Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/213 E. 2023/117 K. 08.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/212 Esas – 2023/93
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/212 Esas
KARAR NO : 2023/93

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 13/06/2022
KARAR TARİHİ : 24/02/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 24/03/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 13/06/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin … olarak kendi bünyesinde bulunan iştiraklerine ve/veya 3. kişilere ürettirdiği ve tedarik ettiği ürünlerin satışını, kendisine ait …. web sitelerinde, çeşitli pazaryeri mecralarında ve …’nin çeşitli illerinde bulunan 40’tan fazla fiziksel mağazasında, … genelinde çeşitli spor salonlarında, spa merkezlerinde, otellerde, metrolarda, üniversite kampüslerinde bulunan kendisine ait otomatlarda gerçekleştirmekte olduğu, 2012’den beri faaliyette olan ve hakim şirket konumundaki müvekkili yöneticiliğinde ……….. sitesinin …’de önde gelen internet satış operasyonlarından birisi olduğu, geçtiğimiz günlerde dünyaca ünlü “…” firmasıyla ortaklık bağı kurmuş olduğu, müvekkilinin, kurulduğu tarihten bugüne; “…”, “……. …” ve “…” markalarının tanınmışlığını artırmak ve sektörde bilinen bir marka haline getirmek için kapsamlı bir şekilde reklam ve promosyon faaliyetlerinde bulunmuş olduğu, bu sayede markalarının sektörde önemli bir paya sahip olmasını sağlamış olduğu, müvekkili, kendi sektörünün lideri konumunda olduğundan, kuruluşundan bugüne yapmış olduğu yoğun tanıtım ve promosyon faaliyetleri sonucunda tüketici tarafından bilinen ve güvenilen bir konuma yerleşmiş olduğu, “…….” markasının müvekkili tarafından uzun yıllardır aktif şekilde kullanılmakta olduğundan, markanın hem … hem de dünya çapında bilinirliğinin yüksek olduğu, müvekkilinin “…….” markasının tanınmışlığını ve ayırt ediciliğini artırmak için yaptığı çeşitli çalışmalardan sonra markanın, hedef tüketici kitlesi nezdinde önemli bir yere sahip olduğu, müvekkilinin, reklam ve promosyon çalışmalarına bugüne kadar büyük bir yatırım yapmış olduğu, …ile …’a ve … ile …’e markaların doğduğu ve aktif şekilde kullanılmaya başlandığı tarihten bugüne kadar reklamlar vermiş olduğu, markanın bilinirliğini artırmak amacıyla hedef tüketici kitlesinin oldukça sık kullandığı ve bu durumun takipçi sayılarından da açıkça anlaşılabileceği çeşitli sosyal medya hesaplarını kullanmakta olduğu, “…….” markasının tanıtımı amacıyla yüksek sayıda takipçisi bulunan sosyal medya fenomenlerinin sponsorluğunu yapmakta olduğu, … arama verilerine göre “…” marka aramasının son 1 senede aylık ortalama 40.500 defa aranmış olduğu, “…….” marka aramasının ise …’de son 1 senede aylık ortalama 4.400 kez aranmış olduğu, son iki yıl içerisinde müvekkilinin markalarının aranma hacminin sürekli olarak ve önemli ölçüde artmış olduğu, müvekkilinin … marka aramasına 2009 yılı Ekim ayından günümüze kadar … arama reklamlarında harcadığı bütçe 152.516,17 TL, tıklama sayısı 340.200 ve tıklama oranı %39,89 olduğu, müvekkilinin … arama reklamlarında hedeflediği takviye edici gıda ve vitaminlerle ilgili tüm kelimelere günümüze dek harcadığı bütçenin 2.056.349,53 TL, tıklama sayısının 3.913,103 ve tıklama oranı %5,84 olduğu, müvekkilinin … aplikasyonu için günümüze dek harcadığı bütçenin 320.800,92 TL, tıklama sayısının 996.558, indirilme sayısının 131.260 ve tıklama oranının %1,52 olduğu, … reklam platformunda banner ile yapılan reklamlar için müvekkili tarafından harcanan meblağın 471.780,93 TL olduğu, tıklama sayısının 1.260.791 olduğu, …’te “…” marka araması için müvekkilinin tıklanma oranı %58,14 olup hedeflenen tüm kelimelerde tıklama oranının %15,66 olduğu, müvekkili tarafından verilen …reklamlarında 991.154 tıklama sayısının, %1.36 tıklanma oranı bulunduğu, … ve … gibi pazaryerlerinde de reklamların verilmekte olduğu, müvekkilinin markalarına yapmış olduğu yatırımlar sayesinde doğrudan ve ilk anda müvekkilini ve müvekkiline ait ürün ve hizmetleri hatırlattığı, bu sektörü çağrıştırdığı ve bu itibarla müvekkilinin markasının tüketici gözünde kazandığı değeri açık ve net bir biçimde ortaya koymakta olduğu, davalının usul ve yasaya aykırı olarak marka tescil başvurusunda bulunduğu marka ile müvekkili adına tescilli ve tanınmış “……. …”, “…”, “…” ibarelerini taşıyan markalarının, ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğu ve bu benzerliğin iltibasa neden olduğu, markalar yan yana koyulduğu zaman tüketicinin bu markaları ayırt etmesinin mümkün olmadığı, markaların kök kısımlarının aynı olduğu, davalıya ait marka ile müvekkiline ait markaların anlam ve bütünlük olarak birebir aynı olduğu, tüketici nezdinde müvekkilinin bir alt markasıymış gibi algılanmaya çok müsait olduğu, markanın sonuna eklenen “…”, “….” ibaresiyle “….” ibarelerinin genel ibareler olduğu, markaya ayırt edicilik katmadığı, müvekkilinin, ……. markasını uzun yıllardır kullanmakta ve bu markayla ilgili tüketici nezdinde yüksek bilinirliğe sahip olduğu, pandemi dönemiyle birlikte, insanların …, takviye edici gıda maddeleri vb. ürünlere olan taleplerinin artmış olduğu ve bu sektörün doğal olarak farklı firmaların ilgisini çekmiş olduğu, ciro anlamında büyük bir potansiyele sahip olan bu sektörün en eski, tanınmış ve güvenilir firmalarından biri olan müvekkilinin ……. markasının taklide maruz kaldığı, itiraz edilen marka tescil edilirse bu marka altında yapılacak olan her türlü ürün, proje ve tanıtımların, müvekkiline ait olduğu izlenimi doğacağı, dava konusu markanın tamamen müvekkilinin markalarının ticari itibarından ve getirisinden faydalanmak amacı ile başvurulmuş bir marka olduğu, dava konusu markanın, müvekkilinin “……. …”, “…”, “…” markalarının yeni bir versiyonu ve/veya bu markalar ile aynı işletmesel bağlantı bulunduğu izlenimini yarattığı, ilgili firmanın menşei itibarıyla lisansal bağlantı kurulabileceği, başvuru sahibinin müvekkilin markalarının kullanım ve tanınmışlığından faydalanarak haksız yarar elde etmek istediği, bir kısım alıcıların iki farklı markanın bulunduğunu anlayabilse dahi markaların birbirleriyle idari ve ekonomik olarak bağlantılı şirketlere ait olduğunu algılamalarının kaçınılmaz olduğu, müvekkilin tanınırlığı oldukça yüksek olan markasının ayırt edici niteliğinin davalının markası nedeniyle zarar göreceği, davalının markasının, müvekkilinin markalarının gücünün ve etkileme alanının zayıflamasına neden olacağı ve söz konusu müvekkili markalarının tüketici gözünde ürün veya hizmetin kaynağını belirtme fonksiyonunu giderek zayıflatacağı, ürünün kalitesizliğinden doğan bir memnuniyetsizliğin olması halinde de bu durumun müvekkiline atfedilebileceği, bu durumun, müvekkilinin ticari itibarına zarar vereceği gibi tescilli markalarının da tanınmışlığını ve imajını zedeleyeceği, müvekkilinin telafisi zor maddi kazanç kaybına yol açacağı, davalının ürettiği mal ve hizmetler için marka olarak seçebileceği binlerce ibare varken “…” ibaresini tercih etmesinin, müvekkiline ait markanın yıllara dayanan ayırt edici karakterini zedelemekte olduğu, dolayısıyla müvekkilinin marka üzerindeki haklarını ihlal etmekte olduğu, müvekkilinin seri markalarının ulaştığı tanınmışlık ve güven ortamından yararlanarak haksız kazanç sağlamayı amaçlamakta olduğu, davaya konu ……….. markasının tescil edilmek istenmesinin, müvekkilinin markalarıyla sağlamış olduğu itibardan hiçbir emek sarf etmeden, haksız olarak yararlanacağını gösterdiğinden yapılmak istenen tescil başvurusunun iyi niyetli olduğunun düşünülemeyeceği hususlarını beyan etmekte, …’nun 13.04.2022 tarih ve … sayılı ret kararının iptaline ve … sayılı tescil işlemleri devam eden “………..” ibareli markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne ve markalar sicilinden terkinine, dava sonuçlanıncaya kadar üçüncü kişilere devrinin ve kullanımının önlenmesine ilişkin ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmektedir.
CEVAP:
Davalı … vekili 21/06/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu markanın kelime, … ve renk unsurlarından oluşan özgün bir yapıya sahip olduğu, davalı markasında, davacı markasında olmayan kelime, …, renk ve kullanımlara esas unsur olarak yer verilmiş olduğu, markanın başında ve ilk unsur olarak logonun kullanıldığı, özgün şekilde tasarlanmış logonun kelime unsurundan daha büyük olacak şekilde kaleme alındığı, markadaki kullanımı ve konumlandırılışı göz önüne alındığında, logonun ilk görünen, algılanan, baskın ve ayırt edici unsur olduğu, genel görünümü doğrudan doğruya değiştiren bu …, renk ve kullanımların markanın esas unsuru konumunda olduğu ve incelemede göz ardı edilemeyeceği, markada “………..” tamlamasına yer verildiği, anlamsal bir bütünsellik kurulduğu, söz konusu tamlama ile yaratılan algı ve anlamın farklı olduğu, bu durumun markaları sadece görsel olarak değil, işitsel ve anlamsal düzeyde de birbirinden ayırmakta olduğu, yaratılan bütünsellik göz önüne alındığında markaların farklı olduğu, söz konusu bütünsellik ve kullanımların davacı markalarında yer almadığı, markalarda kullanılan esas unsurların farklı olduğu, markaların tertip tarzlarının farklı olduğu, davalı markasının, davacı markasından farklı bir birlik ve bütünsellik içerisinde tüketiciye sunulmuş olduğu, incelemenin bu bütünsellik üzerinden yapılması gerektiği, bir bütün olarak okunup algılanacak davalı markası ile davacı markası arasında, ilgili tüketicilerin ilişki kurmasının mümkün olmadığı, ortalama tüketici kitlesinin, bunu davacı markalarıyla karıştırmalarının mümkün olmadığı, ortalama tüketici kitlesinin davacı markalarını taşıyan ürünleri satın almak isterken davalı markasına yönelmeyecekleri, aksinin kabulünün hayatın olağan akışına aykırı olacağı, benzerlik ve iltibas ihtimalinin olmadığı, ayırt ediciliğin sağlanmış olduğu, davacı markaları incelendiğinde, bir kısım markalarda “… + ……. …”, “…”, “… + …”, “…” ibarelerinden oluştuğu, markaların bir kısmının münhasıran kelime unsurundan oluşmaktayken, diğer bir kısım markalarda kelime unsurunun yanı sıra … esas unsuruna da yer verildiği, davacı markaları ve kullanımları ile davalı markasının farklı unsurları esas unsur olarak ihtiva ettiği, kullanılan ibarelerin, … ve renk unsurları göz önüne alındığında markaların görsel, işitsel ve anlamsal açıdan benzer olmadıkları, davalı markasında yer alan … ve tamlama şeklinde oluşturulmuş esas unsurun davacı markalarında yer almadığı, öte yandan davacı markalarında yer alan yeşil renkli ve yaprak detaylı baskın ve ayırt edici logonun da davalı markasında yer almadığı, davacı markalarında kullanılan ve bütünsel olarak esas unsurun parçasını oluşturan rakamların ve “…” ibaresinin de davalı markasında yer almadığı, markaların farklı bir genel görünüm içerisinde tüketiciye sunulmuş olduğu, davacı markasında yer alan “…” ibaresinin, ticari ve günlük hayatta yaygın ve tasviri kullanımı olduğu ayırt edici gücünün doğuştan görece düşük olacağı, ibarenin davacı tarafından yaratılmış olmadığı, genel bir adlandırma olduğu, davalı markada ayırt edici değişiklikler yapılmış olduğu, yaratılan algının tamamen farklı olduğu, iki marka arasındaki belirgin farklar karşısında, tüketicilerin, iki farklı marka karşısında olduklarının farkına varabilecekleri, markaların farklı üreticilere ait markalar olduklarını anlayabilecekleri ve bu nedenle üreticileri arasında idari veya ekonomik bir bağ kurmayacakları, mevcut farklar karşısında, markaların birbirinin serisi olarak algılanmayacağı, aralarında benzerlik bulunmayan davalı markasının, davacıya ait markalara zarar vermeyeceği ve sulandıramayacağı, davacının logolardan arındırılmış şekilde marka karşılaştırması yapmasının hukuken kabul edilebilir olmadığı, markaların sicile tescil edildiği şekilde inceleme konusu yapılması gerektiği, markalarda ayırt edici gücü görece düşük “…” ibaresinin kısmen ortak olarak yer aldığı, buna karşın, markalarda yaratılan bütünsel algı ve imajın, markaların tertip tarzı ile markaların bütünsel kullanımı birlikte göz önüne alındığında markaların benzer olmadığı ve iltibas ihtimali barındırmadığı, davalının markasında “…” ibaresinin bütünün parçası olarak “… + ………..” tamlaması şeklinde, tasviri ve gerçek anlamıyla kullanılmış olduğu, farklı bir bütünsellik yaratılarak tüketiciye sunulmuş olduğu, markaların bütünselliğinin farklı olduğu, … ibaresinin anlamı ve yaygın kullanımı göz önüne alındığında, herhangi bir bütün içerisinde ya da yerde “…” ibaresini gören tüketici kitlesinin doğrudan doğruya ve hiç tereddüt etmeden bunu davacı markası olarak algılayacağını ve yanılacağını düşünmenin hayatın olağan akışına aykırı olacağı, bu kapsamda başvuru konusu markanın, davacı markalarından yeterince farklılaştığının kabul edilmesi gerektiği, davalı markası ile davacı markaları arasında, ilgili tüketicilerin ilişki kurmasının mümkün olmadığı, verilmiş olan … kararının hukuka uygun olduğu, tanınmış markanın farklı mal ve hizmetlerde de tescile engel olabilmesi için tescil durumunda, davalı markasının, davacı markalarının …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yarar sağlayabileceği, davacı markanın itibarına zarar verebileceği ya da ayırt edici karakterini zedeleyebileceği ihtimallerinden birinin de bulunması gerektiği, bu hallerden en az biri mevcutsa sonraki markanın tescil başvurusunun reddedildiği, bu durumun ispatının da iddia eden davacı tarafa ait olduğu, oysa bu durumların somut olayda gerçekleşeceğine ilişkin davacı tarafça bilgi ve belge sunulmamış olduğu, tanınmışlığı iddia edilen dava konusu markanın, kendisi ile karıştırılma ihtimali olmayan, aynı veya benzer görülmeyen marka ile söz konusu durumları doğuracak bir ilişki içinde olduğu iddiasının yerinde olmayacağı, markalarla karşılaşan ortalama bilgi ve dikkat düzeyine sahip tüketicilerin başvuru ile davacı markalarını ilişkilendirmeyeceği, dosyaya da aksi yönde delil sunulmamış olduğu, davacının iddialarının bir varsayımdan öteye geçemediği, davacı markalarının tanınmış marka olmadığı, önceki markanın tanınmışlığının gösterilmiş olmasının da haksız avantaj elde edileceğini veya itibarın zarar göreceğini ispatlamayacağı, bunların ayrıca gösterilmeleri, davacı tarafından ispatlanmaları gereken farklı koşullar olduğu, tanınmışlığı iddia edilen dava konusu markanın, kendisi ile karıştırılma ihtimali olmayan, aynı veya benzer görülmeyen marka ile söz konusu durumları doğuracak bir ilişki içinde olduğu iddiasının yerinde olmayacağı, dosyaya da aksi yönde delil sunulmamış olduğu, davacının iddialarının bir varsayımdan öteye geçemediği, bu nedenle bu talebin reddinin gerektiği, davacının, kötü niyete ilişkin iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğu, kötü niyetle başvurusunun yapıldığı iddia edilen işaretle buna karşı öne sürülen itiraz gerekçesi markaların aynı (veya benzer) olmasının veya markaların benzer olduğu yönündeki iddianın, tek başına başvurunun kötü niyetle yapıldığını ispatlamayacağı, dava konusu marka başvurusu kötü niyet açısından irdelendiğinde, markanın yasada öngörülen amacına ve kendisinden beklenen iktisadi işlevlerine aykırı amaçlarla yapılmış bir tescil başvurusu olduğu yönünde yeterli kanıt sunulmamış olduğu, davacının sunmuş olduğu delillerin; davalının marka ticareti yapmak, yedekleme veya şantaj yahut davacıyı engelleme, pazara girişini güçleştirmek veya davacıya zarar verme kastıyla hareket ettiğini kabule yeterli olmadığı, bu iddianın da tümüyle reddinin gerektiği hususlarını beyan etmekte ve davanın reddini talep etmektedir.
Davalı …, davaya cevap dilekçesi ibraz etmediğinden 6100 sayılı HMK m.128 hükmü gereği, dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmıştır.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … sayılı “…+………..” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalı şahsın kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı şahıs markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren … Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı …’in “…+………..” ibaresinin 35. sınıfta bulunan bir kısım hizmetlerin tescili amacıyla 27.05.2020 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında …’nca kısmen reddedildiği, kalan hizmetler için başvurunun 12.11.2020 tarih ve 360 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 12.01.2021 tarihinde … sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1, m.6/5, ve m.6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, yayıma yapılan itirazın …’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 25.11.2021 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren …’nun … sayılı … kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 14.04.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 23.08.2022 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere;
35. sınıfta 01. alt grupta yer alan hizmetlerin, davacı şirkete ait … sayılı markaların tescili kapsamındaki 35. sınıftaki hizmetler ile AYNI/AYNI TÜR olduğu tespit edilmiştir.
35. sınıfta 05. alt grupta yer alan “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Diş bakımı ürünleri: diş macunları, diş parlatma ve beyazlatma maddeleri, tıbbi amaçlı olmayan ağız gargaraları. Hijyen sağlayıcı ürünler: pedler, tamponlar, tıbbi amaçlı yakılar, pansuman malzemeleri, kağıt ve tekstilden mamul çocuklar, yetişkinler ve evcil hayvanlar için bezler. Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar, ilaçlı sabunlar, dezenfekte edici sabunlar, antibakteriyel el losyonları. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” hizmetlerinin davacı şirkete ait … ve … sayılı markaların tescili kapsamındaki 35. sınıftaki hizmetler ile AYNI/AYNI TÜR olduğu tespit edilmiştir.
35. sınıfta 05. alt grupta yer alan “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Parfümeri; kozmetik ürünleri, kişisel kullanım amaçlı koku vericiler (insan ve hayvanlar için deodorantlar dahil;ilaç ihtiva eden kozmetikler hariç). mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” hizmetlerinin davacı şirkete ait … sayılı markanın tescili kapsamında yer alan 35. sınıftaki “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için ilaç ihtiva eden kozmetikler mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir).” hizmetleri ile BENZER olduğu tespit edilmiştir. Şöyle ki, söz konusu hizmetler benzer amaca hizmet eden, eczaneler, büyük kozmetik marketler gibi aynı dağıtım kanallarından ulaşılabilen, aynı tüketici kitlesine hitap eden ürünlerdir.
35. sınıfta 05. alt grupta yer alan “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Sabunlar (ilaç ihtiva eden sabunlar hariç) mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” hizmetlerinin davacı şirkete ait … sayılı markanın tescili kapsamında yer alan 35. sınıftaki “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” hizmetleri ile BENZER olduğu tespit edilmiştir. Şöyle ki, 30.12.2016 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan … sayılı Marka Tescil Başvurularına Ait Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ’e göre 05. Sınıfta son alt grupta yer alan “Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar.” mallara ek olarak “ilaçlı sabunlar, dezenfekte edici sabunlar, antibakteriyel el losyonları” yer almaktadır. Daha spesisifik olarak sayılmış söz konusu malların genel olarak dezenfektanlar grubunda yer aldığı göz önüne alındığında; ilaçlı sabunlar ile sabunlar mallarının ve bu malların perakendecilik hizmetlerinin benzer amaca hizmet eden, aynı dağıtım kanallarından ulaşılabilen, aynı üreticiler tarafından üretilebilen ve aynı tüketici kitlesine hitap eden ürünler olduğundan BENZER oldukları düşünülmektedir.
35. sınıftaki hizmetlerin yukarıda sayılan markalar kapsamındaki ayniyetinin yanı sıra, davaya konu marka başvuru kapsamında 35. sınıfta 05. alt grupta yer alan “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Diş bakımı ürünleri: diş macunları, diş parlatma ve beyazlatma maddeleri, tıbbi amaçlı olmayan ağız gargaraları. Hijyen sağlayıcı ürünler: pedler, tamponlar, tıbbi amaçlı yakılar, pansuman malzemeleri, kağıt ve tekstilden mamul çocuklar, yetişkinler ve evcil hayvanlar için bezler. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” hizmetleri davacı şirkete ait … sayılı markaların tescil kapsamında 05. sınıfta yer alan ve bilirkişi raporunda yer verilen Tablo.5’te gösterilen mallar ile İLİŞKİLİ MAL ve HİZMETLER olduğu tespit edilmiştir. Şöyle ki, bu malların ve hizmetlerin niteliği, amacı ve yöntemi aynı olmamasına rağmen, birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olduklarından, hizmetlerin sunulduğu yer genellikle malların satışa sunulduğu yerle aynı olduğundan ve hedeflenen halk kesimi aynı olduğundan benzerlik söz konusudur.
Dava konusu marka; beyaz renkte zemin üzerinde orta kısmında ilaç kapsülü figürü bulunan turuncu ve yeşil renklerde kare formdaki şişe figürünü anımsatan ayırt edici … unsurunun devamında birleşik olarak yeşil renkte harflerle yazılmış “…” ve turuncu renkte harflerle yazılmış “…” ibaresinin sol üst kısmında “….” sağ alt kısmında ise “….” ibarelerinden oluşmaktadır. Söz konusu marka; kelime ve … kombinasyonundan oluşan karma bir marka olmakla birlikte markadaki “…” kelime unsuru ile ayırt edici … unsurunun eşit baskınlıkta konumlandırıldığı görülmektedir. “…” ibaresinin kısaltması olan ve internet üzerinden erişilebilen, birbirine bağlı web sayfası sistemi anlamına gelen “…” ve internet alan adı sistemindeki bir üst düzey alan adı olan “….” ibareleri markalara ayırt edicilik katmayan tali unsurlardır.
Davacı şirkete ait davaya gerekçe markalar ise “…” ve “…” ibareli kelime markalarının yanı sıra dört bir köşesinden yapraklar uzanan ortası daire formda sağ ve sol taraflarından çıkıntılı zemin üzerinde beyaz renkte harflerle yazılmış “…” ibaresinin yer aldığı markasından ve aynı şekildeki zemin üzerinde “…….” ibaresinin yer aldığı, alt kısımda ise … ibaresinden oluşan markasından oluşmaktadır.
Taraf markaları “…” ibaresini ortak olarak içermekte olduğundan markaların benzer olduğu iddia edilmektedir. Ancak, davaya konu markada “…” ibareleri ve … unsuru bir bütün olarak esas unsur konumunda yer almaktayken, söz konusu markayı parçalara bölmek suretiyle inceleme yapmak mevzuata ve mevcut uygulamalara aykırılık teşkil edecektir. Bununla birlikte, “…” ibaresi …’ya göre “Besinlerde bulunan, vücutta genellikle yapılmayan, yağda veya suda çözünebilme özelliği olan, eksikliği veya fazlalığı çeşitli hastalıklara yol açan maddelere verilen genel ad.” anlamındaki “…” ibaresinin “-ler” çoğul eki ile eklenmiş halinden oluşmaktadır. “…” ibaresinin günlük hayatta ve ticaret hayatında yaygın kullanımı olan, bu nedenle de herkesin kullanımına konu olabilecek bir ibare olması, Kurum nezdinde birçok farklı sahip tarafından ek ibareler ile birlikte çok sayıda başvuruya konu edilmekte olan, tüketicinin sıklıkla karşılaştığı türden bir ibare olması, bu ibarenin sonuna eklenen “-ler” çoğul ekinin de bu keyfiyeti değiştirmiyor olması nedeniyle ayırt ediciliğinin zayıf olduğu kanaatine varılmıştır.
Görsel bakımdan yapılan incelemede; dava konusu markanın esas unsurunun 16 harften oluşan bir bileşke kelimeden (…), davalı markalarının ise 10 harfli bir kelimeden (…) ve bir kısım markalarda ek olarak “…” ibaresinden oluştuğu, ayrıca yaprak figürlerinin yer aldığı bir … unsurunun bulunduğu, davaya konu markanın davacı markalarında yer alan “…” ibaresini aynen içerdiği, ancak devamına “…” ibaresinin eklenmiş olduğu, markanın başlangıç kısmında … unsurunun yer aldığı görülmektedir. Her ne kadar davaya konu başvuruda kelimelerin ilk kısımları ortak “…” ibaresini içeriyor olsa da davaya konu markaya eklenen kelime ve … unsurları nedeniyle markaların oluşturulma şekli bakımından farklılık gösterdiği, dolayısıyla markaların bir bütün olarak görsel bakımdan benzer olmadığı düşünülmektedir.
İşitsel benzerlik, kelime markaları telaffuz edilirken ortaya çıkan benzerlik halidir. Davaya konu marka “…” – “…….”- “… …” şeklinde telaffuz edilmekte iken, davalı markalarının esas unsuru “… …” şeklinde telaffuz edilmekte, davaya konu markada yer alan “…” ibaresi ile davacı markalarındaki “…” ibareleri dikkate alındığında markalar arasında bir bütün olarak işitsel bakımdan benzerlik olmadığı düşünülmektedir.
Kavramsal bakımdan yapılacak incelemede; davacı markaları tek başına “…” ve bu ibareye ek olarak “…” numarasına denk geldiği anlaşılan “uymak, yakıştırmak, zinde olmak” anlamlarında kullanılan “…” ibaresini içeren “…” ibarelerinden oluşmakta iken davaya konu markada yer alan “…” ibaresi “vitaminlerin bulunduğu sepet” anlamındaki isim tamlamasından oluşmaktadır. Davaya konu markanın bu haliyle anlam bakımından “…” ibaresinden uzaklaşmış olduğu düşünülmektedir.
Sonuç olarak; karşılaştırılan markalarda ortak olduğundan ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesine sebebiyet vereceği iddia edilen “…” ibaresinin davaya konu hizmetler bakımından ayırt ediciliğinin düşük olması, davaya konu markada “…” ibaresine eklenmiş kelime ve … unsurları ile markanın genel tertip tarzı dikkate alındığında davaya konu markanın davacı şirkete ait markalardan uzaklaşarak farklı bir marka haline gelmiş olduğu, davaya konu markada yer alan … unsurunun da markaya ayırt edicilik kattığı, dolayısıyla markaların ortalama düzeyde tüketici nezdinde görsel, işitsel ve kavramsal bakımdan bir bütün olarak yaratacağı algı ve izlenim itibariyle benzer olmadığı, bu nedenle karşılaştırılan markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı şirkete ait “…” ibaresini içeren markaların tanınmış olduğu iddiasına ilişkin sunmuş olduğu 2014-2022 yılları arasındaki reklam ve tanıtım harcamaları ile diğer deliller incelenmiş ve “…” ibaresinin davacı şirket ile sıkı sıkıya bağlı, toplumun büyük bir kesimi tarafından herhangi bir mal veya hizmet üzerinde farklı kelime veya … unsurları ile birlikte görüldüğünde refleks halinde ilişkilendirebilecek düzeyde bir tanınmışlığı bulunduğunun kanıtlanamadığı kanaatine ulaşılmıştır. Diğer taraftan, karşılaştırılan markalar arasında işaret benzerliği bulunmadığı da tespit edildiğinden SMK m.6/5 hükmü koşulunun somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (…)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şahsın kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 99,20 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 34,50 TL vekalet harcı, 2.500,00 TL bilirkişi ücreti, 385,00 TL tebligat ücreti olmak üzere toplam 3.080,90 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı …’in yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde … Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.24/02/2023

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza