamındaki ürünlerin, itiraz konusu başvurusu için kazanılmış hak teşkil ettiği, kurumun emsal olaylarda müvekkili başvurusu … ile … markalarının benzer olmadığı kararını verirken somut olayda tam tersi karar vermesinin çelişkili olduğu, müvekkilinin marka kapsamından 29. Sınıftaki “kuru bakliyat” ve 31. sınıftaki “İşlenmemiş tarım ve bahçecilik ürünleri, tohumlar ürünleri” çıkartılmışsa da bu ürünlerin davalı markaları kapsamında bulunmadığı, davalı markaları kapsamında bulunan “kuru yemiş, meyve ve şekerlemeler” ile “kuru bakliyat ürünleri”nin tamamen farklı ürünler olduğu, bu ürünler her ne kadar gıda ürünü olsalar da nitelikleri itibariyle farklı yerlerde satılan, tüketicilerin aralarında bağlantı kurması oldukça güç ürünler olduğu, müvekkilinin … markasının bugün …’nin tanınmış markalar sicilinde 2011 yılından beri kayıtlı, tanınmış bir marka olduğu, … markalarının tanınmışlığının ayrıca çok sayıda mahkeme ve …kararları ile de tespit ve kabul edilmiş olduğu, uluslararası piyasalarda … … markası altında özellikle … ‘da çok tanınmış bir isim olduğu ve yaklaşık 20 ülkeye ihracat yapmakta olduğu, tüketicilerin dava konusu “…” markasıyla karşılaşmaları durumunda, akıllarına davalıya ait markaların değil; müvekkili markasının geleceği, bu durumun markalar arasındaki iltibası engellediği hususlarını beyan etmekte, markalarına ilişkin yargı kararlarına yer vermekte ve …, …’nun 14.04.2022 tarih ve … sayılı kararının aleyhe kısım bakımından iptaline ve karara konu … sayılı … marka başvurusunun talep edilen tüm ürün ve hizmetler için tescil işlemlerinin devamına karar verilmesini talep etmektedir.
CEVAP:
Davalı … vekili 24/06/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Başvuru markasının kapsamında yer alan 29. Sınıftaki “Kuru bakliyat.”, 31. Sınıftaki “İşlenmemiş tarım ve bahçecilik ürünleri, tohumlar.” mallarının diğer davalı şirketin itirazlarına gerekçe olarak gösterdiği markalarında aynen yer alması nedeniyle müvekkili Kurum … nezdinde diğer davalının yaptığı itiraz haklı bulunmuş ve itirazın kısmen kabulüne, yukarıda ifade edilen mal ve hizmetlerin başvuru kapsamından çıkarılmasına, tescil işlemlerinin kalan mal ve hizmetler için devam ettirilmesine karar verilmiş olduğu, davaya konu davacı markası incelendiğinde başvurunun “…” ibaresinden oluşan bir kelime markası olduğu, davalıya ait kısmi redde mesnet “…” ibareli markaları incelendiğinde; markaların bağlantı kurulması ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline yol açabilecek derecede benzer olduğu, başvuru markasından çıkarılan malların/hizmetlerin itiraza mesnet markalar kapsamında bulunan mallarla/hizmetlerle aynı/aynı tür veya benzer olduğu ve aralarında iltibas ihtimalinin bulunduğunun görüleceği, iki markayı her zaman yan yana karşılaştırma imkânı olmayan ortalama tüketici kitlesinin, davalıya ait markaların etkisi ve akılda bıraktığı imajı nedeniyle davacı markasına yöneleceği ve davacı markasının bu durumdan haksız yarar sağlayacağı, böyle bir kullanımın söz konusu sınıflarda tescil edilemeyeceği, markalar arasındaki benzerlik ve mallar arasındaki ayniyet/ilişki göz önüne alındığında iltibas ihtimalinin bulunduğu, davacı markası ile karşılaşan ortalama tüketicinin bu markanın neredeyse aynısını daha önce başka bir markada görmüş olduğundan yanılgıya düşebileceği, markaların genel izlenim itibari ile benzerlik arz etmesi nedeniyle, tüketicinin bu markalar altında sunulan mal veya hizmetlerin en azından birbiri ile bağlantılı işletmeler tarafından piyasaya sürüldüğünü düşünebileceği, halkın bu markaları doğrudan karıştırabileceği gibi aynı firma tarafından ya da birbiri ile ilişkili firmalar tarafından üretildikleri izlenimine kapılarak ürünleri aynı ve/veya benzer işletmenin sanabileceği, başvuru sahibi adına “…” ibaresini içeren markaların olduğu görülmüş olmakla birlikte kısmi redde konu başvuru markasının “…” ibaresinden oluştuğu ve davacının önceki markalarından bağımsız, yeni bir marka olduğu, bu noktada söz konusu ibarenin ve önceki tescillerin/başvuruların davacı lehine hak teşkil etmesinin mümkün olmadığı, bu kapsamda da verilmiş olan müvekkili Kurum kararının hukuka uygun olduğu, her markanın özgünlük derecesi, tasarımı, tescile konu mallar/hizmetlerin kapsamı ve bu mal ve hizmetlerin hitap ettiği tüketici grubunun özellikleri, markanın tescil kapsamındaki mal/hizmetler üzerindeki ayırt edici niteliği gibi unsurlar açısından kendine özgü özellikler taşıdığından ve ancak tüm bu unsurların birlikte değerlendirilmesi sonunda tescil başvurusuna ilişkin karar oluşturulabildiğinden dilekçede başka marka başvurularına ilişkin verilen kararların dayanak gösterilmesinin kabulünün mümkün olmadığı hususlarını beyan etmekte ve davanın reddini talep etmektedir.
Davalı … … ŞİRKETİ- … VE … vekili 20/07/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin “tahin helvası” üretimi ile uğraşmakta olduğu, …’nde yer alan tesislerinde faaliyet göstermekte olduğu, işletmenin geçmişinin 120 yıl öncesine dayanmakta olduğu, 1963 yılında …. ’nda bir dükkan kiralayarak “… …” adı altında tahin helvası, şekerleme vs. imalatı ve satışına başlanmış olunduğu, 23.02.1966 tarihinde … … ve … … … … Şirketi unvanı ile şirket haline getirilmiş olduğu, 12.10.1987’de tadil edilerek “… Kolektif Şirketi … – … ve …. haline getirilmiş, 11.08.1993 tarihinde yeni bir tadil işlemi ile “… Kolektif Şirketi … “ olmuş, 15-01-2003 tarihinde de “… Kolektif Şirketi … ve …” şeklini almış olduğu, müvekkili şirketin … markasını 31.10.1990 tarihinden itibaren özellikle 29 ve 31. sınıflarda Kurum nezdinde tescilli olarak kullanmakta olduğu, firmanın ürün gamının çeşitli olduğu, gramaj baz alındığında yaklaşık 200’ün üzerinde helva çeşidi yanında ( yazlık- kışlık , kakaolu , fıstıklı , sade, meyvalı, cevizli, dökme, jelibonlu, çilekli, köpüklü, fındıklı, karamelli, kıtır, nuga, güllü, badem aromalı, nar aromalı, hurmalı, Hindistan cevizli, peynirli ….vs. ) şeker, lokum, şekerleme, reçel vs. üretimlerinin de bulunduğu, müvekkili şirkette 4. kuşağın iş başında olduğu, bu durumun…’nin … Kongre kitabında “başarılı işletmeler “ arasında yer almasına ve literatüre geçmesine yol açmış olduğu, aynı şekilde pek çok dergi ve gazetede müvekkili hakkında haber ve röportaja yer verilmiş olduğu, müvekkili şirketin sahip olduğu … alan adı ile de internet üzerinden müşterilerine hizmet vermekte, ürünlerini pazarlama imkanı bulmakta olduğu, hiç bir ürününde … kullanılmadığı, ana malzemenin susamdan elde edilen tahin olduğu, ayrıca … San ve Tic. Ltd. Şti nin de sahibi olduğu, ihracatını bu firma üzerinden yapmakta olduğu, 1966 yılından itibaren … kelimesinin ticaret unvanında hep yer almış olduğu, davacı firmanın 1976 olan tescil tarihinden önce tescil edilmiş olduğu, davacı firmanın aradan geçen uzun süreye rağmen sessiz kalmış olması zaten birbiri ile aynı olmayan ticaret ünvanları ile ilgili olarak herhangi bir talepte bulunmasını da haksız ve yersiz kılmakta olduğu, müvekkilinin 1963 yılından beri ticari hayatın içinde kullanmış olduğu kelime olarak 1990 tarihinde tescilini aldığı … markasını uzun süredir ambalajlarında yer verdiği logo ile kullanmakta olduğu, uzun süreli bir markasal kullanımın söz konusu olduğu, davacı firma … Gıda San.ve Tic. A.Ş’nin ise sahip olduğu ilk marka olan “… …” markasını ilk defa 26.01.1994 tarihinde ve 30. Sınıfta tescil ettirmiş olduğu, özellikle “…” ve “…” markalarının tescil tarihlerinin müvekkili şirketin sahip olduğu “…” ve “…” markalarının tescil tarihlerinden sonra olduğu, kendisinden basiretli tacir gibi davranması beklenilen davacı şirketin müvekkili şirketin bu ismi farklı sınıflarda da olsa marka olarak tescil ettirdiğini ve kullandığını uzun yıllardır bilebilecek durumda olmasına rağmen kendi adına tescil ettirmek üzere başvuruda bulunmakta herhangi bir sakınca görmediği, … kayıtlarında yer alan tescil edilmiş marka ibareleri ve yılları karşılaştırıldığında belki … …, … yağ, …, …., … ve … ibaresini müvekkili şirketten sonra tescil ettirerek müvekkili şirket markasını taklit etmeye çalışan tarafın davacı şirket olduğu bu koşullarda davacı şirketin gerçek hak sahibi olduğu iddiasını kabul etmenin mümkün olmadığı, davacı şirket … markası ile hem müvekkilin markasının tescilli olduğu sınıflar için başvuru yapmış olmakla birlikte müvekkilin hizmet ve ürünlerini aynı zamanda 35. Sınıf kapsamında kendi adına da tescil ettirmek istemekte olduğu, davacı şirket yetkilileri tarafından müvekkili şirket aleyhine geçmişte …. E. sayılı dosya ile hükümsüzlük, ticaret ünvanından terk vs. konulu bir dava açılmış olduğu, davanın kısmen kabul ve kısmen red ile sonuçlanmış olduğu, davacının müvekkili markaları ile ilgili taleplerinin reddedilmiş olduğu, müvekkiline ait ancak hiç kullanılmamış bulunan … sayılı “…” markası için hükümsüzlük talebinin kabul edilmiş olduğu, … sayılı “…” markası kapsamındaki sadece “pekmez” ürünü açısından hükümsüzlük kararının verilmiş olduğu ve kararın …aşamasından geçip kesinleşmiş olduğu, davacı şirketin geçmişte müvekkili şirketin “…+şekil” ibareli 29. ve 30. sınıflardaki başvurusuna itiraz etmiş olduğu, …’nın verdiği red kararının iptali için …. sayılı dosya ile iptal davası açılmış olduğu ve davalarının reddedilmiş olduğu, müvekkili şirketin başından beri iştigal konusu olan tahin helvası, şeker, lokum, şekerleme, reçel vs. konularında … markasını tescil ettirebileceği en uygun sınıflarda tescil ettirdiği, davacı firmanın ürün gruplarının ve çeşitlerinin müvekkiline ait ürün gruplarından farklılık göstermekte olduğu, bunlar farklı tüketici kesimi tarafından talep edilen, kullanım yeri, farklı özellikler taşıyan ürün grupları olduğu, hem dava konusu marka başvurusu, hem de müvekkilinin … esas unsurlu markalarının 29 ve 30. sınıfta yer alan malları kapsamakta olduğu, buna ek olarak da 31, 35 ve 43. Sınıflarda da müvekkilinin tescilli mallarının perakende satışını talep etmekte olduğu, böylelikle hem görsel ve fonetik olarak ayırt edilemeyecek kadar benzer ve çağrışım yaratan, hem de sınıflar bakımından çakışan markaların karıştırılma ihtimalinin doğacağının çok açık olduğu, … ibareli markayı bir başka marka ile karıştıran tüketicilerin söz konusu markayı da müvekkili ile ilişkilendirme veya müvekkil tarafından verilen bir lisans gereği kullanıldığı izlenimi oluşma ihtimali bulunduğu, “…” markasının gerek müvekkiline ait “…” esas unsurlu markalar ile “…” kısımları bakımından birebir aynı olması, gerekse “…” markasının akla müvekkilinin kalite ve güvenilirliğini getirmesi sebebi ile söz konusu iki marka arasında bağlantı kurulacağının açık olduğu, tüketici nezdinde; “… ” ibaresinin müvekkilini çağrıştıracağı, ortalama tüketicinin … ibaresi ile karşılaştığında söz konusu markayı direkt müvekkili şirket ile ilişkilendireceği ve böylece müvekkili şirketin bunca yıllık güvenilirliğinden haksız yarar elde edilmiş olacağı, davacı şirketin “…” markasını önce maruf marka hale getirdiklerini sonra tanınmış marka statüsüne kavuşturduğunu beyan etmekte olduğu, bu sebeple kendi tescillerinin -daha sonraki tarihleri taşısalar bile- gerçek hak sahibi olmalarına sebep olduğu iddiasında olduğu, davacı şirketin “tanınmış marka” olarak kabul edilmesinin sadece … emtiası ile sınırlı olduğu, davacı şirketin müvekkili şirkete karşı benzer şekilde birçok dava açmış olduğu, hepsinin davacı aleyhine red ile sonuçlanmış olduğu, bu davalarda müvekkili şirket adına tescilli alt sınıfları da başvurusuna dahil edip anılan davaların açılmasına sebebiyet verenin davacı şirket olduğu hususlarını beyan etmekte ve davanın reddini talep etmektedir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının hukuka uygun olup olmadığı, davacıya ait … sayılı “…” ibareli marka başvurusu ile davalı şirkete ait redde mesnet … ve … sayılı markalar arasında “29.SINIF:Kuru bakliyat. 31.SINIF:İşlenmemiş tarım ve bahçecilik ürünleri, tohumlar.” emtiaları bakımından 6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacının önceki tarihli tescilli markalarından kaynaklı müktesep hakkının bulunup bulunmadığı, davacının gerçek hak sahipliği ve tanınmışlık iddialarının nispi tescil engelini bertaraf etme kabiliyetinin olup olmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren … Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davacının “…” ibaresini 29, 30, 31, 35 ve 43.sınıfta bulunan mal ve hizmetlerin tescili amacıyla 23.12.2019 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında …’nca başvurunun 27.01.2020 tarih ve 341 sayılı …’nde yayımlandığı, davalı yanın 27.03.2020 tarihinde SMK m.6/1, m.6/4, m.6/5, m.6/6 ve m.6/9 hükümleri uyarınca yayına itiraz ettiği, davacının 10.08.2020 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, yayına yapılan itiraz sonucu …’nca marka tescil başvurusunun “29. Sınıfta: Kuru bakliyat, 31. Sınıfta İşlenmemiş tarım ve bahçecilik ürünleri, tohumlar.” bakımından reddine karar verildiği, redde mesnet olarak SMK m.6/1 hükmü ve … ile … sayılı markaların gösterildiği, bu karara karşı davacı tarafından 21.07.2021 tarihinde itirazda bulunulduğu, davalı yanın 05.08.2021 tarihinde itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, itirazı değerlendiren …’nun … sayılı … kararı ile; itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 18.04.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, redde mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; 29. Sınıfta yer alan “Kuru bakliyat” mallarının davalı şirkete ait … sayılı marka tescili kapsamındaki 31. Sınıfta yer alan “Nohut” malları ile düşük düzeyde benzer olduğu tespit edilmiştir. Şöyle ki; “kuru bakliyat” türü olarak “nohut” şekil ve karakterinde önemli bir değişiklik olmaksızın az miktarda bir gıda işlemine tabi tutulmuş nohut bitkisi tohumu olup, çiğ olarak da satılabilmekte ve aynı tüketici kitlesini hedef alabilmektedir. Üreticiler son derece özel gıda işleme ekipmanına ihtiyaç duymadan söz konusu işlemeyi kolayca gerçekleştirebildikleri için, bunlar sıklıkla aynı türden teşebbüslerden kaynaklanır. Ayrıca kurutulmuş ürünler, bazı tüketiciler tarafından daha kolay kullanım ve daha uzun raf ömrü nedeniyle ham ürünlere tercih edilebilmektedir. Bu nedenle, rekabet halinde olduğundan bahsedilebilecektir.
31. Sınıfta yer alan “İşlenmemiş tarım ve bahçecilik ürünleri, tohumlar.” mallarının davalı şirkete ait … sayılı marka tescili kapsamındaki 31. Sınıfta yer alan “Nohut” malları ile aynı/aynı tür olduğu tespit edilmiştir. Zira, “nohut” işlenmemiş tarım ürünü ve tohum kapsamında yer almaktadır.
Davacı şirket markası kapsamından çıkartılan ve iş bu davaya konu olan mallar ayrıca davalı markalarında 29. Sınıfta yer alan ve bilirkişi raporunda yer verilen Tablo.6 da belirtilen “Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyveler.”, “Kuru yemişler.”, “Kuruyemiş ve kuru meyveler” gibi mallara da düşük düzeyde benzer kabul edilmektedir. Yukarıda “nohut” ve “kuru bakliyat” benzerliği kısmında yapılan açıklama bu tür ürünler için de geçerli olup, aynı üreticiler tarafından üretilebilen, birbiri yerine ikame edilebilen, ortak dağıtım kanallarına ve aynı hedef kitlesine sahip ürünler olduğu düşünülmektedir.
Dava konusu “…” ibareli marka; beyaz zemin üzerinde siyah renkte düz kitap harfleri ile yazılmış “…” ibaresinden oluşmakta olup, herhangi bir şekil unsuru içermemektedir.
Davalı şirkete ait markalardan … sayılı marka; etrafı girintili çıkıntılı ve bombeli şekilde çerçevelenmiş, kahverengi ahşap formda zemin üzerinde beyaz renkte harflerle yazılmış “…” ibaresinin alt kısmında çok daha küçük puntolarla yazılmış “1903” tarihinden ve en alt kısımda ise “…” ibaresinden oluşmaktadır.
… sayılı davalı markasında ise; altın rengi çerçeveden oluşan elips form içinde kırmızı zemin üzerinde beyaz çerçeveli mavi renkte harflerle yazılmış “…” ibaresi, alt kısmında ise beyaz renkte küçük puntolarla “1903” tarihi yer almaktadır. Davalı markalarının asli ve baskın unsuru “…” ibaresidir.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; dava konusu “…” ibareli marka ile redde mesnet “…” esas unsurlu markalar arasında dört harfin birebir aynı olduğu ve aynı dizilimde yer aldıkları, başvuru markasının başında yer alan “A” harfinin markaları birbirinden yeter derecede ayırt edici hale getirmediği, görsel ve işitsel benzerlik nedeniyle, daha önce redde mesnet markaları gören, işiten, bu markalı emtialardan yararlanan makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı, markaları bir arada görme imkânından yoksun, markaların detaylarını analiz etmeyen, gözü ve kulağında kalan izi ile hareket eden ortalama tüketici kesiminin, daha sonra başvuru markasını davaya konu emtialar üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, davaya konu emtialardan faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içerisinde, bu markayı, redde mesnet markalar ile ilişkilendirebileceği, bir kısım tüketici kesiminin markaların farklı ticari kökeni işaret ettiğini algılama ihtimalinde dahi marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı bulunduğu yönünde yanılsamaya düşebileceği, dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Davacı yan önceki tarihli markalarından kaynaklı olarak müktesep hak iddiasında bulunduğundan bu husus aşağıdaki şekilde irdelenmiştir:
….’nin 19.09.2008 tarih ve …. sayılı “…” kararında kazanılmış hak teşkil eden önceki markaların tespiti yönünden bazı kıstaslar getirmiştir.
…. Sayılı kararına göre; Bir işletme tarafından uzunca süredir kullanılan markanın asli unsuru muhafaza edilerek ve markanın bu işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle, önceki markanın kapsadığı ürünlerin veya bir ürün çeşidinin tüketiciye yenilenmiş bir marka imajı ile sunulması ve bu yolla marka sahibi işletmenin piyasaya arz ettiği ürünlerinin de işletmesel köken olarak öncekilerle bağlantılı olduğu mesajını veren yeni markalar yaratmak amacıyla önceki markada yer alan asıl unsurun yanına başkaca asli ve/veya tali unsurlar ekleyerek oluşturduğu markaların seri marka olarak kabulü olanaklıdır. Bu tür markalar niteliği itibariyle 556 sayılı KHK’nın 55. maddesinde tanımlanan ortak markalara benzemekle birlikte; seri markalar, ortak markalarda mevcut olan bir grupta yer alan işletmelerin mal veya hizmetlerini diğer işletmelerden ayırt edilmesi fonksiyonu, teknik yönetmelik gibi özelliklere sahip olması gerekmeyen ve esasen ortak asli unsuru taşımakla birlikte her biri diğerinden bağımsız nitelikteki ticaret ve hizmet markalarıdır.
Bu karar içeriğinden de anlaşılabileceği üzere müktesep hakkın kabulü üç koşula bağlanmıştır. Bunlar:
• müktesep hak iddia edilen marka ile davaya konu markadaki asli unsurların muhafaza edilmiş olması ve eski markaya karşı hükümsüzlük davası açılacak sürenin dolmuş olması ve bu markanın çekişmesiz şekilde kullanılması,
• markalar arasında işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yaratılan izlenimin korunması,
• dava konusu markada, müktesep hak iddia edilen markaya nazaran kapsamın genişletilmemiş olması.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder. Hemen belirtmek gerekir ki; yukarıdaki şartlar sağlansa bile, sonraki tarihli marka başvurusu, itiraza mesnet markaya yakınlaşma ve bu yolla haksız yararlanma tehlikesi oluşturmamalıdır. Burada irdelenmesi gereken husus; marka olarak seçilen işaretin önceki tarihli kök seri markaların yenilenmesi suretiyle mi oluşturulduğu, yoksa itiraza mesnet markalar ile yakınlaşarak onunla iltibas tehlikesi doğurma tehlikesi oluşturacak şekilde mi mizanpajının yapıldığıdır. Daha ilk bakışta başvurunun kök markanın değil de, itiraza mesnet markanın yeni düzenlenmiş bir versiyonu olduğu yönünde ortalama tüketici nezdinde izlenim doğuyorsa, önceki kök markalardan kaynaklı müktesep hak şartlarının doğduğundan söz edilemez. Bu itibarla seri marka olarak tescili talep edilen işaret, kök markadan esaslı farklılıklar göstermemeli ve seri marka seçilirken itiraza mesnet markaya yakınlaşacak font, renk, mizanpaj değişikliklerinden kaçınılmalıdır. (….)
Müktesep hak iddiası bakımından hemen belirtmek gerekir ki; önceki tarihli markanın çekişme konusu olmaktan çıkması hali tek başına müktesep hak şartlarının doğumunu sağlamaz. Önceki tarihli markanın başvuruya konu emtialar bakımından aynı zamanda fiili olarak kullanıldığının da ispatlanması gerekir. Zira, müktesep hak müessesesinin kabul edilmesinin amacı, önceki tarihli markanın uzunca süredir kullanımı nedeniyle ilgili tüketici kesiminde oluşan imajın, sonraki tarihli marka başvurusuna sirayet etmesini sağlamaktır. Bu nedenledir ki, fiilen kullanılmayan önceki tarihli markanın ilgili tüketici kesiminde bir imaj duygusu oluşturduğundan söz edilemez. Olmayan imajın yenilenen yeni bir marka başvurusuna aktarımı da dolayısıyla söz konusu olamaz. Müktesep hak şartları bakımından yukarıda ifade ettiğimiz görüşü destekler nitelikte, …. sayılı kararında, önceki markanın fiilen kullanılmasını, müktesep hakkın doğumu bakımından gerekli görmüştür.

Somut olayda yapılan incelemede; mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda yer verilen Tablo.7’de görüleceği üzere, davacının müktesep hak iddiasında bulunduğu “…” ibareli markalarının birçoğunun iş bu davada kısmen redde konu mallar bakımından önceki tarihli tescilleri bulunmaktadır. Söz konusu markalardan özellikle … sayılı ve … sayılı markaların, … sayılı, … sayılı markaların hem 29. sınıfta “Kuru bakliyat”, hem de 31. sınıfta genel tanım olarak “İşlenmemiş tarım ve bahçecilik ürünleri, tohumlar.” mallarında, … sayılı markasının 31. Sınıfta “Tarım ürünleri: İşlenmemiş hububat (tahıl) yani buğday, arpa, çeltik, yulaf, mısır, darı, çavdar, taze mercimek, pancar.” mallarında, … sayılı markanın sadece “kuru bakliyat” mallarında uzun yıllardır tescilli olduğu anlaşılmaktadır. Söz konusu markaların uzun yıllardır tescilli olması ve dava konusu markanın, bu markalardan uzaklaşmadan oluşturulmuş olması nedeniyle tescil kapsamında yer alan ve kısmi redde konu olan mallarda kullanımın kanıtlanması halinde müktesep hak teşkil edebileceği düşünülmektedir. Ancak dosya kapsamına sunulan deliller incelendiğinde davacı şirketin “…” ibareli markasını “çok amaçlı buğday unu” ve “baklava ve böreklik …” ürünleri üzerinde uzun yıllardır, fasılasız ve yoğun olarak kullandığı anlaşılmakta olduğundan, davacı şirketin “…” markası üzerinde kısmi redde konu “kuru bakliyat” ve “işlenmemiş tarım ve bahçecilik ürünleri, tohumlar” malları bakımından müktesep hakkı bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Davacının “…” ürünleri üzerindeki yoğun kullanımının söz konusu ürünün hammaddesi olan buğday ve diğer tahıl ürünlerinin dahil olduğu “tarım ürünleri” bakımından da müktesep hak teşkil edip etmeyeceği hususu da değerlendirilmiş, söz konusu ürünlerin “aynı tür” değil, aralarında hammadde-mamul ilişkisi bulunan “benzer” mallar olarak değerlendirildiği dikkate alınarak bu mallar bakımından da müktesep haktan bahsedilemeyeceği kanaatine ulaşılmıştır.
Davacı vekili her ne kadar gerçek hak sahipliği ve tanınmışlık savlarını ileri sürse de, bu hususlar somut olayda davalı kurumun SMK m.6/1 hükmü uyarınca tespit ettiği nispi tescil engelini bertaraf edecek kabiliyette değildir. Davacı yanın bu iddiaları, redde mesnet markaların hükümsüzlüğü davasında veya redde mesnet marka başvurularının tescili aşamasında itiraz veya hükümsüzlük sebebi olarak ileri sürülebilirse de, somut olaydaki gibi dava konusu marka başvurusu bakımından davalı …’in SMK m.6/1 hükmü uyarınca redde mesnet markaları baz alarak yaptığı değerlendirmede bu hususları değerlendirme yükümlülüğü bulunmamaktadır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 99,20 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL başvurma harcı, 80,70 TL peşin harç, 37,10 TL vekalet harcı, 2.500,00 TL bilirkişi ücreti, 246,50 TL posta-tebligat masrafı olmak üzere toplam 2.945,00 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … … ŞİRKETİ- … VE … tarafından yapılan 11,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … … ŞİRKETİ- … VE …’a verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin ve Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı şirket vekilinin yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde …. Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.24/03/2023

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza