Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/20 E. 2022/290 K. 11.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/20 Esas – 2022/290
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/20 Esas
KARAR NO : 2022/290

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 17/01/2022
KARAR TARİHİ : 11/11/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 11/12/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 17/01/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, “…” markasını uzun süredir kullanmakta olup sıkı çalışmaları, katıldığı etkinlikler ve sponsorluklar, aldığı ödüller dışında uzun yıllardır pazarlama ve tanıtım harcamaları dahil olmak üzere markanın doğrudan kendisine de yüksek meblağlarda yatırımlar ve bu kapsamda harcamalar yapmış olup bu sayede markasını daha da büyütmüş ve tanınırlık kazanmasını sağlamış olduğunu, müvekkili bilgi teknolojileri sektöründe uzun yıllardır hizmet vermekte olup, bu kapsamda hem ulusal hem uluslararası alanda tanınırlık sağlamış, sektörde bilinen, güvenilen bir marka haline gelmiş olduğunu, müvekkili şirketin halihazırda kendi adına tescilli olan “…” markasının yanı sıra “…” markasını tescil ettirmek ve kullanmak istemesinin sebebi ise çalışmalarını yürüttüğü alanda eğitim ve konferans çalışmaları gerçekleştirmek ve bu kapsamda bilgi teknolojileri alanında kendini geliştirmek isteyen gerçek veya tüzel kişilere bu anlamda destek olurken ve öncülük ederken bu çalışmaları için de bir marka oluşturmak ve “…” markasının bilgi teknolojileri alanındaki bilinirliğini bu markası nezdinde de kullanmak olduğunu, bu kapsamda müvekkili kendi çaba ve gayretleri ile geliştirdiği markasına seri marka olarak “…” markasını da katmayı arzu etmekte, eğitim faaliyetleri 41. Sınıfta olduğundan da bu sınıfı tercih etmekte olduğunu, ancak müvekkilinin 41. Sınıfta sayılan diğer hizmetler olan ve davalının “…” markasını kullandığı alanlar olan spor, kültür ve eğlence (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet rezervasyonu ve bilet sağlama hizmetleri dahil) hizmetleri ile ilişkisi olmayıp bu anlamda iki markanın hedef kitlesinin de farklı olduğunu, müvekkili şirket, “…” kelimesini ticaret unvanında da kullanmakta olduğunu, müvekkilinin bilfiil tüm faaliyetlerinde ve dahi ticaret unvanında kullandığı “…” markasını, aynı şekilde kendi sektöründe ifa edeceği eğitim faaliyetlerinde kullanacağı “…” ifadesi içerisinde kullanmak istemesinin, bu bakımdan haklı ve hukuka uygun bir talep olduğunu, işbu dava konusu “…” marka başvurusu ile müvekkili şirketin seri marka oluşturma hakkının korunmalı olduğunu, zira bu marka ile davalının markası olduğu zannı ile davalının ün ve şöhretinden haksız kazanç sağlanmasının mümkün olmadığını, tüm bunlara ek olarak marka hakkına tecavüzün gerçekleşmesi için “bağlantı kurma ihtimalinin olması” da gerekli olup somut olayda böyle bir ihtimalin de kesinlikle mevcut olmadığını beyan ederek; YİDK’nun vermiş olduğu … sayılı itirazı red kararının tüm sonuçları ile birlikte tümü ile iptaline ve müvekkili şirkete ait “…” markasının 41. sınıfta tesciline, mahkeme aksi kanaatteyse 41. sınıftaki tescilin yalnızca eğitim ve öğretim hizmetleri; sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri faaliyetleri ile sınırlı olacak şekilde yapılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C E V A P :
Davalı TÜRKPATENT vekili 02/02/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; 6769 s. SMK’nın m. 6/1 hükmü kapsamında markaların benzer olduğunu, müktesep hakka dayalı tescil koşullarının oluşmamış olduğunu, SMK’nin m. 6/1 hükmünün uygulanmasında tarafların faaliyet alanının gözetilemez olduğunu, kötü niyete dayalı iddiaların ispatlanamamış olduğunu, tescil talebinin HMK m.114/1-h uyarınca reddedilmesi gerektiğini beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili 23/02/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili davalıya ait ‘…’ markasının, tüm harf dizilimi ile, ‘…’ markası içinde birebir yer aldığını, bu hususun, markalar arasında sessel, yazımsal ve anlamsal benzerliğin bulunmadığı yönündeki davacı iddiası ile çelişmekte olduğunu, davaya konu markalar, içtihat, kanun ve yargıtay kararları ile de sabit olduğu üzere, benzer markalar olduğunu, davacının ticari unvanının, diğer mal ve hizmet alanlarındaki markasının da ‘…’ olması, müvekkiline ait ‘…’ markası yönünden iltibası kuvvetlendiren diğer bir unsur olduğunu, davalı marka, müzik grubu olduğundan, tüm sosyal medya hesaplarında 2012 yılından bu yana ‘…’ olarak yer almakta olduğunu, davalının ‘…’ markası ile bu yönden de ses, içerik, fonetik olarak iltibasın mevcut olduğunu, davalı marka, ‘…’ markasının tescilli yazı fontu, etkinliklerde büyütüldüğünden, davacının diğer hizmet sınıflarında tescil ettiği ‘…’ yazı fontu ile çok benzer olarak gözükmekte olduğunu, ortalama bir tüketicinin aradaki farkı anlayabilmesinin olanaksız hale geldiğini, bu nedenle davacının ilgili alanda hizmet vermesi halinde, müvekkiline ait marka ile karıştırılacağını beyan ederek; dava konusu YİDK kararının usul ve yasaya uygun olduğundan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili 17/06/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili … vekili olarak sundukları 23/02/2022 tarihli cevap dilekçesinin usul ve esasa dair tüm içeriğini … markasının diğer sahibi müvekkili … yönünden de aynen tekrar ettiklerini, davacıya ait marka başvurusu ile müvekkiline ait marka arasında iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzerlik bulunduğunu, “…” kelimesinin müzik sektöründe de kullanıldığını, buna ilişkin sözleşme örneğini dilekçede gösterdiklerini, davacının iddiasının aksine “…” kelimesinin müzik sektöründe aktif şekilde kullanıldığını, davacı yanın talebinin kabul edilmesi halinde müvekkili aleyhine haksız rekabet oluşacağını beyan ederek; dava konusu YİDK kararının usul ve yasaya uygun olduğundan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davacıya ait 2020/87070 sayılı “…” ibareli marka başvurusu ile davalı şahıslara ait olup redde mesnet alınan 2017/20184 sayılı “…” ibareli marka arasında 41.sınıfta yer alan “Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet rezervasyonu ve bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete vb. gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri. Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri. Fotoğrafçılık hizmetleri. Tercüme hizmetleri.
” bakımından SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacının önceki tarihli markalarından kaynaklı müktesep hakkının bulunup bulunmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmuş, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İşlem dosyasının tetkikinde; Davacının 29.07.2020 tarihinde “…” ibareli 2020/87070 sayılı başvuru ile 09, 38, 41, 42 ve 35.sınıflarda yer alan bir kısım mal ve hizmetlerin tescili amacıyla başvuruda bulunduğu, Markalar Dairesi Başkanlığı’nca başvurunun 27.11.2020 tarih ve 361 sayılı Resmi Marka Bülteni’nde yayımlandığı, davalı şahısların 27.01.2021 tarihinde SMK m.6/1 ve m.6/5 hükümleri uyarınca 2017/20184 sayılı markayı mesnet göstererek yayına itiraz ettiği, yayına yapılan itiraz sonucu Markalar Dairesi Başkanlığı’nca marka tescil başvurusunun “Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet rezervasyonu ve bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete vb. gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri. Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri. Fotoğrafçılık hizmetleri. Tercüme hizmetleri.
” bakımından reddine karar verildiği, bu karara karşı davacı tarafından 23.06.2021 tarihinde itirazda bulunulduğu, itirazı değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile; itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 15.11.2021 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, redde mesnet marka, davacıya ait önceki tarihli markalar ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu 2020/87070 sayılı marka başvurusundan çıkartılan ve eldeki davaya konu olan “Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet rezervasyonu ve bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete vb. gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri. Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri. Fotoğrafçılık hizmetleri. Tercüme hizmetleri.
” ile redde mesnet 2017/20184 sayılı marka kapsamında yer alan “Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri. Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri. Fotoğrafçılık hizmetleri. Tercüme hizmetleri.” AYNI’dır.
Dava konusu 2020/87070 sayılı marka başvurusu incelendiğinde; kırmızı renkle ve italik şekilde yazılmış “…” ibaresinden oluştuğu tespit edilmiştir.
Redde mesnet 2017/20184 sayılı marka incelendiğinde; siyah renkli ve standart şekilde yazılmış “…” ibaresinden oluştuğu tespit edilmiştir.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; markalarda müşterek olarak bulunan unsurun “…” ibaresi olduğu, bu ibarenin; “1.Sahnedeki oyunculara, izleyicilere duyurmadan unutulmuş bir sözü veya cümleyi hatırlatma. 2.Un, şeker, yumurta vb. maddelerin muhallebi kıvamına gelinceye kadar çırpılıp pişirilmesiyle yapılan bir tatlı türü.” gibi anlamlarının bulunduğu (Bkz; sozluk.gov.tr), sözlükteki anlamları itibariyle “…” kelimesinin davaya konu 41.sınıfta yer alan hizmetlerden hiçbirini tanımlamadığı veya bu hizmetlerin karakteristik özelliklerinden herhangi birini hemen ve ilk bakışta ilgili tüketici kesiminin aklına getirmediği, dolayısıyla “…” sözcüğünün davaya konu hizmetler bakımından somut ayırt edici niteliği haiz bir ibare olduğu, dava konusu marka başvurusunda yer alan “…” ibaresinin gerek markanın son kısmında yer alması, gerekse ilgili tüketici kesimi nezdinde “Laboratuvarlar” olarak ticari hayatta herkes tarafından kullanılabilen ve bu nedenle markasal ayırt ediciliği olmayan veya oldukça düşük olan kavramsal karşılığının bulunması nedeniyle dava konusu marka başvurusunun bir bütün olarak redde mesnet markadan farklılaştığının söylenemeyeceği, karşılaştırılan markalar kapsamında 41.sınıfta birebir aynı hizmetlerin bulunduğu da dikkate alındığında, ilgili tüketici kesiminin markalar arasında doğrudan veya dolaylı olarak bağlantı kurmaması için markaları oluşturan işaretlerin birbirlerinden farklılaşma düzeyinin yüksek olması gerektiği (Bkz; …09/1998, C-39/97), ancak somut olayda markalar arasındaki işaretlerin farklılaşma düzeyinin yüksek olduğunun söylenemeyeceği, zira her iki markanın da esaslı unsurunun “…” ibaresinden oluştuğu, o halde, daha önce redde mesnet “…” markasını gören, işiten, bu markalı 41.sınıfta yer alan hizmetlerden yararlanan ilgili tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu “…” markasını davaya konu 41.sınıfta yer alan hizmetler üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, davaya konu hizmetlerden faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içerisinde, bu markayı redde mesnet marka ile ilişkilendireceği, redde mesnet markanın serisi niteliğinde yeni bir marka zannedeceği, böylece dava konusu markanın sahibini, redde mesnet markanın sahibi zannederek tüketim tercihinde bulunacağı, bir kısım tüketici kesiminin markaların farklı ticari kökeni işaret ettiğini algılama ihtimalinde dahi bu kez marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı bulunduğu yönünde yanılsamaya düşeceği, bu nedenle karşılaştırılan markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Davacı yan, her ne kadar tarafların farklı sektörlerde iştigal ettiğini ileri sürse de, ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesinin değerlendirilmesi, markaların kapsamlarında yer alan mal ve hizmetlerin türüne göre yapılması gerektiğinden, davacı yanın söz konusu argümanına itibar edilmemiştir.
Davacı vekili, önceki tarihli markalardan kaynaklı olarak müktesep hak iddiasında bulunduğundan bu husus aşağıdaki şekilde irdelenmiştir:

Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19.09.2008 tarihli ve 2007/7547E. – 2008/10251K. Sayılı kararına göre; Bir işletme tarafından uzunca süredir kullanılan markanın asli unsuru muhafaza edilerek ve markanın bu işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle, önceki markanın kapsadığı ürünlerin veya bir ürün çeşidinin tüketiciye yenilenmiş bir marka imajı ile sunulması ve bu yolla marka sahibi işletmenin piyasaya arz ettiği ürünlerinin de işletmesel köken olarak öncekilerle bağlantılı olduğu mesajını veren yeni markalar yaratmak amacıyla önceki markada yer alan asıl unsurun yanına başkaca asli ve/veya tali unsurlar ekleyerek oluşturduğu markaların seri marka olarak kabulü olanaklıdır. Bu tür markalar niteliği itibariyle 556 sayılı KHK’nın 55. maddesinde tanımlanan ortak markalara benzemekle birlikte; seri markalar, ortak markalarda mevcut olan bir grupta yer alan işletmelerin mal veya hizmetlerini diğer işletmelerden ayırt edilmesi fonksiyonu, teknik yönetmelik gibi özelliklere sahip olması gerekmeyen ve esasen ortak asli unsuru taşımakla birlikte her biri diğerinden bağımsız nitelikteki ticaret ve hizmet markalarıdır.
Bu karar içeriğinden de anlaşılabileceği üzere müktesep hakkın kabulü üç koşula bağlanmıştır. Bunlar:
• müktesep hak iddia edilen marka ile davaya konu markadaki asli unsurların muhafaza edilmiş olması ve eski markaya karşı hükümsüzlük davası açılacak sürenin dolmuş olması ve bu markanın çekişmesiz şekilde kullanılması,
• markalar arasında işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yaratılan izlenimin korunması,
• dava konusu markada, müktesep hak iddia edilen markaya nazaran kapsamın genişletilmemiş olması.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder. Hemen belirtmek gerekir ki; yukarıdaki şartlar sağlansa bile, sonraki tarihli marka başvurusu, itiraza mesnet markaya yakınlaşma ve bu yolla haksız yararlanma tehlikesi oluşturmamalıdır. Burada irdelenmesi gereken husus; marka olarak seçilen işaretin önceki tarihli kök seri markaların yenilenmesi suretiyle mi oluşturulduğu, yoksa itiraza mesnet markalar ile yakınlaşarak onunla iltibas tehlikesi doğurma tehlikesi oluşturacak şekilde mi mizanpajının yapıldığıdır. Daha ilk bakışta başvurunun kök markanın değil de, itiraza mesnet markanın yeni düzenlenmiş bir versiyonu olduğu yönünde ortalama tüketici nezdinde izlenim doğuyorsa, önceki kök markalardan kaynaklı müktesep hak şartlarının doğduğundan söz edilemez. Bu itibarla seri marka olarak tescili talep edilen işaret, kök markadan esaslı farklılıklar göstermemeli ve seri marka seçilirken itiraza mesnet markaya yakınlaşacak font, renk, mizanpaj değişikliklerinden kaçınılmalıdır. (Burçak Yıldız, Mükerrer Markanın Seri Markasının Tescili -SMK m.5/1-ç ve m.6/1 Hükümlerine Yargıtay Kararları İle Getirilen İstisna, BATİDER 34(4), 2018, s.116)
Müktesep hak iddiası bakımından hemen belirtmek gerekir ki; önceki tarihli markanın çekişme konusu olmaktan çıkması hali tek başına müktesep hak şartlarının doğumunu sağlamaz. Önceki tarihli markanın başvuruya konu emtialar bakımından aynı zamanda fiili olarak kullanıldığının da ispatlanması gerekir. Zira, müktesep hak müessesesinin kabul edilmesinin amacı, önceki tarihli markanın uzunca süredir kullanımı nedeniyle ilgili tüketici kesiminde oluşan imajın, sonraki tarihli marka başvurusuna sirayet etmesini sağlamaktır. Bu nedenledir ki, fiilen kullanılmayan önceki tarihli markanın ilgili tüketici kesiminde bir imaj duygusu oluşturduğundan söz edilemez. Olmayan imajın yenilenen yeni bir marka başvurusuna aktarımı da dolayısıyla söz konusu olamaz. Müktesep hak şartları bakımından yukarıda ifade ettiğimiz görüşü destekler nitelikte, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 06/01/2020 tarih 2019/2269 E 2020/16 K sayılı kararında, önceki markanın fiilen kullanılmasını, müktesep hakkın doğumu bakımından gerekli görmüştür.

Somut olayda yapılan incelemede; Davacı yanın müktesep hak iddiasına mesnet gösterdiği markaları; 2018/17712 ve 2020/80958 sayılı markalardır. Bu markaların her ikisinin tescil tarihleri ile dava konusu marka başvuru tarihi karşılaştırıldığında, önceki tarihli markaların her ikisinin de dava konusu marka başvuru tarihi itibariyle potansiyel olarak hükümsüzlük tehdidi altında bulundukları, ayrıca önceki tarihli markaların her ikisinin de tescil kapsamlarında dava konusu 41.sınıfta yer alan hizmetlerin yer almadığı, bu nedenlerle davacı yanın müktesep hak iddiasının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcı peşin alındığından bu hususta ayrıca harç tahsiline yer olmadığına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 11,50 TL vekalet harcı, 264,50 TL tebligat ücreti olmak üzere toplam 437,40 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı şahıslar tarafından yapılan 11,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı şahıslara verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve davalı şahıslar vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.11/11/2022