Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/204 E. 2023/259 K. 17.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/204 Esas – 2023/259
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/204 Esas
KARAR NO : 2023/259

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 06/06/2022
KARAR TARİHİ : 17/05/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 02/06/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 06/06/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacı şirketin 1995 yılında, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu md. 73/4 uyarınca ülkemizin önde gelen dokuz bankasının ortaklığında kurulduğunu, davacı yanın özellikle kredi ve kredi kartına ilişkin borç bilgilerinin izlenebildiği risk raporu, çek geçmişinin izlenebildiği çek raporu, TTK md. 780 kapsamında yapılan değişiklik ve ilgili tebliğler kapsamında sadece davacı yan tarafından verilmekte olan karekodlu çek raporu gibi finansal raporların verilmesi ve finansal skorlamalara ilişkin ürün ve hizmetleri ülkemizde gerçekleştiren sektörünün lider kuruluşu olduğu, gerçekleştirmiş olduğu ticari faaliyetleri çerçevesinde … “…” ve … “… …” ibareli markaları 36. ve 42. sınıfta adına tescil ettirdiği, “…” hizmeti ile kişilere ait Kredi Kartı Numarası, TC Kimlik Numarası, Pasaport Numarası, Ehliyet Numarası, IBAN Numarası, Cep Telefonu gibi bilgilerin özel algoritmasıyla kapsamlı olarak tarayarak güvenli olmayan dijital ortamda bulunduğunda hak sahibinin bilgilendirilmesi şeklinde olup böylelikle gerekli tedbirlerin de alınması ve telafisi mümkün olmayan zararların da önüne geçilmesinin sağlandığı, “…” hizmeti e-ticaret alanında alışveriş yapan vatandaşlar başta olmak üzere yerine getirilen bir dijital güvenlik hizmeti türü olduğu ve e-ticaret faaliyeti yürüten ya da e-ticaret ile mal-hizmet alış verişi gerçekleştiren kişiler bakımından hak sahiplerinin bilgileri aranmakta ve korunmakta olduğu, … no’lu “…” ibareli markanın tescilinin talep edildiği ve kısmi kabul kararından sonra geri kalan hizmet sınıfları olan 35 ve 38. Sınıfların da ilişkili olduğu, davacı yana ait olan ve iltibas yarattığı kabul edilen … no’lu “…” ibareli marka özellikle e ticaret alanında faaliyet gösteren kişilerin kimlik ve kart bilgileri çalınması halinde dijital olarak güvenli olmayan alanlarda ( …) takip edilmesini ve bildirilmesini sağlayan hizmetlerin yerine getirilmesinde kullanılan bir hizmet markası olduğu, özellikle on-line alışveriş yapan tüketicilere hitap ettiği, başta e-ticaret faaliyetlerini kullanan tüketiciler olmak üzere, çevrimiçi alanda dijital güvenliğin sağlanması ve takibi hizmetlerini kapsadığı, hitap edilen tüketici kitlesi de yine online alışveriş yapan tüketicilerden oluştuğu, 2014 yılından bu yana kullanılan davacıya ait … ibareli markanın bire bir aynısının bu defa online pazaryeri sağlanması hizmetlerinde kullanılması halinde davacının bundan böyle online pazaryeri sağlanması hizmetleri alanında faaliyet göstereceğine dair algı oluşturacağı, online pazar yeri hizmeti faaliyetini yerine getirmek isteyen bir kişi kuruluş kaçınılmaz olarak hosting ya da web sitesi tasarlama hizmetini almak durumunda olduğu, taraflara ait ibarelerin bire bir aynı olması ise hizmetlerin kaynağı konusunda hitap edilen tüketici kitlesi nezdinde karıştırılma riskini arttıracak nitelikte olduğu, müvekkili markalarının tanınmış olduğu, davalı şahsın kötü niyetli olduğunu öne sürerek, … …’nun 05.04.2022 tarih ve … sayılı … kararının iptaline, … sayılı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili 13/06/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Başvuru kapsamında kalan emtialar ile itiraz markasının kapsamında kalan emtialar birlikte değerlendirildiğinde, kalan emtialar yönünden iltibas ihtimali bulunmadığı, tescil kapsamında kalan emtiaların benzerlik düzeyleri ve niteliği göz önüne alındığında, kalan emtialarda, davacı markaları ile davalı marka arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı, kalan hizmetler, nitelikleri, sunuluş amacı, tüketici kitleleri, tüketici kitlelerinin hizmeti alırken beklentisi ve satın aldığı hizmetin tamamen farklı olduğu, bu emtialar yönünden, tüketiciler, iki farklı marka karşısında olduklarının farkına varabilecekleri, markaların üreticileri arasında idari ve ekonomik bir bağ kurmayacakları, birini diğerinin serisi olarak algılamayacakları, kalan mal ve hizmetler yönünden başta SMK 6/1 hükmü olmak üzere 6’ncı maddesinin uygulanma koşulları gerçekleşmediği, davacı markasının tanınmış marka statüsünde olmadığı, sunulan delillerin tanınmışlığın kabulü için yeterli olmadığı, önceki markanın tanınmışlığının gösterilmiş olması haksız avantaj elde edileceğini veya itibarın zarar göreceğini ispatlamayacağını öne sürerek … kararının usule ve hukuka uygun olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … 06/07/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; 2013 yılından itibaren internet üzerinden sosyal medya hizmetleri sağladığını, sosyal medya platformlarında …, izlenme sayılarını arttırma konusunda faaliyeti olduğunu, alan adları içerisinde instakip, takip gibi kelimeler geçtiği için dava konusu marka başvurusunda bulunduğunu, faaliyet alanına en yakın hizmet sınıfında başvuruda bulunduğunu, “…” markası için ilk başvurusunun 10.07.2014 tarihi olduğu, bu tarihin ise davacıya ait … “…” marka başvurusundan daha eski tarihli olduğu, söz konusu markalar arasında karıştırılma ihtimali olmayacağı, kötü niyetli bir başvuru olmadığını öne sürerek … kararının usule ve hukuka uygun olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … sayılı “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalı şahsın kötü niyetli olup olmadığı, davalı şahsın önceki tarihli markasından kaynaklı müktesep hakkının bulunup bulunmadığı, tescili halinde davalı şahıs markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin kök ve ek rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren …. Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şahsın “…” ibareli, 35, 38 ve 42.sınıfta yer alan bir kısım hizmetlerin tescili amacıyla 29.07.2022 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında …’nca SMK m.5/1-b ve c hükümleri uyarınca kısmen reddine karar verildiği, kalan hizmetler için başvurunun 27.10.2020 tarih ve 359 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 28.12.2020 tarihinde …, … sayılı markaları mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1, m.6/5 ve m.6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, yayına yapılan itiraz sonucu …’nca tescil başvurusundan bir kısım hizmetlerin çıkartılmasına karar verildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 29.07.2021 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren … …’nun … sayılı … kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 06.04.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 18.08.2022 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu marka kapsamında yer alıp iş bu davaya konu edilen hizmetler; “35.SINIF: Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. 38.SINIF: Haberleşme hizmetleri (internet servisi sağlama hizmetleri dahil). Haber ajansı hizmetleri.” şeklindedir.
Mahkememize ibraz edilen 05/04/2023 havale tarihli bilirkişi ek raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu markanın kapsamında yer alan 35. Sınıftaki “alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri” ile davacının önceki tarihli ve tescilli markaları kapsamında yer 42. Sınıfta yer alan “başkaları adına web sitelerinin tasarlanması, hosting” hizmetleri ile benzer bulunmuştur. Tüm web siteleri bir hosting (web barındırma alanı) ya da internet üzerinde yayına açık bir web sunucusunda saklanmak durumundadır. Online pazaryerleri de yönetilebilir ve arka planda birçok hizmeti barındıran bir web sitesinden ibarettir. Satıcılara ürünlerini sergileme olanağı sağlayarak dolaylı yoldan bir web sitesi ve hosting hizmeti vermektedir. Bu yönüyle değerlendirildiğinde davalıya ait 42 sınıftaki “başkaları adına web sitelerinin tasarlanması, hosting” alanlarının hizmet kapsamı ile davacıya ait 35. sınıftaki “alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri” kapsadığı hizmetlerin örtüştüğü; bu hizmetlerin kullanım şeklinin benzer olması, ikame kanallarının benzer olması, ilgili tüketici kesiminin benzer olması sebebiyle, benzer hizmet olarak değerlendirilebileceği kanaatine varılmış.
Ancak, 38. Sınıftaki “Haberleşme hizmetleri (internet servisi sağlama hizmetleri dahil“ hizmetlerinin de temel anlamda bir yazılım, web sitesi tasarlama, internet arama motoru sunumu hizmeti olmadığı açık olup, anılan hizmetin de bir iletişim/haberleşme alt yapısının sağlanması hizmeti olduğu, bu tür hizmetlerin belli mevzuat düzenlemeleri ışığında belli başlı kuruluşlarca (örneğin ….) verilebilecek olduğu ortadadır. Bu nedenle, bu hizmetlerin benzer olarak değerlendirilemeyeceği kanaatine varılmıştır.
Bununla birlikte; davaya konu sair hizmetler ile davacıya ait mesnet markaların kapsamlarında yer alan hizmetlerin yukarıda yer verilen kıstaslara göre benzer olmadığı kanaatine varılmıştır.
Dava konusu marka “…” ibaresinden oluşurken, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar “…” ve “… …” ibarelerinden oluşmaktadır.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; davaya konu “Alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri.” bakımından karşılaştırılan markalar arasında benzerlik bulunduğu, bununla birlikte gerek başvuru markasının, gerekse mesnet … sayılı markanın esas unsurunun müşterek olarak “…” sözcüğünden oluştuğu, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet gösterilen diğer … sayılı markanın başlangıcında somut ayırt edici niteliği haiz “…” sözcüğünden kaynaklı olarak, bu markanın, davaya konu marka ile benzer olduğunun söylenemeyeceği, ancak; … sayılı marka ile başvuru markası birebir aynı olduğundan, daha önce davacıya ait … sayılı markayı gören, bu markalı hizmetlerden yararlanan ilgili tüketici kesiminin, daha sonra başvuruya konu … sayılı markayı, davacıya ait marka kapsamında yer alan hizmetler ile benzer olduğu tespit edilen “Alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri.” üzerinde gördüğünde veya işittiğinde, bu hizmetlerden faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içerisinde, bu markayı, davacıya ait önceki tarihli marka ile ilişkilendireceği, her iki markanın da aynı ticari kökenden geldiği hususunda yanılsamaya düşerek tüketim tercihinde bulunacağı, bir kısım tüketici kesiminin markaların farklı ticari kökeni işaret ettiğini algılaması ihtimalinde dahi bu kez marka sahipleri arasında idari ya da ekonomik bir bağlantı bulunduğu yönünde yanılsamaya düşeceği, dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında yukarıda belirtilen hizmetler bakımından ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Davalı şahıs, önceki tarihli markasından kaynaklı olarak, dava aşamasında müktesep hak iddiasında bulunduğundan; markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından bu husus aşağıdaki şekilde irdelenmiştir:
…. sayılı “…” kararında kazanılmış hak teşkil eden önceki markaların tespiti yönünden bazı kıstaslar getirmiştir.
…. 19.09.2008 tarihli ve …. Sayılı kararına göre; Bir işletme tarafından uzunca süredir kullanılan markanın asli unsuru muhafaza edilerek ve markanın bu işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle, önceki markanın kapsadığı ürünlerin veya bir ürün çeşidinin tüketiciye yenilenmiş bir marka imajı ile sunulması ve bu yolla marka sahibi işletmenin piyasaya arz ettiği ürünlerinin de işletmesel köken olarak öncekilerle bağlantılı olduğu mesajını veren yeni markalar yaratmak amacıyla önceki markada yer alan asıl unsurun yanına başkaca asli ve/veya tali unsurlar ekleyerek oluşturduğu markaların seri marka olarak kabulü olanaklıdır. Bu tür markalar niteliği itibariyle 556 sayılı KHK’nın 55. maddesinde tanımlanan ortak markalara benzemekle birlikte; seri markalar, ortak markalarda mevcut olan bir grupta yer alan işletmelerin mal veya hizmetlerini diğer işletmelerden ayırt edilmesi fonksiyonu, teknik yönetmelik gibi özelliklere sahip olması gerekmeyen ve esasen ortak asli unsuru taşımakla birlikte her biri diğerinden bağımsız nitelikteki ticaret ve hizmet markalarıdır.
Bu karar içeriğinden de anlaşılabileceği üzere müktesep hakkın kabulü üç koşula bağlanmıştır. Bunlar:
• müktesep hak iddia edilen marka ile davaya konu markadaki asli unsurların muhafaza edilmiş olması ve eski markaya karşı hükümsüzlük davası açılacak sürenin dolmuş olması ve bu markanın çekişmesiz şekilde kullanılması,
• markalar arasında işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yaratılan izlenimin korunması,
• dava konusu markada, müktesep hak iddia edilen markaya nazaran kapsamın genişletilmemiş olması.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder. Hemen belirtmek gerekir ki; yukarıdaki şartlar sağlansa bile, sonraki tarihli marka başvurusu, itiraza mesnet markaya yakınlaşma ve bu yolla haksız yararlanma tehlikesi oluşturmamalıdır. Burada irdelenmesi gereken husus; marka olarak seçilen işaretin önceki tarihli kök seri markaların yenilenmesi suretiyle mi oluşturulduğu, yoksa itiraza mesnet markalar ile yakınlaşarak onunla iltibas tehlikesi doğurma tehlikesi oluşturacak şekilde mi mizanpajının yapıldığıdır. Daha ilk bakışta başvurunun kök markanın değil de, itiraza mesnet markanın yeni düzenlenmiş bir versiyonu olduğu yönünde ortalama tüketici nezdinde izlenim doğuyorsa, önceki kök markalardan kaynaklı müktesep hak şartlarının doğduğundan söz edilemez. Bu itibarla seri marka olarak tescili talep edilen işaret, kök markadan esaslı farklılıklar göstermemeli ve seri marka seçilirken itiraza mesnet markaya yakınlaşacak font, renk, mizanpaj değişikliklerinden kaçınılmalıdır. (…)
Müktesep hak iddiası bakımından hemen belirtmek gerekir ki; önceki tarihli markanın çekişme konusu olmaktan çıkması hali tek başına müktesep hak şartlarının doğumunu sağlamaz. Önceki tarihli markanın başvuruya konu emtialar bakımından aynı zamanda fiili olarak kullanıldığının da ispatlanması gerekir. Zira, müktesep hak müessesesinin kabul edilmesinin amacı, önceki tarihli markanın uzunca süredir kullanımı nedeniyle ilgili tüketici kesiminde oluşan imajın, sonraki tarihli marka başvurusuna sirayet etmesini sağlamaktır. Bu nedenledir ki, fiilen kullanılmayan önceki tarihli markanın ilgili tüketici kesiminde bir imaj duygusu oluşturduğundan söz edilemez. Olmayan imajın yenilenen yeni bir marka başvurusuna aktarımı da dolayısıyla söz konusu olamaz. Müktesep hak şartları bakımından yukarıda ifade ettiğimiz görüşü destekler nitelikte, …. sayılı kararında, önceki markanın fiilen kullanılmasını, müktesep hakkın doğumu bakımından gerekli görmüştür.

Somut olayda yapılan incelemede; Davalı şahsa ait önceki tarihli … işlem numaralı “…” marka başvurusu bakımından … çevrimiçi sistem üzerinden yapılan araştırmada, ilgili marka başvurusunun 10.07.2014 tarihinde yapıldığı ve davalı …’a 30.03.2015 tarihinde tescil ücret bildirim yazısı tebliğ edildiği, ancak yasal süre içerisinde tescil harcının ödenmediği ve bu nedenle başvurunun geçersiz hale geldiği tespit edilmiştir. Kazanılmış (müktesep) hak sağlayan markanın uzun süredir tescilli olması koşulunun somut olayda gerçekleşmemiş olması nedeniyle davalı şahsın önceki tarihli markasından kaynaklı müktesep hakkının bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Dosyaya sunulan davacı delilleri incelendiğinde; davalı yanca “…” ve “… …” ibareli markalara ait birtakım bankaların web sitelerinde yer alan ürün tanıtımı ve kullanım örnekleri, sosyal medya tanıtım videoları sunulduğu, sunulan bu delillerin tanınmışlığı ispat bakımından yeterli deliller olarak değerlendirilemeyeceği, somut uyuşmazlıkta dava konusu markanın tescilinin, davacı markasının ayırt edici karakterine zarar vermesi, itibarına zarar vermesi, ayırt edici gücü ve etkileme alanının zayıflamasına, tanınmışlığından haksız yarar sağlanması sonuçlarına yol açacağını ispatlayacak dosyada başkaca delil bulunmadığından SMK m.6/5 hükmü koşulunun somut olayda gerçekleşmediği kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (…)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalardan birinin, bir kısım hizmetler bakımından iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmalarının haricinde davalı şahsın kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davaya konu bir kısım hizmetler bakımından SMK m.6/1 hükmü koşulu oluştuğundan, davanın kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; “Alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri.” bakımından … sayılı … kararının İPTALİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
2-Dava konusu … sayılı markanın “Alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri.” bakımından HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
3-6769 sayılı SMK m.27/6 hükmü gereği hükümsüzlük kararı kesinleştiğinde bir örneğinin re’sen …’e gönderilmesine,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 99,20 TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davanın kısmen reddolunması ve davalı …’in kendisini vekil ile temsil ettirmesi sebebiyle AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine,
7-Davanın kabul ret oranının takdiren 1/3 olarak kabulüne,
8-Harcın davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması sebebi ile davacının peşin yatırdığı 80,70 TL peşin karar ve ilam harcının tamamının davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL başvurma harcı, 23,00 TL vekalet harcı, 5.100,00 TL bilirkişi ücreti, 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 318,00 TL posta-tebligat ücreti olmak üzere toplam 5.567,12 TL yargılama giderinin 1/3’ü olan 1.855,71 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiye 3.711,41 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
10-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iade edilmesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı …’ın yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde …. Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.17/05/2023

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza