Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/214 E. 2023/241 K. 12.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/214 Esas – 2023/241
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/214 Esas
KARAR NO : 2023/241

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 14/06/2022
KARAR TARİHİ : 12/05/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/05/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 14/06/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin sektörün en eski aktörlerinden biri olarak 1998 yılında online alışveriş pazarına artı değer katmak ve internet kullanıcılarının her sektördeki ihtiyaçlarınıen geniş ürün yelpazesi ve en iyi hizmet kalitesiyle karşılamak için yola çıktığını, müvekkilinin sahibi olduğu … alışveriş sitesi üzerinden e-ticaret faaliyetlerini gerçekleştirdiğini ve bu kapsamda tüketicilere satıcı sıfatıyla doğrudan kendisinin ürün ve hizmet satışı yaptığını ve aynı zamanda aracı hizmet sağlayıcı sıfatı ile üçüncü kişi tacirlere de ürünlerini tüketicilere ulaştımak için gerekli alt yapı ve platform sağladığını, davalı yanın… markasının, müvekkili adına tescilli … ve … markaları ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, … markasının müvekkiline ait marka ile seri marka izlenimi yaratarak, halk tarafından karıştırılmaya sebebiyet vereceğini, davalı yan markasında … yerine … ibaresini kullandığını, tüketiciler tarafından duyulduğunda ve görüldüğünde müvekkili şirketi akla getirecek olan … ibaresinin, tıpkı müvekkili şirketin … ibaresi ile oluşturduğu marka ailesinde kullandığı gibi “…+…” şeklinde birebir kullanıldığını ve anılan markanın da müvekkiline ait bir marka zannedilmesinin kaçınılmaz olduğunu, dava konusu markanın düz yazı ile ve küçük puntolar ile oluşturulduğunu, müvekkili şirket markalarının da siyah ve küçük puntolar ile oluşturulduğunu, dava konusu marka ve müvekkili markasının kelime markası olduğunu ve benzerlik değerlendirmesinin kelimeler üzerinden yapılması gerektiğini, dava konusu markayı gören tüketicinin iki marka arasında bağlantı olduğu zannına kapılmasının, karşısında iki farklı marka olduğunu anlasa dahi markaların aynı işletmeye ait olduğu veya ait oldukları işletmeler arasında idari/ekonomik bir bağ olduğunu, dava konusu markanın da müvekkili şirket veya iştiraklerinden birine ait yeni bir marka zannetmesinin kaçınılmaz olacağını, müvekkili şirketin tanınmış “…” esas unsuru ile seri markalar oluşturduğunu ve söz konusu markaların müvekkili şirket ile özdeşleştiğini, müvekkilinin … markalarının yanında “…+…” kalıbı ile meydana getirip tescil ettirdiği seri markalar ile oluşturduğu bir marka ailesinin bulunduğunu, dava konusu… marka başvurusu ile müvekkili adına tescilli başta … markası olmak üzere “…+…” kalıbı ile yarattığı marka ailesinin ve dolayısı ile müvekkili şirketin piyasadaki konumundan, güvenilirliğinden haksız yarar elde edeceğini, dava konusu marka ile müvekkili adına tescilli markalar karşılaştırıldığında birebir aynı sınıfları içerdiğini, müvekkili şirkete ait “…” ibareli markanın 6769 sayılı SMK’nın 6/5’inci maddesi anlamında tanınmış marka olduğunu, … markasının … sayı ile … nezdinde tanınmış marka statüsü ile korunduğunu, yoğun zaman ve emek harcayarak markalarının tüketici nezdinde tanınmasını sağladığını, öncelikli hak sahibi olduğunu ve benzer bir markanın aynı ve ilintili ürün ve hizmetler için tescile uygun olmadığının kabul edilmesi gerektiğini, davalı yan başvurusunun iyi niyetle yapılmadığını, dava konusu… ibareli marka başvurusunun … anlamında haksız rekabet oluşturduğunu, söz konusu markanın tesciline izin verilmesi halinde müvekkili markalarının ayırt edici vasfının zedelenmesine neden olacağını iddia ederek; …’nun 14.04.2022 tarih ve … sayılı itirazın reddi kararının iptali ve … sayılı… ibareli marka başvurusunun, müvekkili markalarının tescilli olduğu tüm ürün ve hizmetler bakımından tescile uygun olmadığının tespiti ile işlemden kaldırılmasını veya tescil işlemleri tamamlanmış ise hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili 24/06/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davaya konu marka ile davacıya ait markalar arasında SMK madde 6 anlamında herhangi bir iltibas ihtimalinin bulunmadığını, başvuru konusu “…” ibaresinin anlamsal, görsel ve işitsel olarak ilgili markanın tüketici nezdinde bütünüyle bıraktığı izlenim yönünden davacıya ait markalardan farklı olduğunu, başvuru konusu markanın düz bir yazı stiliyle ve siyah harflerle oluşturulduğunu, mesnet olduğu iddia edilen “…” ibaresinin ise turuncu ibaresi ile kimi markalarda başkaca kelimeler ve şekillerle birlikte kullanıldığını, … ibaresinin turuncu kelime görseli ile başvuru konusu markanın kelime görselinin “…” olmayan hedef tüketici kitlesi tarafından ilişkilendirilmesinin mümkün olamayacağını, bu nedenle taraf markaları arasında görsel anlamda herhangi bir ilişki kurulamayacağını, markalar arasında ortak unsur olarak sadece zayıf ibareli ve işaret zamiri olan “…” ibaresinin yer aldığını ve bu ibare dışında başkaca benzer bir ibarenin söz konusu olmadığını, ilgili tüketici kesiminin, taraf markalarının aynı işletmeden geldiğini veya markaların ticari olarak bağlantılı olacağını düşünmeyeceklerini, dava konusu … numaralı markanın, davacı markalarına benzer olmadığından ve karıştırılma ihtimalleri bulunmadığından tanınmışlığın iş bu davaya etkili olamayacağını, … tarafından alınan dava konusu kararın usule ve hukuka uygun olduğunu ileri sürerek; …’nun … sayılı kararının iptaline karar verilmesi isteminin reddini, davacı yanın aleyhe olan sair tüm istemlerinin reddedilmesini talep etmiştir.
Davalı … Hiz. Ltd. Şti. vekili 06/07/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin ve davacı yanın hedef tüketici kitlelerinin farklı olduğunu ve markalar arasında benzerlik veya iltibas ihtimalinin bulunmadığını, görsel, işitsel ve anlamsal olarak benzerlik olmadığını, müvekkili şirket adına kayıtlı ve yıllardır faaliyet gösterdiği … isimli internet sitesinde de ayrıntılı bir şekilde açıklandığı üzere, hamilelikten anneliğe ilerleyen deneyim sürecine odaklanan bir mobil uygulama olduğunu, “…” alan adıyla yayınlanan web sitesinin; hamilelik, annelik, besleme ve emzirme gibi pek çok önemli kategoriyi barındıran geniş bir içerik yelpazesine sahip olduğunu, … ve … adayına yardımcı olma, bilgilendirme ve asistanlık etme amacı taşıdığını, annenin beklentileri ve bebeğin gereksinimleri ekseninde ilerleyen serüvende güncel trendlerin ve pratik bilgilerin yanı sıra kişiselleştirilmiş deneyim sunduğunu, … veya … adaylarına zaman ve mekan sınırlaması olmaksızın rehberlik etme temeline dayalı olduğunu, doğum öncesi ve doğum sonrası dönemlerde asistanlık görevi gören…’nın …, … adayları ve bebek gereksinimleri ile entegre bir uygulama olduğunu, müvekkilinin faaliyet gösterdiği alanın, sunduğu hizmet ve hedef kitlesinin davacı tarafınkinden tamamen farklı olduğunu, davacı yanın e-ticaret faaliyeti üzerinden tüm tüketicilere hitap edecek şekilde ürün satışı yaptığını, müvekkili hedef kitlesinin ise sadece … ve … adayları olduğunu, müvekkilinin “…” markası ile herhangi bir ürün satışı ya da e-ticaret faaliyetinde bulunmadığını, markaların kapsadıkları mal veya hizmetlerin tamamen farklı olduğunu, markaların tüm unsurları ile bir bütün olarak dikkate alındığında aralarında benzerlik olmadığını, markalar arasında ortak unsur olarak sadece çok yaygın bir kullanım alanı olan “…” kelimesinin bulunduğunu, müvekkilinin “…” markasının tek kelime olduğunu ve bunun davacı tarafça bölünerek içindeki … kelimesi nedeniyle kendi markası ile iltibas yaratacağı iddiasının gerçeğe uygun olmadığını, müvekkili markasının bir bütün olarak okunup algılandığını, içerisindeki … kelimesinden dolayı davacı marka ailesinin bir üyesi olarak algılanabileceği anlamına gelemeyeceğini, “…” kelimesinin …’de işaret zamiri olarak günlük hayatta halk tarafından çok sık kullanılan, herkesçe bilinen ve zayıf ibareli bir kelime olduğundan davacı yan markasının ayırt edici gücünün düşük olduğunu, … nezdinde “…” ibaresini içeren 1000’i aşkın markanın bulunduğunu, davacının bu ibarenin kendisiyle özdeşleştiği iddiasının gerçeği yansıtmadığını, davacı yanın tanınmışlık iddiasının işbu dava bakımından önemi veya etkisinin bulunmadığını, davacının, marka tescilinin reddi için 6769 sayılı SMK’nın 6.maddesinde sayılan nispi ret nedenlerinin varlığını ispat edemediğini ileri sürerek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı … Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … sayılı “…” ibareli marka başvurusu ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında 6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, SMK m.6/5 hükmü koşulunun oluşup oluşmadığı, davalı şirketin SMK m.6/9 hükmü uyarınca kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı şirkete ait markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren … İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin “…” ibareli, 09, 35, 38, 41,42, 45.sınıftaki bir kısım mal ve hizmetlerin tescili amacıyla 01.12.2020 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.01.2021 tarih ve 364 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 11.03.2021 tarihinde … sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1 ve m.6/5 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şirketin 22.04.2021 tarihinde itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi sunduğu, yayına yapılan itirazın …’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 24.08.2021 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davalı şirketin 05.10.2021 tarihli itiraza karşı görüş dilekçesi ibraz ettiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren …’nun … sayılı … kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 15.04.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 04.07.2022 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, … izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. … değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; itiraza ve hükümsüzlüğe mesnet gösterilen davacı markaları kapsamında ayrıntılı dökümü yapılıp bilirkişi raporunda altı çizilerek işaretlendiği üzere, çekişme konusu mal ve hizmetlerin tamamı (09, 35, 38, 41, 42, 45. sınıflar) bakımından taraf markalarının hizmet listeleri AYNI/AYNI TÜR mal ve hizmetlerden oluşmaktadır. Şöyle ki; … sayılı ve … sayılı markalar başta olmak üzere, itiraza ve hükümsüzlüğe dayanak gösterilen davacı markaları 09, 35, 38, 41, 42, 45. sınıfları aynen kapsamaktadır. Davacı markalarının kapsadığı 35/05 alt grubu çekişme konusu olan 09, 16, 18, 20, 24, 24. sınıflardaki malların satışına ilişkindir.
“…” şeklindeki davalı marka başvurusu, siyah renkte küçük harflerle yazılmış… ibaresinden oluşmaktadır. Markanın genel kompozisyonundan ve bütünsel algısından anlaşıldığı üzere; markada yer alan … ibaresi ilgili mal ve hizmetin ebeveynlere yönelik olduğu mesajı taşımaktadır. Yani marka kavramsal olarak “annelere yönelik” mal ve hizmetlerin “…” olduğuna ilişkin bir telmih içermektedir. Bu kapsamda marka bütününde … ibaresi … kelimesine yönelik tanımlama ve vurgu yaratmaktadır. Bu kapsamda markada ayırt edicilik asıl olarak … ibaresine yüklenmiştir.
İtiraz ve hükümüsüzlüğe mesnet gösterilen davacı markaları ise; … ve … ibareleri etrafında türetilmiş seri markalardır.
Görsel açıdan; ortak … kelimesinin her iki markada yer almasından kaynaklı, düşük düzeyli de olsa benzerlik vardır.
İşitsel açıdan; … kelimesinin aynen telaffuzundan kaynaklı işitsel benzerlik mevcuttur.
Anlamsal açıdan ise; davacının … ve … ibareli markaları ile… ibareli davalı markası arasında anlamsal benzerlik olduğu, her iki markada da … kelimesinin anlam kaybına uğramadan kullanılmış olmasının bu benzerliği arttırdığı değerlendirilmektedir. Öyle ki davalı markası, davacının … markalarının, annelere ve/veya ebeveynlere yönelik ürün ve hizmetler için oluşturulmuş seri markası imajı taşımaktadır.
Bu bağlamda markaların aynı/aynı tür veya benzer mal veya hizmetlerde kullanılmaları halinde halkın bu markalar arasında bağlantı kurması mümkündür. Davalının “…” ibareli markasını gören bir tüketici, bu markayı, davacının “…” ve/veya “…” ibareli markalarının serisi, alt markası yahut yeni bir versiyonu sanabilir. Tüketiciler bu bağlamda davacının … kelimesini esas alan yeni bir marka türettiğini yahut markanın kullanımı konusunda davalıya bir hak ve/veya lisans verildiğini düşünebilirler. Marka sahiplerinin ilişkilendirilmesi ve/veya işletmelerin birbirinin şubesi olduğunun düşünülmesi de bağlantı kurma ihtimali kapsamındadır.
Somut olayda, markalarda kullanılan şekillerin ve ek ibarelerin detaylarındaki farklılıkları hatırda tutamayacak olan orta düzeydeki tüketiciler nezdinde markalar arasında bir irtibat kurulması ve davalı markası ile aynı seri içinde bir marka olarak algılanması dolayısıyla karıştırma ihtimali mevcuttur. Kaldı ki somut olayda, … kelimesinin her iki markada aynen yer alması benzerliği arttırdığı gibi, bu kelimenin 09, 35, 38, 41, 42 ve 45. Sınıflardaki çekişme konusu mal ve hizmetler için ayırt edici bir ibare olması da … kelimesine yönelik bir vurguyu güçlendirmektedir.
Yukarıda incelendiği üzere, çekişme konusu mal ve hizmetlerin tamamı bakımından, … ve/veya … ibareli davacı markaları ile dava konusu… markasının emtia listesi aynı/aynı tür hizmetlerden oluşmaktadır. Karşılaştırma konusu markaların kapsamındaki malların aynı/aynı tür olması, iltibası artıran bir husus olarak değerlendirilmelidir. Zira marka işaretlerinin kapsamındaki mal ve hizmetler arasındaki ayniyet veya benzerlik arttıkça, marka işaretleri arasındaki düşük derecedeki benzerliğe rağmen, markalar arasındaki benzerlikler ön plana çıkarak markalar arasında iltibas tehlikesi artmaktadır. Nasıl ki bir mıknatısın iki ayrı kutbu birbirine belli uzaklıkta iken çekim etkisi oluyorsa ve fakat yakınlaştırdığınız zaman çekme eğilimine giriyorsa, markalar arasındaki mal ve hizmetler ile marka işareti benzeşmesi de böyledir.
Taraf markalarının aynı ticari kaynağa referans veren bütünsel benzerlikleri dikkate alındığında; 09, 35, 38, 41, 42, 45. sınıflardaki çekişme konusu mal ve hizmetler itibariyle ortalama tüketicilerce ilişkilendirilmeleri ve iltibas oluşması kuvvetle muhtemeldir. Zira markaların bütünsel olarak tüketici algısında yarattığı etki oldukça yakındır.
Sonuç olarak; dava konusu marka ile davacıya ait markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak … bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. … önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, … bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. … önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı … nezdindeki itirazlarında, … markasının tanınmış marka olduğunu iddia etmiştir. Huzurdaki davada da bu iddiasını yinelemiştir. … kararının iptali istemi bakımından, sadece … nezdinde itiraza dayanak gösterilen deliller esas alarak inceleme ve değerlendirme yapılmıştır. Zira … kararının iptali bakımından yapılacak değerlendirmede, kararın verildiği koşullar esas alınmalıdır.
Davacının … nezdinde sunduğu itiraz dilekçesi ve ekleri incelenmekle; davacının … markasının tanınmışlığını ispata yönelik olarak dayandığı tek delilin …. sayılı tanınmış marka tescili kaydı olduğu anlaşılmıştır.
T/02598 sayılı tanınmış marka kararı incelenmiş ve dava konusu marka başvurusunun yapıldığı tarih (01.12.2020) itibariyle davacının … ibareli markasının, “perakende satış ve özellikle online mağazacılık” sektöründe, tanınmışlık düzeyine erişmiş marka olduğu sonucuna ulaşmıştır.
Huzurdaki davada sunulan;
• Davacının … markasına ilişkin verdiği reklamlara ait faturalar,
• Davacının … markasına ilişkin haberler,
• Davacının … markasına ait broşür örnekleri,
• Davacının … markasına ait sponsorluk listesi, sponsorluk sözleşmeleri ve bu sponsorluklara ilişkin haberler,
• Davacının … markasına ilişkin 2020 tarihli marka sağlığı araştırma raporu (… markasının %97 oranında “Toplam Bilinirlik”, %77 oranında “Toplam Spontan Hatırlanma”, %30 oranında “…” şeklinde tüketiciler nezdinde yüksek düzeyde bilinirliği olduğu anlaşılmaktadır) incelendiğinde de, tanınmışlığın huzurdaki dava tarihi itibariyle sürdüğü anlaşılmaktadır.
Tüm dosya kapsamı itibariyle, davacının … markasının hem başvuru hem de dava tarihi itibariyle tanınmış marka olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla … kararının iptali ve hükümsüzlük talepleri bakımından, tanınmışlık tespitine dayalı olarak varılacak sonuç aynı olacaktır.
Somut olayda davalı markasının kapsadığı 35/05 alt grubundaki hizmetler, davacının … markasının tanınmış olduğu “online mağazacılık” hizmetleri ile aynı/aynı türden hizmetlerdir. Davalı markasının kapsadığı 09. Sınıftaki mallar ile 35, 38, 41, 42, 45. Sınıflardaki hizmetler ise, davacının online satış faaliyetleri ve tanınmış olduğu e-ticaret sektörü ile dolaylı da olsa benzer ve ilişkili hizmetlerdir. Dolayısıyla davalının markasının çekişme konusu olan 09. Sınıftaki mallar ile 35, 38, 41, 42 ve 45. Sınıflardaki hizmetlerde tescil ettirmesi durumunda, davacının tanınmış … markasının toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanması, markanın itibarına zarar verilmesi veya markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğması kuvvetle muhtemeldir.
Tüketiciler “mağazacılık hizmetleri” üzerinde bilip tanıdıkları … markasının benzeri olan “…” markasını 09. Sınıftaki mallar ile 35, 38, 41, 42 ve 45. Sınıflardaki çekişme konusu hizmetler üzerinde gördüklerinde, taraf markalarını büyük olasılıkla ilişkilendirecekler ve tanınmış … markasından edindikleri izlenimi davalı markasına nakledeceklerdir. Zira markalar arasında bu şekilde imaj transferine uygun düzeyde benzerlik vardır. Bu koşullarda, davalı markasının tanınmışlığının çekişme konusu mal ve hizmetler bakımından SMK m.6/5 anlamında haksız yarar sağlanmasına, imaj zedelenmesine, itibar kaybına ve markanın ayırt ediciliğinin zayıflamasına yol açabileceği sonucuna varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (…)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmalarının haricinde davalı şirketin kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu ileri sürülmediği, davalı şirketin ticari dürüstlük kurallarına aykırı olarak engelleme, spekülasyon, tuzak, şantaj vb amaçla iş bu marka tescil başvurusunda bulunduğu yönünde delil bulunmadığından, kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; SMK m.6/1 ve m.6/5 hükmü koşulları somut olayda oluştuğundan davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜ ile; … sayılı … kararının İPTALİNE,
2-Dava konusu … sayılı markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE,
3-6769 sayılı SMK m.27/6 hükmü gereği hükümsüzlük kararı kesinleştiğinde bir örneğinin re’sen …’e gönderilmesine,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 99,20 TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 23,00 TL vekalet harcı, 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 2.500,00 TL bilirkişi ücreti, 149,00 TL posta-tebligat masrafına esas olmak üzere toplam 2.878,82 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı … Hiz. Ltd. Şti. tarafından yapılan 23,00 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
8-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa resen iadesine,
Dair, davacı vekili, davalı kurum vekili, davalı şirket vekilinin yüzüne karşı HMK m. 341 hükmü gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde … Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk Dairesi nezdinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.12/05/2023

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza